• Sonuç bulunamadı

S GGeenn AAkkttaarrıımmllııBBiittkkiilleerriinn GGeelleecceeğğii

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "S GGeenn AAkkttaarrıımmllııBBiittkkiilleerriinn GGeelleecceeğğii"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S

ON YILLARDA teknolojik uygulamalar arasında belki de en çok tartışılan bir konu var: Soya fasulyesi, mısır, pa-muk gibi bitkilerin büyüme-sini ve tarladaki verimini arttırmak üzere kimi özelliklerinin genetik müdahalelerle yeniden düzenlen-mesi. Genetik değişkelerden ge-çirilmiş (GM) besin ürünlerinin pazara sunulmasını, Avrupa ka-muoyu, büyük bir tepkiyle karşı-ladı. Özellikle, Monsanto, Novar-tis gibi şirket adları, Avrupa ka-muoyunun belki de en çok duy-duğu sözcükler oldu. Tartışmala-rın bir bölümü tekelleşme ve Amerika karşıtı tutumlardan be-sleniyor olsa da, esas konu, GM ürünlerin tüketiciye yararının az olması, bunların çevre ve sağlığa

etkileri ve kimi etik sorunlardı. Üze-rinde en çok durulan konuysa, etiket-lendirmeydi. “Frankenstein yiyeceği” yakıştırması yapılan GM besinlerin paketlerini, başka besinlerden ayırt et-menin bir yolu yok. Tüketiciler, bu

paketlerde, içeriğinin GM ürünlerden oluştuğunun belirtilmesini istiyordu. Avrupa’da kamuoyunun tepkisi sonu-cu pek çok şirket, ürünlerinde GM malzemeler kullanmayı reddetti. Şim-dilerde, GM besinler konusundaki tar-tışmalar ve kamuoyu tepkisi ABD’ye de sıçramış görünüyor.

ABD’de, özellikle hazır gıda sektöründe GM ürünler çok kulla-nılıyor. Yakın zamana kadar ABD’deki tüketiciler, satın aldık-ları ürünlerin çoğunun GM mad-deler içerdiğinin farkında bile de-ğildiler. Fakat, en çok GM tarım ürünü üreten ABD’de de bu konu kamuoyunun dikkatini çekmeye başladı. Tepkiler karşısında, ABD’deki kimi büyük gıda firma-ları GM malzemeler içeren ürün-lerin ötekilerden ayrılmasını

iste-Bilim ve Teknik

Genetik değişkelerden (modifikasyonlardan) geçmiş (GM) besinlerle ilgili tartışmalar sürüyor.

En çok GM tarım ürünü üreten ABD’de de bu konu kamuoyunun dikkatini çekmeye başladı. Bu

durum, Avrupa’da olduğu gibi, ABD’deki kimi büyük gıda firmalarının da GM ürünlerin ötekilerden

ayrılmasını istemesi ya da bunları kullanmayı reddetmesiyle birlikte değişti. Geçtiğimiz Ocak ayının

sonunda, GM organizmalarla ilgili etiketleme ve ticaret uygulamalarının tartışıldığı uluslararası

protokolde, ABD de, şimdiye kadar sürdürdüğü katı tutumunu değiştirdi. Birleşmiş Milletler’in

Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu’nun Biyogüvenilirlik Protokolü, genetik değişke uygulanmış bitki

türleri, hayvanlar ve bakterilerden çevreyi korumaya yönelik kurallar getirmeyi amaçlıyor.

G

GM

M T

Ta

arrttıışşm

ma

alla

arrıı A

AB

BD

D’’y

ye

e d

de

e S

Sııç

çrra

ad

dıı

G

Ge

en

n A

Ak

ktta

arrıım

mllıı

B

(2)

di. Bebek maması üreten şirketler gibi kimileri de, ürünlerinde GM içeren malzemeleri kullanmayı durdurdu. İki ay önce Seattle’daki Dünya Ticaret Örgütü görüşmeleri sırasındaki protes-to eylemlerinin de, ABD protes-toplumunun GM besinler konusundaki ilgisini art-tırdığı söyleniyor.

Tarımda biyoteknoloji uygulama-larını endüstrileşmiş ülkelerde, altı büyük yaşambilimi şirketi, Astra-Ze-neca, Aventis, Dow, Dupont, Monsan-to ve Novartis elinde bulunduruyor. GM ürünler şu anda dünyada, özellik-le de ABD’de yaygın olarak üretil-mekte. Örneğin, ABD’de bu ürünler, mısırın %25’ini, soya fasulyesininse %40’ını oluşturuyor. Monsanto’nun geliştirdiği Roundup ready soya fasül-yeleri ve Bacillus thuringiensis (Bt) toksini etkisine sahip mısırlar, tarım ilaçlarına olan ihtiyacı azaltarak ürü-nün maliyetini düşürüyor. Kimileri, zararlıların bu bitkilere karşı bağışıklık kazanarak "süper zararlılar" haline dö-nüşebileceğini düşünüyor. Öteki ge-netik müdahalelerse, örneğin doyma-mış yağ oranı yüksek yağ üreten “ca-nola”lar gibi, ürünün ticari değerini arttırmaya yönelik. Pek çok kişi de, genetik müdahaleyle temel besin de-ğerleri arttırılmış ürünlere dünya nü-fusunun beslenme sorununa çözüm getireceği gözüyle bakıyor: Provitamin A (beta karoten) açısından zenginleşti-rilmiş pirinç gibi.

ABD’de yaşanan son gelişmeler-den biri de, daha önce Bt toksin taşı-yan mısır polenleriyle zehirlendiği or-taya çıkan kıral kelebeklerinin korun-masına yönelik bir çalışma oldu. Hü-kümet, çiftçilerle, zararlılara dayanıklı GM mısırların çevresine normal mısır-lar ekilmesi konusunda anlaştı. Bu yolla, GM mısırlara karşı bağışıklık ka-zanacak zararlıların da yayılmasını en-gellemeyi hedefliyorlar.

Montreal Protokolü

Ocak ayının sonunda, GM organiz-malarla ilgili etiketleme ve ticaret uy-gulamalarının tartışıldığı uluslararası protokolde, ABD de, şimdiye kadar sürdürdüğü katı tutumunu değiştirdi. Birleşmiş Milletler’in Biyolojik Çeşit-lilik Konvansiyonu’nun Biyogüvenilir-lik Protokolü, çevreyi genetik modifi-kasyon yapılmış bitki türleri,

hayvan-lar ve bakterilerden korumaya yönelik kurallar getirmeyi amaçlıyor. Bu proto-kole göre ülkeler, eğer genetik modifi-kasyondan geçmiş bir ürünün güveni-lir olduğunu gösteren yeterli bilimsel kanıt olmadığı kanısına kapılırlarsa, bu ürünün ithalini yasaklayabilecek. Pro-tokol, bu ürünlerin taşınması ve eti-ketlendirilmesi için de kurallar getiri-yor. Mısır ve pamuk gibi genetik dü-zenlemeden geçmiş malların taşınma-sı taşınma-sırataşınma-sında bunların üzerinde "düzen-lemeden geçmiş organizmalar içerebi-lir" sözleri yer alacak. Geçtiğimiz yıl Kolombiya’nın Cartagena kentinde yapılan görüşmeler, ABD ve öteki beş ülke, Kanada, Avusturalya, Arjantin, Şili ve Uruguay, 125 ülkenin onayladı-ğı anlaşma taslaonayladı-ğını reddedince anlaş-maya varılamadan sonuçlanmıştı.

Açlık Sorununa

Çözüm mü?

1998 yılında, genetik değişkeler-den geçmiş ürünler, Çin dışında kalan yerlerde 29 milyon hektarlık bir alan-da ekilip biçildi. O yıl, ABD’de

üreti-len pamuğun %35’i, mısırın %25’i GM türlerden oluşuyordu. Geçtiğimiz yıl, GM bitkilerin ekilip biçildiği tarım arazilerinin yüzölçümü 70 milyon hek-tara çıktı. Bitkilerde ticari amaçla yapı-lan genetik müdahaleler, tek gen deği-şimleriyle bitkileri zararlılara ya da ta-rım ilaçlarına karşı dayanıklı duruma getirmeyi hedefliyor. Gelişmekte olan ülkelerde yetiştirilen GM ürünlerin çoğu sanayi kullanımlı ürünler. Örne-ğin Çin’de bir milyondan fazla çiftçi-nin Bt pamuk yetiştirdiği biliniyor. Ancak, "dünyayı beslemek" iddiaları-nın yanı sıra, büyük yaşambilimi fir-maları, yoksul çiftçilerin ürünleriyle fazla ilgilenmiyor, çünkü bunların ge-tirisi az. Ancak, GM teknolojisi tü-müyle özel sektörün elinde değil. Ulu-sal hükümetler, Uluslararası Tarım Araştırmaları Danışma Grubu CGI-AR’ın uluslararası araştırma merkezle-ri ve batıdaki kimi gönüllü kuruluşlar, yoksul çiftçilere yarar sağlayacak biyo-teknolojik gelişmeler oluşturulması çalışmalarını destekliyorlar. Örneğin, bu gönüllü kuruluşlardan Rockefeller Vakfı, son 15 yılda pirinç teknolojisi araştırmalarına 100 milyon ABD doları yatırmış. Asya, Afrika ve Güney Ame-rika’dan 400 bilim adamı yetiştirmiş. Bugün Asya’nın çeşitli yerlerinde bi-yoteknolojinin, pirincin iyileştirilmesi için uygulanması üzerine çalışan önemli sayıda bilim adamı var.

Yeni türlerin çoğu, doku kültürü ve işaretçi genler yardımıyla gen belirle-me tekniklerinin kullanılmasıyla orta-ya çıkarılmış. Örneğin, Batı Afrika Pi-rinç Geliştirme Birliği, anter kültürü-nü, verimi yüksek Asya piriçleriyle ge-leneksel Afrika pirinçlerini çaprazla-mak için kullanmış. Ortaya çıkan bit-ki, gelişiminin ilk basamaklarında

Af-Mart 2000

Tohum üreten firmalar ve kimi bilim adamları, tarım ilaçlanına dayanıklı ve böceklere karşı direnç-li ürünlerin, tarım ilacı kullanımını azalttığını ve ürünlerin verimini arttırdığını öne sürüyorlar.

Tarım ilaçlarına dayanıklı soya Bt mısır Tarım ilaçlarına dayanıklı mısır 1996 1997 1998 Hektar cinsinden ABD’de üretilen (yüzde) 0 10 20 30 40 50

(3)

rika pirinci gibi, tanelerini gölgede bı-rakacak biçimde büyüyor. Olgunluğa eriştiği zamansa, daha az uğraşmayla yüksek verim veren Asya pirinçlerine benziyor. DNA işaretçileri yardımıyla yapılan gen aktarımı tekniğiyse, bitki-lerin patojenlere karşı direncini ve ku-raklığa dayanıklılığını arttırmak için, bunları sağlayan genlerin toplanmasın-da kullanılıyor.

A Vitaminli Pirinç

Bitkilere daha iyi gelişmelerini sağlayan yeni özelliklerin eklenmesi-nin yanı sıra, GM teknolojisi, besleyici özellikleri arttırılmış bitkiler üretmek için de kullanılabiliyor. Bu konudaki en umut verici gelişmelerden biri, pi-rince provitamin A (beta karoten) üre-ten genlerin aktarılması oldu. Dünya nüfusunun yarısının temel besin mad-desi olan pirinç, gerçekte vitamin açı-sından zengin bir besin değil. Örne-ğin, Güneydoğu Asya’da 5 yaşın altın-daki çocukların % 70’i A vitamini ek-sikliği çekiyor. Fotosentez için gerekli bir pigment olan beta karoten, pirinç dahil tüm bitkilerin yeşil dokularında bulunur. Ancak, tohum gibi fotosentez yapmayan dokularda genellikle bulun-maz. Havuç kökü gibi fotosentez yap-mayan dokularında beta karoten bulu-nan bitkiler olsa da, araştırmalara rağ-men, geleneksel tarım ürünleri arasın-da tohumlarınarasın-da beta karoten bulunan pirinç mutantlarına rastlanamamış. To-hum hücrelerinin beta karoten üret-mesi için genetik mühendisleri pirinç genomuna, beta karoten sentezinde anahtar enzimlerden sorumlu üç gen aktarmışlar. Gen aktarımlı bu pirincin taneleri, parlak sarı-yeşil renkte. Bun-lar, bir insanın A vitamini gereksinimi-ni yalnızca pirinçten almasına yetecek kadar beta karoten içeriyor. Bilim adamları, pirince, bitkinin demir açı-sından besleyiciliğini üç katına çıkaran genler de aktarmışlar.

Terminatör

Teknolojisi

Bitki biyoteknolojisinin insanlığa potansiyel yararları gözden kaçmaya-cak kadar çok. Ankaçmaya-cak, Nature’ın 2 Ara-lık 1999 tarihli sayısında yazan Con-way ve Toenniessen’e göre bunlar,

to-humlar parasız olarak ya da çok düşük fiyatlarla satılma-dıkça bir işe yaramayacak. Bu-nun için, hükümetlerin ve gö-nüllü kuruluşların, zaman za-man özel sektörle de işbirliği yaparak hem araştırmalara hem de tohumların dağıtımına ve çiftçilere teknik yardım sağlanmasına yatırım yapması gerekiyor. Bu da, tohumlar çok uluslu şirketler tarafından pazarlanmaya de-vam ederse ve onlar gen koruma tek-nolojilerini yaygınlaştırırlarsa, gerçek-leşebilecek bir hedefmiş gibi durmu-yor. Terminatör gen teknolojisi olarak bilinen bu teknoloji, çiftçilerin bir sonraki ekim için tohum toplayarak bunları ekmesine olanak vermiyor.

Günümüzde gelişmekte olan ülke-lerdeyse yaklaşık 1,4 milyar çiftçi, bu yöntemle tarım yapıyor ve kendi arala-rında tohumları değiş-tokuş ederek yeni türler yetiştiriyor. Terminatör teknolojisiyse, bitki türlerinin çiftçiler arasında değiş-tokuş edilmesini önle-mek üzere geliştirilmiş. Kimileri bu teknolojinin çiftçilere zararının do-kunmayacağını ve çiftçilerin özel sek-törden satın aldığı yeni türleri yeniden ekebileceğini söylüyor. Ama, eğer şir-ketler önemli genlerin DNA dizilimle-rini patentlerle ve sahip oldukları to-humların dağıtımını terminatör tekno-lojileriyle kontrol ederse, kamu sektö-rünün biyoteknolojiyi yoksulların ge-reksinimlerini karşılamak için kullan-ma çabasının da önüne geçilmiş ola-cak.

Terminatör teknolojilerin kullanıl-ması söz konusu olmasa bile, geliş-mekte olan ülkelerin kendi genetik kaynaklarını kullanma hakkı var. Öte

yandan, bitki geliştirme uzmanlarının yeni teknolojileri yerel ortama uyum sağlamış türler geliştirmek için kullan-ma hakkı, ve yoksul çiftçilerin sömü-rülmesi gibi etik sorunlar da bulunu-yor. Bu sorunların bir bölümü, ürünle-rin genetik düzenlemesinin özelleş-mesinden, özellikle de patent kulanı-mından kaynaklanıyor. Patentler geliş-miş ülkelerde firmaların araştırmalara daha çok yatırım yapmasını sağlıyor, ancak yoksul çiftçiler için tohum üre-ten kamu sektörünün, zaüre-ten kısıtlı bütçelerle yapılan geliştirme çalışma-larına yük getirebiliyor.

GM ürünlerin ve bunları içeren besinlerin güvenilirliğiyle ilgili tartış-maların merkezinde, bunların yararla-rının zararlarıyla karşılaştırılması yatı-yor. GM karşıtlığı, riskler üzerinde, özellikle de doğal türlere zarar veril-mesi riski üzerinde yoğunlaşıyor. An-cak, GM organizmaların hepsinin bir-biriyle aynı olmadığının da göz önüne alınması gerekiyor. Bunların herbiri, farklı insanlara farklı yararlar sağlaya-bilir; çevreye ve insan sağlığına zarar-ları da farklı farklı olabilir.

Özellikle gelişmekte olan ülkeler-de iyi düzenlenmiş tarla testlerinin ya-pılması gerekiyor, çünkü, bu ülkeler-de GM ürünleri kullanma ya da kul-lanmamanın taşıdığı riskler gelişmiş ülkelerdekilerde geçerli olanlardan çok farklı. Buna ek olarak, 21. yüzyılda tarımın 20. yüzyılda olduğundan çok daha verimli yapılması gerektiği de bir gerçek. 21. yüzyıl tarımının geçen yüz-yıla göre çevreye çok daha az zarar ver-mesi de gerekiyor.

Aslı Zülâl

Katkılarından ötürü Tübitak Tarım Orman ve Gıda Teknolojileri Araştırma Grubu Yürütme Komitesi Sekreteri Prof. Dr. Neşet Kılınçer’e teşekkür ederiz.

Kaynaklar

Conway, G. &Toenniessen G., "Feeding the world in the twenty-first century" Nature, Vol.402 Supp. 55-58.

"Global deal agreed on gm food". 31 Ocak 2000.

Guerinot, Mary Lou, "Enhanced: the green revolution strikes gold"

Science, Vol 287, 5451, 241-242.

US Joins GM Foods Treaty, 29 Ocak 2000. http://abcnews.go.com/sections/science/DailyNews/

gmagreement00129.html http://bioindustry.org/newsnet/current/1.html

Bilim ve Teknik

GM bitki teknolojisi Avrupa’da büyük tep-kiyle karşılanmıştı. Bir çok yerde eylemci-ler test tarlalarına saldırılar düzenledieylemci-ler.

Referanslar

Benzer Belgeler

Birleşik Devletler Kansas Üniversitesi’nde üç yıldır yürütülen çalışmanın bulgularına göre, genetiği değiştirilmiş soya geleneksel e şdeğerine oranla yaklaşık yüzde

Dünyanın mısır , soya fasulyesi ve buğday ihracatının yüzde 50’sinden fazlasının yapıldığı ABD ’deki kuraklığın kendi s ınırlarını aşması ve Çin ve Mısır

( GİLLİS & BLUSTEİN 2006) Ulusal mısır üreticileri başkanı Leon Corzine, DTÖ kararı için “bu dünyaya Avrupa’nın yanlış olduğunu anlatan net bir mesajdır”

Susturucularda ortalama akış deneysel olarak da incelenmiş, bu amaçla porosite değerleri 1.3% ve 13% olan susturucuların farklı akış koşullarındaki iletim

Bu tartışmalardan biri Amenhotep, Tutankamon ve Ramses gibi iyi bilinen firavunların da içinde olduğu Yeni Krallık döneminin başlangıcıyla ilgili.. Tarihçiler bu dönemin

In this case report, the intra-/extraoral findings of a 25-year-old male patient, who was diagnosed as recessive dystrophic type EB immedi- ately after birth, are presented..

Üç Yüz Candida albicans Suflunun Amfoterisin B, Flusitozin, Flukonazol ve Mikonazole Duyarl›klar›n›n Araflt›r›lmas›.. Nuri Kiraz1, Zayre Erturan2, Meltem Uzun2, Gül

Özellikle hastanede gelien infeksiyonların bir kalite göstergesi olduunu dikkate alarak bir çok ülke/hastane bu konuda uzun vadeli ve multidisipliner projeler