• Sonuç bulunamadı

İnternet Kıskacında Beyin

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "İnternet Kıskacında Beyin"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sokrat çevresindekileri yazının hafızayı zayıflatabileceği konusunda uyarmış.

Yazılı basın ile çeşitli fikirler insanlara ulaştığı için matbaanın icadına sıcak bakmayanlar

bir yana başkalarının fikirlerini okumaktan insanın düşünmeyi unutacağını

iddia edenler bile çıkmış. Benzer bir endişe, hesap makinasının icadı ile yaşanmış.

Kısacası hayatımıza giren yeni buluş ve icatlar genelde endişeyle karşılanmış,

beyin işlevlerimizi olumsuz yönde etkileyeceklerinden korkulmuş. Bu gelişmelerin

ilk başlarda uyandırdığına benzer bir kaygıyı şimdilerde hayatımızın ayrılmaz bir parçası

haline gelen internet hakkında yaşıyoruz. İnternetin beyne etkisi, özellikle gelişimini

tamamlamamış genç beyinleri nasıl şekillendirdiği üzerine bilimsel araştırmalar henüz

başlangıç aşamasında olsa da konuyla ilgili iddia ve fikirler oldukça fazla.

İnternet

Kıskacında Beyin

Th ink sto ck Zeynep Ünalan Dr, Bilimsel Programlar Uzmanı, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi

(2)

İnternet Kullanımı Zekâmızı

Arttırıyor mu?

Gary Small’un Çalışması

İnternette arama yapmanın beyne et-kisi üzerine bilinen tek çalışma Kalifor-niya Üniversitesi’nden sinirbilimci Gary Small’a ait. Araştırma bundan iki se-ne önce interse-netteki birçok haber site-sinde ve bloglarda “ İnternet Bizi Zeki-leştiriyor” şeklinde yer almıştı. Profesör Small, yaşları 55 ile 76 arasında değişen 24 sağlıklı kişinin beynini kitap okurken manyetik rezonans (Magnetic resonans imaging-MRI) ile görüntülüyor. Beyinde okuma, dil, hafıza ve görme ile ilgili böl-gelerde hareketlilik gözleniyor. Aynı ki-şilerden bir de internette sörf yapmala-rı isteniyor. İnternette sörf yaparken ta-ranan MRI’lar iki kat hareketlilik gösteri-yor. Yukarıda belirtilen beyin merkezle-rindeki canlanmanın yanı sıra karar ver-me ve kompleks düşünver-me ver-merkezlerinde de faaliyet görünüyor. Bundan internet zekâmızı arttırıyor sonucu çıkar mı, tar-tışmalı. Ama internette gezerken karşı-mıza çıkan bir sürü seçeneğe tıklaya tık-laya sürekli karar mekanizmamızı çalış-tırdığımız kesin. Beynin çok özel bir sis-teminin olduğunu, belli beyin egzersizle-rini tekrar tekrar yaptığımızda belli sinir nöronları gelişirken bazılarının köreldiği ise beklenen bir etki.

MRI’da beyindeki kan akış seviyesi öl-çülerek hücre tepkisinin yoğunluğu izle-nebiliyor ve ölçülebilen en küçük beyin hareketliliğine voksel deniyor. Kitap oku-ma sırasında 9000 voksellik hareketlilik varken internette arama yaparken vok-sel sayısı 21.000’e çıkıyor. Profesör Small, “Bunu illâ ki beynimiz gelişiyor ve zeki-leşiyoruz diye yorumlamak zorunda de-ğiliz. Hatta daha az hareketlilik daha iyi olabilir” diyor ve şöyle bir örnek veriyor: “Spora yeni başlamış biri fiziksel aktivite yaparken daha çok enerji harcarken spor yapmayı âdet haline getirmiş biri daha az enerji harcar. Benzer bir ilişki kitap oku-ma ve internette gezinmenin karşılaş-tırmasında da geçerli olabilir”. Kısacası araştırmayı yapan bile sonucun nasıl yo-rumlanması gerektiği konusunda

karar-sız. Ayrıca fazla fiziksel aktivitenin kalp krizinden dolaşım problemlerine kadar birçok sağlık sorununa neden olabildiği-ni biliyoruz. Beyolabildiği-nimizi, normal zihinsel aktivitelere kıyasla daha çok çalıştıran in-ternetin fazla kullanılması da bazı yan et-kiler doğurabilir mi? Beynin uyarılması gelişimi için elbette iyi. Ancak bu uyarı-mın bir hasara neden olmadan hangi yo-ğunlukta olması gerektiği henüz bilinmi-yor. Bu tür çalışmalar henüz emekleme aşamasında.

Dijital Yerliler

Günümüz teknolojisinin ayrılmaz bir parçası olan internetin zekâmız üzerine etkisi denilince IQ testleri ve teknolojiyi daha rahat ve sıklıkla kullanan yeni nes-lin bu testlerde daha başarılı olduğu akla geliyor. Literatürde “Flynn etkisi” olarak bilinen bu gerçeği gözden kaçırmış ola-bilirsiniz. Çünkü testler düzenli olarak orta zekâlı bir insan 100 puan alacak şe-kilde ayarlanıyor. Her 50 yılda ortalama 10 puan artış gösteren test sonuçlarında teknolojinin etkisi var mı, yoksa her ye-ni nesil 10 bonus IQ puanı ile mi dünya-ya geliyor?

Eğitici video oyunları geliştiricisi olan Marc Prensky aynı zamanda “dijital yer-liler” terimini 2001 yılında ortaya ata-rak bir dizi tartışmayı başlatan bir yazar. Prensky teknolojiyle küçük yaşlarda ta-nışan dijital yerlilerin beyinlerinin, son-radan teknolojiye ayak uydurmak için çırpınan dijital göçmenlere göre, fiziksel olarak daha farklı olduğunu iddia ediyor. Dijital bir yerli mi yoksa göçmen mi ol-duğunuzu tespit etmek ise hiç zor değil. Eğer bilgiye ulaşmak için internetten ön-ce kitaplara başvuruyor, ilk defa kullana-cağınız bir bilgisayar programının kendi-sini size öğreteceğini düşünmeyip kulla-nım kitapçığına yöneliyorsanız dijital bir göçmensiniz.

Prensky’e göre dijital yerliler, bilgiyi anne babalarına göre daha farklı işliyor. Bloglar, wikiler, web sayfaları, anında me-sajlaşma gibi Web 2.0 teknolojilerini daha rahat kullanmaları bunun bir göstergesi. İddiasına kanıt olarak sunduğu bilimsel

çalışmalar ise çok da ikna edici değil. Ör-neğin, kanıtlarından biri kötü koşullarda yaşayan farelerin iyi koşulları olan bir or-tama konulduktan sadece iki hafta son-ra algı merkezlerinde görünür değişiklik-ler olması. En ikna edici kanıtı ise yaban-cı bir dilin öğrenilmesi sırasında çocuk ya da yetişkin olmamıza bağlı olarak beyin-de beyin-değişik bölgelerin çalışması. Bir mü-zik aleti çalmayı ya da bir jonglör gibi bir-den fazla topu havada atıp tutmayı öğren-me sırasında beynimizin geliştiğini orta-ya koorta-yan çalışmalar da var. Bu bağlam-da yeni gelişmelerle devamlı değişen in-ternetin bizi sürekli yeni şeyler öğrenme-ye yönlendirmesi ile dolaylı yoldan bey-nimizi geliştirdiği de söylenebilir.

Dijital Yerliler

Akıllı mı Ahmak mı?

Dünyanın gidişatını etkileyen başlı-ca konularda araştırma yapan Pew Araş-tırma Merkezi’nin projelerinden biri in-ternetin etkileri. İçlerinde internet araş-tırmacıları ve öncüleri, iş adamları, eleş-tirmen, yazar ve profesörlerin olduğu bir gruba internetin etkisi soruluyor. Grup-taki kişilerin dörtte üçü internetin insan zekâsını kuvvetlendirdiğini, üçte ikisi ise internetin okuma-yazmayı arttırdığını ve bilgi yorumlama kabiliyetini geliştirdiği-ni savunuyor. Emory Ügeliştirdiği-niversitesi’nden Mark Bauerlein bu kişilere şiddetle kar-şı çıkan bir İngilizce dili profesörü. 2008 yılında yayımlanan “En Ahmak Nesil” başlıklı kitabında 30 yaş altının hiç de ze-ki olmadığını, hatta dünyayı tanımayan,

Th

ink

sto

ck

Bilim ve Teknik Haziran 2010

>>>

(3)

İnternet Kıskacında Beyin

tembel ve umursamaz, kitap okumayan ve güven telkin etmeyen bir neslin orta-ya çıktığını ve bunda internetin rolü ol-duğunu savunuyor. Kitabın hedef kitlesi Amerikan gençliği olsa da verilen örnek-lerin çoğu interneti çok sık kullanan tüm dünya gençleri için geçerli. Sonuçta dün-yanın neresinde olursa olsunlar gençle-rin motivasyon ve dürtüleri aynı. Ger-çek hayatta görünmez olmak gibi heye-can verici bir deneyim yaşadıkları sanal ortamı hiç de zekâ geliştirici şekilde kul-lanmıyor gençler. Okul derslerine bir at bile harcamazken ekran başında 9 sa-at geçirebiliyorlar. Yapılan araştırmalar ise gençlerin en popüler sitelerinin, fikir siteleri değil, Facebook, Twitter, sohbet odaları gibi sosyal siteler olduğunu gös-teriyor (P. Howard, L. Rainie, S. Jones). Ne acı ki gençler parmak uçlarının altın-daki dünyanın fikir hayatlarına neler ka-tabileceklerinin bilincinde değiller.

Akıllı olma kriterlerinin kitap oku-ma, okuduklarını akılda tutabilme ve okul derslerinde başarılı olmayla sınır-landırılmaması gerektiğinin bilinci için-de Bauerlein’in “sizi ahmaklar sizi!” söy-lemlerine katılmayabiliriz. Ancak sa-nal sohbet sitelerinde saatler harcayarak zekâ alâmeti olan akıl yürütme, problem çözme, mantıksal düşünme kabiliyetleri-mizin geliştiği de pek söylenemez. Yine de bu siteler akıllıca kullanılarak değişik bakış açılarına sahip bir sürü insanla ta-nışıp konuşarak beyin jimnastiği yaptıra-bilir, daha açık fikirli bir toplum yapılan-masına katkıda bulunabilir.

İnternetin insanı toplumdan izole et-tiği ve sosyal bağlarını azalttığı

görüşü-nü çürüten çalışmalar olsa da (Pew araş-tırma sonucu ve B. Ellison, C. Steinfield, C. Lampe) internetin zekâmızı nasıl et-kilediği konusu açıklığa kavuşmuş değil. Bu etkinin IQ testleri ile ölçülemeyeceği-ni biliyoruz. İnternet kullanımının, kar-maşa içerisinden mana çıkarabilmek ola-rak tanımlanan, gençlik yıllarında zirve-ye çıkan akışkan zekâmız üzerinde etken olabileceğini düşünenler var.

Bilgi Çağında Derin

Düşünebilme

Bir zamanlar belli bir konu hakkın-da bilgi edinmek istenildiğinde okuma yapılır, bir kaç kitap ve makale dikkatle incelenirdi. İnternetin bir numaralı bil-gi kaynağı haline geldiği bu bilbil-gi çağın-da ise durum farklı. Şimdi konu ile ilgili yüzlerce uzman görüşü ve makaleye, bin-lerce bloga internetten ulaşabiliyoruz. İl-gilendiğimiz konu hakkında bilgi topla-mak zor olmadığı gibi RSS’ler, Twitter’da takip edilenler ile en popüler web sitele-rimizden ve kişilerden son dakika geliş-meleri direk bize ulaşıyor. Siber uzayda bilgiyi tükettiğimiz kadar üretebiliyoruz da. Cisco araştırmasına göre, 2013’te in-ternetteki bilgi akışı 2009 yılındakine kı-yasla dört kat artacak.

Maruz kaldığımız bilgi bombardıma-nı altında bilgiyi ayıklamak zorlaşırken aşırı ve gereksiz bilgiden zihinsel hazım-sızlık çektiğimiz de oluyor. Gençlerin, tercihi interneti iletişim aracı olarak lanmaktan bilgi toplama aleti olarak kul-lanmaya kaysa bile bu bilgi kirliliği için-den doğruyu süzerek çıkmaları zor. Çün-kü artan bilgi akışı ile nasıl başa çıkacak-ları, bilginin değerlendirmesi ve enteg-rasyonu konusunda eğitilmiyorlar. Tek-nolojiye ayak uyduramayan eğitim sis-temi bilgi zenginliği içinde bilgi yoksu-lu gençlerin yetişmesine engel olamıyor hâliyle.

Gençler arasında hızla artan internet bağımlılığına önlemler alan Kore hükü-meti çocukları ilkokuldan itibaren inter-net hakkında bilgilendiriyor. Uzmanlar internet teknolojisinden önce ahlâkının öğretilmesi gerektiğini belirtiyor. Fazla

bilgi akışı ile başa çıkma yollarına gelin-ce bu konular henüz ders müfredatları-na dahil değil.

Bilgi kirliliğinin yanı sıra internet-le derin okumanın yerini hızlıca göz at-ma alınca okuduğumuz fikirleri kavra-mak, argümanları çözümlemek de güç-leşiyor. Yazar Nicholas Carr “Google Bi-zi Aptallaştırıyor mu?” başlıklı yazısında okuma alışkanlığımızdaki bu değişikliği “Bir zamanlar kelimeler denizine dalan bir skuba dalgıcıydım, şimdilerde o deni-zin üstünde jet ski yapıyorum” betimle-mesiyle vurguluyor. İnternette sörf yap-manın dikkatimizi dağıttığı ve konsant-re olma kapasitemizi sınırladığını hisse-denlerin sayısı az değil. İlgimizi çekse bi-le klasikbi-leri okumakta zorlanıyor, karşı-mıza çıkan bir yazı biraz uzunsa hiç baş-lamıyor ya da birkaç sayfada pes edebili-yoruz. Aşırı bilgi yükü okumadaki bu sa-bırsızlığımızla birleşince bilgiler hep ma-lumat mertebesinde kalmaya mahkûm oluyor. Bilgileri içselleştirip irfan haline getirme süreci kesintiye uğruyor.

Gereksiz bilgilerle yüklenen beynimi-zin bilgi obezi olmaması için bazı teknik diyetler uygulamakta fayda var. İnternet bağımlılığını kontrol etmek için, ne garip ki, yine interneti kullanabiliyoruz. Örne-ğin, Firefox kullanıcıları arasında yeni yeni yaygınlaşan bir uygulama pagead-dict.com adresine gidip oradaki progra-mı yüklemek. Sonra aynı siteyi ziyaret et-tiğinizde karşınıza her web sitesinde har-cadığınız vaktin listesi çıkıyor. Twitter kullanıcıları ayarlar sayfasından iş saatle-ri boyunca rahatsız edilmeme seçeneğini işaretleyip ekranda birden beliren mesaj-lara önceden engel olabiliyorlar.

İnternet Bağımlılığı ve

Dikkat Eksikliği

Bilgi selini felâkete dönüştürmesi bir yana internet bağımlılığının katkıda bu-lunduğu bir başka problem de dikkat ek-sikliği. Psikiyatri ve Kliniksel Sinir Bi-limleri dergisinde, 2004 yılında, inter-net bağımlılığı ve dikkat eksikliği arasın-daki ilişkiyi ortaya koyan bir makale ya-yımlandı. Koreli bilim adamları

tarafın-Th

ink

sto

ck

(4)

<<< Bilim ve Teknik Haziran 2010 dan yapılan çalışmada 535 ilkokul

öğren-cisine internet bağımlılık testi yapılıyor. Çocukların veli ve öğretmenlerine ise DuPaul’un dikkat eksikliği hiper-aktivite bozukluğu (Attention Deficit Hyperac-tivity Disorder-ADHD) soruları soru-luyor. Büyükler, ADHD olan çocukların gösterebileceği davranışların sıralandığı kontrol listesindeki kutucukları, çocukta davranışı gözlemliyorlarsa işaretliyorlar. Sonuçta, ADHD grubuna giren öğrenci-lerin daha yüksek internet bağımlılık pu-anı aldıkları görülüyor.

Bu ve benzer çalışmalarla gündeme gelen internet bağımlılığını tedavi ama-cıyla Kore’de iki haftalık “İnternet Kur-tarma Kamp”ları düzenleniyor. Gençler bu kamplarda internet başına oturma-dan doğayla ve akranlarıyla vakit geçiri-yor, internet kullanımlarını eve döndük-lerinde azaltmaları yönünde motive edi-liyorlar.

Fikirleri kütüphaneci ve eğitimciler arasında kabul gören Marc Prensky gibi düşünenlere göre dikkat eksikliği konu-sunda suçun büyük kısmı en çok şikâyet eden eğitimcilerde. Dijital yerlilere mo-dası geçmiş bir dille eğitim veren eği-timciler bu neslin, video oyunlarını ciddi okumalara, grafik ve resimleri yazıya ter-cih etmelerini göz ardı etmemeli. Ders-leri gençDers-lerin dikkatini çekecek şekilde sunmalılar.

İnternetin eğitimin bir parçası hali-ne gelmesiyle artık hali-neyi hali-ne kadar bildi-ğimiz ve hatırladığımız değer kaybeder-ken “bilgiye en hızlı nasıl ulaşır ve değer-lendiririz” sorusunun önemi artıyor. He-sap makinesi, öğrencileri işlem kalabalı-ğına boğmadan bir problemin ana hatları ve pratik uygulamaları üzerinde düşün-meye sevk edecek şekilde eğitimde kul-lanabileceği gibi internetten de çok farklı şekillerde yararlanılabilir. Ancak eğitim-cilerin bu adımları atması için yapılması gereken alt yapı çalışmaları dünya çapın-da çapın-daha yeni yeni başlıyor.

İnternet nesli hakkında ileri sürü-len diğer bir iddia bilgisayarlardaki bir-çok işlemi aynı anda yapan paralel işlem-ciler gibi çalıştıkları. Gençler, internette sörf yaparken aynı anda arkadaşlarıyla

mesajlaşıyor bir yandan da cep telefonu ile konuşabiliyorlar. Hatta aynı anda bir-den fazla işi yapmayınca eksiklik duyan-lar bile var. Gençlerin çok işlevli olabil-me özelliklerini göz önünde bulunduran MIT, Stanford gibi Dünya’nın önde gelen üniversitelerinde, öğrencilerin derste diz üstü bilgisayarlarını kullanmalarına ve internete bağlanmalarına izin veriliyor.

Gençlere sorarsanız çok işlevliliği ga-yet iyi beceriyorlar. Ancak Stanford Üniversitesi’nden C. Nass, E. Ophir ve A. Wagne’nin geçen sene yaptıkları araştır-ma, iddia edilenin aksine, bu gençlerin birden çok işi idare etme performansları-nın berbat olduğunu ortaya koyuyor. Bu öğrenciler, bir anda sadece bir işe odak-lanmayı tercih eden öğrencilerle karşı-laştırılıyor. Toplam 100 üniversite öğren-cisini içeren çalışmadaki testlerin birin-de öğrencilerbirin-den, bilgisayar ekranında bir kaç mavi renkli dikdörtgenin arasın-da bulunan iki kırmızı dikdörtgenin ko-numuna dikkat etmeleri isteniyor. Öğ-rencilerin bir anda kaybolup tekrar be-liren kırmızı dikdörtgenlerin konum-larının değişip değişmediğini tespit et-meleri gerekiyor. Bu arada test ilerledik-çe mavi dikdörtgenlerin sayısı da artıyor. Tüm öğrencilere mavi renklileri göz ar-dı etmeleri testin başında vurgulanıyor. Çok işlevli olduklarını iddia eden öğren-ciler mavi dikdörtgen sayısı arttıkça da-ha kötü performans sergiliyor. Diğer öğ-renciler ise gayet başarılı oluyorlar. Araş-tırmacılar çok işlevli kişilerin dikkat

da-ğıtıcı etkenler içerisinde dikkatlerini top-layamadığı, kavramsal algı ve hafıza ge-rektiren işlerde çok daha kötü oldukları-nı söylüyor. Tabii başarısızlıklarında bu kişilerin dikkat dağıtan faktörleri ihmal edememeleri rol oynuyor.

Saniyenin dörtte biri bir zaman ara-lığında daireler gösterilip kaç daire gör-dükleri sorulan insanlar yedi ve daha az

daire olması durumunda cevabı bilir-ken, daire sayısı yediyi aştığında ise sade-ce tahmin ediyorlar. Bu gözlemden hare-ketle George A. Miller 1956’daki maka-lesinde insanın çalışan-hafıza kapasite-sinin yaklaşık yedi birimle sınırlı oldu-ğunu ileri sürmüş. Ancak çalışan hafıza ile dikkat arasındaki ilişki üzerinde o za-mandan bu zamana bilim insanları fikir birliğine varmış değil.

İnternet bağı koptuğunda hayat da-marlarından biri kesilmiş gibi hisseden bir dünya gençliği var artık. İnternetin zekâ ve kavramsal kabiliyetlerimize etki-sini ölçen girişimlerse teknolojinin hızı-na yetişemiyor. Bir yandan araştırmalar internette gezinmenin beyni bulmaca, sudoku çözmek gibi formda tuttuğu iz-lenimi verirken sonuçların nasıl yorum-lanacağı konusu çok da açık değil. Bir diğer yandan artan bilgi kirliliği, oku-ma alışkanlıklarımızdaki dehşet deği-şim, bağımlılık, dikkat eksikliği gibi kay-gılandırıcı fikirler ve çalışmalar emekle-me aşamasında olan bilimsel çalışmala-rın bir an evvel hızlanması gerektiğini gösteriyor. Th ink sto ck 65

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmaya alınan tüm çocuklara tedavi öncesi WISC-R, Görsel Anlık Bellek Uzamı (GAB), Bender Gestalt Görsel-Motor A lgı Testi (BGT) ve Stroop Renk Kelim e Testi

Ancak bu tür davranışlar tüm çocuklarda bazı zamanlarda görülebileceğinden, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu tanısı almak için mutlaka uzman görüşü gerekir..

işletmelerde çalışanlar, ürettikleri ürünlerle ilgili detaylı çizimler, parça resimleri ve projelerini bu program aracılığıyla çizerek, imalat sürecini daha hızlı, en

Ayrıca bir gazetede “sağ kolu kırıldı” diye verilen bilgi de yayımlanan fotoğraf ve Polis Basın Bülteni ile çelişiyor.. Zira kavgaya karışan N.G.'nin sol

Öğretmene göre dersi biraz dinlese zaten başarılı olan Deniz çok daha başarılı oluyor!. Evde ise durum biraz

DEHB olan bireyin genetik ve çevresel biyolojik faktörlerin etkileşimi sonucunda beynin kimyasal yapısı da bozulur.. Beynin ön bölgesinin çalışmasını düzenleyen Dopamin

 Başkalarına zarar verme, vurma, kırma, küfür etme veya çalma hiperaktvitenin

Sosyal biliş becerilerinin bir diğer komponenti olan duygusal ve bilişsel empatinin oksitosin reseptör geni polimorfizmleriyle ilişkilerinin araştırıldığı çalışmalarda