TÜRK KÜLTÜR TARİHİ
İSLAMİYET
İSLAMİYET
Türkler İslamiyet ile ilk kez VII.
Yüzyılda İran’ın Arap orduları tarafından
fethedilmesinden sonra tanışmıştır.
Ancak Türklerin islamiyeti kabulü
300 yıl gibi uzun bir süreç sonrasında
gerçekleşmiştir.Tabi sürecin böyle
uzaması
kaçınılmazdı.Çünkü toplumların dinsel ya da ideolojik
dönüşümleri öyle
kolay gerçekleşmez.
İSLAMİYET
İslamiyet niteliği
gereği cihat anlayışı içinde, silahla
geliyor ve onu kabul edeceklerin bundan böyle Arap
İmparatorluğu’nun tebaası olmalarını zorunlu kılıyordu.
Bu durumda
bağısızlıklarına çok bağlı olan Türklerin İslamiye ile
karşılaştıkları dönemde gönül
rızası ile İslamiyeti kabul etmesini
beklemek mümkün değildir.Özellikle Emeviler
döneminde.
İSLAMİYET
Türklerin İslamiyete geçişini üç evreye ayırabiliriz:
1.Türklerin bireysel olarak islamiyete geçişi(642-751)
2.Grup halinde din değiştirme, orduda ve yönetimde
görevler
üstlenme(751-868)
3.Toplu din
değişiklikleri ve ilk Müslüman
Türk
devletlerinin
kurulması(868-
940)
İSLAMİYET
Arap orduları Nihavend
savaşından sonra İran’ı ele
geçirdiklerinde Türkler ile iki yörede temas ettiler.Bunlar Kafkaslar ve
Maveraünnehir’dir.
Kafkaslarda Emevi kuvvetleri Hazarlar ile karşılaşmıştırlar.Anc ak onları dize
getiremeyince dikkatlerini
Maveraünnehir bölgesine vererek buradaki küçük Türk devletleri ile
çatışmaya
girmişlerdir.
İSLAMİYET
Bu yıllarda Orta Asya’da güçlü bir devlet olmadığı için Emeviler
Maveraünneir
bölgesindeki Türkler ile rahatça
savaşabilmiştir.Bu dönemde özellikle Türgişler ile Emevi kuvvetleri arasında çatışmalar vardır.
Abbasoğulları dönemi ise Orta Asya’da artan Çin baskısı nedeniyle Türklerin İslamiyete yaklaştıkları
dönemdir.
Abbasoğullarının Arapçılık siyasetini bırakmaları Türklerin bu devlete sıcak
bakmalarının nedeni
olmuştur.
İSLAMİYET
751 Yılında yapılan Talas Savaşı bu
noktada dönüm
noktası olmuştur.Bu savaşla Çin ordusu Türkistan’dan geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Bu savaş Batı
Türkistandaki arap egemenliğini
perçilerken Türklerin İslamiyet
geçişlerinde yeni bir
dönemin başlangıcı
olmuştur.
İSLAMİYET
Abbasoğulları askeri açıdan yetenekli
olan Türklerden
yararlanma yoluna gitmiş onları hassa ordularına dahil
etmeye
başlamışlardır.Böyle ce Türkler Arap
İmparatorluğunda önemli yerlere
gelmeye
başlamışlardır.
868’de Tolunoğlu Ahmet’in Mısır’da bağımsızlığını ilan etmesi ile bağımsız Müslüman Türk
Devletleri tarihide başlamış olur.Açılan bu kapıyı Büyük
Selçuklu Devleti’ne kadar uzanan
devletler silsilesi
izleyecektir.
İSLAMİYET
XI. Yüzyılda çoğunluğunu Oğuzların
oluşturduğu iki
yüzbin çadırlık bir geçişle Türklerin İslamiyet içindeki gücü artacak.
Büyük
Selçuklu’dan Osmanlı
Devleti’ne uzanan yeni
güçlü devletler bu süreç
sonrasında
ortaya çıkacaktır.
TASAVVUF
Selçuklular adıyla Oğuzlar kendi
devletlerini
kurduklarında İslam dini ve düşüncesi
tarihinde yeni bir döneme
girilmiştir.
Özellikle
Anadolu’ya
yerleşen Türkler tasavvuf adı
verilen bu
akımdan yoğun bir şekilde
etkilenecektir.
TASAVVUF
Tasavvuf genelde şöyle
tanımlanmaktadır.
Tanrının niteliğini ve dünyanın
oluşumunu, varlık birliği anlayışı ile açıklayan dinsel ve felsefi akım.
Türkçeye sofa olarak geçen suffalarda
toplandıkları için akıma bu ad
verilmiştir.Bazları ise onların yünden
yapılmış giysi,yani sof giydiklerinden ötürü böyle
anıldıklarını öne
sürmektedir.
TASAVVUF
Tasavvufta 3
yönlü bir ilişkiler demeti vardır:
a).Tanrı-İnsan ilişkisi
b).İnsanın öteki insanlarla ilişkisi.
c).İnsanın kendisi ile ilişkisi
Bu ilişkileri arama ve açıklama
çabaları eski Hinsidtan’dan başlayıp
İran’da ve
Yunanistan’da
da görülür.
TASAVVUF
İslamiyette tasavvuf başlangıçta
dışlanmasına karşın sonradan
güçlenip,yaygınlamı ş ve kültürel hayatı etkileyen bir içerik kazanmıştır.
IX. Yüzyıl
sonlarında şair Hallac-ı Mansur tanrı ve insan
ayrımını ortadan kaldıran bir
atılımda bulunur.
TASAVVUF
Sözcük anlamı Tanrı benim demek
olan Enelhakkı Hallac Bende
tanrıdan başka bir ey yoktur
anlamında kullanmıştır.Ona göre
tanrı ile insan bir varlık ortamında
birleşirler.İnsan, kendini tanrı
yolunda yok edince gerçek
varlığına kavuşur.
TASAVVUF
Üç yüzyıla yakın süren bir karşı
koymadan sonra, XI.
Yüzyılda tasavvuf yorumlarının Kuran ve Sünnetin
esaslarına ters düşmediği kabul edilir.
Bunda da bir yandan felsefeye, öte
yandan dine bağlı kalan ancak aklı bir yana iterek imanı
temel ilke olarak ele alan Gazali’nin
büyük payı vardır.
TASAVVUF
Gazali iman ile akıl arasındaki uyuşmazlığı
bağdaştırmak için tasavvufu gerekli görüyordu.
Gazalinin çabaları tasavvufu
kurtarmıştı ancak bu akıma hayat hakkı tanınırken içtihat kapısı
kapatılmıştır.
TASAVVUF
Tasavvuf inanışı, Allahın görüntüsü olan insan’ı 2
öğeden oluşmuş kabul edilmektedir.
a).Ten(beden).Ölü mlü olan 4
maddenin
birleşimidir.Toprak, hava,su,ateş
b).Ruh(can):ölüm süzdür ve Allahın bütün niteliklerini taşırlar.İnsan
Allahtan gelen ve
sonunda Allaha
dönecek olan
ölümsüz özün
taşıyıcısıdır.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Anadolu Türklüğü genelde İslamiyetin Sünni görüşünü
benimsemiştir.
İslamiyet Kuran’ın yorumunda ve
ibadetlerde peygamberin hadisleri ile
uygulamalarına bağlı kalıp kalmama
konusunda İslamiyet iki büyük kola
ayrılmıştır.
Söz konusu alanda Kuran’a ve
sünnet’e bağlanan kola sünnete
uygun anlamına gelen Sünni,
bunun dışında
kalan görüşlere ise Ali taraftarları
anlamına gelen Şia
denmiştir.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
XIII. Yüzyıl
Anadolusundak i dinsel hayata bakıldığında
tasavvufunda etkisi ile pek çok tarikat’ın ortaya çıktığını görmekteyiz.
Bu tarikatlar islam öncesi dinsel
görüşlerin, hatta inançların tümüyle ortadan kalktığını göstermektedir.Bu dönemde Anadolu
Türkleri arasında eski Totemizm ve
Şamanizm inanç ve
görüşlerinin henüz
yaşamakta olduğunu
kanıtlamaktadır.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yıllarda etkin olan Horasan
Erenleri veya Abdalan- ı Rum adıyla bilinen bu dervişler,babalar Şamanist inançlardan türeme bir toplum
yapısına uygun olarak heterodoks bir İslamı temsil etmekteydi.
Türkmenler kendi toplun ve kültür biçimlerini temsil ede babalara bağnazca bağlıydı.
Bu Türkmenler
içinde Ahmet
Yesevi’nin temsil
ettiği Orta Asya Türk
geleneği egemendi.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Anadolu Türkmen akımlarının hemen her zaman rafizi dini hareketler biçimini alması bu heterodoks yapıda saklıdır.
1240 Yılında patlak veren Baba İshak İsyanı Anadolu’da bulunan Türkmen Ayaklanmaların bu noktada ilkidir.
Bu isyanın bastırılması
sonrasında isyana katılan pek çok
derviş, kolonizatör Batı Anadolu’ya
yönelmişlerdir.Bunlar ın pek çoğu sonradan Osmanlı Devleti’nin kurulmasında
belirleyici rol
oynayacaklardır.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Bektaşilik, çeşitli kökten dini öğelerden oluşmuştu.Şamanizmden Balkan halklarının din inanç ve adetlerine kadar birçok kaynaktan alınan inançları içerir.Özellikle Şamanizm ile birçok benzerlikler içerir.Şamanist etki cezbeye kapılarak yapılan rakslarda net bir şekilde görülür.
Bektaşi velilerine atfedilen doğaüstü güçler
Çin Türkistan’ın da bulunan Budist Türkler
arasında da yaygındır.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
15. Yüzyılda Bektaşilik yeniçeriler tarafından benimsenmiştir.Kökenleri ne olursa olsun Türk dilini ve İslam dinini öğrenmek üzere Anadolu Türk köylerine gönderilen devşirme çocukları Sünni İslamdan ziyade halk inançlarına eğilim göstermişlerdir.Bu da onları Bektaşiliğe yaklaştırmıştır.
16. Yüzyılın sonlarında Hacı Bektaş resmen
yeniçerilerin piri kabul edilmiştir.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Evliya Çelebi 17. Yüzyıl ortalarında Osmanlı İmparatorluğu’nda yedi yüz Bektaşi tekkesi olduğunu yazar,19. yüzyıl başlarında İstanbul nüfusunun beşte biri Bektaşi'dir.
Bektaşi ayrıca Türk folklorunda dünyanın
saçmalıklarını umursamayan,din bağnazlıkla
inceden inceye alay eden,her şeye hoşgörü
ile bakan bir tipti.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Osmanlı
Devleti’nde
hakim olan en önemli tarikat ise hiç şüphesiz ki Mevleviliktir.
İbnü’l Arabi düşüncesinin
hüküm sürdüğü Konya’da
yetişen Mevlana
Celaleddin
Rumi tarikatın
kurucusudur.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Önceleri dini
ilimlerde iyi yetişmiş bir alim ve vaiz
olarak ün
salmış,ancak
yaşamının belli bir aşamasında bir
veliye dönüşerek bütün varlığını tasavvufi aşka adamıştır.
Mevlevilik,
seçkinlere hitap eden bir tarikat
olarak kendisini 15.
yüzyıldan
başlayarak birçok Osmanlı kentinde kabul edilmiştir.
II.Murat,II.
Bayezıt,I.Selim
Mevlevilik ile özle
olarak ilgilenmişedir.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Zamana şehirlerde etkinliğini arttıran Mevlevilik gittikçe sünni nitelik
kazanan bir tarikat haline gelip Osmanlı ideolojisinin temel yapı taşlarından birisi olmuştur.
Mevlevilik başlıca esinini Farsçadan alan klasik Osmanlı edebiyatının
yaratılışında önemli bir etmen olmuştur.
Mesnevi Mevleviliğin
temel eseriydi.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Bayrami Tarikatının kurucusu Melami bir derviş olan Hacı Bayram Veli’dir.
Tarikatın en belirleyici özelliği çalışmayı
merkeze almış olmasıdır.Dilenme ve sadaka kesin bir şekilde yasakalanmıştır
Hacı Bayram ve yandaşları, tarlayı birlikte sürer,ürünü birlikte sarf ederlerdi.
Tarikat Ankara’nın yannda loncaların etkin
olduğu bütün kentlerde güçlü bir etkiye sahip
olmuştur.
ANADOLU’DA İSLAMİYET
Osmanlı Devleti’nin en fazla baskı yaptığı akımlardan birisi de Hurufilik olmuştur.
Fazlullah adlı bir İranlı tarafından kurulan bu tarikat Kuran’ı batıni,kabalacı bir bakış açısı ile yorumlar.
Fazlullah kendisini Tanrı’nın tecellisi ve mehdi olarak görür.
İran’da baskı gören Hurufilik hızla Anadolu ve
Rumeli’de yaygınlaşır.
ANADOLU’DA İSLAMİYET