• Sonuç bulunamadı

Şükriye Tutkun, halk müziğini dünyaya tanıtmak için bakanlığa proje götürecek:'Amacım müzik elçiliği'

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şükriye Tutkun, halk müziğini dünyaya tanıtmak için bakanlığa proje götürecek:'Amacım müzik elçiliği'"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

riyet

idi

G e n e l Y a y ı n Y ö n e t m e n i : O r h a n E r i n ç 0 G e n e l Y a y ı n K o o r d i n a t ö r ü : H i k m e t Ç e t i n k a y a 0 Y a z ıiş le r i M ü d ü r ü : İ b r a h i m Y ı l d ı z 0 S o r u m lu M ü d ü r : F i k r e t İ l k i z 0 H a b e r M e r k e z i M ü d ü r ü : H a k a n K a r a 0 G ö r s e l Y ö n e tm e n : F i k r e t E s e r İs tih b a ra t: C e n g i z Y ı l d ı r ı m 0 E k o n o m i: Ö z le m Y ü z a k 0 K ü ltü r : H a n d a n Ş e n k ö k c ı ı 0 S p o r : A h d ü l k a d i r Y ü c e l m a ı ı 0 M a k a le le r : S a m i K a r a ö r e n 0 D ü z e lt m e : A b d u l l a h Y a z ıc ı 0 F o to ğ r a f : E r d o ğ a n K ö s e o ğ l u 0 B ilg i- B e lg e : E d i b e B u ğ r a 0 Y u rt H a b e r le r i: M e h m e t F a r a ç Y a y ı n K u r u l u : İ lh a n S e lç u k ( B a ş k a n ) , O r h a n E rin ç , O k ta y K u rtb ö k e . Ilik ıııe t Ç e tin k a y a , Ş ü k r a n S o n e r , E r g u n B alcı, İ b r a h im Y ıldız, O r h a n B u rsalı, M u s ta fa B alh ay , H a k a n K a ra . A n k a r a T e m s i l c i s i : M u s t a f a B a l b a v A ta tü r k B u lv a r ı N o : 1 2 5 , K a t:4 , B a k a n l ı k l a r - A n k a r â T e l: 4 1 9 5 0 2 0 (7 h a t) , F a k s : 4 1 9 5 0 2 7 0 İ z m ir T e m s il c is i: S e r d a r K ız ık , H . Z i y a B1 v . 1 3 5 2 S . 2 /3 T e l: 4 4 1 1 2 2 0 , F a k s : 4 4 1 9 1 1 7 0 A d a ıia T e m s ilc is i: Ç e t i n Y i ğ e n o ğ l u , İ n ö n ü C d . 1 1 9 S . N o : l K a t: 1, T e l: 3 6 3 12 11, F a k s : 3 6 3 12 15 a n s ı . B a s ı n v e Y a y ı n c ı l ı k A . Ş .

P K : 2 4 6 İ s t a n b u l T e l : ( 0 / 2 1 2 ) 5 1 2 0 5 0 5 ( 2 0 h a t ) F a k s : ( 0 / 2 1 2 ) 5 1 3 8 5 9 5 27 ARALIK 1998 İmsak: 5.47 Güneş: 7.21 Öğle: 12.12 İkindi: 14.29 Akşam: 16.49 Yatsı: 18.17

Şükriye Tutkun, halk müziğini dünyaya tanıtmak için bakanlığa proje götürecek

6

A m acım m üzik elçiliği’

AYŞE YILDIRIM_______________________________

Balkanlardan Kafkaslara, Karadeniz’den Akdeniz’e, de­ nizin, ovaların, dağların birbirinden farklı ve birbirinin ay­ nı insanlarını ‘Çiğdem der ki’de buluşturmuş Şükriye Tut­

kun. Binlerce yıldır yaşanan sevinçleri, hüzünleri, coşku­

ları ve kederi bugünlere aktaran türküleri doğal yapısına zarar vermeden çağdaş bir müzik anlayışıyla yorumlama­ yı amaçladığını söylüyor. “Zamanın bu kesintisiz ve uzun

yolculuğunda onu geçmişten, gelecek kuşaklara aktaran bay­ rak taşıyıcılarından biri de ben olmak istedim” diyor.

İlk albümde olduğu gibi ikinci albümünüzde de bir mo­ zaik var. Oldukça da geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Özel bir mesaj mı vermek istiyorsunuz?

- İlk albümde öyle bir mozaik yapıldı ve insanların ho­ şuna gitti. Yani Kayserilisi de Kırımlısı da Azerisi de din­ ledi. Bütün bölgelerden insanlar sevindiler, paylarını al­ dılar. Onun için ikinci albümde de öyle bir düşüncey­ le yola çıktık. İki Sivas olacağına bir Sivas olsun, bir Ege olsun, bir Karadeniz olsun. Yani dağınık olsun, bölgecilik olmasın. Tabii sonrasında düşündü­ ğüm şeyler var. Yani sırf Kırım albümü yapmak, sırf Azeri albümü yapmak gibi. Ama onu daha böyle ara kasetler gibi düşünüyorum.

Tasavvuf albümü yapacağınız doğru mu? Çalış­ maları başladı mı?

- Çalışmaları başlamadı, ama ben kendi kendime araştırmalar yapmaya başladım. Orada da aynı şey var. Tasavvuf müziği, sadece dinci kesimin dinlediği ve söylediği bir müzik olmamalı. Çünkü bizim kültü­ rümüzde var tasavvuf müziği ve çok da güzel eserler var. Onları da söylemek istiyorum. İşte senfonik bir altyapıy­ la, eğitimli bir ses olarak belki de tek kadın olacağım on­ ları söyleyen... Ssadece yobazların müziği değil ki bu. Ama bizde öcü gibi görünüyor. Yani kimse tasavvuf mü­ zik dinlemiyor, sanki sadece o tür insanlar dinler gibi.

Nasıl türküler şimdi daha dinlenilir hale geldi. Niye mo­ dernleştirerek, günün koşullarına uyarlanarak söylendi­ ğinde daha çok insana sesleniyor. Aynı şekilde tasavvufmii- zik de yapılabilir.

'Sevgiye hasretim'________________________

Yine türkülerinizde hasret ağır basıyor. Neye hasretsiniz?

Sevgiye hasretim... Bu acıklı bir laf ama sevgiye has­ retim. Sevgisizlik çok var etrafta, hakikaten toplumda bir sevgisizlik var ve insanlar sahip çıkmıyorlar hiç­ bir şekilde sevgilerine, sevdiklerine... Bundan şikâ­ yetçiyim ben. Sadece kendi adıma değil, toplum adı­ na bir sevgisizlik söz konusu.

Biryılgeçti.Sizitanıdığmuzdatürkülcryükselen de­ ğerlerdi. Bu bir yılda ne değişti? Türkülerin yükselme grafiği ne bugün?

- Türkü söyleyenlerin sayısı arttı, dinleyenler çoğal­ dı daha doğrusu değişik bir türkü anlayışı oluştu Türki­ ye’de. Çok olumlu, çok olumsuz o tartışılır tabii, ama yi­ ne de dinlenmesi hoşuma gidiyor. Bir sürü insanın türkü söylemesi hoşuma gidiyor. İyi ya da kötü bir şekilde iyi olanlar ortaya çıkar. Kötüler elenir veya başka bir amaç­ la türkü söyleyenler elenir gider. Zaten toplum o samimi­ yeti anlıyor...

'Değişik çalışmalar yapmak işiyorum’_______

‘Sesimin sınırlarını zorlamak istiyorum’ diyorsunuz. Ne yapmak istiyorsunuz?

- Aslında bu albümde istediğim şeyleri yapmaya başla­ dım ufak ufak. Çünkü pat diye birden bire istediğin şeyi yapamıyorsun. Hem şirket olarak yapamazsın hem de

mü-Tığlık çok şey anlatır'

Değişik

deneysel çalışmalar yapmak istiyorum.

Anlamsız sözler, bağırışlar, haykırışlar...

Değişik enstrümanlarla, belki de hiç

enstrümansız, doğaçlama, o anda ne

geliyorsa içimden söylemek... Çünkü

insanın çığlıkları çok şey anlatıyor bence...

zikal altyapısı olarak toplum hazır değil daha. Sesim var­ sa eğer bunu sonuna kadar kullanayım istiyorum. Değişik deneysel çalışmalar yapmak istiyorum. Anlamsız sözler, bağırışlar, haykırışlar... Bütünüyle bu değil de değişik enst­

rümanlarla, belki de hiç enstrümansız, doğaçlama, o anda ne geliyorsa içimden söylemek... Çünkü insanın çığlıkları çok şey anlatıyor bence... Yolda yürürken bağırıyorsun veya bir şeye çok üzüldüğün zaman ağlıyorsun. Bun­ lar çok anlam­ lı benim için. Bunları kul­ lanmak isti­ yorum. Deneme­ leriniz var nıı peki? - Var ta­ bii. Özgürce kullanmak istiyorum, sadece bel­ li kalıp­

larla sınırlanmak istemiyorum, sevmiyorum da. Bir sürü şey denemek istiyorum. Türkü de söylemek istiyorum, ama bunun yanında bu tip çalışmaları da yapmak istiyo­ rum. Zararı yok çok dinleyen olmasın, ama içimdekileri dışarıya vurmak istiyorum, içimdeki depremi, içimdeki dev­ rimi insanlarla paylaşmak istiyorum. Belki Türkiye’de ya­ pamam da yurtdışmda yaparım.

Bu konuda bir çalışmanız var mı?

- Bir Norveç’e veya Danimarka’ya gidip oradaki mü­ zisyenlerle oturup onların müzik aletleriyle, müzik ritim­ leriyle bizim müzik ritimlerimizi birleştirerek bir çalışma ortaya çıkarmak gibi düşüncelerim var. Şimdi elimde bir albüm var mesela. Norveç korosuyla AzerbaycanlI birkaç sanatçı birleşmişler ve bir albüm yapmışlar. Ve çok güzel bir albüm olmuş. Halk müziğinin bir şekilde daha değişik enstrümanlarla daha değişik ülkelerin müzikleriyle birle- şerek dünyaya tanıtılması lazım.

Yurtdışına gittiğimde sadece Türkler dinlemesin, ya­ bancı insanlar da dinlesin. Sadece gidip Türklere konser vermeyelim... Oradaki bir yabancı organizatör şirketi de­ sin ki ‘ Burada Cifleriniz çok beğeniliyor, gelin burada kon­

ser verin? Yabancılara yönelik konserlerde vermek lazım.

Bizim kültürümüzü tanımaları lazım. Ben müziğimize çok güveniyorum o anlamda... Çok da beğenileceğine ina­ nıyorum. Öncelikle iyi orkestralarla, güzel orkestralarla. Ama ancak devlet desteğiyle yapılabilir ya da sponsor ola­ cak büyük firmalarla... Maddi kaygı olmaksızın gidip ül­ kemizi tanıtıcı konserler verilebilir.

Gönüllü elçi

Kültür Bakanlığı’vla temasa geçmeyi düşünüyor mu­ sunuz?

- Aslında bir randevu alıp bakanla konuşmak lazım. Ben bunu bunu yapmak istiyorum diye. Ama ne kadar ilgi gösterirler, ne kadar önem serler bilemiyorum. Çün­ kü bin tane şeyle ilgileniyorlar. Çok önemli gelir mi on­ lara? Ben işte böyle gönüllü bir elçi olmak istiyorum. Bana orkestrayı versinler, çünkü orkestranın yurt-

dışına gitmesi çok maliyetli. Ama on­ ların maaşlı orkestra sanatçıları

var. Görev verecek onlara. Her za­ man yurtdışm da olmayacaksın

ki ayda bir, bir ülkede konser vereceksin. Belki de zor de­

ğildir. belki de yapılır. Belki de onlar da böyle bir şey is­

tiyorlar...

İlk klibinizi ‘Yârim İstan- i buPu Mesken mi Tuttun’a çektiniz. Yine hüzün var

küpte...

- Tabii bu da yüzyılla­ rın toplum sal gerçeği... İstanbul’a giden eş baş­ kasıyla evlenir... H âlâ gerçek olduğu için ona ilkin klip çektik. Ama klibin sonunda kadın İstanbul’a geldiğin­

de kocasını başka kadınlarla görmü­ y or da b ir akıl hastanesinde gö­ rüyor. Artık onun yorumunu insan­ lara bıraktık.

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Küflerin makro ve mikro-morfolojik karakter- izasyon değerlendirmesinde Aspergillus flavus, Aspergillus ocraceus, Penicillium melanochlo- rum, Penicillium verrucosum,

Araştırmacılar ayrıca hipokampusun kesin görsel-mekânsal bilgi ile ilgili bağlantıları içeren septal bölgesinin hâlâ hızlı, doğru bir mekân belleği

Mezenhimal kök hücreler (MSC) (kırmızı boyalı yukarıda); yeni kemik oluşturan kemik ara maddesi (şarap rengi, sağda); onarım bölgesinde, köpek uyluk kemiğindeki açıklık

Hemşirelerin işten ayrılma niyeti ile ücret, kuruma bağlılık, iş doyumu ve çalışma ortamı ölçeği tüm alt boyutları arasında negatif yönde, iş yükü ile

Önce çok nâzik mektuplarını­ za cevap vermeği Döylesine ih­ mal ettiğim için candan özür dilerim, ilk mektubunuz geldiği vakit bu şehirde değildim..

Pertev paşanın iptidaları ikin-; ci Mahmut nezdinde Akif paşa­ dan ziyade mevki sahibi olduğu anlaşılıyor. “Reisülkitap,, hk - tan yani hariciye

Adaoğlu (2006), 1994- 1999 yılları arasında İstanbul Hisse Senetleri Borsasında olumlu ve olumsuz duyuruların hisse senetleri piyasasına olan etkilerini araştırdığı

Olağanüstü yetenekteki bu harika çocuk, babası Leopold Mozart’ın çok doğru yönlendirmeleri ile, besteciliğinin gelişim döneminde mükemmel zamanlamalarla