y y ¿o
SANAT - EDEBİYAT
Bir
sanatçının
*2 4 saati
Konuşan : Bertan ONARANMahmut
Cüda
— Mahmut Bey, bize rflnlflk yaşamınızı an latır mısınız kısaca?
— öğrenciliğimle askerlik süresinin dışında, öğleden önce evimden hemen hiç çıkmış değilim. Yirmi yıldan heriyse, arada bir yalnızca kafamı çıkarmışımdır.
Bakkal evime gelir. Kasap evime gelir. Zar- zavatçıyla sütçü de öyle. Kunduracı evimin altın da, terzi üstünde oturur. Havagazmı, elektriği, te lefonu, terkosu evsahibine söylememe gerek yok. Onlar da ayağıma gelirler. Başka da kapımı ça lan pek olmaz. Ben de, ister istemez, bir büyük kardeşle, biri yaşıtım biri hocam iki arkadaşla, birkaç da minik komşumla yetinir, artığım ne özler ne de ararım. Hoş, arasam da bulamam, bu iuşamam ki... Çevremden ylrmidört saat İleri ya da geriyim de ondan galiba.
Gün ışır ben yatan » , kararırken kalkarım. Fırça, kalem, pergel, gönye, cetvel; bunalınca da saz çalarım. Devriye korkusuyla, yavaştan yavaş tan derdimi dağıtırım.
— Yukarıda saydıklarınızın dışında, bir de kızınız ve eşi var galiba?
— Evet, var. Damadımla uyarlı yanlarımız çoktur. Kolaylıkla anlaşırız. Fakat kızım, öteden- beri, benim bu ustan ırak, umursamaz tutumuma, hele batakçı işi alışverişime içerler durur. Arasıra eleştirir de... «Baba, der, krallar gibi yaşamışsın, yaşamışsın, ama...»
Gerçekten krallar gibi yaşadım. Çünkü hep gönlümün sesine uydum. Başıma buyruk kaldım. Ama ne tacım, ne tahtım, ne de hazinelenm ol du. Veliahdıma bırakacak ufak bir dünyalığım bi le yok. Ancak güvenilir bir meslek edinmesini, ik tisadi açıdan dara düşmemesini sağlayabildim, o kadar.
Ben. kocasının eline bakan, katlanmaktan baş ka yapacağı bulunmayan kadınlara çok acırdım. Çocuğum kız. doğunca daha da acır oldum, Gerçi kızımla çocuklukları birarada geçen eşi birbirlerini severlpr. sayarlar. Bu bakımdan mutluluğum son suzdur. Ama yme de kendisini okutup iş güç edin meşini sağlamakla babalık görevimde başarılı ol duğum kanısındayım.
Gelgelelim, benim kız benden umduğunu bula mamış gibidir. Olabilir. Ama kırılmanın anlamı yok ki... Doğa, çocuklardan babalarını seçme ola nağrnı esirgemiş. Toplumsal düzense, her baba nın dilediğtnce kazanmasına elverişli değil. Hele babanın İşi ressamlıksa, üstelik İlenim gibi ağır aksaksa, vay geidi çocuğun başına! Leyleğin at tığı yavru gibi aç ve açıkta kalabilir. Yazgı de mişler yere betasının adına!
Benim günlük yaşamım da, ömürlük yaşamım da işte bu tatsız olasılıklarla, koşullarla başlar; savaşı andıran direnişlerimle sürer durur. Çoğu kez yenik düşerim. Kurtulmak için de boyuna ödün veririm.
— Peki efendim, genellikle hangi saatlarda ve
MAHMUT CÜDA
ne kadar çalışırsınız? Bumın için hir ön hazırlık yapar mısınız?
— öncelikle söyleyeyim kİ, benim kadar çok çalışan kişi pek az, benim kadar az resim yapan sa hiç yok gibidir. Çünkü kendime gömlek dikmek ten tutun da, tasarı geometriye, perspektife, me kaniğe varıncaya dek bir sürü tutkum vardır. Gerçi uygulamada iyi kötü buluşlarım bile olmuş tur; ama evime gelen alıcıya çıkarabileceğim re simlerin sayısı beşi altıyı geçmez. Bunun nedeni, geceleri elektrik ışığında resim yapamamak, yok sa tutkularımla zamanımı harcamak değil. Çok ya vaş çalıştığımdan, bir resmi bitirebilmek için ge reken on, on beş günün güneşli saatlannı ard ar da getirememek de engellerden biri.
ö n hazırlığa gelince, kompozisyon dışında, yapacağım resimleri kafamda tasarlayıp saptaya rak uygulamaya geçerim.
— Bildiğim kadarıyla canlı ve cansız doğa görünümleriyle haşresimlerl üzerinde çatışıyorsu nuz, Başka konularda da resim denemelerini* var mı?
— Bu sorunuzla bana kompozisyon yapmadı ğımı anımsatmak ve nedenini öğrenmek istiyorsu nuz sanırım. Hemen söyleyeyim ki, her ressam gibi, duvar boyu kompozisyonlar yapmak benim de düşlerime girmiştir. Ama tasarılardan, taslak denemelerinden öteye gidememiştir. Bununla bir likte, «Aydın Yangının, «Haramiler» bir de Edime Ue ilgili Uç beş yapıtım vardır.
, — Resmin, sazın ve yukarda söylediklerinizin dışında düşüncel ilgileriniz nelerdir?
— Herhangi bir Türk ressamı gibi, ben de düşünsel yaşam alanında toplumun kültür orta mını pek aşamadım. Kendimi, çoğu kez, ökseye tutulmuş kuşa benzetirim. Çırpınıp dururum. Ama bir türlü kurtulamam.
Sözlerimin sırf aykırı lâf etmiş olmak için söylenmediğini bir örnekle kanıtlayayım; Beş kişi, her bakımdan eşdeğerli bir malı pazarlasalar; mal da htç kimsenin önceden bilmediği bir nesne olsa. Bu beş kişiden her birinin kendi malını satmak İçin ötekilerin mallarım kötülemesi mi doğrudur, yoksa alıcı bulmak üzere akü birliği yapmaları mı? Bilinmeyecek nesi var bunun? İkinci davranış doğru elbet. Ama bizim bilmemiz yetmiyor. Yapa bilmek ya da yaptırabilmek gerekiyor. Tek kişi nin gücünü aşan, zor bir tş. Nitekim, bir zaman lar ben de kapı kapı dolaşarak, Uç kez ressamla rı biraraya getirdim. Aylarımı yıllarımı harcadım. Ama yürümedi, boşuna yoruldum.
— Sizin gibi, kendi türünün bilgelik yaşına erişmiş kedinize bakılırsa, kedileri seviyorsunuz. Başka hayvanlarla ilişkileriniz ne durumda?
— Ben en çok kuşlan severim, ama hepsin den daha çok da ağustos böceğini. Düpedüz aşı ğım ben ona. Küçük çapta bir savunmasını bil« yazdım. Kitap kapaklarında ya da iç bezemelerde resimlerini yaptım. Paralanınca hemen bastıraca ğım.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi