• Sonuç bulunamadı

Amerikan Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı bir defilede iki kapak konusu olan:Bedri Baykam 1967'de beş yabancı ülkede sergi açacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Amerikan Eğitim Bakanlığı'nın yayınladığı bir defilede iki kapak konusu olan:Bedri Baykam 1967'de beş yabancı ülkede sergi açacak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Amerikan Eğitim Bakanlığının yayınladığı

bir defilede iki kapak konusu olan

Bedri Bay kam

yabancı ülkede

1967 de beş

sergi açacak

m u jv c a u ım m ; ,

ailemize, ulusumuza ve bütün insanlığa ne getireceğini ne­

reden biliyoruz ki böylesine kıvanç duyuyor, biribirim izi

tebrik ediyoruz?. Yoksa bütün bunlar 1966 dan kurtulduğu­ muz için mi?...

I

y

Bedri’nin Greer Galeri’de açtığı sergi Am erikalılar tarafından inanıl maz derecede büyük b ir ilgiyle karşılanmış ve 23 tablosu o sergi sırasında satılmıştır. Yukarıda fotoğrafı görülen «Kahraman Attı» adındaki tablo da satılanlar arasındadır ve bu tablo için B 9d ri Bay kam’a 400 dolar (yaklaşık olarak 4000 lira ) ödenmiştir. Tabloların satışından sağlanan gelirin b ir kısmı Birleşmiş M illetler Çocuk Fonu

na «U N ÎC E F ’e ) gönderilmiştir.

GEZİ İZLENİMLERİ

Batılı sanat eleştirm ecileri ta­ rafından «Resmin M ozart’ı » ve «K le e gibi çalışan Türk çocuğu» «21. asır resim ekolünün kuru, cusu» diye tanıtılan küçük Türk ressam Bedri Baykam, 1967 ye çok yüklü b ir program la giriyor.

Bedri, 1967 içinde, bir yandan yeni eserlerini yaratırken, bir yandan da Lâtin Am erika’da ve

Avrupa’nın kuzeyinden güneyi­

ne bir çok şehirde sergiler aça. cak.

B edri’yi 1967 içinde sergi

aç-F r a n s a ’ da T u r i z m

Prof. Dr. Mehmet Taplamacıoğlu

Fransa'da turizm gelirleri ötedenberi mem.

leke! ekonomisinde hatırı sayılır bir geçim kaynağı olmuştur. Çok para bırakan resmî zi yaretler, kongreler ve öğrenci gezilerinden baş ka Fransız kültürüne hayran kalmış bir çok kimseler en uzak yerlerden sırf Fransa’yı ve Fransızlar» görm ek için gelirlerdi. Fransızlar bu yabancı akını karşısında gn ıra kapılarak on lara çingene anlamında Metek (M éteque) adını takmışlardı. İk i Dünya Savaşı arasında durum böyle idi. Alman işgali kalktıktan sonra da bu tutum küçük ölçüde devam etti. Yabancıların

kendilerine karşı duydukları büyük sempati

karşısında Fransızların çok ters muamele et­ tikleri gözden kaçmayacak kadar dikkati çeki yordu. Yolu soran bir yabancıya karşı beni ra. hatsız etme, burası Fransadır, burada polis (Gardien de la paix) diye bir şey vardır git ondan Sor diye ters cevap verdiklerini Dön. kerkte bir Fransızdan işitmiş hayretler içinde kalmıştım. Saati soran bir yabancının suratı­ na şamar indirileceği tehdidi ile susturulduğu nu da N is’te şahit olmuştum. Aralarında pek çok kibarları bulunan Fransızların bu turizm yeteneksizliklerine rağmen yine her yi] Fran sa turistle dolup boşalmakta idi. Bu durum, Fransız kültürünün o zaman rağbette olması, Fransız sömürgelerinin önemli bir yekûn tut ması ve Fransanuı büyük devlet dengesinde sö zü geçer bir devlet olmasından ileri geliyordu. Bugün, İkincj Dünya Savaşının en ağır darbe sini yemiş, Alman işgali altında maddî ve ma nevî her türlü imkânlarından uzaklaşmış savaş sonrası ise lüzumsuz bir takım sömürge savaş larına devam ederek kendisini helak etmiş bir Fransa karşısındayız. Gerçi Fransa’nın Ameri kan yardımına ihtiyaç olmayacak derecede kal kmdığı söylenmektedir. Fakat Zengin sömür­ gelerini kaybetmiş, Sanayi komşularına naza, ran yeteri kadar gelişmemiş bir Fransa’ya sihir li asâiar göndermek ve ona bir takım mucize 1er izafe etmek müsbet öiçüde uymaz. Fransa orta çapta bir Avrupa devletidir ve öyle kal. mak zorundadır. Askerî, İktisadî ve kültürel sa vunması edineceği dostluklara bağlıdır. Dışan da iyi dostlan olur ve onlara karşı iyi davra nır, Fas’ta olduğu gibi, onlann kalkınma ve ilerlemelerinde kılavuzluk ederse büyük so

nuçlar sağlayabilir. Yoksa Afrika çöllerinde

bir kaç atom patlatmak, büyük lâflar söyle - mek ve yabancıları hor görmekle kazancı yok, kaybı pek çoktur. Bu kat’i gerçeği ne halk, ve resmî makamlar bir türlü anlamak istemiyor­ lar.

Devrimiz turizminde çok önemli olan ben zin Fransada diğer memleketlerden çok daha pahalıdır. O kadar ki Fransa’dan geçmek zo. runda olanlar daha önceden tedarik ettikleri

bir yedek bidonla benzinlerini beraber getir . inektedirler. Fransa gümrüğünün buna da mü dahale ederek yedek depolardan fiat farkı tah sil etmeye koyuldukları söylenmektedir. M o­ torlu turizmde Kam ping çok önemlidir. Fran- sızlar Kampinglerden, otellerden daha fazla pa ra istiyorlar. Çadır kurmak için ayrı, otom obil için ayrı ve şahıs başına a y n para veriliyor ki bunların toplamı He orta konforda bir oteL de kalmak mümkündür. Çünkü oteldıe otomo bil ve çadır parası yoktur. Bu sebeyten, zanı rî olarak Fransa’dan geçmek zorunda olan tu rist --eya yolcular Fransa’da durmadan son hız. la geçmektedir. Y in e bu tutum dolayısiyle tu. ristler, dışarıdan getirdikleri konserve ile ge­ çinmekte ve gündüz bir ağaç altında biraz din lenip gece yola devam ederek bu pahalı ve tat

lı yüz göstermeyen yerden kurtulma yolunu

aramaktadırlar. Fazla olarak Fransız gençleri gelen turistlerin plâkasını yokladıktan sonra o. nu miliyetine göre değişen alay, hakaret veya saldırganlıktan da çekinmiyorlar. Orta Fransa da bir Alman plâkalı otomobile epeyce alay ettiklerini ve hattâ saldırmaya kalktıklarını biz zat gördük. Fazla olarak Fransa bazı köprüler den de oldukça ağır olan bir geçit parası al. maktadır. Havr limanından Normandiya’ya gri derken Tankarvil köprüsü (le pont . route de TancarviHe) için oldukça önemli bir ücret al­

dıklarını hayretle gördük. Oradaki memura bunun bir turizm cinayeıti öldüğünü söylemek­ ten kendimizi alamadık. Memur bunu takdir etmekle beraber şahsen özür diledi. Bu sebep ler bir araya gelince Fransa'nın neden turist ba kınımdan bomboş olduğunu anlamakta güç . lük çekilmez. Kısacası Fransa her türlü tu . rizm hatasını yaparak turistleri gücendirmiş ve nedense çok ince bir sanat olan ve çok ma hareti gerektiren turizm sanayimden de kendi ni yoksun bırakmıştır. İspanya sahillerinin bir dinlenme yerine Mersedes arabasıyla duran bir yaşlı turist öteden beriden bahsetmeğe başladı. Belçikalı olduğunu söyledi. Uzaklardan bura

ya gelmesinin hikmetini sordum. Fransa’ya ben

gitmem, kimse de gitmez. Çünkü Fransızlar

turisti çok gücendirmiştir; asıl mesele gönlü kırmamaktır; bir defa gönül kırıldıktan sonra onu tamir etmek çok güçtür; her yıl Fransa’ya giderdim; bundan sonra bu kadar uzak yola rağmen Ispanya’ya geleceğim diye cevap ver­ di. Fransa’yı ötedepberi seven bir insan ola - rak üzüldüm.

Y A R I N

FRA N SA’DA T U R İZ M B Ö LG ELERİ

m mmm

mmmmmmm

w mmmmmm®

mak üzere davet eden kuruluşla-

rın başında, Venezüella Güzel

Sanatlar Akademisi geliyor. Ve. nezuella’nm başkenti Karakas’da açılacak B edri’njn sergisi...

Ayrıca U N İC E F Teşkilâtı, İs­ veç ve Kanada’da B edri’nin iki

sergisini açmaya hazırlanıyor.

Bu sergiler, İsveç’in başkenti Stokholm ile Kanada’.nın b a ş. kenti Montreal’de olacak.

Bunlarla bitm iyor Bedri’nin

1967 programı. Ispanya’nın Mad- ; rid’inde ve Üniversitenin çağırışı üzerine Federal Almanya'nın Mü. nich’inde de Bedri iki sergi aça. cak.

İ K İ DEFA K A P A K KONUSU

Am erika’da son defa açtığı

sergi 8 televizyon ve radyo pro­

gramına konu olan ve 1967’yi

böyle yüklü b ir programla geçi, recek olan Bedri’nin, geride bı­

raktıklarına göz atalım biraz

da...

Küçük Türk ressamının Ame­ rika’da haklı olarak kazandığı ün, her geçen gün bir çığ gibi büyüyerek gelişiyor. Bedri, 1960 içinde Am erika’da bütün öğret, menlere ve öğrencilere gönderi­ len ve Amerikan Eğitim Bakan, lığı tarafından yayınlanan «M y

Weekly Reader» dergisinde iki

defa kapak konusu oldu. Söz konusu derginin öğretmen­ lere gönderilen sayısında, Bedri ve Türkiye hakkında bazı bilgi­ ler verildikten sonra, Bedri’yle ilgili okuma parçasına dair; par. çayı okumadan önce, okurken ve okuduktan sonra öğrenciler ta­

rafından cevaplandırılacak so.

nılar sıralanmaktadır, g u soru lar tamamen Bedri ve Türkiye hakkındadır.

Örnek olarak, Bedri Baykam1 m kim olduğu, ne türlü malzeme kullandığı, fikirlerinin bir kısmı hı nereden aldığı nerede sergi açtığı, Bedri gibi genç bir sanat­ çının büyük bir üne ulaşmasının neden alışılmamış olduğu, aile, si tarafından Bedri’nin ne kadar ünlü olduğunu bilmemesinin ne den istendiği sorulmaktadır. K İT A P T A K İ T E K TÜ R K SANATÇ I

ö t e yandan, Fransa’da 1986 i- çinde Jean . Pierre Dorian ta­ rafından, dünyanın ünlü sanatçı, lirim kapsayan bir kitap yayın­ lanmıştır. Kitapta yer alan tek Türk sanatçı küçük Bedri Bay- kam’dır. Bedri hakkında, Dori­ an şunları yazmaktadır ¿tabın, da:

«Mozart, ilk eserini besteledi, ği zaman beş yaşındaydı. Genç Türk harikası B edri Baykam ye­ di yaşındadır ve şimdiden son resim lerini teşhir ettiği sergile­ rine Bern’i, viya n a’yı ve Paris’i koşturmaktadır. Babası doktor, annesi mimardır. Bedri ayda yüz tablo olmak üzere, beş binden fazla resim yapmıştır. Şaşılacak bir kolaylıkla «somutta^ soyu ­ ta» geçmekte, fırçayı, kalemi ve

kömürü birbirinden farksız kuL ¡anmaktadır. Onlara benzemek, sizin Miroyu, Matisse’i ve Dali’yi hatırlatmaktadır.

B edri Baykam’a ilk kez, bu

yaz Ankarada rastladım. Ve

kendisini geçen akşam Du Rac Galerisinde tekrar gördüm. Bü­ fede, şampanyalar akıyordu ve

T ırkiye Büyükelçisi, köpüklü

bardağı elinde, kendisine:

«B iraz daha büyüdüğün z a ­

man, sen de içeceksin» deyince, Bedrj ?u karşılığı verdi;

«N e gereği var? Şampanya be­ nim bütün tablolarımdadır.»

Gerçekten, inşam sarhoş ede. cek güzellikteki eserleriyle Bed. ri, büyük şöhrete doğru koşar adımlarla ilerliyor Ve memleke­ tini şimdiden başarıyla tem sil e- diyor.

ILB A Ş LA R IN D A eğle, nenleri, birbirlerini teb rik edenleri kınamam. K ın a . mam fakat, kusura bakmayın ama biraz anlamsız ve saç­ ma bulurum bu sevinci..

Franklin, her gece yatağa girdiği zaman kendi kendine sorarmış:

— Bugün ben, iy i ya da kötü neler yaptım. Şu geçen gün bana ve insanlığa hayırlı oldu mu?. Yarın acaba ne ge­ tirecek?..

Onun, hiç üşenmeden her

günün sonunda yaptığını, biz ler hiç olmazsa 365 günün bi­ timinde yapabilsek, herhalde böyle kendimizden geçercesi.

ne coşup eğlenmeyiz.

D

Ü N gece neşeyle dolup taşanların kim bilir yüz­ de kaçı, 1966 yılında en sev­ diği yakutlarını kaybetmiş; ne

bunaltılar geçirmiştir? Dün

gece çılgınlar gibi eğlenerek yeni yılı karşılayanlara 1967

çaktır. «...B ir gelir insan cüha na, durma çak!» diyen şairin hayat felsefesini benimsemişiz zaten. Onun için, fazla sık e- leyip, ince dokumaya bakmaya hm... Dün gece, memur vatan daş, ne zaman ve kaç taksitte alacağı bile henüz belli olma yan avansım eş — dostla yeyip bitirivermiş. Yesin varsın, afi yet olsun!.. Amma da etmiş, şu ölümlü dünyada... Dün ge­ ce genç öğrenci, babasının gön derdiği bir aylığını tüketiver. iniş. Çok iy i etmiş, şu yalan dünyada... Hamfendi çocukla, rm okul Oksidini, şansını de nemek için, kumarda eritiver- miş. Cam sağolsun!. H iç dü­ şünmeye değer mi? Şu ölümlü dünyada...

B iz bütün bir ulusça ho­ varda insanlarız zaten. Oldu mu su gibi harcarız... Y an n ne m i olacak?.. Geç efendim sen. de! Yarm a Allah kerimdir..

Şu ölümlü dünyada işimiz

gücümüz yok da bir de yarrnı mı düşüneceğiz...

E V E T sevgili okurlarım!. K Zaten borç bini aşmıştı. Onun için çok çok iyi etmiş­ siniz eğlendiğinize, har vurup harman savurduğunuza.

Yem y ıl hepinize iyilikler getirsin!..

N ew York’ta Greer Galeri’de Bedri Baykam’m açtı ğı sergide, o sıralarda Am erika’da olan Dışişleri Ba kanı İhsan Sabrj Çağlayangil de hazır bulunmuş ve Türkiye radyolarında, kendj sesinden naklen ya .vınlanan bir açış konuşması yapmıştı. Yukarıdaki fo toğrafta, soldan sağa doğru Birleşmiş MUetlerdeki Daimi Delegemiz Orhan Eralp, küçük Bedri ve Dış işleri Bakanı İhsan Sabri Çağlayangil görülüyor.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

çesine çeviren çok sayıda çelenk için­ de, eski parti başkaplan ve millet­ vekilleri Ue Başbakan Turgut Özal, SOD EP Genel Başkanı Erdal İnö­. nü, TBMM

amacı ortaya koymuştur” dedi. TBMM’de grubu olan siyasal partiler siyasal yasakların kaldı­ rılması için ne önce ne de sonra bir halkoylaması yapılmasının

“ Yunanlıların bizim hakkımızdaki temayülleri nelerdir diye, o zaman be­ ni görevlendirdi Mustafa Kemal Paşa.. Bu gizli

Türkçe oruç ayı deriz Ahmet Vefik Paşa’nın “ Lehçe-i Osmanî” adındaki lügat kitabında oruç kelimesinin aslının “ oruz” olduğu, belki de Farsça “ rûze”

Arsıulusal cihanda teknik politik, eko­ nomik ve sair bütün işler için çıkan fikir­ ler, vesikalar, yapılan fevkalâde fihris- lere, lügatlere rağmen böyle

Fakat ümitsiz aşkı tasvir e- den (Werther) i yazınca o ümit­ siz aşktan lıalâs olan Goethe gi­ bi, Mahmut Yesarî engin sefaleti tasvir eden romanla o

Bir gün konuşulurken Enver Pa­ şa için “ Germanofl!!” demişler, ya­ ni Alman yanlısı, Maliye Nazırı Ca- vit Bey için “ Francöfil” demişler,

Bir ara, Eyüboğlünu gördüm, koşa­ rak, Genel Kurul salonuna giriyordu, durumu anlat­ tım, yoklamaya yetişecekti, «ben sizi ararım» dedi ve hemen salona