• Sonuç bulunamadı

Sultan Aziz'den günümüze İstanbul:Modernleşme atlı tramvaylarla başladı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sultan Aziz'den günümüze İstanbul:Modernleşme atlı tramvaylarla başladı"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Cumhuriyet

TT- '^ûHCLiO

Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Temsilciler: ANKARA: Valfın Doğan, İZMİR: Hikmet Çelinkaya, ADAN Nadir Nadi, • Genel Yayın Müdürü: Haşan Cemal, Müessese Müdürü: Mehmet Mercan, • ServisŞefleri: İstanbul Haberleri: Selahattin Güler,.! Kmine Uşaklıgll, Yazı İşleri Müdürü: Okay Gönensin, • Yazı İşleri Müdür Haberler: Kutun Balcı, Ekonomi: Osman lllagay, Kültür: Aydın Emeç, IV Yardımcısı: Ahmet Kurulsan, Haber Merkezi Müdürü: Yalçın Bayer, Sayfa gazin: Yalçın Pekşen, Spor Danışmanı: Alıdulkadir Yüeelınan, Düzelin Düzeni Yönelmeni: Ali Acar. Refik Durbaş, Araştırına: Şahin Alpay.

TAKVİM 20 Mart 1984 İmsak: 5.36 Güneş: 7.01 öğle: 13.16 İkindi: 16.40 Akşam: 19.27 Yatsı: 20.42

Sultan Aziz’den günüm üze İSTANBUL

SADUN TANJU

YÜ Z YIL, ÖNCEBurası Divanyolu'dur. Bu kapıdan, OsmanlI yönetiminin sadrazamına ve nazır

paşalarına ulaşılır. Bir yabancı heyet görüşmeden dönüyor. Kapının önünde oynaşan köpekleri bir es­ n a f sopası ile dağıtmaya çalışıyor. (Altom 'un gravürü)

YÜZ YIL SO NRA - Bugünkü Divanyolu. Kapılar kapalı artık. Belediyenin " itla f” ekiplerinden kor­ kan köpekler ortalıktan kaybolmuş. Kaldırım taşlarını tıkırdatan nal sesleri ise yerini korna seslerine bırakmış. (Fotoğraf: ENDER ERKEK)

Modernleşme atlı tramvaylarla başladı

Sultan Hamit dönemine gelinceye kadar Şehremini makamında 2

yıl kalmak marifet sayılır. İki üç ay görev yapıp, jurnallere daya­

namayıp kendini başka işe tayin ettirenler tümenledir. Kim İstan­

bul’un bir yanına dokunsa bir yenilik yapmak istese bir kıyamet­

tir, gürültüdür kopar gider.

İstanbul’un en dayanıklı Şehremini Mazhar Paşa’dır. Onun da f ı ­

rıncılarla başı derttedir. Fırıncılar “Her gün değer düşüyor, boşu­

na çalışıyoruz” diye kâğıt para ile ekmek satmak istemezler. Mazhar

Paşa da fırıncılara, “Her akşam bana gelin, değer ne kadar düş­

müşse farkını vereceğim” der.

2

Sultan Hamit dönemine gelin­ ceye kadar, devletin dil bilen, dünya bilen pekçok memuru İs­ tanbul Şehreminliği’nden geçer; ama nasıl bir çıfıt çarşısına düş­ tüklerini tez zamanda görüp ya­ kayı kurtarmağa bakarlar. Kim İstanbul’un bir yerine dokun­ mak, bir yenilik yapmak istese, kıyamet kadar fincancı katırını ürkütür, bir gürültüdür kopar. Saray da, gönlünde Avrupalılaş­ mak hevesleri büyüttüğü halde, çıkar çevrelerinin öfkesine kar­ şı koyamaz; şehreminlerin biri gider biri gelir. Makamda iki yıl kalmak marifet sayılır. İki üç ay görev yapıp, jurnaller şikâyetler­ le Sarayın gözünde kötü kişi ol­ madan kendini bir başka işe ta­ yin ettirenler tümenledir.

A v r u p a lı l a ş m a k m o d ası

İstanbullular zaten, Paris’e gi­ dip kılık kıyafet değiştiren, ka­ buğundan çıkmış da kabuğunu beğenmeyen “ kestane”

mon-beylerle uğraşırken, bir de bu kent hayatını değiştirfne moda­ sına çatmıştır. Şehreminliğine gelen beyler paşalar, milleti öf­ keyle ayağa kaldırıncaya kadar bir şeyler yapıp becermekte, her gelen gideni aratmaktadır. Ön­ ce İstanbul’u Paris gibi “ daire’- ’lere bölerler. Beyoğlu’ndaki ilk örgüte de “ Altıncı Daire” der­ ler. Ayasofya Camii’nin çevresi düzenlenir, Paris gibi atkestane- leri dikilir, tahta evler dükkân­ lar yıkılıp meydanlar yollar düz­ gün hale getirilir. Beyazıt’taki es­ ki dükkânlar gider. Laleli, Ga­ lata, Beyoğlu Avrupalılaştırıl­ mak istenir. Tophane’den Be- yoğlu’na Boğazkesen yolu açılır, Tophane Dolmabahçe yolu ge­ nişletilir. Ama yine de 9-10 met­ relik genişlik bize, Allahın top­ rağının ziyan edilmesi gibi gelir. 1870’li yıllarda)izdir. Tramvay Şirketine imtiyaz vermişiz. Şir­ ket, hat döşeyeceği yolları düze­ ne sokacak, kaldırımlarını döşe­ yecek. Azapkapı - Beşiktaş,

Köprü - Aksaray arasında bir fa­ aliyettir gidiyor. Bir iki yil için­ de İstanbul hayatındaki ilk mo­ dernleşme atlı tramvaylarla gö­ rünür. Rumeli, Anadolu yaka­ sında fenerle sokak aydınlatma modası çıkar, gaz fenerleri diki­ lir. Tabii gaz şirketi de imtiya­ zını alıp depolarını hazırlamıştır. Taksim’in göbeğindeki Hıristi­ yan Mezarlığı uzak bir yere, Şiş- li’ye nakledilir, kazanılan yeni alan da gezinti bahçesi olarak düzenlenir. Güllü Agop Kum­ panyası Türkçe oyunlar oynaya­ cak, ama eseri daha önce şehre- manetinin olurundan geçirecek. Böylece bizim de Paris gibi tiyat­ ro hayatımız olacak. Geçen yüz­ yılın son çeyreğine girildiğinde, şehir içi posta hizmetleri de düz­ gün bir hale getirilmiştir. Yeni, Avrupai okullar açılır. Müzeler kurulur. Ama bunların her biri rie kıyametler koparır! Ayasof­ ya Camii'nin duvarlarına demir parmaklık yapıp helaları düzene sokmak isterler, yöredeki esnaf

ve softa takımı ayağa kalkar; Şeyhülislamdan fetva çıkarıl­ mazsa, Şehremini Server Paşa güme gidecek.

S u l t a n H a m i t ’in

M a z h a r P a ş a ’sı

1880’li yıllara gelinir. Bu yıl­ ların tümünde, değişmez bir şeh­ remini vardır. Mazhar Paşa. Sultan Hamit’in, İstanbul’a çağ­ daş bir görünüm, modern bir ha­ yat getireceğine tam inandığı, yaman bir imparatorluk yüksek memurudur. Niş’te, Sofya’da, Bosna’da valilikler yapmış, Av­ rupa’da esen rüzgârları kokla­ mış, rütbe ve nişanlarla bezeli, yaman bir adamdır Mazhar Pa­ şa. Kırk yaşın biraz üzerindedir. Varhklıdır. Üstün hizmetleri vardır. Yani, şehreminliği gibi “ adam kıyıcı” bir makamda en dayanıklı olması gereken adam­ dır. Sultanın tahmini doğru çı­ kar. Herkesin bir iki ayda tüken­ diği makamda Mazhar Paşa on

yıl kazık kakar. Kentin 186 bin altınlık bütçesi vardır. (Bugün­ kü parayla 5 milyar lira eder). Mazhar Paşa yollar açar, kenar­ larına çınarlar diktirir, Terkos Şirketi’ni işe başlatır. Bugün Dolmabahçe - Beşiktaş - Yıldız -Ihlamur-Nişantaşı yollarındaki ağaçlar onun eseri, yani yuvar­ lak hesap yüz seneliktir. Mazhar

Paşa’nın en fazla fırıncılarla başı derttedir. Hâlâ hamuru ayakla yoğururlar, ekmekleri pis peyke­ lere atıp kirli küfelerle taşırlar. Bir de yeni moda kâğıt para (kayme-kaime) ile halka ekmek vermek istemezler. Para dediğin altın ya da gümüş olacak! “ Kâ­ ğıt paranın değeri hergün düşü­ yor, boşuna çalışıyoruz Paşa Hazretleri” derler. Mazhar Pa­ şa da, “ Her akşam bana gelin, ne kadar düşmüşse farkını vere­ ceğim” der. Yani enflasyon de­ nilen şey pek öyle yeni modalar­ dan değildir.

Halk hizmetinde, iş yapmaza

bir türlü, iş görene başka türlü söz ederler. Mazhar Paşa işgö- rür takımından olduğu için lâf da batmanladır. Milletin ağzı torba değil ki büzesin, derler halk dilinde. Neler söylenmez! Gerçi Paşa aileden zengindir ama, bu çeşmenin suyu böylesi- ne gür nasıl akıyor diye yine de merak edilir. Sağolsun Paşa ho­ varda adamdır. Bol masraflı ya­ şar. Jurnalcılar Padişaha “ se­ ninle yarışıyor” gibisinden ha­ berler uçururlar. Şehremininin Beşiktaş’taki konağı otuz rama­ zan arı kovanı gibi kaynar. Her iftarda yüz kişiye sofralar kuru­ lur. Vezirler, kumandanlar, va­ liler, sefirler, padişahın gözdesi olanlar, gözünden düşenler, zen­ ginler, fakirler, bu sofralara otu­ rup kalkarlar. Paşa hiçbirini ayırmaz. Hiçbir şeyden gocun­ maz. Pervasızlığı dillere destan­ dır. Burnundan kıl aldırmayan Beşiktaş Muhafızı Yedi Sekiz Haşan Paşa bile Mazhar Paşa’- nın önünde boyun kırar, elini öper. Çünkü Paşa Sofya’da va­ li iken, oraya sürgün gönderilen Yedi Sekiz Haşan Paşa’yı koru­ muştur, gururunu kurtarmıştır, itibarını gözetmiştir; yani “ iyi­ lik yap denize at, halik bilmezse balık bilir” diyen takımdandır. Kendisini Saraya jurnal edenle­ re, “gazhaneye gelen gemilerden haraç alıyor” dedikodularını ya­ yanlara bile, sofrasını açık tutar, bilmezden gelir. Kıssadan çıka­ rılacak hisse şudur ki, halk hiz­ metinde insanın öyle az buz de­ ğil, adamakıllı dayanıklı olması gerekir. Hiçbir şeyi dert etmez, Allah’tan başka kimseden kork­ maz, dünya yıkılsa neşesini kay­ betmez bir adam görünümünde­ ki Mazhar Paşa, 1890’da azledi­ lince, iki yıl içinde dünyasını de­ ğiştirir. O dağ gibi dayanıklı, ne­ şeli, hovarda mizaçlı adam, hiç umulmadık bir çağda ahret yol­ culuğuna çıkar. Topu topu 56 yaşındadır ve 1880'lerin İstan­ bul’unu 10 yıl yönetmek onu genç yaşta kalp hastası yapmış­ tır. Şimdikilerin de kendilerini sı­ kı bir sağlık kontrolünden geçir­ meleri, gençliklerine pek güven­ memeleri gerekir. Zenginlik me­ selesine gelince: İstanbul’un arpalıkları bugün öyle gazhane filandan ibaret olmadığına göre, hem bir mal mülk açıklamasın­ da bulunmak, hem de biraz gös­ terişsiz yaşamak iyi olur.

İşler d ü z e l m e d i k ç e

Çünkü, işler düzelmedikçe, halk kendi hayatında özlemleri-, ne kavuşup doyuma ulaşmadık­ ça, yönetici, insanın gözüne düş­ man gibi görünür. Bunca yıldır mutluluğun bize armağan edil­ mesini bekleriz. Oysa, kent ha­ yatı; aile hayatı, ev hayatı gibi, mutluluğun, rahatın, huzurun ortak yaratıldığı bir alandır. İs­ tanbullular kentlerini sevselerdi, şu şimdi tarihini yazdığımız son 120 yılın, insanı mutluluktan sarhoş edecek kadar sevindiren bir çağdaş atmosfer yaratmağa yeterli olduğunu bilirlerdi. 1890'ların başında, padişah, 34 yaşında genç, dinamik, ablak yüzlü Rıdvan Paşa’yı Şehremin- ligi'ne getirdiği zaman, İstanbul­ luların umudu, şimdi seçim so­ nucunda beklediklerimizden pek farklı sayılmazdı. İstanbullular işleri düzeltecek birini bekliyor­ lardı ve Rıdvan Paşa, Abdiilha- mit’e göre de tam bu işin ada­ mıydı.

Y a r ın : İ s t a n b u l 'a pislik

g ö t ü r ü r k e n s a r a y ı n

e t r a f ı s ü s l e n i y o r d u

— ---

---1---Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

From this analysis, eight primary elements were identified from the literature including classroom atmosphere, achievement motivation, the internal locus of control (ILCO),

2000’ lerin başında vintage mağazaları yükselişe geçti ve Jackie Kennedy tarzı elbiseler, işlemeli hırkalar, disko tarzı renkli tişörtler, latex taytlar en çok

❇ Tür içi rekabette, belirli bir bölgedeki aynı türe ait canlıların sayıları arttığında, canlılar arasında besin bulma, eş bulma gibi faktörler için rekabet

-Arkofix NDS konz'un reaktivitesi ~ok yiiksek ve Shirley Free'ye gore kuma§ta aglga !;lkan formaldehit miktarmm gok dii§iik olu§una kar§l, klora dayamkllhgt

Katılımcıların görev dağılımı değişkenine göre ilkokul müdürlerinin yönetim beceri- lerine yönelik verdikleri cevapların t testi puan yorumlarına bakıldığında

Hastan›n genel durumunun kötü olmas› nedeniyle hastaya acil olarak tüp D‹YAFRAGMA RÜPTÜRÜ... mevcut opa k görünümde de¤iflim

[r]

In the present prospective, randomized clinical trial involving patients who had received intraoperative fluid replacement under the guidance of either PVI or CVP monitoring,