• Sonuç bulunamadı

Salonlarımızı geri verin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Salonlarımızı geri verin"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SALONLAR... SALONLAR... ATİLLÂ DORSAY

Salonlarım ızı geri verin

1930’ların Saray Sineması — Eskinin kapatılmış olan o güzelim salonları, bir Saray, bir Yeni Melek, o yüksek tavan­

lı, süslü püslü salonlar yeniden hayata dönecek mi?

Evet, “Salonlarımızı

istiyoruz, onları bize

geri verin” diyelim.

“Eskiden sinema

salonlarını yıkıp pasaj

yapıyorlardı. Biz bir

pasajı yıkıp sinema

salonu yapıyoruz”

diyen genç ve hırslı

sesi siz de herhalde

duydunuz. Bir toplum

yalnızca dükkânlarla,

pasajlarla, işyerleriyle

yaşayamaz.

3

Ne tuhaftır ki, modernleşme­ nin, çağdaşlaşmanın baş koşulu saydığımız birçok şey, uygar ülke­ lerde hiç de öyle sayılmıyor. Ama nedense “ U ygar B atı” , bu kendi kullanmadığı şeyleri bize, az gelişmiş ülkelere, Üçüncü Dünya ya ihraç etmekte bir an bile durak­ samıyor. Batı’da uyuşturucu mad­ de pazarlan mı sıkıştı? Yolla es­ rarı, eroini yoksul, az gelişmiş ül­ kelere... Batı’da sigara tüketimi mi azaldı? İhraç et gariban Üçüncü Dünya’ya gitsin...

Aynı biçimde, Batı, kendisinin artık bıktığı çok-kanallı TV ve vi­ deo teknolojisini yoksul ülkelerin gündelik yaşamının parçası hali­ ne getirmekte duraksamıyor. Çok kanallı TV’lerin, kablolu TV’nin, video teknolojisinin dikalası bu adamlarda. Ama aynı Batı’da, si­ nema yaşamı da tüm görkemiyle sürüyor. Elbette Batı tümüyle ho­ mojen bir bütün değil. Nitekim Amerika’da, Fransa’da sinemalar olağanüstü canlılık taşır, özellik­ le ABD’de tarihinin en büyük ha­ sılatlarına ulaşırken, İngiltere, Al­ manya gibi ülkelerde, sinema bu­ nalımı beili ölçüde atlattlırken, ör­ neğin İtalya gibi bir ülkede, sine­ ma hayatı can çekişiyor. Niye?

Geçen bölümlerde gördük. Bu ülkede kamu yönetimi, TV/sinema ilişkilerine sağlıklı biçimde eğilme miş, özel TV’yi hiç denetimsiz ve koşulsuz tümüyle serbest bırak­ mış. Böylece İtalya’da sinema bu­ nalımı var. Ama bunun görece bir

bunalım olduğunu söylemeye ge­ rek var mı? Asıl bunalım, Hindis­

tan, Pakistan, Mısır, tüm Kuzey Afrika ülkeleri, tüm Latin Ame­ rika gibi görecelikle yoksul, az ge­

lişmiş ülkelerde yaşanıyor. Bu ül­ kelerde salonlar kıyım düzeyinde yok oluyor, açık kalabilenlere en ucuz ve bayağı karate, seks, “şar­

kılı filmler” vb. egemen oluyor.

Sanki Batı, bu ülkelerin kültü­ rel kalkınmasını engelliyor, onla­ ra her alanda imal ettiklerinin en ucuzunu, en bayağısını yolluyor, bu toplumları “lümpenleştiriyor”, kişiliksizleştiriyor. Elbette asıl suç­ lu, soyut bir “Batı” değil, bu ül­ kelerin kalkınma hamlesini kültü­ rel kalkınmayla eşleştirmeyi düşü- nemeyen, çağdaş kitle iletişim araçlarındaki yozlaşmayı ciddiye almayan, bunun ulusal düzeyde nasıl bir “felaket” olduğunu seze- meyen yöneticileri. Bir zamanla­ rın görkemli Hint sineması bugün can çekişiyorsa, tüm Kuzey Afri­ ka’daki sayılı salonlar en bayağı sözüm ona filmlere teslim olmuş­

şey, en çok geri kalmış, kalkınma­ ya çabalayan ülkelerde ortaya çı­ kıyorsa, acaba suç kimde?

Evet, sinemaya gitmek, sinema salonlarını korumak, bizce çağdaş olmanın, uygar olmanın, iyi an­ lamında “Batılı olmanın” bir ko­ şulu. Bu yalnız bir nostalji soru­ nu değil bizce... Bir kültür soru­ nu, çağdaş teknolojiyi toplum ola­ rak, birlikte yaşama sorunu, gü­ zelliklerden topluca yararlanmak, onları diğerleriyle paylaşmak so­ runu. 20. yüzyılın temel bir uygar­ lık biçiminin, bir kültürel döne­ min, henüz bitmemesi, belki hiç bitmemesi gerektiği bir dönemde yapay biçimde, gereksiz yere, ap­ talca bitmesine, bitirilmesine tep­ ki gösterme sorunu!

Bu tepkiyi birlikte gösterelim. Evet, salonlarımızı istiyoruz, on­ ları bize geri verin diyelim. “Es­

kiden sinema salonlarını yıkıp pa­ saj yapıyorlardı. Biz, bir pasajı yı­ kıp sinema salonu yapıyoruz" di­

yen genç ve hırslı sesi siz de her­ halde duydunuz. Bir toplumun yalnızca dükkânlarla, pasajlarla,

işyerleriyle yaşayamayacağını hep söyledik, düşündük, yazdık. Kent­ lerimizi, tüm ülkemizi bir büyük ticarethaneye dönüştürme çaba­ sındaki merkezi veya yerel politi­ kaları sayısız kez eleştirdik.

Sanıyorum, sesimiz bir yerler­ den duyuldu, öngörülerimiz ger­ çekleşti, ülkemizin bir “tüccarlar

topluluğu” değil, gerçekten yaşa­

yan, düşünen, duyumsayan bir çağdaş toplum olması yönünde si­ nemanın oynayabileceği, oynama­ sı gereken rol konusundaki bek­ lentilerimiz doğrulanmaya başla­ dı. Sanırını, şimdiye dek yanlış iş­ leyen bir süreç tersine dönmeye başladı. Artık salonlar yok olma­ yacak, tersine yenileri açılacak, pıtrak gibi bitecek. Eskinin kapa­ tılmış olan o güzelim salonları, belki Saray, belki Yeni Melek, ül­ kenin dört bir yanındaki o eski, o yüksek tavanlı, o süslü püslü sa­ lonlar, belki yeniden hayata döne­ cek. Salonlarımızı bize geri verin! Onları istiyoruz._____________

B İT T İ

larsa, “sinema bunalımı'" denen

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tabiî ki, CumhurbaĢkanına verilmiĢ olan bu takdirî yetkinin objektif sınırları vardır Ģüphesiz, istediği her yasayı göndermek gibi bir keyfî takdir

MEHMET AKĠF HAMZAÇEBĠ (Trabzon) – TeĢekkür ederim Sayın BaĢkanım, Sayın Bakan, Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli üyeleri, Telekomünikasyon Kurumunun

2013 OCAK – 2020 TEMMUZ DÖNEMİNDE 20 İŞKOLUNDA TÜRK-İŞ ÜYELERİ, SENDİKALILAR, KAYITLI İŞÇİLER (Sayısal) TÜRK-İŞ MEMBERSHIP, ALL UNION MEMBERS, ALL REGISTERED WORKERS

Çalışma Planı (Çalışma Takvimi) Haftalar Haftalık Konu

corpus humeri düzeyinde alınan kesiııe (Kesit 35.36) si nir demetlerinin aynı büyükliiktc olmndıklnrı gönlWr. Sinirden nrt, cubiıi düzeyinde küçük demeıler

Denize bakan arka cebhesi memkün olduğu kadar uzun getirilmiş buna mukabil yan cebheler ensiz yapılmışdır.. Yerine uyan bu proje sakin hatlarla gözü yormıyan ve yeşillik

700 m2 alana sahip odanın içinde, 3 adet yatak odası (1 tanesi bakıcı veya koruma için uygundur), 1 adet çalışma odası, 1 adet tam techizatlı mutfak, 1 adet oturma odası, 1

- Benim adım da Spirulina, dedi. Sonra yavaşça Albi'nin sırtına tırmandı. Oltasını da alet kemerine taktı.. Birkaç saniye sonra Uçan Şato'ya ulaştılar. Albi:.. - Sıkı