• Sonuç bulunamadı

Kıztaşının tılsımı!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kıztaşının tılsımı!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K ı z t a ş ı n ı n t ı l ı s ı m ı !

Bizans kızlarının iffetini muhafaza için yapılan bu taşın efsanesi ı

önünden geçen kız ahlâkını muhafaza edememişse bu taş ses çıkarırmış!

I

stanbulun her köşesinde bir ef­ sane gizlidir. Fatihte tramvaydan indikten sonra aşağıya doğru gi­ diniz. Çok yürümeden Kıztaşına gel­ miş olacaksınız. Buranın eski halini, Fatih yangınından evvelki halini bilir misiniz? Kıztaşı semti kalabalık bir yerdi. Saraçhane başından gelirken bir köşede de bir helvacı varmış. Yangından sonra senelerce buraları boş kaldı, viraneliklerinde ot bitti. Yalnız unutmıyalım? Yangın yerle­ rinde tıpkı otlar gibi, kendi kendine bitiveren kulübeler görünüyordu. Şimdi ise hep kâgir evler göze çar­ pıyor.

Bir çeyrek asır evvelki «Kıztaşı» nı hatırlayınız bir kere, bir de şimdiki Kıztaşı semtini gidip görünüz. Eğer burası ile aşinalığınız eski ise şim­ diki yeni halini yadırgıyacaksınız. Hani o helvacı ? Tahin helvası meş­ hur olan helvacı. Şekerli leblebi, susam helvası. Yazın kazanında mı­ sır pişirir, mangalında mısır kızar­ tırdı. Daha hatırınızı yoklarsanız şu yeni kâgir, demir kapılı binaların yerinde olduğunu tahmin edeceğiniz ahşap, kafesli, cumbalı, kimisi boya­ lı, çoğu boyasız evler de gözünüzün önüne gelecek.

Yeni açılan sokaklardan, yeni yapılmış, birbirine hem benziyen, hem Lenzemiyen evlerin önünden biraz şaşkın, şaşkın gidiyordum. Bu sıcak günde gölge bir sokak arıyordum ki, arkamdan birisinin yaklaşarak bir şey söylediğini işittim. Selâm veren bir ihtiyar başından kasketini çıkarmış, terini siliyor ve:

— Hava da bu gün pek sıcak, diyordu, öyleya eski Ağustos girdi.

Selâmını iade ettim. İhtiyar yol arkadaşımı tasdik ettim. Hava sıcak­ tı. Benim ağır, dalgın yürüyüşümü demindenberi tetkik etmiş olacak ki: — Oğlum, dedi, galiba birini arıyorsun?

Anlatmak istedim ki aradığım kimse yoktu. Yalnız (Kıztaşı) ndan geçerek ileriye doğru gidecektim.

K ıztaşının bugünkü m an zarası

asır

Bu taş, B izan s kızların iffetin i koru m ak için kurulmuştur

İhtiyar efendi dedi ki:

— ( Kıztaşı) işte şu görünen di­ rektir. Biliyor musun kaç bin sene geçmiş de hâlâ yıkılmamış duruyor. Kostantindan kalmadır bu..

Kaç bin sene biraz çok değil miydi?. Sonra hangi ( Kostantin)den aceba?. Diyeceksiniz. İstanbulda ne kadar şey varsa mutlaka ( Kostantin) in zamanından kalmadır !

İhtiyar muhatabım oturacağımız bir kahve bulmakta gecikmedi. Ş e ­ kerli kahveyi içerken tatlı tatlı an­ latmağa başladı:

— Ben bu semtte doğma, büyü­ meyim. Şimdikilerin bilmediği şeyleri duymuş, öğrenmişimdir.

— « İstanbul » un asıl ismi « İs- lâmbol » dur. Burayı evvelâ ( Niko- madyan ) yapmış, sonra zelzeleden harap olarak ( Nikomadyan ) ın oğlu (Bozantis) tarafından tamir edilmiştir. Daha sonra aradan bin yirmi sene geçmiştir ki Kostantin gelip yeniden yapmıştır. Evvelâ buraya ( Bozantiye) derlerdi. Sonra, ( Kostantiniye ) dendi.

Kostantin de, Bozantis evlâdın­ dan olup İspanya, Portugal, Fransa ve İngiliz kavimlerinin kıralı idi. Bunun babası Kostantinos olup put­ lara tapardı. Kostantin, babası ölünce, yirmi üç yaşında tahta çıktı.

Memedeki çocukların kanı !

Kostantin saltanat sürerken vü- cudünde bir hastalık peyda oldu. Bütün hekimler toplanarak dediler ki: — Ey kıral, senin derdine çare vardır. Memede bulunan çocukları kesip kanını kazana doldurur, kaynatır ve içine girersin. Vücu- dündeki illet geçer.

Kostantin kesilmek üzere emzik­ teki çocukları bir yere toplatmıştı. Anneleri feryada başlayınca yüreği götürmemiş:

— Helâk olursam olayım, bu çocukların kanına girmiyeyim.

Gece rüyasında gördü, kendisine dediler:

— Gizlice, hıristiyan dinini kabul

etmiş olan Slitros adındaki papaza müracaat et, derdinden kurtulursun. Uyanıp hemen bu papazı çağırt­ tı, rüyayı hikâye etti. O d a :

— Artık putlara tapmaktan vaz geçersin. Hıristiyan dinine giresin. Ben de sana ilâç ederim.

Tılısımlar şehri

Muhatabım burada durdu. Sıra kos- tantiniye şehrinin Türkler tarafından alınmasına gelmişti. Ne büyük ha­ dise idi değil m i?.. Sanki bütün ef­ saneler hep o hakikat olan tarihi bir kat daha canlandırmak için asır­ ların hayalâtile beslenmişti..

İhtiyar efendi sözüne devam etti: — Senin bu İstanbulda gördü­ ğün Kostantin zamanından kalmış taşlar yok mu ?.. İşte onların hepsi birer tılısımdır. Bu tılısımlar, şehri muhafaza için yapılmıştır.

( Kıztaşı )da böyle bir tılısımlı taştır. İstanbul üç büyük tehlikenin tehdidi altında kalmıştır:

Yangın, zelzele, taun illeti. İstanbul yapılırken, her zelzeleden veya yangından sonra tamir edilir­ ken hep bu tehlikelere karşı çare düşünülmüş, tılısımlar yapılmıştır.

— Bu tehlikelerdik sık kendini gösterirken tılısımların faydası olma­ mış...

Diyecektim, fakat ihtiyar muha­ tabım yeni bir mevzua girmişti:

— Kıztaşı, dedi, Bizans kızla­ rının ahlâkını muhafaza için yapıl­ mış bir tılısımdır. Yangın, zelzele, taun tehlikelerine çare aranırken kızların ahlakını korumak için de böyle bir tılısım bulunmuştur. Ya, oğlum, şaşıyorsun değil mi ?. Bak nasıl?.. Bu ( Kıztaşı )nm üstünde genç yaşında ¡ölen bir kızın tabutu varmış. Bu kız Istanbulu (Kostantin)- den evvel yapmış olan (Bozantis) in kızıdır. Anasının, babasının sevgilisi olduğu için bu kızın ölüsünü mer­ merden bir tabuta koymuşlar. Bu

direğin üstüne yerleştirmişler. T â k i yılan ve karınca tırmanamasın, üşüş­ mesin diye... Gel gelelim zaten bu taş tılısımlı imiş.. Yılanlara, karın­ calara karşı. Bundan başka genç kızların, dediğim gibi, ahlâkını ko­ rumak için de bunun tılısımı vardı. ( Kostantin ) zamanında bu taşın ö- nünden geçen genç bir kız eğer ahlâkını muhafaza edememiş ise « Kıztaşı » bir ses çıkarır, onur. - ayıbını yüzüne vururmuş !..

« Kıztaşı » nı gidip yakından bir kere daha görmek merakına karşı duramadım. İhtiyar efendiden ayrıl­ mıştım. Eski kaidenin yakınında bir zaman durdum:

— Genç kızların ahlâkını muha­ faza için tılısım !.. Diye kendi ken­ dim düşünüyordum.

İhtiyar efendinin bana anlattığı şeyler, senelerin, hükümdarların bir birine karşı bir çok rivayetlerin hü­ lâsası değil miydi ?.

« Kıztaşı » hakkında Evliya Çele­ bi seyahatnamesinde bir haşiye koy­ muş olan Necip Asım Bey bu taşın

«Marsiyen sütunu» diye maruf olduğu­ nu, bu imparatorun bir de heykeli bulunduğunu, sütunun on metre irti- faı olduğunu kaydederek rivayeti anlatıyor :

« Bu taş oradan geçen genç k ız ­

lardan bekâretlerin i m u h a fa z a e d e­ m i yen ler i haber verdiği ve h attâ ikin ci ( Ju stin ) in ( 578 - 565 ) bal­ dızını işaa ettiğinden h ey k el o zam an kır dır ilmi ştır. L isan ım ızd a buna K ız -taşı den m esi Rum ların o e sk i itika­

dını teyit ediyor. »

İstanbulun yangınına, hareketine ve taununa karşı o zaman tılısım arıyanlar genç kızların ahlâkını da düşünmüş.. Fakat bunu kırdıran yine bir Bizans imparatoru olmuştu.

A. K. R.

5

Referanslar

Benzer Belgeler

Pietro Zen’in İstanbul’a olağanüstü elçi ve balyos vekili sıfat- larıyla gerçekleştirdiği uzun süreli ziyaretler, elçilik makamı ve ilgili süreçler hakkında bilgi

Bu araştırmada Herik kuzularında but yağı oranı ile diğerleri parçasının yağ oranı arasındaki fark önemsiz (P>0.05) bulunmuştur.. Tufan (12)’nın 40 kg’da

McKee’ye göre geliştirdiği pencereyse, binala- rın kışın ısıtılması, yazınsa soğutul- ması görevini büyük ölçüde yerine getirecek.. Sistem, günümüz binala- rının

Önerilen etkinlikler kişinin daha üretken, başarma duygusunu daha sık tadabi- leceği, çevresiyle sağlıklı ilişkiler kurabileceği, daha sosyal, eğlenceli, zevkli,

Kuloğlu gönüllü kuvvetle­ rinin teslihi için muhafaza edilen 40-50 bin kadar Martin ve Schnei- der tüfekleri yeni sisteme tahvil vesilesiyle ve İtalyanların

« Yazarları arasında, pek uyumluluk olmayan (nere­ den çıkanyor bunu!) büyük b ir gazetede Tahsin beyefendiye nazaran çok daha genç bir yazar ar­ kadaş»

Yapmış olduğumuz bu çalışmada iki farklı metalin değişik dozlarda, lemna minor üzerindeki kombine toksik etkisi bu sebeple gözlenmek istenmiştir.Kurmuş olduğumuz çalışma

Ordu-merkez köyleri ve ilçe köylerine ait (Ordu, Fatsa, Çatalpınar, Kumru, İkizce’nin köyleri) hiçbir işleme tabii olmamış kırsal içme suyu