• Sonuç bulunamadı

Şark Muhallebicisi:Bir zamanlar kazandibi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Şark Muhallebicisi:Bir zamanlar kazandibi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÜAZARIN PENCERESİNDEN Selçuk Erez

Sark

Muhallebicisi

Bir zamanlar kazandibi

£ £ ■ ■ ski kışlardan ne kaldı?” Ferit Ön- j ► gören’in Orhan Kemal’le gezdiği

İstanbul’u anlattığı kitabında*

adamın biri şöyle der: “Efendim, mevsim-i şi­ fânın en ekmel-i mükemmeli. Kurenâdan cen- netmekân Azmi Beyefendi’nin devlethanesi­ nin kalın camlan ardından lapa lapa yağan kara karşı vişneli dondurma yediklerini mi anlatmalı; leb-i derya sahilsaralanm mı, tspenç horozlarıyla Denizlililerin dönüşleri­ ni mi, yoksa rüzgârlarla keşf-i hava edenleri mi... sayıp dökmeli?”

Bence hiçbirini! Çünkü eski kışlardan ka­ lan, birkaç bozacıyla tek tük muhallebiciden ibarettir.

İstanbul’da kalmış en eski muhallebici dük­ kânının Beyoğlu’nda bulunduğunu da pek azımız bilir. İstiklâl Caddesi’nin Tünel’e ya­ kın bölümünde, Odakule’nin hemen hemen karşısında yer alan “Şark Muhallebicisi”, yüz­ yıldan fazla bir süredir müşterilerine hizme­ ti sürdürmektedir.

Şark Muhallebicisi’nin en kıdemlisi olan Varnava Lazarevski ile görüştüm. Bu söyle­ şiye kıdemlilerin iki numaralısı, Varnava La- kovlevski de katıldı.

Bugün tam yetmiş sekiz yaşmda olan Var­ nava Lazarevski’nin çocukluğundan beri ça­ lışmakta olduğu bu dükkânı büyükbabası Gavril Usta açmış. Üsküp vilayetinin Koso- va kasabasından gelmiş olan Gavril Usta’nm memleketinde de muhallebicilik yaptığı bili­ niyor. Lakovlevski’nin babasının Dolapdere- de fırını varmış; ekmekçilik yaparmış. Ama rahmetli, oğlunun fırıncılıkta kendisi gibi zor­ lanmamasını istediğinden bu genç Arnavut da büyükbabasının işini benimseyerek muhalle­ biciliği seçmiş.

Varnava Lazarevski altmış yıl öncesini iyi hatırhyor. Daha eskisi konusunda bazı tered­ dütleri var:

U tuz senesinde muhallebi, tavukgöğsü oni- kibuçuk kuruş filan idi. Beş kuruş bir bar­ dak süt idi; bir kilo inek sütü sekiz kuruş idi zamanında. Hatırlıyorum, yüz kiloluk şeker çuvalını getiriyorlardı yirmi beş liraya mut­ fağa kadar. Süt Ortaköy’den gelirdi. Şimdi Vafi Korusu’nun olduğu yerde Tahir Efendi’- nin mandrası vardı. Tahir Efendi’den her ge­ ce at arabasıyla hem inek hem de koyun sü­ tü gelirdi. O zamanlar saat bir buçuğa kadar açık kalırdık. On ikide sinemalar, tiyatrolar paydos edince vatandaşlar buraya doluşurlar­ dı. Bir buçuğa kadar müşterimiz eksik olmaz­ dı. Bu hal harp başlayıncaya kadar devam et­ ti!’

İkinci Dünya Harbi deyince Varnava Laza- revski, işlerin biraz yavaşladığını, bulunma­ yan şekerin yerine pekmez ve bal kullandık­ larım, aşurenin balla yapılmışının şekerlisin­ den aşağı kalmadığını, sonra ekmek kıtlığı­ nın da çekildiğini hatırhyor.

“M

Iflüşterinin zevki değişti mi?”

«c

Eskiden muhallebicilerde sadece sütten

ya-10

s

I

K § to Şark Muhallebicisi’nde bir zamanlar, tavukgöğsü ve kazandibiier mandıra sütü ile yapılırdı. 'İstanbul'un en eski muhallebicisi’ unvanını koruyan bu mekân bugün de varlığını sürdürebiliyor.

pilmiş yiyecek ve içecekler bulunurdu. Son­ ra bunlara pilav ve çorba katıldı; ardından da çevirme piliç, hatta döner eklendi.”

«n

w zamanlar Beyoğlu’nda kaç muhallebici

vardı?”

«C

Oayayım: TUnel’de bir, bir tane şurada bir hemşehrim, biz üç, Ali Rıza dört, Haşan Feh­ mi’nin kardeşi beş, iki tane daha vardı Tak- sim’e yakın. Aşağı yukarı yedi dükkân vardık Beyoğlu’nda.”

A khm a rahmetli Kemal Elker’in anlattığı bir olay geldi; naklettim: İlk muhallebici emek­ çisi grevi, Beyoğlu’nun Taksim’e yakın bölü­ mündeki bir dükkânda gerçekleşmiş. İşçiler grevi nakleden gazete muhabirlerine, “Bizdeki sütlaçlar Madam Tamara’nın süt banyosun­ dan dökülenlerden yapılır!” diye gammazla- mışlardı patronlarını. Bunu hatırlayamadı.

«Ç

Oadece sütün değil her şeyin hasım kulla­ nırdık” dedi, “Eski malzeme de kalmadı. Me­ sela bir Diyarbakır pirinci vardı ki şu anda yerini tutan yok. Ankıl filan diyorlar ya, Di­ yarbakır pirinci yanında on para etmez. Ta­ vuklar eskiden çiftlikten gelirdi. Şimdi fab­ rikadan geliyor. Tereyağ vardı eskiden; şim­ di margarin var.

Sonra Balıkpazarı’nda üç-beş tavukçu var­ dı. Gider tavukları seçer, kestirir, ahp getirir­ dik. Bu çok önemlidir. Çünkü tavukgöğsü, ancak yeni kesilmiş tavuktan yapılır. Taze

ta-vuğu kaynatmazsan göğüs kasları böyle yün gibi tiftik gibi yolunmaz, parça parça kalır.” Eve döndüğümde Ekrem Yeğen’e baktım (Alaturka-AIafranga Tath-pasta öğretimi. İn­ kılap Kitabevi 15. baskı): “Kesilir kesilmez he­ nüz oynamakta iken tüyleri yolunmuş, içi te­ mizlenmiş, tütsülenmiş ve ılık su ile yıkanmış tavuk, su içinde pişmeye yüz tutuncaya ka­ dar haşlanmalı, sonra göğüs etleri liflenme- lidir” diyordu.

Biz tıbbiyedeyken histoloji hocamız Ord. Prof. Üveyis Maskar, bir dersinde meslekta­ şı Ord. Prof. Max Clara ile muhallebiciye gi­ dip tavukgöğsü ısmarladıklarını, ayrılırken yediklerinden bir parça alıp kürsüye götürüp boyayıp mikroskopta incelediklerinde de çiz­ gili kas yerine, yani tavuğun göğsünde bulun­ ması gereken sistemle çalışan kas tipi yerin­ de, çizgisiz, yani otomatik çalışan ve mesela bağırsak duvarlarında bulunan kas tipinin va­ rolduğunu saptadıklarını anlatmıştı. “Biz öyle bir şey yapmazdık. Yapanı da tanımadım!” dedi.

kiden gelen gidenlerden kimleri hatırlar­ sınız?”

“II

Hepsi rahmetli oldular. En evvela Recep

Peker’i hatırlarım. Çok servis yaptım Recep Peker’e. Karşımızda bir akrabası otururdu. Galiba salhane müdürü idi. Ona gelirdi. Son­ ra rahmetli Fevzi Çakmak’m hanımı ve kızı gelirdi. Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Ali Fu­

at Cebesoy da gelirlerdi. Cebesoy, yakın bir yerde otururdu. Atatürk’ün dişçisi Sami Günzberg karşıda Iş Bankası’nm yerindeki apartmandandı. Daha başka önemli kimse­ ler de gelirlerdi. Çünkü en iyi piyasa yeri Ga­ latasaray’la Tünel arasıydı. En iyi dükkânlar buradaydı. Paşaların, devlet büyüklerinin ka­ rıları buralardan alışveriş yaparlardı: Mesela Kalivrusi, Baker, Lion, Kuyumcu Babayan; ünlü ayakkabıcılar Amiralis, Paçikakis, Kır­ tasiyeci Zuhterman Karliman, Kunduracı Aris bu taraftalardı. Buralarda çok da mesken var­ dı. Museviler, yakında, Yüksekkaldırım’da otururlardı: Cumartesileri yemelc pişirmezler, bize, buradaki dükkânlara gelirlerdi. Sinema­ dan evlerine dönerken uğrayan çoktu!’ V arnava Lazarevski ve Varnava Lakovlevs- ki, Beyoğlu’nun iyi günlerini de görmüşler, kötü günlerini de. Şimdi iyimserler, en kötü günlerin geride kaldığına inanıyorlar. Beyoğ­ lu’nun yaya yolu olması, tramvayların yeni­ den çalıştırılması onlara ümit veriyor. Bu ümitleri pekişsin diye ben de Şark Muhalle­ bicilerine, ünlü planlamacı Jane Jacops’un bir yazısında okuduğum bir teoriyi, zamanla kentlerin göbeğinden kalkıp varoşlarına ka­ çan en hali vakti yerinde insanların, bu sosyal- iktisadi merkezkaç etki sona erince, ergeç ye­ niden kentin eski merkezlerine dönecekleri­ ni anlatıp tramvaya binmek için Tünel’e doğru

yürüdüm. □ ,

* İstanbul’dan Çizgiler, Sinan Yayınları, İst. 1971.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

-Tohum ıslah istasyonunun kurulması için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na aktarılan ve bakanlıkça daha sonra Türkiye Zirai Donatım Kurumu’na devredilen,

Kurul’un, bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) yüzde 8, Merkez Bankası borçlanma faiz oranını (faiz koridorunun alt bandı) yüzde 7,25 ve

Destekli İşlem Planlama (BDİP) ve Bilgisayar Destekli Montaj (BDM) verilerini kesin olarak sağlamamaktadır. Her ne kadar bu konuda önemli ilerlemeler kaydedilmiş olsa da

“Avrupa Ombudsmanı, AB Parlamentosunca herhangi bir üye ülkede oturan veya kayıtlı ofisi bulunan herhangi bir özel veya tüzel kişinin Avrupa Adalet Mahkemesi ve Avrupa İlk

Uzay mekiği programı sona erdikten sonra, ABD uzay uçuşları için tasarlamak- ta olduğu yeni uzay araçlarını kullanıma sokana kadar, astronotlar Uluslararası

Bu programa gönüllü kayıt olan bilgisayar kullanıcıları – ki bu sayı şu anda 3 milyo- nu aşmış durumda- kendi bilgisayarlarının hesaplama yeteneklerini

1950 yılından önce, pastahane olarak ku­ rulan, sonra bir süre kafeterya olarak çalı­ şan, daha sonra yirmi yılı çok aşkın süredir önce kulüp, 1980 yılında

Methodius University of Veliko Turnovo, Bulgaria, Branch KuzSTU in Belovo, University of Agribusiness and Rural development - Plovdiv, Bulgaria, Belovo, March