CUMHURİYET
g i » « g
)
T P ££'á£L¿
j G Ü N Ü N M E V Z U L A R I |
Ölümünün ikinci yıldönümü münasebetile
-Hocam neyzen Muhiddin
]Enere
hürmetlerimle
Neyzen T evfik öleli bugün iki yıl j oldu. Hayat mı ondan kurtuldu, o j mu hayattan, burasını Tanrı b ilir .! Ama, muhakkak olan bir şey var ki, onun dünyadan göçmesile içi mizde bir eksiklik hissetmedeyiz. O, Türk cemiyetinin bir nevi tuzu, biberi idi. Onun ölümile sadece hayatımız fakirleşmedi, Türk dün yasına hâkim olan rind bir mizacın : da kökü kurudu. Eski hayatımızda ■ yarı rind, yarı serseri, yarı derviş ' bir tip vardı. Bunlar kendilerini , her türlü kayıddan azade hisseder- j ler, cemiyetin yapmacık âdetlerüıi i
ve eskimis kıymetlerini hiçe sayar- j lardı. Bu bir hayat anlayışı mıydı, i
yoksa, ferdî yaradılışın İçtimaî 1 baskılara karşı bir reaksiyonu muy Ju? Bunun tahlilini burada yapa- j cak değiliz. Fakat, Neyzen T e vfik -
\
le bu eski hayat bir dram gibi bir den kapanıverdi.
Neyzen T e vfiğ i sağken bir kaç defa görmüştüm. Görmesine çok gördüm ama onun meclisinde an cak bir kaç deta bulundum. O ba na, hakkında her zaman yazmak is teyip de yazamadığım, yazmağa cesaret edemediğim bir imkânsız lıkta görünürdü. Kalemimi elime h er alışımda N eyzeni anlatmanın güçlüğünü hissederdim. Hayatta j kendisini bu kadar güzel ifade et miş bir kimseyi anatmağa kalkmak gibi bir nevi kalp para basmak gibi telirdi Öldü, ondan çok daha az bğer verd iğim kimseler için yazı j
zdım da Neyzene bir şey yaza- | •vVm. O beride, ihatası ve hattâ
fuhîrt-: güç bir m u. uma tesiri i
I y'ın.
Deli deseniz deli değil,: ;Z v e lf değik Sürprizlerle j-t.,
u b- > ınsan. Ölçüye gelir tara- 1u
- ok. Fakat, k 1 halinde bakınca ; daha ölçülü, ondan daha çok j ■udisine sadık olmuş bir ikinci ör | ık bulmak güç. Şurada söver, bu- j .ıda över, bakarsınız münkir, ba- farsınız mü'min. Öpmek için uzan- !G
Va^an
CA H m TANYOL
dığı eli ısırabilir; tükürmek istediği yüzü öpebilir. «Tercüm eihal» adlı manzumesinde Mehmed Akiften
hürmetle, hayranlıkla bahseder. Şu kelâmı adam gibi dinle: Kendisine yapmış olduğu iyilikleri ı tkimiz bir mahaüede büyüdük.
mâk için, A llah a karşı alışılmamış bir dil kullanır:
Bana öyle gelir ki zâtin ile
anlatır. Ve:
Âdem etmek-çün beni pek çok yorulmuştu bu zat Kalmışım ruhumla minnettarı nıâ- dâm-el hayat Der. Bakarsınız bir gün kafası kızmıştır; velinim etine en ağır kü fürleri savurur. A kifin baytarlığını, telmih ederek:
G1 rütbe çalış ey han d fn â -y i belâlıet;
Yüz göz olduk, hem arkadaş, hem Türk Beni sen başkalarile etme kıyas Ben kalender ve sen de Rabb-ün
nâs Rende varsa eğer o kab-i selim, Ar.ş-ı âlâna kör kütük gelirim
O esnada zihnine softanın abus ve çatık kaşları gelir; Neyzen bir den pervasız coşar:
K im ne der? Enbiyâ mı yan ba
I kacak?
Eşsekliğe kaftan biç Efendi fü-ta- j ^ ^
eehmnemin
yakacack? D iye kafa tutar: sonra:Fikrinde senin varsa eğer millete _ ..
hizmet ! Hrci ^ - t a ş , Cenab-ı Mevlana ’ | N evle mevden kanad takınca bana Hemcinsini kurtar şu vebâ-yı ba- OIdu ,ânem cihan_, 5İ>rü hayaı
kariden
1 Der; ve cehennemi sofunun sa-Dive hücumlarda bulunur. Fakat
bir başka zaman, bir yazar M eh med A kife mürteci diye hücum et tiği için ona, bütün sülâlesine y e- j tec»k bir küfür savurur.
Neyzen, yalnız insanlara karşı mı böyledir'’ Hayır, küfür babında Tanrı ile insan arasında bir ayır ma yanmaz. Kimse onun kadar Tanrı ile senli benli konuşmağa ce saret edememiştir. Bir taraftan Tanrıya
Serserinin) düştüm askınla meye Nasıl girdim elimdeki şu neye Hem severdin beni » e r e n i n i dive Ifem d» ç'u-hoş d ive de.de« rdet-se: Mısralarında göz ve Prtlül yakın lığı ile hitab eder. Diğer taraftan «M ün acat» manzumesinde Ey bana kendini büyük tanıtan Halim e bak da varlığından ulan Sen kerîm-ü ganiyyü mutlaktın Sahib-ül cûd-ü ziil keremdi adın Hani nerede o sanlı saltanatın? Benden olsun sıkılm ıyor suratın. Vâd-i ferdayı başka kullarına Çırak et de benim işimi yarına Kalmasın, çünkü yüz yüze bakacak Çâre varsa budur bugün ancak
Diye çıkıştıktan sonra bir de: Ben senin bir çerağ-ı vahdetinim Daha kestirmesi hâki katinim
D iye derunleşir. Onun Tanrı ile dostluğu bizimkine benzemiyor Tanrı, onun için bir mahalle ve meyhane arkadaşıdır. Neyzen, o
-fmda bırakarak vahdete iltica eder. Bunlar bize Neyzenin insan ve Tanrı karşısında almış olduğu bir tavrı gösteriyor. Şüphesiz ki ne in sanı ve ne de Tanrıyı onun kadar riyasız sevmiş insan nadir bulunur. Onun bütün hiciv ve kâfürleri, r i yakârlığa karşı açılmış mutlak bir cihaddır.
Bu bakımdan Neyzende önemli olan ne mey, ne ney, ne şiir ve ne de hicivdir. Büyük olan, onun şah siyetindeki yıkılm azlıktır. N eyzen gibi süfli, serseri, bedmest, küfür baz bir adamın da şahsiyeti ne o- ia° de-neytrîtr. Omin
ur fil
hayatını bir çoklarımız zihnen bile yaşama ğa tahammül edemeyiz. Şu koskoca kâriıaı. ortasında, cemiyetin bü tün kayıdlarım hiçe sayan, Tanrı da dahil olmak üzere, herşeye o - muz silken bir insan olmanın güç lüğünü tasavvur ediniz böyle bir adam anarşist olabilirdi, anarşist değil, adi ve alçak olabilirdi. A d i ve alçak değil. Tam tersine, be şerin zarfı olan sahfteliği, riyakâr lığı bir balçık gibi yüzümüze sı- vnyıveren bir insan. Hayata ve in sanlara kayıdsız gibi durur. H aki katte cemiyete onun kadar dikkat le ve ciddiyetle bakan azdır. Onun şahsiyetini ne sadece ney ve ne de sadece mey. şiir ve hiciv izah edebilir. Bütün bu kabiliyetler N ey zenin gerçek şahsiyetinin belirtile rini açığa vuran kırık bir takım nunla konuşurken, bazen m eyha- aynaIardlr 0ndan daha ney nede bir dostu ile konuşur gibilaubali, hazan bir derviş' gibi mis tiktir. Mistik olduğu zaman sazla, ayık olduğu zaman sözle ona ses lenir .Sazla söz, daha doğrusu: «H a li aslî) ile «k a li aslî» arasın daki tezad onu küfür vadisine ka dar götürür. O, Münacatında: «N a - uzübillâh kâfir olursun» diyen sof tanın sahte imanından hıncını
al-üfleyen, ondan dana ç o k, m ey içen, ondan daha keskin hiciv söyliyen, ondan daha serseri bir hayat yaşı- yan kimseler her zaman bulunabi lir; ama hiç biri N eyzen olamaz. En küçük bir ikbal, en fani bir servet ihtirası bir çoklarımızın şahsiyetini zıvanadan çıkarmak için yeter Neyzen ise, bunlar için şah siyetinden bir zerresini feda etm e ğe razı olmaz. İngiliz edibi Oscar W ild’in kendisi hakkında bir sözü var «B en dehamı hayatıma vak fettim, eserlerim istidadıımm bir görünüşüdür» der. Doğrusunu söy lemek gerekirse bu söz, Oscar tVild’den fazla, Neyzene yaraşır. Çünkü, W ild ’in hayatı bir fecir g i bi başlar, adileşir, adileşir ve çü rür. Neticede, en yakın dostlarının bile yanaşamıyacağı pis bir çuku ra yuvarlanır. Onda bir şahsiyet yıkılışı vardır. Halbuki, N eyzen hayatının bir devresinde ne idiyse son merhalesinde de o kalmıştır. Bir hayli yaşlanmasına ye kendisini tahrib etmek için elinden geleni yapmasına rağmen, zekâsı ustura gibi keskin, ney üfleyen boş ağzı Marsyas’ın büyülü flütü kadar genedi.
Neyzenin müthiş bir yüzü vardı. Hiç bir ressam, onun yüzündeki sanatkâr ifadeyi, olduğundan da ha güzel bir hale getirememiştir. Bu yüz, sanki tabiatin yarattığı alelâde bir yüz değil, Tan rı elile çizilmiş bir portre idi v e bu yüzün manası; İnsana sadakat. Tanrıya sadakat ye kendine sadakati ifade ediyordu, işte N eyzenin şahsiyeti...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi