• Sonuç bulunamadı

Arkadaş filminde gerçeklik duygusu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Arkadaş filminde gerçeklik duygusu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yeni mevsimde Türk Sineması

1974-7J mevsiminin banladığı şu günlerde, ıthıal filmcilerimize egemen olan kötüm serliğin benzerini, giderek daha da beterini yerli filmciliğimizde, görmek zor değil. Şirketlerin yazıhanelerinde kim ­ senin ağzını bıçak açmıyor, projeler bir türlü kesinlik kazanm adı­ ğından ü stü ste yığılıyor, pahalı konu ve oyuncular b ir kenara itiliyor, k ötüm ser hesaplar, tahm inler birbiri ardına o rtay a dökü­ lüyor. 1973'te 1972’ye kıyasla seyircinin yüzde 20 Kadarını yitiren sinem am ız, 1974’ün henüz belli olmayan rak am ların d a bu düşüşün çok daha arttığını göreceğini biliyor. Suç, doğallıkla ve kesinlikle Televizyona yükleniyor. Anesik bu tü r olayların genellikle karm a­ şık b'> niteliği olduğu, bir tek nedenin böyle b ir azalışı açıklamaya yeterli olamıyacağı genellikle düşünülm üyor. Sinem amız, bu seyirci azalm asındaki kendi payım, yıllar yılı seyirciye aynı konu.oila aynı dekorlarda ayni oyuncularla bıkm adan verm iş olm asının seyircide uyandırdığı bıkkınlığı ve bu seyircinin vakit geçirmek için bir seçenek (yani TV) bulur bulm az, sinem adan duraksam adan kop­ tuğunu düşünm ek istem iyor...

Oysa daha birkaç ay önce, seyirci kaybının getirdiği tehlikeye karşın sinemamıza daha bir um utla bakabiliyorduk A rtık olur olmaz her konunun füm e alınm ayacağını, hikâyeler, senaryolar,

o-yunctt seçimleri üzerinde daha b ir dikkatle durulacağını çekim lerin ve sonrasının daha özenle yapılacağını, kısacası seyirciye sunula­ nın çok daha dikkatle hazırlanacağını düşünüyorduk. B irbirinin aynı konuların, aynı film i dpğişik kostüm lerle ü stü ste çeviren oyuncula­ rın perdeden silineceğini bekliyorduk. Y önetm enler cephesinden um utlu idik. Bir Yılmaz Güney'in uzun süre sonra serbest kalarak sinem aya başlam ası, bize T ürk sinem asının genel d urum u içinde tek başına büyük bir olay gibi gözüküyordu. Lütfi Akad, Süreyya Duru gibi eskilerin ulaştığı olum lu nokta, Atıf Y ılm az’m yine uzunca bir süre uzak kaldığı sinem aya dönüşü, ve daha önem lisi yepyeni bir kuşağın, hem de önemli olanaklarla sinem aya geçme olanağını bul ması, örnekse, bir Ömer K avur'un, bir M ustafa GUrsel’in ilk film lerini çevirmeye başlam aları, yeni atılım ların m üjdecisi idi. Türk film leri üstüste dışardaki şenliklerde başarılar kazanıyor, T ürk si­

nem acıları tle sinema yazar ve düşünürleri arasında yıllardır atılm ış olan köprüler yeniden kuruluyordu. Sinem amız, düşünce plânında önemli bazı çıkışlar da yapıyor, dış âleme açılm a şansı çoğalıyor, Paris S inem atek’! mevsimi açmak için T ürk klâsiklerinden ve Yılmaz. Güney’in yeni film lerinden oluşan b ir dizi beklediğini bildiriyordu.

Oysa bugün bu olum lu olayların b ir bölüm üne ayni gözle baka iniyoruz. K onuların seçim inde gösterilen titizlik, birçok kötü pro jeyle birlikte, sinem am ıza yenilikler getirebilecek b ir çok yent, sağ lam, değişik p rojenin de hasıraltı edilm esi sonucunu doğurdu. Akad ve Yılmaz, şaşırtıcı biçim de, aylarca hiç bir şey yapam adan, bc.ş oturdular. Ayni şey, geçen yıl elde ettikler) başarıdan sonra iyi bir- şeyler verm ek isteyen Zeki Ökten, Fevzi Tuna gibi yönetm enlerin başına da geldi. M ustafa Gürsel, ilk film ine başladı, am a kesinlikle anlaşılam ıyan nedenlerden birkaç gün sonra bıraktı. O rtalıkta git­

gide bir durgunluk, bekleyiş, sinirlilik havası esmeye başledı. Parla S in em atek ! ise Yılmaz Güney’in, H enri Langlois tarafından peşin olarak «başeser» diye isim lendirilen film lerini daha birhayll zaman bekleyecek...

T ürk sinem ası, işte yeni mevsime, böylece oJum lu/olum suz, üzü­ cü / sevindirici olayların birbiriyle içiçe olduğu karışık b ir görü­

nümle giriyor. Tıpkı yaşam ın kendisi gibi.. U m utlu olm ak için de nedenler var, um utsuz olm ak için de... Üzücü olaylara karşın süıe- m am ızda İçin için b ir kaynam anın olduğuna, yıllardır süregelen b ir birikim in, um ulan ve um ulm ayan kişilerden, beklenen ve beklenm eyen eserlerle adetâ fışkıracağına em iniz. Şim dilik kötüm serliğe yenik düş­ m üş olan iyimserliğim iz, um alım ki kendisini doğrulayacak olan olay ve fırsatlard an yoksun kalm asın...

Yönetmenlerimiz yeni mevsim için neler hazırlıyorlar ?

ö n d e gelen yönetm enlerim ize önüm üzdeki mevsim için n eler h azırlad ık ların ı sorduk. Böy­ lece önüm üzdeki m evsim seyredeceğim iz T ürk film lerinin genel b ir görü n ü m ü n ü verebileceği­ mizi, aynı zam anda yönetm enlerim izin nasıl b ir çalışm a tem posu içinde old u k ların ı ve hangi aşa­ m ada b u lu n d u k ların ı da saptayabileceğim izi dü­ şündük. İşte bulabildiğim iz yönetm enlerin ve cevap v erenlerin c e v ap ları:

Lütfi Ö. Akad

«Gelin» ve «Düğün»le başladığım üçlem enin son film ini yapacağım bu vıl. İsmi «Diyet» ola­ cak. Ana tem a, k ır kesim inden gelen b ir fa b ri­ ka işçisinin sonunda bilinçlenm esi, kendi sın ıfı­ nın bilincine erişm esi olacak. Bu bilince eriştiği anda da film bitecek. N utuk veya ibret dersi yok bu film de .. Alınacak ders, varsa verilecek m e­ sai. filmin kendi içinde, kendi yapısında gizli olacak. D idaktik film yapm ak niyetinde değilim , h içb ir zam an da olmadım.

B undan sonra, bildiğiniz gibi TRT için b ir film yapacağım . Bu konuda uzun zam andır y ap ­ tığım çalışm alar b ir sonuca vardı. Ö m er S ey fet­ tin ’in 4 hikâyesinden b ir dizi film yapacağım . B u n lar, yazarın «Eski K ahram anlar» serisinden h ik ây eler olacak: «Ferman», «Pembe İncili K af­ tan», «Topuz», «Diyet»... Öm er S eyfettin’e b aşka açıdan yaklaşm ayı deneyeceğim . O nun bilinen açısı değil bu... K ahram anlık, biz T ü rk le rd e bi­ lindiği gibi sıradan, olağan b ir iştir. B u n u n la övünülm ez. Ama bunun b aşk a bir yanı v a r. T ürk- ler devlet k u ran m illettir denir. Bizde, Doğu top- lu m la n n d a fe rtle r to p lu m d a erim iş b irey lerd ir, ö y le görü n ü rler. A ncak b u , kişinin dinam izm ini engelleyen b ir erim işlik değildir. Tek kişide bile b ir devlet kurm a içgüdüsü olagelm iştir bizde... B unu verm eye çalıştım . Ö m er S e y fe ttin ’in kişi­ lerinin toplum da erim iş, am a y itip gitm em iş bu güçlerini, devlet k u rm ay a yeterli dinam izm lerini vereceğim . Daha sonra ise Y ılm az G ü n ey ’le b ir film yapacaktık. İnşallah m ü m kün olur.

Yücel Çakmaklı

Geçen mevsim , uzun y ılla rd ır süregelen n e ­ denlerin birikim iyle T ürk sinem asının b ir b u n a ­ lım içine girdiği gerçek. Bu d u rum un y en i m ev­ simde de devam etm esi endişesi, yaz av ların ın bu yıl sinem a yönünden çok du rg u n geçm esine sebep oldu. Pek çok m eslektaşım , ara y a b ir de K ıbrıs meselesi girince çekim ser kalm ayı tercih ettiler. Benim ise daha başlan b eri h alk la b ü tü n ­ leşm iş bir sinema anlayışını yürü tm em , yeni se­ zona sürekli hazırlanm am la sonuçlandı. Böylece T ü rk sinem asının tek k u rtu lu ş yolunun «Milli Şanoma») s yönelm ek olduğu tezim in daha iyi an­

laşılacağını um uyorum .

Yeni m evsim e, halen ikisi bitm iş olan 4 film ­ le gireceğim . îlki, b ugün ülkem izin en önem li meşelesi olan «topluma yabancılaşm a» so ru n u n u ele aldığım «Kızım A vşe»dir. Daha ö n et L ütfi A k ad ’ın «Anneler ve Kızları», H alit R efiğ’in «Fatm a Bacı» film lerinde ele a ld ık ların a benzer b ir konunun, bir bakım a 3. defa sinem aya a k ta ­ rılırı.. Ama bence meselenin önemli yanı, fil­ m in , ayrı sinema ve dünya görüşü olan 3 yönet­ m enin aynı meselevc nasıl baktığını incelem eyi m ü m k ü n kılm ası. Öyle sanıyorum ki, b aşrolleri­ ni de aynı sanatçının (Yıldız K en ter) oynadığı

b u 3 film üzerindeki b ir incelem e, devrim ci si­ nem a, ulusal sinem a ve millî sinem a görüşlerin­ den hangisinin yabancılaşm a meselesine daha gerçekçi b ir açıdan yaklaşıp, daha sağlam bir çözüm getird iğ in i g ö sterecektir. Çekim i yeni bi­ ten ikinci filmim «Garip Kuş», ilki k a d a r iddialı değil. Ama film in, teknolojik çağın d oruğuna ula­ şılan 20. yüzyılda, insanoğlunun, g ünlük norm al h a y a tta rastlanabilecek basit b irta k ım m eseleleri bile çözüm levem iyecek bazı çaresizlikler içinde bulunduğu ve tekniğin eli - kolu bağlı kıldığı bu d u ru m lard a , m eseleye a rlık m etafizik yollar, kalp ve sevgi yoluyla, m anevi b ir hisle çözüm bulunabileceği şeklindeki m esajı ilgi u y an d ırab i­ lecektir.

Daha sonra çekim ine başlayacağım , şim dilik adı «Memleketim» olarak tesb it edilen konu ise, diğerlerinden oldukça değişik. İlk film deki gibi kendi toplum una yabancılaşm a işleniyor, ancak mesele daha tem elden ele alın arak , b ir k ü ltü r so ru n u olarak işleniyor. Bu film im in, Doğu-Batı k ü ltü rü . T ü rk sanatı - B atı san atı fa rk ın ı veren, doğudaki keşiflerin Batı teknolojisinin tem elini teşkil ettiği tezini savunan, yani kısaca Doğu üe B atı to p lum unun tem el fark ların ı gösterm eyi am açlayan, T ü rk sinem ası için «avant-garde» b ir film olacağını sanıyorum .

Son hazırlığım , A nadolu'da uzun y ıllar hiz­ m et etm iş b ir kadın öğretm enin İs ta n b u l'd a k i özel b ir Koleje gelişi, bövleee 2 okuldaki öğren­ ciler yoluyla, İsta n b u l ve A nadolu’d ak i o k u lla r­ da yetişm e fark ların ın gösterilm esi üzerine.. An­ cak bu konuda pek iddialı değilim . Ç ü nkü eği­ tim im izin içinde bulunduğu pek çok yanlışı b u ­ gün sinem ada dile getirebilm ek, bilinen bazı se­ beplerle henüz m üm kün olam ıyor... Sonuç oia- rak . T ü rk film lerinin a rtık halkın ilgisini çek­ m ediği iddiasını şahsen k ab u l etm em ekteyim ve halka inebilen, onun d e rtle rin e ışık tu tab ilen de­ ğişik m uhtevalı film lerin yapım ı ile bu b unalı­ m ın atlatılabileceği inancındayım .

Süreyya Duru

B üyük b ir bunalım ın içinde gibi gözüken T ü rk sineması, ekonom ik sorunların verdiği zor­ lam alar içinde başarılı patlam alar yap ab ilir. Te­ levizyon rekabetinin doğurduğu gelir azalm ası, yapım cıyı güç durum a itelenıiştır. F ak at bu zor durum , büyük b ir kalite aşam asına da sebep ola­ bilir. Şöyle ki: T ürk sinem ası, işlerin pek iyi gittiği zam anların verdiği reh av etten k u rtu lm a k gerektiğine inanm ış bulunuyor. Ne v erirsen k a ­ bul eden, tek eğlencesi sinem a olan halk, artık sadece sinemaya m uhtaç d u ru m d a değildir.

Bu gerekçelerle, T ürk sinem acısı, seyirciyi TV ’den ayırabilecek daha kaliteli ve m asraflı film ler hazırlam ak zorunda k alm ıştır. Bu zorun- luk film adedinin azalm asına, film in işp o rta m a­ lı gibi satılm asının önlenm esine sebep olacaktır. K aliteye yönelen filmci, y a p ıtla rın ın dış pazar­ larda da değerlendiğini görecektir. Bazı festival­ lerde alınan başarılı d ereceler, b u n u n m isalidir. Şu anda büyük bir ekonom ik kriz içinde görü­ nen sinem am ızın, yakın b ir gelecekte en verimli devrini y aşayacağına in an ıy o ru m .

K endim e gelince, bu yıl «Bedrana» isim li fil­ m im izden sonra, tarih i eser kaçakçılığım konu olarak alan ve T u ristik görü n tü leri önemseyen b ir film yaptık. Ancak asıl önem verdiğim i/. «B edrana-nın kadrosu ile (B ek ir Yıldız, Vedat T ü rk ali, S ü rey y a D u ru ) hazırlandığım ız yeni ya­ pıt olacaktır Çekim e h er halde 2 ay içinde baş­ lanm ış olur K onum uz gene Anadolu, Anadolu in­ sanı ve onun gerçek so ru n ları olacak...

Yılmaz Duru

Bu mevsim içinde ilk gösterilen film im «Mey» ro» oldu. Sabah D u ru ’nun senaryosuyla, dağdan düze inm ek ve to p rak sahibi olm ak isteyen Mey- ro ’nun öyküsünü an lattık . Daha sonra bir poli­ siye olan «Yılan Yuvası» var. Genç kızları düşü­ ren bir şebekeye karşı bir d elikanlının verdiği mü çadele... Yeni biten bir film im . «Dövüşe Dövüşe Öldüler» (veya «K urban»), Yine b ir köy filmi.. OsmanlInın yıkılm a devrinde geçiyor. B ir ağa var. Devamlı döl peydahlam ak istiyor. Y anında­ ki 3 çobandan b irin in y a v u k lu su n a göz koyuyor. İnsanlara karşı hayvanca d a v ra n a n b ir tu tu m içindedir. Çatışm a b aşlar .. Çoban, köy lü leri de ayaklandırır. Sabah D u ru 'n u ıı senaryosu yine S erd ar G ökhan ve ben oynadık. Ç atalça'da 29 iş günü çalıştık. S anırım iyi b ir film oldu. Daha sonra, «Cumali’mi V urdular»! çekeceğim . «İnce Cumali»nin devam ı bu ...İn san yanı güçlü bir şehir kabadayısının öyküsü olacak. M uzaffer Arslan (Sine Film ) ile b ir projem iz var. S a b a h ’- ın «Büyük Ağıt» ve «Paçavra» diye 2 hikâyesinden biri olacak. B ir de belki h ay atım ın film i olacak olan «Küpelim» var. K onusunu açıklam ıyayım . Çekim 5 ay k ad ar sürecek. Ayrıca «M ahm udo İle Hazel» rom anını filme alm ayı düşü n ü y o ru m . «İn­ ce Memet» k a d a r güçlü b ir rom an bu, bence. Ma­ sum bir insanın d ejen e re olm asının öyküsü... De­ vam lı karda geçm esi, çekim i zo rlaştıracak . Ama bu zorluğu yenm eğe değer... Ne v a r ki sa n sü r­ den korkuyoruz. Nefis, «Zapata» gibi bir finali v ar .

Şunu da ekleyeyim . B ir de kısa film yapm ak tasarım var. B ekir Y ıldız’ın «Elazığlı H am al» ad­ lı bir hikâyesi vardı. 8 - 9 sayfa .. Onu kısa film yapacağım . Bu tü r b ir çalışm anın da önem ine inanıyorum .

Orhan Elmas

Bu yıl gösterilecek film lerin arasında bitm iş olanlardan ilki, A lm anya'da b ir bölüm ünü çek­ tiğimiz «El Kapısı» adlı film.. A lm anya'daki iş­ çilerimizle ilgili b ir film bu. Hülya Koçyiğit ve Tanju Korel oynuyordu. Geçen yıl A.S.T.'da oynayan aynı isim li tiyatro oyunuyla Ugisi yok... G eçenlerde biten «Kanlı Deniz». Yaman Ko- ray ın «Deniz Ağacı» adlı rom anının uyarlam ası. Zor b ir konuydu bu.. Zorlukla altından kalktık. Bakalım, nasıl oldu, göreceğiz... T arık Akan, Hale Soygazı, O rçun Sonat oynuyorlar b aşro lle­ ri... Senaryo da Sadık Sendıl’in.. D aha sonra, Sezer Film 'le -«K ardeşim » isimli b ir film ya­ pacağım. Ç ekim e bugünlerde başlıyoruz. Hülya Koçyiğit ve O rçun S o n at’ın oynadıkları b ir dram olacak Cta. Daha senras: için ise keskin b ir p ro ­ jem yok

Bu film lerin arasında en çok önem serdiğim ve geçmişteki «Boş Beşik», «Ezo Gelin», «Duvar la n n ötesi» gibi sevdiğim film lerim e ekleyebile­ ceğim, sanırım «Kanlı Deniz» olacak, s in e m a ­ mızı ayakta tu tm ak için iyi yap ıtlara yönelme­ miz gerektiğine inanıyorum . Buna zorunluyuz. Diğer yandan TV ile işbirliğine gitm em iz de ge­ rekir. TV ile birbirim izi düşm an gibi görm ekten k u rtulup y ararlı b ir işbirliğine girebiliriz

sanıyo-NECLÂ NAZIR YATIK EMİNE.

Ertem Eğilmez:

A nkara'da füm çekim inde olan E rtem Eğil m ez'in şirk etin d en aldığım ız bilgiye göre, yönet­ m en, şu anda, geçen yıl bir hayli iş yapan «Salak M ilyoner» film inin devam ı olan «K öyden İndim Şehire»yi çek m ek ted ir. K av serü i 4 kardeşin ta ı- lalarında b u ld u k la rı b ir küp altınla zengin olma sından sonra, (y an i önceki {ilmin bittiği yerde) başlayan film, b ü y ü k kente gelm eleri ve köy j k en t zıtlaşm asını v eren çeşitli olaylarla devam etm ek ted ir. Bu film de de. bir öncekinde olduğu gibi D evekuşu K ab are T iyatrosu oyuncuları Ke m al S unal, Zeki A lasya. Metin A kpınar ve a y rı­ ca H alit A kçatepe, M eral Zeren o y n am ak tad ır. Eğilmez, daha sonra Rıfat İlgaz'ın «Hababam Sı nıfı» m izahi rom anını, m uhtem elen aynı k ad ro y ­ la çekecektir. Daha sonra ise, Emel Sayın / Ta­ rık A k an ’ı b ir araya getiren ve «Yalancı Yarim» tü rü n d e b ir duygusal - güldürünün çekim i sö- konusudur.

Zeki Ökten

Uzun sü red ir yapılan teklifleri reddediyordum Çünkü k a ra r verm iştim : heyecanlanacağım bir şe yi yapmağa... Benim heyecanlanacağım, patronların değil.. Buldum ve hazırlıyorum. Selim İleri ile birlikte hazırlıyoruz senaryoyu.. K onunun özeti şu: H udutta askerlik yapan bir genç adam , b ir ka­ çakçı vurm ak zorunda kalır.. Istem iyerek.. Askerlik ten sonra İstan b u l’a gelir, bir Amerikan pazarın­ da çalışır. Sonra vurduğu kaçakçının ailesini bu­ lur, ona sahip çıkar... İçinde bana yatkın herşey var btı konunun.. Umarım iyi btrşevler oltır Sel ma G üneri'yi düşünüyorum , kadın oyuncu olarak. Erkek belli değil Bundan sonra yapacağım şey ler hakkında ise hiçbir kesin projem yok.

Ertem Göreç

Bu yıl gösterilm ek üzere halen bitm iş olan 3 film im var: «Sığıntı», «Sahipsizler» ve «Sev­ mek»... «Sığıntı», K artal Tibet'le Esen P ü sk ü llü ­ nün oynadıkları, bir türl «Üç Arkadaş» versiyo­ nu. K ör bir kız yiğit m ahalle delikanlısı, onun için yaptığı fedakârlık. N urettin K rişen'in se n a r­ yosu. K lâsik bir konu sayılabilir sinem am ız için «Sahipsizler», biliyorsunuz, Antalya şenliğinde gös­ terildi bir özel ödül aldı. H apisten çıkan bir serseri ile, babasız çocuğunu büyütm ek için bir barda şarkıcılık yapan b ir kadının öyküsü. Bu küçük insanların toplum tarafından m ahkum e- dilişleri ve m ahva sürüklenm eleri. K adir İnanır ve Selma G üneri var. «Sevmek» te ise S erdar G ökhan. Perihan Savaş, M esut Engin oynuyor­ lar.. S erdar yaşlıca bir gangster.. Perihan ise, daha önce idam edilm iş olan bir arkadaşının k ı­ zı.. Ona em anet edilm iş.. S erd ar kıza, kız ise yaşıdı bir gence âşık olur. Yani 2 erkek, bir kız.. Sonunda adam durum u kendi kanunları, gangsterlik kanunları ile halletm ek ister.. Yeni yapacağım «A nalar Ölmez» dp, Zeynep Değirmen cioğlu, Selm a G üneri var. F ak ir b ir Köyde, im ­ kânsızlıklar içinde yaşayan bir ana - kızın k arşı­ lıklı fedakârlıkları.. Ana h astalanır, kız çalışıp bakm ak ister. Ama kadın ölür. Kı?, ise yıllar sonra, hastaneyi köye götürm eyi b aşar.r. Daha sonra da bir «Sezercik» film i yöneteceğim.. B it­ m em iş olanlardan konuşm ak istem em , am a b i­ tenlerden «Sevmek» ve «Sahipsizler» daha eli- jiizü düzgün, daha sağlam film ler sayılabilir..

Yılmaz Güney

Bu yıl çektiğim ilk film olan «Arkadaş», 2 yıl­ lık b ir beklem e dönem inden sonra yaptığım ilk film aynı zam anda.. «Arkadaş»!« gerçekleştirm ek istediğim bazı şeyler vardı. B unları tam am en ba­ şardığım ı sanm ıyorum . Düşünce plânındaki bazı so ru n lara, som utlaştırılm aları sürecinde yetm edi­ ğimi gördüm . Belki b irk aç film sonra, a n c a k p ra ­ tikle kazanılabilecek olan bu yetmezlik duygusu­ nun aşılacağını sanıyorum . «Arkadaş», birikim film idir. Belli b ir hikâyesi ve dram atik yapısı yok­ tur. Y oktur am a herşey b ir hikâyedir aslında.. Bir gelişim içinde doğm aktadır. Tam am en yeni oyun­ cularla çalışm ak birtakım şeyler kaybettirm işse de, kazançlarım ın daha çok olduğu kanısındayım .

Şim di «Endişeliye hazırlanıyorum . B urada yok­ sul kesimin geleneksel bekleyişi, um udu ve endi­ şesi anlatılıyor. Sanıyorum , hiç oyuncu kullanım- yacağım. B ir aşam a film i olacağım um uyorum . Irg atla rla ilgili b ir f im o . a r ^ , kitleyi kullanaca­ ğım. Bu film de gözükecek kişiler, bundan sonra başka film lerde gözükmeyecek. Daha sonra «Nef­ ret» adlı b ir film yapm ak istiyorum . Bu hâlâ ya­ şayan b ir arkadaşım ın hayat öyküsüdür. Bu konu­ da açıklam a yapm ak istem iyorum . Önüm üzdeki yıl 6 Yılmaz Güney film i oynayacak. Diğer 3’ünde yalnız oyuncu ve senaryocu olarak çalışacağım .

(Y. G üneyle bu konuşm a, Ağustos 1974

sonla-• sonla-•

Ömer Kavur

«Yatık Emine», benim ilk filmim.. Refik Halici K aray’ın aynı isimli hikâyesinden uyarlanm ıştır. 1909 yılında bir orta Anadolu kasabasına vilâyet­ ten Yatık Em ine adlı b ir «fahişe» yollanır. Ancak gelişi, tutucu çevrelerce iyi karşılanm az ve çeşitli tepkilere yol açar. Bu koşullar altında varolm a sa­ vaşı veren E m ıne’ye genç bir teğmen, politik bir sürgün, deli bir arzuhalci yardım eder. Bu top­ lum daki değişik eğilimli güçlerin çatışm ası, Emi- ne'nin yazgısını sap tar. Yatık Em ine öyküsünün dile getirdiği olayın günüm üzde bile önem inden hiç bir şey yitirm em iş oluşu ve hikâyedeki kişilerin birbirleriyle sü rd ü rd ü k leri ilişkinin ilginçliği, bu filmin yapım ında başlıca k arar nedeni olm uştur. Ancak «Yatık Emine», gerçekleştirilm esi zor bir filmdi. Devrin giysi, dekor ve m ekânlarını sadık bir biçim de aksettirebıim ek, başlıca zorluğu oluş­ turuyordu. K arşıt d urum da film, tüm atm osferini yitirecekti. Öykü, bir kadının dram ından çok. tu ­ tucu bir toplum un d ar kavram lar içinde yaşam ı­ nı sürd ü ren b ir kasabanın öykilsüydü. Film in de en azından bu baskısal nitelikler? sahip olması gerekiyordu. G örüntü yönetm eni ile bu fikri am aç lıyarak, 53 günlük çekim süresince bir tek kez, gü­ neşli havada film görüntülem edik. Genellikle klâ­ sik bir sinem a anlatım ına gidildi. İç m ekânların çekim inde. ışıklam a, nitelik ve nicelik olarak ger­ çek ışığa uygun tutuldu. Planlar uzun, fakat ha­ reketliydi. böylece hem oyuncuların oyunları kesin­ tisiz olarak değerlendiriliyor, hem de film e özgün bir biçim kazandırılıyordu. Amacımıza ulaşabildıv sek, ve bunca zaman, tü m em ekçileri tle olum lu bir yapıt oluşturm ak için uğraşılan «Yatık Emine» nin T ürk sinem asına sanatsal açıdan bir katkısı o- lursa, kendim i m utlu sayarım.

rinda yapılm ıştır.)

Türkân Şoray

Bu yıl yapacağım film leri her yıldan daha dik­ katle seçiyorum . Şim dilik kesinleşm iş olan 3 proje var. B unlar üzerinde çalışıyorum . îlki, kendi h ik â­ yem olan «Darasız Evler»... Bunun yönetm enliğini de kendim yapacağım. Böylece «Dönüş» ve «Azap» la başlam ış olan yönetm enlik denem em devam e- decek. «Damsız Evlem in konusu özetle şu: O rta halli b ir aile. var. K adın görücü usulüyle evlenm iş. Kocasını gerçekten sevm iyor, am a kaderine rıza gösteriyor. 3 çocukları var. Günün birinde adam ölüyor. Kadm , çocukları ile yalnız kalıyor. Onları yetiştirm eye çalışırken bir de evini istim lâk edi­ yorlar. Diğer yandan, hayatında ilk kez gerçek b ir aşkı tadıyor. «Damsız Ev», erkeksiz ev anlam ına geliyor ve bu durum da bir kadının dram ını anla­ tıyor..

Diğer projelerden biri B odrum hâkim i Mefha­ re t hanım diye gerçekten olm uş b ir olayın hikâ­ yesi.. B unu, E rdoğan T okm akçıoğlu'nun b ir kita­ bında buldum . Ve satın aldım . Genç b ir kadın hâ­ kim , hukuğu b itirir bitirm ez ilk olarak B o d ru m ’a atan ır. B ir ağa v ard ır burada, hâkim lere etki yap­ m ağa, toprağını çeşitli düzenlerle elinden aldığı köylülere karşı h er zam an haklı çıkm ağa alışm ış.. Ama kız idealisttir, ağaya yüz vermez, köylüleri haklı çıkarm ağa b aşlar. G ünün birinde asılı b u lu r­ lar. İn tih a r denir. Ama köylüler işin ucunu bırak ­ maz. A nkara'ya giderler. Ve kadının öldürülm üş olduğunu ispat ederler. B unun b ir de ağıtı var, 20 k ü su r yıldır söylenen... B ir de Ahmet M uhip Dıra- n a s ’ın «Fahriye Abla» adlı ünlü şiirinin sinem a u- yarlam asm da oynayacağım. Bu son 2 film in se­ naryosunu V edat T ürkali yapacak. B undan böyle daha az film de, am a daha iyi konularda oynayaca­ ğım. Yılda b ir film i de yöneteceğim.

• *

Memduh Un

Bu m evsim için çekeceğim en iddialı film, Y’aşar K em al’in rom anından «Ağrı Dağı Efsanesi» olacaktı. Geçen aylarda kalkıp gittik, biliyorsunuz. Ancak doğa şa rtla rı geç kalm ış olduğum uzu a n ­ lattı. Filmi, haziran 1975’e ertelem ek zorunda kal­ dık. Şu an d a ne yapacağım ı bilem iyorum . Zaten yönetm en olarak yılda b ir film den fazla yapm a­ m ak kararındayım .

Uğur Film olarak ise. h e r yılki gibi, 6 füm ya pacağız. Biri, B attal Gazi serisinin 4. film i: «Bat­ tal Gazi’nin Oğlu».. Yine Cüneyt Arkın oynuyor, Natıık Baytan yönetiyor. Diğeri, b ir m elodram : «Talihsiz Yavru».. M ehm et D inler yönetiyor, Fatm a G irik, Mine M utlu oynuyor. Y apacaklarım ıza ge­ lince: Duygu Sağıroğlu, hikâye ve senaryosu ken­ disine a it olan, Anadolu’dan İsta n b u l’a göç etm ek zorunda kalan b ir kadının büyük kentteki mücade leşine d air b ir film yapacak. E rkek oyuncu K adir İnanır... K adm oyuncular bilinm iyor. Sonra, Cü­ neyt Arkın - Fatm a G irik’i b ir salon film inde b ir­ leştireceğiz. M uhtem elen onu da Duygu Sağıroğlu yönetecek. S onra da, T arık Akan’la çekeceğimiz b ir film için konu arıyoruz.

A tıf Yılmaz

1974 - 75 Sinema mevsimi, bu yıl. her yılkin- den fazla, ülkemizdeki hızlı değişimin, çeşitli so­ runların. olumlu - olumsuz etkilerini taşıyarak baş lıyor. Televizyonun yayılması, genel ekonomik - politik durum , çeşitli sorunlara, daha bir cesaret­ le özgürce eğilme olanağının doğmaya başlaması, buna karşı — ne hikm ettir bilinmez — hüküm et gö rüşünün, halkın anlayışının gerisine düşmüş, bilinç siz, tutucu, sansür kurum unun, hâlâ kara baskısı­ nı sürdürebilmesi.... İç pazarın beslevememeye baş Jadığı, şaşkın, tedirgin bir yapım cılar grubu... Bu ortam ve bu kargaşalık içinde mesleklerini onurla yürütm eye çabalayan bir avuç yönetmenin, kâh ufukta bir aydınlık görüp hevesle işine sarılması, kâh koyu bir karam sarlığa gömülmesi, boş verme si, mesleğe küsmesi, çalışmaktan kaçması... Sinema mevsimi bu atmosfer içinde başlıyor sanıyorum. Gene de. T ürk sineması, yeni bir dönemin başlan­ gıcındaymış gibi geliyor bana.

Geçen yıl başladığım, çeşitli nedenlerle, hâlâ topallanam ayan bir MEVLÂNA filmim var bu yıl için... Bir kazaya uğram adan, eksiksiz, düşündü­ ğüm gibi, seyircinin karşısına çıkabilecek mi?, h â ­ lâ bilmiyorum. M cvlâna’nın yaşam öyküsüne, ol­ dukça gerçekçi, halkçı ve bugün ün insanına ışık tutabilecek bir açıdan bakmaya çalışmıştık...

Yapmayı tasarladığım öteki işlere gelince... Ca­ h it A tay’m -Ana Hanım, Kız Hanım* oyununun. Kız Hanını bölümünden, serbest bir sinema u yarla­ ması var bu yıl için... Senaryosunu ben hazırla­ dım. Filmin adı «KUMA»... Fatma Girik ve Hakan Balam ir oynayacak. Çekimini Güneydoğu Anado­ lu'da yapmak istiyorum. Gerçek tem ellere daya­ nan, fantastik bir dünya kurm ayı düşündüm.

Bir komedi var sonra... Öyküsünü İhsan Yüce yazmış. Senaryoyu Ergin Orbey hazırlıyor.. Adı «SALAKO* olacak sanırım. Kemal Sunal oynaya­ cak Salako y u . «Eşkıyalık Kuı umu»nun, buna bağ­ lı olarak da, Anadolu nun çeşitli sorunlarının ko­ mik bir taşlaması, eleştirisi olacak Salako...

Güney Film hesabına, Yılmaz G üney'in oynaya cağı bir filmi yöneteceğim sonra. Hiç bir ahlâk ku ralı tanım ayan bir serserinin, yaşamının belii bir döneminde değişime uğrayarak çevresiyle çelişkiye düşmesinin traji - komik öyküsü... Film kahram a­ nının adını taşıyacak: «CEMÎL*. Konu Yılmaz Gü­ ne) in. Senaryoyu ise Umur Buga.v hazırlıyor.

Bir de Ayşe Şasa’mn öyküsünden kalkarak Se­ lim Ileri’nin senaryosunu yazdığı «GÖZLER, var. Gözler, bilinçsiz bir Batılılaşma çabası içinde, yoz­ laşıp giden aydın kesimin bir eleştirisi olacak. Ana teması (Batı Çıkm az'ı)...

Zor bir film, becerebilecek miyiz, bilmiyorum Mutsuz bir kadınla, dört erkek arasında geçiyor.

EK — 8

YILMAZ GÜNEY, KERİM AFŞAR ARKADAŞ

“ Arkadaş,, filminde

gerçeklik duygusu

Selim İLERİ

«Arkadaş», 1974-75 sinema mevsiminde göreceğimiz yerli film lerin en iyilerinden biri, belki de en iyisi.. Yılma* Güney, bu yapıtında, çağdaş T ürk insanının duygu dün­ yasını olağandışı inceliklerle dile getiriyor.

Yılmaz Güney, yönetmenliğini yaptığı filmlerde, genellikle girdisi - çıktısı iyice kısılmış, usta ayrıntılarla zenginleştirilmiş olayları işliyordu. «Arkadaş», ilk kez, bu anlayışın ilerisinde bir film.. Her şeyden önce G üney’in yeni bir bakış açısını seziyoruz yapıtta: Günüm üz T ürkiye'sinin toplumsal panoramasını çizme çabası... «Aıkadaş»ta ülkem izin karm aşık «zümreler» bütünü çok çarpıcı, karşıtlıklardan yararlanan bir sinema diliyle anlatılıyor. Ayrıca Yılmaz Güney olay’m, olayla edinilecek çekiciliklerin üstüne basmıyor. Bu, sinemamızda başka örneğini göremediği­ miz bir girişimdir. (Türk sinemasının salt olaya, olayın da en gerçekdışına taşmış biçimine yaslanmış, bel bağlamış olduğunu hatırlarsak, yönetmeni ve getirm ek istediği gerçeklik duygıı-u- nu kavrayabiliriz.) «Arkadaş» filminde hemen hemen htç olay yoktur. Tersine, anılardan, duyarlıklardan, insan ilişkilerinin kendisel açılarından oluşur «Arkadaş»...

Filim, üç ana kişiden (Azem, Cemil, Melike) yola çıkarak günüm üzün toplum sal koşullarını, «zümreler» arasındaki yön- semeleri, sonuçsuz duygusal bağları kurcalıyor. «Arkadaş» iri iri sözler söylemeyen, şem atik çözümlemelere girişmeyen bir ü rü ­ nü Yılmaz G üney’in.. Yer yer böyle bir tutkuya da rastlıyoruz (örnekse Semra Özdamar’ın çizdiği «devrimci kız» tipi), ama bunu bir yanlışlık diye yorum lam ak istemiyorum. Yönetmenin geçmişinde kalm ış anlayışından, bakışından birtakım izler bel­ ki...

Cemil’in oluşumunu, kendine ve kökenine ihanet etmesini, yapay bir ortam da «çirkin b u rju v a la r la yaşamasını daha tav- layıcı bir tutum la çizebilü-di Yılmaz Güney.. Pek çok y a n - ay­ dın bundan göııenecekti ola ki.. «Arkadaş», bu ucuzluğa gönül indirmemiş. «Çirkin burjuvalar» olduklarınca, bütün insani yan larıyla belirlenmiş. Böylece iğrençlikleri büsbütün vurgulanı­ yor. Üstelik aralarından biri. Melike bu yoz oltam dan el yor­ damıyla, duygu yordam ıyla kurtulm ak istiyor. Azem le Meli- k e ’nin ayrılış sahnesi, bu kurtuluşun olanaksızlığını imliyor bir bakıma.. Kişinin tek başına hiç bir şeyi dcğiştiremiyeceğini, değiştirmek istese de yenileceğini söylüyor. Melike o bataklık­ ta yitecektir. Azem ise kızamık gibi, boğmaca gibi bir eski ço­ cukluk hastalığından iyileşmiştir sanki: Aı-tık Cemil yoktur, Cemil’le geçirilmiş günlerin anlam ı silinmiştir. Azem gülümser, yüzü aydınlanır, çocukluk hastalığı sona ermiştir...

«Arkadaş.da Yılmaz Güney’in iki ayrı sanat anlayışını yan yana görebiliriz: a — kaba gerçekçilik (Semra Ö zdamar’ın ko­ nuşm aları, Yılmaz Güney'in Cemil'e söylediği kimi sözler. Me­ likem in aşırı arm ınışlığı), b — gerçeklik duygusuna dürüst yaklaşım (Melikemin Azem'e bağlılığı, Azem'in bir türlü Ce­ m il'den vazgeçmemesi, Cemil’in yaşama yeniden başlayabilece ğini sanması, vb) Ancak Yılmaz Güney, ürününde, gerçeklik duygusunu öne alıyor. Yapıtın çatısı bu anlayışın üstüne ku­ rulmuş. R ahatlıkla söyleyebiliriz: «Arkadaş» bu tutum uyla si­ nemamızın en dürüst çalışm alarından biridir

Filünde olağanüstü ustalıkta bir oyuncu yönetiminden de söz etmeli. G erçeklik duygusunu bunca sağlayan öğelerden bi­ ri de kişilerin sürekli yaşaması. Özellikle burjuva kadınlarım m akyajlarından davranışlarına kadar gerçekçi biçimde işlemiş Yılmaz Güney. B ir Ahu, bir Azra kişilikleri. Yeşilçam kalıpia- rınuı adamakıllı ötesinde.. B urjuva kadınları, varlıklı zümrenin insanları, sinemamızda ilk kez taslak olm aktan çıkarılmış, ya­ şarlık kazanmış. Yllmaz Güney'in inandırıcı, düşündürücü bir dirimselliğin ardında, dolaylarında gezindiğinin tanıtı «Ar­ kadaş»...

Besleme kızlarının Roma’da. Paris'te cüneytarkıniarla. ta- rıkakanlarla evlenmesini ya da yoksul delikanlılara gönül ve­ ren namuslu m ilyoner hanımlarımızı konu edinmiş nice ke­ pazelikten sonra, «Arkadaş», özüyle biçimiyle unutulm ayacak bir yapıt. G erek bol keseden konuşmaya pek düşkün yarı - ay dmlarımıztn. gerek «seyirci anlamıyor., yoksa biz neler yapar­ dık» diyen bezirgan yapımcıların, gerekse Yılmaz Güney den bağırtılı - çağırtılı devrimci film ler bekleyenlerin «Arkadaş» ve Yılmaz Güney olayı üzerine soğukkanlılıkla, iyi niyetle dost ça düşünmesi özlenir. Bu, en azından T ürk sineması için, hat makta^ olan Yeşilçam için gereklidir «Arkadaş», iyi. dürüst, ti tiz çalışmaların eşiğindeki bir sanatçının ürünüdür.

Cum huriyet Sinem a eki

ATİLLA DORSAY

tarafından hazırlanm ıştır

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İslâm iyet’in ortadan kaldırdığı bu eski dinler, İslâm dini’ni kabul eden T ürkler’e gelenek olarak bir çok inanç, görenek, h a ttâ d in ؛ bazı

Üstün sertlik ve tokluğu bir araya getiren Hardox ® aşınma plakası, en zorlu ortamlarda her türlü ekipman, parça ve yapının servis ömrünü uzatmak için tercih

Daha çok yeşil alan yaratmak amacıyla, kentleri gizlice sebze, meyve ve çiçeklerle donatan gerilla bahçıvanlar, önceki gece Hollywood topraklar ına el attı....

Başkasının cep telefonuna yanıt vermek zorunda kalırsanız, önce telefonun sahibinin adı söylenmeli, ardından kendinizi tanıtıp telefon sahibinin neden telefona

Yukarda birkaç kez tekrar ettiğim gibi, tiyatronun kaynağında bulunan tarihsel ve evrensel açılar birbirinin tamamlayan, birbirinden ayrı düşünülmeyecek bilimsel

Hepsinden “daha fazla” ve “daha yakın” olarak planladığımız Nest Bornova; otobanın hemen yanında olma- sının avantajıyla, şehrin kalbinden çok kısa sürede

PREMIUM Yüksek standartları ile sürüş konforu ve zevkinizi en üst seviyede yaşatacak olan Premium donanım, görsel destekli arka park sensörü, Suedia - Kumaş koltuk

Terlik sistemlerine yönelik tüm ihtiyaç ve proseslere özel onlarca farklı çözüm sunan Kimpur, Ar-Ge çalışmaları ile sert ve yumuşak terlik sistemleri için yeni