Z
9
.
I I > r *o&f
us
/-'k L U S l L
□ Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü’nde bu hafta, eleştiri üzerine düşüncelerini sür
dürüyor.. .... 3. sayfada
□ Nena Çalidis, Nilgün Cerrahoğlu ile
söyleşiler kitabını konuştu...8. sayfada
□ İnci Aral, N.Barbarosoğlu’nun Her
Ses Bir Ezgi’sini değerlendirdi..9. sayfada
□ M. Buyrukçu, M. Kızılkaya’nın
‘Yıl-maz’ını değerlendirdi.... ...u . sayfada
Cumhuriyet
K fT /U P
Ö
zgür Yayınları Halit Ziya Uşaklıgil’in eserleri ni farklı bir yaklaşım ve teknikle okuyucuya ye niden sunuyor. Artık Türk Edebiyatı’nın bu önemli eseri, hem yazarın kaleminden çıktığı andaki öz gün biçimiyle okunabilecek, hem de eski dilindeki ke lime ve kullanımları anlama zorluğuna veya lügate bak ma sıkıntısına düşülmeyecek. Eski dile aşina olanlar için de bir ayrıcalık oluşturan bu yöntemle, sadeleşti rilmiş metinlere duyulan tereddüt ve şüpheden uzak, tamamen yazara ve yazıldığı döneme özgü dilin lezze tini yakalamak mümkün.Halit Ziya’nın edebiyatımızdaki yeri ve önemi tartış masızdır. Özellikle Aşk-ı Memnu için yapılan ortak sap tama, en iyi roman olduğudur. Aradan yüzyıl gibi bir zaman geçtikten sonra, Halit Ziya ve Aşk-ı Memnu üze rine söylenecek bir şey kaldı mı diye düşünmeden ede miyor insan. Galiba hâlâ bir şeyler söylemek mümkün. Çünkü yüzyıl toplumların hayatında kısa bir süre sayıl maz. Bu sürede toplumların ve kişilerin hayata bakış larının az ya da çok, olumlu ya da olumsuz değiştiğini kabullenmek gerekir. Bu nedenle, bugünün penceresin den yüzyıl öncesine bakarken, söylenenlerin tekrarın dan öte birşeyler eklemek mümkün.
Aşk-ı M emnu’nun bir asırdır güncelliğini koruması nı kuşkusuz Halit Ziya’nın onu bize aktarışma, yansıtı cına borçluyuz. O nun kalemi ile yasak aşk hikâyesi gi bi sıradan ve sık rasdanabilecek bir olay ölümsüz bir eser haline gelmiştir. Üstelik kötülerin cezasını buldu ğu mutlu bir son biçiminde. Çünkü, eleştirmenlere gö re Aşk-ı Memnu en başardı, tekniği en kusursuz olma nın dışında hâlâ ciddi bir rakibi olmayan bir eserdir (1). Belki de “sanat, sanat içindir!”, düsturuna yerinde bir örnektir diyebiliriz. Bu eser toplum için, halk için, ya zılmamıştır. Çünkü kahramanlar halktan değü, belli bir sosyo-ekonomik seviyenin insanlarıdır. Yalıda yaşarlar, geçim kaygdarı yoktur. Olaylar bu kişüerin çevresinde örüldüğünden yalıda hizmet etmekle görevli kişiler ise asli kahramanların ruh dünyalarının daha zengin yan- sıtdabilmesinde etkili olmaktadırlar.
Bugün roman yeniden okunduğunda da aynı kanıya varmak mümkündür ki, Aşk-ı Memnu toplumsal sorun ların dışında geçer. Yalnızca üst tabakanın bireyleri çev resinde ve ruhları içinde gelişenler ön plandadır. Ama
Adnan Beyin yahşi toplumsal değişimlerden nasibini al mıştır. Bunun da zamanın modasına uymak için biçim- selbir değişim olduğunu Matmazel de Courton’un Şark hayatı yaşayan bir ev beklerken gördükleri karşısında ki hayal kırıklığından anlıyoruz (2).
Romanda olay, mekân ve zaman örgüsünün üstünde kişiler vardır ve öncelikle kişisel şeyler yaşanır. Bu kişi lere bakarak aslında belli bir kesimin geniş boyutlu yan sımasını görürüz. Toplumsal ilişkileri çok az olan birey ler toplumsal ve ahlaki kaygılardan uzak kişisel tutku larıyla hatta dürtüleriyle hareket ederler. Gerçekten de bu kişilerin, özellikle de yasak aşk yaşayan kadınların Türk toplumuna değil de batılı toplumfara ait olmala rı gerekirdi (3). Bihter bugün bile kocasını, aynı ev için de üstelik yeğeniyle aldatma cesaretini pek zor bulur du.
“Roman bir olayın anlatılmasıymış!.. hayır değil! Şim di roman bir olayın anlatılmasından çok bir duygu (be lirtisinin) anlatımı sayılıyor.
Romanda açıklama olaydan az yer tutmalıymış!.. Bu da yanlış! Bu söz dünyada hiçbir akıl sahibinin olabi leceğini sanmadığı birçok tuhaf olaylarm sıralanışın dan doğan, türlü türlü hırsızlıklardan, cinayetlerden, öçlerden söz eden saçma sapan masallar için söylenir.” (4) sözlerinden de amaşdacağı gibi, Halit Ziya okuyu cunun her aşamada bilgilendirilmesinden yanadır. Özellikle ruh hallerinin incelenmesinde açıklamalarla okuyucuya ışık tutar. Örneğin Nihal’in Cemile’ye el işi göstermesindeki esas sebebi, kendisinin “doğrudan doğruya, öğrenmeye sabrının kifayet edemeyeceği şey leri Cemile’ye öğretmeye çalışarak” öğrenmesini, yazar bize gösterdiği zaman Nihal’in karakterini daha iyi an layabiliyoruz (5). Yoksa bunu iki genç kız arasındaki sı radan bir durum olarak kabullenmemiz gerekirdi. H al buki evin küçük hanımı ile hizmetçisinin kızı arasında ki sınıfsal ilişki, sadece bu tek cümlelik açıklama ile he men aydınlanıveriyor.
Aşk-ı Memnu’da kadın ruhu ön plandadır.
Erkekle-NUR ÖZMEL AKIN
Halit Ziya Uşaklıgil tün
Aşk-ı
Memnu
Batılı anlamda T ürk romanının öncüsü
sayılan Halit Ziya Uşaklıgil’in modern
Türk edebiyatınm klasikleri arasında yer
alan yapıtları yeni bir anlayışla Özgür
Yayınları tararından yayımlanıyor. Dizide
çıkan ilk k ita p A şk-ı M em n u yu (ikinci
kitap Mai ve Siyan) yeniden gündeme
getiriyoruz.
Halli Ziya Uşaklı tüm yapıtları ile Özgür Yayınlarında
flsk-ı Memnu
Kapak konusunun devamı...
ve kendisine rakip gören bir başka anne de o kadar gerçektir. Yazarın annelik ile ilgili tespitleri içinde, “ihtiyar kız”, “yaşlanmış bekâret” örneği olan Mürebbiyede bir yer bulmak mümkün. "... biçare ruhunun ana olamamak ebe di cerihası”nı (7) yazar “tabiat kadınla rın ruhuna boş kalmaya tahammül ede meyen bir beşik koymuştur” (8) cümle siyle daha baştan açıklıyor.
Yüzyıl öncesinin bu tespitlerinin, dav ranış biçimlerinin ve değer yargılarının ne kadar değiştiğini ancak günümüz okuyucusunun yaklaşımları belirleye cektir. Ayrıca gene bugünün ve yarının gi gösterileri içinde çocı
öpmeleridir. Yüzyıl önce Batılı bir ya şam tarzı süren bir ailede Bülent, Bih- ter’le karşılaştığında “... güzel annenin latif bir buse hevesiyle uzanan dudakla rına dudaklarını uzatarak” öpüşebil- mektedir.
sinde Bihter’in evliliğinin Peyker ile ara larında husumete benzer bir duruma yol açtığını öğreniyoruz. Bir düğün evinde de bazı ayrıntılar yakalamak mümkün. Kendi nikâhı yanında olacak bir kız, şar kı söylemediği ve oynamadığı için Ni- hal’e “soğuk şey! ” der. Gelinin annesi ile Firdevs Hanım düğün gecesinin coşku lu kendinden geçme hali içinde, bugü
nün ifadesiyle, kafayı bulmuşlardır. D a vetlilerden birinin hazin bir aşk-ı mem nu yaşadığını öğreniyoruz ki, bu kadm bir zabiti severek iki çocuğu ile kocasın dan ayrılmıştır, fakat şimdi de zabit onu almamaktadır.
H er kıza koca bulan fakat yalnız ken disine bulamamış olan dul kadını bütün İstanbul tanımaktadır. Nihal’e bu kadm aracılığı ile Kalpakçılar başına götürü lüp tanımadığı bilmediği bir adama be ğendirilme, bir eşya gibi satılma fikri korkunç getir. Bununla beraber geline takılan mücevherler gelin olmak için tek sebep gibi görülür.
Aşk-ı Memnu üzerine söylenenler yüz yıl geçmesine rağmen bitmiş değil. Asıl su insan merak ediyor. Ancak şurası bir gerçek ki, Özgür Yayınları’nm bu değer li girişimi ile kitabın gelecek kuşaklar ta rafından okunma ve anlaşılma zorluğu ortadan kalkmıştır. Belki de artık önem li olan kimin bu eserden nasıl sonuçlar çıkardığı değildir. Zira aslolan kitabın kendisini okumak ve Hatit Ziya’nın oku yucunun zihninde bıraktığı dil ve edebi yat zevkini bizzat yaşama ıtır, i
(1) Robert Finn, Türk Romanı (İlk Dö nem, 1872-1900), Türkçesi: Tomris Uyar (İstanbul; Bilgi Yayınevi, 1984), s. 176. Ömer Faruk Huy ugüzel, HalitZiya
Uşak-Yayınları, 1995), s .f 46.
(2) Bkz. Halid Ziya Uşaklıgil, Aşk-ı Memnu Milli Roman, Sadeleştirilmiş Ye ni Tab’ı (İstanbul: Hilmi Kitabeni, 1939), s. 64.
(3) Berna Moran, Türk Romanına Eleş tirel Bir Bakış, İkinci Basım (İstanbul, İle tişim Yayınları, 1987), s. 105.
(4) Baba Dürder (Düzenleyen) Roman Anlayışı (İstanbul, Remzi Kitabeni,
1971), s.33.
(5) Halid Ziya FJşaklıgil, Aşk-ı Memnu, s. 94. (6) Aşk-ı Memnu, s. 66. (7) Aşk-ı Memnu, s. 159. (8) Aşk-ı Memnu, 67. (9) s. 210. (10) s. 131-132. (11) s. 173. (12) s. 308.
Bir fem inist eleştiri denemesi
Aşk-ı Memnu eleştirilerinde dikkati çeken saptamalardan biri de Bihter’in ahlak zaafı ve bu nedenle yaşadığı içsel ve dışsal çatışmalardır. Bu yaklaşımı Behliti un ahlaksızlığının çapkınlık ve gençtik ile hoş görülmesi biçiminde de algılayabiliriz.
Sayısız macerası olan ve en büyük lez zeti bunları anlatırken hisseden Behlül’e “ancak ahmak bir kadm mukavemet edebilir” (9). Peyker’in reddini Bihter’i elde ettikten sonra böyle açıklayabilen Behlül’ün kadınlardan oluşan bir çiçek liği vardır. Üstelik bir gün bu çiçeklerin üstüne “... bikrinin beyaz nezabatiyle ör tecek bir zambak, tertemiz, lekesiz bir zambak” (10) koyacaktır. Beyoğlu’nda epeyce bir vakit geçirdikten ve ancak “gına” geldikten sonra, Bihter’e dönme ihtiyacı ortaya çıkar.
Hizmetçilerin dünyası da birçok ipuç- larıyla doludur. Şakire Hanım’m alnını sıkan yemenisiyle başağrısı durumu, “hanımsız evde bep itiraf olunmayan bir ümitle yaşayarak ikinci hanıma” düş manlık besleyen hizmetçi kızlar (11), Ni- hal’i “esir bir gölge sadakatiyle” (12) ta kip eden Beşir evdeki genel havayı yan sıtmaktadır. Bu havanın sıkıntısı okuyu cuyu Bihter ve Nihal’in iç dünyalarında ki bunalımlara götüren yardımcı unsur lardır.
Yazar, kadınları bütün yönleriyle gös terebilmek için çeşitti mekânlardan ya rarlanır. Ailece yapılan Göksu
gezinti-S A Y F A 4
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi