• Sonuç bulunamadı

Ölümünün yıldönümü münasebetile:Tevfik Fikret'in ahlak felsefesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ölümünün yıldönümü münasebetile:Tevfik Fikret'in ahlak felsefesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET

¡

9

* % 3

Ölümünün yıldönümü münasebetile

Tevfik Fikret’in

ahlâk felsefesi

Y azan: Prof.

]

Z iy a e d d in F ah ri F m d th o ğiu

F ik ri h a y a t henüz m u ayyen b ir serpiliş derecesine yüksel - m em iş h alk lard a, k ü ltü r faaliy etin in m uhtelif d a lla rı a r a ­

sında ted ah ü llerin , b e rab erlik lerin g ö rü l­ düğü m alûm dur. B ir iktisad ta b irin in y a rd ım ı ile diyebiliriz k i bu gibi cem i­ y e tle rd e henüz fik rî b ir iş bölüm ü m ev ­ c u t değildir: S airler, şair o ld u k ları k ad ar feylesof veya siyasî, m ü te fe k k irle r m ü te­ fe k k ir o ld u k ları k ad ar şa ir ve s a n a tk â r ­ d ırla r. B ir de cem iyetlerin b ü y ü k çapta istih aleler g eçird ik leri b ir an d a bu gibi âlem şüm ul ve ü n iv ersel tip le re çok ra s tla n ır. M eselâ fizikteki re n k n a z a ri- yesi ile de alâkası b u lu n an şair G oethe- nin aynı zam anda K a n t'ın tecrü b e m ef-

h u m 'ü e ve ah lâ k felsefesile m eşgul ol­ m ası b u nevidendir, 'Bizde 1875 - 1900 devresinde N am ık K em al, 1890 _ 1915 a ra s ın d a da T evfik F ik re t bu tip şahsi­ y e tle r ara sın a sokulabilir.

G erçek ten F ik re t, 1908 in k ılâb ın d an b ira z önceki ve b iraz so n rak i ta rih le r ara sın d a kendisini gösterm iş üniversel b ir şah siy ettir. B ü tü n İçtim aî m üesse- selerim izin değişm e ihtiyacını onun m ıs­ ra la rın d a okum aktayız. E debi m üesse. senin yenileşm esi, İçtim aî m eselelerin şiire girm esi F ik re tle başlam ış, y ah u t evvelce başlam ış olan b u h a l onunla serp ilm iştir’ B u cihet ne k a d a r doğru ise k a d ın m eselesinin, h a k ik i «kanun fikri» nin, serbest te fe k k ü rü n de onun m anzum elerinde okunduğu o n isb ette d o ğrudur. B u son n o k tay a b ilh assa d ik ­ k a ti çekm ek isterim : G a rp ta k i ü m a n iz - m in gayesini, A v ru p am n ru h u n u teşkil eden serbest tefek k ü r, bizde F ik re tle p ek ziyade gelişm iştir. H a tta b u sırada u lu ­ orta herkesin b ahsettiği T ü rk üm an iz. m in i onunla b aşlatm ak hiç çie yanlış ol­ maz. F ik re ti b u b akım dan yagâne a n ­ la y a n büyük b ir T ü rk I m ü tefek k irin i d in liy d im : «F ikret, rönesânsım ızı ik m a l- eden, bize A v ru p a m edeniyetinin v ere­ ceği h a y a t telekkisini pürüzsüz, saf, n e -

cih b ir su re tte gösteren b ir m üceddidi- nizdir. O nun bizdeki d iğ er rön esan scı- a rd an ziyade insancı ve insaniyatçı o l- nası da bu h a re k e tte gayet sam im i bir m a n a m alik olduğunu gösterir. F ik re t, üm m et ru h u n a ve m edeniyetine son ve cat’î d a rb e y i v u ran büyük b ir m ü ced - lid d ir. O, edebiyatım ızı asrileştirerek , in san ileştirerek h akikî ro lü n ü hak k ile ifa etm iş b ir dâhim izdir.» Y azık ki sık sık fiik retten bahsetm ekliğim ize rağm en onu h erh an g i b ir bakım dan d e rin le ştire re k ta h lil eden, göz n u ru ve alın te ri m ahsulü olan ciddi ve te rk ib i b ir esere h e n ü z kavuşam adık. B öyle b ir eser için, y u k arıy a naklettiğim iz cüm le­ le rin sahibi olan Z iya G ökalp reh b erlik edecektir.

r a F ik re t, yalnız şiirle, n azariy e ile m u tlak ah lâk çı değil, bizzat g ü n lü k h a ­ y a tı ile, m eslekî ve İd arî v azifelerile gelişi güzelciliğe, id arei m aslahatçılığa, d alk av u k lu ğ a ve b a şk a la rın a hoş g ö rü n ­ m ek ip tilâsm a n e fre tle a rk a çevirm iş, d u d ak b ü k m ü ştü r. B u a rk a çeviriş, on dokuzuncu ve y irm in ci asır T ü rk ce­ m iyetinin a h lâ k î h a y a tın d a başlı b aşı­ n a b ir k a h ra m a n lık n ü m unesi sayılm a­ lıdır.

B urada a h lâ k felsefesinin m ühim bir m eselesini F ik r e t vesilesile o rtay a a ta n ­ la r ı h atırlıy o ru z. K endi cem iyetini b e- ğenm iyen F ik re t, «hak bellediği yolda yalnız giden» F ik re t, h a k ik a tte nefsine m ağrur, cem iyet k ü skünü, m illet ve v a ­ ta n işlerin e lâk ay d b ir insan olm uyor m u? B irk aç ay evvel vefalı d o stla rın ­ dan kıym etli m eslekdaşım S alih K e ra - m e t’in n eşrettiğ i eser, bu gibi suallerle F ik re t aleyhinde b ir cerey an y a ra tm a k istey en lere v erilm iş çok güzel b ir ce­ v ap tır: F ik re t, cem iyete kü sk ü n değil­ d ir. B ilâkis kü sk ü n olm adığı için d ir ki

onun d e rtle rin i teren n ü m d en b ir a n geri kalm adı. F a k a t ne yap sın k i zam anının m evcut, re e l T ü rk cem iyeti, m u tla k a h ­ lâk ın adesesile gö rü lü p düşü n ü len iyi, «hak ve k an u n u tepelem iyen» T ü rk cem iyetini gösterm ek şöyle d u rsun, ona derece derece y ak laşm ıy o rd u bile. F ik - re tin m u h telif vazife ve m em u riy etleri hem en k abul, fa k a t b ir m üd d et sonra bu k a b u lle ri tak ip eden se rt ve m an alı istifaları, işte m ev cu t cem iyet ile, d ü ­ şünülen cem iyet a ra sın d a k i bu ra d ik a l a y rılık ta n ile ri gelm ek ted ir. B una ra ğ ­ m en F ik re tin m ev cu t cem iyete de k ü s­ m ediği m u h a k k a k tır. îstem iy erek çalış­ tığı ecnebi m ek tep te «oğlu, an ad an a y ı­ ra n eller kahrolsun!» bedduasını yapan adam , T ü rk lü k ile, T ü rk k ü ltü rü ile a - lâkası p ek zayıf olan yabancı m ektebe T ü rk lü k ve T ürke h ü rm e t lüzum unu sev d irerek ta n ıta n adam , bu ecnebi m ek ­ tebin «iki sınıfının kısm ı azam i T ü rk olan şa k irtle rd e m eşgul olmak» tan zevk duyan, id arei m aslah atçılık k u rb a ­ n ı o larak ayrıldığı G alata saray lisesi için «önünden geçerk en sanırım ki iki el om uzum a yapışır» diyen adam , h u lâ ­ sa Ç ankırılı A h m et A ğanın to ru n u iken babasının m em u riy eti dolyısile îs ta n - bulda doğan ve h e r fırsa tta ihtilâl, v a ­ tan, m illet ve m ektep şa rk ıla rı yazan

bu T ü rk çocuğu n a ­ sıl o lu r d a cem iyete ark a, çevirm iş sa y ı­ labilir. 1908 ta rih in e k a d a r m uztariıb ve bedbin o lan F ik re t, b u ta rih te «ihtilâl şarıksı» yazdı. F a ­ k a t bu şark ın ın m ütebessim , m em nun şa iri 1911 de:

K a n u n diye to p ra k la ra sü rtü ld ü cebinler, B eyhûde fig a n la r, beyhude enînler, K a n u n diye, k a n u n diye k a n u n tepelendi!

D iye fery ad a başladı ise, y a h u t 1908 de «tu tu lan yol» u n «hak yolu», «m illet yolu» olduğunu taşg m b ir sevinç ile haykıran, 1909 da:

G ençler! B ü tü n üm m îdi v a ta n şim di sîzdedir! D iyen şair, arası pek geçm eden «95 e d o ğ ru , yu, «H ânı yağm a» yı yazdı ise b u n u n k ab ah atin i niçin iyiliğe, m u tlak ahlâka b iraz olsun y anaşrm yan cem iyete, bilhassa siyasî cem iyete yüklem iyoruz? B öyle b ir günde F ik re ti gençliğe ta n ıt­ m ak istiy en lerin vazifesi, işte onun b u ­ g ünkü T ü rk iy en in çok m u h taç olduğu b u m u tla k ahlâk felsefesini b e lirtm e k ­ tir. A risto ’n u n «konuşan, gülen hayvan» diye ta r if ettiğ i insanın b u v asıfları a r a ­ sına F ik re t, b ir dostunun dediği gibi, ad eta «afif ve ahlâklı» sıfa tla rım ilâve etm iş idi. E trafın d a konuşan, gülen, ce­ m iy et işlerin i gelişi güzel «idare eden» in san lard a afif ve a h lâk lı v asıfların ı görem eyince dişlerin i g ıcırd attı, y u m ­ ru ğ u n u p ek leştirerek ve k aşların ı ç a ta ­ r a k in san ları haya ve h icab a d a v e t etti. F ik re t, 1908 den evvel bu d av etin ı k ah ram an lığ ın ı yapm ış, 1908 de b ir a - I ra lık ideal cem iyetin b iraz gerçekleşm e­ ğe yüz tu ttu ğ u n u g ö rü r gibi sevinm iş, fa k a t 1910 dan so n ra te k ra r ay n ı k a h ­ ram anlığı gösterm ek lüzum unu duym uş­ tu r. E ğer F ik ret, bu lüzum u duym asa idi, m u tla k ah lâ k telâk k isin d en fed a­ k â rlık ed erek san d aly alard a y ükselsey- di, y an i kendi ifadesile; ,

K ıra n da olsa kırıl, düş,

F a k a t iğilnıe sakın! D ü stu ru n a aksi b ir m isal teşk il e t­ seydi bugün kendisinden hiç bahsetm ez, bilhassa onu gençliğe ö rn ek b ir ah lâk lı adam nüm unesi o larak gösterm ezdik. Y alnız bugünkü , T ü rk cem iyetinin d e ­ ğil, ay n ı zam anda zam anım ız d ü n y ası­ n ın da m uhtaç olduğu m u tlak ah lâk k a h ram an ların ın ön safında bulunan bu ö rn ek adam ile günüm üzün T ü rk genç­ liği arasın d a sem pati y aratacak tıc ıi - y ata gerçekten ihtiyacım ız v ard ır.

Ü m anizm in garpta G rek» - L atin kül­ tü rü n ü n kapısını k a p ıy a n h n is tiy a n lı- ğa k arşı çık tığ ın f ve bu k apıyı te k ra r a rk a s ın a k ad ar açm ak cerey an ın ı ifa ­ de ettiğ in i herkes bilir. Bu cereyanın gayesi, salâhiyetti b ir m üellifin fo rm ü ­ lü ile «hıristiyanlığm ilgası» d ır. B öy­ le b ir ilga m üm kün m üdür, m üm kün olsa bile arzuya şayan m ıdır? Em il B o u tro u x 'u n dediği gibi bugünkü m e ­ d en iy et Y unan v e L atin k ü ltü rle rile b ü y ü k d in lerin im tizacı m ahsulü değil m id ir? G eniş b ir ta r ih felsefesinin m ev ­ zuu olan ve ucu bize de ilişen bu nok­ ta y ı b ir ta ra fa b ıra k a ra k üm anizm ce­ rey an ın a döndüğüm üz, bu cereyanın bizdeki m ütevazi izlerin i aradığım ız z a ­ m an karşım ıza ebedî fik re tin h ey k eli d ik ilir, üm anizm , ilim de olduğu gibi felsefede ve ah lâk ta b ir bakım a « tab i- a te dönüş» fo rm ü lü ile ifade edildiği ta k d ird e F ik re t, b ü tü n şahsiyeti ve e - seri ile, bu fo rm ü lü tanıtm ağa, y ah u t d erin d en hissettirm eğe çalışm ıştır. V aktile A bdülhak H âm idi olduğu Şibi F ik re ti de felsefe ta r ih i kadrosu içinde y o k lay an Rıza T evfik’in gösterdiği veç­ h ile o, Tiirkiyede b ir nevi D escartes’lık y ap tı. H ak ik atte de böyledir: «Siyah toprak» ı «altın y ap acak , «fen» e olan im an, insan ru h u n u h u rafelerd en sıy ıra­ ra k neticede düşünce yolile nefsin v a rlı­ ğına, d a h a so n ra «kudreti külliye» nin m evcudiyetine, y an i h ak ik î dine u la ş - d ırm a inancı aynı zam anda üm anizm in ta b ia t ve ahlâk felsefelerinde yaptığı in kılâbın esasını teşkil etm iyor mu?

F ik re tin bu üm anist olan G ökalpin ifadesile «insaniyyatçı» görünen tarafı, en ziyade a h lâ k felsefesinde b ü tü n h ey ­ b e t ve azam eti ile b elirm ek ted ir, ü m a ­ nizm in Y unan ta rih in e a it üç büyük desteğinden b irin i teşkil eden E flatun, F ik re tin m ısraların d a yaşıyor. Hiç bir İzafî ve nisbî u n su ra y e r verm eyen id e ahlâkî, d en eb ilir ki m u tlak a h lâ k fe l­ sefesi, F ik re tin b ü tü n mizaç ve şah si­ y etin i y u ğ u rm u ştu r. ö lü m ü n ü n y irm i sekizinci y ılın d a onu işte bu ccphesile T ü rk gençliğine tan ıtm ak lâzım dır. Z i.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

baktığımızda, çoğunun gezegen benzeri uydulara sahip olduğunu görüyoruz. Bu uydulara ‘gezegen benzeri’ denilmesinin sebebi, sahip oldukları manyetik alan ve

• Bir çocuğun hayatının ilk yıllarında beyninin sağ yarı küresinin daha çok çalıştığını ve sol yarı kürenin dil bece- rileri, sözcükler, anlamlar gibi görevler için

1961'de İngiltere'de yayınlanan Photography Annuel antolojisinde dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri seçilen Ara Güler, aynı yıl Amerikan Dergi

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

önemli yasalarndan kabul edilen bu yasa ile Katolik Kilisesi, her ne kadar kendi- sini Petrus’un halefi olarak görse de, kendisine mensup olmayan dier hristiyan- larn da

1-Dünyanın pek çok yerinde Genel Pratisyen /Aile Hekimi, Aile Hekimliği disiplininin ilkelerine göre tıp fakültesi mezuniyetinden sonra uzmanlık eğitimi almış olan ve

Eğer bir şiir mırıldanmak gelse içinden, hep dudaklara sarılan söz­ cükler, esasında dizeler neler olur.. O konu, insanı ve hele şairi bes­ leyen evrensel

Çoğumuzun TÜBİTAK kısaltılı adıyla bildiği Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu 24 Tem- muz 1963’te, başka bir deyişle Türki- ye Cumhuriyeti’nin 40..