• Sonuç bulunamadı

Geleneksel Olmayan Markalar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Geleneksel Olmayan Markalar"

Copied!
24
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Markalar

Av. Mutlu Yıldırım KÖSE*

Marka Vekili Canan TINAZ**

Av. Tuğçe ATLI***

(2)
(3)

ÖZET

Günümüz ticari koşullarında “marka” kavramının hızla artan önemi karşısında geleneksel markaların yanı sıra, geleneksel olmayan marka türlerinin kullanımı yaygın bir hal almakta, dolayısı ile bu tür markaların tescili de işletmeler için önem kazanmaktadır. Bu doğrultuda çalışmamızda, “Geleneksel Olmayan Markalar” kavramı altında üç boyutlu markalar, renk markaları, ses mar- kaları, hareket markaları, koku markaları, pozisyon, tat ve hologram markalarına genel yaklaşım Türk Patent Enstitüsü (“TPE”) uygulamaları, Mahkeme, OHIM ve AAD kararları ışığında genel olarak incelenmiştir.

(4)

I. GİRİŞ

G

ün geçtikçe artan rekabet ortamında artık firmaların yalnızca kaliteli ürünler üretmesi ve iyi hizmet vermesi yeterli olmayıp, aynı zamanda ürün ve hizmetlerini tüketiciye duyurması ve bunların tüketici nezdinde akılda kalıcılığının da sağlaması gerekmektedir. Dolayısı ile başarıya giden yolda, işletmelerin öncelikle kendilerine ait güçlü bir marka yaratmaları, bir diğer değişle, “markalaşmaları” gerekmektedir. Bu gereklilik sonucunda firma sahipleri ürün ve hizmetlerinin ayırt ediciliğini ve akılda kalıcılığını sağlamak amacıyla yeni arayışlara yönelmekte, bu da yeni marka türlerini doğurmakta- dır. Sonuç olarak geleneksel markalardaki çeşitliliğin yanı sıra firma sahipleri

“geleneksel olmayan” markalara yönelmektedir.

“Geleneksel olmayan marka” terimi 556 sayılı Markaların Korunması Hak- kında Kanun Hükmünde Kararname’de (“556 sayılı KHK”) veya Avrupa Birliği’nin 2008/95/EC sayılı Üye Devletlerin Markalara İlişkin Mevzuatla- rının Yaklaştırılması Hakkındaki Direktif’te (“Direktif”) tanımlanmamıştır.

Ancak ticari hayatta bu tür markalara olan gereksinimin artması ve doktrinde de tartışılmaya başlanması üzerine bu tür olağandışı markaları adlandırma ihtiyacı ortaya çıkmış ve İngilizcede “non-conventional trademarks” veya “non- traditional trademarks” olarak anılan terim, ülkemizde de “geleneksel olmayan markalar” şeklinde kullanılmaya başlanmıştır. “Geleneksel olmayan marka”

kavramı, “marka” olarak alışılageldik işaretler olan kelime ve logo gibi işaretle- rin dışında kalan; renk, ses, koku, hareket, tat, pozisyon, ürünlerin üç boyutlu görünümleri gibi geleneksel anlamda “marka” olarak algılanmayan unsurları ifade eden geniş bir kavramdır.

İlk geleneksel olmayan marka, yaklaşık 60 sene önce Amerika Bir- leşik Devletleri Patent ve Marka Ofisi (“USPTO”) tarafından tescil edilmiş- tir. ABD’de Ulusal Yayın Şirketi olan

“NBC”, radyo yayını hizmetlerinde kullandığı sesin tescili için 4 Nisan 1950 tarihinde başvuruda bulunmuş ve anılan başvuru 0523616 numara- sıyla USPTO nezdinde tescil edilmiştir. Bu tescili Amerikan film şirketi olan Metro Goldwin Mayer şirketine ait dünya çapında tanınan “aslan kükremesi”

sesi[1] takip etmiştir[2]. Marka, 556 sayılı KHK’nın 5’inci maddesinde belirtilen tanım uyarınca, “bir işletmenin mal ve/veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal

[1] www.uspto.gov/go/kids/soundex/73553567.mp3 adresinden anılan ses tescili dinlenilebilir.

[2] Rodari, Sophie/ Bretonnière,JF–Protecting and enforcing non-traditional trademarks

(5)

ve/veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayımlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işareti içerir”.

Buradan, başvurusu yapılan markanın öncelikle “çizimle görüntülenebilir”

olması gerektiği ve markanın temel fonksiyonunun “Bir işletmeye ait mal veya hizmeti, diğer işletmelere ait mal veya hizmetten ayırt etmek” olduğu sonucu çıkmaktadır. Buna göre, belirtilen şartlara uygun olması koşuluyla, kelime ve şekil markaları gibi geleneksel markaların yanı sıra, “çizimle görüntülenmesi mümkün olan” ve “ayırt edici nitelik taşıyan” ses, renk, koku, hologram, hare- ket gibi unsurların da marka olarak tescil edilmemesi için hukuksal bir engel bulunmadığı düşünülebilir. Dolayısı ile esasen ilk aşamada geleneksel “marka”

kavramı altında düşünülmeyen bu unsurların da marka olarak tescil edilip edilemeyeceği sorusu gündeme gelmektedir.

Çalışmamızda öncelikle genel olarak geleneksel olmayan markalara ilişkin tescil başvurularında dikkate alınan kriterlere değinilmekte, sonrasında ise TPE, Mahkemeler ve Yargıtay’ın geçmiş ve güncel dönem kararları ışığında Türkiye’de geleneksel olmayan markalara yaklaşım değerlendirilmektedir.

II. GELENEKSEL OLMAYAN MARKALARIN TESCİLİNE İLİŞKİN DİKKATE ALINAN KRİTERLER:

556 sayılı KHK’da geleneksel olmayan markaların tesciline ilişkin özel düzen- lemeler bulunmadığı için, geleneksel olmayan marka tescil başvurularında da, diğer işaretler ile aynı esaslar uygulanmaktadır. Buna göre, 556 sayılı KHK md.7’de sayılmış olan mutlak ret sebepleri geleneksel olmayan markalar bakı- mından da aynen geçerli olmaktadır.

Bu çerçevede, türüne bakılmaksızın üzerinde koruma talep edilecek olan markanın öncelikle 556 Sayılı KHK m. 7/1(a) uyarınca “KHK Madde 5 kap- samında belirtilen” işaretlerden olması ve aşağıda her bir geleneksel olmayan marka türü ile ilgili olarak ayrıntılı şekilde açıklanacağı üzere, 556 sayılı KHK m. 7’de sayılan, marka olarak tescil edilemeyecek olan işaretler arasında yer almaması gerekmektedir.

Bu noktada kullanım yolu ile ayırt edicilik kavramına da kısaca değinmek gerekmektedir. Nitekim 556 sayılı KHK m. 7/son hükmü; “Değişik 2. fıkra:

5194 -22.6.2004 / m.13) Bir marka tescil tarihinden önce kullanılmış ve tescile konu mallar veya hizmetlerle ilgili olarak bu kullanım sonucu ayırt edici bir nitelik

(6)

kazanmış ise (a), (c) ve (d) bentlerine göre tescili reddedilemez.” hükmünü içermek sureti ile “kullanım yoluyla ayırt edicilik” kavramını düzenlemektedir.

Bu düzenleme çerçevesinde; başlangıçta ayırt edici niteliği bulunmayan bir işaretin, ticaret hayatında kullanılması sonucu, ortalama tüketicinin bu işaretin ilişkin olduğu mal/hizmetin diğerlerinden farklı olduğunu ayırt edebilmesi halinde, marka olarak tescili mümkün hale gelmektedir.

556 sayılı KHK m. 7/son hükmü uyarınca atıf yapılan maddeler, yalnızca 556 sayılı KHK’nın 7(1) (a), (c) ve (d) bentleridir. 556 sayılı KHK’nın 7(1) (e) bendi burada sayılmamıştır. Buna göre bir işaret, malın doğal yapısından kaynaklanmakta veya mala asli değerini vermekte veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu ise, bu durumda bu işaretin, ticaret hayatında yoğun kullanım sonucunda dahi, ayırt edici nitelik kazanması ve marka olarak tescil edilmesi mümkün olmayacaktır.

Geleneksel olmayan markaların doğuştan ayırt edici niteliğe sahip olmaları konusunda tereddütlerin bulunduğu durumlarda, bu markaların kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmış olduklarının ispatlanması aranmaktadır.

1. Üç boyutlu markalar:

Geleneksel olmayan markalar arasında en yaygın olan “üç boyutlu” mar- kalardır. 556 sayılı KHK m.5 “ayırt edici olmak” koşuluyla, her türlü işaretin marka olarak tescil edilebileceğini düzenlemekte ve burada ürün veya ürün ambalajlarının üç boyutlu görünümleri için de bir ayrım yapmamakta, hatta

“malların biçimi” veya “ambalajlarının” da marka olarak tescil edilebileceğini açıkça hüküm altına almaktadır.

Buna göre, üç boyutlu markaların tescil edilebilirliği TPE tarafından kabul edilmekle birlikte, bu tür markaların incelenmesi sırasında KHK m. 7/1(a), (c), (d) ve (e) bentleri önem arz etmektedir. KHK 7/1(e) maddesi “Malın özgün doğal yapısından ortaya çıkan şeklini veya bir teknik sonucu elde etmek için zorunlu olan, kendine malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli içeren işaretler marka olarak tescil edilemez.” hükmünü içermekle, bu suretle üç boyutlu şekillerin tesciline kısıtlama getirmektedir.

Buna göre, üç boyutlu bir markanın tescil edilebilmesi için öncelikle şeklin ayırt edici olması ve malın doğal yapısından ve teknik zorunluluktan kaynak- lanmıyor olması gerekmektedir.

(7)

Bunlardan başka, “Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar” ile

“Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren markalar”ın tescil edilemeyeceği hükmünü içeren 556 sayılı KHK m. 7/1(c) ve (d) bentleri de üç boyutlu markaların tescil edi- lebilirliklerinin incelenmesi açısından önem arz etmektedir.

TPE ve marka başvurularının reddi halinde Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri, üç boyutlu markaların tescil şartlarını yerine getirip getirmedik- lerini incelerken, 556 sayılı KHK m. 7/1(a) ve 7/1(c) maddeleri kapsamında detaylı bir inceleme yapmakta ve genellikle her ne kadar 7/1(e) maddesine doğrudan atıf yapmasa da, tescili istenen şeklin, ürünün teknik zorunluluğundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı konusunu araştırmaktadır.

Üç boyutlu markaların tesciline ilişkin TPE ve Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemeleri uygulamalarına baktığımızda, 556 sayılı KHK’nın[3] yürürlüğe girmesine kadar olan dönemde pek çok üç boyutlu şeklin marka olarak tescil edilmiş olduğu görülmektedir.

86/093541 sayılı marka 32 ve 33. Sını-

flarda yer alan mallar için tescil edilmiştir. 87/101240 sayılı marka 30. Sınıfta yer alan mallar için tescil edilmiştir

[3] 556 sayılı KHK, 27 Haziran 1995 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanması ile yürürlüğe girmiştir.

(8)

TPE’nin kurulmasından[4] sonra ise özellikle ilk yıllarda, üç boyutlu şekillere ilişkin başvuruların çoğunlukla 556 sayılı KHK m.7/1(a) ve (c) maddeleri çerçevesinde reddedildikleri görülmektedir. Ancak, TPE tarafından reddedilen birçok üç boyutlu şekil markasının daha sonra Mahkeme ve Yargıtay kararları ile tesciline karar verilmiştir.

Nitekim, 2003/10183 sayılı marka

başvurusu TPE tarafından ayırt edici olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu karara karşı açılan dava sonucunda Ankara 3. Fikri Sınaı Haklar Hukuk Mah- kemesi tarafından verilen 27.12.2006 tarih, 2006/407 E. ve 2006/107K. kararı ile söz konusu şeklin 556 sayılı KHK M.7/1 (c) maddesine aykırı olmadığına hükmedilmiştir. Söz konusu karar Yargıtay 11. HDi’nin 22.05.2008 tarih ve 2007/4698E. ve 2008/6764K. sayılı kararı ile onanmış ve marka tescil edilmiştir.

Benzer şekilde, 2005/06593 sayılı marka

başvurusu da TPE tarafından 556 sayılı KHK m. 7/1(a) ve 7/1(c) kapsamında reddedilmiştir. TPE’nin red kararına karşı açılan dava ise Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 16.11.2007 tarih, 2007/33E., 2007/262K. sayılı kararı ile kabul edilmiş ve kararda söz konusu şeklin 556 sayılı KHK m. 7/1(a) ve (c) kapsamında tescil edilemeyecek işaretlerden olmadığı ifade edilmiştir.

Karar Yargıtay 11. HD’nin 08.06.2009 tarih ve 2008/2673E. ve 2009/6936K.

sayılı kararı ile onanmış ve marka tescil edilmiştir.

[4] Türk Patent Enstitüsü, 24 Haziran 1994 tarih ve 544 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kurulmuştur.

(9)

Aynı şekilde 2006/54990 sayılı marka başvurusu da TPE tarafından 556 sayılı KHK m. 7/1(a) ve 7/1(c) kapsamında reddedilmiş olma- sına rağmen, Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 20.01.2009 tarih ve 2008/96 E. ve 2009/12 K. sayılı kararı ile “556 sayılı KHK m. 7/1(a) ve 7/1(c) maddeleri anlamında tescile engel bir durumun bulunmadığına” hük- medilmiş ve karar Yargıtay 11. HD’nin 07.03.20133 tarih ve 2009/9549E. ve 2011/2860K. sayılı kararı ile onanmıştır.

Mahkemelerin, önlerine gelen üç boyutlu şekil markalarının ayırt edicilik vasfına sahip olup olmadığını belirlerken, esas olarak o şeklin ürünün doğal yapısından, teknik zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığını ve ürün sahibinin bu şekli pazardaki diğer şekillerden yeterince farklılaştırıp farklılaş- tırmadığını incelediğini söylemek mümkündür.

Ayrıca, mahkemeler Paris Sözleşmesinin 4. mükerrer 6. maddesinde yer alan “menşei ülkesinde tescil edilmiş bir marka için yapılan başvuru bu madde kapsamında istisna halleri dışında Birliğin diğer ülkelerinde de kabul edilmeli ve korunmalıdır” hükmünü de dikkate almakta ve böylece Paris Sözleşmesine üye ülkelerde tescilli olan üçboyutlu markalar mahkeme kararları sonucunda tescil edilebilmektedir.

TPE’nin üç boyutlu şekil markalarına olan dar bakış açısının zaman içerisinde yukarıda örneklerine yer verilen Mahkeme kararlarının ve yine TPE’nin 2009 yılında başlayan ve yaklaşık 2 yıl süren, “Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi”[5] nin etkisi ile genişlediği ve kararlarının son yıllarda Yargıtay ve Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri’nin uygulaması ile paralel hale gelmiş olduğu görülmektedir.

Nitekim, aşağıda örneklerine yer verilen markalar TPE tarafından herhangi bir red kararına konu olmadan tescil edilmişlerdir.

[5] Türk Patent Enstitüsü ve Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı (IRZ) ile birlikte yürütülen “Sınai Mülkiyet Haklarının Yürütme ve Uygulamasının Güçlendirilmesi için Türkiye’nin Desteklenmesi” Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi

(10)

2007 07801sayılı marka 32. Sınıftaki mallar için tescil edilmiştir.

2008 46887 sayılı marka 30. Sınıftaki mallar için tescil edilmiştir.

2007 36254 sayılı marka 12, 14, 16, 18, 20, 21, 25, 28, 30, 35 ve 37. Sınıflardaki mal ve hizmetler için tescil edilmiştir.

AAD ise üç boyutlu markalar hakkındaki görüşünü PHILIPS/REMINGTON[6] kararında detaylı olarak açıklamıştır. Kararda Divan ilk olarak, üç boyutlu markaların, diğer markalarla eşit muamele görmesi gerektiğini belirtmiş ve üç boyutlu şekil markalarının daha dikkatli bir ince- lemeye tabi tutulması gerektiği iddiasını kabul etmemiştir. Divana göre, mal ve hizmetlerin birbirinden ayırt edilmesini sağlayan ve grafik olarak temsil edilebilen her işaret marka olarak tescil edilebilir. Divan, tescili talep edilen şeklin teknik zorunluluk taşıyıp taşımadığı konusu araştırılırken, hangi ölçütlerin dikkate alınması gerektiğini detaylı olarak açıklamıştır. Bu ölçütler, üç boyutlu şeklin basitlik veya maliyet bakımından kolaylık sağlayıp sağlamadığı, bu şeklin halk tarafından ürünün doğal şekli olarak algılanıp algılanamayacağı, aynı sektördeki diğer şirketlerin aynı işlevsel özelliğe sahip ürünleri olup olmadığı şeklinde sıralanabilir[7]. Öztele, Divan, Philips’in üç başlı tıraş makinesinin tescilini, teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu bir şekil olduğunu ve piyasada başka şekillerdeki traş makinelerinin varlığının bu hakikati değiştirmediğini belirterek reddetmiştir.

Sonuç olarak, üç boyutlu markaların tescil edilebilirliği TPE ve Mahkeme- ler tarafından kabul edilmekte ve üç boyutlu markaların tescile uygunluğu

[6] AAD, C-299/99 sayılı, 18.06.2002 tarihli karar.

[7] Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı 2010, Turan Hakkı Er, s.280

(11)

konusunda araştırma yapılırken, KHK’nın 7/1 (a), 7/1(c) ve 7/1(e) bentleri, bütüncül bir değerlendirmeye tabi tutularak, şeklin pazarda yer alan benzer ürünlerden yeterince farklılaşıp farklılaşmadığı, şeklin malın doğal yapısından veya teknik zorunluluktan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, tescili istenen şeklin Paris Sözleşmesi’ne taraf menşei ülkede tescilli olup olmadığı ve şeklin Türkiye’de kullanımının olup olmadığı hususları birlikte değerlendirilmektedir.

2. Renk markaları:

Yukarıda da belirttiğimiz üzere başvurusu yapılan markanın öncelikle “çizimle görüntülenebilir” olması gerekmektedir. “Çizimle görüntülenebilir” olma kriteri- nin açıklaması 556 sayılı KHK’da ve mehaz düzenlemelerde[8] yer almamaktadır.

Avrupa Adalet Divanı (“AAD”) tarafından verilen Sieckmann kararında ise

“çizimle görüntülenebilme” kriterine açıklık getirilmektedir. Buna göre grafik gösterim; açık, kesin, müstakil, kolay erişilir, anlaşılır, kalıcı (zamanla bozulur nitelikte olmayan, dayanıklı) ve objektif olmalıdır”[9]

Bu açıdan bakıldığında renk, zaman içinde çeşitli etkenlerle bozulmaya ve değişime uğrayabilecek nitelikte bir unsurdur. Dolayısı ile markanın “renk markası” olarak kabul edilmesi için diğer birçok ülkede olduğu gibi TPE’ye yapılacak başvurularda da grafik gösterimin veya marka örneğinin sunulması tek başına yeterli olmayıp, uluslararası geçerliliği bulunan bir renk kodunun mutlaka belirtilmesi gerekmektedir.

Diğer yandan, renkler TPE tarafından marka olarak kabul edilmekle birlikte, uygulamada bu tür markalara dair başvurularda renk kodunun kullanılması halen yaygın bir hal almamıştır. Renk markaları için yapılan başvurular genel olarak “şekil markası” altında değerlendirilmekte ve renk kodu belirtilmemekte- dir. Renk kodunun belirtildiği durumlarda ise markanın/marka başvurusunun renk markası olduğu yine TPE kayıtlarında özel olarak belirtilmemekte, bu

[8] 556 sayılı KHK’nın hazırlanmasında, 21.12.1988 tarih ve 89/104 sayılı Topluluk Marka Direktifi (TMD) ve 20.12.1993 tarih ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü (TMT) dikkate alınmış ve bu düzenlemelerdeki pek çok hükümler birebir olarak 556 sayılı KHK’ya alınmıştır. Bugün yürürlükte olan 207/2009 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü (TMT) md. 4 ile 2008/95 sayılı Topluluk Marka Direktifi (TMD) md.2’de yer alan düzenleme birebir aynı olup bu hükümlerde de 556 sayılı KHK’nın 5. maddesinde yer alan düzenleme aynen yer almaktadır. İlgili hükümlerde yer alan düzenlemenin İngilizce metni şu şekildedir: “A trade mark may consist of any signs capable of being represented graphically, particularly words, including personal names, designs, letters, numerals, the shape of goods or of their packaging, provided that such signs are capable of distinguishing the goods or services of one undertaking from those of other undertakings.” (http://eur-lex.europa.eu/)

[9] AAD – 12 Aralık 2002 tarihli Sieckmann kararı.

(12)

durum ancak ihtilafa düşülmesi durumunda başvuru sahibi tarafından iddia edilebilmektedir.

Renk markalarının ayırt ediciliği ile ilgili olarak ise, yukarıda ifade edilen ve 556 sayılı KHK m.5 ve m. 7 çerçevesinde yer alan mutlak red nedenleri yanında, TPE Marka İnceleme Kılavuzu’nda[10] açıkça ifade edildiği üzere, TPE tarafından aynı zamanda “rengin ürün üzerinde sürekli ve uzun süreli kullanılması ve bu kullanım sonucu ilgili ürün/hizmetle ilgili olarak marka işlevi görecek şekilde ayırt edici nitelik kazanmış olması”[11] koşulu aranmaktadır. Diğer bir deyişle başvuru sahibinin üzerinde koruma talep ettiği mal ve hizmetleri bu renk ile özdeşleştirmiş olması ve markanın tüketiciye bu mal ve hizmetleri çağrıştırıyor olması önem arz etmektedir.

Renk markalarını “Tek renkten oluşan markalar” ve “Çeşitli renklerin bir araya gelmesi ile oluşan markalar” olarak iki başlık altında incelemek uygun olacaktır.

Zira uygulamada renk kombinasyonlarından oluşan markaların ayırt ediciliğinin tek renkten oluşan markalara nazaran daha yüksek olduğu kabul edilmektedir.

A. Tek renkten oluşan markalar

Tek renk markalarının ayırt ediciliği ile ilgili olarak, geleneksel markalara benzer şekilde, ilgili sektörde doğası gereği herkes tarafından yaygın olarak kullanılan, kullanıldığı mal/hizmet üzerinde tanımlayıcı bir özelliği bulunan renkler, örneğin “sarı rengin” limon aromalı ürünleri; “yeşil rengin” ise nane aromalı ürünleri çağrıştırması gibi, belirtilen mal/hizmet için tanımlayıcı kabul edilebilmektedir[12].

[10] TPE tarafından, 2011 yılının Kasım ayında yayımlanmış olan Marka İnceleme Kılavuzu, 2009 yılında başlayan ve yaklaşık 2 yıl süren, “Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi” kapsamında hazırlanmış olup kılavuz, kavramların yorumlanması bakımından ilkeler ve örnekler içermektedir. Kılavuza, http://www.turkpatent.gov.tr/dosyalar/haber/Marka_Karar_

Kriteri_TR.pdf adresinden ulaşılması mümkündür.

[11] Marka İnceleme Kılavuzu sayfa 23 [12] Marka İnceleme Kılavuzu sayfa 23

(13)

Tek renkten oluşan markalara örnek olarak 30. sınıfta “çikolata ve çikolata içeren ürünler” için tescilli 2005 47462 sayılı (IR 644464) markası gösterilebilir.

Belirtilen marka öncelikle mutlak ret nedenleri incelemesi sırasında TPE tarafından re’sen reddedilmiş, fakat başvuru sahibi tarafından Yeniden İnce- leme ve Değerlendirme Kurulu (YIDK) nezdinde yapılan itiraz sonucunda, ret kararından dönülerek markanın tescil edilmesine karar verilmiştir.

Renk Markalarına ilişkin olarak Mahkeme kararları incelendiğinde, önceki yıllarda, kimseye tek renk ile ilgili koruma ve tekel hakkı verilemeyeceği, renk- lerin herkesin kullanımına açık olduğu ve bir rengin bir kişinin kullanımına bırakılmasının hakkaniyete uygun düşmeyeceği görüşünü benimsemiş olduğu görülmektedir.

Nitekim Aygaz A.Ş tarafından Milangaz Lpg Dağıtım Ticaret ve Sanayi Ano- nim Şirketine karşı açılan davada, Aygaz, “Gümüş rengi” ve şekil unsurlarından oluşan tescilli markalarına dayanarak, Milangaz tarafından yapılan “gri yaldız renk” ve şekil unsurundan oluşan marka başvurusuna itiraz etmiştir. İtirazın reddedilmesi üzerine açılan karar iptal davası da kabul edilmemiştir. Aygaz, işbu davada, 1962 yılından bu yana piyasaya sürdüğü tüplerin üzerinde gümüş (gri) rengi alüminyum yıldız boyayı kullandığını, bu rengin tüpler üzerinde Aygaz A.Ş ile özdeşlemiş olduğunu iddia ederek, Milangaz’ın marka başvurusundan

“Gri, yaldız renk” ibaresinin çıkarılmasının gerektiğini iddia etmiştir.

Aygaz’ın “Aygaz + Gümüş rengi alüminyum + Şekil”

markaları

Dava konusu “Milangaz + Gri Yaldız Renk + Şekil”

markası

Aygaz’ın iddialarını inceleyen ilk derece mahkemesi, sadece bir tarafa renk ile ilgili bir koruma ve tekel hakkının verilmediğini, böylece marka sahibinin

(14)

aynı rengi diğer unsurlarla birlikte tescil ettirip kullanan kimseye karşı açacağı terkin davasının dinlenmeyeceğini belirterek, davayı reddetmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay 11. HD. 1998/9198 E. ve 1998/8485 K.

sayılı kararı ile ilk derece mahkemesi kararını onamıştır.

Benzer şekilde Yargıtay, futbol kulübü renklerinin üçüncü kişiler tarafından bazı mal ve hizmetler üzerinde kullanılmasının, futbol kulübü aleyhine marka tecavüzü oluşturmadığını belirten kararında, renklerin kendi başlarına tescil edilemeyeceğini belirtmiştir[13].

Yargıtay tarafından tek renk üzerinde kimseye tekel hakkı verilemez ilkesini benimseyen kararlar verilmiş olmasına karşın, Avrupa Birliği ülkelerinde tek renk markalarının bazı şartları karşılaması durumunda tescil edildiği görülmek- tedir. Bu şartların neler olduğu, AAD’ın Libertel kararında[14] detaylı olarak açıklanmıştır.

Burada Divan, tek bir rengin tescil edilebilmesi için, grafikle gösterilebilme koşulunun gerçekleşmiş olmasını, tescil edilmek istenen rengin ilgili mal ve hizmetler üzerine ayırt edici olmasını aramakta ve renk sayısının sınırlı olma- sından dolayı kamu menfaatinin dikkate alınarak her somut olaya göre ayrı bir değerlendirme yapılması gerektiği sonucuna ulaşmıştır.

AAD, grafikle gösterilme koşulunu açıklarken, uluslararası alanda kullanı- lan RAL, Pantone, CMYK Renk Uzayı, HSV Renk Uzayı, RGB Renk Uzayı kodlarının belirtilmesi ile yapılan marka başvurusunun grafikle gösterilme koşulunu yerine getireceğini belirtmiştir. Çünkü mahkemeye göre bu kodlar kalıcı, nesnel ve kesindir ve marka başvurusundan sonra zaman içinde değişme, solma veya bozulma gibi bir tehlike bulunmamaktadır.

Tek rengin ayırt edici olup olmadığının tespitinde ise AAD, her somut olayın tüm özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini ve tescili istenen rengin, üzerinde kullanıldığı mal ve hizmetler bakımından kullanım sonucunda ayırt edicilik kazanıp kazanmadığının tespit edilmesinin önemli olduğunu belirtmiştir.

AAD kararları uyarınca belirlenen bu kriterler, TPE’nin 2009 yılında başlayan ve yaklaşık 2 yıl süren, “Avrupa Birliği Eşleştirme Projesi” nin etkisi ile, TPE tarafından da kabul edilmiş ve yukarıda da ifade edildiği üzere renk markalarının

[13] Yargıtay 11. HD. 13.06.2011 2009/14949 E.; Ünlü, Selma Toplu / Aral, Ceren–Türk Patent Enstitüsü ile Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri Uygulamaları Işığında Üç Boyutlu Markalar

[14] C-104/01 Esas

(15)

incelenmesinde benzer kriterlerin dikkate alınacağı Marka İnceleme Kılavuzu’nda açıkça belirtilmiştir.

B. Çeşitli renklerin bir araya gelmesi ile oluşan markalar;

İki ya da daha fazla rengin bir araya gelmesi ile oluşan renk kombinasyonları- nın ayırt ediciliği tek renkten oluşan markalara göre daha yüksek olup, inceleme sırasında öncelikle, tek renk markalarına benzer olarak, markanın ilgili sektörde tanımlayıcı olup olmadığı ve ayırt edicilik düzeyine bakılmaktadır.

İki ya da daha fazla rengin bir araya gelmesi ile oluşan birçok marka tescili bulunmaktadır. Bunlardan bir kısmı aşağıdaki şekildedir;

32. sınıftaki mallar için 2013 90293 numarası ile tescil edilmiştir.

12, 32 ve 33. sınıflardaki mallar için 2013 90293 (IR 857309) numarası ile tescil edilmiştir.

18 ve 25. sınıflardaki mallar için 2004 40402 numarası ile tescil edilmiştir.

(16)

25. sınıftaki mallar için 210267 numarası ile tescil edilmiştir.

Belirtilen markalar TPE nezdinde “renk markası”ndan ziyade “şekil markası”

olarak tanımlanmaktadır. Dolayısı ile bu markalar için başvuru sırasında renk kodu belirtilmiş olsa da bu durum kayıtlarda görünmemektedir.

Yargıtay da renklerin bir araya getirilmesi ile oluşan renk kombinasyonları- nın marka olarak tescil edilebileceği görüşündedir. 11. HD 2005/9360 E. ve 2006/9986 K. sayılı kararı ile “Kural olarak tek bir renkten oluşan işaretlerin, tek rengin kendi başına ayırt edici özelliğinin olmaması ve bunun herkes tarafından kullanılmasının hakkaniyet gereği bulunması nedeni ile marka olarak tescilinin mümkün olmadığı, işbu davada ise tescili istenen işaretin üçlü bir renk kombi- nasyonundan ibaret bulunduğu, özel olarak tasarlanıp üç rengin bir araya gelmesi sonucunda bir renk kompozisyonu şeklinde tescil ettirilmek istendiği, 556 sayılı KHK’nın 5 ve 7/1-a maddesi anlamında ayırt edici niteliğinin bulunduğu ve tescil edilebilirlik koşullarını kapsadığı” gerekçesi ile renk kombinasyonlarının mal ve hizmetler üzerinde ayırt edici özelliğinin bulunduğunu ve marka olarak tescil edilebileceğine karar vermiştir.

3. Ses Markaları:

Günün her anında doğal yaşamın bir parçası olarak bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde birçok ses hafızalarımıza kazınmakta ve bu sesler ister istemez bize o sesin kaynağını çağrıştırmaktadır. Günümüzde markaları ile tanınmış, yüksek bilinirlik ve ün kazanmış firmaların yanında, kullandıkları oldukça ayırt edici ve özgün sesler ve reklam müzikleri ile tanınan birçok firma da bulunmaktadır.

Örneğin, Windows’un açılış sesi, Nokia’nın açılış tonu, Harley Davidson motor- larının sesi gibi daha birçok ses dünyaca tanınmakta ve kullanıcıya duyduğu ilk anda, ait olduğu firmayı çağrıştırmaktadır.

Dolayısı ile bu kadar yüksek ayırt ediciliğe sahip olan “ses” unsurunun, en önemli özelliği “bir işletmenin mal ve/veya hizmetlerini bir başka işletmenin mal ve/veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması” olarak belirtilen “marka” olarak değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Zira sesler, yurt dışında olduğu gibi, ülkemizde de 556 Sayılı KHK m. 5 kapsamında belirtilen marka olma kriterlerini karşıladığı ve ayırt edici karaktere vakıf olduğu sürece marka olarak tescil edilmektedir.

Bir başvurunun şekli inceleme sırasında “ses markası” olarak değerlendirilmesi

(17)

için, öncelikle markanın ses markası olduğunun başvuru formunda mutlaka belirtilmesi gerekmektedir. Ses marklarında “çizimle görüntülenebilme” kriteri melodinin marka örneği bölümünde notalar ile birebir karşılığının yazılması şeklinde yerine getirilmektedir. Bununla birlikte, tescili talep edilen ses bir CD ile başvuru formuna eklenmelidir. “ayırt edicilik” açısından ise değerlendirme yine geleneksel markalar ile benzer doğrultuda yapılmaktadır.

Ülkemizde TPE nezdinde tescilli birçok ses markası bulunmaktadır. TPE nezdinde tescilli ses markalarının bir kısmı aşağıda listelenmektedir;

• 2009 37578 sayılı markası herhangi

bir red kararına konu olmaksızın tescil edilmiştir.

• 2011 92683 sayılı markası herhangi

bir red kararına konu olmaksızın tescil edilmiştir.

• 2009 15029 sayılı markası herhangi

bir red kararına konu olmaksızın tescil edilmiştir.

(18)

• 2012 54235 sayılı markası herhangi bir red kararına konu olmaksızın tescil edilmiştir.

• 2004 42960 (IR 836242) sayılı

marka başvurusu ilk aşamada TPE tarafından reddedilmiş, fakat YIDK tarafından red kararından dönülmesine karar verilerek tescil edilmiştir.

• 2006 27497 (IR881230) sayılı

marka başvurusu ilk aşamada TPE tarafından reddedilmiş, fakat YIDK tarafından red kararından dönülmesine karar verilerek tescil edilmiştir.

AAD, seslerin marka olarak tescil edilebilir olup olmadığını “Shield Mark”

kararında[15] incelemiştir. Divan, seslerin marka olarak tescil edilirken, gelenek- sel markalar için öngörülmüş koşulların aynen geçerli olacağını ve bu koşullar dışında başkaca bir koşul aranmadığını vurgulamıştır. Böylece, tescil edilmek istenen sesin, bir teşebbüsün mal ve hizmetlerini diğer bir teşebbüsün mal ve hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlama ve grafikle gösterilebilme koşullarını sağladığı sürece tescil edilebileceği sonucunda varmıştır.

4. Hareket markaları:

Bazı işletmeler kullandıkları özgün hareketli görüntüler ile tanınmaktadır.

Buna bağlı olarak, TPE m. 5 kapsamında belirtilen marka olma ve ayırt edi- cilik kriterini karşılaması şartı ile hareketli görüntülerin de marka olarak tescil edilmesine olanak sağlamaktadır.

[15] Shield Mark, C-283/01, 27.11.2003

(19)

Hareket markası için yapılacak bir başvuruda, başvuru sırasında sunulması gerekli olan 7x7 boyutundaki marka örneği, hareketi aşamalı olarak resmeden şekillerin seri halinde sıralanması şeklinde hazırlanmaktadır. Diğer geleneksel olmayan markalarda olduğu gibi, hareket markalarında da, başvurunun “hareket markası” olduğu özellikle belirtilmelidir. Aksi takdirde marka başvurusu sıradan bir “şekil” markası olarak ele alınmaktadır.

Diğer yandan, normal marka başvurularından farklı olarak, TPE’ye koruma talep edilen hareketli görüntüyü açıklayan yazılı bir tarifname ve bilgisayar ortamında izlemeye ve saklamaya elverişli bir CD’nin sunulması gerekmektedir.

Bu noktada TPE, re’sen inceleme sırasında marka örneği ve harekete ilişkin CD ortamında sunulan elektronik kaydın, marka başvurusunun 556 sayılı KHK m. 5’te yer alan “çizimle görüntülenebilme ve benzer bir şekilde ifade edilebilme”

kriterini karşılaması için, birebir uyumlu olması şartını aramaktadır.

TPE nezdinde “hareket markası” ola- rak yan tarafta örneğine yer verilmiş olan 2012 47944 sayılı marka başvurusu mevcut olmakla birlikte, yukarıda açıklandığı üzere, özellikle hareket markası olarak kayıt edilme- miş olması nedeni ile araştırma sonucunda ulaşılması mümkün olmayan fakat, bu amaçla başvurusu yapılmış olan başvuruların olduğu bilinmektedir.

Dünya çapında tescil edilen en bilinen hareket markaları arasında ise, Win- dows açılışında kullanılan ve Microsoft’un dört renkli kare şeklindeki markasını oluşturan hareket markası bulunmaktadır. Bu marka OHIM nezdinde, aşağıdaki grafik temsil kullanılarak tescil edilmiştir.

Hareket markalarının grafik temsilinin, diğer geleneksel olmayan markalara kıyasla daha kolay olduğunu söylemek mümkündür. Zira Microsoft örneğinde de olduğu gibi birbirini takip eden çeşitli çizim ve resimlerin sunulması, her bir çizimin, resmin hareket yönü ve süresinin de belirtilmesi ile marka tescili için aranan grafik temsil şartı kolaylıkla gerçekleştirilmiştir.

(20)

5. Koku markaları:

556 sayılı KHK’da geleneksel olmayan markalara genel olarak yer verilme- miş olmasının yanı sıra, KHK “kokuların” marka olarak tescil edilebileceğine veya edilmeyeceğine yönelik açık bir hüküm de içermemektedir. Ancak, TPE Marka İnceleme Kılavuzunda açıkça “Enstitü tarafından koku ve tatların çizimle görüntülenebilme (grafik gösterim) şartını yerine getiremediği kabul edilmektedir[16].” hükmü yer almaktadır.

Bilindiği kadarı ile henüz TPE nezdinde tescilli ya da başvurusu yapılmış bir koku markası bulunmamakla birlikte OHIM nezdinde koku markalarına dair örneklere rastlamak mümkündür.

Nitekim, OHIM nezdinde topluluk markası olarak tescil edilen ilk koku markası “taze biçilmiş çim kokusu”dur. 1996 yılında yapılan bu başvuruya itiraz edilmesi üzerine OHIM Temyiz Kurulu 11.02.1999 tarihli kararı ile başvuruyu ayırt edicilik ve grafikle gösterilme şartları bakımından incelemiş ve markanın bu şartları yerine getirdiği sonucuna varmıştır.

Kararda, tenis topları için tescil edilmek istenen “taze biçilmiş çim kokusunun”

herkesin tecrübelerine dayanarak hemen fark edebileceği bir koku olduğu ve bu kokunun birçok kişiye bahar ve yaz mevsimlerini hatırlattığı tespit edile- rek, markanın ayırt edicilik koşulunu yerine getirdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Markanın grafikle ifade edilme şartı ise “ürün üzerine sürülmüş taze biçilmiş çim kokusundan oluşur” şeklinde yapılmıştır. Bu şekilde kelimeler ile yapılan tarif, OHIM Temyiz Kurulu tarafından yeterli bulunmuş ve bu tarifin Toplu- luk Markası Yönergesi’nin 4. maddesinde yer alan grafikle gösterilme şartı ile uyumlu olduğu vurgulanarak markanın tescil edilebileceğine karar verilmiştir.

Öte yandan OHIM tarafından verilen son derece liberal olan bu kararın, daha sonraki başvurularda korunmadığı görülmektedir. Nitekim 2000 yılında yapılan 001807373 sayılı “Vanilya Kokusu” marka başvurusu ayırt edici nitelikte olmadığından ve kullanım sonucu da ayırt edicilik kazandığı ve başvuru sahibi şirket ile özdeşleştiği ispat edilemediğinden reddedilmiştir.

AAD ise koku markalarının tescil edilebilirliğine ilişkin görüşünü 12.12.2002 tarihli Sieckmann kararında[17] açıklamıştır. Mahkeme, öncelikle, koku mar- kalarının tescili için aranan şartların, geleneksel markaların tescili için aranan şartlardan farklı olmadığını ve koku markalarının da grafik ile gösterilme ve ayırt edicilik koşullarını sağlaması şartıyla tescil edilebileceğini belirtmiştir.

[16] Marka İnceleme Kılavuzu sayfa 27 [17] Sieckmann, C-273/00, 12.12.2002

(21)

Kararda, görsel olmayan işaretlerin de açık, net, objektif bir grafik temsil ile ifade edildiği sürece tescil edilebildiği vurgulanmıştır.

Sieckmann kararında koku markaları bakımından grafik temsil türlerinin neler olduğu belirtilmemekle birlikte neler olamayacağı açıklanmış ve grafik temsilin nasıl olması gerektiği hakkında ilkeler ortaya konmuştur. Burada belirlenen ilkeler daha sonra Mahkeme tarafından tüm geleneksel olmayan markalar ile ilgili verilen kararlarda da uygulanmıştır. Buna göre gözle görülmeyen işaretlerin marka olarak tescil edilmesi için, sicile bakan üçüncü kişilerin bu işaretin ne olduğunu açık, kesin ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde anlamaları gereklidir.

Bunun için de, bu tür markaların grafik olarak ifade edilirken bu tanımlama bütünlük içermeli, nesnel, açık, belirgin, tutarlı, sürekli, kolayca ulaşılabilir ve anlaşılabilir olmalıdır.

Kararın devamında mahkeme, kokuların kimyasal formülle gösterilmesinin, sözlü olarak tanımlanmasının ve sicile koku örneği sunulmasının grafikle gös- terim ilkelerine uygun olmadığı sonucuna ulaşmıştır.

Mahkemeye göre bir kokunun kimyasal formül ile gösterilmesi kokunun kendisini anlatmakta ve sicile bakan üçüncü kişiler bu formülün ortaya çıkardığı kokunun ne olduğunu anlayamamaktadırlar. Bu bakımdan kimyasal formül ile koku markasının tanımlanması açık, anlaşılır, objektif ve kesin olmayacaktır.

Başvuru sırasında sicile kokunun bir örneğinin sunulması durumunda ise, bu örnek zaman içinde değişikliğe uğrayacağından, uçabileceğinden, bozula- bileceğinden veya kişiden kişiye göre farklı kokuda algılanabileceğinden dolayı bu tür bir gösterim, sürekli, nesnel ve objektif olmayacaktır.

Mahkeme, “çilek kokusu”, “hafifçe tarçını andıran yumuşak meyveli koku” gibi sözlü tanımlamaların da açık, kesin ve nesnel olmadığı ve herkes tarafından farklı şekilde algılanacağı gerekçesiyle, bu tarz tanımlamaların grafikle gösterilme koşulunu yerine getirmediği sonucuna ulaşmıştır.

Böylece, her ne kadar koku markalarının grafik temsilinin nasıl olması gerektiği konusunda çeşitli ilkeler AAD tarafından açıklanmış olsa da bu temsil türlerinin ne olduğu henüz netleştirilememiştir.

Koku markalarının tescil için gerekli şartları taşıyıp taşımadığının, her yargı alanında farklı şekilde değerlendirildiğini de söylemek mümkündür. Örneğin, otomobil lastikleri için “gülleri hatırlatan çiçek kokusu” markasının ve dartlar için “keskin bira kokusu”nun İngiltere Fikri Mülkiyet Ofisi tarafından tescil edilmesine karşın, OHIM bu markaların tescil talebini kabul etmemiştir.

(22)

6. Diğer Geleneksel Olmayan Markalar:

Listelenmiş olan geleneksel olmayan markalara ek olarak, marka olma vasfına haiz olup olmadığı tartışmalı olan, TPE dahil birçok ülkede marka ofisleri tarafından kabul görmeyen ve dolayısı ile yaygın bir kullanımına rast- lanmayan tat, doku (touch), pozisyon, hologram markası gibi çeşitli marka türleri bulunmaktadır.

Pozisyon markaları, genellikle ürünlerin üzerine yerleştirilen üç boyutlu şekiller olarak karşımıza çıkmaktadır. Örneğin Rolls Royce markalı arabalarda yer alan “uçan kadın” şekli, Jaguar markalı arabalarda kullanılan Jaguar kafası şekli birer pozisyon markasıdır.

Rolls Royce arabalarındaki “uçan kadın”

pozisyon markası Jaguar arabalarındaki “jaguar” pozisyon markası

Pozisyon markalarının aslında basit bir üç boyutlu marka olup olmadığı konusu tartışılmaktadır. Genel görüşe göre pozisyon markaları ürünlerin daima belirli bir yerinde, aynı renk ve aynı boyutta kullanılması, üründen bağımsız olarak düşünüldüğü zaman derhal üzerinde bulunan ürünü akla getirmesi sebepleriyle, basit bir üçboyutlu markadan farklı bir kategoridedir.

Pozisyon markalarının durumu OHIM’in “ROTER PUNKT” (KIRMIZI NOKTA) kararında[18] detaylı olarak ince- lenmiştir. Somut olayda, makastaki iki bıçağın ortasında yer alan kırmızı nokta pozisyon markası olarak tescil edilmek istenmiştir. Temyiz kurulu, yaptığı değer- lendirme sonucunda, bu kırmızı markanın, her zaman makastaki iki bıçağın birleşimindeki belirli bölgede, aynı boyutta ve aynı renkte yer almasından dolayı marka olma kriterlerini taşıdığını ve Direktif’in 4. maddesi uyarınca marka korumasından yararlanması gerektiği sonucuna varmıştır.

[18] 20.11.2002 tarihli, R-983/2002-3 sayılı karar.

(23)

Bir diğer geleneksel olmayan marka çeşidi ise “tat” markasıdır. Bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için gereken “grafikle temsil edilme” ve “mal ve hizmetleri birbirinden ayırt edebilme” şartlarının özellikle tat markaları açısından gerçekleşmesi, ülkemizde ve dünya çapında şu an için kabul edilmemektedir.

Bunun sebebi, tatların çizgiler, karakterler, formüller vasıtasıyla açık, kesin, tam kolayca ulaşılabilir, anlaşılabilir, dayanıklı ve nesnel surette grafik olarak temsil edilememesidir. Örneğin bir tat markasının tescili için ilgili marka ofisine söz konusu tat işaretini taşıyan ürünün sunulması halinde bu ürün zamanla bozulup, ürüne ait tat değişeceğinden, markanın grafik temsilinde aranan dayanıklılık koşulu yerine getirilemeyecektir.

OHIM, farmasötik preparatlar için yapılan “yapay çilek tatlandırıcısı tadı”

marka başvurusunu kabul etmemiştir. OHIM Temyiz Kurulu, AAD’nin Sieck- mann kararına atıf yaparak, tat markalarında da koku markalarında olduğu gibi markanın kelimeler ile tanımlanmasının, markanın grafik temsili şartını yerine getirmediği sonucuna ulaşmıştır. Ayrıca OHIM, her bir farmasötik malzeme üreticisinin, ürünlerin kötü tadını engellemek için tatlandırıcı kullanma hakkına sahip olduğunu, bu hakkın yalnızca bir şirkete verilmesinin rakip şirketlerin özgürlüğünü ve rekabeti kısıtlayacağını belirtmiştir. Dahası, OHIM, tüketicilerin bu tadı marka olarak değil de, farmasötik ürünün kötü tadını gidermek için kul- lanıldığı şeklinde algılayacaklarını tespit ederek, “yapay çilek tatlandırıcısı tadı”nın marka olamayacağı sonucuna ulaşmıştır.

Teknolojinin gelişmesi ile önceden yalnızca bilim-kurgu filmlerinde karşılaştı- ğımız hologramlar ise yavaş yavaş gündelik yaşamın bir parçası haline gelmektedir.

Hologram denildiğinde akla ilk gelen şey, bir kişinin veya bir objenin ışınların yansıması yardımıyla üçboyutlu olarak gösterilmesi olsa da, ışınların yansıması ile farklı renkte gözüken etiketler, diş macunu kutuları da holograma örneklerdir.

Dünyada tescilli olan hologram markaları arasında Glaxo Group Limited’e ait, Avustralya Fikri Mülkiyet Ofisi nezdinde tescilli “renkleri yansıtan geometrik şekil hologramı” bulunmaktadır. Bu hologram markası, Glaxo Grubu’nun ürettiği diş macunları diş fırçaları kutuları üzerinde kullanılmaktadır.

Tescil başvurusunda sunulan

grafik şekil Hologramın üzerinde kullanıldığı ürün

(24)

III. SONUÇ

G

ünümüzde Marka Hukuku’nda gelinen noktada geleneksel kelime ve şekil markalarının yanı sıra üç boyutlu şekil, renk, ses, koku gibi unsurların da marka olarak tescil edilmesinin bir gereklilik haline geldiği ortaya çıkmakta ve bunun sonucunda bu unsurların da “çizimle görün- tülenebilme” ve “bir işletmeye ait mal veya hizmeti, diğer işletmelere ait mal veya hizmetten ayırt etme” fonksiyonlarına sahip olması halinde marka olarak tescil edilebileceği gerek Yurtdışında gerekse ülkemizde kabul edilmektedir. TPE de özellikle Avrupa Birliği uygulamalarını göz önünde bulundurarak geleneksel olmayan markalara olan tutumunu genişletmekte ve belirtilen kriterleri sağlayan geleneksel olmayan markaların tesciline karar vermektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

• Geleneksel bitkisel tıbbi ürünlere uygun özel endikasyonları bulunan, sadece spesifik olarak belirlenmiş doz ve pozolojiye uygun özel uygulamaları olan, oral, haricen

Lamberton, Communication and trade, New Jersey, Hampton Press, 1998, s.125.. + “Batı İktisadının kör noktası” ingilizce “Blindspot of

Sonuç açıktır: Söz konusu olan gele- neksel mimariden yalnız günümüz gerek- sinmelerine ve isteklerine uyarlanabile- cek olan biçimlerin saklanmasıdır. Yeterli mekân yaratma

Başbakan Tayyip Erdoğan 'ın isteği üzerine anayasa taslağına vakıfların yanı sıra özel şirketlerin de üniversite kurabilmesine ilişkin bir hüküm konulması benimsendi..

Fitokrom üzerine yapılan çalışmalarda; morfogenez üzerinde kırmızı ışığın oluşturduğu etkilerin daha uzun dalga boylu kırmızı ötesi ışık ile geri

This research deals with the grammatical issues in the book of “The Message of the Sahel and the Shahij” of Abu Ala Ma'ari, These grammatical issues have stopped me;

We explain Binet form, Generating function, Catalan Identity, D’ocagene’s Identity of

Btrcok iilkenin gelenelsel el sa- natlannda Bzelllkle yorgan Wii, yatak Brtfisli, duvar panosu, yer yayglsl olarak kullanun alanr bulan lurkpare, kiiltthfimikde