• Sonuç bulunamadı

Demirtaş: AKP-MHP ve bir grup CHP li el ele verdi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Demirtaş: AKP-MHP ve bir grup CHP li el ele verdi"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Downloaded from: justpaste.it/20fyw

Demirtaş: AKP-MHP ve bir grup CHP’li el ele verdi

AKP-MHP rejimi tarafından rehin alarak yargılandığı dava duruşmasında, kendisine yönelik suçlamlara yanıt veren Selahattin Demirtaş, dokunulmazlıklarının Anayasaya aykırı şekilde kaldırılması konusunda şunları söyledi: “Bir linç ortamında, AKP-MHP ve bir grup CHP’li ele ele verip, bizi politikleşmiş yargının önüne atmak için acele

ediyorlardı.”

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, tutuklu yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nin Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam eden dava duruşmasında savunmasına 18 Nolu fezleke üzerinde durarak devam etti.

(2)

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nden SEGBİS aracılığı ile katıldığı savunma yapan Demirtaş, “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2015 yılının 10’uncu ayında hazırlanmış ve TBMM’ne gönderilmiş. İçeriği itibariyle fezlekede dokunulmazlığımın kaldırılmasının

istenmesinin nedeni şudur.

Okumak istiyorum ki tam anlaşılsın. Bu fezlekede beni neyle suçluyor savcı o açık olmadığı için yine de ben savunmamı fezlekeden anlaşılabildiği kadarıyla yapmaya çalışacağım.

‘Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek’ ve ‘Toplantı gösteri yürüyüşleri yasası 2911’e muhalefet etmek’ten hakkımda bir fezleke hazırlanmış” deyip, ardından savcının

hazırladığı fezlekeyi okudu.

Demirtaş, 28 Temmuz 2010 yılında Barış ve Demokrasi Partisi’nin de katıldığı bir yürüyüşte yaşanan olaylara dair tutanaklarla fezleke hazırlandığını söyledi. Demirtaş, yaşanan olayların tutanaklarının yanı sıra fezlekeye emniyet tutanaklarının, görüntü CD’lerin de katıldığını belirtti.

2010 yılında Hatay’ın Dörtyol ilçesinde Kürt yurttaşlara yönelik saldırıya ilişkin yaptığı konuşmada sarf ettiği sözleri mahkeme salonunda yeniden hatırlatan Demirtaş, şunları söyledi: “Savcı dosyayı iyi hazırlayamadı diyelim, tamam. Peki TBMM ne yaptı? Fezlekeleri tek tek komisyonda ele alıp da mı dokunulmazlıkları kaldırdı? Hayır. Anayasaya aykırı bir şekilde, dokunulmazlıkları kaldırdı. Bir linç ortamında, AKP-MHP ve bir grup CHP’li ele ele verip bizi politikleşmiş yargının önüne atmak için acele ediyorlardı. Aceleleri vardı.”

‘Üst düzey IŞİD’li 1 gün tutuklu kaldı’

HDP’li siyasetçilerin tutuklanmasının siyasi saiklerle yapıldığını vurgulayan Demirtaş,

devamında “Beni hapiste tutan yargı, 1 buçuk milyon ödülle aranan IŞİD’li Ayşenur İnci’yi, adli kontrol şartıyla serbest bıraktı. Mahkeme, üst düzey IŞİD’liyi 1 gün bile tutuklamayı ‘hak ihlali’

olarak görmüş. Ona yaklaşımınız bu, bana yaklaşımınız bu. Mevzu bu işte, mesele bu. IŞİD’li teröriste adli kontrol, Selahattin Demirtaş ile Figen Yüksekdağ’a gelince tutukluluklarının devamına. Eyvallah” ifadelerini kullandı.

‘Kayıtlara geçsin’

Demirtaş, savunmasında CHP’li eski vekil Eren Erdem’in yeniden tutuklanmasını da eleştirdi.

Demirtaş, bu konuda “Mahkeme tahliye etti. Yargı tarihinde görülmemiş fırıldaklarla tahliye yazısı geciktirilerek cezaevinde tutulması sağlandı. Tahliyeye itiraz edildi, gece yarısı

mahkeme toplandı ve tutuklanmasına karar verildi. Yargının durumu budur. Kayıtlara geçsin”

diye konuştu.

‘Onbinlerce sayfayı incelemek 5 buçuk yıl sürüyor’

Demirtaş, yine hakkıdaki iddialara yönelik savunma hazırlaması noktasında mahkeme heyetinin sergilediği tutumu da eleştirdi. Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti:

“Kayıtlara geçsin. Daha önce de söyledim. Bana cezaevinde incelemek üzere flash bellek içerisinde tebliğ ettiğiniz belgeler 10 binlerce sayfa. Bana cezaevinde haftada 4 saat

bilgisayarda çalışma izni verilmiş. Tek tek haftada 4 saat her sayfayı sadece kısa bir bakarak

(3)

geçsem 5 buçuk yıl sürüyor bu belgeleri incelemem. Avukat huzurunda incelememe izin verilmiyor. Yasa dışı bir şekilde bir siyasi rehin olarak tutukluluğuma devam kararı verdiğiniz için dosyaları incelemem, avukatlarla birlikte oturup çalışmam da mümkün olmadı.

Ben bu dosyaları inceleyemedim, cezaevinde inceleme şansım yok. 10 binlerce sayfa, karma karışık evrağın içinden tek başıma çıkma şansım yok. Sadece Demirtaş savunma grubundaki avukat arkadaşlarım bu dosyayla ilgileniyorlar. Ama benim tek birini bile burada yanımda bilgisayar başında hukuki desteğini alarak savunma hazırlığı yapma şansım yok. O nedenle sana binlerce sayfa yüksek güvenlikli cezaevine gönderdik, inceleyip incelememen bizi ilgilendirmez deyip geçemezsiniz. Geçiyorsanız da siz bilirsiniz. Umurumda değil.”

‘Tek adamlığa karşı en büyük gösterilere katıldım’

Savunmasının devamında iddianame yöneltilen suçlamalara ilişkin olarak “Ben yasa dışı gösteriden, korsan gösteriden kaçarken yakalanmış bir üniversite öğrencisi değilim” diyen Demirtaş, kendisine ‘Bu gösteriye katıldın mı, katılmadın mı?’ sorusunun yöneltilmesine tepki gösterdi.

Demirtaş, mahkeme heyetine dönüş eleştirilerinde “Ben gösterilerin en büyüğüne katıldım.

Faşizme karşı, diktatörlüğe karşı, Erdoğan’ın tek adamlığına karşı en büyük gösterilere ben katıldım Türkiye’de. Bana soracaksanız onu sorun. Türkiye’nin en büyük mitinglerini yapmış partinin eş genel başkanıyım ben. ‘Diyarbakır’ın bilmem hangi sokağında molotoflu gösteri oldu, katıldın mı?’ Bilmem hangi sokakta görüntü mü var, onu sorun. Fotoğrafım varsa o dosyada gösterin. Ben gerçekten merakımdan sordum. Benim önümdeki çıktılarda, cezaevindeki dosyada Emrullah Nurcan’a dair çıktı yok.

Avukatlarım buna gerek duymamış. Benimle alakalı değil. Siz okuyunca ve fotoğraflardan söz edince bana ait bir fotoğraf var mı izahta bulunmamı gerektiren diye sordum. Siz de

diyorsunuz ki; ‘Biz sana tebliğ ettik baksaydın.’ Olmaz böyle şey. Avukatlarımın itirazı var ve haklı bir itiraz. Bana ait bir fotoğraf varsa ve tereddütteyseniz, bana sormanız gerekiyorsa sorun. Yoksa deyin ki; ‘Size ait fotoğraf yok. okuduklarınızdan ibarettir, geçelim’. Bugüne kadar tek bir ara kararı doğru verseydiniz sizi tebrik edecektim, tebrik etmeden geçiyorum” sözlerini sarf etti.

‘Ortak kumpastır’

Demirtaş, savunmasının ilk bölümünde sözlerini şöyle sonlandırdı: “Şöyle bir cümle de belirteyim; 18 nolu fezlekede bir yürüyüş yapıldığına ve benim katıldığıma dair iddia bile yok.

Ortada bir yürüyüş var, kim katılmış tutanak bunu da söylemiyor. Sadece Selahattin Demirtaş ismi geçiyor. Dolayısıyla kumpastır kumpas. 5 yıl sonra fezlekeyi hazırlayan Vural Balcı’nın, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısının, dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın,

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın hepsinin ortak kumpasıdır. Bu kadar.”

‘Hayali suçlar dosyaya sızdırılmış’

Devam eden yargılamada Demirtaş’ın savunmasında suçlama konusu olan olaylarda çekilmiş fotosunun olup olmadığı ve kendisine gösterilmesi konusundaki talebi, mahkeme heyeti

tarafından reddedildi.

(4)

Salonda tepkiye neden olan bu duruma dair Demirtaş’ın avukatları itirazda bulundu. Avukat Mahsuni Karaman, müvekkili hakkında hazırlanan fezlekelerin hukuksal manipülasyona neden olduğunu söyledi.

Karaman, “Fezlekede iki suç isnadı var. Biri ‘2911’e muhalefet’, ikincisi ise ‘terör örgütü adına suç işleme’. Savcı, hukuksal teknik açıdan var olmayan hayali suçlamalar bu dosyaya

sızdırılmış. Bu iddianame geçerli değildir, gereksiz fuzuli bir belgedir” diyerek, fezlekeleri hazırlayan savcı Kurtça Eker hakkında suç duyurusunda bulunulması talebinde bulundu. Av.

Karaman tine tüm tutanakların dosyadan çıkarılmasını da talep etti.

‘Duygularınızla karar veremezsiniz’

Avukat Aydın Erdoğan ise, savunmasında mahkemenin foto ve görüntüleri Demirtaş’a göstermemesinin açıkça “delillerin anlaşılır olması” hükmünün ihlali olduğunu ifade etti.

Heyeti tepkisel olmakla eleştiren Av. Erdoğan, “Bu duruşma gergin geçiyor ama duygularınızla hukuksal kararlar veremezsiniz” diyerek, varsa bu fotoğrafların Demirtaş’a gösterilmesi yoksa da ilgili belge ve bilgilerde Demirtaş’ın fotosunun olmadığı beyanında bulunmasını istedi.

Avukatların savunmasının ardından duruşmaya iki saat ara verildi. Aranın ardından duruşma Demirtaş’ın savunması ile devam edecek.

——————————————————————————–

DEMİRTAŞ’IN ÖĞLEDEN SONRAKİ SAVUNMASI

Demirtaş: Türkiye’de bir Kürdistan vardır, bu nedenle

anadilde eğitim hakkı meşrudur

(5)

Hakkında hazırlanan 22 Nolu fezlekeye dair savunma yapan Selahattin Demirtaş, “Neden Kürtlerin Türkiye’de anadilde eğitim talebi haklıdır çünkü Almanya’da bir Türkiye yoktur, Fransa’da bir Türkiye yoktur, ama Türkiye’de bir Kürdistan vardır. Bu nedenle anadilde eğitim hakkı meşrudur” dedi.

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin

Demirtaş’ın tutuklu yargılandığı Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi Sincan Cezaevi Salonu Kampüsü’nde görülen duruşma öğleden sonrada Demirtaş’ın savunmasıyla devam etti.

Edirne F Tipi Cezaevi’nden duruşmaya bağlanan Demirtaş, öğleden sonraki savunmasında 22 Nolu fezlekeye dair konuştu. 2010 yılında Diyarbakır’da TZP Kurdi’nin Kürtçe’nin anadil olarak okullarda okutulması için gerçekleştirdiği etkinliğe dair fezleke hazırlandığını dile getiren

Demirtaş, 22 Nolu fezlekede kendine dair olan suçlamayı, söylemleri, delilleri okudu.

Demirtaş, anadil talebine ilişkin yapılan etkinliğe dair hazırlanan fezlekeyle ilgili şunları söyledi:

“Anadilde eğitim talebini programına yazdırmış bir partinin eş genel başkanı olarak, anadile duyarlılık çağrımı bir terör faaliyeti olarak niteleyen bu savcı kimdir? Ahmet Karaca. Şimdi FETÖ’den tutuklu. Savcı Ahmet Karaca, bir dönem Diyarbakır Adliyesi’ni yöneten kişilerdendi.

Komplo, kumpas, çete faaliyeti, her türlü ayak oyunundan tanırız. FETÖ’cü mü değil mi bilemem ama yasa dışı bir sürü iş yaptığına tanıktık ve meydanlarda bunu söylüyorduk da”

dedi.

AKP-Cemaat ortaklığı ile tutuklandık

“Terörist diye tutuklanmış bir savcının, anadille ilgili yaptığım iki cümlelik değerlendirmeden, beni terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör faaliyeti yürütmekle suçlaması ahlaksızlığın daniskasıdır” diyen Demirtaş, şöyle devam etti: “Onun fezlekesini iddianameye koymak da komploya ortak olmaktır. Avukatlarım iletiyor, Cemaatçiler sosyal medyada ‘Demirtaş bizi suçluyor ama hayır onu tutuklayan Cemaat değil AKP’dir’ diyormuş. Bize yapılan operasyon, AKP-Cemaat ortaklığının operasyonudur. İşte savcı Ahmet Karaca. 12 fezlekem bunlar [Fethullaçılar] tarafından düzenlenmiş ve tutuklanma gerekçem haline getirilmiş. Cemaatten tutuklanan, ceza alan savcıların bizimle işlemleri gözden geçirilmedi. Balyoz, Ergenekon hatta bazı adli davalar gözden geçirildi.”

Savcı Karaca’nın hala tutuklu bulunduğunu kaydeden Demirtaş, “ Karaca hakkında iddianame hazırlandı. Bir kişi bile sormadı; ya sen bir sürü faaliyet yürüttün, kumpaslar kurdun. Bir tanesi de Selahattin Demirtaş hakkındaki fezleke. Kumpasın daniskası” dedi.

‘Anadil talebinin terörle alakası yok’

Kürt dilinin resmi bir dil olarak tanınması için yapılan etkinliğin terör faaliyeti olarak

görülmesinin Kürt halkına hakaret olduğunu vurgulayan Demirtaş, “Resmi bir dernek olan Kürt Dil Derneği’nin yaptığı ve müzikle, güle oynaya geçen bir yürüyüşe katılıp konuşma yaptım diye beni terör örgütü üyesi olarak görmek halkıma da hakarettir. Faşistliktir, başka da bir şey değildir. Anadilde eğitim talep etmenin terörle alakası yoktur. Kürt halkı, Kürt halkı olduğundan beri anadili vardır. Biz bunu parti programımıza almışız” diye belirtti.

(6)

‘Öcalan’ın Türkiye ile ilgili söylediği her şey makul’

Savcının etkinliği örgütsel faaliyetler sokmak için çok uğraştığının altını çizen Demirtaş, şöyle konuştu: “Önce İmralı’da Öcalan’ın avukatlarıyla yaptığı görüşmede anadil ile ilgili görüşlerini almış. Öcalan’ın anadil ve Türkiye ile ilgili söylediği her şey son derece makul ve mantıklıdır.

Öcalan Kürt olarak ‘benim anadilim önemlidir’ demiş avukatlarına. Bunun benimle ne alakası var bunun terör faaliyeti ile ne alakası var. Fakat savcı illa suç bulacak ya. Tüm kamuoyuna açık aleni bir şekilde konferansta duyurulan faaliyeti illegal sayamayacağı için bir yerlerden ekle çıkar yapmış. İnternetten anadil ile ilgili ne bulabiliyorum diye tara yapmış. Bir tane Öcalan’ın anadil ile ilgili açıklamasını bulmuş.”

‘Kürt’ün anadilini istemesi teröristlik sayılıyor’

Demirtaş, anadilde talebe ilişkin savunmasını şöyle sürdürdü: “Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, bir Kürt’ün anadilinde eğitim istemesi teröristlik olarak tarifleniyor, tutuklanma gerekçesi oluyor. ‘Bir Kürt anadilinde eğitim istiyorsa devletin bölünmez bütünlüğüne karşıdır. E PKK ve Öcalan da anadilinden bahsettiğine göre, dolayısıyla bu bir terör faaliyetidir. Sen istediğin kadar ‘değildir’ de kardeşim. Ben devlet olarak böyle görüyorum.’ Milyonlarca insan istiyor.

Ben istiyorum. Halen istiyorum. Anadilim Kürtçe, Anayasal güvencede olmalı ve Kürtçe eğitim yapılmalı. Sadece o konuşmamda söylememişim. Mitinglerde, kürsülerde, grup

konuşmalarımda defalarca değinmişim.

Anadilde eğitim talebimiz TBMM’ye sunulmuştur, partimin Yargıtay’a verilen resmî

programında vardır. Dolayısıyla benim anadilde eğitim talebini savunmamam bir parti disiplin suçu olabilir, ama savunmam ceza kanunu açısından bir suç oluşturamaz.”

‘Anadil eğitimi istedim diye beni suçlayamazsınız’

“Bir mahkeme anadilde eğitim talebim nedeniyle beni yargılayamaz” diyen Demirtaş, “ ‘Sen misin bunu isteyen’ diye soru soramaz. Böyle bir hakkı yoktur. Meşru değildir. Bu fezlekenin içeriği suçtur, halkıma hakarettir. Yargının, anadilde eğitim talebi getirip terör meselesi olarak ele alması kabul edilebilir bir durum değildir. Bu talebin dile getirilmesi şiddet yoluyla olursa o zaman suç olur. Suç kısmı, talebin içeriğiyle ilgili olmaz” diye belirtti.

Anadil faaliyetinin teröristlik olarak tanımlanmasının faşistlik olduğu yorumunda bulunan Demirtaş, ekledi: “Bu fezleke kumpas anlayışının, Kürt halkına karşı saygısızlığın,

terbiyesizliğin ciddi bir örneğidir. Her dil kıymetlidir. Her halkın anadili eşittir. Türkçe de öyledir Kürtçe de. Ben, anadilime bu yaklaşımı kabul etmediğim için HDP’de siyaset yapıyorum.

Doğru bir siyasi çizgi izlediği için ben HDP’deyim. Tam da bu faşistliklere karşı mücadele ettiğim için HDP’deyim. O zaman, BDP eşbaşkanı olarak bu konuşmayı yapmışım. Doğru bir iş yapmışım. İyi ki de yapmışım. Tümüyle partimin programına, benim görüşlerime uygundur.

Anadilinde eğitimi iki nedenden savundum; birincisi, insanım diye. Her insanın anadili hakkı vardır. Benim meşruiyet temelim budur. İkincisi, evrensel hukuk bana bu hakkı veriyor.

Türkiye’nin imzaladığı uluslararası sözleşmeler.

‘Sizin çocuklarınız anadille eğitim yapıyor, benim niye yapamıyor?’

Anadilinde eğitim hakkını talep ederken şiddet mi kullanmışım? Hayır. Şiddete teşvik mi

(7)

etmişim? Hayır. Böyle bir iddia var mı peki hakkımda? Hayır. Ama utanmadan sıkılmadan, bunu bir terör faaliyet olarak fezlekeye koymuş. Kızlarım Kürtçe konuşamıyor. Sizin

çocuklarınız kendi anadillerinde eğitim yapabiliyor, benimkiler yapamıyor. Siz de aynı vergiyi veriyorsunuz ben de. Çocuklarım Türkçe bilsin, çok iyi bilsin. Türkçe ortak resmi dildir. Ama anadillerini de öğrensinler. Haklarıdır.

Neden Kürtlerin Türkiye’de anadilde eğitim talebi haklıdır? Çünkü Almanya’da bir Türkiye yoktur, Fransa’da bir Türkiye yoktur, ama Türkiye’de bir Kürdistan vardır. Bu nedenle anadilde eğitim hakkı meşrudur. Aynen bunu söylüyorum. Çünkü Kürdistan dediğimiz coğrafya

Osmanlıda, Selçuklu’da eyalet olarak olan coğrafya, Kürdistan’ın toprakları Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sınırları içerisindedir. Kürdistan bir devlet değildir, doğru, ama bir coğrafya ismi olarak tarihsel bir isim olarak buradadır. O yüzden ortak vatandır burası.

Anadolu, Kürdistan, Mezopotamya coğrafyası binlerce yıllık geçmişe sahip, bu isimlerle adlandırılmış coğrafyalardır. Biz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bunun üzerine kurulmuş coğrafyayı anavatanımız olarak görürüz bu nedenle. Edirne’yi de Ardahan’ı da, Ankara’yı, İzmir’i, Muğla’yı da. Ülkenin birliği ve bütünlüğünü de bu perspektifle savunuruz. Bu nedenle deriz ki ‘Biz bu ülkede asli unsuruz’.

Cemaatçi savcı Ahmet Karaca madem çok hassas, o yürüyüşü ve kampanyayı düzenleyen ve dilekçe imzalayan iki milyon insanla ilgili ne yapmış? Hiçbir şey. Bir tek Selahattin Demirtaş hakkında fezleke düzenleyip Meclise göndermiş.”

Siyasi saiklerle yürütülen operasyonlara dair de Demirtaş, “O dönemin Ahmet Karaca gibi savcıları siyasi saikle hareket ettiğinden dertleri muhalifleri boğmak. ‘Size muhalefet edenleri sıkıştırıyorum’ deyip aferini almak, terfiyi kapmak. Nitekim yükseldiler, HSYK’ye kadar çıktılar.

Bu yürüyüşün üzerinden 9 yıl geçmiş, bana soruyorsunuz. Hazindir. Benim açımdan değil, sizin açınızdan. Ben durduğum yerdeyim. Halkımla birlikte. Partimle birlikte. Özgürlüklere inananlarla. Daha güçlüyüm. Daha inançlıyım” ifadelerinde bulundu.

‘Milyonların talepleri yargılanıyor’

Türkiye’nin aydınlık yarınlarına inancının devam ettiğini belirten Demirtaş, “Peki Ahmet Karaca nerede? Çıksın da bu fezlekeyi savunabilsin bakayım. Keşke imkan olsa da SEGBİS ile

bağlasanız. Bu dava da öyle olacak. Aradan 9 yıl geçmeyecek belki de. Duruşma başlarken ilk talebim buydu. Dedim ki, bu fezlekeleri ayıklayın. İddianameyi kabul ettiniz ama bazı

fezlekeler soruşturma konusu olması itibariyle büyük haksızlık. Bakın bu fezleke de onlardan biri. Bunlarla yargılamayın dedim.

Ben sadece Demirtaş değilim. Milyonların bu ve benzeri siyasi taleplerinin temsilcisiyim. Beni anadili talebi sebebiyle yargılamakla milyonlarca insanı yargılamış olursunuz. İnsanlar incinir.

Bakın orada ben 2 kızımın velisi olarak değil, eşbaşkan olarak konuşmuşum.

Biz bu ülkede asli unsuruz. Anadilinde eğitim Kürtler için haktır. Almanya’daki yurttaşlarımızın da anadilinde eğitim hakkı olduğunu savunuyorum. Onun da hakkı var. Bizim niye burada olmuyormuş? Niye eşit olmuyormuşuz? Ben anadilinde eğitim hakkını her yerde açık açık

(8)

savundum. Parlamentoda mitinglerde de savundum. Bu fezlekeye konu olan STK’lerin etkinliklerinde de savundum” dedi.

Fezlekeyi hazırlayan savcının hiç alakası olmayan şeyleri dosyaya koyduğunu dile getiren Demirtaş, şöyle dedi: “Sizin bilirkişiye gönderdiğiniz CD’deki görüntü tarihi 10.09.2010’dur, yani yürüyüşten 9 gün önce. Başka bir olay, başka bir miting, başka bir yürüyüş, başka bir şey.

Ben yokum ama, nedir bilmiyorum. Benim olduğuma dair bir şey de yok. Fakat, savcı bunu delil olarak buraya koymuş. Ortaya çıkmış ki, bu görüntü, her neyse, ne fezlekeyle alakalı, ne olayla alakalı ne de benle. Olaydan 9 gün önce yapılmış başka bir miting midir, yürüyüş müdür onu bile yazmıyor. Ne olduğu belli değil.

Başka biri çözümü yapmış, aynı belgede 1.66 GB boyutundaki 29 dakika 55 saniye

uzunluğundaki başka bir videonun aşağıdaki çözümü çıkarılmıştır. Bu video açılmış, içerisinde parti konvoyuyla beraber alana geliş görüntüleri sloganlar ve şarkılar eşliğinde miting alanına gidiyor. Çekim yapılan kamera saati 20.07, otobüsten konuşma 20.16’da başlıyor. Konuşmacı Osman Baydemir, bakın yine tarih belirtilmiyor ama aynı tarih zannedersem, yine olaydan 9 gün önce. Osman Baydemir’in konuşmasını uzun uzun yazmış buraya, ben yokum. İkinci konuşmacı Gültan Kışanak onun da konuşma dökümünü yapmış, o da bilirkişi raporuna

işlenmiş. Bu kadar. Burada Selahattin Demirtaş nerde, benim konuşmam nerde. Terör faaliyeti nerde. Siz de Diyarbakır Emniyet Müdürlüğüne yazınca, herhalde onlarda ‘elimizde Demirtaş konuşması yok, size Gültan Kışanak ile Osman Baydemir konuşması gönderelim. Onlar

konuşmuş ama siz cezayı Demirtaş’a verin, bi şey olmaz’ demişler. Gültan Kışanak ile Osman Baydemir orada ne konuşmuşlarsa arkasındayım. Suçsa da ben üstlenebilirim, sorun değil.

Savcı çok zorlanmasın, delil bulamadığı için.”

Duruşma Demirtaş’ın savunmalarıyla devam ediyor.

ANKARA

Referanslar

Benzer Belgeler

kullanıcı dostu internet sitesi ga- ranti.com.tr, Interactive Media Awards’dan; Bankacılık ve Finansal Servisler kategorilerinde sınıfının en iyisi olarak 2 ödül birden

Yayın Yeri: Derin Yayınları ISBN: 978-605-4993-28-4 Tür: Bilimsel Kitap. Katıkı

Çalışmada öncelikle bireyin okula kayıt yaptırıp yaptırmadığı probit modelle araştırılmış takiben, bireyin yukarıda belirtilen yaş aralığındaki eğitim

kullanım sıklığı tabletlerin ilaç tabletleri, çivi yazısı tabletleriydi, tabletlerin.. şerefeler arası mahyalara,

Daha sonra şiirleri- ne ülkemizin pek çok edebiyat-sanat dergisinde yer verildi: Türk Dili, Türk Edebiyatı, Dergâh, Yedi İklim, Papirüs, Kurgan, Berceste, İkindi Yağmuru,

Kıbrıs konusunu Avrupa’nın Türkiye ile ilişkilerin göstergesi olarak gören MHP, ‘AB ile ilişkilerin bir kimlik ve kader sorunu olarak görülmeyerek’ bu ilişkinin

Doktora, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Endüstri Mühendisliği (Dr), Türkiye 2001 - 2007 Yüksek Lisans, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Fen

Kararların icrasının ve dostane çözüm şartlarının denetimi için Bakanlar Komitesi’nin 9.2 maddesi kapsamında İfade Özgürlüğü Derneği (İFÖD), İnsan Hakları