• Sonuç bulunamadı

göre kitabın düzeni, metni, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir şekilde alınıp yayımlana- maz, fotokopi ya da başka bir teknikle çoğaltılamaz.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "göre kitabın düzeni, metni, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir şekilde alınıp yayımlana- maz, fotokopi ya da başka bir teknikle çoğaltılamaz."

Copied!
36
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

göre kitabın düzeni, metni, soru ve şekilleri kısmen de olsa hiçbir şekilde alınıp yayımlana- maz, fotokopi ya da başka bir teknikle çoğaltılamaz.

Yayın Sorumlusu : Hüseyin Okur

Yazarlar : Hüseyin Okur – Meltem Tanır Bülent İshakoğlu - Asiye Ayık Dizgi – Grafik Tasarım : Aydın Yayınları Dizgi Birimi

ISBN No : 978-605-7945-51-8

Yayıncı Sertifika No : 16753

Basım Yeri : Ertem Basım Yayın Ltd. Şti. • 0312 640 16 23

İletişim : AYDIN YAYINLARI

info@aydinyayinlari.com.tr

Tel: 0312 418 10 02 • 0850 577 00 71 Faks: 0312 418 10 09

aydinyayinlari aydinyayinlari 0533 051 86 17

*

27 KOMÜNİTE VE POPÜLASYON EKOLOJİSİ

1. B2. A 3. C4. A5. C6. D

KARMA TEST - 1

1. Aşağıda bazı ekolojik kavramların tanımlamaları yapılmıştır.

I. Canlı ve cansız çevrenin bütünü II. Bir organizmanın ekosistemdeki işlevi III. Bir organizmanın yaşadığı ve ürediği yer IV. Bir alanın tüm canlıları

Bu tanımların;

a. Komünite b. Ekolojik niş c. Ekosistem d. Habitat

verilen kavramlar ile doğru eşleştirilmesi aşağı- dakilerden hangisinde verilmiştir?

I II III IV

A)a b c d

B)c b d a

C)b c d a

D)c d a b

E)d b a c

2. İzole bir popülasyonda, belirli bir zaman aralığında- ki çevre direncinin değişimi grafikte gösterilmiştir.

Çevre direnci

A B CDZaman

Grafiğe göre , I. B ve C zaman aralıklarında ölüm oranı en dü-

şüktür.

II. D aralığının sonunda popülasyon için koşullar uygun hale gelmiştir.

III. Tüm aralıklarda popülasyon aynı oranda büyü- mektedir.

yargılarından hangilerinin doğruluğu kesindir?

A) Yalnız II B) Yalnız III C) I ve II

D) I ve III E) II ve III

3. Doğal ortamında bulunan bir hayvan popülas- yonunun taşıma kapasitesinin azalmasına, I. Habitat kaybı II. Küresel ısınma III. Alana istilacı türün girmesi IV. Çevre direncinin azalması durumlarından hangileri yol açabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız IV C) I, II ve III D) II, III ve IV E) I, II, III ve IV

4. Çevre direncinin arttığı bir popülasyonda, I. Türün bireyleri arasında rekabetin artması II. Dışa göçlerin azalması III. Üreme hızının artması durumlarından hangileri gözlenebilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) II ve III E) I, II ve III

5. Bir komünitesinde yaşayan B türü, bu komüni- tenin baskın türünü oluşturan üretici grubun- dan bir üye ise aşağıdakilerden hangisi, bu tü- rün birey sayısını olumsuz etkilemez?

A) Komünitedeki ayrıştırıcıların azalması B) Komüniteye giren bir canlı türünün B türü ile

beslenmesi C) Otçul hayvan sayısının azalması D) Komünitede kuraklık yaşanması E) Komünitenin sanayi bölgesi olarak kullanılmaya

başlanması 6. Bir göl ekosisteminde yaşayan bir balık türüne

ait birey sayısının azalmasına;

I. Avcılarının azalması II. Aşırı avlanmanın yapılması III. Suya radyoaktif atıkların karışması faktörlerinden hangilerine neden olabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) II ve III E) I, II ve III

28

YAZILI SORULARI

KOMÜNİTE VE POPÜLASYON EKOLOJİSİ A. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların yanına D, yanlış olanların yanına da Y yazınız. (20 puan) 1. ( Y )Belirli bir bölgedeki canlıların ve cansız ortamın oluşturduğu ekolojik yapıya komünite denir.

2. ( D )Organizmanın ya da popülasyonun doğal olarak yaşadığı ve yerleştiği alana habitat denir.

3. ( Y )Ekolojik toleransı düşük olması sebebiyle çevresel değişimlerden en çok olumlu etkilenen türler, bas- kın türlerdir.

4. ( D )Ekoton bölgerinde popülasyonların birey sayısı az olmasına rağmen tür çeşitliliği fazladır.

5. ( Y )Farklı iki türün bireylerinin sınırlı kaynakları kullanmaları sonucu av - avcı ilişkileri görülür.

6. ( D )Bir popülasyondaki sağlıklı bireylerin üreme şekilleri, solunum şekilleri ve beslenme şekilleri aynıdır.

7. ( Y )Belirli bir alandaki maksimum popülasyon büyüklüğüne çevre direnci denir.

8. ( Y )Bitki popülasyonlarında üreme ve iç göçler popülasyonundaki birey sayısını artırırken, ölüm ve dış göçler birey sayısını azaltır.

9. ( Y )Bir popülasyonu oluşturan bireyler arasında simbiyotik ilişkiler görülebilir.

10. ( D )Bir popülasyonun yoğunluğu, bireylerin dağılımı, yaş dağılımı popülasyonu dinamiğini oluşturur.

B. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle doldurunuz.

(Her kelime 1 puan, toplam 20 puan)

kommensalizm kümeli dağılım yaş piramitleri S tipi Kilit taşı

birincil süksesyon Hızlı çoğalan çevre direnci rastgele dağılım mutualizm

dengeli istilacı yaşlı Amensalizm ikincil süskesyon

J tipi azalan ekolojik niş genç düzenli dağılım

1. İnsan popülasyonlarında, bireyler yaşlarına göre gruplandırılarak yaş piramitleri oluş- turulur. Hızlı çoğalan popülasyonlarda genç bireylerin oranı yüksektir. Den- geli popülasyonlarda farklı yaş gruplarının oranı birbirine yakındır. Azalan popülas- yonlarda ise yaşlı bireylerin oranı genç bireylere göre daha fazladır.

2. İdeal koşullardaki popülasyonlar, kaynaklar bol olduğu sürece J tipi büyüme göste- rirler. Fakat kaynaklar tükenmeye başladığında, popülasyonun büyeme hızı yavaşlar ve büyüme eğrisi S tipi hâlini alabilir.

3. Tahrip olan bir komünitede, baskın türlerin değişerek birbirlerinin yerini almalarına ikincil süksesyon denir. Üzerinde yaşamın bulunmadığı alanlarda çeşitli faktörlerle toprak oluşumuyla birlikte başlayan sı- ralı değişime ise birincil süksesyon denir.

4. Simbiyotik ilişki içinde olan iki türden birinin etkilenmediği diğer türün zarar gördüğü etkileşime am- mensalizm denir.

5. Simbiyotik ilişkilerde her iki türden birinin yarar sağlayıp diğer türün etkilenmediği etkileşime kommen- salizm denir.

6. Komünitelerin yapısını kontrol eden türlere kilit taşı türler, farklı bir habitattan gele- rek girdiği komünitenin yapısını bozabilen türlere istilacı türler adı verilir.

7. Popülasyondaki bireylerin habitatlarının belli alanlarında toplandığı dağılım şekline kümeli dağılım bireyler arası uzaklığın birbirine yakın olduğu ve bireylerin arasında sıkı bir etkileşimin bulunduğu dağılım şekline düzenli dağılım , bireylerin dağılımlarında karşılıklı bir etkileşimin çok az olduğu ya da olmadı- ğı dağılım şekline rastgele dağılım denir.

A. 1. Y 2. D 3. Y 4. D 5. Y 6. D 7. Y 8. Y 9. Y 10. D B. 1. Yaş piramitleri/Hızlı çoğalan/Azalan/yaşlı/genç 2. J tipi/S tipi 3.

ikincil süksesyon 4. amensalizm 5. kommensalizm 6. kilit taşı/ istilacı 7. Kümeli dağılım/düzenli dağılım/rastgele dağılım

Karma Testler

Yazılı Soruları

www.aydinyayinlari.com.tr

1

11. SINIF

1. ? 2. ? 1. ? 2. ?

5. M OD ÜL

KOMÜNİTE VE POPÜLASYON EKOLOJİSİ

➤ Komünite Ekolojisi • 3

➤ Konu Testleri • 15

➤ Popülasyon Ekolojisi • 19

➤ Konu Testleri • 24

➤ Karma Testleri • 27

➤ Yazılı Sorular • 28

➤ Yeni Nesil Sorular • 30

➤ Cevaplar • 32

Bölüm Kapağı

Alt bölümlerin

başlıklarını içerir. Modülün sonunda

tüm alt bölümleri içeren karma testler yer alır.

www.aydinyayinlari.com.tr

3

11. SINIF 5. MODÜL KOMÜNİTE EKOLOJİSİ

1. C Komünite Ekolojisi

Belirli bir alanda yaşayan, farklı türlere ait canlılardan oluşan topluluğa komünite denir.

Örneğin Karadeniz’deki sucul tüm canlılar, Karadeniz komünitesini oluşturur. Komünite- lerde, aynı yaşam ortamını paylaşan canlılar bir arada bulunur.

TANIM

Komünitedeki canlıların yaşam alanı biyotop ola- rak tanımlanır. Biyotoptaki çevresel koşullar, komünite- deki tür çeşitliliği ve türlerin dağılımı üzerinde etkilidir.

Sıcaklık, nem, yağış, besin vb. faktörler tür çeşitliliği do- layısıyla komünite tipi ve büyüklüğünü etkiler.

Komüniteler tür çeşitliliği bakımından farklılık gös- terir. Karasal ekosistemlerde tür çeşitliliği enlem farkıy- la ilişkilidir. Ekvatordan kutuplara, ovalardan dağlara gi- dildikçe tür çeşitliliği azalır. Kutuplarda tür çeşitliliği az, tropikal bölgelerde tür çeşitliliği fazladır. Tür çeşitliliği ik- lime, coğrafi büyüklüğe, ortamdaki suya ve ortamın en- düstri atıkları ile kirletilmesine bağlıdır.

Sucul ekosistemlerde tür çeşitliliği suyun derinliği, sudaki kirleticilerin oranı, tabakalara ulaşan ışık miktarı, suyun ısısı, sudaki çözünmüş oksijen miktarı gibi değiş- kenlerden etkilenir.

ÖRNEK1

Aşağıdakilerden hangisi bir komünitede çeşitliliği artıran faktörlerden değildir?

A) Bazı popülasyonlarda eşeyli üremenin görülmesi B) Komünite içine göçlerin artması C) Popülasyonların eşeysiz üremesi D) Bazı bireylerde kalıtsal mutasyonların görülmesi E) Bazı popülasyonlarda gen alışverişi yapılması Eşeyli üreme, komüniteye farklı özelliklere sahip canlı- ların iç göçü, kalıtsal mutasyonlar ve popülasyon birey- lerinin arasındaki gen alışverişleri komünitelerin gene- tik çeşitliliğini artıran faktörlerdir. Fakat eşeysiz üreme- de ana canlının genetik özelilkleri aynen korunduğu için çeşitliliğe neden olamaz.

Cevap: C'dir.

Komünitelerin Özellikleri 1. Komünitede madde döngüsü ve enerji akışı vardır.

2. Komüniteler birden fazla popülasyonlardan oluşur.

Yani komünitelerde üretici, tüketici ve saprofitler yaşar.

3. Komüniteler, tür çeşitliliği bakımından birbirinden farklılıklar gösterirler.

❋Karasal ve sucul ekosistemlerde, komünitelerin içerdiği biyolojik çeşitlilik, çeşitli abiyotik faktörlere bağlı olarak değişir.

❋Karasal ekosistemlerde komünitelerin içerdiği bi- yolojik çeşitlilik, enleme (herhangi bir noktanın ek- vatora olan uzaklığı) bağlı olarak sıcaklık, yağış, nem gibi iklimsel faktörlerle ortaya çıkan değişik- likler tarafından belirlenir. Bu da komünite tipini ve büyüklüğünü etkiler. Buna bağlı olarak en az tür çeşitliliği kutup bölgelerinde görülürken, ekvatora doğru gidildikçe tür çeşitliliği artar.

❋Sucul ekosistemlerde ise suyun ışık geçirgenliği- nin derecesi, kirliliği, derinliği ve kıyıdan uzaklığı tür çeşitliliğinde, türlerin sayılarında ve dağılışın- da önemli değişimlere yol açabilir.

4. Komünitelerde her katmanda, farklı iklimsel koşul- lara rastlanır. Örneğin, bir ormanda tabandan tavana doğru gidildikçe; ışık şiddeti, sıcaklık, nem gibi iklim- sel koşullar değişmekte (mikroklima) ve bunun sonu- cunda her katmanda yaşayabilecek canlı türü de farklı olmaktadır. Bu durum yaşama birliğinde bulunan can- lı çeşitliliğinin de artmasına neden olmaktadır.

5. Doğada bir komünitenin başlangıç ve sonunu belirle- yen kesin sınırlar yoktur, aksine koşulları zıt olan iki komünite arasında geçiş bölgesi vardır. Bu bölgeye ekoton denir. Örneğin, orman ekosisteminin bittiği düz bir çizgi, çizginin öteyanında çayır ekosisteminin başladığı bir manzarayla karşılaşılamaz. İki ekosistem arasında bir geçiş vardır. Bu bölgede her iki komünite- ye özgü olan türler vardır, biyoçeşitlilik fazladır.

Çayır

ekosistemi Orman

ekosistemi Ekoton Komünite Ekolojisi İlişkili Kazanımlar 11.2 : Komünite ve Popülasyon Ekolojisi 11.2.1 : Komünite Ekolojisi

Sınıf İçi İşleyiş

Bu bölümdeki örnek soruların çözümlerine akıllı tahta uygulamasından ulaşabilirsiniz.

Okul yazılı sınavlarında çıkabilecek soruları içerir.

Modülün genelinde yorum yapma, analiz etme vb.

becerileri ölçen kurgulu sorulara yer verilmiştir.

Ayrıca modül sonunda tamamı yeni nesil sorulardan oluşan testler bulunur.

Yeni Nesil Sorular

Her alt bölümün sonunda o bölümle ilgili testler yer alır.

Alt Bölüm Testleri

15

KOMÜNİTE EKOLOJİSİ

TEST - 1

1. A2. B3. A 4. B5. D6. E

1. Bir komünitede yaşayan tüm canlılarda aşağı- daki özelliklerden hangisinin ortak olduğu ke- sindir?

A) ATP üretme ve tüketme B) Gamet oluşturma C) Hücre dışı sindirim yapma D) Eşeysiz üreme E) Holozoik beslenme 2. Bir komünitede yaşayan canlı türü sayısı ile vü-

cut büyüklüğü arasındaki ilişkinin grafiği aşağı- dakilerden hangisinde gösterilmiştir?

Tür sayısı Tür sayısı

Tür sayısı Tür sayısı

Tür sayısı

A) B)

E) D) Vücut

büyüklüğü Vücut

büyüklüğü

Vücut büyüklüğü Vücut büyüklüğü

Vücut büyüklüğü C)

3. İki farklı komünitenin ortak yaşam alanı şekilde ta- ralı olarak gösterilmiştir.

B komünitesi (Yeşilırmak) A komünitesi (Karadeniz)

Şekildeki taralı alan ile ilgili;

I. Ekoton bölgesidir.

II. Sadece su ekosistemlerinde görülür.

III. Bu alandaki canlı sayısının az, canlı çeşidinin çok olması beklenir.

ifade edilenlerden hangileri doğru değildir?

A) Yalnız II B) I ve II C) II ve III D) I ve III E) I, II ve III

4. Ekolojik birimlerin bazıları aşağıda verilmiştir.

I. Komünite II. Ekosistem III. Popülasyon Verilen birimlerin, ekolojik kapsam bakımından çoktan aza doğru sıralanması aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?

A) I = III > II B) II > I > III C) I > II > III D) I = II > III E) III > II > I 5. İki farklı ekosistemin kesiştikleri X bölgesi şekilde

gösterilmiştir.

Çayır

ekosistemi Orman

ekosistemi

X bölgesi X bölgesiyle ilgili, I. Canlıların yerleşimini yalnız biyotik faktörler

belirler.

II. Farklı beslenme şekillerine sahip canlılar bulu- nur.

III. Sadece bir türün habitatıdır.

ifadelerinden hangileri yanlıştır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III D) I ve III E) II ve III 6. Bir göl ekosistemindeki komüniteye ait üç farklı

canlı türünün, sıcaklığa bağlı birey sayısındaki de- ğişimi grafikte gösterilmiştir.

Sıcaklık(°C) X

ZY Birey sayısı

Grafiğe göre;

I. Sıcaklığa toleransı en fazla olan canlı türü Y’dir.

II. Üç canlının yaşayabildiği ortak bir sıcaklık de- ğeri yoktur.

III. X canlı türünün sıcaklık değişimlerine hoşgörü- sü en azdır.

ifadelerinden hangileri doğrudur?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I ve III

Fen Lisesi müfredatında olup Anadolu Lisesi müfre- datında olmayan içerik ve sorular pembe zeminle verilmiştir.

Fen Liselerine Yönelik

KOMÜNİTE EKOLOJİSİ

www.aydinyayinlari.com.tr 5. MODÜL 11. SINIF

❇ Deniz anemonu, radyal simetriye sahip bir çiçeğe benzer. Felç edici etkisi olan, aktinoporinler olarak adlandırılan toksik bir madde üretir. Palyaço balık- larının aktinoporinlere karşı bağışıklıkları bulunur, bu da onlara anemonun dokunaçları arasında ge- çiş yapmalarını sağlar. Palyaço balıkarı, deniz ane- monlarının arasında, daha büyük balıklara karşı korunma sağlar ve yiyecek elde ederler. Bu ilişkinin anemona olan faydası ise anemonun parazitlerini ve ona zarar veren diğer organizmaları palyaço ba- lıklarının ortadan kaldırmasıdır.

Şekil 11.2.11: Şekilde deniz anemonu ve palyaço balıkları görülmektedir.

❇ Karıncalarla yaprak bitleri arasında mutualist ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkide karıncalar yaprak bitleri- ni avcılarından korurken, yaprak bitleri de ürettikleri şekerli salgılarını karıncalara sunar. Yaprak bitleri bitkiden emdiği besleyici sıvıların bir kısmını, anüs- lerinden bol sulu bir sıvı olarak çıkarır. Bu besin içeren damlaları karıncalar içer. Karıncalar, yaprak bitlerini etçil böceklerden korudukları gibi aynı za- manda bir çoban gibi yaprak biti sürüsünü, bitkinin en verimli kısımlarına yönlendirir.

Şekil 11.2.12: Şekilde, karınca ile yaprak bitleri arasındaki mutualist ilişki görülmektedir.

ÖRNEK4

Alg ve mantarların oluşturduğu liken yaşama birliği, şe- mada gösterilmiştir.

Alg

Mantar

12 34

Canlılar arasındaki numaralandırılmış molekül alış- verişleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

CO

2 H

2O Besin O

2

A)4 2 3 1

B)3 4 1 2

C)1 2 3 4

D)4 1 3 2

E)2 3 1 4

Alg ve mantar birlikteliği olan likenler sıkı mutualizm ör- neğidir. Algin fotosentez ile ürettiği organik besin ve ok- sijenden mantar yararlanırken, alg mantardan fotosente- zi için gereken CO2 ve su moleküllerini alır. Cevap: B

Bazı mutualizm ilişkilerinde birlikte yaşayan tür- ler, ayrıldıklarında etkilenmeden yaşamlarına devam edebilirler. Yani hayatlarına devam ede- bilmek için birlikte bulunmaları zorunlu değildir.

Bu duruma isteğe bağlı mutualizm, gevşek mutu- alizm ya da protokooperasyon adı verilir.

Sığır balıkçıl (Bubulcus ibis) denilen bir kuş türü Afrika’da, zebralar, antiloplar, ve bufaloları takip eder. Bu canlıların vücudundaki parazitleri yer.

Bu ilişkide balıkçık besin bulurken, otçul memeli parazitlerinden arınır.

Şekil 11.2.13: Şekilde, sığır balıkçılının otçul memelinin kulak kıvrımlarındaki, göz kapaklarının çevrelerindeki veya deri kıvrımlarındaki dış parazitlerle beslenmekte ol- duğu görülmektedir.

FEN LİSELERİNE YÖNELİK

30

YENİ NESİL SORULAR

KOMÜNİTE VE POPÜLASYON EKOLOJİSİ

Günümüzde yaşayan tüm canlılar, günümüz biyo- tasını oluşturmaktadır. Biyota, bir jeolojik dönem- deki tüm canlıları ifade eden bir kavramdır. Örne- ğin günümüzden 200 milyon yıl öncesi olan Jura döneminde, açık tohumlu bitki türleri ve hatta koza- laklı eğreltiler karaların baskın türlerini oluşturmak- ta idi. Çiçekli bitkilerin bazı formları oluşmuş ancak günümüzde yaşayan çoğu çiçekli bitki türü henüz yoktu.

Karasal omurgalılardan belirgin ve yaygın olan tür- ler dinozor türleriydi. Dönemin sonunda, çiçekli bit- kilerle böceklerin, birlikte çok hızlı türleştiği görül- mektedir.

Biraz geriye sararsak, 444 milyon yıl öncesi olan Silüriyen’de, okyanus tabanı olan bentik zonla sı- nırlı olan denizel hayvanlar, ilk kez açık okyanus- larda yüzen, fotik pelajik veya afotik pelajik zonda yüzmeye başlayan çenesiz balıklar, ışın yüzgeçli balıklar belirmiştir.

Silüriyende deniz seviyeleri günümüzden yakla- şık yüz metre daha yüksekti. Ayrıca küresel yıllık sıcaklık daha yüksek ve atmosferik oksijen günü- müzdekinden yaklaşık %50 daha fazla idi.

Aşağıda, Silüriyen döneminin biyotası şematize edilmiştir.

Azıcık daha geriye, 542 milyon yıl öncesi dönem olan kambriyen başlangıcına gidersek, şekildeki gibi tarifle- nen bir biyota ile karşılaşmaktayız.

500 milyon yıl öncesine kadar süren kambriyen biyota- sında, günümüzde yaşayan omurgalı hayvan ve tohum- lu bitki formlarının hiç biri bulunmamakta idi.

Okyanus yüzeyi 0 m

Yaklaşık 200 m

Yaklaşık 1000 m

Yaklaşık 4000 m

Okyanus tabanı Kıyı ve fotik pelajik bölge

Orta pelajik bölge

Derin pelajik bölge

Dip pelajik bölge Oyuk pelajik bölge

Şekilde, günümüz denizel su ekosistemine özgü olan canlı türleri görülmektedir. Suyun ışık alan derinliğine kadar olan bölüme fotik zon, karanlık olan tüm diğer derinliklere afotik zon denir. Okyanus, deniz ve göllerde, zeminin üzerindeki ve kıyıdan açıktaki sulara pelajik bölge denir. Kıyı ve fotik pelajik bölgeler ışık alan alanlar olduğu için fotosentetik sucul canlılar bolca bulunur.

b) Yoğunluğun fazla olduğu popülasyondaki ölüm oranı, yoğunluğu düşük olan popülasyona göre daha yüksektir.

Bunun nedeni, yüksek yoğunluktaki popülasyonda, besin sıkıntısı yüzünden tür içi rekabet, avcılardan saklanma başarısının düşük olması, avcıların daha fazla avlanması, farklı türden avcıların popülasyonu ilgisinin artması olabi- lir.

YAZILI SORULARI

C. Bitkisel parazitler, yarı parazit ve tam parazit bitkiler ol- mak üzere ikiye ayrılır.

a) Yarı parazit bitkiler, emeçlerini üzerinde yaşadığı konak bitkinin odun borularına uzatarak su ve mineral alır. İhti- yaç duydukları organik besinleri fotoentezle üretirler. Ökte otu yarı parazit bitkilere örnektir.

b) Tam parazit bitkiler, kloroplastları olmadığı için fotosentez yapamazlar. Emeçleriyle konak bitkinin hem odun hem de soymuk borusundan, su, bineral ve organik besinleri ala- rak beslenir. Canavar otu, küsküt otu, tam parazit bitkilere örnektir.

D. I –d, II – c, III – a, IV – b

Komünite: Belirli çevresel koşullara sahip ortamda ,bir- biriyle etkileşim içindeki farklı popülasyonlardan oluşan ekolojik birimdir.

E.

t 1 t 2 t 3 t 4

Zaman Birey sayısı

T.K

t 1 – Uyum evresi: Bireylerin ortama yerleşip, uyum sağladığı evredir. Bu süreçte besin kaynaklarını bulma, yerleşme gibi nedenlerden dolayı popülasyon büyümesi yavaş olur.

t 2 – Logaritmik artış evresi: Popülasyon çevreye uyum sağladı- ğından, üremenin en fazla olduğu dönemdir.

t 3 – Negatif artış evresi: Birey sayısının artmasına bağlı olarak çevre direnci artar. Bu evrede popülasyon büyüme hızı, bu evrenin başından itibaren gittikçe yavaşlar.

t 4 – Denge evresi: Popülasyon denge halindedir. Kısaca po- pülasyonun yoğunluğu en fazla, büyüme hızı ise sıfırdır.

YENİ NESİL SORULAR

1. Bir jeolojik dönemdeki tüm canlı türleri biyota, tüm hayvan türleri fauna ve tüm bitki türleri de flora adını alır. Diğer bir söyleyişle biyosferdeki tüm bir hücreliler, mantarlar, bitki- ler ve hayvanların oluşturduğu canlıların tümüne birden biyota denir. Oysa fauna, biyosferdeki tüm hayvanları, flora ise tüm bitki çeşidini kapsar.

2. Oksijenin, suyun fotoliziyle açığa çıkarıldığı ilk yaşam formları siyanobakterilerdir. Siyanobakteriler, günümüz- den yaklaşık 3 milyar yıl önce oluşmuş prokaryot canlı türleridir. Sularda siyanobakterilerce üretilen oksijen gazı biyosferde yüzlerce milyon yıl boyunca birikti. O 2 mole- külü biyosferde, prekambriyen dönemin ortalarında birikti.

Oksijenli solunum yapabilen canlılar bu dönemden sonra evrimleştiğinden oksijen döngüsü, prekambrien dönemin ortalarından sonraki her biyotada gerçekleşebilmiştir 3. Yeterli oksijenin üretildiği, prekambriyenin ortalarından

itibaren, atmosferde ozon tabakası oluştu. Ozon tabaka- sının oluşmasıyla uzaydan yeryüzüne ulaşan mor ötesi ışınlar, ozon tabakası tarafından soğuruldu veya uzaya geri yansıtıldı. Böylece zararlı ışınların yeryüzüne ulaş- ması engellendi ve dolayısıyla suların yüzeyi ve karalar yaşama açıldı.

4. Fotosentez yoluyla besin üreten bakteriler, siyanobakte- riler veya alg türleri ve ayrıca kemosentez yoluyla besin üreten bir hücreli organizmalar, bitkilerin olmadığı yüzler- ce milyon yıl boyunca besin zincirlerinin primer üreticileri arasında yer almışlardır. Kambriyen biyotasındaki hayvan türleri ya bu besin kaynaklarından ya da birbirleri üzerin- den besin elde ediyorlardı.

5. Günümüz biyotasındaki madde döngülerinin hızı, çok hücreli canlıların olmadığı dönemdeki madde döngü- lerinin hızından daha yüksektir. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri sinir ve kas sistemlerine sahip hayvan- ların, besin moleküllerini biyosferin hemen her bölgesine taşıyabilmesidir. Besinlerin fiziksel sindirimindeki aşırı artma, büyük besin kütlelerinin mekanik olarak aşındırıl- ması ve birçok başka nedenlerle madde döngülerinin aşırı hızlanmasına yol açmıştır. Ayrıca onlarca metre uzayan ağaçların evrimi yeni habitatlar ve yeni ekolojik nişler ya- ratmıştır. Mantarların kayaları aşındırması madde döngü- lerine çok büyük ivme kazandırmıştır.

Bir milyar yıl öncesinin biyotasında, tüm yaşam formları suculdu ve yaygın madde döngüleri suyun zemini olan bentik zonda ve suda asılı kalabilen bir hücreli formların etkinliğiyle gerçekleşebiliyordu. Günümüze göre daha sı- nırlı olan madde döngülerinin hızı da düşüktü. Bu nedenle büyük yıkımları atlatabilen canlı soylarının karmaşık ko- müniteleri yeniden inşa etme süreçleri uzun zaman alıyor- du.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(3)

1

1. ? 2. ? 1. ? 2. ?

5. M OD ÜL

KOMÜNİTE VE POPÜLASYON EKOLOJİSİ

Komünite Ekolojisi • 3

Konu Testleri • 15

➤ Popülasyon Ekolojisi • 19

Konu Testleri • 24

Karma Testleri • 27

Yazılı Sorular • 28

Yeni Nesil Sorular • 30

Cevaplar • 32

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(4)

☛ Bu sayfadaki içerik “Ekosistem Ekolojisi ve Güncel Çevre Sorunları” konusuyla ilgili 10. sınıfta gördüğünüz konuların tekrarı amacıyla hazırlanmıştır.

Temel Ekolojik Kavramlar

Canlı varlıklar, onların etkileşimde bulunduğu can- sız ortamı, canlıların yaşadıkları ortamla ve birbirle- riyle olan ekolojik ilişkilerin iyi anlaşılması için eko- lojideki temel kavramların bilinmesi gerekir.

Tür: Ortak bir atadan gelen, yapı ve görev bakımın- dan benzer organlara sahip, aralarında gen alışve- rişinde bulunup, kısır olmayan döller meydana geti- ren bireyler topluluğudur.

Popülasyon: Belirli bir bölgede yaşayan, aynı türe ait bireylerin oluşturdukları topluluklara popülas- yon adı verilir.

Habitat: Bir türün veya popülasyonun yaşam alanı habitat olarak tanımlanır. Bir balığın habitatı nehir, göl, deniz veya bir okyanus olabildiği gibi, rizobi- yum bakterilerinin habitatı baklagillerin kökleridir.

Ekolojik Niş: Bir canlı türünün içinde bulunduğu habitat içerisinde, sahip olduğu metabolizma ve davranışlarının bir sonucu olarak, habitata olan et- kisi ve bu etkinin sonucunda habitattaki değişimin kendine olan etkisine ekolojik niş denir. Ekolojik niş kısaca canlının yaptığı iş olarak da tanımla- nır. Bir canlının beslenmesi, avlanması, üremesi, korunması gibi faaliyetler o organizmanın ekolojik nişini oluşturur. Ekolojik niş, türün doğal yaşama ortamıyla karşılıklı etkileşimdir.

Komünite: Belirli bir alanda yaşayan farklı türlere ait popülasyonların oluşturduğu yaşama birlikleridir.

Komüniteler, içerdiği canlı türlerinin veya canlıların yaşam alanının özelliklerine göre çeşitlendirilebilir.

Örneğin; kara komüniteleri, tatlı su komüniteleri gibi.

Biyotop: Komünitenin üzerinde bulunduğu coğra- fik alan biyotop olarak tanımlanır.

Ekoton: Komşu komünitelerin arasındaki geçiş bölgelerine ekoton denir. Ekoton bölgeleri, farklı komünitelerin özelliklerini kısmen içerdiklerinden, hem tür çeşitliliği hem de türlerin sahip olduğu özel-

likler bakımından farklılık gösterebilir. Ekotonda birey sayısı azalırken tür çeşitliliği artar. Örneğin, nehrin denize döküldüğü bölge ekoton bölgesidir.

Bu bölgede hem tatlı su hem de tuzlu su ekosiste- mine ait canlılar bulunur. Çayırlık alan ile ormanlık alan arasındaki geçiş bölgesi ekoton bölgesi olarak tanımlanır. Bu geçiş bölgesinde, çalılar, kısa boylu ağaç türleri bulunabilir ve bu türler her iki alanda bulunan türlerden farklı olabilir.

Ekosistem: Komünitede yaşayan farklı tüm popü- lasyonlar ve popülasyonların etkileşiminde oldu- ğu cansız çevre ekosistem olarak adlandırılır. Bir yaşama alanının tüm canlıları ve cansız varlıkları ekosistemi oluşturur.

Biyosfer: Dünya'da bulunan tüm ekosistemler bi- yosferi oluşturur. Okyanuslar ve atmosfer de dahil olmak üzere, canlıların yaşadığı yeryüzü katma- nıdır. Biyosferin sınırları, yukarıda atmosferin yak- laşık 10 km'ye kadar olan yüksekliği ile okyanus- ların yaklaşık 10 km derinliği arasındaki 20 km'lik bölümdür.

Biyom: Biyosferin aynı iklim koşullarında, aynı bitki örtüsünün egemen olduğu çok geniş bölümleridir.

En kısa tanımıyla, büyük ekosistem tiplerine biyom denir. Örneğin; yağmur ormanı biyomu, Brezilya yağmur ormanı ekosistemini, Kongo yağmur orma- nı ekosistemini ve Yeni Zelanda yağmur ormanı ekosistemini içine alır. Bir diğer örnek olan çöl bi- yomu, yeryüzündeki çöl ekosistemlerinin tümünü kapsar. Her biyomda, baskın bitki örtüsü, o biyoma özgü bir dizi hayvan topluluğunu da barındırır.

Flora: Belirli bir bölgede yaşayan tüm bitkilerin top- luluğudur. Örneğin, Türkiye'deki tüm bitkiler, Türki- ye'nin florasını oluşturur.

Fauna: Belirli bir bölgede yaşayan tüm hayvanların topluluğudur. Örneğin, İspanya'daki tüm hayvanlar, İspanya'nın faunasını oluşturur.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(5)

3 1. C

Komünite Ekolojisi

Belirli bir alanda yaşayan, farklı türlere ait canlılardan oluşan topluluğa komünite denir.

Örneğin Karadeniz’deki sucul tüm canlılar, Karadeniz komünitesini oluşturur. Komünite- lerde, aynı yaşam ortamını paylaşan canlılar bir arada bulunur.

TANIM

Komünitedeki canlıların yaşam alanı biyotop ola- rak tanımlanır. Biyotoptaki çevresel koşullar, komünite- deki tür çeşitliliği ve türlerin dağılımı üzerinde etkilidir.

Sıcaklık, nem, yağış, besin vb. faktörler tür çeşitliliği do- layısıyla komünite tipi ve büyüklüğünü etkiler.

Komüniteler tür çeşitliliği bakımından farklılık gös- terir. Karasal ekosistemlerde tür çeşitliliği enlem farkıy- la ilişkilidir. Ekvatordan kutuplara, ovalardan dağlara gi- dildikçe tür çeşitliliği azalır. Kutuplarda tür çeşitliliği az, tropikal bölgelerde tür çeşitliliği fazladır. Tür çeşitliliği ik- lime, coğrafi büyüklüğe, ortamdaki suya ve ortamın en- düstri atıkları ile kirletilmesine bağlıdır.

Sucul ekosistemlerde tür çeşitliliği suyun derinliği, sudaki kirleticilerin oranı, tabakalara ulaşan ışık miktarı, suyun ısısı, sudaki çözünmüş oksijen miktarı gibi değiş- kenlerden etkilenir.

ÖRNEK 1

Aşağıdakilerden hangisi bir komünitede çeşitliliği artıran faktörlerden değildir?

A) Bazı popülasyonlarda eşeyli üremenin görülmesi B) Komünite içine göçlerin artması

C) Popülasyonların eşeysiz üremesi

D) Bazı bireylerde kalıtsal mutasyonların görülmesi E) Bazı popülasyonlarda gen alışverişi yapılması

Komünitelerin Özellikleri

1. Komünitede madde döngüsü ve enerji akışı vardır.

2. Komüniteler birden fazla popülasyonlardan oluşur.

Yani komünitelerde üretici, tüketici ve saprofitler yaşar.

3. Komüniteler, tür çeşitliliği bakımından birbirinden farklılıklar gösterirler.

❋ Karasal ve sucul ekosistemlerde, komünitelerin içerdiği biyolojik çeşitlilik, çeşitli abiyotik faktörlere bağlı olarak değişir.

❋ Karasal ekosistemlerde komünitelerin içerdiği bi- yolojik çeşitlilik, enleme (herhangi bir noktanın ek- vatora olan uzaklığı) bağlı olarak sıcaklık, yağış, nem gibi iklimsel faktörlerle ortaya çıkan değişik- likler tarafından belirlenir. Bu da komünite tipini ve büyüklüğünü etkiler. Buna bağlı olarak en az tür çeşitliliği kutup bölgelerinde görülürken, ekvatora doğru gidildikçe tür çeşitliliği artar.

❋ Sucul ekosistemlerde ise suyun ışık geçirgenliği- nin derecesi, kirliliği, derinliği ve kıyıdan uzaklığı tür çeşitliliğinde, türlerin sayılarında ve dağılışın- da önemli değişimlere yol açabilir.

4. Komünitelerde her katmanda, farklı iklimsel koşul- lara rastlanır. Örneğin, bir ormanda tabandan tavana doğru gidildikçe; ışık şiddeti, sıcaklık, nem gibi iklim- sel koşullar değişmekte (mikroklima) ve bunun sonu- cunda her katmanda yaşayabilecek canlı türü de farklı olmaktadır. Bu durum yaşama birliğinde bulunan can- lı çeşitliliğinin de artmasına neden olmaktadır.

5. Doğada bir komünitenin başlangıç ve sonunu belirle- yen kesin sınırlar yoktur, aksine koşulları zıt olan iki komünite arasında geçiş bölgesi vardır. Bu bölgeye ekoton denir. Örneğin, orman ekosisteminin bittiği düz bir çizgi, çizginin öteyanında çayır ekosisteminin başladığı bir manzarayla karşılaşılamaz. İki ekosistem arasında bir geçiş vardır. Bu bölgede her iki komünite- ye özgü olan türler vardır, biyoçeşitlilik fazladır.

Çayır

ekosistemi Orman

ekosistemi Ekoton

Komünite Ekolojisi

İlişkili Kazanımlar

11.2 : Komünite ve Popülasyon Ekolojisi 11.2.1 : Komünite Ekolojisi

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(6)

Şekil 11.2.1: Şekilde orman ekosistemi ile çayır ekosistemi arasındaki ekoton bölgesi görülmektedir.

❋ Ekoton bölgelerinde;

– Tür çeşitliliği fazladır.

– Rekabet fazladır.

– Madde döngüleri daha hızlıdır.

– Birey sayısı azdır.

❋ Ekoton bölgelerinde nadir türler de bulunur. Bu- na kenar etkisi denir. Ekotonda yaşayan bu tür- lere kenar tür adı verilir.

Ekosistemler arasında, iklimsel koşullarda fark- lılaşma ne kadar yavaş ise ekoton bölgesi o ka- dar büyüktür.

UYARI

6. Komünitede yaşayan canlıların sayıları ve vücut büyüklüğü arasında ters orantı vardır. Yani vücut- ca büyük olan canlılar, sayıca azdır.

Vücut büyüklüğü Birey sayısı

Komünitelerdeki canlıların vücut büyüklükleri ile birey sayıları arasındaki ilişkiyi gösteren grafik

Vücut büyüklüğü Birey sayısı

Bir popülasyondaki canlıların vücut büyüklüğü ile birey sayısı arasındaki

ilişkiyi gösteren grafik

Örneğin bir insan popülasyonunun erişkin bireylerin- de boy uzunluğu 50 cm nin altında ve 2,5 metrenin üzerinde olan birey sayısı birkaç kişiyi geçmeken 1 metre 60 cm boyundaki bireylerin sayısı milyonları bulur.

7. Komünitede baskın türler vardır. Bu türler, komünite içerisinde en yüksek bolluğa ya da en fazla biyokütle- ye sahip türlerdir. Bunlar diğer türlerin varlığını ve dağı- lımını güçlü bir şekilde kontrol ederler. Örneğin; Akça- ağaç Kuzey Amerika'nın doğusunda bir çok orman ko- münitesinin baskın türüdür ve Akçaağacın bolluğu tüm orman komünitesini etkileyen gölgeleme ve toprak gibi abiyotik faktörler üzerinde çok büyük etkiye sahiptir.

8. Bazı türler, ekosistem içinde diğerlerinden daha faz- la etkilidir. Bu türlerin yok olması veya sayılarının azalması besin zincirinin bütün basamaklarını olum- suz etkiler ve habitat değişime uğrar. Bu türlere kilit- taşı tür denir.

Örnek: Afrika savanlarında yaşayan filler, kilittaşı tür olup uzun boylu ağaçların filizlerini yiyerek beslenir- ken ağaçların büyümelerini kontrol altında tutarlar.

Eğer ağaçlarda kontrolsüz büyüme olsaydı diplerinde geniş gölgelik alan oluşturarak, kısa boylu bitkilerin ve çayırların gelişmesine engel olurdu.

Dolayısıyla antilop gibi otçul hayvanlar ve onları yiye- rek beslenen etçillerde bu durumdan olumsuz etkile- nir hatta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlardı.

Örnek: Kuzey Pasifik kıyı ekosisteminde su samuru kilit taşı türdür. Su samuru deniz kestanelerini yiyerek beslenir. Deniz kestanesi de çok hücreli alglerden olan kelpleri besin olarak tüketir. Kelpler birçok canlı türü için habitat oluşturur.

Bu ekosistemde su samurları yok olursa, deniz kesta- nelerinin sayısı artar. Bu da kelp yosununun azalması- na neden olur. Kelpler azaldığında habitatları bozulan türler de ortadan kalkar.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(7)

5

Kilit taşı tür

Kelp yosunu Deniz Kestanesi

Su samuru Katil Balina

Şekil 11. 2. 2: Şekilde, Kuzey Pasifik kıyı ekosistemindeki besin zincirinde bulunan kilit taşı tür olan su samuru görül- mektedir.

Komünitelerde tür içi ve türler arası ilişkiler A. Rekabet

Komüniteler, belirli alanda yaşayan ve belirli sayı- da canlı barındıran birimler olduğu için, ortama çok sa- yıda canlı yerleşmek istediğinde, yaşam için gereken kaynaklar yetersiz kalabilir. Komünitedeki canlılar sınır- lı olan bu kaynaklardan faydalanmak isterken aralarında rekabet oluşabilir.

Rekabet, aynı türe ait bireyler arasında ger- çekleşiyor ise tür içi rekabet; farklı türler ara- sında gerçekleşiyor ise türler arası rekabet denir.

TANIM

Bir canlının yaşamını sürdürebilmesi için ger- çekleştirdiği işlevlerin tümü canlının ekolojik nişini oluşturur. Ekolojik nişlerin benzeşmesi, canlılar arasında rekabetin oluşmasına yol açar.

UYARI

Tür içi rekabette, belirli bir bölgedeki aynı türe ait canlıların sayıları arttığında, canlılar arasında besin bulma, eş bulma gibi faktörler için rekabet başlar.

Örneğin; bir tarladaki buğdaylar arasında, toprak- taki mineraller veya su bakımından rekabet görüle- bilir. Bitkiler, birbirlerine ne kadar yakın ekilmişler ise rekabet o kadar fazla, uzak aralıklarla ekilmiş- lerse rekabet daha azdır. Rekabetin fazla olduğu durumlarda türe ait bireyler iyi gelişemez.

Şekil 11. 2. 3: Şekilde farklı türler de eş bulma için tür içi rekabet görülmektedir.

Türler arası rekabet, Rus ekolog Gause'un labo- ratuvarda Paramecium caudatum ve Paramecium aurelia türleriyle yaptığı bir deneyle iyi anlaşılır.

Gause, her gün sabit ve aynı miktarlarda besin ek- lediği farklı kültür ortamlarında iki Paramecium tü- rünü geliştirmiş ve iki türün birey sayılarının hızla arttığını, popülasyon büyüklüğünün belirli bir düze- ye ulaştıktan sonra, birey sayılarının sabit kaldığını gözlemlemiştir.

Paramecium türlerini birlikte aynı kültür ortamın- da yetiştirdiğinde, P. Aurelia'nın besin bulma- da daha başarılı olduğunu ve sayısının arttığını, P.caudatum'un ise belirli bir artışın ardından birey sayısının azaldığı hatta yok olduğunu tespit etmiş- tir.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(8)

Paramesyum aurelia ve Paramesyum caudatum türleri arasında rekabet deneyi sonuçları grafiklerle gös- terilmiştir.

Paramesyum aurelia

Zaman

Paramesyum caudatum

Zaman

Birey sayısı

Zaman

: P. aurelia : P. caudatum – İki farklı paramesyum türü ayrı ayrı besi

ortamlarında yetiştirildiğinde

– İki farklı paramesyum türü aynı ortamda yetiştirildiğinde

Sonuç: Aynı ortamda yetiştirilen paramesyum tür- lerinden rekabette üstün gelen tür P. aurelia olmuştur.

Aynı ot kaynağı için rekabet eden geyik ve gerge- danlar ve buğday tarlasındaki buğdaylar ile ayrık otla- rı arasındaki rekabet de türler arası rekabete örnektir.

ÖRNEK 2

Aynı nişe sahip, iki farklı tür aynı alanda bulunursa;

I. Türlerarası rekabet görülür.

II. Üreme potansiyeli yüksek olan türün alana hakim olması beklenir.

III. Ekolojik nişleri aynı olan tüm canlıların üreme hız- ları eşit oranda artar.

IV. Evrimsel süreçte canlı türlerinde, rekabeti azalt- maya yönelik farklı adaptasyonlar gelişmiştir.

yargılarından hangileri doğru olur?

A) I ve II B) II ve III C) I, II ve IV D) II, III ve IV E) I, II, III ve IV

B. Av-Avcı İlişkisi

Hayvan komüniteleri genellikle birbirini yiyerek beslenir. Avlanma, avcı ( predatör ) olan bir türün, av olan diğer tür canlıyı yediği ilişkidir. Predatör olan türler, gelişmiş duyulara, dişlere, pençelere, güçlü bir kas ya- pısına, zehir bezlerine, pusu kurma ve gizlenme özellik- lerine sahiptir. Av olan canlı, morfolojik olarak savunma- ya dönük bir yapıya sahiptir. Av, olağanüstü kaçma ye- teneğine sahiptir. Avın kamuflaj özellikleri, avcıyı algıla- yabilen duyuları, avcı karşısında ölü taklidi yaparak (mi- mikri) korunma veya tehlikeli bir türmüş gibi davranma özellikleri gelişmiştir.

Şekil 11.2.4: Şekilde, Avcı-Av ilişkisi görülmektedir.

Av-avcı ilişkilerine bağlı olarak popülasyonların bi- rey sayılarında dalgalanmalar görülebilir.

10 20 30 40 50

Zaman (yıl) Hayvan

sayısı

1000 birey/km 2 tavşan 10 birey/km 2 vaşak

Grafikte vaşak avcı, tavşan ise avdır. Av–avcı ilişkilerinde genellikle avın birey sayısı avcıdan çok daha fazladır.

Avcı sayısı arttıkça avlanma aktivitesi de artar ve av sayısında düşüş gözlenir. Av sayısı düştüğü için av- cı tür besin bulmakta zorluk çeker ve besin kıtlığı başlar.

Bu kıtlık avcı sayısının azalmasına neden olur. Avcı sa- yısı düşünce av olan türün popülasyonu artar. Komüni- telerde bu periyodik değişim çevre koşullarında önemli bir değişim olmadığı sürece devam eder.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(9)

7 3. C

ÖRNEK 3

Belirli bir komünitede yaşayan iki omurgalı hayvan arasında av–avcı ilişkisi olduğuna göre, bu iki omur- galı hayvanın birey sayılarına ilişkin grafik nasıl ol- malıdır? ( Av , Avcı)

Birey sayısı

A) Birey sayısı

Zaman B)

Birey sayısı

Zaman E)

Birey sayısı

Zaman D)

Birey sayısı

Zaman Zaman C)

Komünitede Türler Arası Simbiyotik İlişkiler Doğada bulunan milyonlarca canlı türü, yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için yaşadığı cansız çevre veya birbirleriyle doğrudan veya dolaylı bir ekolojik iliş- ki içerisindedir. Bu ilişkiler serbest yaşamdan, karşılık- lı mutlak bağımlılığa kadar çeşitli şekillerde kendini gös- terir. Komünitede farklı türler arasında değişik şekiller- de etkileşimler olabilir. Simbiyoz terimi, Yunancada sym ( birlikte ) ve bios ( yaşam ) kelimelerinin birleştirilmesin- den oluşmuş olup, kısaca birlikte ya da ortak yaşam an- lamında kullanılır.

Simbiyoz kavramı, aynı türden canlıların ara- sındaki ilişkiler için değil, farklı türe ait canlılar arasındaki ilişkiler için kullanılır.

UYARI

Simbiyotik ilişkiler, canlıların birbirlerinden fayda- lanması ya da zarar görmesi durumuna göre genel ola- rak üçe ayrılır.

1. Kommensalizm ( 0 / + ) 2. Mutualizm ( + / + ) 3. Parazitizm ( + / - )

1. Kommensalizm

Birlikte yaşayan iki türden, birinin diğerinden barın- ma, besin bulma veya sığınma yönünden faydalanması, diğerinin ise fayda ya da zarar görmemesi durumudur.

Fayda sağlayan tür, konağının vücudunun içinde veya dışında bulunabilir.

❇ Süngerlerin boşaltım açıklıklarında, süngere doğru- dan yararı veya zararı olmayan zengin bir mikroor- ganizma grubu bulunur.

❇ Vantuzlu bir balık, köpek balıkları veya kılıç balıkla- rına tutunur. Vantuslu balık, köpek balığı tarafından kendi beslenme alanına taşınır, ayrıca köpek balık- larından arta kalan besinlerden faydalanır. Köpek balığı bu ilişkiden etkilenmez.

Şekil 11.2.5: Şekilde kommensalizm örneği olan köpekba- lığı ile vantuzlu balık görülmektedir.

❇ Bazı bitkiler,  farklı bitkileri sadece tutunma yüzeyi olarak kullanırlar ve onlara zarar vermeden konum ve destek sağlamak için üzerlerinde büyür ve geli- şirler. Böyle bitkilere epifit bitki adı verilir.  

Şekil 11.2.6: Şekilde epifit bir bitki örneği görülmektedir.

Monokotil otsu bir bitki, çok yıllık dikotil bir ağaç gövdesinin yüzeyinde büyümektedir.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(10)

❇ Deniz hıyarının, sindirim borusunun arkasına tutu- nan küçük bir balık, büyük balıkların saldırılarından korunmuş olur.

Şekil 11.2.7: Şekilde deniz hıyarı görülmektedir.

2. Mutualizm

Ortak yaşayan türlerin birbirlerinden karşılıklı ola- rak faydalanmalarına dayanan bir yaşam şeklidir. Bu canlılar birbirlerinden ayrıldıklarında, olumsuz etkilenir- ler, gelişimleri yavaşlar hatta yaşayamazlar. Bu durum sıkı mutualizm olarak bilinir.

❇ Likenler, mantarlar ile alglerin birleşerek morfolojik ve fizyolojik bir bütün halinde meydana getirdikleri mutualist birliklerdir. Mantar, hifleri ile likenin ihtiya- cı olan su ve minerallerin çevreden kazanılmasını sağlar ve böylece liken birliğindeki ortağı olan algin fotosentezde kullandığı hammaddeleri elde eder.

Alg hücreleri ise mantara, kloroplastlarında sen- tezlediği organik besinleri ve oksijeni sağlar.

Likenler, kayaçların aşındırılmasını, toprağın oluşmasını sağlar. Yeni bir habitatın oluşumu- nun temelini likenler oluşturur. Taksonomistler, yaklaşık 10 bin farklı liken türünü tanımlamışlar- dır.

UYARI

Şekil 11.2.8: Şekilde, alg ve mantar türünün oluşturduğu liken görülmektedir.

❇ Geviş getiren otçulların midesinde, geviş getirme- yen otçulların körbağırsaklarında barınan mikroor- ganizmalar, otçul hayvanların beslenmeyle alınan selülozu sindirmelerini sağlar.

❇ Bazı bitkiler, topraktan su ve minerallerin emilme- si sırasında ortak yaşadıkları mantarlarla iş birliği yapar. Bitki kökleri ile mantar hifleri arasında kuru- lan mutualist birliğe mikoriza denir. Mikorizalarda mantar bitkiye su ve mineral sağlarken bitki, man- tara organik besin sunar.

Şekil 11.2.9: Şekilde, bir mikoriza örneği görülmektedir.

❇ Bezelye, fasulye, yer fıstığı, yonca gibi bitkiler ile toprakta bulunan, atmosferdeki serbest azotu bağ- layan azot bağlayıcı bakteriler (rhizobium bakterile- ri ) arasında da mutualizm görülür. Bitki köklerinde Rhizobium bakterilerinin bulunduğu yumrulara no- dül adı verilir. Bu mutualist ilişkide rizobiyum bakte- rileri N 2 gazını NO 3 e çevirir ve bitkinin kullanımına sunar. Bitki ise rizobiyuma hem habitat oluşturur hem de organik besin sunar.

Şekil 11.2.10: Şekilde, baklagil örneği olan yonca bitkisinin köklerindeki nodül görülmektedir. Kanserleşme sonucunda oluşan nodüller, rizobiyum bakterilerinin doğal habitatını oluşturur.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(11)

9 4. B

❇ Deniz anemonu, radyal simetriye sahip bir çiçeğe benzer. Felç edici etkisi olan, aktinoporinler olarak adlandırılan toksik bir madde üretir. Palyaço balık- larının aktinoporinlere karşı bağışıklıkları bulunur, bu da onlara anemonun dokunaçları arasında ge- çiş yapmalarını sağlar. Palyaço balıkarı, deniz ane- monlarının arasında, daha büyük balıklara karşı korunma sağlar ve yiyecek elde ederler. Bu ilişkinin anemona olan faydası ise anemonun parazitlerini ve ona zarar veren diğer organizmaları palyaço ba- lıklarının ortadan kaldırmasıdır.

Şekil 11.2.11: Şekilde deniz anemonu ve palyaço balıkları görülmektedir.

❇ Karıncalarla yaprak bitleri arasında mutualist ilişki bulunmaktadır. Bu ilişkide karıncalar yaprak bitleri- ni avcılarından korurken, yaprak bitleri de ürettikleri şekerli salgılarını karıncalara sunar. Yaprak bitleri bitkiden emdiği besleyici sıvıların bir kısmını, anüs- lerinden bol sulu bir sıvı olarak çıkarır. Bu besin içeren damlaları karıncalar içer. Karıncalar, yaprak bitlerini etçil böceklerden korudukları gibi aynı za- manda bir çoban gibi yaprak biti sürüsünü, bitkinin en verimli kısımlarına yönlendirir.

Şekil 11.2.12: Şekilde, karınca ile yaprak bitleri arasındaki mutualist ilişki görülmektedir.

ÖRNEK 4

Alg ve mantarların oluşturduğu liken yaşama birliği, şe- mada gösterilmiştir.

Alg

Mantar

1 2 3 4

Canlılar arasındaki numaralandırılmış molekül alış- verişleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi doğrudur?

CO 2 H 2 O Besin O 2

A) 4 2 3 1

B) 3 4 1 2

C) 1 2 3 4

D) 4 1 3 2

E) 2 3 1 4

Bazı mutualizm ilişkilerinde birlikte yaşayan tür- ler, ayrıldıklarında etkilenmeden yaşamlarına devam edebilirler. Yani hayatlarına devam ede- bilmek için birlikte bulunmaları zorunlu değildir.

Bu duruma isteğe bağlı mutualizm, gevşek mutu- alizm ya da protokooperasyon adı verilir.

Sığır balıkçıl (Bubulcus ibis) denilen bir kuş türü Afrika’da, zebralar, antiloplar, ve bufaloları takip eder. Bu canlıların vücudundaki parazitleri yer.

Bu ilişkide balıkçık besin bulurken, otçul memeli parazitlerinden arınır.

Şekil 11.2.13: Şekilde, sığır balıkçılının otçul memelinin kulak kıvrımlarındaki, göz kapaklarının çevrelerindeki veya deri kıvrımlarındaki dış parazitlerle beslenmekte ol- duğu görülmektedir.

FEN LİSELERİNE YÖNELİK

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(12)

Karıncalar, akasya ağacının büyümesini ve da- yanıklılığını sınırlayan bitki parazitlerinin çoğal- masını engeller. Ayrıca karıncalar, akasya et- rafındaki diğer bitkileri de yiyerek su, güneş ve besin gibi kaynaklar için olası rekabetçi ilişkileri ortadan kaldırırlar. Akasya dikenlerinin iç boşluk- ları ise karıncalar için uygun yuva oluşturur.

Şekil 11.2.14: Şekilde, karınca ile akasya arasındaki mu- tualist ilişki görülmektedir.

3. Parazitizm

❇ Birlikte yaşayan iki canlıdan, birinin diğerinden fay- dalanması, ancak üzerinden faydalanılan canlının bu ilişkiden zarar görmesi durumudur. Faydalanan canlıya parazit ( asalak ), parazitin üzerinden geçin- diği, zarar gören canlıya ise konak veya konakçı canlı adı verilir. Parazitler, vücudunun içinde veya dışında yaşadığı konağın besinlerine ortak olarak, konağa zarar verir.

Hayvan parazitlerinden dış parazitlerin konağı algılayan duyu organları ( veya reseptörleri ), tu- tunma özellikleri iyi gelişmiştir. Bu canlılar hızlı ürerler, ancak sindirim enzimi üretmedikleri için konaklarına bağımlı yaşarlar

UYARI

Parazitler, bir hücreli parazitler, bitkisel parazitler ve hayvansal parazitler olmak üzere üç grupta incele- nebilir.

A) Bir Hücreli Parazitler

İnsanda menenjit, tifo, zatürre, tüberküloz, kolera gibi hastalıkların etkeni olan bakteriler, protista aleminin kök ayaklılar grubuna giren ve bağırsak enfeksiyonuna sebep olan amip veya aynı alemin kamçılılar grubunda incelenen ve uyku hastalığına sebep olan Trypanosoma ve yine protista aleminin sporlular grubunda incelenen ve sıtma hastalığına neden olan Plazmodyum bir hücre- li parazit örnekleridir.

Mikrotübül

Mitokondri

Çekirdek Endoplazmik Retikulum Golgi

Şekil 11.2.15 : Şekilde insanda sıtma hastalığına sebep olan Plazmodyum görülmektedir.

B) Bitki Parazitleri

Bitkilerin üzerinde yaşayan ve konağının iletim de- metlerine uzanan emeçleri aracılığıyla konağından fay- dalanan ve konaklarına zarar veren bitkilerdir.

Bazı bitkilerin, asalak olduğu başka bir bitkinin besin ve su taşıyan iletim demetlerine kadar uzanarak su veya besin almasını sağlayan uzantılara emeç denir

TANIM

Bitkisel parazitler, yarı parazit ve tam parazit bitki- ler olmak üzere ikiye ayrılır.

• Yarı parazit bitkiler

Genellikle çam ağaçları veya meyve ağaçları üze- rinde yaşarlar. Yeşil yapraklı bitkilerdir. Fotosentez ya- parak organik besinlerini üretebilirler. Kökleri olmadığı için, topraktan alması gereken su ve mineralleri, üzerin- de yaşadığı odun borularına uzanan emeçleri sayesin- de konağından karşılar. Yarı parazitlerin en bilinen ör- neği ökse otudur.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(13)

11 Şekil 11.2.16 : Şekilde ökse otu görülmektedir.

• Tam Parazit Bitkiler

Bu bitkiler, konaklarından su ve mineral almak- la kalmazlar aynı zamanda organik besinlerin taşındığı soymuk borularından organik besinlerini de elde ederler.

Tam parazit bitkiler evrimsel gelişimlerinin bir dönemin- de fotosentez yapma yeteneklerini kaybetmişlerdir. Cin saçı, küsküt otu, canavar otu veya hint piposu gibi bitki- ler tam parazit bitki örnekleridir.

Şekil 11.2.17 : Şekilde canavar otu görülmektedir.

Yarı parazit ve tam parazit bitkiler çiçekli bitkiler grubuna ait bitkilerdir. Bu bitkiler tohumla ürer.

Tohumlarını çevreleyen meyvelerini besin ola- rak tüketen kuşlar aracılığıyla, tohumları ekosis- temlere yayılır.

UYARI

C) Hayvansal Parazitler

Parazitlerin bir kısmı, insan veya bazı hayvanların vücutlarında sürekli asalak olarak yaşadıkları gibi, bir kısmı hayatlarının belirli bir bölümünü hayvan türlerinde, diğer bir bölümünü ise insan vücudunda geçirirler. Para- zitler gelişmeleri sırasında fizyolojik ve morfolojik değiş- meler geçirerek olgunlaşırlar. Parazitin gelişmesi için bir konağa ihtiyacı vardır. Gelişmeleri sırasında bazen bir, bazen de birden fazla konak kullanırlar.

Hayvansal parazitler konaklarının vücutlarında bu- lundukları yere göre iç ( endoparazit ) ve dış ( ektopara- zit ) olmak üzere iki gruba ayrılır.

• Dış Parazitler

Parazitlerin, konağın dış yüzeyinde veya deri altın- da bulunmasına dış parazitlik denir. Bit, pire, kene, tah- takurusu, uyuz gibi eklembacaklılar dış parazit canlıla- ra örnektir.

Şekil 11.2.18 : Şekilde bir bitin mikroskobik görüntüsü gö- rülmektedir.

• İç Parazitler

İç parazit canlılar, konağının sindirim yolları, idrar yolları, safra yolları gibi boşluklarda, karaciğer, akciğer gibi organlarda veya kanda yaşar.

Şekil 11.2.19 : Şekilde tenyanın mikroskobik görüntüsü gö- rülmektedir.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(14)

Parazitin insana bulaşması doğrudan veya dolay- lı yollardan olur. Parazit, insan vücuduna farklı yollarla bulaşabilir. Bağırsak parazitleri, ağız yoluyla vücuda gi- rer. Solunum yollarıyla veya idrar yollarıyla bulaşan pa- razitler de vardır.

Bazı parazitlerin konak organizma üzerinde zehirli ve alerjik etkileri olmasına karşılık, bazı parazitler ise ya- şadıkları organizmada besin kaybı, kansızlık, iltihap vb.

gibi önemli durumlara sebep olabilirler.

İç parazitlerin duyu, hareket ve sindirim organ- ları evrimsel süreçte ya hiç kazanılmamış ya da körelmiştir. Sindirim enzimleri de üretemeyen bu canlılar hermafrodittirler.

UYARI

Dış parazitlerin hareket ve duyu organları ayrı- ca, sindirim sistemi ve sindirim enzimleri geliş- miştir. Dış parazitler ayır eşeylidir.

UYARI

Farklı türlere ait iki organizma arasında görülen ve bunların birini etkilemediği halde, diğerinin gelişmesinin durmasına ya da yok olmasına yol açan ilişkiye Ammensalizm denir. Bazı bitkiler, çevrelerinde bitkilerin büyümesini engelleyen, bazen de onları yok eden maddeler salgılar. Bu duruma, kök çevresinde bitki gelişimini önleyen kimyasal salgılayan ceviz ağaçları örnek gösteri- lebilir.

FEN LİSELERİNE YÖNELİK

ÖRNEK 5

Simbiyotik yaşam şekillerinden bazıları aşağıda veril- miştir.

I. Mutualizm II. Kommensalizm III. Parazitizm

Verilen yaşam şekillerinden hangilerinde, etkileşen türlerin birindeki değişim, diğerinin hayatta kalma ve üremesini olumlu ya da olumsuz etkiler?

A) Yalnız I B) Yalnız III C) I ve II D) I ve III E) I, II ve III

Komünitelerde Süksesyon

Komünitelerde bulunan canlı türleri, zamana bağlı olarak değişim gösterebilir. Toprak kay- ması, sel, yangın gibi etmenlerle komünitedeki bazı türler ortadan kalkabilir, baskın türler deği- şebilir, kilit taşı türler etkilenebilir. Bu ve benzeri durumların etkisiyle komünitedeki türlerin aşa- malı olarak değişerek birbirlerinin yerini alması olayına süksesyon ( ardıllık ) denir. Süksesyon dilimize yer alım olarak çevrilmektedir.

TANIM

Bir komünitede biyokütlesi veya etkinliği en fazla olan türe baskın tür denir. Ekosistemlerin sürek- liliği açısından önemli etkilere sahip olan türlere kilit taşı tür denilmektedir.

UYARI

Süksesyon, birincil ve ikincil süksesyon olmak üze- re iki durumda gerçekleşebilmektedir.

Birincil Süksesyon

Üzerinde canlı bulunmayan bir ortama ilk defa canlıların yerleşmeye başlamasıyla gerçekleşir. Birincil süksesyonun başlangıcındaki koşullar canlı gelişimine elverişsizdir.

Toprak kaymasıyla kayaların yüzeye çıkması, ya- nardağ patlamaları, buzulların geri çekilmesi, volkanik patlamalardaki lav akıntısı sonucunda canlı yerleşimi için yeni alanlar açılabilir. Bu alanlara genellikle ilk ola- rak ototrof bakteriler ve likenler yerleşir.

Habitat koşulları olağanüstü derecede değişme- dikçe dengeli ve kararlılığa erişmiş bir komünite oluşur. Buna klimaks denir. Birincil süksesyon sonucunda klimaks komünite oluşur.

TANIM

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(15)

13 Birincil süksesyonda başlangıçtaki çevre şartları canlı yaşamı için elverişsiz olduğu için, klimaks komü- nitenin oluşması yüzlerce ve çoğunlukla binlerce yıl sü- rebilir.

2015 Ocak ayında Avustralya’nın doğusundaki ada- lar civarında, okyanus altında gerçekleşen volkanik patla- ma sonrası yeni bir ada oluşmaya başlar. Yaklaşık bir ay süren volkanit patlama sonucunda ortaya çıkan bu ada, komşu adalara zarar verdi. Öyle ki patlama kaynaklı asit yağmurları iki adanın da bitki örtüsünü yok etti. Komşu adalarda hayat neredeyse yok olurken, oluşan yeni ada, oluşabilecek yeni bir komünitenin biyotopunu ortaya çı- kardı.

Büyük bir olasılıkla bitki örtüsü yok olan eski adalar- da, gerçekleşecek olan ikincil süksesyon birkaç yüzyıl içerisinde tamamlanabilecektir. Oluşan yeni volkanik ada- ya rüzgarların, böceklerin ve en çokta kuşların taşıyaca- ğı likenler, sporlar, endosporlar veya tohumlar aracılığıy- la oluşabilecek olan birincil süksesyonun tamamlanması, binlerce yıl sürebilecektir.

Şeklin en solunda yen bir yaşama alanının (biyoto- pun) oluşumu, sağa doğru sırayla liken dönemi, otsu bitki- ler dönemi, çalı dönemi ve en son yükselti ve iklime bağ- lı olarak çam veya meşe ormanlarının yer alımı gerçek- leşmektedir.

İkincil Süksesyon

İkincil süksesyon, daha önce üzerinde bir komüni- tenin bulunduğu ancak aşırı otlatma, kesim, yangın gi- bi nedenlerle, bitki örtüsü tahrip olan habibatlarda ger- çekleşir. Bu süksesyon doğada daha yaygındır ve eko- sistemin kısmi veya önemli oranda zarar görmesinden kaynaklanır. İkincil süksesyonda toprak yapısı bozulma- mıştır.

Örneğin, yangından önce meşe orman alanı bir alanın baskın türü, meşe ağaçlarıdır. Yükseklikleri ge- niş yaprakları güneş enerjisini hasat etmelerine yardım- cı olurken, aynı zamanda toprağı ve diğer alçakta olan türleri gölgede bırakır. Ancak yangından sonra durum değişir.

Oluşan ilk bitkiler genellikle bir yıl yaşayan bitkiler- dir ve ardından birkaç yıl içinde hızlıca büyüyen ve yayı- lan diğer bitkiler gelişir. Yıllar geçtikçe, en azından kıs- men otların ve diğer türlerin büyümesinin neden olduğu çevredeki değişikliklerden dolayı çalılar, ardından çam ve sonunda meşe ağaçları ortaya çıkar. Sonunda meşe ağaçlarının baskın hale gelmesiyle, ortam yangın önce- si durumuna geri dönerek yoğun bir gölgelik oluşur. Bu süksesyonun tamamlanması yüzlerce yıl sürer.

Şekil 11.2.20 : Şekilde, birincil süksesyondaki değişim görülmektedir. Zamanın, soldan sağa doğru ilerlediği düşünülerek şekil hazırlanmıştır.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(16)

Birincil süksesyonda, öncü türlerden sonra, liken, yosun, funda, çalı ve ağaç evreleri sıralı bir deği- şim gösterir.

- Liken evresinde; kaya, kum, çakıl gibi ortam- larda gelişen likenler, ortamda toprak oluşumuna yol açarlar.

- Yosun evresinde; Yosunlar baskın hale geç- meye başlar. Yosunlar, ortamı nemlendirir. Bu evrede, omurgasızlar yerleşir. Ölü organizmala- rın saprofit etkinliği ile ayrıştırılmasıyla toprak ka- litesi artar.

- Ot evresinde; Ortama yerleşen otsu bitkiler, yosunlardan sonra baskın hale geçer. Hayvan çeşitliliği artmaya başlar.

- Funda-Çalı evresinde; Funda, yaban mersini, çalı, böğürtlen gibi bitkilerin baskın hale geçtiği evredir. Hayvanlar aracılığıyla çok yıllık bitkilerin tohumları taşınır.

- Ağaç evresinde; Çok yıllık bitkiler baskın hale geçer. Bu evrede klimaks komünitesi oluşmaya başlar.

FEN LİSELERİNE YÖNELİK TARTIŞMA SORUSU 1

Meksika körfezine, günümüzden yaklaşık 65 milyon yıl önce düşen devasa bir göktaşı (uzunluğu 20 km, derin- liği ve genişliği yaklaşık 5 km imiş), o dönem biyotasını oluşturan canlıların yaklaşık %90'ını yok etmiş. Hayatta kalan türler, bir iki milyon yıl içerisinde biyosferin her böl- gesinde yeni yaşam formlarını oluşturmuş.

Bu kitlesel yok oluştan sonra yaşam formlarının ye- niden habitatları doldurması size göre, birincil mi yoksa ikincil mi süksesyon örneğidir?

Şekil 11.2.21: Şekilde, ikincil süksesyondaki değişim görülmektedir. Zamanın, soldan sağa doğru ilerlediği düşünülerek şekil hazırlanmıştır.

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

(17)

1. A 2. B 3. A 15 4. B 5. D 6. E

1. Bir komünitede yaşayan tüm canlılarda aşağı- daki özelliklerden hangisinin ortak olduğu ke- sindir?

A) ATP üretme ve tüketme B) Gamet oluşturma

C) Hücre dışı sindirim yapma D) Eşeysiz üreme

E) Holozoik beslenme

2. Bir komünitede yaşayan canlı türü sayısı ile vü- cut büyüklüğü arasındaki ilişkinin grafiği aşağı- dakilerden hangisinde gösterilmiştir?

Tür sayısı Tür sayısı

Tür sayısı Tür sayısı

Tür sayısı

A) B)

E)

D) Vücut

büyüklüğü Vücut

büyüklüğü

Vücut

büyüklüğü Vücut

büyüklüğü

Vücut büyüklüğü C)

3. İki farklı komünitenin ortak yaşam alanı şekilde ta- ralı olarak gösterilmiştir.

B komünitesi (Yeşilırmak) A komünitesi (Karadeniz)

Şekildeki taralı alan ile ilgili;

I. Ekoton bölgesidir.

II. Sadece su ekosistemlerinde görülür.

III. Bu alandaki canlı sayısının az, canlı çeşidinin çok olması beklenir.

ifade edilenlerden hangileri doğru değildir?

A) Yalnız II B) I ve II C) II ve III D) I ve III E) I, II ve III

4. Ekolojik birimlerin bazıları aşağıda verilmiştir.

I. Komünite II. Ekosistem III. Popülasyon

Verilen birimlerin, ekolojik kapsam bakımından çoktan aza doğru sıralanması aşağıdakilerden hangisinde verilmiştir?

A) I = III > II B) II > I > III C) I > II > III D) I = II > III E) III > II > I 5. İki farklı ekosistemin kesiştikleri X bölgesi şekilde

gösterilmiştir.

Çayır ekosistemi

Orman ekosistemi

X bölgesi X bölgesiyle ilgili,

I. Canlıların yerleşimini yalnız biyotik faktörler belirler.

II. Farklı beslenme şekillerine sahip canlılar bulu- nur.

III. Sadece bir türün habitatıdır.

ifadelerinden hangileri yanlıştır?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) II ve III

6. Bir göl ekosistemindeki komüniteye ait üç farklı canlı türünün, sıcaklığa bağlı birey sayısındaki de- ğişimi grafikte gösterilmiştir.

Sıcaklık(°C) X

Z Y Birey sayısı

Grafiğe göre;

I. Sıcaklığa toleransı en fazla olan canlı türü Y’dir.

II. Üç canlının yaşayabildiği ortak bir sıcaklık de- ğeri yoktur.

III. X canlı türünün sıcaklık değişimlerine hoşgörü- sü en azdır.

ifadelerinden hangileri doğrudur?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve II E) I ve III

EĞ İTİ ME AYDINLATAN

DESTEK

Referanslar

Benzer Belgeler

Köpek dişleri iyi gelişmiştir ve ayrıca en önemli özellikleri de çenelerinin çok.

Rastgele cinsel ilişkide bulunma ve sadakatsizlik ve dış görünüşe ilişkin kötüleme stratejilerine erkekle- rin verdikleri tepkilerin planladıkları ilişkinin uzun sü- reli ya

Ünlü (2001), Harran Ova- sı’nda Dikenlikurt’un ışık ve feromon tuzaklarında biri eylül ayında, diğeri ekim ayı içinde olmak üzere iki tepe noktası

Günümüzde sanayi ve ticaretin gelişmesiyle birlikte tüketicilerin yaşadığı sorunlar da artmıştır.. Ülkemizde bu sorunları gidermek için 4077 sayılı

Also, physical properties such as dimensions, geometric mean diameter, sphericity, 1000 seeds mass, bulk and seed density, terminal velocity, projected area and porosity were

Bu nedenle bu araştırma Alaşehir’de Yuvarlak çekirdeksiz (Vitis vinifera L.) üzüm çeşidinde yapraktan farklı dozlarda KNO 3 uygulamalarının verim ve bazı kalite

türüne ait üç kışlık kolza çeşidi (Capitol, Eurol ve Bristol) kullanılmış ve 6 farklı ekim zamanı (20 Eylül, 30 Eylül, 10 Ekim, 20 Ekim, 30 Ekim, 10

Bununla birlikte aynı yıllarda uygulanan sulama suyu miktarları, ölçülen bitki su tüketimi ve tahmin yöntemleriyle hesaplanan kıyas ya da potansiyel bitki su tüketimi