P r o f e s ö r R e s s a m A y e t u l l a h S ı i m e r
Gaziyalar - 1976
Ressam olduğunuzu öğrenenler he-men tanıdıklarını sorar, söyleyişe girişir-ler. Siz de, ister istemez, katılırsınız. Üç beş lâftan sonra da boşuna çene çaldı-ğınızı anlayıverirsiniz. Çünkü, sordukları, dayı-teyze oğullarıdır. Komşuları ya da arkadaşlarıdır. Yahut da, adını bir yakın-larından duymuşlar, bir yerde okumuşlar-dır. Belki de radyodan, televizyondan gör-müş ve dinlemişlerdir.
Oysa, bir ressamı tanımış olmak için yapıtlarını görünce, en azından, adını anımsamak gerektir.
Bana da çok sormuşlardır. Fakat, so-rulan ressamların arasında yapıtlarından tanınmış olanlar beşi, altıyı geçmez. Bun-ların başında da Ayetullah Sümer gelir.
Nedendir ?
Hani (halka dönük) diye bir söz var-dır. Sanatta da kullanılır. Fakat, halka dönük sanat, nasıl bir sanattır ? Bunun yanıtlanması oldukça karmaşıktır gibime gelir. Ama, plastik değerleri zedelemeden, belirli duygu ve düşünceleri, halkın anla-yacağı biçimde sunmak da bir açıklama sayılırsa eğer, Ayetullah Sümer çok ba-şarılı bir sanatçıdır. Kanıtı da sergiler zenlerin belleklerinde en çok yer eden-lerden oluşudur.
Ayetullah Sümer, yapıtlarında kişili-ğinin yansımaları belirgin olmakla bera-ber, güzelin hem objektif, hem sübjektif olduğunu savunan teze içtenlikle bağlıdır.
Şal, vazo ve sedef Paris salonu - 1932
Bu bağlılığının, bence, en başarılı ürünü de (gaziya'lar) en yeni tablosu olan sarı çiçeklerdir. Geçenlerde açılan Güzel Sa-natlar Birliğinin altmışıncı yıldönümü ser-gisindeki yapıtlarının ortasındaydı.
Resimde sarı çok sakıncalı bir renk-tir. İnsan parlaklığına aldanır, yeğnikliğe düşer. Kurtulmak için pırıltısını söndür-mek ister, ama, rengi kirletir. Oysa, Aye-tullah ışığı-gölgesi ve bütün ayrıntılarıyla sarıyı o kadar uyumlu yerleştirmiştir ki, ustalığına saygı duymamak elde değildir. O, kendine özgü teknik yöntemiyle sürekli çalışan, çok da verimli olan bir sanatçımızdır. Yapıtları arasında natür-mortlarla portreler çoğunluktadır. İstanbul görünülerinin de toplamı oldukça kabarık-tır. Bu arada, Atatürk portresi yapımında sayıca geçilemiyeceğini söylersem, yanılgı Güzel Sanatlar Akdemisinde uzun yıllar profesörlük etmiş, Akademi dışın-da dışın-da bir çok hevesliye yol göstermiş, yardımcı olmuştur. Hepsi birbirinden ye-tenekli, güzellikden yana da resimleriyle yarışan öğrencilerinin ard arda açtıkları sergiler ulusal sanatımız adına kıvanç vericidir.
Değerli sanatçımızı candan kutlar, Yurt içinde ve dışındaki başarılarına ye-dilerini katmasını dilerim.
k ı s a b i y o g r a f i s i 1905 yılında İzmir'de doğdu. Resim tahsilini Devlet hesabına Fransa'da Paris'-te yaptı. 1932'de Paris ve Versay salon-larında eserleri teşhir edildi. Gümüş ma-dalya aldı. 1933'de Devlet Güzel San'atlar Akademi'sinde Fresk atölyesini kurarak
bu dalın profesörlüğüne getirildi. Ulusal ve Uluslararası bir çok sergilere katıldı. Resim ve Heykel Müze'sinde ve Deniz Müze'sinde eserleri vardır. Bir çok ünlü kişilerin portrelerini yapan san'atçı, 1939 yılında, devrin Cumhurbaşkanı İsmet İnö-nü'nün daveti üzerine, huzurunda portresi-ni yapmıştır. 1970 yılında D.G.S. Akade-misinden emekli oldu.