CUMHURİYET 28 MAYIS 1978
NİCE ANILAR DA ÇİÇEK PASAJI ÎLE BİRLİKTE DAĞILDI
7 7 - ->'oî
İsmet AY
Uçsuz bucaksız koridorlar... bir daha hiç açılmayacak o lan kapılara yaslanan, sonsu za ulaşan koridorlar. Sayısız o da kapıları. Sayısız salon kapı ları...
Sayısız kristal avizeler altın da dadısıyla elele telaşla, kor kuyla koşan küçücük mavi göz lü kız.... Nataşa... Dadısı, be yaz saçlı bir Fransız:
— Dadı, nedir bu uğultu? Nedir bu sevinçle bağıran mil yonlarca kahkaha? Nedir bu I nllti? Nedir bu milyonlarca se vinç? Neden kaçıyoruz bu se vinçten? Nereye gidiyoruz? Ne reye götürüyorsunuz beni? Çar Babam, Çariçe annem ner de? Nerdo kardeşlerim?..
Nataşa ve Dadı sonu gelme yen, uçsuz bucaksız koridorla rında kayboldular Krernlin'in korkuyla, telaşla. Arkalarında milyonların mutlu kahkahaları nı bırakarak 1917 yılının..
Yok oldu Nataşalar... Yok. ol du dadılar... Gören varsa söy lesin haber iletsin size..
Boğaz’ın suları pırıl pırıldı. Bir akşamüstü. Yeniköy sırtla
rına vurmuştu mor gölgeler... Taa Eyüp sırtlar.nda güneş batıyordu, Yeniköy'ün sırtların da mor renkler kol kola gezer kon.
Görkemli bir yalının pence resinde bir Fransız dadı küçük sarı bukleli, mavi gözlü Halide Said Saba'nın küçücük elinden tutmuş moraran boğaz suların da gezen büyük kayıklardaki, akşam sefasını sürdüren dost ve akrabaları gösteriyordu...
Koyu mavi gözler sevinçle takılmıştı sandallardaki eski is tanbul türkülerini söyleyen ha lazadelerine. dayızadelerine, kayıkzedelere...
6 çift levend kürek çekiyor du herbir kayıkta. Herbirinin gözleri kinle dolu takılmıştı fe racelerdekl renklere...
Her ferace eteğinde Anodolu- nun o doyumsuz renkleri uçu şuyordu.
Bu yiğit Anadolu çocukları bir feracenin eteğinde mi göre çeklerdi, doğdukları, büyüdük leri, uğruna can verecekleri köylerinin renklerini?
Sadrazamın kızı, paşa kızı, mavi gözlerini dadısıyla birlik te boğazın öbür kıyılarına çe virdi.
(Fotoğraf: Tulay DİVİTÇİOĞLU)
Görüntü korkunçtu, ürkmüş tü küçük kız... Üç bacalı, dört bacalı savaş gemileri bilmedi ği, tanımadığı bayrakları taşı yorlardı kıçlarında. Hiç biri sad razam babasının bayrağına benzemiyordu. Hiç biri sadra zam babasının ona tanıttığı pa dişah efendimiz Abdülhamit Han hazretlerinin saraylarında, küçük, büyük köşklerinde, kal yonlarında, küçük kayıklarında sallanan bayraklara benzemi yordu bu üç bacalı, dört baca lı gemilerin kıçlarında salla nan bayraklar...
Genç kız olmuştu mavi göz ler... Birşeyler oluyordu boğaz daki yalının içinde... Fransız dadı gitmişti.,. Çevredeki uşak lar yok olmuştu... Halide Said Sabo paşa babasının, sadra zam babasının endişeli gözleri ne bakıyordu korkuyla... Sir şeyler oluyordu. Kimse ona bn sey söylemiyordu Genç kızlı ğı boğazın lacivert sularında a kıp gidiyordu korkuyla... Ne oluyordu?
— KİMDİ O MAVİ GÖZLÜ KU MANDAN? Neydi ne iş yapar dı?
Anadoluyo geçtiğini çevresin den duymuştu o mavi gözlü
devin.
Halide Said Saba, Sadrazam kızı, paşa kızı bir sabah uyan dığında milyonlarca mutlu kah kaha, milyonlarca mutlu bağı rış, milyonlarca sevinç duydu
nedenini anlamadan.
Yıl 1923 Edirne'den Van’a ka dar tüm ulus mavi gözlü bir adamdan söz ediyordu. Alan larda horonlar tepiliyordu. Alan larda halaylar çekiliyordu...
Yıllar yılları kovaladı. Halide Said Saba tek başına kimseye görünmeden (tıpkı genç kızlığı nı yitirdiği gibi) Sadrazam Sa id Halim Paşa babasının ona satınaldığı (Çite De Pera) bu günkü Beyoğiu'ndaki Çiçek Pa salının üst katındaki dairesine taşındı. Halide Said Saba zo runluydu o daireye taşınmaya. Geride kalan sarayları mavi gözlü dev müze yapmıştı çün kü...
Gene yıllar yılları kovaladı. Halide Said Saba Çiçek Pasajı nın en, en, on üzerindeki dai resinden çiçeklerle bezenmiş meyhanelere bakıyordu, alt kat tâki dar sokağa...
Gel zaman git zaman dar so kak fıçılarla doldu... Dar sokak sarhoşlarla doldu... Dar sokak karideslerle, pavuryalarla, lah macunlarla, meyhanelerle, mey hanelerle, akşamlarla, akşam larla doldu, doldu, doldu taştı... Halide Said Saba en üst kat taki küçük odasında akşamları ürperirdi bir çağrışla:
— Paşam, bir bira ver. — Paşam, bir rakı ver. — Paşam....
— Acaba Sadrazam Paşa babası...???
Halide Said Saba'nın Çiçek Pasajından kimler geçmedi E- diıne'den Ardahan'a kadar...
★ ★ ★
— Paşam, Mücap Ofluoğ lu'na, Dürnev Tyaasell'ye, Fethi Naci'ye, Yaşar Kemal'e, Ada let Ağaoğluna, Dr. Şendoğan'a, Erol Günaydın’a. Nevzat Üs- tün'e, Özdemir Asaf'a, Turgut Boralı'ya, İthami Karcı’ya, Er- gun Köknar'a, Ekrem Dümer'e bir rakı veeerr.. Melımed Ke mal’e de Edip Cansever'e de...
— Paşam, Sait Faik'e, Orhan Veli'ye, Fikret Adil'e. Halikar- nas'a, Asaf Çiğiltepe'ye, Güner
Sümer’e, Muhtar Kocattaş'a da bir gül ver...
Yıllar yılları kovaladı gene.. Mavi gözlü kız. Sadrazam kızı, paşa kızı meyhaneler üstü bu katta yaşlandı... yaşlandı... yaşlandı.
Tüm devrim sonrası, vatan, alt kattaki meyhaneli çiçekli sokaktan aktı.
Tıpkı geçmiş yılları gibi. Ar tık duyamıyordu paşam çağırtı larını.
Pencereden bakamıyordu o çiçekli sarhoşlu sokağa, paşam çağırışlı sokağa. Göremiyordu çünkü...
Bulanıyordu bakışları... Duya mıyordu çünkü.. ÇÜNKÜÜÜ..
Sadrazam paşa babasından kalan (Çite De Pera) Pasaj gibi yorulmuştu... ihtiyarlamıştı.
• k - k - k
Bir gece bu saygıdeğer yor gun yapı kaynımda uyuyan say gıdeğer İşçi çocuklarla birlikte
çöktü.
Çevreden pek duymadılar pat lıyan bombalar gibi
gürültüsü-Koştu babalar... gürültüsü-Koştu ana lar... koştu kardeşler... taşlan yoldular kandaşlarını çıkar mak İçin.
Hiç bir pasajcı görünmedi, hiç bir akşamcı görünmedi yı kıntı altında kalan kadehini gra
mak İçin...
Başka çiçekli köşeler bulmuş lardı şimdiden kendilerine,..
★ ★★
Günlerdir çalışanların taşlar arasındaki gulyüzlerlnl taşıyor sedyeler.
Gencecik... pırıl ptnl... Gen cecik.
Aranıyordu.. Aranıyordu., so ruluyordu acep ne oldu deni yordu...?
Sonundaaa, kırmızı başlıklı kurtarma ekipleri mavi gözlü, dadılı, sadrazamdı, paşalı bin yaşındaki genç kızın bir bira fıçısının üzerindeki cesedini buldular.
Halide Said Saba'nın elinde sımsıkı tuttuğu yarısı okunmuş bir kitap vardı: İÇKİ İÇME SA
NATI.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi