Kasım 2010 - Nisan 2011 Yıl: 12 Sayı: 47-48 Cilt: I
KÜLTÜR
BAŞKENTi
İstanbul 201 O Avrupa Kültür Başkenti İstanbul Özel Sayısı
November 201 O - April 201 1 Volume: 12 Number: 47-48 lstanbu.1 201 O European Capital of Culture lstanbul Special lssue
Süleymanive Camii Efsaneleri
Ferhat Aslan*
Efsanelerin Genel Özellikleri
İnsanoğlunun en önemli vasıflarından biri "anlatma" ve anlatılanı
"dinleme"dir. Halk anlatıları insanoğlunun bu en temel vasıflarından bi- rinin ifadesi olarak, insanlığın var oluşuyla birlikte ortaya çıkmıştır. An- latma ve dinlemenin temel unsuru olan "söz" yaratılıştan da önce vardı,
kutsal metinlere göre "önce söz vardı."
Temel öğesi söz olan halk anlatılarından biri de efsanelerdir. Efsa- neler, insanoğlunun yaşayışından, toplumunun tamamını etkileyen ve derinden sarsan tarihl hadiselerden kaynaklanır. Yaşanan hadiseyi an-
latırken insan, kendi his ve hayal dünyasına uygun olarak anlatıyı zen-
ginleştirir. Bu durum kişilerin hayat şartları, inançları, hayata bakış açı
ları, tecrübeleri, yaşlan ve eğitimleri, cinsiyet ve ruh halleriyle doğrudan ilişkilidir.
Efsanelerin bu özelliği bazan aynı yer, tarihi olay ya da şahıs hakla.n- da farklı milletlerin farklı bakış açılarını ve ideallerini yansıtan çeşitli
efsanelerin teşekkülüne sebebiyet verebilmektedir.
Böylece efsanelerin milletler arasındaki mücadeleye yer veren, bu mücadele ve ideallerden beslenen anlatılar olduğu sonucuna varılır ki, bu da efsaneleri, milletlerin milli kimliklerinin korunması, toplumsal
hafızasının canlı tutulması açısından son derece önemli kılmaktadır.
Farklı bakış açılarını yansıtan bu tür efsanelerin, kitle iletişim araçları
nın olmadığı sözlü kültür ortamlarının da vazgeçilmez bir propaganda
aracı olduğunu göstermektedir.
Efsanelerin en önemli özelliği, içerisinde hayali ve fantastik kök- lerden kaynaklanan olağanüstü pek çok motif barındırmasına rağınen
"inanılır" olmalarıdır. Yani efsaneyi anlatan da efsaneyi dinleyen de an-
latının gerçekten olduğuna inanır.
Efsanelerdeki dini ya da tarihi gerçeklikler, yüzyıllar içerisinde top- lum muhayyilesinin eklediği hayali ve fantastik unsurlar vasıtasıyla
AKADE,\,\İKARAŞTIRMAL\R DERGİSİ 333
olağanüstülüldere dönüştürülür. Bu sebeple efsaneler, inanç unsurları barındırmalarına rağmen "kutsal metin" değildirler, tarihi gerçeldilde- ri barındırmalarına rağmen birebir "tarih" değildirler, kökenlerinde bu gerçeldilder olmasına rağmen de mutlalc "gerçek" değildirler.
Toplumsal başarılar, felaketler, idealler kısacası toplumsal hayatın
bütün kazanımları efsaneler vasıtasıyla kuşaktan kuşağa aktarılır, gele- cek nesillere ulaştırılır.
Diğer halle anlatılarında da olduğu gibi efsanelerin teşekkül zamanı,
efsanelerde anlatılan hadiselerin yaşanma zamanı ve efsanenin çeşitli
kültür ortamlarında icra zamanı aynı olmayabilir. Toplumu derinden etkileyen tarihi bir hadise olup bittih.'ten çok sonraları bile yaşanan ha- dise ile ilgili halle muhayyilesi toplumun bakış açısını yansıtan efsane- ler teşeldcül ettirebilir ve teşekkül eden bu efsaneler çok farldı zaman, mekan ve kişiler tarafından anlatılabilir.
Efsanelerin üslubuna baktığımızda, anlatanın, hadiseyi anlatırken
efsanenin inandırıcılık vasfını ön planda tutınaya çalıştığı, bunun için de maddi ya da manevi unsurlardan faydalandığı, yaşanan olayla ilgili zaman, mekan ve şahıslarla ilgili bilgilere yer vermelde birlikte anlatı
yı ayrıntılara boğmadan sade bir üslupla ve sembolik bir dille anlattığı
görülür. Efsanelerde kullanılan sembolik dil bu anlatılarda az sözle çok anlamlar ifade edilebilmesine de imlcan vermektedir.
Tarihi Zeminde Kanfuıi Sultan Süleyman, Mimar Sinan ve Süleymaniye Camii1
A) Kanfuıi Sultan Süleyman (1495-1566)
27 Nisan 1495'te doğdu. Babası Yavuz Sultan Selim, annesi Hafsa
Sultan'dır. 1509'da Kefe'ye sancak beyi olarak görevlendirilinceye ka- dar babasının yanında kaldı ve çok iyi bir eğitim gördü. Yavuz Sultan Selim'in 1514 İran ve 1516 Mısır seferleri sırasında Edirne'de kalarak Rumeli'yi korudu, babasının vefatı ile de 30 Eylül 1520 tarihinde yirmi
altı yaşında Osmanlı tahtına çıktı.
Kanüni Sultan Süleyman 1521' de Belgrad'ı fethederek Orta A vrupa'yı,
1522'de Rodos'u fethederek bütün Akdeniz'i Osmanlı hakimiyetine kat-
tı. 1526'da 100.000 kişilik ordusuyla Mohaç Meydan Savaşı'nda düş
man ordusunu yenerek Macaristan'ın başşehri Budin'e girdi. 1529'da Viyana muhasara edilmiş fakat bazı imlcfuısızlıklar ve kış mevsiminin
yaldaşması üzerine alınamadı. 1532' de Alman seferine çıkan Kanuni, Gratz, Marburg, Gunss ve daha birçok Alman şehrini zaptetıniş Avrupa 3 34 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
içlerinde dolaştığı süre içerisinde Alman imparatoru korkusundan kar-
şısına çıkamayınca geri döndü.
1534'te Safeviler üzerine sefere çıktı, Bağdat ve Basra'yı hakimiyeti altına aldı, 1535'te ise Tebriz'i zaptetti. 1537'de İtalya seferine çıkarak Otranto'ya kadar ilerledi.
Kanfuıi Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa kumandasın
daki Osmanlı donanmasıyla kısa sürede denizlere de hükmetti, 27 Ey- lül 1538'de Preveze'de Haçlı ordusu imha edilerek Akdeniz'de Türk hakimiyeti kuruldu. Sultan Süleyman Süveyş'te kurdurduğu donanma ile
Kızıldeniz'i ve Arabistan sahillerini kontrol altında aldı ve Avrupalılar'ı
Hindistan sahillerinden uzaklaştırdı.
Kanfuıl Sultan Süleyman, 1543'te Estergon, Nis ve İstolni-Belgrad'ı 1551'de de Trablusgarp'ı hakimiyeti altına aldı, 1553'te ise Nahcıvan se- ferine çıktı. Artık iyice ihtiyarlanan Kanuni, 1566'da Zigetvar Kalesi'nin
zaptı sırasında yetmiş iki yaşında iken vefat etti.2
B) Mimar Sinan (1489-1588)
Dünyanın en büyük mimarlarından biri olan Mimar Sinan hakkın
daki bilgiler çağdaşı Sfil Mustafa Çelebi'nin onun ağzından yazdıkları
na, mimarbaşı olduğu dönemden kalan yazışmalara, kendi vakfiyesine ve yazan bilinmeyen bazı belge ve kitaplara dayanmaktadır. Bu bilgi- ler ışığında, Mimar Sinan Kayseri'nin Ağırnas köyünde doğmuştur.
Sinan, Yavuz Sultan Selim padişah olduktan sonra, 1512' de devşirilip İstanbul'a getirilerek orduya asker yetiştiren Acemi Oğlanları Ocağı'na verildi. 1514'te Çaldıran Savaşı'nda 1516-1520 yıllan arasında da Mısır
seferlerinde bulundu, İstanbul'a döndüğünde Yeniçeri Ocağı'na alındı.
Kanfrni Sultan Süleyman döneminde 1521'de Belgrad, 1522'de Ro- dos seferlerine katıldı, subaylığa yükseltildi. 1526'da katıldığı Mohaç Seferi'nden sonra zemberekçibaşı (başteknisyen) oldu. 1529'da Viyana, 1529-1532 yıllan arasında Alman, 1532-1535 yıllan arasında da Irak,
Bağdat ve Tebriz seferlerine katıldı. Bu son sefer sırasında Van gölünün üstünden geçecek üç geminin yapımını başarıyla tamamlaması üzeri- ne kendisine haseki unvanı verildi. 1536'da Pulya (Puglia) seferlerine
katıldı, 1538'de yer aldığı Karaboğdan (Moldovya) seferi sırasında Prut
ırmağı üstünde yaptığı bir köprüyle dikkatleri üstüne çekmeyi başardı.
Bundan bir yıl sonra Mimar Acem Ali'nin ölümü üzerine onun yerine
sermi'marfuı-ı hassa (saray başmiman) oldu, ölümüne kadar bu görevi sürdürdü.
Mimar Sinan'ın mimarbaşı olduktan sonra yaptığı üç büyük eser, gerek kendisinin gerekse de klasik Osmanlı mimarisinin gelişme
AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 3 35.
aşamalarını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Bunlardan ilki "çıraklık eseri" olarak kabul edilen, İstanbul'daki Şehzade Camii ve Külliyesi' dir. Dört yarım kubbenin ortasında merkezi bir kubbe tarzında inşa edilen Şehzade Camii, daha sonra yapılan pek çok camiye örnek
olmuştur. Mimar Sinan'ın ''kalfalık eseri" olarak bilinen Süleymaniye Camii, İstanbul'daki en muhteşem eseridir. Mimar Sinan'ın en büyük eseri ise, 1575'te Edirne'de seksen yaşında iken yapbğı ve "ustalık ese- rim" diye takdim ettiği Selimiye Camii'dir.
Mimar Sinan, bu üç önemli eserinin dışında 1595'te ölen şair-nakkaş
Mustafa Sfü'nin kaleme aldığı Tezküretü'l-ebniye'ye göre seksen dört cami, elli iki mescit, elli yedi medrese, yedi darülkurra, yirmi imi türbe, on yedi imaret, üç daruşşifa, beş suyolu, sekiz köprü, yirmi kervansaray, otuz beş saray, sekiz mahzen ve kırk sekiz de hamam olmak üzere 366 eser verdi.3
1588'de İstanbul' da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nin
yanında kendi yapbğı sade bir türbeye defnedildi. 4
C) Süleymaniye Camii
Süleyman.iye Camii, Mimar Sinan tarafından Kanfuıi Sultan Süley- man adına 1550-1557 yılları arasında İstanbul' da inşa edildi. Mimar
Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelenen5 Süleymaniye Camii, XVI.
yüzyılda ulaşılan yapı teknolojisiyle cami mimarisi geleneğinin ulaşbğı noktaların buluşmasıyla ortaya çıkan muhteşem bir eserdir.
Cami dört medrese, bp medresesi, darüşşifa, darülhadis medre- sesi, sıbyan mektebi, darfilkurra, tabhane, daruzziyafe, kervansaray, dükkaruar, hamam ve türbelerden oluşan Süleyman.iye Külliyesi'nin bir
parçasıdır.
Süleyman.iye Camii klasik Osmanlı mimarisinin en önemli örnekle- rindendir. Mimar Sinan tarafından dört fil ayağı üzerine oturtulan ca- minin kubbesi 49,5 m. yüksekliğinde ve 26,5 m. çapındadır. Bu ana kub- be, Ayasofya'da da yapıldığı gibi iki yarım kubbe ile desteklenmektedir.6 Kubbe ile avluyu cami siluetinde birleştirmek için Sinan, cami ile re- vaklar arasındaki minareleri çok yüksek (76 m.) ve üç şerefeli; avlunun kuzey köşesine koyduğu minareleri daha alçak (56m) ve iki şerefeli yap-
mışbr.
Kubbe kasnağında otuz iki pencereye yer verilmiştir. Sekiz revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan vardır. Camiinin arka avlusunda Kanfuıi Sultan Süleyman'ın ve eşi Hür- rem Sultan'ın türbelerinin bulunduğu bir hazire bulunmaktadır.7
336 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
Süleymaniye Camii Etrafında Efsanelerin
Teşekkül Etme Sebepleri
Efsanelere konu olan şahıslar, yerler ya da tarihi olaylarla ilgili "tarihi gerçeklik"lerin dışında, halk. muhayyilesinde olumlu ya da olumsuz birta- lmn duygu ve düşüncelerin varlığını, özellikle tarihi kökenlere sahip efsa- nelerin teşekkül etmesinde gerekli olan etkenlerden biri olarak görebiliriz.
Toplum muhayyilesi şahıs, yer ya da tarihi olayla ilgilf bir hükme va-
racağı zaman bunu "tarihi gerçeklik" süzgecinden geçirmez. Ayrıca hal-
kın böyle bir zorunluluğu da yoktur. Halk efsaneye konu olan şahıs, yer ya da tarihi olaya kendi bakış açısıyla çeşitli anlamlar yükler ve yüklenen bu anlamlar bütünü de zamanla şahıs, yer ya da tarihi olay etrafında
tarihi gerçekliğin önüne geçerek hayali unsurlarla beslenir ve böylece efsaneler teşekkül eder.
Bundan dolayı Süleymaniye Camii etrafında efsanelerin niçin teşek
kül ettiği sorusuna cevap verebilmemiz için tarihi gerçeklğin yanı sıra
ki, bu tarihi bilgileri yukarıda özetlemeye çalıştık, gerek Kanuni Sultan Süleyman'a gerek Mimar Sinan'a gerekse de Kanuni tarafından Mimar Sinan'a yaptırılmış olan Süleymaniye Camii'ne karşı halk nazarında,
halk muhayyilesinde nasıl bir bakış açısının geliştirildiğini, ne gibi an- lamlar yüklendiğini de tespit etmemiz bize yardımcı olacaktır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
A) Kanfuıi Sultan Süleyman (1495-1566)
Kanuni Sultan Süleyman, ı495'te Trabzon'da doğdu. "Süleyman"
ismi kendisine Kur'an-ı Kerim' den tefe'ül olunarak verildi. Adını, Neınl
süresinin 30. ayetindeki "Süleyman" aleyhisselamın isminden aldı. San- ki bu isim, daha o anda Şehzade Süleyman'a lutfedilecek olan dünya ve ukba saltanatlarını birleştiren bir ihtişamın müjdesini de beraberinde taşıyordu.8
Sultan Süleyman onuncu padişahtır. Bu rakam, hem halk tarafından
hem de devrin ileri gelenleri tarafından uğurlu sayıldı. Ayrıca, Padişa
hın hicretin X. asrının başında (900 / ı495) doğmuş olması da Kanuni ile Peygamber efendimiz arasında bir bağ kurulmasına imkan vermesi
bakımında da oldukça anlaınlıdır.
Kanüni Sultan Süleyman'ın yaşadığı XV. yüzyıla bakıldığında Os-
manlı Devleti'nin ve dolayısıyla Kanum Sultan Süleyman'ın karşısında
çok güçlü devletlerin ve hükümdarların olduğu görülür. Fakat Kanuni Sultan Süleyman kırk altı yıllık saltanatı boyunca bütün rakiplerine üstünlük sağlamayı başardı. Babası Yavuz Sultan Selim döneminde 6.5 milyon km2 olan Osmanlı Devleti'nin toprakları, Kanum devrinin
AKADEMİKARAŞTIRı'-'\ALAR DERGİSİ 337
sonunda yaklaşık 15 milyon km2'ye yükseldi, üç kıta üzerinde büyük bir hakimiyet kurdu ve bir "cihan devleti" haline getirdi.
Kanuni Sultan Süleyman'ın başarılan, onun bazı ayetlerin sırrına
mazhar olmasına bağlanır. Bu ayetler şunlardır: Kanuni'nin tahta çı
kışı, Kur'an-ı Kerim'in Neml süresinin 30. ayetinde Hz. Süleyman'ın Belkıs'a gönderdiği mektuptan bahsedilirken temas edilen, "Mektup,
Süleyman'dandır. Rahman ve rahim olan Allah'ın adıyla (başlamakta) dır", "Bana baş kaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin diye (yaz-
maktadır)" ayetleri gerek halk tarafından gerekse Osmanlı Devleti'nin ileri gelenleri tarafından bir fal-ı hayr olarak kabul edilir. Aynca
Ali,
onu"amud-i neseb-i saltanat" (saltanat soyunun direği, omurgası) itibariy- le ve on rakamının sayı başı olmasından dolayı uğurlu saydığı onuncu
padişah olarak, bununla beraber Emir Süleyman ile Emir Musa'nın da,
"Fetret dönemi"nde bir müddet Osmanlı tahbnda bulunmalarından do-
layı aynı zamanda on iki remzinin hikmetlerini şahsında toplayan bir hükümdar telakki ebnekte ve bu mesut tesadüfleri, onun büyüklüğüne
bir işaret gibi göstermektedir. 9
Bununla beraber Bab filemi, Kanuni Sultan Süleyman'a "le manifi- gue" (muhteşem) ve "grand" (büyük) adını vermiş, 1541'de yapılan Bu- din seferi sonunda yapılan antlaşma gereği Kanüni, tartışmasız "cihan
padişahı" unvanını elde etmiştir. Aynca "imparator" sıfabnın, sadece
Muhteşem Süleyman için kullanılması bütün Avrupa devletleri tarafın
dan kabul edilmiştir.
Toplum nazarında, bütün maddi-manevi iyilikleri şahsında toplamış
benzersiz bir padişah olan Kanüni Sultan Süleyman saltanab boyunca pek çok imar faaliyetinde bulunmuş devletin hemen her yerinde cami, mescit, medrese, hamam ve çeşmeler yaptırmıştır.
1534'te çıkbğı Safevi seferi esnasında Bağdat'ta evliya kabirlerini ve Kerbela'da Hz. Ali ve Hüseyin'in makamlarını ziyaret eden Kanuni, bü- yü!<: mutasavvıf Abdülkadir-i Geylani'nin kabrine türbe ve yanına imaret
yaptırmışbr. Bu da onun din ulularına karşı olan sevgi ve saygısını gös- termesi bakımından oldul<:ça önemlidir.
Kanuni Sultan Süleyman kırk alb yıllık saltanab boyunca (1520- 1566) Osmanlı Devleti'ni dünyanın süper gücü haline getirmiş, hürriyet ve eşiti& ilkesinden hiç sapmamış, milletin kendisiyle ve devletiyle gu- rur duymasını sağlamış büyük bir devlet adamıdır.
B) Mimar Sinan (1489-1588)
Osmanlı Devleti'nin zirvede olduğu bir dönemde yaşamış olan Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murad olmak üzere üç 338 JOURNAL OF ACADE,\AIC STUDIES
padişahın mimarbaşılığı görevini üstlenmiştir. Bundan dolayı da dev- letin kudretini simgeleyen mimari eserlerin yapımında çok önemli rol
oynamıştır. Mimar Sinan'ın Türk mimarlığındaki etkisi yaşadığı çağdan
günümüze kadar devam etmiştir.
Mimar Sinan'ın eserlerinde kullandığı pek çok yenilik "klasik" olarak
adlandırılan Osmanlı mimarisini doruğuna ulaştırmıştır. Onun eserleri sadece mimari olarak değil aynı zamanda mühendislik olarak da önem- lidir. Bu sebeple Mimar Sinan'a "ser mi'marfuı-ı cihfuı ve mühendisfuı-ı devrfuı" (dünyadaki mimarların ve kendi döneminde yaşayan mühen- dislerin başı) unvanı verilmiştir. Eserlerinin pek çoğu 400 yıl sonra bu- gün bile, pek çok deprem geçirmesine rağmen ayakta durmakta ve hfila
kullanılmaktadır.
Mimar Sinan kırk dokuz yaşındayken Kanuni Sultan Süleyman'ın
emriyle Kudüs'e Hz. Süleyman'ın surlarını ve Mescid-i Aksa'yı onarma seferine gitmiş, bu hizmetinin dönüşünde Hicaz'a geçerek hac farizasını
yerine getirmiştir. Hac vesilesiyle gittiği Mekke'de Kabe'nin onarımın
da bulunmuş; dönüş yolunda Bağdat'ta Ebu Hanife ve Abdülkadir-i Geylani'nin türbelerinin bakımlarını yapmıştır.
Mimar Sinan'ın yaptığı eserlerden dolayı Kur'fuı-ı Kerim'de geçen
"hünnes ve künnes" kavramlarının1a sırlarına vakıf olduğuna inanılınak
ta, bütün bu özellikleri dolayısıyla da bugün dahi halk tarafından Mimar Sinan'a, "evliyaullahtan bir zat" nazarıyla bakılınaktadır.
Cumhuriyet döneminde de Atatürk, Mimar Sinan'la ilgili bilimsel
araştırmaların başlatılmasını, onun bir heykelinin yapılmasını istemiş
aynca İstanbul'da açılan Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ı982'de Mi- mar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi adım almıştır.
C) Süleymaniye Camii
Süleymaniye Camii Osmanlı Devleti'nin en parlak döneminde, en kudretli hükümdarı ve en büyük mimarı tarafından ortaya konan bir eserdir. İstanbul'un fethi dolayısıyla, bir rivayete göre tam kırk yıl yas tu- tan Roma Vatikan Katolik Kilisesi, vaazlarında sürekli olarak Osmanlı'yı
sanattan, estetikten, bilim ve teknikten yoksun sadece savaşmayı bilen, barbar bir millet olarak anlatmaktaydı.
İstanbul' da dünyanın en güçlü devleti, Osmanlı tarafından inşa edil- miş hiçbir eser, Bizans İmparatorluğu tarafından bir kilise olarak inşa
edilmiş olan Ayasofya ile teknik anlamda kıyas edilememekteydi. Mima- ri anlamda Ayasofya hfila dünyanın, özellikle de hıristiyan fileminin göz bebeği konumundaydı. İmparator Iustinianos devrin bütün imkfuılarını kullanarak, bir imparatorluk simgesi olarak yaptırdığı Ayasofya'yı
AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 339
açarken -Hz. Süleyman'ı kastederek- "Ey Süleyman! Seni geçtim!" diye
haykırmıştı.11 ·
Karn1n1 Sultan Süleyman, Iustinianos'un bu sözünü kendi üzerine
almış gibi hem çok üzülmüş hem de Ayasofya ile boy ölçüşecek bir eser yapmak için hırslanmış, sonsuza kadar var olacak muhteşem bir cami
inşa ederek, "Süleyman"ın geçilemeyeceğini ispat etınek istemişti.
Yapımı, Kanuni Sultan Süleyman tarafından üstlenilmiş, temeli,
Şeyhülislam Ebüssuud Efendi tarafından atılmış, Mimar Sinan tara-
fından inşa edilmiş olan Süleymaniye Camii "Vatikan dedikoduları"na
kesin bir şekilde nokta koyarak,_İstanbul'un fethinin mimari açıdan ta-
mamlayıcısı olmuştur.
Caminin yapımı esnasında hem Kanı1n1 Sultan Süleyman hem Mimar Sinan büyük titizlik göstermiş, hiç kimsenin kalbini kırmadan, hakkını
ihlfil etıneden cami inşaatını bitirmeye gayret göstermiştir. Bunu ispat
etınesi bakımından şu misal oldukça önemlidir: Kanün1 Sultan Süley- man, Süleymaniye Camii ve Külliyesi tamamlanınca, mimarından işçi
sine kadar herkesi toplar. Cenab-ı Allah'a hamden sonra konuşmasına başlar: "Ey din kardeşlerim! Bu cami-i şerif Allah'ın izniyle tamamlan-
mıştır. Hata ile ücretini alamayan varsa, gelsin ücretini alsın! Olabilir ki, o kimse burada değildir. Bulunanlara ricam ola, onlara bildireler! Onlar da gelip bizden haklarını alalar!"
Vesikaların tetkikinden anlaşıldığına göre, inşaatın en zor zaman-
larında hayvanlar için dahi bir program yapılmış; çalıştırılan at, mer- kep ve katırların dinlenme ve çayırda otlatına saatlerine dikkat edilmiş,
hiçbir mahlükatın hakkına tecavüz edilmemesine gayret gösterilmiştir.
Kanunl'nin, bu muazzam mabedin inşaatında kul ve hayvanat hukuku- na böylesine titizlik göstermesi, belki Süleymaniye Camii'nin esrarlı ve
ka'bına varılmaz ruhaniyetinjn temel saiklerinden biridir.12
Aynca Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'nin yapımında kendi devri için çok yeni teknikler h.'Ullanmıştır. Bu teknikler özellikle günümüzde cami etrafında efsanelerin teşekkül etınesinde önemli bir fonksiyon icra etınektedir. Bunlardan birkaçı şöyle sıralanabilir: Süleymaniye Camii'nin ana giriş kapısı, "taçkapı" önemli bir geometrik merkezdir.
Aynca bu kapı yapılırken yüzlerce ton kurşun dökülmüştür. Bir kısım
mühendisler tarafından bu kadar kurşun dökülmesi statik olmaktan zi- yade radyasyon etkileriyle ilişkilendirilmektedir.
Süleymaniye Camii'nde, "is odası" cami içinde o devirde yanan kandillerin isini toplayıp, mürekkebe dönüştüren ve tamamen doğal havalandırma ile çalışan doğal bir siklon-baca sistemi vardır. Daha önemlisi, bu is odası enerjilerin değişim noktasını oluşturmaktadır. Bu 340 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
havalandırma olmasa, cami kubbesi kandillerin etkisiyle çok kısa za- manda kararmış olacaktı.
Süleymaniye Camii'ndeki "şadırvan", o devrin şartlarında -kısmen
Bizans kanalları kullanılarak- Istıranca derelerinden getirilen suyu, do-
ğal kule prensibiyle hava akımı oluşturarak oksijenle arıtan, tarihin ilk içme suyu hazırlama istasyonudur.
Süleymaniye Külliyesi'nde, cami içinde yer alan mesafeler ölçüldü-
ğünde, kullanılan bütün açı ve uzunlukların "ebced hesabı ile <Allah' isminin katlan" olduğu, "anlamsız" hiçbir açı veya uzunluğun kullanıl
madığı belirlenmiştir .13
Efsane Metinleri
Çalışmamızın bu kısmında Süleymaniye Camii efsaneleri ilk defa ya-
zılı, sözlü ve elektronik kültür ortamlarından derlenerek bir araya geti-
rilmiş, muhtevalarına göre, caminin inşa süreci de göz önünde tutularak kronolojik olarak sıralanmıştır.14
A) XVI. Asırda Teşekkül Eden Efsaneler
ı. Rüya Efsanesi
Rivayete göre, Kanuni Sultan Süleyman, caminin inşasına karar ver-
diği zaman bir gece rüyasında Resfilullah'ı görür. Hz. Peygamber, ona caminin nereye yapılacağını göstermekten başka caminin iç ve dış un-
surları hal<landa da birtakım tfilimatlar verir. Bunları, "Minberi şura
ya, mihrabı şuraya, kürsüyü de şuraya yapasınız!" şeklinde tafsilatlı bir
şekilde ifade buyurur. Büyük bir heyecan ve sevinçle uyanan Kanüni, filemlerin efendisine salavat getirerek göz yaşları içinde Cenab-ı Hakk'a
şükreder. Ertesi gün ilk iş olarak Hz. Peygamber'in işaret buyurduğu
mahalle giderek Mimarbaşı Sinan'ı oraya çağırır ve buraya bir cami yap-
tıracağını söyler. Koca Sinan da, zaten bu teklifi bekliyormuşçasına sul- tana, "Devletlü Sultanım! Camiyi bu yere şu minval üzere yaparız; mih-
rabı şurada, minberi şurada, kürsüsü de şurada olur" diyerek Kanuni'ye
rüyasında vaki olan Hz. Peygamber'in mübarek ifadelerini tekrarlar.
Bunun üzerine Kanuni, mütebessim bir şekilde Sinan'a bakarak,
"Mimarbaşı! Haberli gibisin!" der. Koca Sinan, başını edeple önüne eğer
ve aynı rüya-yı sadıkayı kendisinin de gördüğünü izhar sadedinde: "Sul-
tanım! Sizin hemen arkanızda idim!" der. Bu durum karşısında sevinç ve heyecanı bir kat daha artan Kanüni, derhal, "O halde tiz cami-i şerifin inşası başlasın!" diye ferman eyler. Zaten bu emri bekleyen Mimarbaşı
Sinan, vakit geçirmeden hazırlıklarım tamamlar ve mabedin inşasını, Şeyhülislam Ebüsm'.id Efendi'nin temele ilk taşı koymasıyla başlatır.15
AKADEMİKARAŞTIRJv\AL\R DERGİSİ 341
2. İstanbul'un Her Yerinden Görülen Cami
Kanuni Sultan Süleyman, Mimar Sinan'a, "Bana çok görkemli bir cami yapacaksın o kadar görkemli olacak ki; İstanbul'un neresinden bakarsak bakalım görülecek" demiş. Padişahın bu emri üzerine Mimar Sinan, İstanbul'un her yerini karış karış gezmiş. Bir türlü yapmayı ta- sarladığı cami için İstanbul'un her yerinden göriilebilecek yeri bulamı
yormuş. Bu tasayla uykuya daldığı bir gece rüyasında Hz. Peygamber'i
görmüş. Peygamberimiz, Mimar Sinan'a Süleymaniye Camii'nin yapı
lacağı yeri bizzat göstermiş. Mimar Sinan uykudan uyanır uyanmaz bu araziye gitmiş bakmış ve görmüş ki bu arazi İstanbul'un her yerinden göriilebilen en güzel noktasıdır. Bu müjdeli rüya üzerine Mimar Sinan, Süleymaniye Camii'ni bu araziye inşa etmiş ... 16
3. Süleymaniye'nin Temelindeki Sır
Mimar Sinan Süleymaniye'yi yaparken Kur'an'ın bir ayetinde, "Biz
dağlan yeryüzüne bir çivi gibi çaktık" mealindeki ayetten esinlenmiş.
Kur'an'daki bu ayetin sırrına vakıf olan Mimar Sinan, Süleymaniye'nin temelini atarken, zeminin sağlam olması için, temel toprağını sıkışhr
mış ve temele ağaç kazıklar çaktınnış ve bu temelin oturması için Mi- mar Sinan yedi yıl beklemiş ... 17
4. Süleymaniye Caınii'nin Temeli ve Mimar Sinan'ın Orta- dan Kaybolması
Mimar Sinan, Süleymaniye Camü'nin temelini çok sağlam bir şekil
de atmış. Sinan caminin temelini o kadar sağlam yapmış ki temel har-
cını ta deniz kıyısına kadar dökmüş. Küçükpazar' da yapılan bir kazıda
Süleymaniye Camii'nin temel harcına rastlamışlar. O harç böyle pek çok yerde çıkarmış ...
Tabii Mimar Sinan, bu sağlam temeli attıktan sonra temelin tam ola- rak oturması yapacağı caminin uzun yıllar ayakta kalabilmesi için yedi sene ortadan kaybolmuş. Çünkü padişahın kendisine baskı yapacağını
ve bir an önce camiyi bitirmesini isteyeceğini düşünmüş ... 18
5. Kıyamete Kadar Ayakta Kalacak Cami
Süleymaniye Camii'nin yapımının gecikmesi ve bu arada Mimar
Sinan'ın ortadan kaybolması, Kanuru Sultan Süleyman'ın canını çok
sıkınış, bir yıl sonra meydana çıkan Mimar Sinan'ı huzuruna çağırarak,
cami yapımını yarım bırakıp ortadan kaybolmasının sebebini sormuş.
Mimar Sinan padişaha bunun sebebini şöyle anlatmış: "Padişahım!
Size öyle bir cami yapacağım ki, kıyamet gününde, Hallac-ı Mansfu 342 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
gelip, yeryüzündeki dağlan pamuk gibi athğında, bu caminin kubbesi,
Mansı1r'un yayı önünde tek parça bir top gibi yuvarlansın.
Padişah, Mimar Sinan'ın bu sözünden, caminin sağlam olması için, temellerinin oturmasını beklediğini anlamış ve has mimarına iltifatta
bulunmuştur .19
6. Süleymaniye Caınii'nin Cevherli Minaresi
Evliya Çelebi meşhur Seyahatndme'sinde Süleymaniye Camii'nin minarelerinden bahsederken gerek sözlü kaynaklardan gerekse elektro- nik kaynaklardan yapmış olduğumuz derlemeler neticesinde artık günü- müzde pek çok versiyonu olduğunu tespit ettiğimiz şu efsaneyi anlatır:
Avlunun geri köşelerindeki iki minare onlardan daha alçacık ikişer şerefeli düzgün minarelerdir, ama sol tarafındaki üç şerefeli minareye cevahir minare derler, adının sebebi odur ki: Süleyman Han bu camiyi yaparken biraz sağlamlaşması için bir sene feragat edip başka hayratlar
yaparlardı.
Acem şahlarından Şah Tahmasb, Süleyman Han'ın camiden feragat
ettiğini duyup tez bir büyük elçi tedarik edip bin kese mal ve bir kutu
kıymetli çeşit çeşit mücevher ile mektubunda eyle yazmış ki, "Duyduk ki camiyi tamamlamaya kudretiniz kalmayıp feragat etmişsiz. Size dostlu-
ğa binaen şu kadar hazine mal ve bu kadar mücevherler gönderdik. Bu mücevherleri sabp bu malı sarfedip camiyi tamamlamaya çalışın, bizim dahi hayrabnızda hissemiz ola" diye bu gibi hakaret edici mektuplar ile alelacele elçi Süleyman Han'a geldiği sırada cami denizler gibi işçi ve ustalarla yapılırken gelip Süleyman Han mektubun içeriğinden ateş gibi olup bin kese malı bütün İstanbul yahudilerine elçi önünde dağıbp bir parça kalmadı.
Elçiye hitap edip buyurdular ki beyit: "Rafız! rüz-i kıyamet har-hud zm-i yehud" (Böyle olacak size binecek yahudi topluluğu efendilerini- ze malınız nasip ola ki, kıyamet gününde size bindiklerinde mahmuz ve kamçı vurmayalar. Yoksa sizcileyin namaz kılmayan insanların cami
hayrında ilgileri ne ola!).
Bir kutu mücevheri yine elçi önünde Mimar Sinan'a verip, "l3u de-
ğerli diye gönderdiği taşlan benim camimin taşlan yanında değersizdir.
Tez bunları diğer taşlar içre koyup harcın içine kat!" dedi.
Elçi bu hali görünce akıl dairesinden çıkıp sustu ve hayrette kaldı.
Mektubuna karşılık nice boş sözler ile mektuplar yazılıp elçi Revan tara-
fına yola çıkmada. Beri tarafta usta Mimar Sinan bu mücevherleri birer tür sanat ile minarenin her albgen [45a] süsleri içine kitabelerin orta-
sına türlü türlü yapma mermer güller içine bu cevahirleri süslemiştir.
AKADEı'-'IİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 34 3
Onun için o minareye hfila "cevahir minare" derler. Güneşin ışığı bazı taşlara yansıyınca ışık verir, ama bazı taşlar sıcağın şiddetinden, kar ve
yağmurdan bozulup ışığı yok olmuş ama caminin kıble kapısı sofa ke- meri ortasında bir N!şabur firuzesi vardır ki, bir yuvarlak kase kadar
vardır. Hfila parıltısından insanın gözü kamaşır.20
7. Süleynıaniye Camii'nin Eğri Minaresi
Rivayete göre birkaç çocuk, Süleyman.iye Camii'nin minaresine bakar ve içlerinden birisi, "Yahu görüyor musunuz, minare eğri!" der. O sırada
oradan buluna Mimar Sinan bu sözleri duyar ve çocuğun yanına yakla-
şarak, "Hakkın var, minare biraz eğri. Hemen bir urgan bulup, minareyi
doğrultalım" der. Urganı minareye bağlatır ve güya düzeltiyormuş gibi
işçilere çektirir. Sonra çocuğa dönerek, "Düzeldi mi evlat?" diye sorar.
Çocuk da, "Tamam efendim, şimdi düzeldi" der. Olayı hayretle izleyen ve niçin böyle yaptığını soran kalfalara Sinan, "Eğer böyle yapmasaydım,
minarenin eğri olduğu inancı çocuğun bilincine yerleşecek ve belki de bu çocuk ileride birçok kimseyi minarenin eğri olduğuna inandıracaktı"
cevabım verir". 21
8. Süleynıaniye Camii'ndeki İçine Haç Gizlenmiş Mermer Süleymaniye Camii yapılırken Roma-Germen İmparatoru Şarlken böyle büyük bir camide benim de katkım olsun diye çok güzel büyük bir mermer gönderir. Bu mermerin içerisine de gizli bir haç koydurarak _ bu mermerin mihraba konulmasını Kanfuı!'den rica eder. Amacı bu ulu mabette namaz kılan müslümanların bilmeden haça secde etınelerini sağlamaktır. Hıristiyan bir hükümdarın bu isteğini padişah memnu- niyetle karşılar. Mermer İstanbul'a getirildikten sonra Roma-Germen İmparatoru Şarlken'in bu hain planı Mimar Sinan'a gördüğü bir rüyada bildirilir. Bu rüyanın etkisiyle Mimar Sinan mermeri padişahın huzu- runda kırdırır ve mermerin içerisinde gizlenmiş olan haç ortaya çıkar.
Bunun üzerine Kanfuı1 bu haçı başka bir mermere koydurarak Süley- maniye Camii'nin sağ avlusunun girişine koydurur. O gün bugündür o avludan içeri gireııler bu haça basarak camiye girerler. Böylece Şarlken
hain emeline kavuşamamış aksine mihraba konulmasını istediği haç
kapı eşiğe konulmuştur.22
9. Süleynıaniye Camii'nin Girişindeki Taşlar
Caminin girişindeki taşa porfir denmektedir. Bunlar iki tane ve simet- riktir. Bir tanesi taçkapının çıkışının girişindedir. Bu iki taştan biri Doğu Roma'yı, diğeri Batı Roma'yı sembolize eder. Bu taşlar Roma ve Bizans 344 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
imparatorları tarafından hem kutsal sayılır hem de onların sembolü ola- rak görülür ve sadece Roma ve Bizans imparatorları tarafından kullanılır.
Hatta bu taşın renginden bir kaftanı, sadece roma imparatorları giyebilir.
Bu taş, imparatorların saraylarında bulunur. İmparatorların bu taştan tahtları olur. Ayasofya'nın tam ortasında da bu taştan vardır. Bizans im-
paratorları onun üzerinde, taç giyerek tahta çıkarlar. Yine Bizans kay-
naklarının bildirdiğine göre, o zamanlar Bizans imparatoriçeleri kutsal
sayıldığı için genelde doğumlarını bu taşın üzerinde yaparlarmış ...
Süleymaniye' deki bu taşların bir tanesi Batı Roma'yı, bir tanesi Doğu Roma'yı sembolize ediyor. Kanuni Sultan Süleyman cami yapılırken İznik'teki çok eski bir Bizans kalıntısından alınıp getiriliyor. Padişah bu
taşların özellikle buraya konulmasını istemiş, sembolik olarak. Kanü:ı:ıi artık Doğu Roma'ya da Batı Roma'ya da, "Sizin döneminiz bitti artık"
demek istiyor bu taşları buraya koyarak. 23
ıo. Süleyınaniye Camii'nin Altındaki Tüneller
Süleymaniye Camii'nin altında bir insanın geçebileceği büyüklük- te tüneller var. Bu tüneller caminin etrafındaki yapılan sarıyor hatta Haliç'e kadar iniyor. Tüneller aslında temiz su ve atık suların dağıtımını
yapan şebeke görevini görüyor. Aynı zamanda caminin havalandırılma
sını ve rutubet olmamasını da sağlıyor. Tünellerde gerçekten insan ra-
hatlıkla yürüyebiliyor. Ben de bizzat dolaştım.
Sol taraftald tüneller daha derin şekilde yapılmış buradan atık su- lar gidiyor. Sağ taraftaki yuvarlak künkler sayesinde de temiz suların dağıtımı yapılıyor. Yine duvarlarda belirli mesafelerde dikdörtgen küçük kanallar var. Bunlar, tünellerle caminin havalandırılmasını sağlamaktadır. 24
ıı. Süleymaniye Camii'nin İnşaatında Çalışan
Görünmeyen İşçiler
Bu yapı iki ay gibi çok kısa bir zamanda yapılmış. Çünkü Süleyma- niye Caınii'nin yapımı esnasında Mimar Sinan'a görünmeyen işçiler de
yardım etınişler. 2s
12. Mimar Sinan ve Süleyınaniye Camii'nin Akustiği
Süleymaniye Camii'nde okunan Kur'fuı-ı Kerim caminin her taraftan
işitilmektedir. Caminin akustiğini sağlamak için Mimar Sinan, inşaat es-
nasında caminin ortasında nargile içiyormuş. Mimar Sinan, nargilenin de- likli kısmından çıkan fokurtu sayesinde sesin cami içinde yankılanıp yankı
lanmadığını anlamaya çalışmış ... Mimar Sinan'ı çekemeyenler Kanfuıi'ye şikayet etınişler; inşaatı savsaklıyor, cami içinde keyif çatıyor diye.
AKADE,'-'\İK ARAŞTllUv\ALAR DERGİSİ 345
Aslında Mimar Sinan, nargileyi keyfinden içmiyormuş, nargilenin
çıkardığı duman sayesinde de, is odasının ve mekanizmasının çalışıp çalışmadığını anlamaya çalışmış ... 26•
13. Süleymaniye Camii İnşaabnın Tam Saatinde Bitirilişi Mimar Sinan caminin temelini attıktan sonra yedi sene temeli bek- letir. Bunun üzerine "Kanı'.in1 camiyi yaptıramıyor" diye söylenti çıkar.
Etraftakiler de "Kanum cami inşaatı için para bulamıyor" diye düşü
nürler.
Kanum, Sinan'ı çağırıp, "Ne zaman bitireceksin?" diye sorar. Sinan, saatine bakar şu tarihte şu gün bitecek der. Kanün1, iki gün sonra tekrar gelir ve Sinan'ı tekrar çağırır, tekrar sorar. Sinan tekrar saatine bakar ve aynı tarihi söyler. İki gün sonra, iki günü eksilterek söyler ...
Kanunl'ye inşaat ne zaman bitecek diye sorduklarında o da saatine
bakarmış ve Sinan'ın söylediği tarihe göre ne kadar gün, ne kadar saat
kaldığını söylermiş. Kanünl'ye başka bir zaman yine sorulduğunda, yine saatine o günkü güne bakmış ve ne kadar gün ve saat kaldığını söylemiş,
herkes şaşırmış nasıl gün ve saat veriyor diye.
Daha sonra bakmışlar ki Kanuni her sorulduğunda tutarlı cevap ve- riyor. Yapılacak gün ve saatten sorulan günü ve tarihi eksilterek cevap
veriyormuş. Aslında bu caminin yapılışı değil de Sinan'ın bu cami için malzemeyi toplaması uzun sürmüş. İki ay gibi bir zamanda koskoca bir
· yapı haline gelmiş ve herkes şaşırmış.27.
14. Kanfull'nin Mimar Sinan'a Verdiği Akçe
Süleymaniye Camii'nin temelinin atılacağı gün, Kanun! Sultan Sü- leyman Mimar Sinan'ı yanına çağırarak, "Al bunu Sinan göreyim seni..."
diyerek bir çeyrek akçe uzatır. Sinan çeyreği aldıktan sonra öpüp başına
koyarak koynunda saklar. Caminin açılış merasiminde koynundaki ak- çeyi çıkarıp hükümdara uzatır. Kanuni akçeyi eline alarak caminin etra-
fında dolaştıktan sonra yiizünde sonsuz bir neşe ile aynı akçeyi Mimar Sinan'a verir.
Bu olayı görenler bir şey anlamadıkları için bütün bunların ne an- lama geldiğini Mimar Sinan'a sorarlar. Mimar Sinan da şu şekilde izah eder: "Padişah önce bu akçeyi bana vermekle demek istedi ki, yapacağın
binada bu akçenin sığacağı kadar bir açıklık olmasın. Bina bittiği vakit ben de aynı akçeyi kendilerine verdim. Akçe elinde bütün binayı dolaştı,
en küçük bir açıklık göremedikleri için memnun oldular."28 346 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
15. Sonsuza Kadar Ayakta Kalacak Olan
Süleyınaniye Camii
Karn1ııl Sultan Süleyman, Mimar Sinan'a, "Süleyrnaniye Camii'ne ne kadar ömür biçtin? Mabedimiz ne kadar ayakta kalacak?" diye sor-
muş. Mimar Sinan da padişahın bu sorusuna Kur'fuı-ı Kerim'de Şems
süresinde anlatıldığı gibi cevaplamış. "Güneşler öldüğü zaman, yıldızlar döküldüğü zaman, dağlar yürütülüp dibine indirildiği zaman, denizler, okyanuslar taştığı zaman29 bu mabet bir gemi şeklinde denize açılacak.
Yani biz bu inançla bu sağlamlıkla yaptık. İlelebet ahir zaman, kıyamete kadar ayakta kalsın" diye. "Zaten temellerini de bir geminin omurgası şeklinde yapmıştık" demiş.
Çünkü caminin omurgasının sağına soluna tonlarca kurşun dökmüş.
Süleyrnaniye'yi bir hacıya tınaz şeklinde inşa etmiş. Yani cami deprem
anında bir sağa bir sola denizin üzerinde yalpalayan bir gemi gibi bütü- nüyle sallanmakta. Herhangi bir kırılma, herhangi bir etkilenme mey- dana gelmemektedir. Bu yüzden o kadar depreme rağmen hfila ayakta
!<:alabilmiş. 30
16. Süleyınaniye Camii'nde Semboller
Camiyi ayakta tutan bu dört sütun dört halifeyi sembolize edi- yor. Efsane diyebilirsiniz. Kubbe ise İsl§.miyet'i sembolize etınektedir.
Dört sütun dört halifeyi. Dört minaresinde on şerefe var. Dört minare Kanfull'nin yine İstanbul fethedildikten sonra gelen padişahların dör- düncüsü, on tane şerefesi Osmanlı kurulduktan bu yana gelen padişah
ların onuncusu olduğunu sembolize ediyor.
Bütün hesaplamalar ebced hesabına göre yapılmış. Kur'an-ı Ke- rim' deki esma-i hüsna Allah lafzının 66 sayı değeri 114 Kur'fuı-ı
Kerim' deki süre sayısı. Bunların toplamı mesela ı8o ediyor. ı8o derece- lik bir sünis eğrisi. Arka harem minarelerden is odasına olan uzaklığın açılarını veriyor. Bütün sayılar açılardaki ve sayı katları tamamen lafza- tullaha çıkıyor. Allah lafzına çıkıyor. Büyük granit sütunlardan, sütunla-
rın üzerinde dört tane yuvarlak pano var bu panoların içerisinde sekizer defa "ya fett§.h, ya c§.mia, ya mania, ya mennfuı, ya Settar" kelimeleri
zikredilmiş. Yine buradaki "ya mama" kelimesinin ebced hesabıyla arka minareye olan uzaklığını açığa çıkarıyor. Aynı zamanda bu granit sü-
tunların yan çapı "es-Sinan" kelimesini açığa çıkartıyor ebced hesabıyla.
Bu da Mimar Sinan'ın, "İmzamı caminin sol köşesine attım" anlamına geliyor. Mesela şurada ebced hesabıyla Muhammed kelimesi çıkıyor.
Bütün açılar da genelde Allah lafzına çıkıyor. Ebced hesabıyla gerçekten mükemmel bir mühendislik dehası olarak bu camiyi görüyorsunuz.31
AKADEı'v\İK ARAŞTIRMAL\R DERGİSİ 347
B) XX. Asırda Teşekkül Eden Efsaneler
18. Japon Mucizesini Mimar Sinan Yaratb
1950-60 yıllan arası bir tarihte inşaat mühendisi, mimar ve jeofizik- çilerden oluşan bir Japon heyeti Türkiye'ye gelmiş. Heyet, İmar ve İskan Bakanlığı'ndan izin alarak ülkemizdeki tarihi yapılan incelemeye baş
lamış. Ayasofya'yı, Yerebatan Sarnıcı'nı gezdikten sonra sıra Sinan'ın kalfalık eseri Süleymaniye Camii ile Sinan'ın öğrencisi Mimar Davut
Ağa'nın32 eseri Sultan Ahmed Camii'ne gelıniş. Japonlar bu camiler üze- rinde günlerce inceleme yapmışlar. Her geçen gün şaşkınlıkları daha da
artmış. Çünkü daha ilk incelemede camilerin gevşek bir zemin üzerine
inşa edildiğini anlamışlar. Ama bunca yıl, bu camilerde bir çatlak dahi
olmamasına akıl sır erdirememişler. Bunun üzerine Türkiye programı
nın gerisini iptal edip, bu iki cami üzerine yoğunlaşmışlar.
Araştırmalarının sonucunda herhangi bir sarsıntı sırasında bu iki caminin sabitlenmediğini aksine yerinde oynayarak yıkılmaktan kur-
tulabildiği ortaya çıkmış. Minareleri incelediklerinde ise şaşkınlıl<lan
ikiye katlanmış. Minarelerin çok daha gelişmiş bir raylı sistem meka-
nizması üzerine oturtulduğunu ve her yöne yal<laşık 5 derece yatabildi-
ğini görmüşler. Daha derin araştırma yapmak için Edirne'ye, Sinan'ın ustalık eseri Selimiye Camii'ne gitınişler. Oradaki olağanüstü sisteınleri
görünce şaşkınlıkları iyice artmış. Selimiye'nin bütün sırlarını, aylarını
harcayarak çözmüşler. Japonya'ya döndüklerinde ise Sinan'ın sırlarını
uygulamaya sokarak şehirlerini Sinan'ın kullandığı sisteınlerle kurup muazzam gökdelenler dikmişler. Yani şu an gelişmiş ülkelerin gökdelen
yapımında kullandıkları çoğu sistem, yüzyıllar önce Sinan'ın geliştirdiği mekanizmalarmış. 33
C) XXI. Asırda Teşekkül Eden Efsaneler 19. Mimar Sinan' dan Gelen Mektup
Birkaç yıl önce Süleymaniye Camii'nin yıkılma tehlikesiyle karşı kar-
şıya kaldığı anlaşılmış. Eğer çözüm bulunamazsa, koca cami kısa bir za- man içinde yıkılacakmış. Caminin bütün taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş.
Bu kemerlerin ortalarında bulunan kilit taşlan zamanla aşınmış. Ama elde yazılı bir proje olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş.
Hemen Türkiye'nin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş. Ortaya bir sürü fikir atılmış. Her kafadan bir ses
çıkmış ama sonuç alınamamış. Tartışmalar sürerken caminin içinde bü- yük bir karmaşa sürüyormuş. Ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar, mühendis kemerleri inceliyormuş. Bu adamlardan biri or- talarda dolanırken, kazara, gizli bir bölme bulmuş. Bölmede, üzerinde 348 JOURNAL OF ACADEMIC STUDIES
eski yazı olan bir not varmış. Uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal ol-
duğu belgelenmiş.
Bu belge bizzat Mimar Sinan'ın imzasını taşıyan bir mektupmuş.
Mektupta yazılanlar tercüme ettirilince ortaya şöyle bir metin çıkmış:
"Bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz." Koca Sinan, kademe kademe, kilit ta-
şının nasıl değiştirileceğini anlabyormuş. Heyet Sinan'ın söylediklerini aynen yapmış. Süleymaniye Camii böylelikle kurtarılmış. Bu mektup şu
an Topkapı Sarayı'nda saklanıyormuş ... 34
Sonuç
Tarihi ve mimari özellikleri bakımından oldukça önemli bir yere sa- hip olan Süleymaniye Camii'ne, sözlü kültür geleneğimiz ilgisiz kalma-
mış, milletimiz XVI. yüzyıldan günümüze gelinceye kadar Süleymaniye Camii etrafında pek çok efsane teşekkül ettirmiştir.
Süleymaniye Camii etrafında teşekkül eden efsanelere baktığımızda
bu efsanelerin tarihi kökenlere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kanuni Sultan Süleyman Türk ve dünya tarihi açısından, Mimar Sinan ise Türk ve dünya mimarisi ve mühendisliği açısından iki zirve şahıs oldukları
gibi Süleymaniye Camii de klasilz Osmanlı mimarisinin bir şaheseridir.
Süleymaniye Camii etrafında teşekkül eden efsanelerin daha çok caminin mimari özelliklerinden, Kanum Sultan Süleyman ve Mimar
Sinan'ın tarihi kişiliklerinin toplum nazarındaki alzsinden doğduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır. Gerek kendi çağlarında gerekse günü- müzde milletimizin muhayyilesinden kablan bazı olağanüstü unsurlar bu iki tarihi şahsiyetin hayatları ve eserleri etrafında efsanelerin teşek
kül ebnesine yol açmışbr.
Bu efsanelerin, tarihi kökü olduğu gibi dim köklerinin de olduğunu
görmekteyiz. Bu noktada Süleymaniye Camii etrafında teşeklzül eden efsanelerin farklı bir özelliği ile karşı karşıya kalırız: Gerek Süleymani- ye Camii gerekse Süleymaniye Camii etrafında teşekkül eden efsaneler Türk İslam düşüncesini sembolize ederek Bizans hıristiyan düşüncesi
nin tecessüm ebniş hali olan Ayasofya'nın ve Ayasofya etrafında teşek
kül eden efsanelerin önüne geçip İstanbul'un fethini, maddi ve manevi anlamda tamamlamıştır. Bundan dolayı Süleymaniye Camii efsanele- rinin İstanbul'un müslüman-Türk kimliği kazanmasında önenıli bir propaganda aracı, milletimizin kendine olan güvenini sağlamasında da önemli bir motivasyon unsuru olduğunu söyleyebiliriz.
Süleymaniye Camii efsanelerinin günümüz şartlarında, elektro- nik kültür ortamında hfila icra ediliyor olması, milletimizin bu camiye,
AKADEıl.IİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ 349
Mimar Sinan'a ve Kanfmi Sultan Süleyman'a karşı duyduğu hayranlığın, saygı ve sevginin bir göstergesidir.
Ayrıca bu efsaneler, gerek Kanfuıi Sultan Süleyman'm gerek Mimar Sinan'm, gerekse de Süleymaniye Camii'nin tarih!, din! ve mimari değe
rini canlı tutarak sahiplenilen mekanı kutsallaştıran, ebedileştiren çok önemli bir işleve sahiptir.
Dipnotlar
* Yrd. Doç. Dr., İstanbul Universitesi
1 Çalışmamızın asıl amacı Süleyman.iye Camii etrafında teşekkül eden efsaneler
olduğu için gerek Kanfuıi Sultan Süleyman döneıniyle ilgili tarihi bilgilere, gerek Mimar Sinan'ın hayatı ve eserlerine, gerekse de Süleyman.iye Caınii'nin mima- ri özelliklerine, ele aldığımız efsanelere zemin oluşturması bakımından sadece özet şeklinde değinmekle yetineceğiz.
2 daha geniş bilgi için bk. Yaşar Yücel-Ali Sevim, Klasik Dönemin Üç Hükümdarı Fatih-Yavuz-Kanuni, TTK Basımevi, Ankara, 1991, s. 149-238.
3 Oktay, Aslanapa, "Mimar Sinan'', MEB İslam Ansiklopedisi, X, İstanbul 1993, s.
661.
4 Mimar Sinan'ın hayatı ve eserleri ile ilgili daha geniş bilgi için bk. Sfil Mufs- tafa Çelebi, Yapılar Kitabı, Tezkiretü'l-Bünyan ve Tezkiretü'l-Ebniye (Mimar Sinan'in Anıları), çeviriyazı ve notlar: Hayati Develi, sadeleştirme: Hayati De- veli - Sanıih Rifat), Koçbank, İstanbul 2002; Metin Sözen, Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, Türkiye iş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1975, Turgut Cansever, Mimar Sinan, Albaraka Türk Yayınları, İstanbul 2005.
5 Süleyman.iye Camü ile ilgili daha geniş bilgi için bk. Ömer Lütfi Barkan, Süley- maniye Cami ve İmareti İnşaatı (1550-1557), I. Cilt, İnşaata Ait Emir ve Fer- manlar, TTK Basımevi, Ankara 1972; Ömer Lütfi Barkan, Süleymaniye Cami ve İmareti İnşaatı (1550-1557), II. Cilt, İnşaata Ait Emir ve Fermanlar, TTK
Basımevi, Ankara 1979.
6 Stefanos Yerasimos, Süleymaniye, YKY, İstanbul 2002, s. 134.
7 Doğan Kuban, "Süleyman.iye Külliyesi'', İstanbul Ansiklopedisi, VII, Kültür Bakanlığı-Tarih Vakfı Yayını, İstanbul 1994, s. 100.
8 Osman Nuri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Ya- yınları, İstanbul 1999, s. 168.
9 konu ile ilgili daha geniş bilgi için bk. Cornell H. Fleischer, Tarihçi Mustafa Ali Bir Osmanlı Aydın ve Bürokratı 1541-1600, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1996.
10 "Hünnes ve künnes" kavramı: Kur'fuı-ı Kerim'in Tekvir sillesinin 15 ve ı6.
ayetlerinde geçmektedir. Bu ayetlerin meali şöyledir: "15. Şimdi yemin ederim o sinenlere, ı6. O akıp akıp yuvasına gidenlere." Müfessirler bu ayetlerin geze- genlere ve gezegenlerin ortaya çıkıp kaybolmalarına ayrıca da kfilnattaki çekim gücüne, çekim ile hareket arasındaki dengeye işaret ettiğini belirtmişlerdir (ko- nuyla ilgili daha geniş bilgi için bk. Haluk Nurbaki, Sure-i Tekvir'in Yorumu:
Kıyamet, Cennet, Cehennem, Kader, Damla Yayınevi, İstanbul ı992).
350 JOURNAL OF ACADEı\llC STUDIES