GİYSİ TARİHİ
Barok Dönemi- Rokoko Dönemi
Öğr. Gör. Sinem KIRDEMİR 3. HAFTA
Barok, Avrupa’da yaygınlaşan sanatta bir anlatım biçimidir.
Barok kelimesi İtalyanca ‘düzensiz-inci’ anlamına gelen
‘barroco’ sözcüğünden türemiştir. Barok sözcüğü, birbirinden
ayrı iki şeyi tanımlar. . Bu dönem Avrupa’nın büyük
merkezlerinde ve saraylarda gözde olan abartılı zevkler olarak
nitelendirilmiştir Bu yüzyılda orta sınıfın modaya ilgi
göstermesiyle birlikte moda hareketleri hız kazanmıştır. 17.
yüzyılda üst sınıf kendini ön plana çıkarabilmek için giyim
stillerinde değişiklikler yapmıştır. Orta sınıfın üst sınıfın
yaptığı her değişikliği taklit etmesi sonucu üst sınıf sürekli
stilde yenilenmeler yapmak zorunda kalmıştır.
Bu dönemde elbise kolları iki yıllık bir zaman içinde yedi kez değişikliğe uğramıştır. İlk dönem bileğe kadar düğme kullanılırken bir süre sonra renkli fırfırlar ve daha sonrada kollarda dantel ve şeritler moda olmuştur
17.Yüzyıl ayrıca moda tasarımcıları için önemli bir dönem olarak
nitelendirilmektedir. Önceleri kostümler sadece ev hizmetlileri tarafından yapılırken 14. Louis in de destekleriyle elbise üreticileri bir esnaf birliği oluşturmuştur.
Tasarımcılar müşterilerini yeni
kalıplar, parlak kumaşlar ve aksesuar kullanma konusunda ikna etmişler ve yepyeni stiller yaratma olanağı
14. Louis döneminde Versay Sarayı'nın pis koktuğuna inanılıyor. O zamanlar hijyen anlayışının şu ankinden farklı olduğunu hatırlayarak başlayalım.
Örneğin o zamanlar, sıcak suyun hastalıkların yayılmasını sağladığına inanılıyordu.
Veba dahil her hastalığın içine girebileceği gözenekleri açtığı düşünülüyordu Bu yüzden Louis'nin hayatında sadece 3 kez banyo yaptığı söylenir. Hijyenik prosedürlerin şu an olduğundan daha az gerçekleştiği doğru ama üç kez banyo yaptığı tabii ki doğru değil.
Taşınabilir banyolara girdiği, hatta bu banyoları zaman zaman aşk eğlenceleri için de kullandığı biliniyor.
Her sabah yıkanmasa da alkole batırılmış bir bezle silindiği ve çamaşırlarını günde birkaç kez değiştirdiği söyleniyor.
Ancak Versay’da yaşayan diğer insanların kendi özel banyoları yoktu. Bu yüzden hijyenlerini çoğunlukla 'kuru temizleme' olarak
adlandırıyorlar; kendilerini kuru bir bezle veya ekşi bir şeyle
Hem kadınlar hem de erkekler iç çamaşırlarını ve gömleklerini sık değiştirirdi.
Özellikle gömlekler çok pahalıya mal oluyordu. Öyle ki, ölümünden sonra sahibinin mülkünün envanterine yazılacak kadar pahalıydılar.
Hem Kral hem de sarayın dış giyimi hiçbir zaman yıkanmaz; sadece silinirdi.
Barok dönem de özgün bir görünümü olan giysiler göğüs dekolteleri ile
süslenmiştir. Vücudu sıkı şekilde saran korselerin sağlığa zararlı olduğunun
öğrenilmesi sonucu bu akım değişmiş ve bel hattında biten kısa ipek ceketler
kullanılmaya başlanmıştır. Kadın ve erkek ceketlerinin belden kalçaya kadar
olan bölümleri dörtgen biçimli parçalardan oluşmuştur.
Kişiye özgü vücut yapısı algısı yerleşmeye başlamış ve doğru vücut oranları
vurgulanan kostümler üretilmeye başlanmıştır.
Yüzyılın ortalarına doğru kadınlar busk adı verilen metal, ahşap ve
fildişinden yapılan korseler kullanmışlardır. Vücudu sıkıca saran korselerin
sağlığa zararlı olduğu kabul edilmiş ve korselerle ilgili ufak tefek
değişiklikler yapılmıştır. Giysi kolları kısalmış ve dantellerle süslenmiştir.
Barok dönemde etekler genişlemiş, önde açıklık bırakılarak alta giyilen ince
dantel işlemeyle zenginleştirilmiş petticote’lar (tülden tarlatan)
Kullanılan kostümlerin etekleri yanlardan toplanarak yürümeyi kolaylaştırmış, truvakar kol stili dirseklere kadar olan kollar, dantel volanlarla zenginleştirilmiştir. Bu tarz volanlara engagement adı verilmiştir. Bel aşırı şekilde dar ve
Kadın kostümlerinde, ağır (Karkas) astarın yerini daha zarif
pamuklu, ipekli astarlar alır. Etekler iki parçadan ibaret olup üst
üste giyilmektedir. Alt etek (Fripon) yapımında daha çok açık
renk kumaşlar kullanılmaktadır. Üst etek, (Modest) koyu renk
kumaştan yapılır ve eteğin kenarı drape olarak süslenirdi. Drape
süsleme, geniş ve omuzları açık bırakan dekolteli yakalarda da
uygulanmaktaydı. Bu teknik Barok Dönem’de fazlasıyla
kullanılmış. Büyük inci kolyeleri ve özel biçimli saatleri
yalnızca soylu kadınlar kullanmış. Yelpazeler, değerli taşlarla
bezeli takılarla süslenmiş. Bol pudralı peruklar, bastonlar ve
şemsiyeler de dönemin aksesuarlarıdır.
16. yüzyıl Rönesans Döneminde kullanılan balon biçimli külot
pantolonlar, bu dönemde dize kadar kısalıp kenarları işlemeler,
şeritler ve kurdelelerle süslenmiştir. Bir süre sonra külot
pantolonlar değişerek Avrupa’da pantoloni ismini almış, bu isim
dönemin başarılı ve ünlü Venedik’li aktör Pantolon’dan
kaynaklanmıştır Bu dönemde Paris moda merkezi olmuş,
Versailles Saray’ı modanın öncülüğünü yapmıştır. Saraylı kadınlar
bir süre sonra eteklerde kullanılan çemberi bırakarak yerine üç
eteği üst üste giymeye başlamışlardır. İlk etek ağır, beyaz pamuklu
kumaşlardan yapılmış, bu etek üzerine falbalas adı verilen volanlı
bir etek giyilmiş, en üstte ise önde önlüğe benzer parçalı, arkada
katlar oluşturan bir başka etek giyilmiştir
Zenginlik, görkem, ağır süslemeler ve göz alıcı renkler 17.
yüzyıl Avrupa modasının temel özelliklerindendi. Hiç kimse
bu Barok tarzını, 1654’teki taç giyme töreninde en ufak bir
kısmı boş kalmayacak şekilde işlemelerle süslü göz alıcı bir
ceket giymiş, İsveç Kralı Karl Gustaf’dan daha başarılı bir
şekilde gösterememişti.
Barok tarzının muhtemelen ilk tohumları, sert korselerin ve
kabarık elbiselerin bir alışkanlık haline geldiği Fransız
Saraylarında atılmıştır. Bu kıyafetlerin kumaşları, tüm
Avrupa’da üretiliyor ama merkezi Lyon’da bulunan ipek
endüstrisi pazara yön veriyordu.
1602 yılında kurulan Flaman-Hindistan ve Çin’den getirilen
desenli pamukluların ve boyalı ipeklerin Avrupa moda
Erkekler ise 16. yüzyılda ortaya çıkan balon şeklinde külot
pantolonları sıkça kullanmışlar. 16. yüzyıla göre bu dönemde külot
pantolonların boyları dizlere gelmiş, işlemeli kenarlar, şeritler ve
kurdeleler ise son bulmuş. Pantolonların üzerine “Rihingrave” adı
verilen, eteğe benzer bir tür pantolon daha giymişler. Başlarında
görkemli peruklar kullanırken ayakkabıları da satenden yapılmış rozet
ve kurdeleler ile süslenmiş. O dönemde erkeklerin küçük ince topuk
ayakkabı giymesi de oldukça ilginçtir.
Dönem sonlarına doğru ise, tüm Avrupa’da hızlıca
yayılan “Pantoloni“yi kullanmışlar. Gömlekler kısalmış ve kravat
kullanılmaya başlanılmış. Karışık olan bu giyim, kendisini yeni, yalın
bir çizgiye çevirir ve böylelikle 18. yüzyıl başlar.
Barok dönemi moda ikonu
Henrietta MariaFransa Kralı IV. Henry ve Maried de Medici’nin kızı olan Henrietta, Fransa kültürünün birikimini ve renkli kişiliği ile dans, müzik ve tiyatroya olan
düşkünlüğü tarzını belirleyen unsulardandı.Henrietta Maria, İngiltere Kıralı I. Charles ile evlenerek Fransa modasını İngiltere soyluları arasında
yayılmasında öncülük etmiş isimler arasında yer aldı.
1600’lü yıllarda Avrupa’da ki sert moda tarzının yumuşamasına öncülük eden ve yeni bir akımın oluşmasına, yaygınlaşmasına neden olan sert korsajlar ve sert brokarlar yerine(sırmalı ipek kumaş) daha parlak ve yumuşak ipekten yapılan kıyafetler kullanılmasını isterdi kıyafetlerinde. Koyu renkli
kıyafetlerinin yerine ise Kraliçenin en çok sevdiği turuncu, mavi, gri, şeftali, sarı ve zeytin yeşili kullanılırdı. Dış eteklerinin altına süslü jüponlar giyerek böylece yeni bir moda akımının başlamasını sağladı.
Henrietta çağının fırfırlı yakaları ve kalıp şeklindeki formlarından vazgeçerek daha rahat olması konusunda da etkili oldu. Daha çok kar kesim yaka, yüksek bel (bel çizgisinin göğüs altına çıkması) ile yuvarlak ve yumuşak omuz detayları yerini aldı.
1640’larda İngiltere’de yaşanan iç savaş hem İngiltere hem de Fransa da yaşayan kadınların giyiminde sadeleşmeye gidilmesine neden oldu
18. yüzyılda Rokoko, giyim
dekoratif sanatlardaki
yansımaların modaya aydınlık ve
estetik tarzda ifadesiyle
gelişmekteydi. Barok Tarzının bir
devamı olarak sayılan bu dönem,
Barok Tarzına nazaran daha
gösterişli ve daha renkliydi.
Rokoko Dönem’inde; moda, renk
ve çizgi ile ilgili yeni düşünceler
ortaya çıkmaktaydı. Bu
dönemde, zarafeti esas alan stiller
göze çarpmaktadır. Kadın ve
erkek giyiminde yaygın olarak;
saten, atlas ve brokar kumaş
kullanılmakta, özellikle baskılı
ve nakışlı ipek ve basma
kumaşlar ön plana çıkmıştı.
Drape kullanımı geç Rokoko Dönemi’nin ayırt edici
özelliğiydi. Önü açık manto olan ‘Polonez’ elbise (1786), Fransız tarzı elbisenin devasa çember kafesinden
arındırılmış, tam eteği üzerine giyilmişti. İngiliz tarzı elbise olduğu gibi, küçük pililer
oluşturacak şekilde arka belde toplanıyordu. Kalça kısmında katlı ve etek yastığı ile
desteklenen üst etek, ipek bağcıklar ve düğmelerle üç parçaya ayrılmıştı. Soğuk günlerde ve narin giysilerin üzerine kapüşonlu pelerin
tarzındaki, sırtı torbalı döküme sahip, kalçanın altında biten ‘Brunswick’ ceketler
Korsajların içine de karın koruyucu olarak adlandırılan süslü bir panel koyuluyordu.
İlk olarak burjuva sınıfının tercihi olan bu etekler zaman içerisinde orta sınıfında sıkça kullanmaya hatta gündelik işlerini yaparken bile bu etekleri giymeye başlamasıyla kaza oranları daha da artmaya başladı.Bu iç etekler orijinal at kılından dokunmuş kumaşlardan üretilmekteydi. Bir süre sonra at kılından vazgeçilerek pamuktan yapılmaya
Bu iç etekler orijinal at kılından dokunmuş kumaşlardan
üretilmekteydi. Bir süre sonra at kılından vazgeçilerek pamuktan yapılmaya başlanmasıyla
birlikte kafes etekler çok popüler oldu.
Ancak krinolin olarak bilinen bu eteklerin tehlikeli bir yanları da vardı çünkü bu aksesuar çok çabuk alevalıp yanabilen bir yapıya sahip olmasından dolayı özellikle kadınlar yemek yaparken etekleri alev almasıyla tehlikeli bir duruma dönüştü.1864 yılında New York Times gazetesi tüm dünyada 40 binden fazla kadının
çemberli(krinolin) etekleri tutuştuğu için yanarak öldüklerini belirtti. Kadınların bu eteklerle yaşadığı bir başka sıkıntıysa tren raylarına sıkışmasına neden olmasından dolayı bir başka sorunu da
beraberinde getirdi. Neyse ki bu moda kısa bir süre sonra etkisini kaybetti. İkinci Dünya Savaşı sonrası yeniden canlanır gibi olduysa da ancak resmi davetlerde nadiren kullanılan bir tarza dönüştü.
Bu dönemde beli ince göstermek için kullanılan korseler geliştirilmiştir. Korseler, statü sembolü olarak gösterilmiştir. Kaburgalara zarar verdiği
için saten, ipek ve brokardan yapılmıştır.
Özellikle fiyonk detayların en çok kullanıldığı dönemdir. Şapka, peruk,
yelpaze, eldiven, kürklerden yapılan manşonlar, şemsiyeler, opera dürbünleri,
bastonlar öne çıkan Rokoko aksesuarlarıdır. Ayakkabılar ise kare burunlu, kalın
ve kaba olurdu. Ayakkabılarda statüyü ise kırmızı renkteki topuklu ayakkabılar
belirledi.
Kırmızı ayakkabıları sadece soylular giyerdi.
Rokoko dönemi‘nin en önemli moda ikonu, Avusturya
doğumlu Marie-Antoinette (1755-1793)’dir. Terzisi Rose
Berlin sayesinde giydiği kıyafetler dikkat çeker. Döneme uygun
elbiseler giymeyi reddedip daha sade modellere yönelen
Marie-Antoinette, ilk önce tepki alsa da sonraları takip edilmeye başlanmış
ve taklit edilmiş. Korsaj ve ağır giysiler giymeyi reddetti, böylelikle ayak bileklerinde biten tarlatanlı elbiselerin moda olmasını sağladı.
Rokoko tarzının son dönemlerinde kadın giyiminde danteller, işlemeler ve etek kafesleri yaygın olarak
kullanılmıştır. 1780’li yıllarda Marie Antoniette, İspanyol modasından etkilenmiş, caraco adı verilen, önü
arkasına oranla daha dolgun ve dantellerle süslenen bir tür ceket kullanılmıştır
İngiliz Robu bazen karşıt renklerde
de olsa her zaman beyaz dantellerle
süslenmiştir. Erkekler bu dönemde
süslü ve ayrıntılı pelerinler, yelekler
giymişlerdir. Gömleğin bir bölümünü
oluşturan kravatlar, büzgülü
dantellerden yapılıp boyunda katlı
olarak bağlanmıştır. Pantolonlar
daralmış ve boyu dize kadar
uzanmıştır. Erkekler 1750’lerden
sonra kadın giyiminden esinlenerek
redingotlarına pililer eklemişlerdir
Bu dönemde erkek giyimi de, kadın tarzı kadar zengin süslemeliydi; farbala, kurdele
ve dantel çok kullanılırdı. Yelek kollarda olduğu gibi kısaydı. Dize kadar varan
pantolonlar beyaz çoraplarla tamamlanırdı. Bu dönemin sonlarında erkek giyimi
daha basit hale geldi, dantel ve farbalalar artık süslenmedi. Takviye edilmiş kenarları
olan ceket, erkek gardırobunun bir demirbaşı olan smokin takıma dönüştü.
Erkekler ise 16.yüzyılda ortaya çıkan balon şeklinde külot
pantolonları sıkça kullanmışlardır. 16.yüzyıla göre bu dönemde külot pantolonların boyları dizlere
gelmiş, işlemeli kenarlar, şeritler ve kurdeleler ile son bulmuştur. Pantolonların üzerine ‘Rihingrave’ adı verilen eteğe benzer bir tür pantolon daha giymişlerdir. Başlarında görkemli perukalar kullanırken ayakkabıları da satenden yapılmış rozet ve kurdeleler ile süslenmiştir. O dönemde erkeklerin küçük ince topuk ayakkabı giymesi oldukça modadır. Onun dışında da uzun yada kısa üstleri gümüş veya altın işlemeli potin ve postal giyerlerdi.
Erkek eğer peruk takmıyorsa, peruk
gibi görünmesi için saçını pudralamıştır.
1789
Fransız
Devrimi’nden
sonra
giyimdeki abartı yerini sade çizgilere
bırakmış, erkekler kısa ceket, uzun
pantolon, kırmızı boyun atkısı ve bere
kullanırken, kadınlar desteksiz uzun
etekler giyerek saçlarını omuzlarına
bırakmış, kırmızı rozetli çan biçiminde
şapkalar giymişlerdir.
1790’lardan sonra erkekler İngiliz tarzında frak giymiştir. Baston, şemsiye, eldiven ve opera
dürbünü dönemin en çok kullanılan aksesuarları arasında yer almıştır. Yüzyılın sonlarına doğru Avrupa’da kadın ve erkek giyiminde sadelik hakim olmaya başlamıştır.