• Sonuç bulunamadı

İlköğretim 7. sınıflarda çevre eğitimi için ekolojik ayak izi kavramının kullanılması ve değerlendirilmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İlköğretim 7. sınıflarda çevre eğitimi için ekolojik ayak izi kavramının kullanılması ve değerlendirilmesi"

Copied!
116
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ORTAÖĞRETĠM ANABĠLĠM DALI

BĠYOLOJĠ ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

Ġlköğretim 7. Sınıflarda Çevre Eğitimi Ġçin

Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının

Kullanılması ve Değerlendirilmesi

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan GökĢen ÖZTÜRK

(2)

T.C.

GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ

EĞĠTĠM BĠLĠMLERĠ ENSTĠTÜSÜ

ORTAÖĞRETĠM ANABĠLĠM DALI

BĠYOLOJĠ ÖĞRETMENLĠĞĠ BĠLĠM DALI

Ġlköğretim 7. Sınıflarda Çevre Eğitimi Ġçin

Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının

Kullanılması ve Değerlendirilmesi

YÜKSEK LĠSANS TEZĠ

Hazırlayan GökĢen ÖZTÜRK

DanıĢman

Prof. Dr. Mehmet YILMAZ

(3)

... „ın ... ... ... baĢlıklı tezi

... tarihinde, jürimiz tarafından ... ... Ana Bilim / Ana Sanat Dalında Yüksek Lisans / Doktora / Sanatta Yeterlik Tezi olarak kabul edilmiĢtir.

Adı Soyadı Ġmza

Üye (Tez DanıĢmanı): ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ... Üye : ... ...

(4)

ÖNSÖZ

Lisans ve lisansüstü eğitimim boyunca beni her zaman destekleyen, teĢvik eden, cesaretlendiren, yön veren, sabırla dinleyen, yüksek lisans tez danıĢmanlığımı üstlenerek, çalıĢmalarımın yürütülmesi sırasında yönlendirmeleri ile desteğini esirgemeyen, bu araĢtırmanın var olmasında en önemli paya sahip olan, en yoğun olduğu anlarda dahi değerli zamanını benden hiç esirgemeyen değerli hocam Sayın Prof. Dr. Mehmet YILMAZ‟a sonsuz teĢekkürlerimi sunuyorum.

Lisansüstü eğitimim boyunca ve tezim süresince anlayıĢlı yaklaĢımları, destekleyici tutumları ile her türlü sıkıntımda yardımcı olan çok değerli hocalarım Sayın Prof. Dr. Ali GÜL ve ana bilim dalı baĢkanımız Sayın Prof. Dr. Mustafa Yel‟e teĢekkürlerimi sunarım.

ÇalıĢmanın her aĢamasında görüĢ ve önerilerinden faydalandığım, araĢtırma verilerimin değerlendirilmesine yardımcı olan arkadaĢım Eray SELÇUK‟a, destekleri ve yapıcı eleĢtirileri ile bana yardımcı olan sevgili dostlarım Burcu TEMĠZ ve Zeynep ÖNER‟e, tezimin ortaya çıkmasında maddi ve manevi desteğini esirgemeyen çok değerli Orhun ÜÇÜNCÜ‟ye teĢekkürlerimi sunarım.

Hayatımın en önemli dönüm noktalarında daima arkamda olan, tüm hayatım boyunca maddi ve manevi destekleriyle her zaman yanımda olan, benden hiçbir fedakarlıklarını esirgemeyen, sevgilerini her an görüp hissettiğim annem, babam ve kardeĢim Gökmen‟e gönül dolusu sevgilerimi ve Ģükranlarımı sunarım.

Yüksek Lisans öğrenimim için destek sağlayan TÜBĠTAK‟a da katkılarından dolayı teĢekkür ederim.

(5)

ÖZET

Ġlköğretim 7. Sınıflarda Çevre Eğitimi Ġçin

Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının

Kullanılması ve Değerlendirilmesi

ÖZTÜRK, GökĢen

Yüksek Lisans, Orta Öğretim Fen ve Matematik Eğitimi Ana Bilim Dalı Tez DanıĢmanı: Prof. Dr. Mehmet YILMAZ

ARALIK, 2010, 104 s.

Bu çalıĢmanın amacı, fen ve teknoloji dersinde öğrencilerin çevreye yönelik bilgi ve tutumlarını değiĢtirmede ekolojik ayak izi kavramının etkisini incelemektir.

Bu çalıĢmada deney ve kontrol gruplarının yer aldığı ön test-son test uygulamalarına dayalı deneysel araĢtırma modeli kullanılmıĢtır. AraĢtırma 2009- 2010 eğitim-öğretim yılında Ankara ilinde yer alan dört farklı ilköğretim okulunun yedinci sınıf Ģubelerinin fen ve teknoloji dersinde yürütülmüĢtür.AraĢtırmanın uygulamaları sırasında öğrenci katılımlı etkinlikler düzenlenmiĢtir.

AraĢtırmada veri toplamada ön test ve son test olmak üzere baĢarı için çevreye yönelik baĢarı ölçeği, tutumlar için çevreye yönelik tutum ölçeği ve tüketim alıĢkanlıklarına iliĢkin tercihleri belirleyebilmek için açık uçlu sorulardan oluĢan tüketim alıĢkanlıklarına yönelik anket uygulanmıĢtır. Elde edilen veriler için baĢarı ve tutum sonuçları istatistik programında analiz edilmiĢtir.Ġstatistiksel olarak elde edilen veriler sonucunda baĢarı için deney ve kontrol grupları arasında anlamlı bir farklılık oluĢmadığı, tutum için ise anlamlı farklılık oluĢtuğu ortaya çıkmıĢtır.Açık uçlu anketten elde edilen veriler yüzde frekans hesaplamaları yapılarak içerik analizi ile sunulmuĢtur.

(6)

ABSTRACT

APPLICATION AND EVALUATION OF ECOLOGICAL

FOOTPRINT AS AN ENVIRONMENTAL EDUCATION CONCEPT

ON 7th GRADE

OZTURK, Goksen

M.S., Department of Hıgh School Science and Maths Education Supervisor: Associate Professor Professor Mehmet YILMAZ

December, 2010, 104 Pages

The aim of this study is to show the effect of ecological footprint concept on 7th class primary school students‟ on their attitude towards environment subjects and on their success while being taught of “Human and Environment” units of science and technology courses.

The sampling of this study is constructed from the 80, 7th class students of Emniyetçiler Primary School and Gazi Prinary School, in Yenimahalle district of Ankara province. The study was realized during 2009 – 2010 academic year.

In the research, attıudes towards the envıronment scala and achıevment towardas the envıronmental subjects of scıence and technology courses scala were used as data collection tools.

According to the model of control-group pretest-posttest design with experimental pattern, attıudes towards the envıronment scala and achıevment towardas the envıronmental subjects of scıence and technology courses scala were implemented 2 times as at the beginning and at the end of the implementation. Statically evaluated outcomes brought out that the education done with the ecological footprint did not have meaningful impact on student success but have meaningful impact on student attitudes towards envıronmet.

Keywords: Science and Technology, Environment Education, Ecological Footprint

(7)

ĠÇĠNDEKĠLER

Sayfa

JÜRĠ ÜYELERĠNĠN ĠMZA SAYFASI ... i

ÖNSÖZ ... ii

ÖZET ... iii

ABSTRACT ... iv

ĠÇĠNDEKĠLER ... v

TABLOLAR LĠSTESĠ ... vii

ġEKĠLLER LĠSTESĠ ... ix KISALTMALAR LĠSTESĠ ... xi BÖLÜM I- GĠRĠġ 1.1.Problem Durumu ... 2 1.2.Problem Cümlesi ... 4 1.3.Alt Problemler ... 4 1.4.AraĢtırmanın Amacı ... 5 1.5.AraĢtırmanın Önemi ... 6 1.6.AraĢtırmanın Sayıtlıları ... 9 1.7.AraĢtırmanın Sınırlılıkları ... 9 1.8.Tanımlar/Terimler ... 9 BÖLÜM II – KAVRAMSAL ÇERÇEVE 2.1. Çevre Eğitiminin Tanımı ... 11

2.1.1. Çevre Eğitiminin Hedefleri ... 13

2.1.2. Çevre Eğitiminin Önemi ... 14

2.2. Sürdürülebilirliğin Tanımı ... 15

2.2.1. Sürdürülebilir Kalkınma ... 16

2.3. Ekolojik Ayak Ġzi‟nin Tanımı ... 17

2.3.1. Ekolojik Ayak Ġzi‟nin Temel BileĢenleri ... 19

2.3.2. Ekolojik Ayak Ġzi Talepleri ve Çevreye Etkileri ... 20

2.3.3. Ekolojik Ayak Ġzi‟nin Önemi ... 23

(8)

2.3.5. Ekolojik Ayak Ġzi Bakımından Dünya Ülkelerinin Durumu ve

KarĢılaĢtırılması ... 27

2.3.6. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramını Destekleyen Diğer Kavramlar ... 31

BÖLÜM III- ARAġTIRMANIN YÖNTEMĠ 3.1. AraĢtırmanın Modeli ... 33

3.2. ÇalıĢma Grubu ... 34

3.3. AraĢtırmanın Uygulama Basamakları ... 34

3.4. Veri Toplama Aracının GeliĢtirilmesi ... 37

3.4.1. Çevreye Yönelik Tutum Ölçeği ... 37

3.4.2. Çevreye Yönelik BaĢarı ... 39

3.4.3. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Anket ... 38

3.5. Verilerin Toplanması ... 40

3.6. Verilerin Analizi ... 40

BÖLÜM IV- BULGULAR ve YORUMLAR 4.1. Birinci Alt Probleme ĠliĢkin Bulgular ve Yorumlar ... 42

4.2. Ġkinci Alt Probleme ĠliĢkin Bulgular ve Yorumlar ... 44

4.3. Üçüncü Alt Probleme ĠliĢkin Bulgular ve Yorumlar ... 46

4.3.1. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Genel Tercihler ... 47

4.3.2. Gıda Ürünlerine Yönelik Tüketim AlıĢkanlıkları ... 54

4.3.3. UlaĢım Araçlarının Kullanımına ĠliĢkin Tercihler ... 57

BÖLÜM V- SONUÇLAR ve ÖNERĠLER 5.1.Sonuçların TartıĢılması ... 60

5.1.1. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının Öğrencilerin Çevreye Yönelik BaĢarılarına Etkisi. ... 61

5.1.2. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının Öğrencilerin Çevreye Yönelik Tutumlarına Etkisi. ... 63

5.1.3. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının Öğrencilerin Tüketim AlıĢkanlıkları Üzerine Etkisi. ... 64

5.1.4. Ekolojik Ayak Ġzinin Öğrencilerin Gıda Ürünlerine Yönelik Tüketim AlıĢkanlıkları Üzerine Etkisi ... 66

5.1.5. Ekolojik Ayak Ġzinin Öğrencilerin UlaĢım Araçlarını Kullanım AlıĢkanlıkları Üzerine Etkisi ... 67

(9)

5.2. Öneriler ... 71

KAYNAKÇA ... 73

EKLER EK-1 AraĢtırma Ġzni ... 81

EK-2 Çevreye Yönelik Tutum Ölçeği ... 83

EK-3 Çevreye Yönelik BaĢarı Ölçeği ... 85

EK-4 Tüketim AlıĢkanlıklarına Yönelik Değerlendirme Anketi ... 91

EK-5 Karikatürlü ÇalıĢma Yaprağı ... 96

EK-6 Türleri Belirleyelim Etkinlik Yaprakları ... 97

EK-7 Ġstasyon ÇalıĢma Örnekleri ... 101

(10)

TABLOLAR LĠSTESĠ

Tablo 2.1. Ekolojik Ayak Ġzi Talepleri ve Çevreye Etkileri ... 23

Tablo 2.2. Küresel Ekolojik Denge ... 30

Tablo 2.3. Ülkelerin Ekolojik Ayak Ġzleri ... 31

Tablo 3.1. Ön Test- Son Test Kontrol Gruplu Seçkisiz Desen Örneği ... 33

Tablo 3.2. Uygulama ve Etkinliklerin Haftalara Göre Planı ... 35

Tablo 4.1. ÇYBÖ Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ... 42

Tablo 4.2. BaĢarı Puanlarının Ön Test- Son Test Puanlarının ANOVA Sonuçları ... 43

Tablo 4.3. ÇYTÖ Ortalama ve Standart Sapma Değerleri ... 45

Tablo 4.4. ÇYTÖ Ön Test- Son Test Puanlarının ANOVA Sonuçları ... 45

Tablo 5.1. Deney ve Kontrol Gruplarının Ön Test- Son Test Sonuçları ... 61

Tablo 5.2. Deney ve Kontrol Gruplarının ÇYBÖ Ön ve Son Test Sonuçları ... 61

(11)

ġEKĠLLER LĠSTESĠ

ġekil 2.1. Çevre Eğitiminin EtkileĢimde Bulunduğu Diğer Disiplinler ... 11 ġekil 2.2. Sürdürülebilirlik ve BileĢenleri ... 16 ġekil 2.3. Dünya Üzerinde Ġnsanların Ekolojik Ayak Ġzi, Biyokapasite ve

BiyoçeĢitlilik ... 18 ġekil 2.4. Ekolojik Ayak Ġzini OluĢturan BileĢenler ... 20 ġekil 2.5. KiĢibaĢı Ekolojik Ayak Ġzi ve Biyokapasite ... 27 ġekil 2.6. Ekolojik Ayak Ġzi ve Biyokapasite Durumlarına Göre Ülkelerin

Durumu ... 28 ġekil 4.1. BaĢarı Ön Test- Son Test Ortalamalarına ĠliĢkin Verilerin Grafiği ... 44 ġekil 4.2. Tutum Ön ve Son Test Bulgularına ĠliĢkin Verilerin Grafiği ... 46 ġekil 4.3. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney Grubu Toplam Öğrenci

Verileri ... 48 ġekil 4.4. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney Grubu Kız Öğrencilerin

Verileri ... 50 ġekil 4.5. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney Grubu Erkek Öğrencilerin

Verileri ... 51 ġekil 4.6. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Kontrol Grubu Toplam Öğrenci

Verileri ... 52 ġekil 4.7. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney ve Kontrol Gruplarının

KarĢılaĢtırılması ... 55 ġekil 4.8. Gıda Ürünlerine Yönelik Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney ve

Kontrol Grubunun KarĢılaĢtırılması ... 58 ġekil 4.9. UlaĢım Araçlarının Kullanımına ĠliĢkin Tercihlerin Deney ve Kontrol Gruplarında KarĢılaĢtırılması ... 62 ġekil 5.1. Deney ve Kontrol Gruplarının ÇYBÖ Ön ve Son Test Ortalamaları ... 64 ġekil 5.2. ÇYTÖ (ön) ve ÇYTÖ (son) Grafiksel Olarak KarĢılaĢtırılması ... 65 ġekil 5.3. Tüketim AlıĢkanlıklarına ĠliĢkin Deney ve Kontrol Grupları Ön Test / Son Test KarĢılaĢtırmaları ... 66 ġekil 5.4. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının Öğrencilerin Gıda Ürünlerini Tüketim AlıĢkanlıkları Üzerine Etkisi ... 68

(12)

ġekil 5.5. Ekolojik Ayak Ġzi Kavramının UlaĢım Araçlarını Kullanım AlıĢkanlıkları Üzerine Etkisi ... 68

(13)

KISALTMALAR LĠSTESĠ

MEB: Milli Eğitim Bakanlığı DPÖ: Devlet Planlama Örgütü BM: BirleĢmiĢ Milletler

UNDP: BirleĢmiĢ Milletler Kalkınma Örgütü

UNESCO: BirleĢmiĢ Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür TeĢkilatı WWF: Dünya Doğayı Koruma Örgütü

LPI: YaĢayan Gezegen Ġndeksi

TTKB: Talim Terbiye Kurulu BaĢkanlığı ÇYBÖ: Çevreye Yönelik BaĢarı Ölçeği ÇYTÖ: Çevreye Yönelik Tutum Ölçeği

TABYA: Tüketim AlıĢkanlıklarını Belirlemeye Yönelik Anket N: Birey Sayısı

X: Aritmetik Ortalama Sd: Standart Sapma p: Anlamlılık Düzeyi

(14)

I.BÖLÜM GĠRĠġ

Ġnsan, yaratıldığı günden itibaren doğayla iç içe yaĢamaya baĢlamıĢ ve bir süre onun verdikleri ile yetinmiĢtir. Ancak tarım, sanayi devrimleri ve son yıllardaki küreselleĢme hareketlerinin getirmiĢ olduğu hızlı teknolojik geliĢmeler insanın doğayı kullanımını da etkilemiĢtir. GeliĢimin ivmelenmesiyle, doğal çevre koĢullarını değiĢtiren insan, doğanın onarılamayacak düzeyde bozulmasına yol açmıĢtır.

Doğanın dengesini bozan üretim ve tüketim sürecinin yaĢanması sırasında değiĢik biçimde ortaya çıkan çevre sorunları, çevreyle birlikte bütün canlıların varlığını tehdit eder hale gelmiĢtir. Ġnsanlığın ve çevrenin karĢılaĢtığı bu sorunlar; nüfus artıĢı, doğal kaynakların bilinçsizce kullanımı, yaban hayatı habitatının bozulması, birçok bitki ve hayvan varlığının neslinin tüketilmesi, doğal tehlikeler, kentleĢme, ülke içindeki ve ülkeler arasındaki zenginlik farkı gibi daha birçok etken ve süreçle iliĢkilidir (Yıldız, Sipahioğlu ve Yılmaz , 2008).

Bilimsel ve teknolojik avantajlarına rağmen doğaya tamamen muhtaç olan insanlığın bu sorunlara çözüm üretmesi yarının nesilleri ve sürdürülebilir bir dünya için önemlidir. Bu çözüm arayıĢı ise insanların sahip oldukları bilgi ve değer yargılarına yönelik çabalar ile olumlu sonuçlanacaktır. Bu çabalar içerisinde eğitimin önemli bir yeri vardır. Çevre sorunlarının çözülmesi, önlenmesi ve sürdürülebilirlik için eğitim faaliyetlerinin düzenlenmesi ve geliĢtirilmesi gerekmektedir. Bireylerin, tüm insanlık için sürdürülebilir kalkınma çerçevesi içinde, çevre ve yaĢam kalitesinin korunması sırasında karĢılaĢılan sorunlara karĢı bilinçli, daha sorumlu ve hazırlıklı olmalarını sağlayacak amaç ve yöntemler kazandırmak eğitim ve öğretim temel hedefleri arasında olmalıdır (Bülbül, 2007).

Tüm bunlar düĢünüldüğünde Türkiye‟de sürdürülebilir kalkınmanın temellerinin sağlam olması için bu temele dayalı bir eğitimin olmasının önemli olduğu söylenebilir. Ozaner‟in aktardığına göre Türkiye‟de ilköğretim, lise ve yetiĢkinlerin eğitimi düzeyinde batıdaki uygulamalara benzer ekoloji temelli çevre eğitimi mevcut değildir. Bu nedenle ülkemizin çevre ile etkileĢimi kesilmiĢ durumdadır. Bu durumu değiĢtirmenin tek yolu batıdaki benzerlerine uygun okul ve

(15)

okul dıĢı eğitimin birlikte uygulanacağı ekoloji temelli çevre eğitimi yapmaktır (Ozaner, 2004).

Çevre eğitimi, çevre bilgileri ve duyarlılığı bireylere çok küçük yaĢlardan itibaren verilmeye baĢlanmalıdır. Geleceğin insanı ilköğretim, hatta okul öncesi eğitim kademelerinden baĢlayarak ne kadar çevre dostu eğitilirse çevremizin korunması da o derecede teminat altına alınmıĢ olur. Böylece insanoğlunun bitmeyen beklentileri ile yenilenemeyen kaynaklar hızla tükenirken, yenilenebilir kaynaklarda tahrip ve bozulmalar veya gürültü, estetik bozulması gibi kiĢi huzurunu bozan geliĢmeler azalacak; yenilenebilir enerji ve sürdürülebilir kalkınma hızı artacaktır (DPÖ, 2006).

Öğrencilerin çevreyi korumaya yönelik olumlu tutum geliĢtirmelerini sağlayabilmek için çevre sorunları ve çözümleri ile ilgili güncel bilgilerin ve kavramların sürekli olarak eğitimde takibinin yapılması ve sürdürülebilir kalkınma için yenilenebilir enerji kaynaklarının öneminin kavranabilmesi için uygun eğitim program, yöntem ve tekniklerin geliĢtirilmesinde araĢtırmalara ihtiyaç vardır.

1.1. Problem Durumu

Canlıların yaĢamlarını sürdürmek için ihtiyaç duyduklarını onlara sunan doğa, insan etkileri sonucunda büyük bir tehdit altındadır.

Bu tehdit unsurları, çevre kirliliği, habitat kayıpları, küresel ısınma, iklim değiĢiklikleri ve daha pek çok sorundan oluĢmaktadır. Bu sorunların büyük bir kısmının ortaya çıkmasından sorumlu olan insanoğlu aynı zamanda bu sorunlardan en çok etkilenen canlıdır. Bu nedenle bu sorunlara çözüm aramak ve üstesinden gelmeye çalıĢmak her Ģeyden önce gelecek kuĢaklara karĢı bir sorumluluktur.

Hemen her alanda küreselleĢmeyi yaĢayan dünya ülkeleri için çevre sorunları ve çözüm çalıĢmaları da küresel bir anlam taĢımaktadır. Bu anlamda; doğal kaynaklardan yararlanılırken ekolojik ve ekonomik ilkelerin uyumunun gözetilmesi ve insan etkinlikleriyle doğanın iĢleyiĢi arasında dengeli ve sürekli bir iliĢki kurulması artık bir zorunluluk halini almıĢtır. Bu iliĢkinin kurulmasındaki temel ilke ise; yenilenebilir kaynakların doğal artımları oranında kullanılmaları, yenilenemez olanların ise tüketiminin olabildiğince kısıtlanmasıdır. Bunu sağlamak için de nüfus

(16)

ve kaynak kullanımı arasında bir dengenin oluĢturulması ve ekolojik felaketleri önlemek için alternatif kaynaklar araĢtırarak yeni teknolojilerin kullanımının yaygınlaĢtırılması gerekmektedir (Ceballos,1996).

Tüm bu çabalar, çevre ile dengeli bir iliĢki için “sürdürülebilir yaĢam” kavramının ortaya çıkmasına neden olmuĢtur. Böyle bir yaĢam için bireysel olarak yapılanların dıĢında kitlesel bir bilincin oluĢması gerekmektedir. Nitekim; çevre bilincini ortak bir anlayıĢ olarak kabullenen dünya ülkeleri “sürdürülebilir kalkınma” kavramını tüm bu yaĢanan çevre sorunlarının çözümü için ortaya koymuĢtur. Bu kavram, BirleĢmiĢ Milletler Çevre ve Kalkınma Programınca (UNDP) 1987‟de hazırlanıp yayınlanan „Ortak Geleceğimiz‟ adlı raporda; “gelecek kuĢakların gereksinimlerini karĢılamalarını engellemeden bugünün kuĢağının gereksinimleri karĢılayabilmeleri” Ģeklinde tanımlanmıĢtır (Çorakçı, 1989).

1992 yılında Rio da yapılan BirleĢmiĢ Milletler konferansında ortaya çıkan sonuçlar incelendiğinde ortaya koyulan önerilerde sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilirlik kavramının ön plana çıktığı görülmektedir. Aynı Ģekilde Gündem 21‟in birinci prensibinde insanın sürdürülebilir kalkınmanın temel unsuru olduğu ve doğayla uyum içinde sağlıklı ve üretken bir yaĢam sürdürmesi gerektiği vurgulanmıĢtır (Doğan, 1997).

Gündem 21‟in 36. bölümünde sürdürülebilir geliĢmeyle tutarlı eğitimin, çevresel bilincin, değer yargılarının, tutum ve davranıĢların geliĢtirilmesinde çok önemli bir rolü olduğu vurgulanmaktadır. Bu doğrultuda verilen örgün ve yaygın eğitimin insanlara sürdürülebilir geliĢmeye iliĢkin davranıĢlarını değiĢtirmede kaçınılmaz olduğu ortaya konulmuĢtur (UNESCO, 2002; Aktaran: KeleĢ, 2007).

Çevreye yönelik yapılan çalıĢmalarda sürdürülebilirlik kavramı ile gündeme gelen bir diğer kavram da ekolojik ayak izidir. Ekolojik ayak izi tüketim alıĢkanlıklarımızla doğanın ne kadarını kullandığımızı ve tükettiklerimizi geri kazanabilmek için ne kadar alana ihtiyacımız olduğunu gösteren bir araçtır.

Ekolojik ayak izi;insan etkinlikleri hangi doğal kaynakların ne ölçüde kullanıldığının ve her birinin yerine koymak için ne kadar doğal üretim alanı gerektiğini gösteren bir kavramdır.AraĢtırmacılar en basit Ģekliyle ekolojik ayak izi= tüketim x gereken üretim alanı Ģeklinde bir formülle hesaplamaktadır. Buradaki

(17)

tüketim yalnızca bireylerin günlük yaĢamlarında yaptıkları tüketim gibi düĢünülmemektedir. Çünkü, bir ülkenin yaptığı ve kaynaklarının kullanılmasını gerektiren tüm etkinlikler birey baĢına düĢen ayak izinin artmasına yol açmaktadır (Bilim ve Teknik, 2009).

Ekolojik ayak izimizi öğrenerek, tabiat üzerinde yarattığımız etkileri azaltabiliriz. Ekolojik ayak izi farklı tüketim kategorilerinden oluĢur. Bunlar, yiyecek, barınma, ulaĢım, enerji, tüketim malları ve hizmetleri olarak sınıflandırılabilir (Wackernagel ve Rees, 1996).

Ekolojik ayak izi, bireylerin tüketim alıĢkanlıkları ile doğada ne kadar alan kullandıklarını ve bu alıĢkanlıklarını sürdürürken ne kadar alana ihtiyaç duyacaklarını gösteren bir kavram olarak, sahip olunan alıĢkanlıkların çevre lehine düzenlenmesini sağlayabilecek verileri sunabilmektedir. Bu anlamda geleceğin bireyleri olacak gençlerin ve özelikle de çevre eğitimini erken yaĢta alması gereken çocukların ekolojik ayak izi kavramı ile toplum olarak tüketiciliğin izlerini görmeleri sağlanacaktır.

Ekolojik ayak izinin, doğaya vermiĢ olduğumuz zararı ve tahribatı sayısal olarak ortaya koyabildiği için somut olarak çevreye yönelik tutum, davranıĢ ve değer yargılarında değiĢim oluĢturabileceği düĢünülmektedir. Bu çalıĢmada ilköğretim öğrencilerinin çevreye yönelik tutum, bilgi ve tüketim alıĢkanlıklarına iliĢkin değer anlayıĢlarını değiĢtirmede ekolojik ayak izi kavramının etkisi araĢtırılmıĢtır.

1.2.Problem Cümlesi

Öğrencilerin çevre sorunlarına iliĢkin bilgi düzeyleri, değer yargıları ve bu sorunlara karĢı tutumlarını olumlu yönde değiĢtirmek için ekolojik ayak izi kavramının kullanılmasının bir etkisi var mıdır?

1.3. Alt Problemler

(18)

1. Ekolojik ayak izi kavramının uygulandığı deney grubu öğrencileri ile bu kavramın uygulanmadığı kontrol grubu öğrencilerinin bilgi düzeyleri için;

a) Ön test puanları,

b) Son test puanları arasındaki değiĢim anlamlı bir farklılık göstermekte midir?

2. Ekolojik ayak izi kavramının uygulandığı deney grubu öğrencileri ile bu

kavramın uygulanmadığı kontrol grubu öğrencilerinin çevreye yönelik tutumlarında a) Ön test puanları,

b) Son test puanları arasındaki değiĢim anlamlı bir farklılık göstermekte midir?

3. Ekolojik ayak izi kavramının kullanımına bağlı olarak öğrencilerin tüketim alıĢkanlıklarına iliĢkin yargıları için;

a) Deney grubunda,

b) Kontrol grubunda değiĢim gözlemlenmiĢ midir? a. AraĢtırmanın Amacı

Son yıllarda artan çevre sorunlarının çözümlenmesi, sürdürülebilir kalkınma çalıĢmalarını baĢlatmıĢ ve bu çalıĢmalar içerisinde sürdürülebilir kalkınmaya yönelik çevre eğitiminin önemi hızla artmıĢtır. Ancak; okullarda çevre eğitiminin ne düzeyde verildiği, öğrencilerin bu eğitim ile çevreye yönelik tutumlarının, değer yargılarının nasıl değiĢtiği konusunda çok araĢtırma yapılmamaktadır.

Bu çalıĢmada ekolojik ayak izi kavramının kullanılmasının öğrencilerin çevre sorunlarına karĢı tutum, duyarlılık ve bu kavram ile yapılan bir öğretim sonucu öğrencilerin bu konudaki baĢarı düzeylerindeki değiĢiminin incelenmesi amaçlanmaktadır.

(19)

b. AraĢtırmanın Önemi

GeçmiĢten günümüze dünyada bütün canlıları ilgilendiren en büyük problem çevre kirliliğidir. Çevre kirliliğinin oluĢmasında ilk sırada gelen etken insandır. Aynı zamanda çevre kirliliğinden en çok etkilenen de insandır. Bu nedenle tüm sorunların üstesinden gelinebilmesi her Ģeyden önce gelecek kuĢaklara karĢı bir sorumluluktur (Armağan, 2006).

Çevre sorunlarına karĢı alınacak önlemlerin etkili olması da sadece bireylerin değil toplumun bilinçli olmasına bağlıdır. Bu bilinç ancak eğitim ile kazandırılabilir. Bu nedenle ilköğretim düzeyindeki öğrencilerin çevreye iliĢkin tutumları, bilgi düzeyleri ve görüĢleri önem taĢımaktadır.

“Uluslararası doğayı ve doğal varlıkları koruma birliği” çevre eğitimini, insanların doğal ve kültürel çevreleriyle aralarında olan iliĢkileri daha iyi anlamak ve korumak için gerekli olan tutum ve davranıĢların geliĢtirilmesi ve bu konudaki değerlerin bilinip tanınması olarak tanımlamıĢtır. Buna göre çevre eğitimi, biliĢsel olarak belli bir bilgi aktarımının yanında öğrencilerde olumlu tutum ve değer yargıları oluĢturma konusuna da eğilmektedir.

Çevre eğitimi en kısa tarifiyle “doğanın dilinin öğrenilmesi” Ģeklinde tanımlanabilir. Bu eğitimin sonucunda kısa dahi olsa katılımcıların dünya görüĢünde köklü değiĢiklikler meydana gelir (Ozaner, 2004).

Çevre eğitimi çevre sorunlarını önleme ve çözmede insanlara ihtiyaç duydukları araçları sağlayan, yaĢamın kalitesini yükseltmeye yardımcı olan bir süreçtir. Çevre eğitimi dünyanın kaynaklarının sürdürülebilirliğini yönetme ve çevresel kaliteyi koruma sorumluluğunu alabilmek için insanların bilgi, beceri, motivasyon, tutum ve yükümlülükler kazanmalarına yardımcı olur (Brause and Wood, 1993).

Küçük yaĢlardan baĢlayarak çevreyi korumak ve bozulmasını önlemek için tutum ve değerler, katılım ve becerilerin yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu nedenle eğitimciler bireylerin bu özelliklerini geliĢtirmede önemli role sahiptirler. Öğretmenlerin bilgi seviyesi, çevreye olan ilgileri ve çevre duyarlılıkları, tüketici olarak nasıl davrandıkları, ve çevreyle ilgili faaliyetlere katılımlarının boyutlarının belirlenmesi gerekmektedir (Said vd., 2003).

(20)

Çevre eğitiminin değiĢen dünyada popülaritesi hızla artmakta ve giderek öğretimde üzerinde daha fazla durulan bir konu haline gelmektedir. Ancak, gelinen noktanın yeterli olduğundan söz etmek mümkün değildir (Alım, 2006).

Ülkelerin varlıklarını sürdürebilmeleri, sahip oldukları doğal kaynaklara ve bu doğal kaynakların sürdürülebilirliğine bağlıdır. Çevre sorunları temelde insanların doğal kaynakları bilinçsizse kullanmasından kaynaklanmaktadır. Üretmek için yapılan tüketim, artan tüketimi karĢılamak için daha fazla yapılan tüketim, doğal kaynakların hızla tükenmesine yol açmaktadır (Çimen, 2008).

Sürdürülebilir yaĢam için fen bilgisi öğretimi bu konudaki öğretim metotlarının araĢtırılmasını gerektiren yeni bir konudur. Enerjinin etkin kullanımının sağlanması, geri dönüĢüm, biyolojik çeĢitliliğin korunması gibi konular sürdürülebilir yaĢam için eğitim sürecinin geliĢtirilmesinde birçok fen kavramının anlaĢılmasını gerektirmektedir. Okulların müfredatları içerisinde sürdürülebilir yaĢam öğrencilerin güncel çevre konularını ve konularla ilgili anahtar fen kavramlarının anlaĢılmasını gerektirmektedir. Bu kavramları anlayarak, gelecekte sürdürülebilir yaĢama yönelik konuların araĢtırılması ve bunlara yönelik çözüm önerileri geliĢtirilmesine destek olacaktır. Sürdürülebilir yaĢam, insanları sırasıyla çevre problemlerini bilimsel kanıtlarla potansiyel çözüm yollarının açıklanmasına yönelik eğiten, yaĢamın devamlılığının sağlanması hakkındadır (Hudson, 2006).

“YaĢayan Gezegen Raporu”, yapılan araĢtırmalar ve incelemeler yeryüzünün son durumunu iki ayrı göstergeyle belirtmektedir: YaĢayan Gezegen Ġndeksi ve Ekolojik Ayak Ġzleri. YaĢayan Gezegen Ġndeksi, 1686 farklı omurgalı canlı türünden alınan 3600‟ün üzerinde populasyon örneğine dayanarak yeryüzündeki biyolojik çeĢitliliği ölçmektedir. Yapılan ölçüm ve incelemeler, karasal canlı türlerinde yüzde 31, tatlı su canlılarında yüzde 28 ve denizlerdeki canlı türlerinde yüzde 27 oranında bir azalma olduğunu ortaya koymaktadır.

Ġkinci gösterge olan ekolojik ayak izleri ise insanlığın doğal kaynaklara yönelik taleplerini belirtmektedir. Bu göstergeye göre; 1961 ve 2003 yılları arasında insanların doğadaki ayak izleri üç katına çıkmıĢtır. Fosil yakıt kullanımından kaynaklanan karbondioksit izi, son kırk yılda dokuz kat artarak küresel ayak izinin en büyük unsuru haline gelmiĢtir (WWF, Living Planet Report, 2008).

(21)

WWF‟nin (Dünya Doğayı Koruma Vakfı) yayınladığı “2008 YaĢayan Gezegen Raporu”, gezegenimizdeki doğal kaynakları tarih boyunca görülmemiĢ bir hızla tükettiğimizi ve doğal ekosistemleri yok ettiğimizin altını çizmektedir. Raporda, doğal kaynak tüketiminin yanı sıra, biyolojik çeĢitlilikteki azalmanın da devam ettiği belirtilmektedir. 1970-2003 yılları arasında dünya üzerindeki omurgalı canlı türlerini üçte birinin soyunun tükendiğine değinilmektedir. Aynı zamanda, insanların doğadaki ayak izlerinin, dünyanın kendini yenileyemeyeceği bir hızda arttığı vurgulanmaktadır.

Sürdürülebilirliği göz önüne alınmadan tüketilen doğa ile yüzleĢme ancak 20. yy‟ın sonlarında gerçekleĢmiĢ ve insanoğlu üretim-tüketim etkinliklerinin doğa üstündeki etkilerini fark etmeye baĢlamıĢtır. Bu ölçüm ile, yeryüzüne etkimizin hesaplanması, alıĢkanlıklarımızı ne kadar sürdürebileceğimizin sorgulanması ve ortaya konan değerlerin yıllara göre kıyaslanması mümkün olmuĢtur. Hepsinden önemlisi, ekolojik ayak izi analizlerinin çıktıları sayesinde sürdürülebilir bir yaĢam biçiminin sayısal verileri oluĢturularak, tüketimin sınırlandırılabilmesi için yapılabilecekler tespit edilebilmektedir (Feriver ve Dinçel, 2007).

Ekolojik ayak izi sürdürülebilirliği ölçen dünyanın en popüler analizidir fakat ekolojik ayak izi uygulamalarını çevre eğitimini destekleyici Ģekilde kullanmak amacıyla yapılan çok az sayıda çalıĢma bulunmaktadır. Ekolojik ayak izi bilimsel olarak gözden geçirildiğinde problem çözme ve kritik düĢünme becerileriyle öğrencilerin çevresel etkilerini kümülatif olarak anlamalarına yardımcı olmaktadır. Aynı zamanda öğrencilerin sınıfta öğrendikleri bilgilerini toplumsal konular ve bireysel tercihleriyle birleĢtirmede etkili bir eğitsel araçtır. Milli Eğitim Bakanlığı Talim Terbiye Kurulu BaĢkanlığı tarafından yenilenen ortaöğretim 9. sınıf biyoloji dersi öğretim programının “Bilinçli Birey-YaĢanabilir Çevre” isimli 3. ünitesinin “1.3. Birey olarak güncel çevre sorunlarının ortaya çıkmasındaki rolünü sorgular (BAS 1, 3, 4; BTTÇ 28, 31; ĠTD 20).” isimli kazanımıyla ilgili açıklamalar bölümünde “[!] 1.3. Ekolojik ayak izi ve karbon ayak izi vurgulanır.” Ģeklindeki uyarı ile ekolojik ayak izi kavramına ilk kez müfredat programımızda yer verilmiĢtir (TTKB, 2007, Aktaran: KeleĢ, 2007).

Türkiye‟de ekolojik ayak izi ve çevre eğitimini etkili hâle getirmek amacıyla ekolojik ayak izinin eğitim sürecine dahil edilmesi konusunda öğretmen adaylarına

(22)

yönelik yapılmıĢ kapsamlı bir araĢtırma bulunmamaktadır. Bu araĢtırma çevre eğitiminde bir kavram olarak ekolojik ayak izinin kullanılması konusunda ülkemizde yapılan nadir çalıĢmalar arasındadır.

1.6. AraĢtırmanın Sayıtlıları

1.Ġlköğretim yedinci sınıf öğrencilerinden oluĢan deney ve kontrol grubu öğrencilerinin kontrol altına alınamayan dıĢ faktörlerden aynı düzeyde etkilendikleri varsayılacaktır.

2. Deney ve kontrol gruplarındaki öğrenciler arasında uygulama süresince araĢtırmanın sonucunu etkileyecek herhangi bir etkileĢim olmayacaktır.

3. Deney ve kontrol gruplarındaki öğrenciler ölçme aracı sorularını samimiyetle ve doğru olarak cevaplayacaklardır.

1.7. AraĢtırmanın Sınırlılıkları

1. AraĢtırma, 2009-2010 eğitim-öğretim yılı ile sınırlıdır.

2. AraĢtırma, Ankara ilinden seçilecek iki merkezi ilköğretim okulunun yedinci sınıflarından ikiĢer Ģube olmak üzere dört Ģube öğrencileri ile sınırlıdır.

1.8. Tanımlar /Terimler

Eğitim: Bireyin davranıĢlarında kendi yaĢantısı yoluyla, kasıtlı istendik davranıĢ meydana getirme sürecidir. Eğitim insanın doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreçtir. Birbirini takip eden öğrenmelerin oluĢturduğu sürece eğitim denilmesi için öğrenmelerin belli bir amaca yönelik olması gerekir.

Tutum: Bireyin sahip olduğu değerler dizgisine bağlı olarak bir simgeyi, bir nesneyi, bir kiĢiyi veya dünyayı iyi yada kötü, yararlı yada zararlı yönleriyle algıladığı bir ön düĢünce biçimidir (Katz, 1967; Aktaran: TavĢancıl, 2005).

Bireylere çevreyle ilgili değer yargılarının ve hislerin çevrenin korunmasını ve düzeltilmesini sağlamak için gerekli güdülenmenin kazanılmasına yardımcı olan çevre tutumu çevreye yönelik olumlu ve olumsuz tavırlar sergileme biçiminde kendini gösteren öğrenilmiĢ eğilimler olarak tanımlanabilir (Brause, 1995).

(23)

Sürdürülebilir YaĢam: Ġnsanın refahı ve mutluluğunu daha çok tüketerek ve daha fazlasına sahip olarak sağlamak mümkün değildir. Bu sebeple insanların, tüketim seviyesini ancak bugün yaĢayanlara ve gelecekte yaĢayacaklara pay ayıracak düzeyde tutmaları ve bu tutumlarıyla mutlu ve huzurlu olmayı öğrenmeleri gereklidir. Bütün canlıların gelecekte yaĢamlarını sürdürmelerinin tek yolu bu yaĢam anlayıĢı ve hedefinden yola çıkarak yeni bir paylaĢma ve yaĢama düzeni aramaktır.

Bunu sağlamak için hedef sürdürülebilir yaĢam olmalıdır. Biyosfer üzerindeki tüm canlıların varlığını ve sağlığını korumak sürdürülebilir yaĢam koĢuludur (Karaca,1998).

Çevre Eğitimi: Çevre eğitimi, insan, kültür ve biyofiziksel çevre arasındaki iliĢkiyi anlamak ve kabullenmek amacıyla önemli tutumlar ve beceriler geliĢtirmek için düĢünceleri anlaĢılır kılma ve değerleri onaylama sürecidir (Palmer, 1998).

Ekolojik Ayak Ġzi: Ekolojik ayak izi belirli bir yaĢam kalitesi ve tüketim alıĢkanlıklarına sahip insanın ya da ekolojik topluluğun gereksinim duyduğu kaynakların üretildiği ve bu kaynakların kullanımı sonucu ortaya çıkan atıkların da zararsız hâle dönüĢtürüldüğü, sınırları belli ekolojik yönden üretken bir alan (sulanabilir arazi, ormanlık, otlak, deniz ve karbondioksitin emildiği alan) Ģeklinde tanımlanabilir (Marin, 2004).

(24)

II.BÖLÜM

KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Bu bölümde, öncelikle çevre eğitiminin tanımı ve önemi üzerinde durulmuĢtur. Daha sonra ise sırasıyla sürdürülebilirlik kavramının tanımı, temel ilkeleri, geliĢimi, Türkiye‟de sürdürülebilir yaĢam için eğitim konularına yer verilmiĢtir. Son olarak, ekolojik ayak izi, ekolojik ayak izinin bileĢenleri, ekolojik ayak izini hesaplama, ekolojik ayak izinin güçlü ve zayıf yönleri yapılan çalıĢmalar ıĢığında tanımlandırılmıĢtır.

2.1. Çevre Eğitiminin Tanımı

Çevre, canlı ve canlı olmayan unsurlardan oluĢan multidisipliner yer/ atmosfer bilimleridir (Kemp, 2003).

Çevre, tüm canlı ve cansız varlıklar ve bu varlıklar arası bütün etkileĢimleri kapsayan bir kavramdır. Ancak, sahip olduğumuz bilimsel bilgiler ve teknolojiye rağmen, hava, su besin, barınma, enerji ve sağlıklı olarak ayakta kalabilmek için çevreye fazlasıyla muhtacız. Bunun sonucu olarak, bizler çevrenin ayrılmaz birer parçasıyız. Çevre bilmi, dünyadaki yaĢamı düzenleyen sistemler ve insan aktiviteleri arasındaki etkileĢim üzerine çalıĢan interdisiplindir (Miller and Spoolman, 2009).

ġekil 2.1. Çevre Biliminin EtkileĢimde Bulunduğu Diğer Disiplinler (Miller and Spoolman, 2009)

(25)

Çevre, canlı varlıkların üzerinde yaĢadıkları, değiĢik Ģekillerde etkiledikleri ve etkilendikleri yaĢama ortamlarına denilmektedir. Bir canlının çevresi; her türlü sosyal, biyolojik, kültürel ve ekonomik etkinliklerini sürdürdüğü, beslenme, üreme ve barınma ihtiyaçlarını karĢıladığı yerdir. Çevre tüm canlı ve cansız varlıkları, bunları etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik faktörleri kapsamaktadır (Yıldız, vd., 2008).

Çevre, canlı ve cansız öğeleri içinde barındıran sistemler bütünüdür. Çevrenin varlığını sürdürebilmesi canlı ve cansız faktörler arasındaki uyuma bağlıdır. Uyum bu öğelerden herhangi biri tarafından veya sisteme dıĢardan bir müdahale olursa, çevrenin kusursuz iĢleyen mekanizmalarında bozukluklar ortaya çıkar (Çimen, 2008). AraĢtırmacılar, çevre sorunlarını ortaya çıkaran beĢ temel problemi Ģu Ģekilde belirtmektedir;

Nüfüs artıĢı

Sürdürülemez kaynak kullanımı Poverty

Doğayı bilinçsizce yönetmeye çalıĢmak Excluding

Çevre sorunlarının önlenebilmesi, korunması, geliĢtirilmesi ve iyileĢtirilmesi için, önce tek tek bireylerin çevreye bakıĢ açılarının ve çevre ile ilgili değer yargılarının sorgulanarak değiĢtirilmesi gerekir. Günümüzde çevre sorunlarının bugünkü boyutlarına ulaĢması sonucunda, artık bu sorunların tüm kitlelere duyurulması ve ilgili önlemlerin alınmasını sağlanmalıdır. Ġnsanların gerekli bilinç düzeyine ulaĢabilmesi için ilk ve belki de tek yol çevre bilinci ve duyarlılığını kazandırabilecek insanlar yetiĢtirmektir. Bu hedefe ulaĢmayı sağlayacak tek yol dünyanın karĢı karĢıya bulunduğu sorunlardan haberdar olan ve bu sorunların çözümünde gönüllü olarak görev üstlenebilecek vatandaĢları yetiĢtirmeyi sağlayacak bir çevre eğitimidir. Bu nedenle çevre sorunlarının çözümü için çevre eğitimi yaĢamsal bir öneme sahiptir (Kavruk, 2002).

(26)

Çevre eğitimi, toplumun tüm kesimlerinde çevre bilincinin geliĢtirilmesi, çevreye duyarlı, kalıcı ve olumlu davranıĢ değiĢikliklerinin kazandırılması ve doğal, tarihi, kültürel, sosyo-etik değerlerin korunması, aktif olarak katılımın sağlanması ve sorunların çözümünde görev alma olarak tanımlanabilir (Ç.B, 2000).

Çevre eğitimi toplumsal duyarlılık ve ilginin artmasını, çevre korunması için gerekli olan bilginin sağlanmasını, çevre sorunlarının çözümü için gerekli yöntemlerin araĢtırılmasını sağlar (Dresner ve Blatner, 2006).

2.1.1. Çevre Eğitiminin Hedefleri

Çevre eğitimi, çevre sorunlarını çözmek için yeryüzünün doğal kaynaklarını ve çevresel zenginliklerini sürdürülebilir bir biçimde yönetebilecek becerileri insanlara kazandırarak insanların bu konuda sorumluluk üstlenmelerini sağlamak ve bu amaçla insanlara bilgi, bilinç ve değer kazandırmaktır (Kavruk, 2002)

Çevre eğitiminin hedefleri ve nasıl yapılması gerektiği 1977 yılında BM öncülüğünde gerçekleĢtirilen hükümetler arası çevre konferansında görüĢülmüĢ ve bu konferansın sonuçları Tiflis Bildirgesi olarak sunulmuĢtur. Tiflis bildirgesinde çevre eğitiminin dört temel amacı belirlenmiĢtir. Ünal ve DımıĢkı, (1999) bu amaçları Ģu Ģekilde ifade etmektedir:

Bilinç: Bireylerin ve toplumların tüm çevre ve sorunları hakkında bilinç ve duyarlılık kazanmasını sağlamak,

Bilgi: Bireylerin ve toplumların çevre ve sorunları hakkında temel bilgi ve deneyim sahibi olmalarını sağlamak,

Tutum: Bireylerin ve toplumların çevre için belli değer yargılarını ve duyarlılığını, çevreyi koruma ve iyileĢtirme yönünde etkin katılım isteğini kazanmalarını sağlamak,

Beceri: Bireylerin ve toplumların çevresel sorunları tanımlamaları ve çözümlemeleri için beceri kazanmalarını sağlamak,

Katılım: Bireylere ve toplumlara, çevre sorunlarına çözüm getirme çabalarına her seviyeden aktif katılma imkanı sağlamaktır.

(27)

Bu konferansta çevre eğitimi ile ilgili Ģu kararlar da alınmıĢtır;

-Çevreyi bir bütün olarak düĢünerek biyolojik ve fiziksel olayların ekonomik, sosyal, politik, kültürel, tarihsel, teknolojik ve estetik hayatı nasıl etkileyeceği gösterilmeli,

-Doğal ve sosyal bilimler yoluyla bilgi bütünlüğü sağlanmalı, -Çevre problemleriyle ilgili araĢtırmalara ağırlık verilmeli,

-GeniĢ kitlelerle çevre problemleri hakkında ulaĢılmalı, onların çevre hakkında daha duyarlı olmaları sağlanmalı,

-Çevresel problemler yöresel, bölgesel, uluslar arası boyutlarda gündeme getirilmeli,

-Çevre eğitimi 7 den 70‟e herkes için yaĢam boyu verilmelidir (Külköylüoğlu, 2000).

2.1.2. Çevre Eğitiminin Önemi

Parçası olduğumuz ve yaĢamımızı her yönüyle etkileyen çevre ve onun sorunlarından en çok etkilenen varlık insanoğludur. Özelikle 21. yüzyılda doğanın vermiĢ olduğu tepkiler sonucu çevreye verilen zarar daha çok hissedilmeye baĢlamıĢtır. Doğadan aldıkları ile yetinmeyen insan oğlu, tüketim faaliyetleri ile daha çok zarar vermiĢ ve sonuçlarına da daha ağır bir Ģekilde katlanmak mecburiyetinde kalmıĢtır. YaĢam için en çok etkileĢime geçtiğimiz çevre ve onun sorunları sadece sorunun oluĢtuğu bölge ve orada yaĢayan toplumları değil bireysel olarak tüm insanlığı ilgilendirmektedir.Çevre sorunlarının çözüme ulaĢması bireysel duyarlılık, bilgi ve aktif katılım gerektirmektedir. Bireylere bu duyarlılığı ve bilinci kazandırmanın en önemli yolu eğitimden geçmektedir.

“Çevre eğitimi, dünyadaki hızlı çevresel değişimlere duyarlı, günümüze ait çevre problemlerine çözümler üretebilen, öğrenenlere ihtiyaç duydukları becerileri kazandıran ve çevrenin korunması ve geliştirilmesinde eğitimcilerin aktif rol oynadıkları bir eğitim sürecidir. Her geçen gün küresel anlamda artan çevre sorunları, çevre eğitimini zorunlu kılmaktadır.” (KeleĢ, 2007).

(28)

Bozyaka‟nın aktardığına göre, çevre eğitiminin asıl amacı, “Çevresel sorumluluk bilincine sahip bireyler yetiĢtirmektir”(Bozyaka, 1996). Çevresine büyük ölçüde sahip çıkan, çevre sorunlarına yönelik arayıĢlar içerisinde olan yeni nesillerin yetiĢmesi bakımından çevre, eğitiminin yeri ve önemi büyüktür (Sungurtekin, 2001).

Özelikle 2000‟li yıllardan itibaren aktif çevre eğitiminin öğrencilere verilmesinin, çevreye karĢı duyarlılığı artırdığı ve öğrencilerin çevreye yönelik değer yargılarında olumlu değiĢimler gözlendiği belirtilmektedir (Kobierska, 2007).

Çevre eğitimi okul içi ve dıĢı etkinliklerin bir arada yürütülmesini zorunlu kılmaktadır. Çünkü çevre sorunlarına dikkat çekmek ve bunlar hakkında çözüm önerileri geliĢtirebilmek için sınıf ortamındaki teorik öğretim süreci yeterli olmamaktadır. Her bireyin kendi davranıĢıyla ve özellikle bir tüketici olarak çevrenin korunmasına katkıda bulunabilmesinin yolu, öğrenme deneyimine aktif katılımdan ve aktif sorumluluk almaktan oluĢmaktadır. Çevre konularında kalıcı öğrenme çevre eğitiminde öğrencilerin aktif rol almasıyla sağlanmalıdır (Bozkurt ve Cansüngü, 2002).

Çevre eğitimi, geleceğin dünyasında çevreye karĢı sorumluluk bilinci ile hareket eden, duyarlı bireyler yetiĢtirmek açısından oldukça önemlidir.

2.2. Sürdürülebilirliğin Tanımı

Sürdürülebilirlik, dünyadaki çeĢitli doğal sistemlerin ve insanların kültürel ve ekonomik faaliyetlerinin çevre koĢullarındaki değiĢime uyum sağlayabilmesi ve korunmasıdır (Miller ve Spoolman, 2009).

Belirli bir dengesi olan doğa, kaynakları ve sistemleri ile kendi kendini yenileyebilen onarabilen bir yapıya sahiptir. Tüketim alıĢkanlıkları ile doğanın bu dengesini yıkan insanların son yıllardaki en önemli hedefi çevresel olarak sürdürülebilir yaĢayan bir toplum olabilmektir.

Sürdürülebilirlik kelime anlamı ile sürekliliğin ve kesintisizliğin olması durumunu ifade etmektedir. Sosyal, kültürel, ekonomik ve politik açılardan toplumların bugün sahip oldukları varlıklar üzerinde gelecek nesillerin hakkının da olduğunu düĢünerek kullanma anlamını taĢımaktadır. Her konuda sağlanabilecek bir

(29)

niteliktir: ekosistemlerde, yönetimde, hizmetlerde, enerjide ya da alan geçiĢliliğinde, duygularda, ekonomik gelirde, yaĢamın tümünde (Kayır, 2007).

Miller ve Spoolman‟a göre, sürdürülebilir yaĢam, doğanın sahip olduklarını bozmadan ihtiyaçlarımızı karĢılamak olarak tanımlanırken, doğal kapitali korumak olarak açıklanmaktadır (Miller ve Spoolman, 2009).

Sürdürülebilirliğin bileĢenleri düĢünüldüğünde en temel bileĢen doğal kapitaldir. Doğal kapital, doğal kaynaklar ve doğal sistemlerden oluĢmaktadır. Doğal kaynaklar, insanlar için enerji üretimi de ve çeĢitli materyallerin geliĢimi için gereklidir. Doğal kaynaklar genel olarak iki grupta toplanır; yenilenebilir ve yenilenemez kaynaklar. Doğal sistemler ise, kaynaklar arası döngüler ve canlılar arasındaki besin döngüsü baĢta olmak üzere pek çok etkileĢimsel döngüyü içerir.Bu bileĢenler Ģekil 2.2‟de gösterilmiĢtir.

ġekil2.2. Sürdürülebilirlik ve BileĢenleri (YeĢil Kutu, 2010) 2.2.1. Sürdürülebilir Kalkınma

Sürdürülebilirlik kavramının iliĢkide olduğu kavramlardan biri de kalkınmadır. GeliĢmiĢ ve geliĢmemiĢ ülkelerin doğal kaynakları kullanımları sürdürülebilirlik düzeyinde incelendiğinde kalkınmıĢ ülkelerin, kalkınmakta olan ve az kalkınmıĢ ülkelere göre daha tüketici oldukları görülmektedir (Living Planet Report, 2008).

Sürdürülebilir kalkınma kavramı, 1970‟li yıllarda ortaya çıkarak, ekonomi, çevre ve toplum arasında bir dengenin olması gerekliliğini ifade etmiĢtir.KeleĢ ve Hamamcı‟nın aktarımına göre, bu kavram ilk kez Uluslar arası doğa ve doğal

(30)

kaynakları Koruma Birliği tarafından hazırlanan “Dünya Koruma Stratejisi” adlı raporda kullanılmıĢtır (KeleĢ ve Hamamcı, 2005). Kavramın yaygın olarak kullanılması ise 1987 BM Çevre ve Kalkınma Komisyonunca hazırlanan “Ortak Geleceğimiz” adlı oturumda oluĢturulan Brutland raporuyla gerçekleĢirken tanımı Ģu Ģekilde yapılmıĢtır: “Kalkınma gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılamalarını engellemeden günümüz kaynaklarının kullanılması ile sürdürülebilir hale getirilebilir” (WCED, 1987, s.43).

Sürdürülebilir kalkınma, günümüzün ihtiyaçlarının gerektirdiği kalkınmanın, gelecek kuĢakların gereksinmelerini karĢılama kabiliyetlerini ortadan kaldırmayacak Ģekilde gerçekleĢmesidir (WCED, Brundtland Raporu, 1987, s54).

2.3. Ekolojik Ayak Ġzinin Tanımı

GeliĢmekte olan pek çok ülkede, insanlar yaĢamak için mücadele etmektedir. Bu yaĢam mücadelesi doğadaki kaynakların kullanımını gerektirmektedir. Her ne kadar geliĢmekte olan ülkelerin bireysel kaynak kullanımı, geliĢen ülkelerin tersine sadece ihtiyaçlarını karĢılamaya yönelik olup, doğa üzerindeki etkisi geliĢmiĢ ülkelerdekine nazaran düĢükte olsa küresel anlamda toplam tüketimdeki etkiyi artırmaktadır.

Doğadaki aĢırı kaynak kullanımı ve bunun sonuçları çevre üzerinde pek çok olumsuz sonuca yol açmaktadır.YaĢayan Gezegen Raporu (2008)‟in verilerine göre, ekonomik büyümenin ve enerji tüketiminin bu seviyelerde artmaya devam ederse 2050‟li yıllarda karbon dioksit emisyonunun bugüne göre iki katından fazla olacağını öngörmektedir. Aynı zamanda nüfusun belirtilen yıllarda 9 milyar olacağı ve buna bağlı olarak yiyecek, odun gibi ihtiyaçların bir o kadar artacağı ve çevrenin bundan ciddi yaralar alacağı; deniz ekosisteminin ve balıkçılığın %90‟ının yok olacağı tahmin edilmektedir ( Living Planet Report, 2008).

Bu yüzyıldaki sanayi senaryoları göz önüne alınarak ortaya çıkan insanlığın beklenen ayak izi için 2005 de ortaya çıkan oran tahmin edilenin %30‟u üzerindeydi.Ancak bugünün verileri incelendiğinde bu aĢımın, tarımsal verimin artacağı kabul edilse bile, 2030 yılında %100 olması bekleniyor. Bu da demek oluyor ki insanlığın taleplerini karĢılamak için ve atıklarını atabilmesi için dünyayla aynı biyolojik ortama sahip 2 tane gezegene ihtiyacı vardır.Bu gezegen ihtiyacı yanında,

(31)

yetersiz tatlı su, biyokapasite kaybı, kirlilik sonucu ortaya çıkan büyük hasarlar gibi sürprizleri de beraberinde getirmektedir. Örneğin ortaya çıkacak bir arı baskını sonucu dünyadaki bütün ekinler zarar görebilir. Daha uzun vadede eğer çevreye verdiğimiz zararlar devam ederse; ekosistemin tamamen çökmesi ve kalıcı üretim ve verimlilik sorunların ortaya çıkmasına sebep olunur (Living Planet Report, 2008). Tüm bu verilen veriler ġekil 2.2‟de grafiksel olarak gösterilmiĢtir.

ġekil 2.3. Dünya Üzerinde Ġnsanların Ekolojik Ayak Ġzi, Biyokapasite ve BiyoçeĢitlilik ( LPR, 2008)

Tüm bu durumlarla ilgili olarak sağlıklı bir ekosisteme ihtiyaç duyan insanoğlu için Milenyum Ekosistem topluluğunun yaptığı çalıĢmalar dört kategoride toplanmaktadır. Bunlar;

Besin zinciri, toprak oluĢumu ve baĢlıca ürünlerin çalıĢmaları Yiyecek, tatlı su, malzeme ve yakıt gibi ürünlerin temininin çalıĢmaları

(32)

Ġklimin düzenlenmesi, suyun temizlenmesi, kirliliğin kontrol edilmesinin çalıĢmaları

Eğitim çalıĢmalarıdır (Milenyum Ekosistem Topuluğu, 2005). Yapılan çalıĢmalar ve elde edilen verilere göre ortaya konulan senaryolara bakıldığında insanlığın doğa üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu anlaĢılmaktadır. ĠĢte bu etkiyi tanımlamak için “ekolojik ayak izi” kavramı gündeme gelmiĢtir.

Kavram ilk olarak, Dr. Mathis Wackernagel ve Prof. William Rees tarafından kullanılmıĢtır. Bu kavram, bozulmamıĢ doğal kaynakların üretkenliğini ve miktarının ölçülebilmesi, doğanın sürekli tüketilmesi ve tahrip edilmesini önleyici çözümlerin üretilebilmesi için , bireyin atıklarının yok edilmesi de dahil olmak üzere, tüm gereksinimleri karĢılamak için kullandığı biyolojik üretken alanı hesaplayan bir aracı ifade etmektedir (Akıllı, Kemahlı, Okudan, Polat, 2008).

Bir baĢka ifadeyle ekolojik ayak izi belirli bir yaĢam kalitesi ve tüketim alıĢkanlıklarına sahip insanın veya ekolojik topluluğun gereksinim duyduğu kaynakların üretildiği ve ortaya çıkan atıkların da zararsız hâle dönüĢtürüldüğü, sınırları belli ekolojik yönden üretken bir alanı (sulanabilir arazi, ormanlık, otlak, deniz) ve karbon dioksitin emildiği alanı Ģeklinde de tanımlanabilir (Marin, 2004).

Ekolojik ayak izi,

Sürdürülebilir kalkınmanın bir göstergesi olarak,

Ġnsan faaliyetlerindeki ve tüketim alıĢkanlıklarındaki değiĢimin çevrede nasıl değiĢiklikler oluĢturacağını görebilmek için,

Küresel ayak izleri ve yerel faaliyetler arasında iliĢki kurabilmek için kullanılabilir ( Wackgernagel and Yount, 2000).

2.3.1. Ekolojik Ayak Ġzinin Temel BileĢenleri

Ekolojik ayak izi hesaplamaları yapılırken, tüketim beĢ farklı kategoride toplanabilir.Bunlar gıda, ulaĢım, barınma, tüketim malları ve hizmetleridir (Wackernagel ve Rees,1996).

(33)

ġekil. 2.4. Ekolojik Ayak Ġzini OluĢturan BileĢenler (Wackernagel ve Rees,1996).

ġekil 2.3‟te gösterildiği gibi ekolojik ayak izini oluĢturan tüketim kategorileri aĢağıdaki toprak alanlarına dönüĢtürülmüĢtür

Enerji alanı: Bireylerin enerji tüketiminden kaynaklanan karbondioksiti emmek için gerekli olacak ormanlık alan.

Tahıl alanı: Bireyin tükettiği tahılları üretmek için gerekli olacak tahıl alanı. Otlak alanı: Gerekli hayvani ürünleri üretmek için gerekecek otlama alanı. Orman alanı: Odun ve kâğıt üretmek için gerekli olacak ormanlık alan miktarı.

Deniz alanı. Deniz balığı ve deniz ürünleri üretmek için gerekecek deniz alanı. ĠnĢaat alanı: Konut alanlar ve altyapı oluĢturmak için gerekecek arazi alanı (Wilson ve Anielski, 2005; Wackernagel ve Rees, 1996,Aktaran KeleĢ, 2007).

2.3.2. Ekolojik Ayak Ġzi Talepleri ve Çevreye Etkileri

YaĢayan Gezegen Ġndeksine göre vahĢi türler ve doğal ekosistemler dünyanın bütün bölgelerinde tehdit altındadır. BiyoçeĢitliliğe direkt olarak etki eden antropojenik etkenler beĢ baĢlık altında toplanabilir.

Doğal çevrenin özellikle tarım sebebiyle değiĢmesi

Türlere düzensiz davranılması, özellikle balıkçılıkta ve avcılıkta Kirlenme

(34)

Baskın türlerin ya da genlerin dağılması Ġklim değiĢikliği

Bütün bu beĢ tehditte insan kaynaklıdır. Tablo 2.1‟de de görüldüğü üzere yemek ve içecek maksatlı üretim, enerji üretimi/tüketimi, atık maddeler veya doğal ortamlarda oluĢturulan kasabalar Ģehirler bu beĢ tehdide sebep olan kaynaklardır. Bunların ötesinde üretilen ürünlerin veya insanların dünyanın bir yerinden baĢka bir yerine sürekli seyahat içerinde olması zararlı türlerin veya hastalıklarında dolaĢması anlamına gelmektedir.

Doğal yaĢam yerleri kaybolmuĢ, değiĢmiĢ veya hayvancılık,tarım ve sanayi kullanımı için parçalanmıĢtır. Nehir sistemlerine zarar verilmiĢ yada yönü hidroenerji, depolama, düzenleme gibi maksatlar için değiĢtirilmiĢtir. Yanı sıra deniz ekosistemleri de gezinti, trol, endüstri sebebiyle zarar görmüĢtür.

Hayvanların düzensizce aĢırı yok edilmesi sonucu yok olan hayvanların yanı sıra besin zincirinde daha yukarıdaki hayvanlar da zarar görmektedir. Denizdeki biyoçeĢitlilik için en önemli tehdit budur. Hayvanların bu Ģekilde sömürülmesinin yanı sıra bitkilerde düzensiz bir Ģekilde yok edilmektedir. Odun temin etmek için aĢırı ağaç kesimi hem ormanları yok etmek hem de bağlı bulundukları ekosisteme ciddi zararlar vermektedir.

Baskın türler kasıtlı olarak ya da baĢka nedenlerle dünyanın bir yerinden baĢka bir yerine taĢınmakta bu da onları yeni ortamlarında avcı ya da parazit durumuna getirmektedir. Baskın türler yeni yaĢam yerlerindeki yerel ekosisteme zarar vermektedir. Bu özellikle adalarda ve tatlı su ortamlarında ciddi bir sıkıntıdır.

BiyoçeĢitliliğin kaybolmasına neden olan önemli etkenlerden birisi de kirliliktir. Yer yer canlılar için aĢırı beslenme ortamı sağlayan atıklar daha fazla nitrojen kullanımına ve tarımda fosfor gübrelenmesinin artıĢına sebep olur. Bu da oksijen tüketimine sebep olur. Toksik kimyasal kirlenme tarımda kullanılan böcek ilaçları, endüstri ve madencilik atıkları sebebiyle gerçekleĢir. Atmosferdeki karbon dioksit konsantrasyonunun artması okyanus suyunun asidifikasyonunu arttırır bu da denizdeki ekosisteme geniĢ boyutta zarar verir.

(35)

Bu bahsettiğimiz baĢlıklar altında muhtemelen biyoçeĢitliliğe en çok zarar veren iklim değiĢikliğidir. Ġklim değiĢikliğinin etkilerinin ilk dalgaları kutuplarda ve sahil kesimlerinde görülmeye çoktan baĢlamıĢtır. Gelecek etkilerinin belirli kesimlerde öngörülmesi zordur fakat sıcaklık ve iklimlerin değiĢmesinin doğuracağı sonuçlar büyük olacaktır.

Sayılan bütün bu etkilerin kaynağı insanoğludur. Ġnsanoğlunun nüfusu arttıkça, enerji ihtiyacı, yiyecek ihtiyacı arttıkça bu etkilerin biyoçeĢitliliğe olan baskısı da artacaktır. Fakat teknoloji arttıkça üretimdeki verimlilik arttıkça bu baskılar biraz daha azaltılabilir. Ekolojik ayak izi türler ve ekosistem üzerindeki talebin toplamıdır. BiyoçeĢitlilikle insanlığın ayak izi arasındaki etkileĢimin anlaĢılması doğal ekosistemlerin ve vahĢi hayatın çöküĢünü yavaĢlatacaktır.

Ġnsanlık sağlıklı bir ekosisteme bağlıdır: Bu sağlıklı ekosistem bizim kaliteli yaĢamımızı destekler ve geliĢtirir, onsuz dünya yaĢanılamaz olur. Millenyum Ekosistem Topluluğu (MA) yapılması gereken çalıĢmaları dört ana kategoride toplamıĢtır.

Besin zinciri, toprak oluĢumu ve baĢlıca ürünlerin

Yiyecek, tatlı su, malzeme ve yakıt gibi ürünlerin temininin Ġklimin düzenlenmesi, suyun temizlenmesi, kirliliğin kontrol Eğitimlerin çalıĢmaları.

Bu çalıĢmaların hepsi ekosisteme yöneliktir. Direk olarak türlerin çöküĢüne karĢı yapılan çalıĢmalar değil gibi görünse de bu çalıĢmalar biyoçeĢitliliğin temelini oluĢturacaklardır.

(36)

Tablo 2.1. Ekolojik Ayak Ġzi Talepleri ve Çevreye Etkileri (LPR,2008)

2.3.3. Ekolojik Ayak Ġzinin Önemi

Ġnsan toprağı iĢlerken ve kullanırken, teknolojiyi ve bilgiyi üretirken, uygularken, doğal kaynakları tüketirken, gereksinimlerini karĢılarken; yaĢam alanını (ekosfer) hiç hesaba katmadan doğaya karĢı saldırgan tutum izlemektedir.

Odun, kağıt, lif

Yiyecek,yağ, lif ürünler,et,balık

Yapı

ürünleri,çimento,de mir

Et, balık, deniz ürünleri

Genel maksatlı su, Endüstriyel süreç

Ulaşım, ticaret, turizm

Enerji kullanımı, fosil yakıtlar

Odun, posa ve kağıt üretimi

Ekin üretim alanına çevirme

Hayvancılık bölgesine çevirme

Tarıma çevirme Yeni bina, yol inşaatları

Balıkçılık (trol dahil)

Avcılık, vahşi hayvan ticareti Nitrojen,sülfür emisyonu Organik atık Sanayi atıkları Denizcilik Karbon dioksit,metan ve

Diğer sera gazları Baskın türlerin dağılması

Ormanlık, odun üretilen bölgelerin kaybı

Yeşil çimenlik alan kaybı

Nehir yok oluşu ya da değiştirilmesi

Mercan ya da kıyı bölgelerin zarar görmesi

Su içi yaşamının zarar görmesi

Aşırı balıkçılık

Kara ve su ürünlerinden aşırı hasat alma

Aşırı besin yüklemesi Asit yağmuru Toksik simyasallar

Çevreye bulaşan sıvı yakıtlar Okyanusun asitlenmesi Denizdeki baskın türler

Tatlı sudaki baskın türler

Bölgesel baskın türler(Ör: Adalar) Kutupların ve karlı bölgelerin azalması

Kutup denizinin buzlarının kaybolması

Mercanların yok olması Mevsimsel döngünün değişmesi Ormanların azalması, çölleşme Mevsimsel sulak bölgelerin kaybolması YAŞAM BÖLGESİ KAYBI AŞIRI TÜKETİM KİRLİLİK BASKIN TÜRLER İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TEHDİT VEYA BASKI BİOÇEŞİTLİLİĞE DİREK ETKİ

BİOÇEŞİTLİLİĞE DİREK OLMAYAN ETKİ İNSAN UNSURU EKOLOJİK AYAKİZİ İNSAN TALEPLERİ Yapı ürünleri,çimento, demir

Et, balık, deniz ürünleri

(37)

Ekosistem dengelerinin bozulması sonucu ekolojik yıkım ortaya çıkmaktadır. Gezegenin tüm yaĢam alanı tehdit altındadır. Uzun zaman içinde fark edilen ve oldukça karmaĢık bir yapıya sahip olan ekolojik sorunlar, katlanarak büyümekte ve sınır tanımazlık özelliği ile tüm gezegene yayılmaktadır. SanayileĢme, kentleĢme, siyasal, ekonomik ve teknolojik geliĢme gibi etkenler, ekolojik yıkımı artırarak, ekolojik sorunları çağdaĢ toplumların gündeminin baĢına yerleĢtirmiĢ bulunmaktadır (Akıllı vd., 2008)

Toplumların tüketim düzeyi ve kalıplarının, küresel ekosistemlerin biyolojik üretkenliğine yaptıkları etkiyi ortaya koymayı amaçlayan ekolojik ayak izi raporları ve analizleri tek bir gezegenin yeterli olmadığını göstererek, gezegenin ekolojik kapasitesinin çoktan aĢılmıĢ olduğunu gözler önüne sermektedir. Örneğin 1996 yılında Toronto‟da yapılan ekolojik ayak izi çalıĢmasında metropol Toronto‟nun yiyecek ayak izi 3.0 ha, konut ayak izi 1.3 ha, ulaĢım ayak izi 1.4 ha, mal ve hizmet ayak izi 1.9 ha olmak üzere, toplam kiĢi baĢına düĢen ayak izi 7.6 ha olarak ölçülmüĢtür. TaĢıma kapasitesi 181.081 km² olan Toronto‟nun mevcut tüketim alıĢkanlıklarını sürdürmesi durumunda yaklaĢık 287 kat daha fazla alana ihtiyacı olduğu ortaya konmuĢtur (Onisto vd., 1998).

SanayileĢmenin ve artan nüfusun gezegene yüklediği baskı, bireylerin ve toplumların gelecek kaygısı duymasına ve ekolojik sorunlara daha ciddi eğilmelerine yol açmıĢtır. Doğal kaynakların sınırlılığının anlaĢılması, toplumların ve bilim insanlarının çevre konusundaki duyarlılıklarının artmasına neden olmuĢtur. Ekolojik ayak izi çalıĢmaları da bu kaygıların bir sonucudur ve ekolojik yıkım konusunda farkındalığın artmasında önemli bir araç haline gelmektedir (Gönel, 2006).

Ekolojik ayak izinde temel vurgunun, gelecek nesillere korunmuĢ bir çevre bırakma düĢüncesini içinde barındıran “sürdürülebilirlik” (sustainability) kavramına yapıldığı söylenebilir. Sürdürülebilirlik; biyolojik üretken alanları arttırmayı, bu alanların kendilerini yenileyebilmesini ve yenileme kapasitelerinin sürdürülmesini öngörür. YaĢamın sürdürülebilirliği için, bireylerin yaĢam koĢullarını ve ekonomik faaliyetlerini gezegenin taĢıma kapasitesini dikkate alarak düzenlemeleri gerekmektedir. Ekolojik ayak izi kavramı da temelini "Gezegenin TaĢıma Kapasitesi"6 kavramından almaktadır. Ġnsanoğlu doğanın bir parçası olarak

(38)

ihtiyaçlarını doğadan karĢılamaktadır. Ancak bu ihtiyaçlar karĢılanırken doğa üzerindeki etki, yaratılan baskı ve ekolojik taĢıma kapasitesinin ne kadar aĢıldığı fark edilememektedir. Ekolojik ayak izi,bunu ölçmek üzere geliĢtirilmiĢ bir yöntemdir.Bundan dolayı da oldukça önemlidir.

2.3.4. Ekolojik Ayak Ġzi’nin Hesaplanması

Ekolojik ayak izi, gezegen düzeyinde tüketilen biyolojik üretken alanmiktarını, atıklarının yok edilmesi için gereken, kara ve su alanlarının büyüklüğünü, ülkelerin, kentlerin, ailelerin ya da bireylerin ne kadar biyolojik üretken alan kullandıklarını ve gelecekte ihtiyaçları olan gezegen sayısını gösteren niceliksel bir hesaplama tekniğidir (Rapport, 2000:367).

Ekolojik ayak izi hesaplamaları yapılırken, iki temel dayanaktan yola çıkılmaktadır: Birincisi; tüketilen kaynakların ve üretilen atıkların izlenebilmesi, ikincisi ise; gereksinimlerin üretimi ve atıkların yok edilmesi için gereken biyolojik üretken alanın ölçülebilmesidir. Bu dayanaklardan yola çıkarak ulaĢılan ekolojik ayak izleri, bireylerin üretim ve tüketim ekseninde ne kadar biyolojik üretken alan kullandığını göstermektedir.

Ekolojik ayak izi ulusal ölçek hesaplama formülü:

Ekolojik Ayak Ġzi (ha) = Tüketim x Üretim Alanı x Nüfus

Ekolojik ayak izi hesaplamasında kullanılan tüketim değiĢkeni, malların kullanım ölçüsü olarak ele alınmaktadır. Örneğin tüketilen etin kilogram olarak ağırlığı, kullanılan elektriğin joule(jul) olarak değeri, tüketilen kerestenin ton olarak ağırlığı gibi. Yiyecek, barınak, ulaĢım, tüketim malları ve hizmetler gibi farklı gruplar için ayrı ayrı hesaplanmaktadır. Örneğin, 1 dönüm arazide 2300 kg havuç yetiĢiyorsa, havuç için üretim alanı 2.300 kg/dönüm'dür (Özer, 2002:83).

Formülde yer alan üretim alanı; belli miktarda tüketimin sürdürülebilir biçimde karĢılanması için gereken biyolojik üretken alan miktarıdır. Biyolojik üretken alan; biyosferin yeniden üretme kapasitesinin büyük bir kısmının toplandığı alanlardır. Biyolojik üretkenlik atıkların (özellikle enerji kullanımından kaynaklanan karbondioksit emisyonu) emilimini ve insanların kullandığı biyotik kaynakları

(39)

(yiyecek, kereste vb.) yenilemek için gerekli olan biyolojik üretken alan miktarını yansıtır (Lenzen vd., 2006:6).

Dünya‟da tarım alanları, otlaklar, ormanlar, denizler ve yapılaĢmıĢ alanlar olmak üzere beĢ farklı biyolojik üretken alan belirlenmiĢtir.

• Tarım alanları: Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünyada 1,5 milyar global hektar7 tarım alanı olduğunu, bunun 1,3 milyar global hektarının ekili alanlardan, 0,2 milyar global hektarının ise, ekili olmayan alanlardan (nadasa bırakılmıĢ alanlar gibi) oluĢtuğunu tespit etmiĢtir. Bu hesaplamada toprağın erozyona uğraması, tuzlanma ve su tükenmesi gibi uzun dönemde toprağa zarar veren etkilere yer verilmemiĢtir (Wackernagel vd., 2005:14).

• Otlaklar: Et, süt, yün üretimi için hayvanların otlatıldığı alanlardır. FAO dünyada 3,5 milyar global hektar doğal ve yarı doğal otlak olduğunu tespit etmiĢtir (Wackernagel vd., 2005:15).

• Ormanlar: Tomruk ve yakacak odun ihtiyacının karĢılandığı alanlardır. FAO‟ya göre dünyada 3,8 milyar global hektar orman alanı mevcuttur. Enerjetik üretken alan olarak da kabul edilen orman alanları, atmosfere baskı yapan karbondioksitin (CO2) emilini sağlamaktadır. Biyolojik üretken alan hesaplamalarında, atmosfere bırakılan karbondioksiti emebilecek ne kadar biyolojik üretken orman alanına ihtiyaç olduğu da dikkate alınmaktadır (Wackernagel vd., 2005:15).

• Denizler: Okyanus ve karasularından oluĢmaktadır. Bu alanda yaĢayan balıklar ve su altı canlıları bu hesaplamada yer almaktadır. Denizler toplamı 2,3 milyar global hektardır (Wackernagel vd., 2005:16).

• YapılaĢmıĢ alanlar: Kara alanlarının 0,3 milyar global hektarını oluĢturmaktadır. Konut yapımı, ulaĢım, endüstriyel üretim ve su temini için gerekli alt yapılar biyolojik üretken alanın önemli bir kısmını kullanmaktadır (Wackernagel vd., 2005:16).

(40)

2.3.5. Ekolojik Ayak Ġzi Bakımından Dünya Ülkelerinin Durumu ve KarĢılaĢtırılması

Wackernagel ve Rees, sürdürülebilirliğin baĢarılmasında ekolojik ayak izi hesaplamasını zorunlu görmüĢler, 1997'de farklı ülkelerin ayak izlerini bir rapor halinde yayımlamıĢlardır. Bu raporda dünya toplam nüfusunun % 80'ini oluĢturan 52 ülkenin durumu incelenmiĢ ve kimi ülkelerin, kullanımlarına düĢenin çok üstünde bir biyolojik üretken alan tükettiği tespit edilmiĢtir. Bu ilk rapordan sonra, ülkelerin ekolojik ayak izleriyle ilgili hesaplamalar sık sık yenilenmiĢtir. Ekolojik ayak izi konusunda bir çok çalıĢmanın öncülüğünü yapan Küresel Ayak Ġzi Ağı (Global Footprint Network) Örgütü tarafından bugüne kadar 152 ülkenin ekolojik ayak izi hesabı yapılmıĢtır. Ulusal ve küresel hesaplamalar BirleĢmiĢ Milletler (UN), Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), BirleĢmiĢ Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD), Dünya Kaynaklar Enstitüsü(WRI) gibi uluslar arası bilimsel kabul görmüĢ örgütlerin verilerine dayandırılmaktadır. Kaynak: (Wackernagel v.d., 2005).

ġekil.2.5. KiĢibaĢı Ekolojik Ayak Ġzi ve Biyokapasite (Wackernagel, 2005). Dünya genelinde kiĢi baĢı ortalama ayak izi büyüklüğü toplumların geliĢmiĢlik düzeylerine göre değiĢmektedir. 2005 yılında yayınlanan Europe 2005 Raporundaki 2003 yılı verilerine göre, insanlığın sürdürmekte olduğu yaĢam tarzını sağlamak

(41)

üzere kiĢi baĢına 2,2 global hektar üretken alan ġekilde görüldüğü gibi, global biyokapasitenin aĢıldığı yıllar, neoliberal politikaların hız kazandığı ve tüketim alıĢkanlıklarının değiĢmeye baĢladığı döneme rastlamaktadır. Ancak bugün gezegen düzeyinde, kiĢi baĢına ekolojik ayak izi büyüklüğü olarak maksimum 1,8 global hektar biyolojik üretken alan öngörülmektedir. KiĢi baĢına gereken global hektar alan 1961 yılına oranla günümüzde 1,3 kat daha artmıĢ, biyolojik kapasite ise tam tersine azalmıĢtır.(Wackernagel)

ġekil 2.6. Ekolojik Ayak Ġzi ve Biyokapasite Durumlarına Göre Ülkelerin Durumu (LPR, 2008)

Şekil

ġekil  2.1.  Çevre  Biliminin  EtkileĢimde  Bulunduğu  Diğer  Disiplinler  (Miller and Spoolman, 2009)
ġekil  2.3.  Dünya  Üzerinde  Ġnsanların  Ekolojik  Ayak  Ġzi,  Biyokapasite ve BiyoçeĢitlilik ( LPR, 2008)
ġekil  2.3‟te  gösterildiği  gibi  ekolojik  ayak  izini  oluĢturan  tüketim  kategorileri  aĢağıdaki toprak alanlarına dönüĢtürülmüĢtür
Tablo  2.1.    Ekolojik  Ayak  Ġzi  Talepleri    ve  Çevreye  Etkileri  (LPR,2008)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Ekolojik ayak izini azaltmak suretiyle çevre üzerindeki baskıyı hafifletmek ve sürdürülebilir kalkınmayı mümkün kılabilmek üzere; İklim Değişikliği

Geleneksel birim kök testlerine göre daha güvenilir sonuçlar veren, yapısal kırılmaları dikkate alan ve yumuşak geçişlere izin veren Fourier-CBL durağanlık yöntemine

Öğrencilerin Ekolojik Ayak İzi farkındalıkları ve ölçeğin alt boyutları olan gıda, ulaşım ve barınma, enerji, atıklar ve su konularındaki eğilimleri ile çevre

Türk vatandaşları için 2.2 hektar olarak ölçülen ekolojik ayak izi büyüklüğü,. dünyanın en az

Sınıf öğretmenliği öğrencilerinin çevreye yönelik bilgileri ve tutumları (Atatürk Üniversitesi örneği). Çevreci yönelim, çevre dostu davranış ve demografik

• Kendi bölgenizde yetişen meyve ve sebzeleri tercih edin ve mümkünse kendi meyve ve sebzelerinizi kendiniz yetiştirin.. • Mevsimi dışında taze meyve ve sebze satın

Recording of organic animal products (from where, under what conditions and is obtained from sources, control steps, as detailed all of the data related to certification,

Vajinal atrofi varlığına göre depresyonun görülme oranı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulun- muştur (p<0.05).. Atrofi görülen olgularda hafif derece-