/
l
_
44 YIL ÖNCEDEN
BİR UYARI...
6
Y
AŞAR Nabi Nayır şubat 1948’de ilk uyanlardan birini yapmış:“Şeriatçılığın ne olduğunu, nasıl bir tehlike teşkil ettiğini son nesil belki bilmez. Çünkü Atatürk inkılâbı kara taassubun saltanatına son vermiş, sarıkların ağır lığı altında ezilen boş kafaları lâyık oldukları mevkTye indirmişti.. Fakat o neslin ağabeyleri ve babaları şeriat sözünde ne yaman bir kuvvetin gizli olduğunu, onun a- dına ne cinayetler işlendiğini, ilme, hakikate nasıl set
tkildiğini pekâlâ hatırlarlar. Pek uzaklara gitmeyelim, riatçılar, daha Birinci TBMM’nde rahmetli Tunalı Hil mi’ye ‘kadın’ sözünü andırmayacak, kadın ve erkek öğ retmenleri bir arada kongre halinde topladığı için Maa rif Vekili Hamdullah Suphi'yi devirecek kadar kuvvet liydiler. Şeriat sözünü ağzından düşürmeyen medrese nin hâkimiyeti altında bu memleketin o şanlı zaferler silsilesinden sonra, ne hazin akıbetlere düştüğünü, nasıl zelil, nasıl hakir bir sömürge pazarı haline geldi ğini unutabilirler mi?”
1948’de çoğulcu siyasal yöntem uygulanmaya başla-ıek, yine halk güçlüklerle... Belki de DP bütün seçim
day göstermiş olsa, CHP sandık oyunlarıyla DP’nln oyları nı azaltmasa, daha 1946’da iktidar değişecekti! CHP, 1946’dan sonra oy alabilmek İçin gericiliğe Ödün vermeye başlamış, ‘aydın din adamı yetiştirmek’ görüntüsü ile geri ye dönüş politikasına ağırlık vermişti. Kuran kurslarına hoş görü göstermek, imam okulları açmak, ilâhiyat fakültesi kurmak girişimleri Recep Peker, ardından Günaltay dö-girisimleri Recep Peker,
nde başlatılmıştır. nemlerinde
Ama devrim karşıtı çevrelere, görüşlere, tutumlara ilgi ve yakınlık göstermek 1950’de, yani DP’nin, Bayar’lı, Men deres'ti döneminde hız kazanmıştır. İşte, Yaşar Nabi gibi aydınlanmadan yana düşünce adamları, yaklaşan tehlike yi zamanında görerek, uyarıcı çıkışları yapmaktan çekin memişlerdir. Yukarıda önemli bir bölümünü sunduğum ya zısında Yaşar Nabi, şöyle yazıyordu:
“Hilafetin kaldırılması, Medeni Kahun, medeni kı yafet, yeni harfler, kadının cemiyet hayatına kavuşma sı; hasılı, yalnız laikliğin değil milliyetçiliğin de icap et tirdiği şeriatçılığa karşı kazanılmış zaferlerdi. Bir za manlar bu memleketten ümmet zihniyetini söküp at mak, Batı anlamında bir milliyetçiliği yaymak İçin ku rulmuş Türk Ocaklarının şeriatçılardan ne kuvvetli bir muhalefet ve mukavemet görmüş olduğu hatırlarda ol sa gerektir.”
Şu günlerde, 'şeriatçı' diye adlandırdığımız çevreler den, sanki bir kalemden çıkmışa benzeyen birçok mektup almaktayım. Kimileri az çok saygılı, kimileri de saygı sınırı nı çok aşan bu seslenişler bir çeşit uyarı ya da korkutma a- macı taşıyor. Böyle giderse sonunuz kötü olur. İşte örnek ler: Mumcu, Aksoy, Uçok vb. adlar sıralanıyor! Bunlara Si vas’taki temmuz kıyımı da eklendi. "Yakında kıyam safha sına geleceğiz” diyorlar. Kıyam, yani şeriatçılığın başkaldır ması... Almanya’daki ‘kara ses'in dediği de şu: Üçte bir ço ğunluğa sahip olduğumuzda sıra kıyama gelecek! Bunu şeriatçı dergiler de açık açık yazmaktalar... Bilmem kimse görmüyor, okumuyor m u / Denecek ki ‘Kuran, ezan, bay rak' diyen modern Başbakan bunları görse de, bilse de ne yapacak? O da gericiliğe ödün verme anlayışında değil mİ?
‘Varlık’ dergisinin 60. yılı dolayısı İle yayınlanan “60. Yıl S eçkisi” nden aldım Yaşar Nabi’nin bu ilginç yazısını... Da ha 1948’de devlet eliyle verilmeye başlanan ödünler karşı sında susmamış, bu tutumun ilerde neler yaratacağını, ül kemizi, halkımızı nasıl bir karanlık batağa sürükleyeceğini görerek, yönetim başında bulunanları uyarmaya çalışmış...
‘ yle bitiyor
ynaştırmak zihniyetine
Yaşar Nabi’nin tam 44 yıl önceki yazısı şöyle bitiyor:
“Şeriatçılıkla milliyetçiliği bir potada kayn isteyenler yanılıyorlar. Şeriatçı, ümmet zihniyetine
bağlıdır. Onun nazarında Mekkeli bir Arap, BursalI bir Türk'ten farksızdır, hatta evlad-ı Resul’den olmak do layısıyla daha azizdir. Bir milliyetçinin nazarında ise böyle bir kıyaslama yapmaya İmkân yoktur, yalnız Türk olan, Türklüğe bağlanmış olana değer verir."
Bir okuyucu yolladığı bir telgrafla ülke yöneticilerine ba kın nasıl sesleniyor:
“Yaklaşmakta olan kara gücün ayak seslerini duy mazdan gelen devlet yöneticilerini kınıyor ve uyarıyo ruz. Beslediğiniz canavar sizi de yiyecektir bir gün... U- yanınartık."?
Taha Toros Arşivi