EVET
HAYIR
ŞU SICAKTA AHMET
RASİM BEY'LE..."
S
IC A K gölgede 40 derece. B elki de 4 3 . İstanbul'da kolera, hayır bağırsak hastalığı, hayır daha başka şey! Refahçı bele d iyeler kent suyuna klo r döktürm üyorm uş. Aptest alırken günaha g irilir diye! Günaha girilm esin, ama insanlar ölsün! Geçenlerde Refahçı b ir başkan ne dedi: 'O ölen yaşlıyd ı, altm ış üç yaşındaydı." Y aşlıları Tanrı öldürür, çocukları da Tanrı sever yanına a lır. Kalan sağlar - sağ kalırlarsa! - bizim dir!Arada bir yürüyüşe çıkarım . Ama şim dilerde pencereyi açm ak b ile güç. Soğuk su lar, ayran lar içm ek gerekirm iş. H ele yaşı biraz iledem iş o- lanların bu sıcaklarda daha dikkatli ol m aları kaçın ılm azm ış. Eve kapandım . Daktilom u aldım , bir serin yer buldum . G azeteler geldi, haberier, dedikodular, yurt ve ulus işlerinin çıkm a zla rı...
Bu arada hoş haberier de var: Bayan Ç ille r A BD 'd eki mal varlığını ülkem ize g etirecekm iş! N e zam an? Ç an akkale köprüsünü yaptıracakm ış. O ğlunu da sonunda askere yollam ış. M ert de, Efe de vatan görevini bakalım nasıl başara caklar? Hangisi gidecek komando ola rak Güneydoğu'ya? Tanju hapse gire cek m i? Yoksa eski sıkıyönetim savcısı Baki Bey"in im zaya açtığı "af d ilekçe siyle" yakayı mı kurtaracak?
Farkındaysanız bir süredir SHP'den söz etm iyorum . Küçüklü büyüklü ku rultaylarla yüzde 14'lere kadar düşürdüler o yların ı. O ysa 87'de nerdeyse tüm belediyeleri ele geçiren partiydi SH P. Genel Başkan İnönü, Genel Sekreter Baykal yönetim indeki SH P'yi gel de bugün aram a! Sanki b aşarılı olm ak birtakım kişilerin hoşuna gitm edi. Baykal bir türlü genel sekreterlikle yetinm edi, ille de genel başkan olm aya kalktı. Hem partiyi yık tı, hem kendini! İnönü de baktı ki karm aşa içindeki bu partiden kaçm ak gerekir, çekti gitti.
Ş irra i D YP'de, AN AP'ta gelişm eler var. Bakın, kom ando Ay vaz, hani M C'Ier dönem inde ünlü Öğretmen O kulları Genel Mü dürü, ülkücü olm akla övünen, ülkücü öğrencileri kolaylıkla okul dan mezun eden, M HP m ilitanı olarak tanıdığım ız kişi şim di ba kan olacakm ış! 80 öncesindeki "b aşarılı" işlerinden ötürü olsa ge rek! M illi Eğitim 'e getirilse de bizlene de bol bol konu çıksa!
Bu sıcakta ne yapılır? D enize g irilir, duşa g irilir, yatıp uyunur, kitap okunur. Ben de okuduğum okum adığım bir yığın kitabı alıp terasa yerleştim , insan y ılla r önce okuduklarını bir daha okum alı! N ice ayrıntı gözden kaçm ış! Beğendiğim sayfaları, bölüm leri kur şunkalem le işaretlerim . Ama bakıyorum daha nice ilg inç bölüm var işaretlenm em iş...
İşte Ahmet Rasim 'in "Şehir M ektupları" (Arba Y ayın ı) 1898'ler- de yazılm ış kent söyleşileri. Bugün yazılm ış gibi yepyeni, taptaze. Ne güzel Türkçe! Ne içten b ir anlatış! Y ü zyıl geçti Ahmet Rasim hala güncel, hala ca n lı, hala aram ızda, hala İstanbul'un b ir insa n ı... Ama hangi İstanbul'un? Herhalde bugünkü İstanbul'un değil. 20. yü zyılın ilk y ılla rın ın ...
G elin Ahmet Rasim B e /le bir Boğaz sefasına çıkalım . Yüzyıl (incenin bir yaz gününde değil, 1994'te olduğumuzu düşünerek:
"Sıcaklar ziyadeleştikçe serin yerler aram ak adeta tabii bir ihti yaç haline giriyor. İnsan Boğaz'da yükseldikçe yükseliyor. Ben bi le m uvakkaten G öksu'yu bırakarak sulara doğru aktım . Büyükde- re'de biraz oturup kam ım ı doyurayım diyerek uzunca, bahçesi denize müntehi b ir lokantaya girdim . Sofrada alafranga beyaz kar gibi örtü. Takım lar tem iz. Ortada liste."
A lm ış listeyi incelem iş. Bakm ış her şey var. Büyükdere keba bından dağ kebabına kad ar... Şöyle yazıyo r:
"Tam am her şey var. Ama hangisini yiyeyim ? Çorba, hava sı cak. Tereyağlı, sonra p iliç li p ila v: Birdebire tıkar. P iliç soğuğu: Sö ğüşten ne çıkar? P irzo la: Bizde de yapıyorlar. İzm ir köftesi: H iç sevmem. Kuzu başı: İşkem beci dükkanında m ıyım ? Kuzu fırında: Sim di tatsızdır. Patlıcan beğendi: Patlıcanı e z, üzerine tas kebabı koy. Patlıcan dolm ası: B ir tanesi ancak yenir. Kavun: Acaba tadı mı? Karpuz: Soğuk mu?"
Rasim Beyte bir dostu “ Buralarda hesap sormak ayıptır" dem iş. "Keşke dem ez olsaydı. H er nasihati tutmam da bu zararlı nasihati tutanm . Kuzu gibi iki m ecidiymecidiye verdim.
Şim di şu ağustos sıcağında Büyükdere nasıldır d iye düşünme mek elde mi? G idersin kıyı lokantalarından b irine, elbet yüz yıl önceki kadar yem ekler çeşit çeşit değildir. Örneğin Büyükdere ke babı, dağ kebabı var m ıdır? Hem böyle bir yerden "ik i m ecidiye" ile ç ık ılır mı? İki m ecidiye bugünün parasıyla ne eder ki? Rasim Bey yazılarına b ir altın alırm ış, en az bir altın . Bugünün parasıyla iki buçuk m ilyon lira!
Güneş iyice bastırıyor. G azeteleri b ir yana ittim . Tiraj yanşında "ben ilerdeyim , sen geridesin!" Yüz e lli otomobil vereceğim der sen elbet yarım m ilyonu geçersin! Başka biri ik i yüz otom obil ve receğim der, o öne geçer! Başkası da çıkar da bin okura v illa dağı tacağım dedi mi hepsini bastınr. Sanki gazete değil piyango b iletil İçindeki yazıları okusan da olur okumasan da! Kuponlar kesmek, umutla çe k ilişi beklem ek yeter de artar b ile ... Z avallı yazarlar da "yazım ızı yüz binlerce insan okuyor" diye kendilerini avutsunlar!
Ne mutlu Ahmet Rasim Beyte! Y ü zyıl önce yazdıklarını seve rek okuyacaklar. Beğenerek, b ir şeyler (iğrenerek...
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta ha T o ro s Arşivi