• Sonuç bulunamadı

MUHTAR AVEZOV DAVASI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MUHTAR AVEZOV DAVASI"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MUHTAR AVEZOV DAVASI

"Zindanlardaki Adam"

Dükenbay DOSJAN Kazak Türkçesinden Aktaran: Günhan KAYHAN

Komitenin ikinci katındaki geniş dairenin baş köşesinden orta boylu yuvarlak sıcak yüzlü, kara kaşlı, koyu saçlarına ak düşmüş, orta yaşlı bir adam yerinden kalkarak yaklaştı ve selam verdi.'Oturunuz' dedi. Kısa süren bir sessizlikten sonra " Araştırmacılar, doğrudan doğruya arşive gelerek gerekli araştırmaları yaptıktan sonra meselelerin gerçeğini öğrenerek yazmak yerine, genellikle tahmine dayanıyorlar. Yeni siyaset yayıncılığa değer veriyor. Böylesine kritik bir konuda, değerli insanların adına leke sürecek durumlar olmadığı taktirde, gerçeği arayan insanlara engel olmuyoruz." Dedi. Eğitimli, kültürlü, anlayışlı bir insan izlenimi verdiği için ona içim ısındı. Masanın üsütünde siyah mıkavva ile kaplanmış 4 ciltlik dosya duruyordu. Abdurahmanof, ben gelmeden önce dosyalan gözden geçirmiş de her bölümün arasına küçük kağıtlar sıkıştırmış gibi. Dosyaları önümüze alıp incelemeye başladık.

Daha önceden işittiğim gibi tutuklanan kişilerin sayısı 20 değil, Mekemetas Mirzahmeteoğlu'nun dediği gibi 30 da değil, ciltlerin sonunda 32'ye ulaştı. Suçlama özetleri, tutuklama müzekkeresi, sorgulama tutanağı, sanık ifadeleri, dilekçeleri, şahit ifadeleri, özgeçmişleri, bazı tutukluların eşlerinin yazmış olduğu dilekçeler... Hepsi dizilmiş, sıralanmıştı. Avezov'un kendi el yazısıyla yazdığı ifadesi, bir kor parçası gibi gözüme ilişti.

General Sapar KOPAYBAYULI, bu arada biraz açıklama yapıp bilgi verdi. Üzerinde durduğu önemli konu şuydu: 1930-33 yılları arasında "milliyetçi" diye tutuklanan Kazak aydınlarının dava evrakları, birbiriyle birleştirilerek düzenlenmiş, birlikte incelenerek arşive kaldırılmıştı. Oysa 1937 yılında tutuklanan kişilerin evrakları ayrı ciltler halinde düzenlenmişti.

Kalın dört cildi, şöylesine bir inceledikten sonra, ünlü yazar AVEZOV’la ilgili olan, onun kalemiyle yazılmış bölümü, bir tek kelimesini bile ihmal etmeden yazmaya başladım.

Bu arada incelememiz için önemli sayılabilecek iki dilekçe üzerinde özellikle durmamız gerekiyor. Biri, KVAÇEV'in eşine yazdığı mektup, ikincisi 4.ciltteki, 1932 yılı başında AKBAEV Jakıp'ın eşinin yazdığı dilekçe. Kısaca özetini okuyalım. " Kocam yer yüzünde az

(2)

görülen şiddette ciğer hastası. Hapishane şartlarına dayanamayıp her an ölebilir. Onu serbest bırakınız." Bu dilekçe S:S:R:0 mahkemesine yazılmış. Oradan Kazak S:S:R'iBirleşik Siyasi İdare'yi (0:G:P:U'i) yöneten Stolbov'un adına "Soruşturma işini çabuk bitiriniz." diye sevkedilmiş. İki dilekçe iki kader. Rus hanım yazıyor: "Hapishanedeki eşimden aldığım gömleğinin kan bulaşmış yenini bu dilekçeyle beraber gönderiyorum." Kazak hanımın söylediği: "Ciğer hastası kocam ölmek üzere" İnsanı tiksinderen acı gerçeğin görüntüsü, fikir ve düşüncenin zincire vurulduğu, zor günlerin sararmış kağıtları bunlar.

Birinci cilt 991, ikinci cilt 428, üçüncü cilt 223, dördüncü cilt 398 sayfa evraktan oluşuyor. Birçok yerleri sararmış, yırtılmış, yazıları silinmeye yüz tutmuş. Şimdi sözü, o sararmış arşiv belgelerine bırakılım.

Hatırlayacaksınız, Muhtar AVEZOV, Taşkent'teki Orta Asya Devlet Üniversitesi, Şarkiyat Fakültesinde, Doktora çalışmasına başlamış ve bu çalışmasını bitirmesine az bir zaman kala 1 Ekim 1930 tarihinde tutuklanmıştı. Tutuklanan insanların sayısı önce 20 idi, sonra 30'a ulaştı. 1931 yılının Temmuz ayına kadar 32 kişi " milliyetçilik " suçlamasıyla hapishaneye kapatıldı. Şimdi bu kişilerin adını soyadını arşivden alarak tam liste olarak verelim: Tınışbaev Muhamedjan,

Murzın Muhtar, Kordabaev Ramazan, Akbaev Abdülhamit, Omarof Aşim, Kadırbaev Saidağzana, Sultankulov Dosan, Sırttanov Daribek, Dosmuhamedov Halil, Musaev Şınali, Akaev Serikbay, Ahmetov İlyas, Ermekov Alimjan, Kojamkulov Naşir, Kuderin Jumajan, Akbaev Jakıp, Kaşkınbaev ha, Mongeldin Aldabek, Buralkiyev Mustafa, Dosmuhamedov Jahanşah,

Avezov Muhtar, Süleev Bilal, Kemengerov

Kaşmuhammed, Kenesarin Azimhan, Ötegenov Sadık, Abılayhanov (Muhamedşin) Seydahmet, İskakov Daniyal, Omarov Valihan, Kojıkov Konırkoja, Tilevlin Jumağali, Ümbetbaev Aldabergen, Munaytbasov Abdrahman, hepsi 32

kişi. Bu liste ilk defa yayınlanıyor. Bahardaki yeşil çimenler gibi yetişip gelen Kazak'ın gözü açık aydınlarını, ziyanlarını "Alaşordacısınız", " Basmacı olarak faaliyet gösteriyorsunuz ", "Sovyet ülkesini Japonlara satmak niyetindesiniz", "İsyancı hareket

platformunu koruyorsunnuz" diyerek ot gibi biçmeye zemin hazırlanmıştı. Birkısmını Taşkent'te, bir bölümünü Semey'de, Kızılorda'da, diğer bir grubunu da Almatı'da tutuklayıp hepsini bir yere toplamışlardı. Gerekli evrakları isteyip getirmişler, sonra hepsini yargılayarak suç sayılabilecek eylemleri isnad etmişlerdir.

Avezov, 1 Ekim günü tutuklandıktan 7 gün sonra mahkemeye çıkarılmış. Dva numarası 2370 evrağın üst tarafının (Almatı 8 Ekim 1930, tarihli daktilo ile yazılmış, davayı yürüten S.S.R.D. Birleşik Siyasi Baş İdaresinin Yetkili Vekili denilmiş. O zamanki O.G.P.U. denilen müesseseyi "Birleşik Siyasi Baş İdare" olarak "Polnomesenniy Predstavitel" ifadesini "Yetkili Vekil" olarak tercüme ettik.

Soruşturma Evrakı

"Muhtar AVEZOV, 33 yaşında, Semey şehrinden. Şınğıs'ta doğmuş. Şimdi partiye kayıtlı değil. 1922 yılına kadar VKP (B) içinde yer almış. Orta halli bir ailenin çocuğu. Şubat ihtilalinden sonra Ekim ihtilaline kadar eğitim görmüş, sonra öğretmen olmuş. Şimdi eğitimci, gazeteci."

Dikkat ediyorsunuz, mahkeme için hazırlanıp basılan evrakların hepsinde, sanık Şubat İhtilali'ne kadar ne iş yapmış, Ekim İhtilali'ne kadar ne iş yapmış, diye özellikle hazırlanmış bölümler var. Her vatandaşın özlük evrakına, bu bölümleri Stalin' in özellikle yazdırdığı söylenir. İki ihtilal arasında sadece yedi ay var. Yedi ay içerisinde, bir insanın statüsü ve ahlaki değişebilir, diye düşünen "liderin" şüpheciliği buradan da anlaşılıyor.

Okumaya devam edelim:" Evli ve iki çocuğu var. Maaşıyla geçinmektedir. " 19. bölümde, " Askerlik yapmamış " diye yazılmış. Bu bolüme," Avezov, Kazak olduğu için askere alınmadı" diye not düşülmüş. Bunlarla birinci mahkeme tutanağı tamamlanmış.

Sonra Avezov'un suçlamalarla ilgili savunması yer alıyor. Avezov'un el yazısıyla ve kırmızı renkli mürekkeple yazılmış. Metin Rusça. Biz, tam olarak tercümesini yayınlıyoruz.

İfade

"Baytursmov'u 1918 yılından beri tanıyorum. Kendisiyle 1922 yılından beri yakınen tanışıyoruz. Orınbor şehrine iş için gittiğimde tanışmıştık.

(3)

Tınışbaev' le 1922 yılının güzünde Taşkent' e geldiğimden beri tanışığız. Ayrıca Taşkent'te Dosmuhamedovla karşılaştık. İ. Kaşkınbaev ve E. Omarovlarla da o şehirde tanıştım. M. Jumabaevle 1925 yılının başından beri tanışıyoruz.

Postayla " Tabaldırık " adındaki edebi topluluğun deklarasyonun yazılı olduğu bir mektup geldi. O mektupta "Alka" adıyla 6, 7 kişiden oluşacak bir derneğin kurulmasının düşünüldüğü belirtiliyordu. Jumabaev, ‘bu konudaki fikrinizi bildiriniz, uygun görürseniz bu gruba katılınız’ diye yazmıştı. Bu hadise Semey' de olmuştu. Ben 'Tabaldırık' ın deklarasyonunu Gubkom'un başkanı Tokjigitov yoldaşa gösterdim. O, kağıdı bir ay süreyle kendisinde tuttuktan sonra hiçbir şey söylemeden bana geri verdi.

Bu deklarasyonun mazmunundan anladığım kadarıyla, dernek, serbest faaliyet gösterme ve yayınlar vasıtasıyla fikirlerini rahatça açıklama hakkına sahip olmak istiyordu. Bu platformun Jumabaev'in önceki fikirlerinden farklı olarak daha çok, zamanımıza yakın bir tarzda yazıldığını sezdim.

Jumabaev bu platform hakkında, yayınlanmak üzere, fikirlerimi bildirmemi istedi. O istediği halde ben , fikir bildirmedim. Şimdi, teması tam olarak aklımda kalmamış. Öyle olsa bile, edebi topluluk, yaşama hakkına sahip olmalı, diye düşünüyorum.

' Alka 'nın ilkelerini kabul ediyorum. Bazı fikirleri yazarlar toplantısında tahlil etmenin gerektiğini bildiren bir mektup yazdığım doğrudur.

Jumabaev' le bu konularda mektuplaşıp, yazarlar toplantısını gerçekleştirmek gerekir, diye düşünürken "Alka"nın faaliyetleri kendi kendine yavaşlayıp bitti.

Başka bir gizli derneğin olup olmadığıyla ilgili hiçbir şey duymadım, bilmiyorum. J. Kuderin ile aramızdaki ilişki hakkında Taşkent'te tutuklandığım zaman ifade vermiştim."

Burada Cumhuriyet Milli Güvenlik Komitesinin birinci yardımcısı Sapar Kopabayulı Abdrahmanov'un iki açıklamasını belirtmemiz doğru olacaktır. 1930-1933 yılları arasında tutuklanan Kazak aydınlarının dava evraklarının Taşkent'teki Milli Güvenlik Komitesi'nin arşivinde olmaması tamamen doğrudur. Çünkü,

bütün evraklar, 1930 yılında sanıkların kayıtlı oldukları Kazakistan'a, Almatı'ya getirilmişti. Kanun gereği böyle yapılmıştı.

İkinci olarak dikkat edilecek husus; günümüzdekiyle karşılaştırıldığında o zamanki sorgulama usulü daha değişiktir. Günümüzde, savcı ile sanığın soru ve cevaplarının hepsi tutanağa geçiriliyor. Oysa, 30'lu yıllarda,sanık ifadesi ve mahkeme tutanakları genellikle matbu evrakları şeklinde düzenleniyordu. Bu sebeple savcının sorularını genellikle sanığın verdiği cevaplardan çıkarıyoruz.

Yukarıda yer alan ifadeyi yazdığı zaman, Avezov, çok tedirgin olmuşa benziyor. Sayfanın her tarafına mürekkep damlamış. Aceleyle yazılmış, karalanmış yerler var. Korku içindeki adam psikolojisiyle, bu yazdıklarım nasıl değerlendirilir?" tereddüdünde kalmış gibi.

Birinci ciltte Birleşik Siyasi Baş İdare Vekili "davanın zorluğuna bağlı olarak" mazeretiyle iki kez özel karar çıkarıp mahkemeyi uzatmış. Şimdi tekrar Avezov'un ifadesine dönelim: " Dosmuhamedov, Tınışbaev grubuna hiçbir zaman girmedim. Bu iki kişi hakkında, birine 'Suğanak Sur' isimli uzun hikayemde, ikincisine Abay Şiirleri'nin önsözünde tenkit yazmıştım." diyor. İşin gerçeği o zaman " Dosmuhamedov, Tınışbaev Grubu " diye bir grup yoktu. Grup diyenler Birleşik Siyasi Baş İdare' nin savcıları. Bu konuyu yazarın ayrıntılarıyla bilmektedir. Bununla beraber, bahsi geçen iki eserin de bu kişilerle hiçbir ilgisi yoktur. Bu dilekçesinde o kişilerin ne proto tipleri ne de faaliyetleri söz konusu edilmişti.. O iki kişi hakkında Muhtar Avezov'dan temizdir, çaresizlik içinde, kendi başım kurtarmak için Dosmuhamedov ve Tınışbaev'i tenkit ettiğini kasten söylediğini zannediyoruz.

Dilekçe

6 Aralık günü 58. maddenin 7,11. fıkralarına göre bana isnat edilen suç: 1) Benim anladığıma göre, Dosmuhamedov, Tınışbaev grubuna girerek o teşkilatın prensiplerini gerçekleştirmek amacıyla, fikirlerimle ve eserlerimle Sovyet hükümetine ve hükümetin toprak reformu, yayıncılık, eğitim ve daha başka birçok politikalarına zarar verip bu politikaların aksamasına sebep olmuşum.

(4)

Hayatım boyunca hangi müessesede çalışırsam çalışayım bir gün bile 7. maddeye aykırı olarak ekonomik ayaklanmaya meyletmediğimi söylemek istiyorum.

Bununla birlikte ben, 1924 yılından itibaren Kazakistan'da çalışmadım. 1928 yılına kadar Leningrad'da okudum. 1928 yılından tutuklanana kadar Taşkent'te ilmi faaliyet gösterdim. Son iki yılda birlikte yürüttüğüm pedagojik hizmette (Eğitim enstitüsü ve Orman Ürünleri Yüksekokulu) Kazak Edebiyatı Tarihinden ders vererek, eğitim öğretim yönündeki hükümet politikasına zarar vermek bir yana tam aksine Kazak Edebiyatını okuyup öğrenmeyi, çalışan insanların sosyal menfaatlerine uygun hale getirmeye çalıştım. Bu hizmetim Kazakistan orta dereceli okullar programına, umuma faydalı bir çalışma olarak dahil edildi. 1930 yılında Kazakistan edebiyat ve sosyal bilgiler öğretmenlerinin ülke çapındaki toplantısında kabul' edilmişti. İki yıllık pedagojik hizmetim sadece bu programla ilgili olmuştur. Hiçbir zaman Marksizmden başka bir programa yönelmedim.

Yayınlanan makalelerim söz konusu olduğunda şu noktaya dikkat edilmelidir, diyorum. Kazak sureli yayınlarındaki ideolojik çatışma, bir kaç yıl boyunca sadece fikir tartışması şeklinde gelişti. Fakat ben, 1922-23 yıllarından sonra beni dışarıdan kendilerine dahil etmeye çalışan edebi grubun menfaatlerini korumak için bir tek makale dahi yazmadım. 1926 yılından sonra yayınlanan tek eserim " Kıylı Zaman " adlı uzun hikayedir. O tarihi bir eser olduğu için bu gün söz konusu edilmiyor. Daha sonraki yıllarda yayınlanan ders kitapları Kazak ilköğretimine yardımım olarak kabul edilmektedir.

Açık olarak ifade etmek gerekirse, edebi eserlerimde hiçbir zaman isyanı teşvik etmedim. Yine de önceki döneme ait eserlerimde anlaşılamayan hususlar varsa, bunun cemiyete ne kadar zarar veya fayda verdiğini adli makamlar değil, Ülke Parti Komitesinin açıklığa kavuşturması doğru olur. "Altta kalanın canı çıksın" diyerek yukarıda bahsettiğim eserleri, 7. maddeye aykırı, suç unsurları olarak değerlen dirmeyi vicdansızlık olarak kabul ediyorum.

Sonuç olarak " Dosmumamedov, Tınışbaev grubuyla ilişkin var " iftirasını hiçbir şekilde kabul etmiyorum. Dahası, Onları o kadar da

önemli siyasi liderler olarak tanımıyorum. Eğer öyle olsalardı Onlarla hiçbir şekilde temasım olmazdı. Çünkü o insanlar, benim gözüme çöldeki yansımalar gibi buğulu görünmektedirler. Bu iki kişi hakkındaki' görüşlerimi 1924 ve 1926 yıllarında bildirmiştim. Biri "Suğanak Sur" adlı uzun hikayemde, ikincisi Abay Şiirleri'ne yazdığım önsözde. (Bu iki eseri, tutuklandığım zaman, sizin adamlarınız başka el yazmalarımla birlikte aldılar.)

Zenginlerin mallarının toplatılmasıyla ilgili fikrimi, bahsettiğim uzun hikaye ile Rusça yazdığım Libretto da çok önemli devrim hadisesi diyerek açıkça bildirmiştim. Libretto " Sonğı Sokkı " adıyla Doğu Sineması' nda mevcuttur. O eserler yürütülen kampanyaya karşı yazılmış eserler değil, çok olsa o insanlar için dile getirilen üzüntülü duygular olarak kabul edilebilir.

Bu dilekçe Golöşçekin' in eline ulaştı mı, ulaşmadı mi belli değil. Ulaşmış olsa da Kazak ülkesinde "Küçük Kazan" başkaldırısını tekrar canlandırmak gerekir, diye düşünmeye başlayan yoksul halkın bütün mallarını süpürüp almak suretiyle, milleti felakete sürükleyen taş yürekli amirin yazarın dilekçesini dikkate alacağı şüpheliydi.

Şimdi yukarıdaki dilekçede yer alan iki benzer konuya dikkat çekmek istiyoruz. Birincisi" Suğanak Sur " hikayesi. Bu uzun hikaye hakkında yazarın kızı Layla Muhtarkızı Avezova, aşağıdaki bilgiyi veriyor: " Babam: 'Suğanak Sur hikayesinin el yazmasını Taşkent'te tutuklandığım zaman Birleşik Siyasi Baş İdare' nin adamları, evi arayıp almışlardı. Bu kafama takılıp kaldı. Sonradan birçok defa istedim, uçup yok olup gitti. Baştan sona bitmiş bir eserdi. Temasi ve değeri, sonraki yıllarda yazdığım "Karaş Karaş" hikayesinden aşağı kalmazdı.' diyerek pişmanlık duyuyordu." Bu Layla'nın sözü. İkinci olarak dikkat edilecek husus, "Suğanak Sur" • uzun hikayesi ve Abay Şiirleri'ne yazdığı Önsöz. Avezov'un "Bu iki eseri tutuklandığım zaman sizin adamlarınız başka el yazmaları ile birlikte almışlardı." Şeklindeki çok net açıklaması.

Birleşik Siyasi Baş İdare görevlilerinin Yazarı tutukladıkları zaman Onun el yazmalarını ve kitaplarını da toplayıp aldıkları anlaşılıyor. Bu eserler sonradan " kayboldu " mazeretiyle sahibine geri verilmemiş. Layla Muhtarkızı

(5)

Avezova bu konuda aşağıdakileri söylüyor: "Bu eşyaların içinden daha sonra babamla annemin birlikte çektirdikleri fotoğrafı ve sadece bir kitabı geri verdiler. Gerçeği söylemek gerekirse babamın 1930 yılına kadar ki el yazmalarının hiçbirisi yok, izini kaybettik."

Kalem erbabı için bitmiş el yazmasının kaybolmasından daha büyük bir felaket olabilir mi ? Buna ilave olarak "Suğanak Sur" hikayesinin el yazması nüshasını müze görevlileri olarak, okur yazar vatandaşlar olarak elimize mum alıp aramamız gereken zaman gelmiştir, demek istiyoruz.

Birinci cildin 822. sayfasında yer alan belgelere göre Avezov' u uzun uzun sorgulamışlar. Bu sorgunun metnini vereceğiz. Bu metnin içinden bazı bölümleri çıkardık. Öyle yapmamızın sebebi, soru cevap bölümlerinde bazı kişilerin isimleri gelmektedir. Suçlama sırasında onların ifadeleri alınmış. O insanların bu günkü nesillerinin yüreğine gölge düşürmemek için böyle yapmayı uygun gördük" .

Protokolü yayınlamaktaki temel düşüncemiz o anda Avezov'un içinde bulunduğu psikolojik şartlan okuyuculara tam olarak hissettirmek ve okuyucuyu suçlama ve soruşturmalarla yüz yüze getirmektir. Çıkardığımız bölüm, yazarın içinde bulunduğu ruhi durumu teferruatıyla öğrenmeye kesinlikle engel teşkil etmiyor. Yukarıda bahsetmiştik, o dönemde tutanaklar, soru cevap şeklinde, diyalog yoluyla değil, matbu evrakların doldurulması suretiyle tanzim edilmekte idi.

Sanık Muhtar Avezov'un Sorgulama Protokolü, 20 Eylül 1931

Muhtar Avezov ilave sorgulamada aşağıdaki bilgileri vermiştir:

"Taşkent'e 1922 yılının Kasım ayı sonunda geldim. O yılın Aralık ayından itibaren 'Şolpan' dergisinin yönetiminde çalışmaya başladım. Taşkent'te eski tanıdıklarımdan sadece M. Jumabaev'le karşılaştım. O da 'Şolpan'da çalışıyormuş. Önceki Alaşordacıların çoğuyla Jumabaev görüş ayrılığına düşmüştü. Bana öyle göründü. Ben eski Alaşordacıların hiçbirisiyle birlikte olmadım. O donemde Alaşordacılar, beni ve Jumabaev' i 'şairler' diyerek aşağılamışlardı. Milliyetçilerin herhangi bir teşkilatlarının olduğu

ile ilgili hiçbir şey duymadım, öyle bir teşkilatla ilgim olmadı."

Burada sorgulama kesintiye uğruyor ve yine devam ediyor.

"Leningrad'da bulunduğum dönemde Gabbasov Halille görüştüğüm doğrudur. Onu önceden de tanıyordum. İkimiz de Semeyliyiz, yani hemşehriyiz. Ekonomik durumum kötüleşince daha sonra ödemek üzere kendisinden biraz borç para istedim. Bu hadise 1927 yılında oldu. Ben orada evlendim ve eşimle birlikte Leningrad' da yaşadım. Üniversitedeki son yılım idi. Gabbasov, bana 125 som verdi. Ben, bu parayı daha sonra ödeyeceğim borç olarak kabul ettim. Yanlış hatırlamıyorsam, parayı Gabbasov'dan 1928 yılının başında almıştım. Gabbasov'un borcunu ödeyecek durumum olmadı. Para kazanabileceğim bir iş bulamadım. Bu sebeple Taşkent'e geldim. 1928 yılının sonunda işe girdim. O arada Gabbasov tutuklandı, borcu ödeyemedim.

Gabbasov'dan borç aldığım zaman, başıma bela açabilecek gizli bir teşkilat olduğunu, Gabbasov' un parayı bu teşkilattan aldığını hiçbir şekilde bilmiyordum. Paranın sahibi, bu konuda bana ne yazdı ne de bir şey söyledi. Ben her zaman, Gabbasov' a borçluyum, borcumu ona ödemeliyim, diye düşünüyordum. Ben sadece ona borçluyum diye biliyordum. Bu açık.

Başka bir zaman Jumabaev'e yazdığım 'Alka' edebi topluluğunun platformu hakkındaki mektubumla ilgili olarak Sarseribin Jaken' in ifadeleri kesinlikle gerçekle bağdaşmamaktadır.

'Alka' ile Jumabaev' in mektubunu Semey'de yaşarken bir zarfın içinden almış olacağım. O güne kadar onunla mektuplaşmamıştım. Elime geçen 'Alka'da ve onun programında hiçbir şekilde gizli, sakıncalı bir yön görmedim. Onu, o zaman eğitim işleri başkam 'Kazak Dili' gazetesinin redaktörü Tokjigitov'a gösterdim. 'Alka' bende kaldı. Bu işin gerekli olduğunu düşündüğümü, Kazak yazarların toplantıya çağrılarak teşkilatın yasallaştırılmasının gerekliliğiyle ilgili Jumabaev'e mektup yazdım. Bununla iş bitti."

Bu bölümde sorgulamaya ara verilmiş. "Mektubun ayrıntıları hatırımda değil. Platformu savundum. Oysa sizin söylediğinize

(6)

göre, o programı 'tamamen solcu' olduğu için savunmadım diye Jumabaev ifade vermiş gibi."

Dikkat ediyor olmalısınız. Sorgulayıcı, bu bölümde Jumabaev' in söylemediğini söyledi diyerek konuyu saptırıp sanığı yanıltmak istiyor. Jumabaev'in böyle bir şeyi düşünmesi de söylemesi de mümkün değildi. Sorgulama sırasında Yetkili Vekil, sürekli Kazak aydınlarını birbirine düşürmek ve birini maşa olarak kullanmak suretiyle ortalığı karıştırıyor. Yüzleştirmeden aleyhinde konuştu, diyor.

"Nesini gizleyeyim, milliyetçilik duygusu bende oldu, eserlerimde yer aldı. Fakat bu hisler ve fikirler hiçbir zaman gizli kapaklı programlara dönüşmedi. Üniversitede Marksist alimlerin, sanatçıların eserleriyle derinlemesine tanıştığım dönemde sosyal fikirlerimin yavaş yavaş esaslı değişikliklere uğradığı, edebiyatla, sanat ve sanatın etkisiyle ilgili çalışmalarımın tamamen değiştiği malumdur."

"Ak Jol" gazetesinde "Kim Kinalı" adlı bir hikayem yayınlandı. Bundan başka bir alakam olmadı. Bütün mesaimi "Solpan" dergisine harcadım."

1921 yılının sonunda "Enbekşi Kazak" -gazetesinde redaktör olarak görevlendirildim. Fakat redaktör olarak görev yapamadım. Bütün işleri Baydildin yaptı. Baydildin, pratikte bütün görevlileri kendisi seçip tespit etti. Kendisi redaktörlük yaptı. Gazetede tenkite değmeyecek birçok makaleleri yayınlandı. Onun bu olgunlaşmamış, yetersiz makalelerini ve gazetenin zenginleştirilmesi konularını tenkit ettim. Aramızda başka bir konuda ilişki olmadı. 'İşten ayrılırım ' diyerek onu korkutmadım. Doğru dürüst iş yapmadığım halde böyle söyleyerek onu nasıl korkutabilirdim! "

"Milliyetçisin, diyerek hiç kimseye suçlama yöneltmedim. Gerçeği söylemek gerekirse ne gazete sayfasında, ne de karşılaştığımızda milliyetçilik konusunda hiç söz olmadı."

"Toplantı 1921 yılında Orınbor'da Sovyetlerin 2. toplantısı sırasında oldu. Toplantıya Kazak komünistlerinin tamamı eksiksiz katıldı denilebilir."

Burada okuyuculara bir açıklama yapalım: Bu bolümde sorgulayıcının ısrarla üzerinde durduğu Sovyetlerin 2. toplantısı değil. O toplantı sırasında Kazak aydınlarının ayrıca bir araya gelerek ülkedeki zor şartları gündeme getirip

çözüm yolları aradıkları özel bir toplantı yapılmıştı. Sorgulayıcının peşine düştüğü toplantı işte o toplantı.

"Toplantıda Semey delegasyonu Kazak bölümünün kararıyla ilgili olarak ben, Sadvakasov hakkında bir konuşma yaptım. Semey guberniyası Kazakistan'a katıldığı zaman Sadvakasov çok faydalı işler yapmıştı. Sadvakasov'un lehinde konuştum."

"Evet, Sadvakasov milliyetçi olarak vasıflandırılmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse O, koloni olarak azınlıkta kalan Kazak vatandaşların haklarını korumaya çalışmıştı. Kazak yoksulları arasında milliyetçilik faaliyetinde bulunmamıştı."

Sorgulama metninin bu bölümünde bir paragrafı çıkarıyoruz. Başına bela gelip bunaldığı bir anda ağzından çıkan sözleri yayınlayarak Avezov'un ve o dönemdeki Kazak entelektüellerinin değerini düşürmek istemedik. Okuyucuların o dönemin soğuk, sıkıntılı, zor şartlarını düşünerek bunu anlayışla karşılamaları gerekmektedir.

"Jumabaev'e 'Alka' hakkında yazdığım görüş alışverişi mektubu. Jumabaev'in hatırı kalmasın diyerek sadece bir kez mektup yazdım. Ondan hiçbir bölücü fikir işitmedim. Baydildin'in cevabı, bu konuda sözümü doğrulamaktadır. Milliyet meselesi hakkında 10. parti toplantısında Baydildin'in dediği gibi Baytursmov'un platformu olmadı. Olmayan platformu Baydildin'e nasıl vermişim!"

"Alaşorda mensuplarının 'can korkusuyla komünist oldu' suçlamaları gerçekle bağdaşmayan bir iddiadır. Kendi arzumla, Guberniya komitesinin mensupları Kojevnikov ile Moy yoldaşların kefil olmasıyla partiye girdim. Komünistler arasına katılmam Kolçak'a karşı gizli teşkilatta yaptığım faaliyetlerin tabii devamıdır diye düşünüyorum. Rıskulov' un 'doğu kompartiyasını kurmak gerekir' diyerek milli davayı bayraklaştırıp yükselttiği faaliyetlerini bilmiyorum. Onribor'da Kraykomun genişletilmiş toplantısında Rıskulov' un konuştuğunu biliyorum. Fakat orada doğru kompartiyasmı kurmakla ilgili bir konu geçmedi. Rıskulov'un bildirisi ile ilgili iddiaya girmedim."

"Başka konularda önceki ifadelerimi tekrarlıyorum. Kazak milliyetçilerinin arasına hiçbir zaman katılmadım. Program yapacak kadar

(7)

"Başka konularda önceki ifadelerimi tekrarlıyorum. Kazak milliyetçilerinin arasına hiçbir zaman katılmadım. Program yapacak kadar milliyetçi hareketin içinde olmadım. Şu anda Kazak halkının hayatı için sosyal devrim, Sovyet yönetimi en uygun idare tarzıdır diyorum. Önceki pedagojik ve ilmi çalışmalarımı Marksist yayınlara güç katması için atfediyorum."

Tutanağı okuyup imzaladım Avezov Sorgulamayı yürüttüm

Popov "Sorgulamanın sonuçlanmasıyla ilgili tebligat bana 28 Eylül 1931 tarihinde yapıldı."

20 Eylül 1931 tarihli sorgulama protokolünde soruşturmacının tekrar tekrar üzerinde durduğu, dönüp dolaşıp bahsettiği Sadvakasov hakkında biraz açıklama yapmamız doğru olacaktır. Smagul Sadvakasov, tanınmış Kazak aydınıdır. Semey Gubkomunun yöneticisi, gayretli bir Bolşevik'ti. O, yirminci yıllarda yoksul Kazak halkının topraklarım haksız ve kanunsuz olarak ellerinden almak isteyen Rus göçmenlerine karşı cesurca karşı çıkan bir vatandaştır. Halkı için hamilik olan bu iş daha sonra kendisi için "burjuva" , "milliyetçi" olarak suçlanmasına sebep olmuştur. Bu suçlamayı özellikle Goloşçekin' in şiddetle yönelttiği bilinmektedir.

Goloşçekin, partisinin 6. toplantısında yaptığı konuşmada şöyle demektedir: "Sadvakasov, halkın yoksulluğunu ortadan kaldırmak istiyor. Sadvakasov'un damarı güçlü. O tek bir adam değil ki partiden kovup çıkaralım. Sadvakasovlar içimizde de var. Sovyet idaresi Sadvakasovlarla ağzına kadar dolu. Sadvakasov kamuoyuna yayılmış olan milliyetçilik fikrinin sembolüdür. Yine de bununla mücadele etmek gerekir. (Enbekşi Kazak, 21 Aralık 1927) O donemde Kazak Merkezi Yerleştirme Komitesi, Smagul Sadvakasov'un ifadesiyle tamamen pasifiçe edilmemişti. Aç çıplak, zor şartlarda yaşamaya çalışan yerli Kazak halkına toprak paylaştırma ve 200 bin Rus göçmenin Esil, Ertis boylarını kendi başlarına sahiplenmelerine izin vermemek konusunda özel karar çıkarmıştı. Bu karar gereği Kazak yoksullarına ve Rus

göçmenlerine kanuna uygun olarak adaletli bir şekilde toprak vereceğiz diye bildiri hazırlanmıştı. Bu kararın da Sadvakasov' un başına bela olduğu anlaşılıyor. Goloşçekin devlet başkanlığına geldiği zaman "Kazakların kendi başlarına güçleri yok, onları Rus göçmenler koruyacak" mazeretiyle söz konusu kararı değiştirtmişti. 200 bin Rus göçmen kendi arzuladıkları topraklara yerleştiler. Buna o zamanki hükümet yetkilileri ağızlarım açıp itiraz edemediler. Bu bilgiler Mustafa Şokayuli' nin Paris'te, " Genç Türkistan" yayınlarından 1935 yılı çıkan "Sovyetlerin İşgal Ettiği Türkistan " isimli kitabında da yer almıştı. Sansür edilen tercümesi "Sosyalist Kazakistan" gazetesinin 11,12 Ocak 1991 tarihli sayılarında yayınlandı. Goloşçekin Cumhuriyet Partisinin 6. toplantısında yaptığı konuşmada kuş bakışı bir değerlendirmeyle : " Devrim dalgası Kazak köylerine ulaşmadı". Eski adet ve davranışlar ihtilale kadar nasıl idiyse aynı şekilde değişmeden kaldı. Bu güne kadar ki Kazak yaşamında sosyal kurumlar, işçi sınıfının ideolojisi hakkında söz söylemenin bir anlamı yok." diyerek gerçeği kabul edip özetledi. (Enbekşi Kazak, 21 Aralık 1927) Bunlara bakarak "Kazak Milliyetçileri" suçlaması sadece 19301u yıllarda ortaya çıkmadı demek istiyoruz. Bu suçlama 1927, hatta 1925 yılından başlayarak yayınlarda görülmeye, Parti toplantılarında işitilmeye başlandı. Milletin eğitimli mensupları, uygulanan doğru politikaları destekleyip, yoksulluktan kurtulamayıp ezilen, malından, toprağından ayrılarak zorluk çeken halkı koruyucu sözler söyleseler, "Bu milliyetçi değil mi", "Bu Kazak aydınları Rus göçmenler aleyhinde söz söylemiyorlar mı " zihniyetindeki hükümet yetkilileri derhal ayağa kalkıyorlardı. "Enbekşi Kazak" gazetesinin o yıllardaki yayınları incelenirse bir çok belgenin kuru gürültüyle, dikkatsizce, tahkikat amacıyla düzenlenmiş olduğu görülecektir. "Avezov' un o dönemde, "Milletini seven insan, milliyetçilikle suçlanamaz" diye feryat etmesi boşuna değildir.

Smagul Sadvakasov' un o sırada başka bir faaliyeti ihtilal aleyhinde hiçbir şeyi yoktu.

Yukarıdaki uzun sorgulamadan soma zindandaki suçlama, sorgulama davası biraz yavaşlamış, ağırlamıştı.

1938 yılında, tanınmış şair, gazeteci Rüstemulı Ziyabek' in " Kasımovşıların Tamırına

(8)

yayınlanan ' milliyetçileri cezalandırma ' konulu makalelerden derleyip yazmış.

Bu sonuca ulaşmamızın sebebi, yargılama davasındaki cevaplar ile Rüstemov Ziyabek' in kitapçığındaki kelimelerin, cümlelerin birbirine aynı sayılabilecek kadar çok benziyor olması. Kitabın yazarının yargılama davasıyla ve p dönemdeki yayınlarla doğrudan ilişkili olduğu anlaşılıyor.

"2370 numaralı soruşturma dosyası" olarak adlandırılan dört ciltlik arşiv dosyasının yarısının incelemesini tamamladık. Avezov adıyla alakalı kısımların tamamen kopya ettik. Buraya kadar, bazı sorgulama evrakların, tutanakların, dilekçelerin belli bir tarih sırasına göre verilmemiş olması, birtakım evrakların tekrarlanması bizim suçumuz değil. Dava evraklarının dosyalanış sırası öyle. Sadece tarihi konuşturmak istediğimiz için evrakların sırasını değiştirmedik.

"Suçu Önlemek İçin Alınan Ilk Tedbir Kararı"

Kazak S.S.R'i Birleşik Siyasi Baş İdaresi 1. bölümünün amiri Popov, 2370 numaralı sorgulama davasıyla ilgilenmektedir. Ceza kanunun. 3.,7.,11. maddelerine göre suçlanan Kazak milliyetçilerinin karşı devrim örgütünün Taşkent'teki gizli şubesinin üyeleri : Avezov Muhtar, Kaşkınbaev İsa, Kuderin Jumahan... Hem Sovyet hükümetinin gelişmesine engel teşkil edecek faaliyetlerde bulunup hem de Kazakistan'daki hizmet kampanyalarına ve çeşitli ilkelere zarar vermek amacıyla bilerek Sovyet yönetim kadrolarına milliyetçileri sokup kendi çıkarlarım koruyarak Kazakistan genelinde isyankar hareketlere sınırsız destek vermişlerdir.

Karar

Suç eylemlerinin önlenmesi amacıyla (Avezov'la başlayan 5 kişinin ismi sıralanmış) isimleri belirtilen kişilerin derhal tutuklanarak. Kazak S.S.R.i Birleşik Siyasi Baş İdaresi komendaturasının özel hapishanesinde göz altına alınmalarına karar verildi.

Popov, Volohov, Belonogov

Okuyucu, bu karardaki "gizli örgüt", "isyankar eylem", "terörist faaliyetler", "Kazak milliyetçileri" gibi soğuk sözlerin sırrının dikkatlice düşünüp anlasın. O dönemdeki aydın, kültürlü halk temsilcilerine "teröristsin, milliyetçisin" diyerek çamur atıyorlar. O devirde bir insanı bu şekilde suçlamak, götürüp namlunun ucuna koymakla aynı şeydir. İnsanın tüylerini ürperten bu sözler ciltlerin içinde sayfalarca yer aldığından ikide bir görünüp kara bora gibi can almaya hazırlanıyor. Yazar: Teröristlerin lideri, Alim: Milliyetçi, Aydın ve eğitimli Kazak: Hepsi zengin aile çocuğu... İşte böyle devam edip gidiyor. Söz konusu aydın insanların başına nasıl nasıl ateş düşürüp bela getiriyor.

23 70 Numaralı Dava Evrakı

"Yayın organlarıyla eğitim kuramlarını ele geçirmeye çalışmak, Orta Asya'daki Basmacı hareketini organize etmek ve Kazakistan' da örgütlemeye çalışmak ve de Sovyet hükümetini yıkmaya yönelik faaliyetlerde bulundukları için Ceza Kanununun 128. maddesine istinaden :

Karar Verdi:

" 2370 numaralı dava ile ilgili olarak Avezov, 58. maddenin 7. ve 11. fıkralarına göre suçlu bulunarak davanın Savcığa sevk edilmesi uygun görüldü "

Popov, Vollohov, Belenogov, 15 Aralık 1930 Yukarıdaki suçlamalar az gelmiş olacak ki şimdi de delilsiz ve isnatsız bir şekilde B.S.B.I. sorgulayıcıları, davayı içinden çıkılmaz bir şekle getirip Avezov' u ne pahasına olursa olsun lekelemek amacıyla " Avezov, Kazakistan'da ' Basmacı ' hareketini örgütleyerek Sovyet hükümetini devirmeyi hedeflemişti " suçlamasını yöneltiyorlar. Avezov' la birlikte tutuklanan kişilerin sorgulama tutanaklarım okuduğunuz zaman karalamanın biribir türlüsünü görerek hayretten ağzınız açık kalır. Rıskılov, Baytursmov, Ermekov' un isimleri sık sık geçiyor. "Başka ülkelerle ilişki kurdu" , "O teşkilata girdi, bu örgütte konuşma yaptı, "Evine filan kişileri çağırıp toplantı düzenledi" gibi tırnak altında kir arama gayretleri sık sık görülüyor. Bir kez yöneltilen bir suçlamayı, defalarca tekrarlamak suretiyle kendi izini bozan sorgulama tutanakları mevcut.

(9)

İkinci cildin ortalarında yer alan evraklardan o dönemde, Kazak aydınların çoğunun kendi evlerinin olmadığı ve kiralık dairelerde yaşadıkları anlaşılıyor. Ayrıca dava dosyalarında, ev sahibi Rus hanımların ifadeleri de yer alıyor. Bu ifadeler genellikle aleyhte, suçlayıcı bir tarzda yazılmış. "Gece boyunca konuşarak toplantı yaptılar.", "Işıkları sabaha kadar sönmedi" şeklinde ifadeler var.

Bu arada insanın aklına 1930 yılında tutuklanan insanlara hapishanede nasıl muamele edildi, dövme, işkence etme söz konusu oldu mu soruları geliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse 1936 yılına kadar siyasi tutuklulara işkence edildiğine, zor kullanıldığına dair hiçbir belirti yok. Bunun aksine 1937 yılından itibaren bizzat Stalin' in " çok tehlikeli suçluları sorgularken hapishanede zor kullanılabilir." şeklinde özel emri çıkmış. (İzvestiya, TSK, KPSS, No 3, 1989) O dönemde Almatı'nın dışında hapishane varmış. Hapishanenin içinde gizli hücreler kurulmuş ve her hücrenin yanında revir bulunuyormuş.

Bu bölümde 2. ciltteki bir dava özellikle dikkat çekiyor. Bu, tanınmış hukukçu, Leningrad Enstitüsünü altın madalya ile bitiren Dosmuhamedov Jahanşah' ın davası. Bu kişinin Rusça yazdığı ifadesi milliyetçilik konusunda yazılmış uzun, ilmi bir makaleyi andırıyor. Bu gün, üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadan gazetede yayınlanabilir. Çok derin ve düzeyli yazılmış. Her bölümde Lenin' den alıntılar yapılmış. Yazı sitili kızın saç örgüsüne benziyor. Siyah kurşun kalemle yazılmış. Bir sanat eseri gibi insan gözlerini alamıyor. Okudukça yazarın bilgisine ve yazının güzelliğine hayran kalırsınız. Mahkeme kararıyla J. Dosmuhamedov, Rusya ormanlarında çürüsün, kurusun diye 5 yıllığına Boronej'e sürgün edilmiş. Baytursınovla ilgili belgelerden anlaşıldığına göre, Onu en kuzeydeki Arhangelsk eyaletine sürüp eşi ile kızını Tomski'ye göndermişler. İnsanların sadece kendilerini cezalandırmakla kalmayıp bacasını tüttüracek yakınlarını da dağıtmışlar.

Bu bölüme Muhtar Avezov'un karanlık kafeste mahkum olarak bulunduğu günlerde yazdığı kısa bir nottan bahsederek başlayalım. El yazması not, 3. cildin 831. sayfasına iliştirilmiş.

Cep defterinden koparılmış dört sayfalık not kurşun kalemle acele yazılmış. Başlık konulmamış.

"Bana verilen son söz hakkından istifade ederek aşağıdaki hususları açıklamaya mecburum: Milliyetçilik suçlamasıyla hapse atılışımın üzerinden bir yıldan fazla zaman geçti. Sorgulamayı yürüten Popov' un sorularına bakılırsa, edebi ve siyasi faaliyetlerimin hiçbirisi isyankar bir eyleme yönelik değil. Bütün suçum 'Alka' isimli, milliyetçilerin gizli hareketinden ortaya çıkan, edebi krujoktin platformunu hazırlamakla ilgili fikirlerimden kaynaklanıyor gibi. Milliyetçi eserler konusunu dikkate alırsak; saklamaya gerek yok, eserlerimdeki bazı kahramanların karakter yapılarından ortaya çıkan yönler var.

Bu konudaki suçlamaların hepsi kalemimden çıkan iki eserle "Endik Kebek", "Karaköz" isimli piyeslerimle ilgili. Bu piyeslerde mazinin yüceltildiği, tarihi kahramanlara gösterilen saygının bu günün gerçeklerinden daha yüksek gösterildiği doğrudur. Çünkü bugünün gerçeklerini geçmişle karşılaştırarak vermek doğrudur.

Edebiyatla ilgili olan insanlar, Rus Çarlığının bizi işgal ettiği döneme kadar ki genel durumun daha iyi olduğunu bilirler. Edebiyat tarih boyunca olduğu gibi bugünde cemiyetin şuurunu uyandırmaya hizmet etmektedir "

Avezov, kendi piyeslerinin mazmununu kısaca özetleyerek, onların halkın hissiyatını bildirmeye, geçmiş dönemin iyisini ve kötüsünü detaylarıyla bilmeye hizmet ettiğini ortaya koyuyor, toplumsal şuuru uyanmamış kamuoyu için sanatın çok büyük bir eğitim vasıtası olduğunu vurguluyor. Avezov, fikirlerini söylemeye devam ediyor:

"M. Jumabaev'in 'Alka' isimli edebi krujoginin platformunda Popov yoldaşın şüphelendiği gibi düzen bozucu, belli kalıplara sokulan cemiyeti ters yöne götürecek bir fikre rastlamadım. Bu, edebiyatçıları yeni bir mertebeye yükseltecek sanatsal arayışların bir türü. Bu itibarla ' Alka' nın ortaya koyduğu ilkeler, Yenilikçi yönü ve hayata bakış açısıyla çok ileri seviyede görünmektedir. Cemiyete zararlı, halkı ters yola sevk edecek hiçbir şey yok. Jumabaev' in

(10)

amacı halkın manevi zenginliğini artıracak edebiyat faaliyetidir. Oysa, bazı yoldaşlar, kendi açılardan 'Alka' platformunda siyasi suç unsuru sayılabilecek ibareler arayarak boşuna yoruluyorlar. Böyle platformlar, Rus edebiyatında, Rusun bir çok edebi akımlarda, sembolistlerden başlayarak proletkult mektebine kadar eskiden beri var."

Bu yazıyı Avezov'un önceden, mahkemede kendisine son söz hakkı verildiği zaman söylemek maksadıyla hazırladığı anlaşılıyor. Oysa mahkeme Avezov'un düşündüğü gibi olmamış her şey gizli, kapalı kapılar arkasında çözülmüştü. Açık bir mahkemeden ümidini kesen yazar, bu yazısından daha sonra yüksek mahkemeye yazdığı ayrıntılı dilekçesinde faydalanır. Daha da detaylandırarak bu yazısını o dilekçeye ilave eder.

Kazak SSR'i BSB İdare işini teftiş eden Savcı Stolboy Yoldaşa "Kazakistan'daki milliyetçiler davası ile ilgili suçlama özetinde davanın üst mahkemede görülmesi için arzda bulunmuşsunuz. Bu davanın 1.5 yıldan beri yürütülmesine karşılık suçlama tutanağın aşağıdaki sebeplerle kollegiyada incelemeyeceğimizi bildiriyoruz:

1. Sanıkların Kazakistan'da isyan faaliyetini yürütmek ve yönetmekle ilgili rolleri yeterince ispatlanmamış. Merkezi teşkilatlar ve isyan örgütlerinin zanlılarla ilgileri kesin olarak delillendirilmemiştir.

2. Suçlamanın eses dayanağı sanıkların önceki 1918 1922 yıllarına ait suçlan üzerine kurulmuş. Buna karşılık davaya esas olan birçok evrakın karşı ihtilal eyleminden daha çok bu kişilerin milliyetçilik hareketleriyle ilgili olduğu görülüyor. Bu durumda davaları doğrudan kendi yönteminiz içinde sonuçlandırmanız doğru olacaktı."

Bu hüküm, acele ve telaşla ulaşılmış koplovari bir çözüme benziyor. " Ne yaparsan yap, planı gerçekleştir " şeklinde üst makamın alt birime havalesini andıryor. Avezov'un hapsedilmesinin üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmiştir. Ağ gözü kadar küçük bir pencereden aydınlık dünyaya baka baka gözleri dalgınlaşmış, gönlü ümitsizliğie düşmüştü. Dışarıdan gelebilecek yardım yok. Eskiden yanından

ayrılmayan, yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen arkadaşların hiçbirisi görünmüyor. Hanımı Valentina Nikolaevna, küçük Leylasını alıp Leningrad'a gitmiş. Aman adımız ifşa olur, takibe alınırız diye düşünen yakınlar kendi gölgelerinden korkarak mümkün olduğunca uzak duruyorlar. Yazar, yine kalemine güvenerek, kendi ferasetine sığınırak bu kez Savcı Stolbov'a dilekçe yazar.

BSBİ Davasıyla İlgili Müfettiş SavcıStolbov'a Hapishanedeki Avezov Muhtar'dan Dilekçe

"Almatı'da hapiste yatmaya başladığımdan beri benden bir kez ifade alındı. Bu sorgulamada Popov, benim ne için hapsedildiğim, kimlerin imza attığı ve ne yaptığımla ilgili olarak gelecek sorgulamada bilgi verileceğini söylemişti.

Kazakistan'ın 10. Yıl bayramıyla ilgili yapılan toplantıda Goloşçekin yoldaşın konuşmasında bahsedilen Aymayıtov ve Baydildin'in suçlamalarıyla ilgili ifade vermek üzere, beni çağırınız diye müracaatta bulunmuştum. Popov yoldaş bu isteğimi de sonuçsuz bıraktı. Taşkent'teki sorgulayıcı de suçumu gizleyerek hiçbir şey söylemedi.

Baydildin, bana karşı asılsız suçlamalarda bulunuyor. Önceki ifadeleri tenkit tarzında idi. Oysa şimdi hem yalan söylüyor hem de iftira atıyor.

O, partili olmayan yazarları kınamak, suçlamak suretiyle partiden puan toplamaya çalışıyor. "Karaköz" piyesine Sadvakasov, dostluk hatırına değer verdi diyor. O piyese içinde Janasov ve Maylin'in bulunduğu 'Töreciler' kurulu ödül vermiştir.

Daha sonra da arı utanmayı bir kenera bırakıp kişiliğime saldırmaya başladı. Beni sadece para için yazıyor diyerek kötüledi. Karşı İhtilalci, burjuvanın Kazakistandaki lideri diyerek suçlamalarında ipin ucunu iyice kaçırmaktadır. Bunların tamamı laf kalabalığı. Oysa cezanın bizzat gerçekleştirilen işlere bağlı olarak verileceği malumdur.

Kazak delagasyonunun 2. toplantısında 1921 yılı benimle ilgili belirtilen iddaların tamamı boş ve ispatsız sözlerdir.

Belirsiz suçlamalarla, dolaylı iddalarla bunca zamandır zindandayım. Sorgulamanın bitmesine az bir zaman kaldığım dikkate alarak

(11)

cezalandırılmama neden olan suçun açığa çıkarılabilmesi için en kısa zamanda, beni ifade vermeye çağırmanızı arz ederim.

Avezov, Eylül, 1931 Bu bölümde Kraykon başkam Goloşçekin'in Cumhuriyetin 10. Yılı kutlamaları vesilesiyle 1930 yılında yaptığı konuşmayı arşivden bularak okuduk. Orada konuşmacı Avezov'u 1921 yılı Ormbor'da yapılan Kazak Sovyetlerinin 2. Toplantısında Aymayıtov "Avezov, milliyetçilik fikrini yayıyor" dedi diye eleştirmişti. Aymatıyov, o zaman böyle söylemiş iniydi, söylememiş miydi, tamamen belirsiz, dayanaksız bir iddia. Delil yok. Burada Goloşçekin, Kazak yazarlarını birbirlerine düşürerek, birini diğerine karşı maşa olarak kullanmak suretiyle ortalığı karıştırıp iddalar üretmektedir.

Önceki ciltte, "Avezov, Basmacıların liderlerinden biriydi, şimdi bu üçüncü ciltte "milliyetçi", 'Alka' isimli gizli örgütü kurdu, karşıt fikirli, teması belirsiz, değersiz eserler yazdı, diyor. Yazdıkları için Avezov'u suçlarken, hiç yazmayan Akbaev Jakıp'ı "Hiçbir şey yazmamışsın, sadece mal yetiştirmişsin. Öyle yaptığın için ciğer hastalığına yakalanmışsın." Diye suçlamaktadır. 'Böyle çevirsen araba kırılacak, şöyle çevirsen öküz ölecek' sözünün en güzel göstergesi bu olsa gerek.

Izdırap çekerek zindanda çürümeye yüz tutain Avezov, 1931 yılının sonunda BSBİ kollegiyasına uzun bir dilekçe yazmıştı. 4 daktilo sayfası uzunluğundaki bu dilekçe 3. cildin 112 115. sayfalarında yer alıyor. Bu dilekçenin tamamım yayınlamayı uygun gördük.

Hatırlatılması gereken bir konu: Bu dilekçe yazarın ruh durumunu, endişelerini,çektiği ızdırabı oldukça net bir şekilde açıklıyor. Eskiden beri kafamıza takılan "Avezov, kömünist partiden nasıl çıktı? Partiye tekrar girmek için neden tekrar teşebbüste bulunmadı ? O dönemde Avezovla Kazak aydınlarının arası nasıl idi ? Avezov'un Rus kolonizatörleri ile ilgili düşüncesi nedir?" gibi sorulara cevap veriyor. Bu sorulara Avezov'un düşüncelerinden doğru cevaplar bulabilmek, önemini hiçbir zaman yitirmeyecek bir konudur.

BSBİ Kollegyasına, Kazak Milliyetçileri

Davasıyla ilgili olarak hapisteki AVEZOV Muhtar'dan Dilekçe

"Bana isnat edilen en sonki suçları kanun diliyle sölemek gerekirse I) Ben VKP (b)'ye milliyetçiler Baytursmov ile Bökenhanov'un doğrudan emriyle Sovyet Hükümetine içerden zarar vermek, ikilik çıkarmak amacıyla katılmışım. Bu amaca hizmet etmek için aynı fikirdeki insanları kolonizatörlüğe karşı mücadeleye çekmişim. Hem de 12. parti toplantısında Baytursmov, Sadvakasov, Dosov ve daha başkalarının planlarını gerçekleştirmek için kendimi adamışım. Özellikle Kazakistan Sovyetlerinin 2. toplantısında Kazak Delagasyonunun toplantısını sadece ben tertiplemişim. Partiye giriş tarihime bağlı olarak yukarıda kısaca bahsettiğim suçlamalar hiçbir şekilde gerçekle bağdaşmamaktadır. Çünkü içtimai meselelerle ilgilenmeye partiye girdikten soma başladığımı belirterek konuya açıklık getirmek istiyorum. Hayatım boyunca Alaşorda ile sözde olsun, icraatta olsun hiçbir ilişkim olmadı. Alaşordanın hiçbir biriminde görev almadım. Gençtim, okudum. Soma 1919 yılının Kasım ayından başlayarak Kolçak'a karşı gizli örgüte dahil oldum. Sovyet inkılabının 1. gününden itibaren Semey'de Kazak öğrencileri ile işçilerini Sovyet Hükümetinin çıkarları doğrultusunda devrimci faaliyetlere yönelterek yönetimin doğru yolda hizmet etmesine gücüm yettiğince gayret gösterdim. O dönemde içtimai hizmetlere, genç insan enerjisiyle kendimi verip, samimiyetle elimden gelen gayreti gizlemediğimi herkes bilir.

Öyle olduğu halde, yeterli hayat tecrübesine sahip olmayan gençlerde sık sık görülen bir hal içinde ve geri kalmış, muhafazakar bir çevrede yetiştiğimden hem de önümüzde faydala nabileceğimiz oturmuş bir siyai mücadele ortamı olmadığından duygularımın tesiriyle ömür sürdüm. Kolonizatör anlayışından henüz kurtulamamış olan mahalli parti mensublarının yaymış olduğu eski desturlar beni de çabuk etkiledi. Mevcut kolonizatör yayınlar milli duygularımı kamçıladı. (Programlı bir milliyetçilik faaliyetine hiçbir zaman katılmadım.) Benim milliyetçiliğim duygular nispetinde idi. Partiden çıkışımın tek sebebi budur. Bütün

(12)

enerjimle hizmet edemeyeceğime inandığım ve duygularımın tesirinden kurtulamadığım için parti içinde yer almanın gereksiz olduğunu düşündüm. O dönemde Ülke Parti Komitesi milliyetçi faaliyetlerim için ve de parti disiplinini bozduğum gerekçesiyle beni partiden ihraç etti. 1922 yılında, gençlere anlayış gösterilmesi ile ilgili bir karar çıkarılmıştı. Merkez Komilisinden özür dileyerek tekrar Partiye kabul edilmem mümkündü. O dönemde Partiden çıkarılan Kazakların büyük çoğunluğunun tekrar partiye girdikleri malumdur. Şüphesiz ben de öyle yapabilirdim. Fakat müracat etmedim, partinin dışında kaldım. Bu durumda eğer ben, milliyeçilerin iradesiyle partiye girmiş idiysem onların emri 1922 yılına kadar mı yerine getirildi, sorusu gündeme gelir. Eğer öyle olsaydı, daha somaki yıllarda ben ne yapar eder partiye katılır, o emri yerine getirmek için kendimi adardım.

Gizlisi saklısı yok, gençliğimden beri bütün gücümle yazarlık yeteneğimi geliştirmeliyim diye hayal kurdum. İlk piyeslerimin başaısı bu hayalimi güçlendirdi. Partiden çıktıktan soma siyasetten tamamen uzak durdum. 1923-24 yıllarından itibaren siyaset ile ilgilenmeye başladım. Geçmişteki faaliyetlerimi değerlendirince siyasi yeterliğimin olmadığım gördüm. Bundan soma da kendimi siyasetin dışında tuttum. Üniversiteyi bitirdikten soma Marksizm'in ilkelerini öğrenerek somaki hayatımı edebi, pedogojik ve ilmi çalışmalara adamayı uygun gördüm. Bu saha bana çok ilginç geldiğinden başka bir sahada çalışmayı hiç düşünmedim. 58. statünün 7. maddesine göre suç kabul edilebilecek üretimle ilgili zarara sebebiyet verecek hiçbir faaliyetim olmadığım açıkça söylüyorum. Bu konudaki iddalar, Ermekov'un Kazakistan'daki yerli halkın topraklarının ellerinden zorla alınması konusunda Leningrad'a adıma yazdığı mektupla ispatlamaya çalışılıyor. Yapılacak bir yüzleşmede bunun doğru olmadığının anlaşılacağını belirttim.Ermekov'la bu konuda hiçbir şekilde mektuplaşmadık. Ondan aldığım bir mektupla ilgili olarak şöyle bir hadise olmuştu: Leningrad'a benim adıma bir mektup yazdığı doğrudur. Mektubu açıp okuyunca hayretler içinde kaldım. Yaşı benden büyük olduğu halde, önceden hiç yapmadığı tarzda bana ' siz ' diye hitap ediyordu. Daha soma bu mektubun bana değil, Bökehanov Alihan'a

yazıldığım, onun Leningrad'daki adresi bilinmediği için benim adıma gönderildiğini anladım. O mektubun araştırılması konusunu bilhassa isterim.

II) Başka suçlamaların tamamı benim 'Alka'nın edebi platformuna yaklaşımımla ve ideolojik sahada o edebiyatçılarla yakın ilişkilerimle ilgili. Bunun için en son verdiğim ifademin iyice incelenip araştırılmasını istirham ediyorum.

Son olarak, Baydildin'in söylediği göre, benim 1921 yılında Smağul Sadvakasov'a ' basmacı ol ' diye akıl verdiğim iddası tamamen iftiradır: İlk olarak o yıl semey'de bulunmadım ve henüz Sadvakasovla tanışmamıştım. İkinci olarak o dönemde ben elifi mertek zanneden bir öğrenci gibiydim. O dönemde yeni yapılan Sovyet birliğinden ayrılmayı düşünmem ve bu konuda çalışmam, sadvakasov'a böyle davran, kolonizatörlüğe karşı mücadeleye başla diye akıl vermeye kalkmam akla mantığa sığmaz. Bu iddaların hepsi Baydildin'in kendi aklından uydurduğu gıybet sözlerdir.

Gizli örgüt diyerek dallandırıp budaklandırdığınız .'Alka'nın edebi platformuyla ilgimi bilmek istersiniz, Semey Güberniya Parti Bölümünün önceki yöneticisi Tokjigitov yoldaştan ifade almanızı arz ediyorum. Hiçbir şekilde gizlisi saklısı olmayan 'Alka' yı götürüp kendisine gösterdiğim konusunda o kişi şahitlik yapabilir.

Avezov, 29. 10. 1931 Yazarın zindanda yatarken yazdığı son dilekçesi böyle. İyice düşünerek "geçmişte neler olmuştu ?" Böyle söylemem doğru olur mu ? diye tefarruatıyla değerlendirip yazdığım anlıyoruz. Bu dilekçenin Avezov'un hayatım inceleyen alimler için çok önemli bir malzeme olduğu açık.

Gelecekte hala ızdırap çok. Çoğumuz gündelik telaşlarla koşturup dururken zamanın farkına, şartlarına dikkat etmiyoruz. Oysa zindanda güneşin doğmasıyla batmasından başka bir şey bilmeyerek her an hahber bekleyen tutuklu için zaman hoş ve çabuk geçmez, saniyeler hiç kıpırdamıyormuş gibi gelir. Şimdiki Tastak'ta Komsomol sokağı ile Bavman sokağının keşistiği yerde, asrımızın başında yapılmış tek katlı kızıl bir bina var. Otuzlu yıllarda bu mevki şehrin tamamen dışı, kolhoz olarak kabul edilmekteydi.

(13)

BSB İdarenin yetkilileri ta başından, tutukluların zindanım cezalandırmaya müsait, göz görmez, kulak işitmez en ücra yerden seçmişler sanki. Yeri gelmişken şunu söylemek istiyoruz: Kazak aydınlarının, Avezov gibi büyük yazarların yattığı bu 'Komsomol, 268. ev"e bir hatıra plaketi konulsa çok anlamlı olur.

Affedilme, kurtulma ümidiyle yazılan bu dilekçeden sonra yazar, altı ay daha hapiste kalır. Yargı organları dilsiz, tepkisiz bir taş gibidir. Yargı organları ne cevap verirler ne de yolu yordamı böyledir, diye tekrar ifade alırlar. Milliyetçi, Alaşordacı, Basmacı Lideri, İhtilafçı, Devrimci suçlamalarım ardı ardına yöneltirler. Dördüncü cildin 183. sayfasından itibaren 44 sayfalık suçlama özeti yer alıyor. Bu özetin başında ilk önce tarihi bir açıklama yapılmış. 12. sırada Avezov'la ilgili üç sayfalık suçlama yer alıyor.

Suçlamada kişinin yaşı, ailesi, görevi, suçu hakkında ayrıntılı bilgi veriliyor. Yazara yöneltilen suçların tamamı yukarıdaki soruşturma protokolünde, suçlama özetinde bahsedilen hususların birazım aynen tekrarlıyor. Avezov'un esas suçlama özeti aşağıdaki gibidir.

Suçlama Fezlekesi

M. O. Avezov suçlanmaktadır:

1 Devrim karşıtı örgüte girip zararlı fikirlerini gerçekleştirmek amacıyla teşkilatın emri doğrultusunda VKP (b)'ye üye olmuştur. 12. parti Toplantısında millet meselesi hakkında Bökenhanov, Sadvakasovların teklif ettiği platformu savunarak kolonizatörlüğe karşı mücadeleyi hedeflemiş, kendi sahasında milliyetçi çalışmalar yürütmüştür. Orınbor'da yapılan Kazakistan Sovyetlerinin 2. toplantısında delegasyonla özel bir toplantı düzenleyerek "Alka" isimli gizli, milliyetçi edebi dernek platformunun hazırlanmasına gönüllü olarak karışmıştır.

2 Sovyetin devlet organlarına, kendi teşkilatlarının menfaatlerini kollayan insanları sokmaya çalışmıştır. Hem de Sovyet organlarındaki insanları kendi menfaatlerine çalışan insanlar sayesinde devrim karşıtı faaliyetlerde bulunmaya sevketmiştir.

Ceza yasasının 58. maddesinin 7. 10. 11. Fıkralarına uygundur.

BSB İdarenin 1924 yılındaki emri doğrultusunda 172 numaralı dava dosyasının Birleşik SBİ'nin özel toplantısında, mahkeme dışında incelenmesi kararlaştırıldı.

Açıklama

Bu dava ile ilgili olarak tutuklananların tamamı Almatı şehrinde hapsedildiler ve BSBİ'nin kontrolünde bulunmaktadırlar.

Kazak SSR'i BSBİ Yetkili Vekili Hvarostyan, Özel Vekil Popov. Tutukluların yukarıda belirtilen birçok şikayetleri, suçu kabul etmeyişleri ile ilgili ifadeleri hiçbir şekilde dikkate alınmamış. Yukarıdaki sorgulama protokolünün sonuna yetkili vekil Popov kendi eliyle "Suçunu kabul etmiyor" açıklamasını yazmış. Öyle olmakla birlikte sorgulayıcılara, vekile bu söz hiç bir tesir etmemiş. "Ne yaparsan yap tutuklulara milliyetçiliği kabul ettir. " şeklinde özel bir emir mi var, nereden bilelim. Böyle söylememizin sebebi, soruşturma ve sorgulama evraklarının gün geçtikçe kalınlaşması, suçlamaların şiddetinin artması ve çemberin giderek daralmasıdır. Boynuna geçirilen 58. statünün kanlı bir kelepçe olduğunundan bahsedilmemiş.

Bu arada 13 Mayıs 1931 tarihli bir karara göz atalım.

Kazakistandaki BSBi İdarenin Özel Bölümünün Vekili Latipov 2370 numaralı dava dosyasıyla bilgilenmiştir.

Tespit

Bu davada zanlılar arasında bulunan Akbaev Jakıp, sağlığının kötüye gitmesi sebebiyle uzun süreli tedaviye ihtiyaç duymaktadır. Karar Verildi

Suçlu Akbaev Jakıp Almatı Islah evinin bünyesindeki hastaanede kontrole alınarak başka hastalarla karşılaşmayacak şekilde tedavi edilsin.

Vekil Latipov Burada Islah evi (ispradom) nin ne olduğu konusunda biraz açıklama yapalım. BSBİ

(14)

Vekillerinin ifadelerine bakarsak o dönemde hapishanelerde tedavi merkezleri varmış. Bunu diğer bir ifadeyle "Islah evi" diye adlandırılmaktadır. Siyasi tutukluların diğer hastalarla karşılaşıp konuşmalarını engellemek için özel olarak görevlendirilmiş doktorlar, özel bölmelerde tedavi yürütmektedirler. Bu dava dosyasının sonuna Islah evinin baş hekiminin yazdığı bir yazı konulmuş. Ukuyucuların hapishane şartlarım tam olarak anlamalarına yardımcı olmak için bu yazıya yer verelim.

"Islah evinin bünyesindeki revirde Kojamkulov Naşir, Abılayhanov (Muhamedşin) Seydahmet yattığı için boş yer yok. Akbaev Jakıp'ı hiç kimseyle karşılaştırmadan özel olarak tedavi etmemiz mümkün değildir. " Bu yazıyı alan Latıpov, Popov çiğer hastası Akbaev'in durumunu nasıl çözdüler, tedaviye gönderdiler mi, göndermediler mi, işin bu yönünü bilmiyoruz.

8 Mart 1932 tarihinde Almatı'daki savcı Stolbov'un adına, Moskova'daki BSB İdarenin müfettiş savcısı Katnyan'dan bir telgraf gelir. Telgrafın kısaca mazmunu şöyle: "Davayı neden böyle uzatıyorsunuz ? Üçlü'ye havele ediniz ". Bu arada şu iki hususa dikkate çekmekte yarar var: 4 ciltlik suç davası dosyasındaki savcı, soruşturmacı, sorgulayıcı, yetkili vekili hiçbirisinin adı soyadı tam olarak yazılmamış, sadece soyadları belirtilmiş. İkinci husus hiçbir sanığa avukat tahsis edilmemiş.

Toplam 32 kişinin içinden 20 adam seçilip Üçlü'nün mahkemesine hazırlanmaktadır.

Üçlü dedikleri, BSBİ'den bir kişi, OBKOM veya KRAYKOM sekreteri ve savcılıktan bir adam olmak üzere kurulan özel bir komisyondur. Bu komisyonun verdiği karar tekrar incelenmiyor ve bozulamuyor. Üçlü komisyonuna mahkeme üyeleri (hakim, avukat, yargıç) alınmıyor. Baş tarafına "Üçlü mahkemesi" ibaresi damga şeklinde basılarak kuşe kağıda özel dava evrağı hazırlanmış. Üçlü'nün mahkemesine sanıklar çıkarılmamış; hüküm gıyaben verilmiş ve kendilerine tebliğ edilmiş.

Kazakistan'daki BSBİ bünyesinde Üçlü'nün Toplantısı 20 Nisan 1932 NO: III / K Protokolden Kopye

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ KARAR VERİLDİ 2370 Numaralı dava 17. Muhtar Avezov 8

dosyası ile ilgili sanıklar Kasım 1930 tarihinden Avezov Muhtar, Ermekov başlayarak

toplama

Azimhan, ceza yasasının kampına kapatılsın. 58. statüsü 7. 10. 11. Ermekov ile Avezov

maddlerine göre hakkındaki bu karar, tutuklandıkları günden itibaren hesaplanarak uygulansın. Serbest bırakıldıktan sonra gözetim altında bulundurulsunlar. Bahsetmeden geçemeyeceğimiz çok önemli bir durumla karşı karşıyayız. 2370 numaralı dava ile ilgili Kazak Milliyetçilerinin Listesi olarak adlandırılan bir liste hazırlanmış. Liste dört sütundan oluşuyor. Birinci sütuna sayısı, ikinci sütuna suçlunun adı soyadı, üçüncü sütuna suçlama özeti denilmiş. Dördüncü sütuna 'karar' denmiş ve bu sütun boş bırakılmış. Listeye 20 adamın adı soyadı yazılmış. 12. sırada Avezov'un adı soyadı yer alıyor.

İlginç olan böyle bir liste hiçbir yasaya uygun değil. Bir amirin emriyle hazırlanmış gibi. Bu amir her ismin son sütununa kendi eliyle ve mürekkeple "5 yıl", "3 yıl", "4 yıl" sürgün edilsin" diye yazarak en sonuna imza atmış.

Üçlü yukarıdaki kararı bu amirin fermanını hiç değiştirmeden, bozmadan vermiş gibi. Bu durumda "Kazak milliyeçileri" suçlamasıyla tutuklanıp yargılanan insanların iki yıla yakın süren davalarım tek bir adam birer dakika içinde dışardan sonuçlandırmış görünüyor.

Acı bağırsak gibi uzatılan söz konusu listenin sonuna BSBİ III: bölümünün amiri Borisov ile BSBİ vekili adına Hvorostyan imza atmış.

Avezov'un eline aşağıdaki açıklama (hüküm fezlekesi) kopyesini vermişler:

Tahliye Müzekkeresi

Avezov Muhtara tebliğ edildi. Kazak SSR i BSB İdare bünyesinde tutuklu olarak kalmış, 8/X 30 yıl üzerinden hesaplandığında üç yıl gözetim altında tutulma cezasına çarptırılmıştır.

(15)

Vekil Siluvkov 7 Mayıs 1932 M. Avezov bu kararla özgürlüğüne kavuşur. Öyle olmakla birlikte 'milliyetçi', 'alaşordacı', 'karşı devrimci','burjuva' suçlamaları uzun yıllar boyu, gölge gibi peşinden ayrılmaz. Hapisten çıktıktan soma dört ay kadar iş bulamayarak sendeleyip dolaşır. Üstun zekalı, yetenekli, bir çok tiyatro eseriyle iki üç kitabın yazarı, Rusça'yı çok güzel kullanan yazar iş arayarak bir çok müessesenin eşiğini aşındırır. En sonunda Kazak Tarım Ürünleri Enstitüsünde öğretmen olarak göreve başlar.

Üçlü' nün kararı ne zaman bozuldu? Avezov la birlikte suçsuz ceza çekenler ne zaman kanun nazarında aklandılar ? Bu sorular mutlaka insanların kafalarına takılıyordur. Kazak SSRİ Yüksek Mahkemesinin suç davaları ile ilgili Mahkeme Heyeti 28 Şubat 1958 yılı çıkardığı 22/ 0154 numaralı kararıyla Avezov' la birlikte cezalandırılan 20 kişiyi akladı. Bu kararda şöyle yazıyor: 20 Nisan 1932 tarihinde " Kazak Milliyetçileri " suçlamasıyla yargılanan 20 kişinin davasını yeniden inceleyerek aşağıdaki kararı aldık: O insanların faaliyetlerinde suç unsuru bulunmadığından Üçlü' nün vermiş olduğu hüküm ortadan kalksın."

İki yılı aşan ızdırap, eziyet, can endişesi ve somaki 26 yıla uzayan ümitsiz bekleyiş iki satır sözle sonuca ulaştı. Kaderin cilvesi işte bu. Karara imza atanlar, Dosanova A.D., Abiljanov J.İ., Harlamova T.O., yoldaşlar. Dikkat etmişsinizdir, tutuklanma ile kanun nazarında aklanma arasında 26 yıl geçmiş.

Yirmi altı yıl demek, bir çok insanın yarı ömrü, bazı insanların ömrünün tamamıdır. Aklanma karan çıkana kadar o insanların bir çoğunun ömrü sona ermişti. Bir kısmı 1937 yılında tekrar tutuklanmışlar 'halk düşmanı' oldukları gerekçesiyle idam edilmişlerdi. Avezov ise, takipten takibe, sürgünden sürgüne dolaşıp, sadece ömrünün son sekiz yılında sorgudan, takipten uzak başı rahat bir şekilde yaşamış ve Peygamber yaşına geldiği zaman ağır hastalık sebebiyle hayata gözlerini yummuştu. Stalin' in Kazak yurduna ulaşan zulüm politikalarının ilk örneğinin tarihi böyle. O fırtınada 100 binden fazla Kazak'ın başına zincir vuruldu. Bunun 20

binden fazlası idam edildi. Kalanların pestili çıktı, akılları başlarından gitti. Rüzgarın savurduğu toz zerreleri gibi yok olup gittiler. Sonra 3436, 37, 38, 4245 yıllarında felaket kara bulut gibi çöküp, kelepçe gibi sıkarak geri geldi.

Avezov kendi elleriyle yazdığı otobiyografisinde 1923 yılı Leningrad Devlet Üniversitesinin Filoloji Bölümüne girip 1928 yılında bitirdiğini belirtiyor. Ondan soma " Taşkent'teki Orta Asya Devlet Üniversitesi, Şarkiyat Fakültesinde doktoraya başladım " diyor. O dönemde Kazak tiyatrolarında yazdığı piyeslerin sahnelendiğini, uzun ve kısa hikayelerinin dergilerde ve de tek tek kitaplar halinde yayınlandığını söylüyor da... birden atlayarak, "Abay külliyatının redaktörü oldum; Onun biyografisini yazdım" diyor. Aradaki birkaç yıldan bahsetmiyor.

Öyle anlaşılıyor ki Avezov, 193032 yıllan arasında ' milliyetçi, alaşordacı ' suçlamalarıyla Almatı hapishanesinde yaşadıklarını bilerek unutulmaya terk etmiş. Önceki bölümlerde yazarın zindandaki ifadelerini, sorgulama protokolünü, Goloşçekin'e yazdığı dilekçeyi, iddia özetini, Üçlü' nün kararını, kısaca butun dava evraklarını açıkladık.

Leningrad Üniversitesini üstün başarıyla tamamlayan Avezov'un Taşkent'e gelmesinin esas sebebi sadece doktora eğitimine başlamak değildi. Kazak alimlerinin, aydınlarının ileri gelenleri 1920' li yıllardan başlayarak Taşkent'te toplanmaya başlamıştı. Çünkü burada " Şolpon " dergisi, "Kedey Aynası", "Jas Kayrat" gibi yayınlar çıkıyordu. Moskova'dan göçen Doğu Halklarının Ortak Yayınevi de buradaydı. Başka bir ifadeyle Taşkent, o dönemde Müslüman halkların başkenti durumundaydı. Kalemine güvenen Avezov, duygulanın ve fikirlerini, mesajlarını bu aydınlar arasında halkına daha rahat ulaştırabileceğini düşünüyordu. Günden güne halkının gözü kulağı olmaya başlayan yazara, aydın ve seviyeli ortam hava gibi gerekli olmuştu. İdeallerine sıkı sıkı sarılan Avezov, Taşkente geldikten soma gece gündüz demeden yayıncılıkla meşgul oldu. çok hassas konularda makaleler yazdı. Aynı zamanda üniversitede asistan olarak bilime yöneldi.

(16)

Akademik danışmanı dönemin büyük alimi, Arabist ve Müsteşrik Profesör M. F. Gavrilov idi. Çok geçmeden Orta Asya Terminoloji Komitesi kuruldu. Komitenin başkanlığına M.F. Gavrilov, ilmi sekreterliğine ise Avezov atandı. 31 yaşındaki yazarın zekasına, yeteneğine hayran olan danışmanının " Avezov' un doktorada üç yıl okumasının gereği yok, iki yılda bitirir." diyerek özel bir karar çıkardığı bilinmektedir. Avezov'un Orta Asya Devlet Üniversitesinde asistan olduğu dönemle ilgili bilgileri, alim Mirzahmetov Mekemtes, "Avezov'un Asistanlık Döneminden Belgeler" isimli makalesinde (Kazakistan Muğalim Gazeti, 14 Kasım 1977) ayrıntılarıyla vermiştir. Otuzlu yılların başında Avezov'un alevler gibi yükselip gelen yayınları, üzerine su serpilmiş gibi kesildi. Stalin' in kanlı, yok edici zulmü, tabiri uygun olursa okyanus dibinden yanardağ çıkaran tayfun gibi gürlemişti. Üç dört yılda bir tekrar güç alıp ömür denizini alabora edip durmuştu. 0 tufan 30. yılın başında Müslüman cumhuriyetlere şiddetli dalgalar şeklinde yönelmişti. Bunun esas amacı Kazakistan ve Orta Asya'daki aydın kitleyi, halkın kaymak tabakasını bir daha süpürüp halkı mankurt halde bırakmaktı. O dönemde devletleştirme politikası uygulanıyordu. Bütün zenginliğini, elindeki azıcık malım yitirip talan olan çiftçiler ve köylüler açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Avezov'un orta seviyeli üreticilerin mallarının ellerinden alınmasına karşı yazdığı makale herkesin dilindeydi. Kalemi güçlü yazar, halkının açlıktan, kırgından nasıl kurtulacağının yollarım araştırmaya başlamıştı.

İşte böyle zor bir donemde 33 yaşındaki Avezov' u tutuklayıp hapse attılar. Avezov'un tutuklanmasıyla ilgili olarak Üniversitede yer alan tek belgenin kopyası aşağıdadır.

"Doktora öğrencileri Avezov ile Kemengerov ve asistan Koşkınbaev' in Üniversitemizle ilişkileri tutuklandıkları tarihten itibaren kesilsin." 01. 10. 1930

Gerekçesi: Orta Asya Devlet Üniversitesi Pedagoji Fakültesi Dekanı Segal' ın dilekçesi.

Muhtar Avezov,Taşkent'te tutuklandığı zaman ailesinden yanında ilk eşi Rayhan' dan kalan kızı Muğalima, sonraki eşi Valentina Nikolaevna, ondan olan kızı Layla vardı. Tursm

Jurtbaev' in " Besigindi Ayala " (Juldız dergisi No: 1988) isimli romanında Muğalima' nın kısa bir hatırası yer alıyor: " Babamdan bir gece yarısı ayrıldıktan sonra, beni Danyal İskakov'un eşi Mukarama' ya bırakarak Valentina Nikolaevna, Layla'yı alıp Leningrad' a gitti. Ne olduğunu tam olarak anlayamamıştım." diyor. O eserde Alkey Margulan şöyle diyor: " Taşkent' te kalan Muğalima'yı Almatı' ya gönderdikten soma ben de Leningrad'a döndüm. Doktora eğitimime devam ettim... Bir gün, daha sonra ünlü bir doktor olan Orazbaev Kabış mektup getirdi. Muhtardanmış. Bütün öğrenmek istediği: Valentina nerede, izini kaybettim. Kendisi ve Layla sağ mı? Duyguları nasıl? Benden ümidini kesti mi? Bu soruların cevaplarım araştırıp öğren.

"O donemde Valentina Nikolaevna, gazetede mi, yayınevinde mi, muhabir olarak çalışıyordu. Selamı ulaştırdım. Zor günlerde aile içinde bir bağlantı olmuştum." diyerek Margulan gerçeği yazıyor. (Juldız, No: 7 ,1988, 1 15. sf.) Leningrad'a gelen Valentina Nikolaevna'ın durumu böyleydi.

Avezov ile Bavırjan Momışulı arasındaki ilişki sadece çok açık olan bir gerçeği gösteriyor- 1944 yılının Eylül' ünde, Bavırjan, 'Sosyalistik Kazakistan' gazetesinin yönetimine yazdığı açık mektupta, Esmağambet Smayılov'un 'Abay' romanı hakkında yazmış olduğu değerlendirmesini müdafaa ettiğini biliyoruz. ' Gelişecek ülkenin çocukları birbirine yiğit der' sözüyle başlayan bu mektup halen yazar arşivinde saklanmaktadır. Bavırjan' ın naklettiği hatırat aşağıdaki gibidir. 'Birlikte oturduğumuz bir gün Avezov, Ey yiğit savaşa katılmadıysam da azabı kimseden daha az çekmedim. Almatı hapishanesindeki korkutan, titreten, acıktıran azap ömrüm boyunca bana yeter.

Tanınmış şair, gazeteci Ziyabek Rüstemov'un adı edebiyatçılar tarafından iyi bilinir. Taşkent'te çıkan 'Kedey Aynası' gazetesinin redaktörü idi. "İşte o Rüstemov'un 1930 yılının sonunda 'Kasımordacıların Tamırına Balta :abayık' isimli kitabı çıktı. O kitapta, 30' lu yılların başında Kazak entelektüellerine ne tür suçlamaların yöneltildiği, davalarının nasıl görüldüğü açık olarak yazılmıştı. Vatandaşlara atılan iftiraların, yöneltilen suçlamaların

Referanslar

Benzer Belgeler

M imar Sinanın yaptığı bu camiye Cihangir camii adı nı verdi Kanunî-- Şimdi tüm semt Cihangir adiyle anılır ve genç şehzadenin öyküsü çinlar her

merakını uyandırdı, Lokmanın Hüner - namesini nefis resimlerle süsliyen üstad Osman, Onyedinci asırda Istanbulun bü­ yük san’atkârları diye tanılan

İlaç kaynaklı hiperglisemiye neden olduğu bilinen ilaç- ların kullanımı sırasında bu etkinin ortaya çıkmasını arttıran dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam tarzı,

Pasajın ilk 30 yılı içinde faaliyete geçen ya da el değiştiren dükkânlar arasında cadde üzerindeki Maison Parret (daha sonra ünlü Degüstasyon Lokantası)

O da deniz subayıdır* Uzak Doğu'ya kadar deniz yol­ culukları yapar ve romanları gezdiği, gördüğü ülkelerin iz­ lenimlerine yaslanır.. 1908 Meşrutiyeti

P ierre Loti gibi Harp Okulu'na girdi ve burayı bitirdikten sonra deniz subayı olarak dünya­ nın birçok yerlerini dolaş­ tı, o da Japonya'ya kadar gitti.. Eserlerinin

«Celâl Bayar, İnönünün yerine Başbakanlığa getirilince, kendilerini yakından tanımadığım için; acaba bu mühim vazifeyi nasıl başarabile­ cekler, diye,

kahvehane dedikodusu, kahve fincanı, kahve kaşığı, mahalle kahvesi, kahvede oturuı gibi, «bir acı kahvenin kırk yıl hatırı vardır, bir acı kahve bile