• Sonuç bulunamadı

Behice Boran için TBMM'de tören

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Behice Boran için TBMM'de tören"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Üniversiteye hazırlamada iddialıyı/

KAVRAM

DERSANESİ

iane sonlar: 24 Ekini 1987 Beklemeliler 1 Aşama: 26 Ekim

2. Aşama 26 I knn

Merkez: 527 92 II Şehzadebaşı: 522 75 74 Bakırköy: 572 60 74 Kars: 20 19

64. Yıl; Sayı: 22681

K urucusu: Yunus N adi

200 T L .

aan-

umu

17 Lkim 1987 C um artesi

F A K S İM İL E D E SO N

A Ş A M A

Ü

P i t n e y B o w e s

g ö n p a a .y

Tel: 146 20 26 141 67 97 140 29 16

TBMM, A N A P ’ın yasa önerisini kabul etti' Seçim 29 kasımda, kontenjan A N A P ’ın lehine

Ö zal istediğim eld e etti

ANKARA’dan

YALÇIN DOĞAN

Muhalefet

Dağıldı

A N K A R AKendisini se­

çim için feshetm iş bir Mecli­ sin ‘ ‘yeni bir seçim için'' top­ lanması ne kadar çarpıcı ise, Meclisin dışındaki görüntüler de aynı ölçüde çarpıcı.

Türk bayrağına sarılı tabu­ tu sekiz asker taşıyor. “ Ti sesi’ ’ ile birlikte herkes saygı

duruşuna geçiyor. “ Vatan hainliği ” ile suçlanan Behice Boran "m cenazesi önünde “Türk parlamenterleri ve Türk askerleri" saygıyla eği­ liyor. A N A P ’lılar hariç. (Arkası Sa. 11, Sü. 6’da)

CÛHEYT________

ARCAYÛREK yazıyor

A h Vah

D erken...

A N K A R A — Saat 15.00’- te olağanüstü toplantı açıldı­ ğında günlerdir kabaran heyecanlar, sonucu belirsiz umutlar bir ölçüde yatışmış­ tı.

D iyalog" adı altında

Özal-İnönü arasında günler­ dir geçmesi beklenen “yasa pazarlığı", bir ölçüde sonu­

ca bağlanmıştı.

Sanki dün kaldırılan cena­ ze, yapılan devlet töreni, rah­ metli Korutürk için değildi. Belki de demokrasinin önü- (A r kası S'a. 11, Sü. 6’da)

A N A P ’ın erken seçim yasa önerisi, TBMM Genel Kurulu ’nda

kabul edildi. Seçimin 29 kasımda yapılmasını öngören yasa,

önseçimi partilerin içtüzüğüne bırakıyor. Kontenjan milletvekili

en çok oy alan partinin olacak. Anayasa oylamasında oy

kullanamayanlar,seçmen kütüklerine yazılabilecekler.

Özal, küskünlerin direncini kırdıktan sonra Mecliste çoğunluğu

sağladı. Özal-İnönü görüşmesi sonuçsuz kaldı. İnönü, Demirel

ve Ecevit ile biraraya geldi. İnönü, D Y P ve D SP ’nin seçimi

boykot önerilerine net bir yanıt vermedi. D Y P ve DSP'de,

SHP katılırsa seçimi boykot etme düşüncesi ağır basıyor.

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) — Erken seçimin 29

kasımda yapılmasını öngören ANAP’ın yasa önerisi dün TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Yasa önerisinin maddelerine geçilmesi 132 ret oyuna karşılık 238 oyla benimsendi. 3 ANAP’lı ret oyu kullandı, önerinin bu sabaha karşı saat 02’de maddeleri görüşülmeye başlar­ ken, SHP, DYP ve DSP’liler, sözcülerinin konuşmala­ rından sonra salonu terkettiler. ANAP önergesinin ka­ bulü için son anda Başbakan Turgut Özal, SHP Genel Başkanı Erdal İnönü ile bir diyalog arayışına geçti. An­ cak görüşmede taraflar arasında ne seçim tarihi konu­ sunda ne de kontenjan konusunda bir anlaşma oldu. Gö­ rüşme sonrasında Demirel ve Ecevit’e bilgi veren İnö­ nü, DYP ve DSP’den gelen “ seçimi boykot” önerileri­ ne net bir yanıt vermedi. Parti liderlerinin yaptıkları açık­ lamalarda, DYP ve DSP’dc “ Eğer SHP de katılırsa se­

çimi boykot etmek” düşüncesi ağır basarken, SH P’nin

eğilimi seçime girme yolundaydı.

Kabul edilen yasaya göre, partiler milletvekili aday­ larını kendi tüzüklerine göre belirleyecekler ve adayla­ rını saptama yöntemini üç gün içinde YSK’ya bildire­ cekler. Benimsenen geçici bir madde ile 1982 Anayasa- sı’nın halkoylamasına katılmadığı için seçmen kütükle­ rine yazılmamış olanlar 8 Kasım 1987 tarihinden itiba­ ren bir hafta içinde oturdukları ilçe seçim kurullarına başvurarak seçmen kütüklerine kayıtlarını yaptırabile­ cekler. Böylelikle, yaklaşık 2 milyon seçmen oy kullan­ ma hakkına kavuşmuş olacak. Getirilen bir başka mad­ deyle de, kontenjan milletvekilinin seçimi A N A P’ın is­ tediği yönde belirlendi. Buna göre, örneğin 6 milletve­ kili çıkaran bir seçim çevresinde en çok oyu alan parti, kontenjan adayını milletvekili olarak çıkacak. Daha son­ ra partilerin aldıkları oylar alt alta yazılarak önce bire, sonra ikiye, üçe, dörde ve beşe bölünecek, elde edilen paylar büyükten küçüğe doğru sıralanarak kalan beş mil­ letvekilliği payların sahibi olan partilere göre dağıtıla­

cak Son ana kadar çoğunluğu sağlayıp sağlaya­ mayacağı tartışma konusu olan ö zal, dün öğle saatle­ rinde partisinin Meclis grubunda yaptığı konuşmada,

“ küskün" olarak adlandırılan milletvekillerine, “ Aday listelerinin yeniden gözden geçirileceğini ve hatalar var­ sa düzeltileceğini” bildirdi. Bu arada, özellikle anaya­

sanın 84. maddesine girmesi söz konusu olan ve bu ne­ denle milletvekilliği düşme olasılığı bulunan adaylar için de 16 seçim bölgesinde “ mutlaka önseçime gideceği” gü­ vencesini verdi. Bu güvence üzerine ANAP, Mecliste ço­ ğunluğu garantiye alarak getirdiği yasa önerisini istedi­ ği gibi çıkardı.

TBMM toplanmadan önce ilk diyalog arayışı eski Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün cenazesi sırasında gerçekleşti, özal ile İnönü, cenaze töreni sırasında gö­ rüşme olanağı buldular. İnönü, diğer muhalefet lider­ lerinin de katılacağı bir görüşmeyi ısrarla savunurken, Özal, Ecevit ve Demirel’i “ yaramaz çocuğa” benzetti

ve İnönü’ye, “ Onlarla birlikte görülmeniz yanlış oluyor” diyerek, bu öneriye yanaşmadı, ö zal, İnönü ile yaptığı görüşmeyi, “ Seçim istemeyenlerle ben nasıl uzlaşayım? Seçim istemiyorlar” diye değerlendirdi. Böylece ö z a l’- la İnönü’nün sabah yaptıkları bu görüşmeden bir sonuç çıkmadı. İnönü, ö zal ile yaptığı temasları dün öğleyin Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit'e ayrı ayrı telefon­ la aktardı. Ecevit, “ Üç muhalefet partisi arasında reji­ mi kurtarmak için işbirliği belirtisinin başladığını” söy­ lerken, SH P’nin seçime girip girmeyeceği konusunda

(Arkası Sa. 11, Sü. Tde)

M E C L İSİN K İL İD İ BİR A Ç ILD I, BİR

K A P A N D I

AHMET TAN’ın Meclis Notlan

D Y P ’D E N 3 İSTİFA, A N A P ’A 2

K A T IL M A

Orta Sayfada

Korutürk’ün cenaze töreninde siyaset

Türkiye Cumhuriyeti’nin 6.

Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk için dün Ankara’da yapılan cenaze töreni son politik gelişmeler ve erken seçimin bol bol konuşulduğu siyasi bir toplantıya dönüştü. TBM M ’deki törenin ardından Maltepe camisindeki cuma ve cenaze namazını Diyanet İşleri Başkan Vekili Fahri Demir kıldırdı (1). Erken Seçim

YasasTnın 8. maddesinin iptali nedeniyle bütün dikkatleri üzerine toplayan Anayasa Mahkemesi Başkanı Orhan Onar’ın, tören sırasında bir ara bazı bakanlarla görüştüğü dikkatleri çekti (2).

Foto muhabirlerinin favori kişilerinden biri de, YÖK Başkanı İhsan

DoğramacTydı. Doğramacı, fo to muhabirleri istedikleri gibi resim çekebilsinler diye D YP Genel Başkanı Süleyman Demirel ve DSP Genel Başkam Bülent Ecevit’le tekrar tekrar el sıkıştı (3). Korutürk’ün cenaze töreninde, Başbakan ö za l ve SHP Genel Başkam Erdal İnönü karşılaştıklarında, birbirlerine

gülümsediler (4), daha sonra da kortej, Maltepe camisine doğru yürürken, yol boyunca konuştukları dikkatleri çekti, öyle ki kendilerini seçim sohbetine iyice

kaptıran öza l ve İnönü, bir ara kendilerini Cumhurbaşkanı Kenan Evren’le aynı sırada buldular. Seçim ve siyaset sohbetine öyle dalmışlardı ki protokoldeki yerlerini şaşırmışlardı. A m a kendilerini çabuk toplayıp Cumhurbaşkanı Evren ve protokolde onun yanında bulunması gereken TBMM Başkanı Necmettin Karaduman’ın yanından hızla ayrılıp yerlerine döndüler (5). Tören ve namazın ardından Korutürk, yapımı hâlâ süren Devlet Mezarltğı’na defnedildi. Korutürk, Devlet Mezarltğı’na defnedilen ilk Cumhurbaşkanı oldu.

İran, ilk kez A B D bayraklı Kuveyt tankerini vurdu

Körfez yine karıştı

K u v e y t karasularında f ü z e ile vurulan gem ide

A m erikalı kaptan dahil 18 kişi yaralandı.

B e y a z Saray sözcüsü,

İran, tarafsız bir

ülkenin karasularında, A B D bandıralı bir

gem iye karşı iğrenç bir saldırıda bulunm uştur’

dedi. A B D , saldırıda Silkw orm fü ze si

kullanıldığına inanıyor. Reagan, İra n ’a ne

şekilde karşılık verileceği yolu n d a k i sorulara

ya n ıt vermedi.

Dış Haberler Servisi — Kuveyt’in Mlna Al Ahmadi petrol terminaline

önceki gün İran tarafından düzenle­ nen füze saldırısından sonra dün de Kuveyt karasularında ilk kez. Ame­ rikan bayrağı çekmiş bir Kuveyt tan­ keri füze saldırısına uğradı. Saldırı­ da 81 bin tonluk “Sea Isie City” ad­ lı tankerin, Amerikalı kaptanı dahil 18 kişi yaralandı. Kaptan ve 7 müret­ tebatın sağlık durumunun endişe ve­ rici olduğu bildirildi.

ABD ve Kuveyt dün akşama doğ­ ru yaptıkları resmi açıklamalarda sal­ dırıyı İran’ın düzenlediğini belirterek Tahran’ı sert biçimde kınadılar.

Beyaz Saray Sözcüsü Martin Fitz-

water yaptığı açıklamada, “İran, ta­ rafsız bir ülke olan Kuveyt’e ve Ame­ rikan bayrağı çekmiş olan bir gemi­

ye karşı iğrenç bir saldırganlıkta

bu-lunmuştur. Atılan füzenin Silkworm füzesi olduğuna inanıyoruz” dedi.

Başkan Reagan ise füze saldırısı­ na nasıl karşılık verecekleri yolunda gazetecilerin yönelttiği soruyu şöyle yanıtladı: “Saldırıya nasıl karşılık ve­

receğimiz konusunda bir şey söyle­ mek istemiyorum. Kuveyt hükümeti iie temas halindeyiz.” İsrail’de bulu­

nan Dışişleri Bakanı George Shultz da saldırıyı “çok ciddi bir olay” di­ ye niteledi.

Kuveyt hükümeti, İran saldırısını görüşmek üzere dün olağanüstü top­ lantı yaptı.

AP’nin haberine göre Devlet Ba­ kanı ve Hükümet Sözcüsü Raşid Ab-

dülaziz El-Raşid, toplantı sonunda

yaptığı açıklam ada, “Hükümet,

İran’ın Kuveyt’e karşı saldırgan ey- (Arkası Sa. 8, Sü. 6'da)

Dünkü saldın ile Kuveyt karasulan içinde 24 saatte ikinci tanker vu­ rulmuş oldu. Amerikalı yetkililer, iki saldırının da Çin yapısı Silk­ worm füzeleri ile gerçekleştirildiğini öne sürüyorlar.

W

Bilim

Dünyasını

Bugün

İzleyin.

İnsan m aym un

melezi

yaratılıyor mu?

Cumhuriyet

Bilim Teknik,

Bugün ve her

cumartesi

Cumhuriyet

’¡e

birlikte.

Behice Boran için TBM M ’de tören

Belçika’nın başkenti Brüksel’de geçirdiği bir kalp krizi sonucu ölen kapatılan Türkiye İşçi Partisi Genel Başkam Behice Boran için dün TBMM’de tören yapıldı. Törene Meclis Başkan Vekili özer Gürbüz. SH P Genel Başkanı Erdal İnönü, DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit katılırken, törenin yapıldığı saatlerde Meclise gelen Başbakan TUrgut

özal, gazetecilerin “Törene katılacak mısınız?” sorusuna, sinirlenerek, “hayır”yanıtını verdi Boran için yapılan törene hükümet ve A N A P “tan hiçbir temsilci katılmadı Tören, baştan sona polis tarafından videoya kaydedildi Sovyetler Birliği

Komünist Partisi’nin gönderdiği bir çelenk, polis tarafından tören alanına sokulmadı Boran in cenazesi dün sabah İstanbul’a, oradan da Ankara’ya nakledildi

Boranin cenazesini atmak için Esenboğa Havaalanı ’na gelen Avukatı Erşen Şansa! ile Siyasi Şube Müdürü Haşan Erydmaz arasında tabutun üzerindeki Türk bayrağı nedeniyle tartışma çıktı Eryılmaz. Boranin İstanbul Sıkıyönetim

Komutanlığı (1) N o ’lu Askeri Mahkemesi ’tiden 8 yıl 9 ay mahkûmiyet karan bulunduğuna işaret ederek. (Arkası Sa. 8, Sü. l'de) (Fotoğraf: RIZA EZER)

A R K A D A Ş IM BEH İC E BO RAN.

MİNA URBAN’ın yazısı

8. Sayfada

Bir Ölümün Anlamı...

İ l

, o n

B e W c e Boran sürgünde öldü.

Demokrasinin bütün kurum ve kurallarıy­ la, bir hayat tarzı olarak günün birinde ülke­ mizde de yerleşmesini içtenlikle isteyen her­ kesin, hangi görüşte olursa olsun, bir an du­ rup bu ölümün anlamı üzerinde düşünme­ sinin yararına inanıyoruz.

Behice Boran’ın birçok görüşünü paylaş­ mayabilirsiniz, hatta tam karşısında olabilir­ siniz. Ama onun sürgündeki ölümünün de­

mokrasi çerçevesinde değerlendirilmesi çok yerinde olacaktır.

Behice Boran inandığı dava uğruna bir ömür boyu mücadele vermiştir. Hemen her zaman örgütlü bir biçimde sürdürdüğü bu sa­ vaşımından ölümüne kadar tüm baskılara, hapislere karşın hiç vazgeçmemiş olması, herhalde saygıdeğer bir yaşam çizgisi

ola-(A r kası Sa. 8, Sü. Tde)

HASAN CEMAL

■ Devlet başkanı öldürüldü Batı Afrika ülkelerinden Burkina Faso’da, önceki akşam düzenlenen darbe sırasında çıkan çatışmalarda Devlet Başkanı Thomas Sankara’nın öldüğü bildirildi. 3. Sayfada

■ Atina’da aşkla karışık kriz Papandreu’nun, eşi Margaret’ten çabuk boşanabilmek için Yakovas’tan yardım istediği bildirildi. 3. Sayfada

■ Paco De Lucla, İstanbul'da Bu yıl ikinci kez İstanbul’a gelen Paco De Lucia, bugün, yarın ve pazartesi günü A K M ’de konserler

verecek. 4. Sayfada

■ Nakliye felç Ambarlardaki nakliye işçileri grevi ve lokavt uygulamasından mağdur olan esnafın girişimi de sonuç vermedi.Orta Sayfada

M Borsa, özelleştirme krizinden kurtulacak ö z a l’ın “özelleştirme başlıyor" açıklamasıyla hisse senedi fiyatlarında başlayan düşüş, 6 haftadır devam ediyor. E ko n o m i’de

■ Kulüplere puan silme cezası

Uygulamadaki suçlara verilen cezalarla yeni yönetmelikte yapılan değişiklikler. Spor'da

■ Okullarda bilgisayar uygulaması Uzmanlar, "1 milyon bilgisayar projesi’’ ile dağıtılacak cihazların, altyapı yetersizliği sonucu "süs” aracına dönmesine karşı uyarıyorlar. Arka Sayfada

GÖZLEM

UĞUR MUMCU

Tarih mi, Sistem mi?

Seçimlerin tarihi mi önemlidir? Yoksa uygulanacak se­ çim sistemi mi?

Güncel tartışma konusu budur.

Başbakan Özal, seçimlerin

“hemen"

yapılmasından ya­ nadır. 1 kasım olmazsa 29 kasım.. Muhalefet partileri de (Arkası Sa. II. Sü. l'de)

(2)

CUMHURİ YET/2

________

_

Türk Müziğinin Dramı:

“A rz Talebi Y aratır!”

P olis Radyosu yoğun biçimde arabesk denilen müzik yayımlamaktadır,

özellikle şoför yurttaşlarımıza ve onlar aracılığıyla her gün yüz binlerce,

belki milyonlarca yolcuya -çünkü otobüs, dolmuş ve taksilerde müzik çalma

yasağı hemen hiç uygulanmamaktadır- seslenen istasyon ve ona eklenen ucuz

kasetçiler, müzik eğitiminden yoksun toplumun kulağını bu müziğe adeta

koşullandırmış oluyor.______________ __________________________________

Prof. Dr. ÖZER OZANKAYA SBF Öğretim Üyesi

Ünlü besteci Strauss’uıı bir tek “Mavi Tuna’’sıyla insanlığa yetmiş bin doktordan daha çok hizmet ettiği söylenmiştir. Kuşkusuz bu kavrayışta olan­ lar, çağdaş bir ulusal kültür için güzel sanatların vazgeçilmez değerini bilenlerdir, Yalnızca dar ‘teknik’ bilgilerle iyi doktor da iyi mühendis de ve iyi yönetici de olunamayacağını anlayanlardır.

Sanat, yani güzellik duyu ve becerisi, eskilerin “mütenasip” sözcüğü ile anlattıkları ölçülülük, orantılılık üzerine dayalıdır. Böylece insanlarda öl­ çülülük beğenisinin oluşup güçlenmesini sağlar. Güldürü ya da ağlatı biçimleriyle bile sanat, as­ lında ölçünün, orantının önem ve değerini vurgu­ lamaktadır. Shakespeare toplumu bir çalgıya ben­ zetirken, ölçü ve orantının sanat için de, toplum için de zorunluluğunu vurgulamaktadır:

"Şu çalgıdan ölçüyü kaldırın, ses uyumunu yok edin bir/Görürsünüz o zaman çıkacak gürültüyü!"

ölçülerin değiştiği ve değişeceği gerçektir, ama ilerleme ve gelişme, ölçüsüzlük demek değildir.

Sanatı “folklor”dan ayırmak da büyük önem ta­ şır. Folklor “halk bilgi ve becerileri" demektir. Uz­ manca ve dizgesel bir yetişmeden geçmiş, tarihsel ve uluslararası karşılaştırmalar yaparak dalının tür­ lü anlatım yol ve içeriklerini gereğince incelemiş kişilerin yaratılarına ise “sanat” diyoruz. Kültü­ rel çağdaşlaşma da folklor düzeyinden sanat dü­ zeyine yükselme başarısı demektir.

Müzik, türlü insan duygu ve düşüncelerinin, top­

lum ve doğa olaylarının, sesler dünyasının olanak­ larıyla, insanları derinden ilgilendirip etkileyecek biçimde anlatılması sanatıdır. Müziğin özellikle gü­ nümüz toplum koşullarında, öbür iletişim yolla­ rına oranla çok daha büyük etki olanakları doğ­ muş bulunuyor. Ses kayıt ve yayınlama teknoloji­ sindeki büyük ilerlemeler dolayısıyla müzik, gö­ rüntü ve yazıdan daha etkin biçimde insanlara ula­ şabilmektedir. Ama bunun da ötesinde, çalışma ya­ şamının, siyasal yaşamın, insanlar arası ilişkilerin bilinen gerilimleri ve ırmaklar gibi akıtılan propa­ ganda yayınları karşısında bireyler, sık sık bir pa­ ragraftık bir yazıyı okumayı, birkaç dakikalık bir ciddi konuşmayı bile katlanılmaz bulmakta ve he­ men müziğe sığınmaktadırlar.

Toplum sal ve kültürel yozlaşm a

Böylesine büyük önem taşımasına karşın, mü­ ziğin Türkiye’de kırk yıldır artan ölçüde yüz üstü bırakılması, ancak bir toplumsal ve kültürel yoz­ laşma ortamıyla açıklanabilir kanısındayım. Ni­ tekim "Bir toplumda müzik bozulmuşsa, orada pek çok şey bozuk demektir” gözlemi Konftiçyüs- ten beri yapılır.

Türk müziğinin çağımız koşulları içinde varlı­ ğından söz edilebilmesi için, bu alanın düzenli ye­ tişmeden geçmiş, ulusal ve uluslararası düzlemde, dünü ve bugünü ile karşılaştırmalı incelemeler yap­ mış, sesler ve çalgılar dünyasının türlü anlatım

ola-OLAYLAR VE GÖRÜŞLER

Haklarını tanımış gerçek müzik sanatçılarının yöıı lendirmesine bırakılması zorunludur. Bu olmadı ğı için müzik diye ortaya sürülen şeyler, çoğunlukla ulaşılamayan sevgilinin aygın baygın bakışına, gü­ zel yanağına ...vb. övgüyü ve özlemi, kader diye açıklanan derdi, haksızlığı, yoksulluğu... sözüm - ona anlatan, yine çoğu Doğu’dan ya da Batı’dan apariılmış uydurma parçalar olmaktadır. Ama in­ san duygu ve düşünceleri bunlardan mı ibarettir? Cinsel davranışların insan yaşamının doğal bir par­ çası olmakla birlikte tümü olmadığı, yüzde üçü, bilemediniz yüzde beşinden daha büyük yer tu t­ madığını özellikle belirtmek gerekir. Dostluğu, düşmanlığı, barışı, savaşı, sevgiyi, kini, tiksinme­ yi, çocukluğu, gençliği, yaşlılığı, doğumu, ölümü, sağlığı, hastalığı, kışı, yazı, baharı... sesler dün­ yasının olanaklarıyla anlatamayan bir toplumun müzik sanatı bulunduğu söylenebilir mi? Sinema­ da bir kovalamaca olayının heyecanını, bir korku sahnesinin gerilimini, bir sevinç boşalmasının taş­ kınlığını... izleyiciye daha iyi duyurabilmek için; bunlar bir yana, örneğin radyo ve TV’ııin türlü programlarına tanıtma müziği (jenerik diyorlar) yapmak için bile, hemen Batı müziğinden parça­ lara sığınmak zorunluğımda kalmamız, ulusal kül­ tür ve ulusal kimlik üzerine söylev çekenleri de­ rinden düşündürmeli, değil mi? A tatürk’ün onca yoksulluklar içindeyken çağdaş bir konservatuvar kurdurması ve bugün uygar insanlık karşısına mü­ zik diye çıkarabileceğimiz hemen ne varsa tüm ü­ nü üreten, başta Türk Beşleri olmak üzere ünlü müzik, opera, bale sanatçılarının yetişmesini sağ­ laması, içtenlikli ulusçulara yol gösterici olmak ge­ rekmez mi?

Bugün Türkiye’de müzik alanı, yapay olarak, “Türk müziği çok sesli olamaz!” diye tutturan, hem yanlış, hem de hoşgörüsüz bir bürokrat tu­ tumunun baskısı altındadır. Milli Eğitim Bakan­ lığı, yukarıda belirtilen niteliklerde müzik öğret­ menleri yetiştirme ve her düzeydeki okulları yeterli müzik araç gereçleriyle donatma görevini artan öl­ çüde savsaklayagelmiştir. Atatürk döneminden ka­ lan konservatuvar, opera, orkestra, bale kuruluş­ larına gerekli destek ve özendirmenin gösterildiği söylenemez. ‘Sanat güneşi’ işlemi görenlerin, ulu­ sumuz için uygar insanlık karşısında müzik ala­

nında ytiz ağartıcı bir ver sağlayan sanatçılar ol dıığu söylenebilir mi?

[ RI de müzik sanatımızın oluşup gelişmesine en büyük katkıyı yapabilecek ikinci kurum durumun­ dayken, bu konuda verimli olamamışın. TRI bir yandan on beş yıldan beri müzikte yığınlara ulaş­ manın en etkili yolu olan kaset ve video alanının dışında kalarak, bu alanı seks, gözyaşı, popülizm, din ve ideoloji sömürüsü yapanlara sanki bırakmış gibidir. Öte yandan sinema sanatı, belgesel filmler, eğitim ya da eğlence yayınları... için gerçek sanat­ çılara yeterli müzik siparişi vermediği gibi, hafif müzik, konçerto, senfoni, opera ya da bale müzi­ ği üretimini canlandıracak çalışmalar da yapma­ maktadır; Türk halk ya da alaturka müzik parça*- larını çağdaş tekniklerle, çok sesli olarak, değişik çalgıların katkılarıyla zenginleştirip geliştirebilecek sanatçıları, bu çalışmalarında özendirip yüreklen­ dirici olmamaktadır. Folklar düzeyinden sanat dü­ zeyine yükselmek ve böylece gerçek anlamında bir Türk müzik sanatı oluşturmak, bunlar yapılmadan nasıl olabilir? Oysa bir yandan Polis Radyosu yo­ ğun biçimde arabesk denilen müzik yayımlamak­ tadır. özellikle şoför yurttaşlarımıza ve onlar ara­ cılığıyla her gün yüz binlerce, belki milyonlarca yol­ cuya -çünkü otobüs, dolmuş ve taksilerde müzik çalma yasağı hemen hiç uygulanmamaktadır- ses­ lenen istasyon ve ona eklenen ucuz kasetçiler, mü­ zik eğitiminden yoksun toplumun kulağını bu mü­ ziğe adeta koşullandırmış oluyor. Ortam bu iken, TRT’ııin bir ölçüde yapmakta olduğu çağdaş çok sesli yabancı müzik yayınları da iğreti durmaktan öteye pek gidememektedır.

Bu tablonun üçüncü bir temel öğesi de, son 35 yılın ekonomi politikasıdır. Bu politikanın sonucu ■ olarak Türkiye’de gerçek bir eğitim ve yetişmeden geçen, güzel sanatların ne demek olduğunu bilen insanlar, eğlence ve dinlenme yerlerinin giderek dı­ şında kalmışlardır. “Güzel zaman geçirme”nin ne demek olduğunu bilenlerden yoksun kalan bir eğ­ lence sektörünün, gerçek sanatçılar ve sanat yara­ tımları için özendirici olması beklenemezdi.

Türk müziğindeki ağır yozlaşmanın mekanizma­ sı şöyle özetlenebilir kanısındayım: Yapay olarak yaratılan bir tekel ortamında, “arz talebi yaratmış­ tır, talep arzı değil!”

Ulusal barış hareketimizin

öncüsü, Barışseverler

Cemiyeti’nin kurucusu, Türkiye

Barış Derneği ONUR KURULU

ÜYESİ, ülkemizin seçkin evladı:

BEHÎCE

BORAN’ın

anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

MAHMUT DİKERDEM

Barış Derneği Genel Başkanı

O, Bağımsızlık, Demokrasi, Barış ve

Sosyalizm mücadelesinin yılmaz savaşçısı,

seçkin önderi idi. Onurumuzdu.

Unutmayacağız!

Selam Türkiye’nin ve Dünyanın Aydınlık

geleceğine.

Kapatılan TİP Düzce İlçe Yönetim Kurulu

adına

HAKKI DEMİR

ARAŞTIRICILARA, YENİ BULUŞLAR

ARAYIŞINDA OLAN

MÜTEŞEBBİSLERE ÇAĞRI

Kendinizi gelişmiş bir ülkede madde ile çeşitli problemleri bulunan bir araştırıcı olarak düşününüz. Bu durumda, yapılacak ilk iş o problemin şimdiye kadar başkaları tarafından nasıl çözüldüğünü öğrenmektir. Bu

ihtiyr, sizi patent kütüphaneleri ne gitmeye zorlayacaktır. Orada görülecektir ki her ulustan nice ar aştın a insan, benzer problemlerle

uğramışlar, nice tekâmül etmiş çözümler bulmuşlardır. Çözmeye çalıştığınız problemle ilgili sayışız patent sizi beklemektedir. ABD’de bugüne kadar tescil edilmiş 4.700.000 patent vardır. Bunlar

ABD’deki 62, İngiltere’deki 27 kamuya açık merkez gibi ilk defa A nkara’da Türk Standartlan Enstitüsü'nde tüm ilgilenenlerin hizmetine

açılacaktır.

Her türlü ticari üretim temeli olan Patent Sistemini tanıtmak amacıyla teşebbüs destekleme ajansı (TDA) ve Türk Standartlan Enstitüsü (TSE)

işbirliği ile düzenlenen açış konuşması m, Devlet Bakam

Sn. M.Tmaz TİTİZ’in

yapacağı seminerlere tüm endüstriyel üreticiler, mühendisler, bilim adamlan davetlidirler.

Mehmet Yılmaz ARI YÖRÜK TÜRK STANDARTLARI

ENSTİTÜSÜ BAŞKANI

İSTANBUL

Tarih: 21 Ekim 1987 Çarşamba Yer: ÎTO Meclis Salonu Saat: 10.00-12.00 ANKARA:

Tarih: 19 Ekim 1987 Pazartesi Yer: TSE Konferans Salonu Saat: 10.00-12.00

TÜRK EĞİTİM VAKFI

YURT DIŞINDA YÜKSEK LİSANS

(MASTER) ÖĞRENİMİ İÇİN BURS

VERECEKTİR

1988-89 öğretim yılında ABD, Kanada, İngiltere, Federal Alman­ ya, Fransa, İtalya, İsviçre, Avusturya ve diğer Batı Avrupa ülkele­ rinde Sanayi Sevk ve İdaresi, Biyoteknoloji ve Mühendislik (Endüstri, Elektro-Mekanik, Endüstriyel-Elektronik, Bilgisayar, Nükleer Enerji, Makina, Uçak, Metalürji, İnşaat, Maden, Jeoloji, Petrol, Tekstil, Ziraat ve Gıda) dallarında Yüksek Lisans (Master) öğrenimi için Türk Eğitim Vakfı’nca burs verilecektir.

ADAYLARIN:

a) TC vatandaşı olmaları ve 30 yaşından büyük bulunmamaları (1957 doğumlular da müracaat edebilir);

b) Yukarıda belirtilen dallarda eğitim yapan üniversite veya yük­ sek okullardan 4 üzerinden en az 3, 10 üzerinden en az 7,5, 20 üze­ rinden en az 15 genel not ortalaması ile mezun olmaları (son sımf öğrencileri aday olabilirler);

c) İngilizce, Almanca, Fransızca veya İtalyanca dillerinden birini yüksek lisans öğrenimini üniversitede sürdürecek düzeyde bilmeleri;

d) Mezuniyet ortalama notlan ile girecekleri test smavlanndaki ba­ şarı durumları Yüksek Lisans (Master derecesi) veren üniversiteler- ce yeterli görülerek bu üniversitelerden yüksek lisans öğrenimi için mutlaka kabul belgesi (akseptans) almaları;

e) Yurt dışında öğrenim yapmak için gerekli maddi imkânı olma­ dığını belgelemeleri;

gereklidir. ,

ÖNEMLİ NOT:

Yukandaki ön koşullan taşıyan isteklilerin “ YURT DIŞI BURS­ LARI HAKKINDA TAMAMLAYICI BİLGİLER” ile “ MÜRACA­ AT FORM” lannı en geç 23 Ekim 1987 Cuma gününe kadar Türk Eğitim Vakfı’ndan almalan veya mektupla istemeleri gerekmektedir.

ADRES: TÜRK EĞİTİM VAKFI Eğitim Müdürlüğü Büyükdere Caddesi TEV-Kocabaş Işhanı No: 111 Kat: 8 80300 Gayrettepe-İSTANBUL

İşçi sınıfımızın

mücadelesinde

her zaman

ön saflarda

yer alan,

savaşsız,

sömürüşüz

bir dünya için

ömrünü adayan

BEHÎCE BORÜN in

anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

PETROL-ÎŞ SENDİKASI ÜYELERİ

adına

A Y H A N ŞAHİNGÖZ

Yaşamını sınıf mücadelesine adayan,

bir kadın olarak sosyalizm mücadelesinin

ön safında yer alan ve bu yüzden 7 yıldır

sürgünde yaşamak zorunda bırakılan

ın

BEHÎCE BORAN’

anısı önünde saygıyla eğiliyoruz.

Bağımsız Sosyalist Adaylar

M U ZA FFER BAL ALİ FİD A N SU N G U R SA V R A N MÜSLİM ÖZBEY

İşçi sınıfımızın yiğit evladı, barış savaşımızın öncüsü, büyük yurtsever

BEHÎCE

BORAN’ı

ömrünü yoluna adadığı işçi sınıfımız unutmayacaktır. Anısı ışığımız olacaktır.

KARAYOLLARI 17. BÖLGE

MÜDÜRLÜĞÜ İŞÇİLERİ ADINA

YAŞAR YILDIRIM

Bir yaprak daha düştü Bir dal daha kırıldı içimizden

Ama kökleri derinde yaşıyor

BEHÎCE

BORAN

İşçi sınıfımızın yiğit önderini saygıyla anıyoruz.

ADANALI YOL ARKADAŞLARI ve DOSTLARI ADINA

Av. HACI ALİ IŞIK Av. ALİ ŞAHİN

Demokrasi, bağımsızlık, özgürlük savaşında yaşamınca ödün vermeyen

Sayın

BEHİCE

BORAN’ı

yitirmenin acısı içindeyiz. Anısına saygı duyuyoruz.

SHP’Lİ KADINLAR

İSTANBUL

K E N D İSİ İÇ İN H İÇ B İR ŞEY

İS T E M E D E N TÜ M Y A ŞA M IN I TÜ R K

H A L K IN A A D A M IŞ Y İĞ İT SO SY O L O Jİ

H O C A M IZ

BEHİCE BORAN

öldü.

A dıyla, anısıyla y aşam ak ta devam edecek.

1948 Öncesi Dil-Tarih Fak. öğrencilerinden: Şükriye

Tütengil, Sıdıka Su, Nabi Dinçer, Raci Dinçer, Seza Bensel, Nermin Ergin, Müjgan tşçil, Selma

Kurdakul, Vedia Uyar ve Hilmi Artan.

PENCERE

17 E K İM 198)

Hukuku Sevemedik...

Eskiden hukuk, kralların ya da sultanların iki dudağı arasıı daydı. Buyurgan emrederdi:

— Zindana atın!..

— Sürünl..

— Asın!..

Siyasal iktidarın hukuk kurallarına bağlanması, uygarlığı son aşamasında gerçekleşebilmiştir. Bugün de dünyanın ge ülkelerinde astığım astık kestiğim kestik diyen iktidarlar eksi değil. Devlet gücünü ele geçirenleri hukuk denetimine almal< ancak gelişmiş ülkelerde görülebilen bir olgu...

ö za l diyor ki:

— Muhalefet boşuna çırpınmasın, Meclis çoğunluğu ben dedir, İstediğimi yaparım.

— Meclis çoğunluğu nasıl sende oluyor? — 6 Kasım 1983 seçimleriyle...

— O seçimler nasıl yapıldı?

— M G K ’nın denetim ve gözetiminde...

— Demek ki baskı altında yapılan seçimlerle Meclise geler .çoğunluk her istediğini yapacak...

— Evet...

— Peki, askeri yönetim güdümü, gözetim ve denetimi altın da yapılan seçimlerle parlamentoda yer alan çoğunluk, yürür lükteki hukuku da hiçe sayarak Seçim Yasası’nı A NA P’ın çı karlarına göre değiştirirse, bunun adı çoğunluk diktası olma2

mı?

ister bir kralın elinde olsun iktidar, ister sultanın, isterse par­ lamento çoğunluğunun; eğer hukuk denetimine bağlanmıyorsa adını nasıl koyacağız?

Hukuku sevemedik...

Hele siyasal iktidarın hukuk denetiminde bulunması hiç ho­ şumuza gitmiyor.

12 Eylül kendi hukukunu kendi yaptı; yaptığı hukuka saygı duymasını bilmiyor; Başbakan ö za l, televizyondan yumruğu­ nu sallayarak, sağa sola posta koyarak, pehlivan edasıyla mey­ dan okuyor; bar bar bağırıyor:

— Seçimden kaçıyorlar...

Az gelişmiş toplumlarda pehlivanlık hoşa gider; bütün tari­ himiz, düşmanlanmızı yere çalmak, hasımlanmızın canına oku­ mak yolunda söylencelerle doludur. Okudukça şişiniriz; ama, insanlığa hukuk alanında ne katkımız olduğunu pek araştırma­ yız. Bu yüzdendir ki çağdaşlaşmak için Ceza Kanunu’nu İtal­ ya’dan, Medeni Kanunu İsviçre’den almak zorunda kaldık. Ana­ yasa Hukuku ve insan Haklan Biidirisi bizim dışımızda, Batı­ da oluştu. Hukukumuz tümüyle aktarmadır; benimseyip özüm­ sediğimize ilişkin göstergeler pek güçlü değil...

Demokrasi anlayışımız da ilkel değil mi? — Gel ulan seçim meydanına...

— Erkeksen kaçma!..

Pehlivan böyle konuşuyor; ama, hasmının elini kolunu bağ­ ladıktan sonra meydan okuyor.

Sevemedik hukuku... Ya demokrasiyi? Diyorlar ki:

— Batı demokrasilerinde hükümetler uygun bir zaman kol­ layarak erken seçim yapabilir...

Doğrudur; ama, Batı demokrasilerinde fikir özgürlüğü var; iktidarın kuruluşunda askeri darbe yok; seçim yasalarında gö­ renek, gelenek, uzlaşma, adalet geçerli; siyasal yaşamda bir askeri yönetimin koyduğu antidemokratik yasalar uygulanmı­ yor.

Sonra, bir hükümetin kendisine uygun zamanda seçim yap­ mak hakkı varsa, muhalefetin de hukuk yollarına başvurarak zamanlamayı saptamakta gücünü kullanma hakkı yok mu?

Hukuku sevemedik...

Demokrasinin ancak hukuk devletinde geçerli olabileceği- ..ni öğreninceye kadar kargaşa sürecek...

A jU

A N M A

Geçen yıl kaybettiğimiz

Aktör, Şair

Kâm ranYüce

18 Ekim Pazar günü saat 11’de

Kozlu’daki aile m ezarlığında

dostlarıyla beraber anıyoruz.

Tülây-Deniz Yüce

y i

é é TDenim yaptığım,

D

fikirleri yazıya dökm ektir.99

Montaigne

Ç

ağdaş insan yazısıyla

vardır ve kalemiyle...

_ Bireyi farklı kılan yazısı,

kalemidir. Önce çivi, çekiç

kalem olmuştur düşünen

insana... Ve tarihini kile, taşa

geçirmiştir. Bir kamış parçası

papirüs üzerinde ya da bir tüy

parşömeni okşayan... İnsan

yazısıyla evrimi yaşamıştır ve

yazan kalemiyle... Yazı kalemle

çıkar yola

...ve “in sa n ”

y a zıy la başlar

s

&

u m

y

Scıikss Tûkenmezkaletn 84

Taha Toros Arşivi

* 0 0 1 5 1 3 7 6 3 0 0 6 * ♦

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun üzerine Mustafa Kemâl, (Hz. Peygamber ölürken kimi vekil tâyin etti ki siz daha hilâfet is­ tiyorsunuz. Biz sancağı çektik, o sancağa düşman olmadık,

Bu çalışmada yoğun bakımda bakteriyal ve viral menenjitli hastalarda serum iyonize kalsiyum (iKAL) düzeyinin, yoğun bakıma geldiklerindeki ve süperenfeksiyon

İngiltere sefiri Lord Stad ffo rd de Redcliffe’in geniş para yardımla­ rı ile desteklenen Protestan misyonerler Anadolu’da Ermeni- leri Gregoryen kilisesinden

rosuna telefon eden kim liği belir­ lenemeyen kişiler, “ Ermeni S o y ­ kırımının Adalet Kom andoları&#34; adlı cinayet örgütünün adına ko­ nuştuklarını

HYDRO BA020 Suyun çekildiği andaki kıyı çizgisi Zorunlu NAMN1 Birinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMN2 İ kinci ulusal dilde detayın ismi Seçmeli NAMA1

Navigation systems allow people to find their route and explore their surroundings easily and quickly in the places they have not visited before without losing too much time and

As the results were not satisfying enough to acceps as valid calibration, extrapolation curves have been hence chosen to perform the measurement campaign in an

2: Öğretmenlerin çalıştığı okul türü durumuna göre müzakere becerileri alt boyut puan ortalamaları anlamlı bir şekilde farklılaşmakta mıdır?…..……….….…70