• Sonuç bulunamadı

Zekeriya Sertel, Nazım'a bakıyor:Nazım Hikmet'in son yılları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Zekeriya Sertel, Nazım'a bakıyor:Nazım Hikmet'in son yılları"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

______ Zekeriya Sert el, Nâzım’a bakıyor______

Nâzım Hikmet in Son Yılları

Zekeriya Sertel'in Nâzım’la

ilgili anıları ilk kez yıllar önce

yayımlanmış ve geniş bir

tartışmanın konusu olmuştu.

Kitap yeniden okur önünde.

BEHZAT AY

N

âzım’ın bütün yapıtlarını edinip

okuduğum gibi, kendisiyle ilgili kitapları da alıp okurum. Son günlerde de Zekeriya Sertel’in yazıp, kızı Yıldız Sertel’in yayıma hazırladığı büyük boy, 233 sayfalık “Nâzım Hik- met’in Son Yılları”m alıp, iki günümü vererek okudum.

Nâzım’a Türkiye’de ne denli çile çektirildiyse, Rusya’da da o denli çile çektirilmiş... Stalin sansürü, Nâzım’ı da sansür etmiş. Ayrıca peşine gizli gü­ venlik örgütünden insanlar takılmış. Nâzım böylelerine “Benim pasapor­ tum” dermiş.

Nâzım gibi büyük bir şairin Türkiye­ li olması övünç kaynağımızdır. O, Dünya Barış Konseyi üyesidir. Bu ör­ gütün bir toplantısında onu görmeye gider Sertel. Nâzım, Ilya Ehrenburg,

Pablo Neruda, George Amado ile

oturmaktadır. Sertel’i görünce sarmaş dolaş olurlar. Sonra Nâzım yanındaki­ lere Zekeriya Sertel’i tanıtır. O zaman dünyaca ünlü büyük ozan Neruda, Sertel’e şöyle söyler: “Biz bu adamın anında şair bile sayılmayız.” Bu söz arşısında nasıl övünç duyulmaz....

Nâzım, yurtdışındayken birçok et­ kinlikte bulunur. Sözgelimi, Bulgar hü­ kümeti, Türkler’in göçünü durdurmak için Nâzım’f çağırır. Nâzım, Bulgar- lar’a şu öğütlerde bulunur: 1) Türk­ ler’in dillerine, dinlerine saygılı olun, 2) Onlar için Türkçe ders veren okul­ lar açın, 3) Bu okullar için öğretmen okullarında öğretmen yetiştirin, 4) On­ lar için Türkçe gazete, dergi, kitap ya­ yımlayın, 5) Radyoda Türkçe yayınlara önem verin...

Nâzım, Çin’e çağrılıdır. Çin’de yürek bunalımı (kalp krizi) geçirir. Çin’den hemen Moskova’ya gönderilir. Krem­ lin Hastanesi’ne yatırılır. Kendisine ba­ kan doktor Galina, Nâzım’a aşık olur. Ve birlikte yaşamaya başlarlar.

Nâzım, birçok ülkeye geziye gider. Ama oralarda o, yurduna, oğlu Me- met’e, eşi Münevver’e olan özlemiyle yanmaktadır. “Gurbet zor zanaat” diye söylenir, sık sık... Sanki bir yanardağ­ dır. Münevverde mektuplaşmalarına izin verilince, her gün Münevver’e mektup yazar. Ama yine doyumsuzdur. Münevver’in sesini duy­

mak ister. Ama buna Kadıköy postanesi izin vermez. Engeller. Acı içinde kıvranır şairi­ miz... Bütün bunlar yet­ miyormuş gibi, Nâzım’ı Rusya’da siyasaya sok­ mazlar. Bu yüzden düş kırıklıklarına uğrar. Ay­ rıca evinde bile izlenir... Hem de, bir zamanlar Sovyetler’deki sınıf ar­ kadaşı tarafından. Yalan yanlış haberlerle siyasa­ dan yalıtılır... Bu duru­ mu izleyen, yalan yanlış haberlerle siyasadan uzaklaştırıldığını da öğ­ renen Nâzım, “Ne b ü ­ yük eşeklik etmişiz de buraya gelmişiz” diye söylenir. Küba önderi

Fidel Castro’ya hayrandır. “Keşke

^ onun gibi olsaydım, onun gibi yapsay­ dım” der yanındakilere, dostlarına...

Nâzım, 58 yaşındayken 28 yaşındaki

Vera'ya aşık olur. Keşke olmasaydı.

“Bu kadın seni ö ldü rü r” öğüdünde bulunurlar. Ama o, oralı olmaz. En so­ nunda evlenir. Yakınları bu evlilikten hoşnut olmazlar. Nitekim çok geçme­ den Vera, sık sık izinsiz çekip çekip gi­ der. Kıskançlık Nâzındın içini yer. Bir şiirinde şöyle yazmaktadır:

“Yarmışım göğsümü

yüreğimi yiyoruz bir dişiyle beraber.

Mektup yaz, telefon et, telgraf çek geliyorum, geliyorum, geliyorum de. Ölüm, uslandır beni.”

Vera, Nâzım’m oğluyla ilgilenmesine bile izin vermez. Nâzım, içkiye, sigara­ ya başlar. Kurtuluşu gezilerde arar. Sık sık evinden kaçıp, diyar diyar gezer. Vera’dan soğur... Ama, yaşlı şair umar­ sızdır, yine döner gittiği yerlerden. “Ben artık yaşamamalıyım, bu hayat yaşamaya değmez” diye dert yanar ya­ kın dostlarına. Sürekli ölümden söz eder. Şöyle yazar bir başka şiirinde:

“Geliyor sıram

ansızın atlayacağım boşluğa

ne çürüyen etimden haberim olacak ne gözlerimin çukurunda dolaşan böcekten.

Durup dinlenmeden ölümü düşünü­ yorum

sıram yakın demek.”

Kitabın son bölümlerini okuyunca Nâzım’a Vera’nm yaptığı işkenceyi iyi anlıyoruz. Vera sanki bir Amazon...

Bir de sovyetlerdeki kimilerinden çekmiş Nâzım. Sözgelimi, İsvestiya Gazetesi, Kruşcef’damadı Acubek’in yönetimindedir. NâzımTn gazeteye gönderdiği bir yazısının başka bir yer­ de yayım landığını gören A cubek, “Akibetin elim izde” diye tehditler savurur. Nâzım’m yanıtı şöyle olur: “Siz beni öldürseniz de, ben Nâzım Hikmet olarak yaşarım, ama yirmi dört saat sonra sen yok olabilirsin ve bir daha adını anan olm az!” Nitekim, Nâzım’ın söylediği olur. Kruşcef ik­ tidardan düşünce, Acubek’i bir daha anan bile olmaz...

Zekeriya Sertel şöyle yazıyor: “Bir­ birine karışmış olaylar içinde Nâzım’a son günler zehir olmuştu. Bir an önce ölmek istiyordu. Artık bezmişti hayat­ tan. Son sevgisinden beklediğini ala­ mamıştır. Üzgün ve mutsuzdur. Gün gün ölümü beklemektedir.” ■

Nâzım Hikmet’in Son Yılları/ Mil­

liyet Yayınlan/ Eylül 1996

Zekeriya Sertel

S A Y F A 9

Referanslar

Benzer Belgeler

Nine apansızın ölüp varı yo ğu ka­ panım elinde kalınca baskısız kalan Sadi, K avuklu H am dinin orta oyun­ larında, Şevkinin tiyatrosunda aktör lüğe

A number of independent practice tasks can be suggested for the client following the first consultation, for example, collection of stuttering severity scores during everyday talking

BEN DE FOTOĞRAFINI ÇEKİYORUM — Sami Güner’e göre Yunus Emre’den Tlırgut Uyar’a şairler, insanın ve doğanın şiirini yazıyor, kendisi de fotoğrafını

birlerini pencereden, kapıdan göre göre birbirlerine gönül verdikten son ra mektuplaşmağa girişmiş, bundan bir müddet sonra daha ötelere gittik leri halde

Tablo 8: "Türk iĢletmeleri yabancı sözcük içeren marka adını dıĢ pazara açılırken tercih etmemelidir." Fikrine Katılma Düzeyi Türk işletmeleri yabancı sözcük içeren

Kassing ve Avtgis [11], içsel kontrol odağına sahip çalışanların orta derece ya da dışsal kontrol odağına sahip çalışanlardan daha fazla açık muhalefet

İnsanlığın başlangıcından bugüne değişime uğrayan doğada görülen farklılıklar, değişen toplumsal değerler ve doğa insan ilişkisi ve sanat- sal

Sabık serasker ve Tophanei âmire müşiri Ali Saip paşanın hafidi ve Sa­ di paşanın ikinci oğlu Osman bey, etrafa bambaşkalık, yepyenilik olsun diye