• Sonuç bulunamadı

II. Abdülhamid Selanik'ten İstanbul'a nasıl geldi?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "II. Abdülhamid Selanik'ten İstanbul'a nasıl geldi?"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ABDULHAMİD'İN ÇOCUKLARI

Naile Bedreddin Ayşe Burhaneddin Refia Abid Osmanoğlu Efendi Osmanoğlu Efendi Sultan Efendi

II. Abdülhamid

Selânik’ten İstanbul’a nasıl geldi ?

Stéphane Lausanne

da hep budalaca şeyler yazıyorlar. Ar­ tık hiç birini okum ak istemem» dedi. O gündenberi Abdülhamit, dünyada ge­ çen şeylerden tam amiyle habersiz ola­ rak yaşadı.

İşte gerek Dışişleri Bakanı, gerek h ü ­ küm et, tah tta n indirilm iş Sultanı b ir gizli duvarla k uşattıklarını sanıyorlar­ dı. Bilm iyorlardı ki, zamanımızda ya­ rılmayan, yıkılmıyan duvar yoktur. Son­ ra korudukları şahıs hakkında kendile­ ri hayallere kapılıyorlardı. Halbuki o- laylarm zorlamasıyle Sultan Abdülha- m it'i Selanik'te bırakm aktansa İsta n ­ b u l’a getirm enin daha doğru olacağına k a ra r verildiği zam an mesele m eydana çıktı.

Tahttan indirilm iş H akan bunu kesin­ likle reddetti:

— Beni buradan ancak zorla çıkara­ bilirsiniz, dedi. Önce oda eşyasına, son­ ra da perdelere sarılacağını söyleyerek tehdit etti; hüküm et buna karşı şiddet göstermeye cesaret edemedi. Çünkü hem gülünç olur, hem fena b ir manza­ ra oluştururdu.

Türkiye iki hüküm dar gördü. Biri kı­ zıl, öbürü saf. Yani dünkü Padişah II. Abdülham it ile bugünkü Padişah Sul­ tan Reşat. H arp bunları yanyana yaşa­ m ak zorunda bıraktı. H er ikisi hemen karşı karşıya iki sarayda oturuyorlar. Aralarım Boğaziçi sularının genişliği a- yırıyor.

Harp ilân olunduğu zaman Sultan Ha- m it henüz Selanik’teydi. On iki subay; kılıç elde, silah belde, gece gündüz onu koruyorlardı. B ir defa Noradonkyan E- fendiye Sultan H am it’ten bahsetm iştim , sözümü keserek:

— Abdülhamit tam amiyle çocuklaş- m ıştır, dedi. Ne olup ne geçtiğini bilm i­ yor, hiç b ir şeyi hab er alamıyor. Ken­ disine hiç b ir gazete verilmeyeli iki yıl oluyor, ilk defa olarak kendisini gaze­ tesiz bıraktıkları zam an haykırdı: «Ca­ nım neyi isterse okurum!» dedi. Cevap olarak: «Gazeteler hakkınızda münase- betseiz yazılarla doludur. Canınızı sıka­ cak b ir okum aktan sizi korum ak için böyle yapıyoruz» denildi. Isra r etmedi: «Vakıa doğru! Gazeteler benim

(2)

Bununla beraber durum gittikçe kö­ tüleşiyordu. Yunanlılar Selanik'ten bir iki günlük mesafede bulunuyorlardı. Sa­ bık hüküm dar, düşm ana esir düşmek tehlikesiyle karşı karşıya bırakılam azdı. Bunun üzerine olurunu alm ak için Al­ m anya’ya başvuruldu. Çünkü Osmanlı İm paratorluğunun talihi gereği olmalı ki, tarihinin en facialı zam anlarında da­ im a karşısında Almanyanın temsilcisini görüyor.

İşte bu sefer de İstanb u l'da bulunan, Almanların «Lorley» gemisi Abdülha- m it'i getirmeye m em ur edildi. H üküm ­ dar ailesine m ensup ve sabık Sultanın dam atlarından iki kişi de vapurda bu ­ lunuyordu. Selanik’e gelir gelmez Alâ- tini Köşküne gittiler. T ahttan indiril­ miş olan Sultam İstanbu l’a davet için kandırm aya çalıştılar. Lâkin onu k ara­ rından vazgeçirmeye m uvaffak olam a­ dılar. O zaman son b ir çareye başvu­ ruldu:

«Lorley» vapuru süvarisi Alman de­ nizcilerinin büyük üniform asını geymiş olduğu halde Hakanın huzuruna çıktı. Onu görür görmez Abdülhamit razı ol­ du:

— K ayser’in nam usuna, dostluğuna güvenirim. Sizi dünyanın öb ü r ucuna kad ar takibe hazırım , dedi.

Bir saat sonra vapurda bulunuyordu. O sırada iki olay oldu. B unlar vapurda bulunanlar için tam amiyle yeni b ir ke­ şifti. Pek büyük şaşkınlığa sebep oldu.

O zam ana kadar, Abdülham it'in hiç­ b ir şeyi bilmez, dimağı tam am en bozul­ muş, olup bitenlerden habersiz sanılır­ ken, açık b ir fikre, eşya hakkında tam b ir bilgiye sahip olduğu anlaşıldı. Hep Fransızca bilm iyorm uş gibi görünüyor­ du. Ama bu sefer olağanüstü b ir açık­ lık ve akıcılıkla Fransızca konuşmaya başladı:

— B ir senede iki yenilgi. Çok değil mi? dedi.

Bununla Trablusgarp ve Balkan Mu­ harebelerini im a ediyordu. Alman İm ­

p arato ru ailesinin sağlık durum unu sor­ du. Hemen ailenin hepsini tanıyordu. Kendisine Baron M areşalin öldüğü ha­ beri verildiği zam an üzüntü ile içini çek­ ti. Bilmediği b ir şey varsa o da yalnız bundan ibaretti.

— O, benim dostumdu! dedi.

Kopan Doyl'un, «Şarlok Holmes» hi­ kâye dizisinin devam edip etmediğini

m erakla sordu. Çünkü A bdülham it’in tak d ir ettiği tek kalem sahibi «Konan Doyl»dı. Bir gün:

— «Konan Doyl» ne yam an b ir polis m üdürü olurdu, demişti.

Seyahat sırasında istekle, iştiha ile yedi, içti. Aksine em rine hazır bulundu­ rulan banyodan hiç faydalanm adı. Hal­ buki anlaşıldığına göre banyoya herşey- den çok ihtiyacı vardı. Seyahat sırasın­ da kendisine gösterilen saygıdan dola­ yı Almanya İm p arato ru na özel teşekkür­ lerini ulaştırm asını «Lorley» vapuru kaptanından rica etti. Ve gemi subay­ larından herbirine ya m ücevherli b ir iğ­ ne veya pırlanta ile süslenm iş b ir altın sigara ağızlığı verdi. Yalnız b ir akşam ü stü Lorley vapuru Boğaziçi’nde Asya’­ nın gölgeli kıyılarına dönük, Beylerbeyi Sarayının tam önünde demirlediği

za-Abdülhamid'in haremlerinden Müşfika kadın ve kızı Ayşe Sultan

(3)

ABDÜLHAMID'IN ÇOCUKLARI

Ulviye Selim Zekiye Sultan Efendi Sultan

m an b ir kere irkildi. Lorley vapuru merdiveninden inerken sallandığını, te­ reddüt ettiğini herkes gördü. Merdiven­ den indi. Karaya çıkarm ak için kendi­ sini bekleyen sandala geçti. Aynı zam an­ da başka b ir sandal harem lerinden on kadım , iki harem ağasım ve sürgünde kendisini izliyen son çocuğunu götürü­ yordu.

Beylerbeyinde, asıl sarayda oturm ak istemedi. B urada b ir vakitler b ir Fran­ sız îm paratoriçesi de (Jozefin) oturm uş­ tu. Sultan sarayda oturacağı yerde ten­ h a b ir köşede bulunan b ir köşkü seçti. Sonra... Yine eski yalnızlığına, küskün­ lüğüne döndü. Ve küm esinden başka b ir şeyi düşünmez oldu. Bin türlü gü­

Abtliilkatlir Efendi

rü ltü çıkararak tavuklar, hindiler alın­ m asını istedi. Aynı zam anda eşek sütün­ den başka ağzına b ir şey koymadığını söyledi. İki gün devamlı H arbiye Nazı­ rı onun küm eslerini doldurm ak için b ir­ takım esnafla pazarlik edeceğim diye hayli zam an kaybetti.

B ununla beraber korunm asına m em ur olan subaylardan sevdiği birisi karısı­ nın hastalığından dolayı ayrılacağı za­ m an dedi ki:

— Ah, biçare! K arısı ile başedemiyor! H albuki topu topu b ir karısı var. Ya benim gibi on karısı olsaydı ne yapar­ dı?.. «Hastanın Başucunda» adlı kitaptan (1915) Naima Sultan

i J A

«

v Nureddin Efendi

Türkçeden yabancı asıllı kelimeleri

atmak istiyoruz ama

• Türlü yemeği olan o pek sevdiğimiz «Pathcan»ın ismini acemceden aldığını, aslının «Bazincan» olduğunu,

• Evlenmemişler için kullandığımız «Bekâr» kelimesinin işsiz, güç­ süz, aylak manasına gelen acemce bîkâr kelimesinden oluştuğunu, • Bakla'nın da Türk asıllı olmayıp acemce «Bâkile»den Türk ağzı­

na uydurulduğunu

Biliyor mu idiniz ?

66

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Kapitalizmin, Marx’ın 160 y ıl önce yazmış olduğu kaderinden kurtulamayıp tökezledikçe hâlâ bir hortlaktan korkar gibi Marx’tan korkması Manifesto’nun hâlâ

Ağrıdağı dorukların - dan Orta Anadolu bozkırın - daki kepenekti çobanlardan yansıyan, ya da Seyhan' m, Köyceğiz'in sularında eriyen Anadolu güneşinden

Umumiyetle sokağı kaplayan kadın, çocuk kütlesi çekilmiş, parmaklıkların arkasında, elindeki numaralı etiketi uzatan bir iki ihtiyarla, kardeşi için süt

ANKARA, 10 (A .A.) — Türk milletinin büyük evlâdı, Cumhu riyetimizin bânisi, ölümsüz Ata türk’ün ebediyete intikalinin 21 inci yıldönümü

Eserin başlangıcında Fuad Köprülünün dediği gibi: «İslâm tarihini ve İslâm kültürünü -hiç olmazsa umumî çizgilerde- öğrenmek, millî tarih terbiyesi

rın iyiliği için bütün hayatı boyunca mücadele eden Sai- vet Lütfi Tozan’a, bu çabalâ- :| nndan dolayı ayrıca Malta Şö­.. valyeleri Birliği de bir

Harbiye Nezaretinden ümitli cı kan Yakup Cemil, soluğu Babı- âlide almış, mühim bir mesele arzedeceğini de ilâve edince sadrazam Prens Sait Halim Pa­ ganın

Yapılan tanımlardan yola çıkarak eleştirel düşünmenin “Bireyin problem çözme, karar verme gibi düşünce süreçleri ile sahip olduğu düşünme becerilerinin