• Sonuç bulunamadı

10 - 12 yaş obez çocuklarda 12 haftalık düzenli egzersizin vücut kompozisyonu ve kan lipid düzeyleri üzerine etkisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "10 - 12 yaş obez çocuklarda 12 haftalık düzenli egzersizin vücut kompozisyonu ve kan lipid düzeyleri üzerine etkisi"

Copied!
61
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

I İÇİNDEKİLER

TEŞEKKÜR ...III TABLOLARIN LİSTESİ ...IV KISALTMALAR LİSTESİ... V

1. GİRİŞ VE AMAÇ ... 1

2. GENEL BİLGİLER... 3

2.1. OBEZİTENİN TANIMI ... 3

2.2. OBEZİTENİN SINIFLANDIRILMASI ... 4

2.2.1. Anatomik Yapıya Göre Obezitenin Sınıflandırılması... 4

2.2.1.1. Hiperplastik obezite: ... 4

2.2.1.2. Hipertofik obezite: ... 4

2.2.2. Yaşa Göre Obezitenin Sınıflandırılması ... 4

2.2.2.1. Çocukluk çağı: ... 4

2.2.2.2. Erişkinlik çağı: ... 4

2.2.3. Patolojisine Göre Obezitenin Sınıflandırılması ... 4

2.2.3.1. Regülatör:... 4

2.2.3.2. Metobolik:... 4

2.2.4. Endokrin Etmenlere Göre Obezitenin Sınıflandırılması:... 5

2.3. OBEZİTENİN SINIRLANDIRILMASI... 5

2.4. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE OBEZİTE PREVALANSI ... 6

2.5. OBEZİTE OLUŞUMUNA KATKIDA BULUNAN FAKTÖRLER ... 7

2.5.1. Genetik ... 7

2.5.2. Yaş: ... 7

2.5.3. Cinsiyet: ... 8

2.5.4. Beslenme Alışkanlıkları:... 8

2.5.5. Fiziksel Aktivite:... 8

2.5.6. Sosyoekonomik Kültürel Düzey: ... 9

2.5.7. Psikolojik Etkiler: ... 9

2.6. ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE OBEZİTE... 9

2.7. OBEZİTE VE VÜCUT KOMPOZİSYONU ... 10

2.8. OBEZİTE VE KAN LİPİDLERİ ... 11

2.8.1. HDL ( Yüksek yogunlukta lipoproteinler)... 11

2.8.2. LDL ( Düşük yogunlukta lipoproteinler) ... 11

2.8.3. Kolesterol ... 12

2.8.4. VLDL (Çok Düşük Yoğunlukta Lipoproteinler) ... 12

2.8.5. Trigliseridler... 13

2.9. OBEZİTENİN YOL AÇTIĞI SORUNLAR... 13

2.9.1. Obezite ve Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı):... 13

2.9.2. Obezite ve Koroner Damar Hastalıkları :... 14

2.9.3. Obezite ve Hipertansiyon:... 14

2.9.4. Obezite ve Solunum Hastalıkları: ... 14

2.9.5. Obezite ve Psikolojik Sorunlar: ... 15

2.9.6. Obezite ve Mekanik Yetersizlik:... 15

2.9.7. Obezite ve Diğer Hastalıklar:... 15

2.10. ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ ... 16

2.11. EGZERSİZİN OBEZİTE ÜZERİNE ETKİSİ ... 16

(2)

II

2.12. ÇOCUKLARDA FİZİKSEL VE FİZYOLOJİK GELİŞİM ... 18

2.12.1. Boy:... 18

2.12.2. Kilo: ... 18

2.12.3. Kemik Gelişimi: ... 19

2.12.4. Kas gelişimi: ... 19

2.12.5. Dolaşım sistemi:... 19

2.12.6. Enerji sistemleri: ... 20

3. GEREÇ YÖNTEM ... 21

3.1. DENEY GRUPLARININ OLUŞTURULMASI ... 21

3.2. VÜCUT KOMPOZİSYONUNN BELİRLENMESİ ... 21

3.2.1. Ağırlık Ölçümü ... 22

3.2.2. Boy Ölçümü ... 22

3.3. DERİ ALTI YAĞ ÖLÇÜMÜ ... 22

3.3.1. Biceps Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi: ... 22

3.3.2. Triceps Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi: ... 23

3.3.3. Göğüs Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:... 23

3.3.4. Subscapular Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:... 23

3.3.5. Baldır Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi: ... 23

3.3.6. Abdominal (Karın) Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:... 23

3.3.7. Suprailiac Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi: ... 23

3.3.8. Thigh (Üst bacak) Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi: ... 24

3.4. ÇEVRE ÖLÇÜMLERİNİN ALINMASI... 24

3.4.1. Önkol çevre Ölçümü: ... 24

3.4.2. Dirsek:... 24

3.4.3. Baldır:... 24

3.4.4. Diz:... 24

3.4.5. Bel: ... 24

3.4.6. Göğüs: ... 25

3.4.7. Kalça: ... 25

3.5. ÇAP ÖLÇÜMLERİNİN ALINMASI... 25

3.5.1. Göğüs Çapı Ölçümü:... 25

3.5.2. Bi-iliac Çapı Ölçümü: ... 25

3.5.3. Diz çap ölçümü: ... 25

3.5.4. El Bilek Çapı Ölçümü: ... 25

3.5.5. Ayak Bilek Çapı Ölçümü:... 26

3.6. AEROBİK EGZERSİZ PROTOKOLÜ... 26

3.7. Deneklerden kan numunelerinin alınması... 27

3.8. Kan numunelerinin değerlendirilmesi... 27

3.9. İstatiksel değerlendirme ... 27

4. BULGULAR ... 28

5. TARTIŞMA VE SONUÇ... 37

6. KAYNAKLAR ... 47

ÖZGEÇMİŞ... 56

(3)

III TEŞEKKÜR

Öğrenciliğim süresince yanında çalışmaktan büyük mutluluk duyduğum, bilgi ve tecrübelerinden yararlandığım, iyi yetişmem için yardımlarını esirgemeyen, engin hoşgörüsünü her zaman hissettiğim çok değerli danışman hocam Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kürşat KARACABEY’e minnet ve şükranlarımı sunarım.

Ayrıca öğrenciliğim süresince çalışmalarımda yardımlarından dolayı Selçuk Üniversitesi BESYO Öğretim Üyesi ağabeyim Yrd. Doç. Dr. Halil TAŞKIN’a, Gaziantep Mahmut Güleç İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Güler’e ve Bilgisayar öğretmeni Özgür Şevik’e teşekkür ederim.

Desteği ve sevgisiyle her zaman yanımda olan sevgili eşime, bugünlere gelmemi sağlayan aileme ve çok sevdiğim çocuklarım Beray ve Berkay’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım.

(4)

IV TABLOLARIN LİSTESİ

TABLO NO SAYFA NO

Tablo 1. Çalışma ve Kontrol Grubunun BKİ Değerleri 22

Tablo 2. Çalışma Grubuna Uygulanan Antrenman Programı 26

Tablo 3. Çalışma ve Kontrol Grubunun Tanımlayıcı Tablosu 28

Tablo 4. Çalışma Grubunun Kan Lipid Değerlerine Ait Tablo 29

Tablo 5. Kontrol Grubunun Kan Lipid Değerlerine Ait Tablo 30

Tablo 6. Çalışma Grubunun Çevre ölçümlerini Gösteren Tablo 31

Tablo 7. Kontrol Grubunun Çevre Ölçümlerini Gösteren Tablo 32

Tablo 8. Çalışma Grubunun Deri Kıvrım Kalınlığına Ait Tablo 33

Tablo 9. Kontrol Grubunun Deri Kıvrım Kalınlığı Ait Tablo 34

Tablo 10. Çalışma Grubunun Çap Ölçüm Değerlerine Ait Tablo 35

Tablo 11. Kontrol Grubunun Çap Ölçüm Değerlerine Ait Tablo 36

(5)

V KISALTMALAR LİSTESİ

VKİ: Vücut kitle indeksi

T.KOL: Total kolesterol

HDL: Yüksek dansiteli lipoprotein LDL: Düşük dansiteli lipoprotein

TG: Trigliserid

BMİ: Bady mass index

DM: Diabetes Mellitus

NHSC: ABD Sağlık İstatistikleri Merkezi VLDL: Çok düşük dansiteli lipoprotein WHO: Dünya Sağlık Örgütü

B/K: Bel çevresi (cm) / kalça Çevresi(cm)

TEKHARF: Türkiye Erişkinler Kalp Hastalığı Risk Faktörleri

(6)

1 1. GİRİŞ VE AMAÇ

İlkel insandan günümüze, modern insana uzanan bir yolda hareketin biyolojik olarak çok farklı bir boyuta geldiğini görmekteyiz. Tekerleğin icadı ile;

insanoğlu, kendisine verilmiş olan özel kuvvet ve gücünü makinelar yardımıyla kullanmaya başlamıştır. Günlük yaşantımıza makinelerin girmesi ile başta yürüme, koşmak olmak üzere tırmanma, inme, sıçrama, çömelme, eğilme gibi temel ve doğal doğal hareketler insan yaşamında azalmaktadır.

Evlerde iş kolaylaştıran aletlerin çoğalması, ulaşım kolaylıkları, televizyon, bilgisayar kullanımının yaygınlaşması, aktivitenin ve enerji harcanmasının azalmasına yol açmaktadır. Günlük yaşamdaki bu değişmelere paralel olarak, birey beslenme alışkanlıklarını değiştirmediği ve bedensel aktivitesini arttırmadığı için alınan enerjinin kullanılan enerjiden fazla olması sonucu şişmanlık ortaya çıkmaktadır (88).

Obezite özellikle son yıllarda önemli sağlık problemleri arasında yer almaya başlamıştır (82). Tedavi edilmediğinde hipertansiyon, dislipidemi, ve diyabet gibi klinik tablolarla karşımıza çıkmaktadır (63). Birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de obezite giderek yaygınlaşmaktadır (82).

Türkiye’de 2000 yılı TEKHARF (Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı Risk Faktörleri) çalışmasına göre halen 2,63 milyon erkek ve 5,46 milyon kadında (toplamda 8,1 milyon) obezite bulunduğu tahmin edilmektedir (79). Çocukluk çağı obezitesi özellikle gelişmiş ülkelerde olmakla beraber tüm dünyada artan bir prevalansa sahiptir (46). Çocukluk çağı obezitesinde tanı VKİ’ne (Vücut Kitle İndeksi) dayanılarak konur. Obezitenin birçok temel nedeni vardır. Bunlar genetik, endokrin, diyet ve sosyoekonomik nedenler olarak sınıflandırılabilir (100).

Günümüzden 20 yıl önce boş zamanlarını bahçelerde veya sokak aralarında oynayarak geçiren çocuklar, günümüzde gelişen teknolojinin ve değişen sosyal yapının da etkisiyle artık zamanlarını televizyon ve bilgisayar

(7)

2

başında geçirmekte ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimle birlikte obezite prevalansının çocukluk dönemde gittikçe artmasına neden olmaktadır (14).

Obezite tedavisinde kilo vermeyi amaçlayan çeşitli tedavi seçenekleri vardır. Çok düşük kalorili diyetler, fiziksel egzersiz programları, farmakolojik tedaviler ve cerrahi operasyonlar etkili tedavi seçeneklerindendir. Bunlardan en yüz güldürücü sonuçları düzenli beslenme ve fiziksel egzersiz programlarının verdiği belirtilmektedir (20,29,89).

Organizmada birçok aktivitenin koordinasyonu ve düzenini nöral ve endokrin sistemler ile sağlanır. Bu sistemlerin metabolizmayı ilgilendiren lipid ve karbonhidrat düzeyleri üzerine yansımaları pek çok araştırmaya konu olmuştur (15,30,43).

Egzersiz ve yoğun antrenman gibi çeşitli stres durumları hormonal salınımı etkileyerek hormonlarda artış ve azalmalara neden olur. Antrenman yapan kişilerde kan lipid düzeyi konsantrasyonunun azaldığı bilinmektedir. Bu etkilerin endokrin fonksiyonlarda oluşan uyumdan kaynaklandığı belirtilmektedir (1,3,22).

Düzenli uzun süreli ve orta şiddette yapılan aerobik egzersizlerin koroner arter risk faktörlerinden olan obezite hastalığını azalttığı vurgulanmaktadır (66).

Obezitede plazma lipid düzeyleri anormallikleriyle vücuttaki yağ dağılımı arasında sıkı bir ilişki bulunması nedeni ile günümüzde daha çok vücuttaki yağ dağılımını gösteren konvansiyonel antropometrik ölçüm yöntemleri üzerinde durulmaktadır (32,53,96).

Bu çalışma yaşları 10-12 arasında olan obez çocuklarda 12 haftalık egzersizin, vücut kompozisyonu ve kan lipid düzeylerindeki etkisini ortaya koymak amacıyla planlanmıştır.

(8)

3 2. GENEL BİLGİLER

2.1. OBEZİTENİN TANIMI

Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite, genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması sonucu, boy uzunluğuna göre vücut ağırlığının arzu edilen düzeyin üstüne çıkmasıdır. Boy standartlarına göre çok ağır olan bireylerin fazla miktarda vücut yağı depoladıkları kabul edilir (111).

Yetişkinlerde sinirsel, hormonal, kimyasal ve fiziksel mekanizmalarla vücut ağırlığı belirli bir düzeyde tutulmaktadır. Bu mekanizmaların bir veya birkaçındaki bozukluk bu dengeyi olumsuz yönde etkilemektedir. Dengenin bozulması beden ağırlığının değişmesiyle sonuçlanır. Bir bireyde şişmanlığın veya kas kitlesi fazlalığının tanımlanabilmesi için vücut ağırlığının, vücut bileşiminin ve vücutta yağ dağılımının değerlendirilmesi gereklidir.

Bu amaçla sahada ve klinikte antropometrik (insan ölçüleriyle ilgili) yöntemler ve laboratuvar yöntemleri kullanılmaktadır. İnsan ve hayvanların anatomik, moleküler, hücresel ve doku-sistem düzeyinde vücut bileşimlerinde benzerlikleri vardır. Tüm vücut düzeyinde vücut bileşimi; vücut yapısı, şekli, görünüş ve fiziksel özellikleri ile ilgilidir. Bu amaçla çok sayıda ölçüm yöntemleri kullanılmaktadır.

Antropometrik ölçümler beslenme durumunun saptanmasında kas ve yağ deposunun göstergesi olmaları nedeniyle önem taşımaktadır. Antropometrik ölçümler sürekli ve düzenli olarak kullanıldığında bireyin beslenme durumu doğru bir şekilde değerlendirilir. Sıklıkla kullanılan yöntemler; vücut ağırlığı ve boy uzunluğunun ölçülmesi, vücut yağı ve yağsız vücut kitlesinin saptanması olarak bilinmektedir.

(9)

4

2.2. OBEZİTENİN SINIFLANDIRILMASI

2.2.1. Anatomik Yapıya Göre Obezitenin Sınıflandırılması 2.2.1.1. Hiperplastik obezite:

Çocukluk çağında görülen şişmanlıktır. Yağ hücrelerinde depolanan yağın artması ile oluşur. Bu çağdaki şişmanların zayıflaması sonucu hücre sayısı azalmamaktadır. Çocuklukta şişman olanların %80’inin erişkinlikte de şişman olduğu, çocukluk çağında şişman olmayanlar da ise sonradan şişmanlama %20-

%40 civarında bulunduğu araştırmalarda rapor edilmiştir (51).

2.2.1.2. Hipertofik obezite:

Erişkinlikte görülen şişmanlıktır. Yağ hücre sayısı artmaz, sadece yağ hücre hacmi artar (51).

2.2.2. Yaşa Göre Obezitenin Sınıflandırılması 2.2.2.1. Çocukluk çağı:

Normal ağırlıkta doğarlar ve puberte çağında ağırlık kazanırlar (51).

2.2.2.2. Erişkinlik çağı:

Bireyler 20-40 yaşları arasında ağırlık kazanırlar (51).

2.2.3. Patolojisine Göre Obezitenin Sınıflandırılması 2.2.3.1. Regülatör:

Besinlerin alımını düzenleyen merkezin bozulması ile oluşur (51).

2.2.3.2. Metabolik:

Besinlerin alınım mekanizmasına bağlı olarak fazla enerji alımı yağ ve karbonhidrat metabolizmasını bozmaktadır. Lipogenezisin artması ile yağ oksidasyonu azalır ve böylece şişmanlık meydana gelir (51).

(10)

5

2.2.4. Endokrin Etmenlere Göre Obezitenin Sınıflandırılması:

İnsülin ve Adrenokortikal hormonun artması iştah merkezine uyarıcı etki yaptığı için fazla yeme sonucu şişmanlığın oluşumunu geliştirir (51).

2.3. OBEZİTENİN SINIRLANDIRILMASI

Değişik kurumlar tarafından ileri sürülen obezite belirleme sınırları şu şekilde özetlenebilir:

a)NHCS (A.B.D’de sağlık istatistikleri merkezi olan National Center for Health Statistics) vücut kitle indeksinin (VKİ) erkeklerde 27.8 kg/m², kadınlarda 27.3 kg/m²’nin üzerini fazla kilolu olarak kabul etmektedir. (108).

b)A.B.D hekimleri genel olarak Metropolitan Sigorta Şirketinin hazırladığı 1983 tablolarını kullanmaktadır. 1983 tablolarına gore vücut kitle indeks değerleri erkekler için 26.9 kg/m² veya daha üstü kadınlarda 27.3 kg/m² veya daha üstü olarak ileri sürülmektedir (68).

c)Van Itallie, NHCS (A.B.D’de sağlık istatistikleri merkezi olan National Center for Health Statistics) bulgularına dayanarak obezite kriterlerini şu şekilde sıralamıştır: Vücut kitle indeksi (VKİ) <25 kg/m² uygun ağırlık, 25-27 kg/m² sınırda obez, 27-30 kg/m² hafif obez,30-35 kg/m² orta derecede obez, 35-40 kg/m² ciddi obez, >40 kg/m² ileri derecede obezdir (109). İdeal ağırlığın %120’si kabaca 27 kg/m² vücut kitle indesi’ne eşdeğerdir (97). Bu nedenle bazı yazarlar tarafından vücut kitle indeksi (VKİ) 27 kg/m²’nin üzerindeki kişiler obez olarak kabul edilmektedir (99).

d)WHO (Dünya Sağlık Örgütü), çeşitli Avrupa epidemiyolojistlerince ufak değişiklikler dışında kabul edilen bir uluslararası sınıfandırma geliştirmiştir. Buna gore VKİ (Vücut Kitle İndeksi); <18.5 düşük kilolu, 18.6-24.9 normal kilolu, 25.0-29.9 fazla kilolu, 30.0-39.9 obez şişman, 40.0 < aşırı obez olarak tanımlanmaktadır (12,62,114).

(11)

6

2.4. DÜNYA’DA VE TÜRKİYE’DE OBEZİTE PREVALANSI

Yapılan bir çok çalışmada çocukluk çağı obezitesinin prevalansının son yıllarda artmakta olduğu gösterilmiştir. Bu konuda yapılan çok sayıda çalışma olmasına karşın veri toplanmasında kullanılan metodların farklılığı sonuçların değerlendirilmesinde zorluklar yaratmaktadır.

ABD'de gerçekleştirilen beslenme ve sağlık taramaları obezite prevalansı hakkında güvenilir bilgiler vermektedir. 1988-1994 yılları arasında gerçekleştirilen tarama sonuçları itibarı ile VKİ 95. persentil üzerinde olan 6-11 yaş çocukların oranı %13.7, (erkeklerde %14.7, kızlarda %12.5) ve 12-17 yaş çocukların ise %11.5 (erkeklerde %12.3, kızlarda %10.7) olarak belirlenmiştir.

1976 ve 1987 yılları arasında saptanan obezite prevalansı 6-11 yaş grubunda %54 ve 12-21 yaş grubunda ise %64 oranında artış göstermiştir.

ABD'de çocukluk çağı obezitesi bir halk sağlığı problemi olarak algılanmakta ve önlem alınması planlanmaktadır.

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde pediyatrik obezitenin prevalansı ve artış eğilimi tahmin çalışmaları obezitenin tanımındaki metodolojik problemler ve nüfusun demografik, kültürel ve sosyoekonomik kompozisyonunu yansıtacak verilerin yetersiz olması nedeni ile tam sonuçlanamamıştır. Ancak genel AB ülkelerinde küçük çocuklarda obezite prevalansı adölesanlara göre düşüktür.

Cinsiyetler arasında belirgin bir fark görülmemiştir. Güney ve doğu bölgelerindeki ülkelerde prevalans daha yüksektir (67).

1993 verilerine göre Türkiye'de gözlenen obezite prevalansı ise %2.2 olarak belirlenmiştir. Aynı çalışma'da Amerika Birleşik Devletleri’nde okul öncesi obezite prevalansı %3.1 olarak verilmiştir (69). Afrika'da yapılan bir çalışmada erkeklerde obeziteye neredeyse rastlanmamasına rağmen menarş sonrası kızlarda VKİ' ne göre %16.7 ve TCK' a göre ise %11.1 obezite prevalansı saptanmıştır (16).

(12)

7

Tüm bu çalışmalarda metotlar ve obezite belirlemesinde kullanılan kesme değerlerinde farklılıklar vardır. Bu nedenle çalışmaları yorumlamak ve karşılaştırmak güç olmaktadır.

2.5. OBEZİTE OLUŞUMUNA KATKIDA BULUNAN FAKTÖRLER

Tüketilenden fazla enerji alınması şişmanlığın başlıca nedenidir. Obezite kalori alımı ile kullanımı arasındaki dengesizlik sonucu ortaya çıksada, obezite etyolojisinde çeşitli faktörler etkilidir (44).

2.5.1. Genetik

Genetik etmenler üzerinde yapılan araştırmalarda her iki ebeveyn obez ise çocuğun obez olma şansı %80, yalnızca biri obez ise oran %50, ikisi de obez değilse oran %9 olarak bulunmuştur. Bu gözlemlerden yola çıkılarak yapılan araştırmalarda vücut ağırlığını biyolojik olarak kontrol eden moleküler komponentleri belirleyen bazı genler (ob geni, db geni, fat geni, tub geni, agouti geni) bulunmuştur (79).

2.5.2. Yaş:

Hayatın ilk yılında yağ hücrelerinin büyüklükleri yaklaşık 2 kat artar ancak ileriki dönemlerde obezite gelişip gelişmeyeceğine karar vermede bu dönemdeki obezite iyi bir gösterge değildir. Çocukluk yaş grubunun ikinci dönemi 4-11 yaşları arasıdır. Bu dönemdeki obezite daha sonraki dönemde de devam etme bakımından önemlidir.

Obez bebeklerin 5 yaşında obez olma olasılığı normal bebeklere göre 5 kat fazla bulunmuştur (93), ancak bebeklik döneminde başlayan obezitenin yaşla birlikte kendiliğinden düzelmesi mümkün olmasına karşın çocukluk ve adölesan dönemde başlayan obezitenin erişkin dönemde devam etme riski yüksektir (26).

(13)

8 2.5.3. Cinsiyet:

Obezite her iki cinste de görülmekle birlikte kadınlarda oran daha yüksektir. Adölesan kızlarda obezitenin başlama ve devam etme riski erkeklere göre daha fazladır. Obezite kızlarda erken püberte ve erken menarş ile beraber görülmektedir. Ergenlik dönemi günümüzde geçmişe göre daha erken yaşta görülmekte olup bu dolaylı ya da dolaysız olarak toplumun vücut ağırlığının artması ile ilgilidir.

2.5.4. Beslenme Alışkanlıkları:

Genetik yatkınlıkla beraber beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler son yıllarda üzerinde en çok durulan faktörlerdir. Bebeklik döneminde diyetin ve özellikle aşırı beslemenin ileride obezite riski taşıdığı hipotezi sık olarak düşünülmüştür, ancak erken diyetin çocukluk çağı sonrasında obezite gelişimine etkisini gösteren çok az sayıda çalışma vardır (84).

Charney ve ark. Bebek iken 90. persantilin üzerindeki bebeklerin

%36’sının erişkin hayatta obez olduğunu, bunun yanında normal ve zayıf bebeklerde bu oranın %14’te kaldığını göstermişlerdir (17).

Anne sütü ile çok sık şekilde besleme ve dolayısıyla yüksek enerji alımı, bebeklik döneminde “aşırı besleme” rolü oynayarak ileride obeziteye yatkınlık sağlar (2). Bununla birlikte, erken enerji veya besin alımının ileride obezite gelişimi üzerine etkisi hala ispatlanamamıştır (84).

2.5.5. Fiziksel Aktivite:

Sedanter yaşam şekli çocukluk dönemi obezite riskini arttıran nedenlerden biridir (93). Endüstrileşme, evlerde iş kolaylaştırma aletlerinin çoğalması, ulaşım kolaylıkları, araba kullanımı ve televizyon izlemenin yaygınlaşması, aktivite ve enerji harcanmasının azalmasına yol açmaktadır (14).

1000 kişi ile yapılan bir prospektif çalışmada hafta içi günde 2 saatten fazla televizyon izlemenin 26 yaşında %17 fazla ağırlık, %15 düşük form, %15

(14)

9

artmış serum kolesterol düzeyleri ve %17 sigara içiminden sorumlu olduğu gösterilmiştir (47).

2.5.6. Sosyoekonomik Kültürel Düzey:

Sosyoekonomik düzey ve obezite arasında değişken sonuçlar bulunmuştur (61,64). Ebeveynin eğitim durumu ve meslek sahibi olmaları ile obezite arasındaki ilişki için de farklı iddialar olsa da, zor yaşam şartlarında ve kötü ortamlarda büyüyen çocukların obezite riskleri daha yüksektir (36,86).

Ülkemizde obezite daha çok yüksek ve orta sosyoekonomik düzeydeki bireylerde görülmektedir. Sosyoekonomik olarak orta düzeydeki ailelerde görülmesi ülkemizdeki orta sosyoekonomik düzeydeki insanların gelişmiş ülkelerdeki yoksul kesim gibi beslendiğini düşündürmektedir (107).

2.5.7. Psikolojik Etkiler:

Obezite ve psikolojik etmenler arasında bir ilişki olduğu kabul edilmektedir. Anne-baba-çocuk arasındaki olumsuz ilişkiler, okulda başarısızlık, arkadaş edinememe çocuğun ruhsal yapısını etkileyip aşırı yemeye neden olabilmektedir. Bazı kimseler üzüntü, sıkıntı ve güvensizliklerini örtmek için fazla yemeye meyilli olabilirler. Bunun tersi durumlar da olabilir. Psikolojik bozukluklar, bazen fazla yemeye, bazen de az yemeye neden olabilir (6).

2.6. ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE OBEZİTE

Şişmanlık 20. yüzyılda en az erişkinler kadar çocuklar için de yaygın bir sağlık problemidir. Ülkemizde, Köksal ve Kocaoğlu`nun yaptığı bir araştırmada 11-15 yaş çocuklarda, şişmanlık oranı kızlarda %7.1, erkeklerde ise %3.5 olarak bulunmuştur. Şişmanlığın süt çocukluğu döneminde başladığı, şişman çocuklarda yağ hücrelerinin hacimleri artmış ve hücre sayısının da normal çocuklardan fazla olduğu saptanmıştır.

Burada önemli bir bulgu, daha ileri yaşlarda başlayan şişmanlığın hücre sayısında önemli bir değişikliğe neden olmadığı kabul edilmektedir. Tüm kişilerde

(15)

10

yağ hücrelerinin hacimlerinde artma gözlenir. Ağırlık kaybedildiği dönemlerde yağ hücreleri sayısında azalma olmamakta, ama hücrelerin hacmi küçülmektedir.

Okul öncesi ve okul çağında uygun bir beslenme programı uygulanmaması, diyetin fazla enerji içermesi, boş kalori kaynaklarını tüketmeyi özendirici çevresel etkenlerin olması, çocuğa normal besin tüketiminin üzerinde yemek yemesi için baskı yapılması şişmanlığa yol açan nedenlerdir (88).

2.7. OBEZİTE VE VÜCUT KOMPOZİSYONU

Vücut kompozisyonu genel olarak yağ, kemik, kas hücreleri, diğer organik maddeler ve hücre dışı sıvıların orantılı bir şekilde bir araya gelmesinden oluşur.

Vücut kompozisyonu birçok araştırmacı tarafından iki bölümde incelenmiştir.

*Vücudun yağsız kitlesi (kas, kemik, hayati organları içerir)

*Yağ kitlesi (temel ve temel olmayan lipid depoları içerir)

Vücut ağırlığının yaklaşık %40’ı iskelet kası, %10’u kemik, %10’u kıkırdak, kiriş ve deridir. Geri kalan kısmını ise yağ depoları, iç organlar ve iç salgı bezleri oluşturur (5). Kas ve yağ dokuları analiz edildiğinde her ikisinin de su, yağ ve proteinden oluştuğunu fakat kas hücrelerinin %70’i su, %7’si yağ,

%22’si proteinden meydana gelirken, yağ hücrelerinin %22’si su, %72’si yağ,

%6’sı proteindir.

Yağ her sağlıklı kişide belli oranda olması gereken temel parçadan biridir.

Doğumdan hemen sonra insan vücudunun %12’si yağdır. Altı ay içerisinde bu oran hızla %30’a yükselir ve yürümeye başladığında %18 dolaylarına düşer.

Ergenlik çağında kaslar geliştikçe ana özellik olarak yağ birikimi artar (13).

Büyüme tamamlandıktan sonra kadınla erkek arasında % 5 ile % 12 fark gözlenebilir. 35 yaşından sonra erkek ve kadınlar 50 – 60 yaşına kadar her yıl 0,2 - 0,8 kg yağ alınırken kaslar zayıflar. Böylece kilo aynı kalmasına rağmen yağ kitlesinin artması, vücut yoğunluğunun artmasına ve vücut hacminin genişlemesine neden olur (13).

(16)

11

Depo yağların toplanma bölgeleri yapısal, yöresel ve yapılan aktiviteye göre değişmekle birlikte erkeklerde özellikle karın bölgesinde, kadınlarda kalçalarda depo edilir. Erkeklerde abdominal yağ kolayca salınarak egzersiz için enerjiye dönüştürülür. Ancak kadınların kalça ve uyluk yağları daha zor mobilize olur (13).

2.8. OBEZİTE VE KAN LİPİDLERİ

Vücutta ve besinlerdeki birçok farklı kimyasal bileşikler, lipidler sınıfına yerleştirilir. Bunlar artan dansitelerine göne miyolimnohyan, yüksek yoğunlukta lipoproteinler (HDL), düşük yoğunlukta lipoproteinler (LDL), ve çok düşük yoğnlukta lipoproteinler (VLDL) olarak sınıflandırılır (88).

2.8.1. HDL ( Yüksek yogunlukta lipoproteinler)

HDL; % 50 protein, % 20 kolesterol, % 5 trigliserit, %25 fosfolipid icerir.

Karaciğer tarafından sentezlenen HDL, kilomikron ve VLDL`nin normal katabolizma sırasında açığa çıkan lipid ve apoproteinleri de karacigere taşır.

HDL; kolesterolün perifer dokulardan karaciğere taşınmasında başlıca rolü üstlenir. Bu nedenle aterosklerozdan korunmada etkili bir faktör olarak kabul edilmektedir. Şişmanlık, sigara, diabet, renal yetmezlik gibi faktörler HDL düzeyini düşürür, egzersiz ise HDL düzeyini yükseltir (88).

2.8.2. LDL ( Düşük yogunlukta lipoproteinler)

LDL,; %20 protein, % 50 kolestrol, % 5 trigliserid, % 25 fosfolipid içerirler. LDL’nin görevi, kolesterolü karacigerden perifer dokulara taşımak ve bu bölgede yeniden kolesterol sentezini düzenlemektedir. Dolaşımda kolesterolün yaklaşık %70’ini taşırlar. Plazmada LDL konsantrasyonunun yükselmesi sonucu çeşitli depolarda depolanır. En zararlı olan, arteriyal plaklarda kolesterol depolanması olup ateroskleroz meydana getirir.

Klosterolün kanda başlıca taşıyıcısı LDL’dir. LDL’nin artması KKH (Kronik Kalp Hastalığı) riskini artırır. Bunun yanında HDL’nin artması

(17)

12

damarlardan kolesterol çekimine yardımcı olarak KKH (Kronik Kalp Hastalığı) riskini azaltır. Bu nedenle amaç, kan total kolesterol düzeyinin 200 mg/dl ve altında tutulması en azından 240 mg/dl üstüne çıkmaması, LDL/HDL oranının 3/1 ve daha düşük olması, HDL/Total kolesterol oranının mümkün oldukça yüksek olmasının sağlanması olmalıdır. Egzersiz çalışmaları total kolesterolü, LDL’ni düşürür, düşürmese bile HDL’ni arttırır ve böylece HDL/LDL oranını yükseltir (88).

2.8.3. Kolesterol

Kolesterol tüm memelilerin hücre zarında bulunan bir maddedir. Ayrıca safra tuzları ve birçok hormonun yapımında kullanılır. Tüm canlı hücreler, kolesterol sentezi yaparlar ancak kan kolesterol düzeyi karaciğerde yapılan ve bağırsaktan emilen kolesterole dayanır. Gıdamızdaki kolesterolü tümüyle kaldırsak bile karaciğer kolesterol yapımını sürdürecektir. Günlük gıdamızdaki kolesterolün azaltılmasının kilo vermeye bir yararı yoktur.

Ancak uyguladığımız kilo verme programı aynı zamanda kan kolesterolünü düşürücü özelliklere sahiptir. Kaldıki sağlıklı beslenmek isteyen herkes kolesterolü yüksek gıdalardan uzak durmak zorundadır. Kan kolesterol düzeyi %140-150 mg’ı aşınca hastalık riski ortaya çıkmakta, bu düzey %200 mg’ı aşınca da ciddi derecelere ulaşmaktadır. İdeal kan kolesterol düzeyi 100+yaş formülüyle bulunabilir (88).

2.8.4. VLDL (Çok Düşük Yoğunlukta Lipoproteinler)

VLDL; %5 protein, %30 kolestrol, %55 trigliserid ve %10 fosfolipid içerirler. Karaciğerden sentez edilirler ve dolaşımdaki yağ asitleri veya karbonhidratlardan sentez edilen trigliseridleri içerirler. VLDL önemli ölçüde kolesterol ve kolesterol esterleride barındırırlar. Şişmanlarda glukoz kullanım güçlüğü karaciğerde VLDL sentezinin artmasına yol açabilir. Şişmanlıkta fazla kilo alımı nedeni ile VLDL artışı ile beraber, LDL oluşumunu artırmaktadır.

(18)

13

Kanda VLDL artışı, kanda kolesterol artışına da neden olmaktadır. VLDL karaciğerde yapıldıktan sonra yağ dokusu ve kaslarda LDL kolesterole dönüşür.

Artmış VLDL veya VLDL ve LDL düzeyleri, özellikle koroner arter hastalığı olanlarda çok sık görülen bir durumdur. Hem VLDL hem LDL-C düzeylerinin arttığı durumlar tedavisi en zor olanlardır. Bu kişiler kilo vermeye ve diyetle kolesterolden kaçınmaya orta derecede cevap verirler (73,88).

2.8.5. Trigliseridler (TG)

Trigliseridler 3 molekül yağ asidinin gliserol ile oluşturduğu esterlerdir.

Bunlar karbonhidratlardan sentez edilen nötral yağlardır ve yağ dokusunda depolanırlar. Kolesterol gibi suda çözünmez ve lipid protein kompleksleri biçiminde kolesterolle birlikte taşınırlar. Yüksek TG düzeyindeki azalmayı anlamlı derecede yavaşlatan, yaşam biçimine ilişkin etmenler, şişmanlık, sigara içme ve hareketsizliktir.

Dolayısıyla yüksek TG düzeyi için yapılacak tedavinin birincil amacı, diyet ile kilo kontrolü, egzersiz ve sigaranın bırakılması olmalıdır. Yapılan araştırmalarda TG düzeyleri şişman kişilerde şişman olmayanlara kıyasla önemli derecede yüksek bulunmuştur (88,106).

2.9. OBEZİTENİN YOL AÇTIĞI SORUNLAR 2.9.1. Obezite ve Diabetes Mellitus (Şeker Hastalığı):

Yetişkinlerde ortaya çıkan diabet sıklığı ile şişmanlık derecesi ve süresi arasında ilişki vardır. Normal ağırlığında %20 daha şişman olanlarda diabet görülme sıklığı %8 iken normal ağırlığının %20 altında olanlarda bu oran

%2’dir. Yetişkin tip diabetiklerin %60’ı şişmandır. 40 yaş üzeri şişmanlarda diabet görülme oranı %24’4, 20–40 yaş arasında ise %8.7’dir.

Şişmanlık ile hastalıklar arasında ilişkiyi incelersek diabet ilk sırada yer almaktadır. Şişman diabetlilerde yağ kitlelerinin normal seviyelere düşürülmesi, kan şekeri ve insülin seviyelerinin düzenlenmesine hatta, normal seviyelere bile indirilmesine yaramaktadır (88).

(19)

14

2.9.2. Obezite ve Koroner Damar Hastalıkları :

Şişman kişiler, hem koroner arter rahatsızlığı hem de kalp krizi bakımından yüksek risk altındadırlar. Kan basıncı ve lipid durumlarında olduğu gibi sürekli bir ilişki bulunur, böylelikle bulunduğu toplumun kilo ortalamasının altında bulunan kişilerin kardiyovasküler hastalıklar riski de düşüktür.

Vücut ağırlının kan basıncı, serum lipidleri ve fiziksel aktivite ile ilişik olması sebebiyle şişmanlık ile kardiyovasküler rahatsızlıklar arasındaki ilişki basit değildir (88).

2.9.3. Obezite ve Hipertansiyon:

Şişmanlıkta kalp damar hastalıkların yanında hipertansiyon, sıklığı da artmaktadır. Yapılan çalışmalar hipertansiyonun şişmanlarda yaygın olduğunu göstermiştir. Hipertansiyon, şişman insanlarda normal kilolu insanlardakine göre iki kat daha fazla oluşum riskine sahiptir. Şişmanların kilo vermeleri kan basıncının düşürmede etkili olmaktadır. Ortalama olarak her 5 kg’lık kayıp için sistolik ve diastolik kan basınçları sırasıyla 10 ve 5 mmHg düşmektedir.

Başlangıçta ki kilo kaybı sırasında azalma daha belirgindir.

Bir çok durumda kalori kısıtlaması, ağırlıktaki düşme henüz ortaya konulmadan kan basıncın da bir düşmeye yol açar. Bu düşüş kalori sınırlanmasının bir sonucu olarak insülin düzeyinin daha düşük olmasına bağlı olabilir. Eğzersiz, kalp atım hızında ve periferik vasküler rezistansta bir düşme ile hemodinamiği değiştirerek kan basıncında bir azalmaya yol açabilir (88).

2.9.4. Obezite ve Solunum Hastalıkları:

Şişmanlık solunuma mekanik bir yük getirerek solunum işini arttırır ve kilo fazlalığı önemli ölçüde ise kanda CO2 birikmesi olur. Bunun sonucunda hasta uykuya eğilimli bir duruma girer. Bu uykulama durumu hastalığına “Pick Wick sendromu” denir (51). Bu sendrom aşırı şişmanlık, hipoksi, hipoventilasyon, vital kapasitede azalma, ödem ile karakterize bir sendromdur.

(20)

15

Aşırı şişmanlarda istirahatte bile hem oturur, hem de sırt üstü yatar pozisyonda arterial oksijenerasyon ileri derecede azalır. Fazla yağ dokusu göğüs duvarı ve karın duvarında toplanırsa solunum mekaniğini etkiler. Ayrıca şişman kişilerde bronş ve akciğer enfeksiyonlarınıda görülmektedir (51).

2.9.5. Obezite ve Psikolojik Sorunlar:

Şişmanlık, bireylerde psikolojik sorunlar yaratmaktadır. Özellikle genç bireyler dış görünüşlerindeki bozukluk nedeniyle utanç duymakta ve bunun sonucu kendilerini suçlama ve herkes tarafından gülünç bulundukları düşüncesine saplanmaktadır. Bu nedenle bireylerde çeşitli psikolojik bozukluklar oluşur ve bazı hallerde hastalarda nevrozis gelişir. Şişmanların bir çoğunda da huzursuz uyumalar tespit edilmiştir (51).

2.9.6. Obezite ve Mekanik Yetersizlik:

İnsan iskeletinin yapısı her zaman fazla yük taşımaya uyum sağlamaz.

Bunun sonucu olarak düz tabanlık, diz ve kalça artrozları, sıkça görülmekte olup varisler ve varis yaraları kolayca gelişmektedir. Şişmanlarda karın ve bacak kaslarının, yağ ile kaplanması sonucu karında fıtık ve varis, bacaklarda selülit oluşur (51).

2.9.7. Obezite ve Diğer Hastalıklar:

Şişmanlarda safra taşları daha fazladır. Az rastlanan bir hastalık olan

“Gut” hastalığı da şişman bireylerde daha sık görülmektedir. Şişman bireylerde vücut direnci azaldığından enfeksiyonlara yakalanma riski artmaktadır.

Deri altında toplanmış olan fazla yağ dokuları terleme, çabuk kirlenme, vücudun bazı kıvrımlarında iltihaplanmalara ve deri enfeksiyonlarına yol açmaktadır (51).

(21)

16

2.10. ÇOCUKLUK ÇAĞI OBEZİTESİNDE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Obezite gittikçe artan bir halk sağlığı problemi olmaktadır. Son kanıtlara göre obezite ABD’de önlenebilir ölüm nedenleri arasında sigaraya yakın şekilde ikinci sırada yer almaktadır. Çocuk ve adölesan obezite tedavisinde şu anda mevcut üç modalite bulunmaktadır, bunlar diyet ve davranış modifikasyonu, farmakolojik tedavi ve cerrahi tedavi olarak gruplanabilir.

Cerrahi müdahale VKİ ≥40 kg/m(2) olduğu ve tip 2 diyabet, obstrüktif uyku apnesi veya psödotümör serebri gibi hastalıkların eşlik ettiği durumlarda veya VKİ ≥50 kg/m (82) ve eşlik eden hipertansiyon, dislipidemi veya metabolik sendrom gibi hastalıklar varlığında düşünülebilir.

Davranışsal yaklaşımlar genellikle psikolog, davranış terapisi, diyetisyen veya egzersiz fizyologu tarafından uygulanır. Kilo kaybı için davranış tedavilerinin çocuklarda erişkinlere göre daha kalıcı olduğuna dair bulgular mevcuttur (23).

2.11. EGZERSİZİN OBEZİTE ÜZERİNE ETKİSİ

Yetişkinlerde düzenli fiziksel aktivite, yağsız vücut ağırlığında artış yağlı dokuda azalmaya neden olur. Egzersiz programlarının ilk döneminde vücut ağırlığında fazla bir değişiklik olmamasının nedeni budur. Üç ay gibi bir süre sonra yağsız vücut ağırlığı sabitleşir ve kilo kaybı hızlanır (81).

Obezlerde günlük yaşamda kardiyovasküler dayanıklılık önemlidir.

Bununla dolaşım ve solunum sistemleri güç kazanır. Kasların 1/6'sını aynı anda beş dakikada çalıştıran zayıflama programları, düşük dirence karşı çok sayıda tekrarlanan ritmik hareketler, dayanıklılık düzeyini artırır. Dayanıklılık düzeyi, vücudun bir dakikada tükettiği O2 miktarının (VO2 max) spirometrik ölçümleriyle değerlendirilir. Aerobik egzersizler vücuda güç kazandıran ve O2 kullanım oranını artıran aktivitelerdir.

Bunlar kilonun geri alınmasını önler, yağ kitlesinin kaybını artırır, enerji tüketim ve alımını dengeler, plazma insülin düzeyini ve yağ dokusunda üretilen

(22)

17

leptin miktarını düşürür (56). Günlük yaşamımızın bir parçası olan en basit aerobik egzersiz yürümedir (56,95). Merdiven çıkma, dans etme, step yapma, bisiklete binme, yüzme yaşamımızın içinde olan aerobik aktivitelerdir. Bu aktiviteler yaşam tarzı haline getirilirse obezitede kilo kaybı sağlanır (91).

Bunlar temelde düzenli, belirli sürede, büyük kas guruplarını aynı anda çalıştıran ve nabız atım hızını en fazla %75 oranında artıran çalışmalardır.

Egzersiz aktiviteleri sürerken arteryel tansiyonda ve nabız ritminde aşırı yükselme veya düşme yorgunluk belirtisidir ve çalışmalar durdurulmalıdır (105).

Obezlerde yağ oksidasyonunu artırmak için egzersiz şiddetinin süre ve sıklığının belirlenmesine yönelik çalışmalara göre; 30 dakikadan fazla süren, maksimal %65 O2 harcama kapasitesini sağlayan ve haftada en az beş gün sıklığında yapılan egzersizler optimal verimlidir (105). Dayanıklılığı desteklemede ısınma egzersizleri önceliklidir. Kısa koşu ve germeler, solunum ve dolaşımı uygun düzeye yükselterek, kasa O2 difüzyonunu kolaylaştırır, devre dışı olan arteryellerin dolaşıma katılımını sağlar (37).

Obez kişilerde saptanan performans düşüklüğünden dayanıklılık, kas kuvveti ve hareket hızı sorumludur (11). Egzersiz programının başında önce kişinin kas kuvveti saptanır. Prensibe göre saptanan maksimal gücün De Lorme Watkins Tekniği'ne göre 10'ar defa maksimum ağırlığın %50'siyle çalışmaya başlatılır. Genelde serbest aktif, tekrarlanan ve aerobik türde egzersizler seçilir.

Eğitimin tüm kas gruplarına yaygınlaştırılması istenir (55). Egzersizle sağlanan performans kalıcı değildir. En fazla iki hafta içinde kazanç düzeyi düşmeye başlar (80). Bu durum egzersizlerin yaşam boyu sürdürülmesi gerekliliğini açıklar.

Bir egzersiz seansında erişkinler için 300, çocuklar için 250 kcal ekstra enerji harcanması amaçlanır. 1 kg yağ dokusunun kaybı için 7000 kcal enerji harcanmaktadır. Egzersiz dışı diğer aktivitelerde ihmal edilmemelidir. Obezlerin ev içi aktivitelerine alışveriş işlerine aktif olarak katılmaları, ek enerji sarfını sağlar.

(23)

18

Spor salonlarında egzersizler genelde cihazlarla yaptırılmaktadır.

Treadmill, bisiklet ve el ergometrisi gibi mekanik araçlarla aerobik egzersizler programlanır. Başlangıçta fonksiyonel kapasitesi kişiye özel değerlendirilerek, submaksimal VO2 kapasitesinde eğitim başlatılır. Her üç dakikada nabız ölçümleri, VO2 max ölçümleri, treadmillde dakikada adım sayısı, bisiklet ergometrisinde ve kol ergometrisinde dakikada pedal dönme sayısı saptanır.

Dakikada adım veya pedal dönme sayısındaki artışla nabız hızı normalin %75'ine, VO2 max %65'e eriştiğinde egzersiz reçetesi düzenlenir. Treadmille erişilen VO2

max kullanımına göre bisiklet ergometrisiyle %5-25 arası daha düşük VO2

harcanır. Mekanoterapi cihazlarıyla yapılan aerobik egzersiz zayıflama programı kişinin performansı saptandıktan sonra, önce kısa süreli kas germe egzersizlerini, beş dakika ısınma hareketlerini, 25 dakika maksimum aerobik egzersizleri ve beş dakika soğuma egzersizlerini içerir (28).

Obezitede temel tedaviyi aerobik egzersiz ve diyet programları oluşturmaktadır. Aerobik egzersizler, anaerobik eşiğin altında, düşük şiddetli uzun süreli, kalp atım sayısını %60-75 arasında artıran ve bu değeri aşmayan fiziksel aktivitelerdir. Aerobik egzersizler dayanıklılığı artırır. Düzenli uygulamalar kardiyak fonksiyonları restore ederken, LDL, trigliserit, kolesterol kan şeker düzeyini azaltır(48,97).

2.12. ÇOCUKLARDA FİZİKSEL VE FİZYOLOJİK GELİŞİM 2.12.1. Boy:

Yaşamın ilk 2 yılında boy %50 oranında uzar. Daha sonra yavaşlayan boy uzaması, 1. Ergenlik döneminde tekrar hız kazanır. Puberteden hemen önce önemli derecede boyda görülen artış erkeklerde ortalama 17 ve kızlarda 16.5 yaşına kadar sürer. Yıllık boy uzunluğunun artışı ergenliğe kadar her yıl ortalama 5.08 cm kadardır (119).

2.12.2. Kilo:

Çocuklarda doğumdan sonra ilk 6 aya kadar kilo almaya uygun yapılaşma hızla gelişir. Boya göre bu gelişim fazla bir değişim göstermeden 8 yaşına kadar

(24)

19

sürer. 1. Ergenlik döneminden itibaren, ergenlik son bulana kadar aşırı uzama nedeniyle, genellikle boy kilo orantısının dengesi boyun uzaması lehine bozulur. 2 yaşından sonra ergenliğe kadar ağırlık artışı her yıl ortalama 2,270 gr kadardır (119).

2.12.3. Kemik Gelişimi:

Kafatasının yüz kısmı hariç, kafa kemiği, köprücük kemiği, gövdenin bütün kemikleri, el ve ayak kemikleri ilk çocukluk döneminde kıkırdaktan oluşur.

İskeletin kemikleşme süreci, bireyin büyümesinin sonunu belirten 22-28 yaşları arasında tamamlanır (119).

2.12.4. Kas gelişimi:

Doğumdan adolesan döneme kadar kilo ile birlikte kas kitlesinde de önemli bir artış gözlenir. Çocuk ve gençlerde kas kuvveti, yaşla birlikte belirgin şekilde artar. 8 yaşlarında kas vücut ağırlığının %27’sini oluştururken, kas kasılma kuvveti hala düşüktür. Bu konuda en hızlı gelişme 12 yaşlarında başlar ve 15 yaşında kas vücut ağırlığının %32’sini oluşturur (119).

2.12.5. Dolaşım sistemi:

Çocuk ile erişkinlerin kalp hacimlerinin vücut ağırlığına oranı karşılaştırıldığında önemli bir fark olmadığı görülmektedir. Dinlenme halindeki kalp atım sayısı çocuklarda daha fazladır. Çocuklarda kalbin her kilogram vücut ağırlığı başına atım gücü (1 kasılmada pompaladığı kan miktarı) ve bir dakikada pompalayabildiği kan miktarı yaşla ters orantılıdır. Bu nedenle, dinlenme halinde çocuklarda dolaşım sistemi, yetişkinlere oranla daha çok çalışarak, vücudun gereksinimlerini karşılamak zorundadır.

Bir başka deyişle; yaş ilerledikçe, kalp daha kuvvetli bir kasa dönüşürken, aynı zamanda daha etkili bir organ olmaktadır. 9-13 yaşlarında genç sporcular, her kalp atımında yetişkinlerin aldığı oksijenin 1/3’ü ile 1/2’sine yakın oksijen alabilirler. Aradaki bu fark, yaşın ilerlemesi ile azalır. Ancak 16-18 yaşında bile, aynı iş yüküne, yetişkinlerden daha yüksek kalp atımı ile cevap verebilir (119).

(25)

20 2.12.6. Enerji sistemleri:

Çocuklardaki hemoglobin, yetişkinlere oranla daha azdır ve bu nedenle oksijen, iyi ve yeterli bir şekilde taşınamaz. Çocuklarda oksijen borcuna olan tolerans da yetişkinlere oranla daha azdır. Yetişkinler %80-85 miktarında oksijen toleransı gösterirken çocuk ve gençlerde bu değer %90-92 dolayındadır. Yapılan gözlemlere göre, dinlenme halinde ve belli bir çalışma temposunda çocuk ve gençler yetişkinlere oranla daha fazla oksijen kullanmaktadırlar. Çocuk ve gençler, maksimal oksijen ve karbonhidrat (glikoz) kullanımına dayalı çalışmalarda, yetişkinler düzeyinde performans gösteremezler (119).

(26)

21 3. GEREÇ YÖNTEM

3.1. DENEY GRUPLARININ OLUŞTURULMASI

Bu çalışmaya; beden kitle indeksleri 30kg/m2 ve üzeri olan yaşları 10-12 arasında değişen ve sedanter yaşam süren 40 erkek obez çocuk alındı ve prospektif olarak iki eşit gruba ayrıldı. Grup1: Egzersiz yapan, Grup2: Kontrol grubu Egzersiz protokolü uygulanacak 20 kişilik grup rastgele (Randomizasyon işlemi için sayılar tablosu kullanıldı), prospektif olarak seçildi. Obezitenin değerlendirilmesi için temel olarak VKİ düzeyleri alındı. Çalışma ve kontrol grubunda VKİ 30 kg/m² ve üzeriydi.

Çalışmaya dahil edilme kriterleri; Yapılan klinik muayenelerde çalışma ve kontrol grubu bireylerinde bilinen kardiyovasküler sistem, hematolojik, endokrinolojik veya başka bir sistem hastalığı mevcut değildi.

Tüm gruplardan klinik parametreler olarak yaş (yıl), boy (cm), ağırlık (kg), Biyokimyasal parametreler (trigliserid, total kolesterol, HDL, VLDL, LDL) ve antropometrik parametreler (VKİ, vücut yağ miktarı, vücut yağ yüzdesi,bel çevresi, kalça çevresi,bel/kalça çevresi oranı) tüm obezlerden oluşan çalışma grubu ile kontrol grubu arasında karşılaştırıldı.

3.2. VÜCUT KOMPOZİSYONUNN BELİRLENMESİ

Deneklerin yaşlarının saptanması, takvim yaşları dikkate alınarak yapıldı.

Boy ölçümlerinde; başın pozisyonu Frankfurt düzleminde, çıplak ayakla, üzerlerinde sadece şort ve t-shirt ile, Heath-Carter Somatotip Metoduna göre Harpenden Antropometri Seti (Holtain Limited, İngiltere) kullanılarak yapıldı ve ölçüm değeri cm cinsinden yazıldı.

Bu ölçümlere bağlı olarak VKİ = Ağırlık(kg) / Boy(m)2 formülüyle vücut kitle indeksi hesaplandı. Ağırlık ölçümleri ise; çıplak ayakla, üzerlerinde sadece şort ve t-shirt olmak üzere ağırlık ölçen baskülde yapıldı ve ölçüm değeri kg cinsinden yazıldı.

(27)

22

Tablo 1: Çalışma ve Kontrol Grubunun BKİ değerleri.

Değerler Ağırlık ortalamaları (kg)

Boy ortalamaları (m)

BKİ ortalamaları (kg/m)

Egzersiz

grubu 61,65 1,402 31.37

Kontrol grubu 65,7 1,4345 31.90

3.2.1. Ağırlık Ölçümü

Beden ağırlığı, şort giydirilmiş halde ve ayaklar çıplak iken, 0-150 kg arası ağırlık ölçen ve 0,1 kg duyarlılığa sahip kantar ile kg cinsinden ölçüldü.

3.2.2. Boy Ölçümü

Boy, beden ağırlığı ölçümünde kullanılan kantarda bulunan 0,1 cm duyarlılığa sahip metre ile ayaklar çıplak, ayak topukları bitişik, vücut ve baş dik, gözler karşıya bakar durumda iken cm. cinsinden ölçüldü.

3.3. DERİ ALTI YAĞ ÖLÇÜMÜ

Deneklerin deri altı yağ ölçümü deri katlanma yöntemi ile yapıldı.

Ölçümler Holtain Skinfold Caliper ölçüm cihazı ile yapıldı. Ölçüm bölgeleri şunlar idi; Triceps, Biceps, Göğüs, Baldır, Subscapula, Abdominal, Suprailiac.

Ölçümler, ayakta ve vücudun sağ tarafından yapıldı. Her bölgeden toplam üç ölçüm alındı ve ortalamaları alınıp mm cinsinden yazıldı.

3.3.1. Biceps Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, üst kolun ön orta çizgisi üzerindeki dikey kıvrımının acromion ve olecraon çiıkıntıların orta noktasından yapıldı.

(28)

23

3.3.2. Triceps Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, üst kolun arkasında arka orta çizgisi üzerindeki dikey kıvrımının acromion ve olecraon çıkıntıları arasındaki orta noktasından yapıldı.

3.3.3. Göğüs Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, Ön axilleri çizgisi ile meme arasındaki diagonal deri kıvrımı alınarak yapıldı.

3.3.4. Subscapular Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, omurga sınırından gelen diogonal çizginin kürek kemiğinin alt açısının 1 cm uzağından alınarak yapıldı.

3.3.5. Baldır Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta ve dik pozisyonda Midaksiller eksende, iliak krestin üstünden 45 derece diagonal olarak, ayaklar bitişik iken yapıldı.

3.3.6. Abdominal (Karın) Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek dikey durumda iken göbeğin yaklaşık 2 cm yan tarafından kapiler ile sıkıştırılarak yapıldı.

3.3.7. Suprailiac Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, diagonal doğrultuda iliumun tepesinden ve orta axilleri çizgiden alınarak yapıldı.

(29)

24

3.3.8. Thigh (Üst bacak) Deri Kıvrımı ve Kalınlığının Ölçülmesi:

Ölçüm, denek ayakta kolları yana doğru serbestçe bırakmış pozisyonda iken, üst bacağın ön yüzünde, kalça ve diz ekleminin arasındaki orta noktadan alınarak yapıldı.

3.4. ÇEVRE ÖLÇÜMLERİNİN ALINMASI

Çevre ölçümleri, vücudun veya parçalarının uzun eksenine dik açılar alınarak Gullick şeridi ile yapıldı.

3.4.1. Önkol çevre Ölçümü:

Dirsek uzatılmış ve avuç içi yukarı çevrilmiş pozisyonda, ön kolun orta noktasındaki maksimum kalınlık belirlenerek ölçüldü.

3.4.2. Dirsek:

Kol tamamen uzatılmış durumdayken dirsek çevresindeki maksimum çevre (Humerus ve Ulna kemiklerinin dirsek eklemindeki başı) ölçüldü.

3.4.3. Baldır:

Görülebilen maksimum baldır kalınlığı ölçüldü.

3.4.4. Diz:

Bir dizin hafifçe bükülmesi ve ağırlığın öbür dize verilmesiyle, patellanın orta seviyesinden ölçüldü.

3.4.5. Bel:

Denekler ayakta dik pozisyonda iken, önden göbek ve aynı zamanda yandan iliac ucu seviyesinden ölçüm alındı.

(30)

25 3.4.6. Göğüs:

Göğüs tidal volümün orta noktasında iken memelerin seviyesinden ölçüm alındı.

3.4.7. Kalça:

Önden symphysis pupis seviyesinde ve arkadan kalça kaslarının maksimal çıkıntı seviyesinden ölçüm alındı.

3.5. ÇAP ÖLÇÜMLERİNİN ALINMASI

Antropometrik set ile yapılan çap ölçümlerinde, aletin ucunun yumuşak dokuya mümkün olduğu kadar basınç yapacak şekilde kemikle temas etmesi sağlandı.

3.5.1. Göğüs Çapı Ölçümü:

Denek iki elini de kalça kemiğinin üst kısmına koyarak ayakta iken Antropometrik setin uçları koltuk altında 2. kaburganın bitiş noktasına gelecek şekilde konarak, denek nefes verdikten sonra ölçüm yapıldı.

3.5.2. Bi-iliac Çapı Ölçümü:

Kalça kemiğinin en uzak uç noktaları arasından ölçüm alımdı.

3.5.3. Diz çap ölçümü:

Sağ ayak dizi 90 derecelik açı yapacak şekilde küçük sehpa üzerine konularak, 45 derecelik açıda diz genişliğinin en dar yerinden ölçüm yapıldı.

3.5.4. El Bilek Çapı Ölçümü:

Radiusun styloid çıkıntısı ve unlanın dış kenarlarından ölçüm yapıldı.

(31)

26 3.5.5. Ayak Bilek Çapı Ölçümü:

Ayak bir tabure üzerine konularak, antropometrinin uçları 45 derecelik açıyla malleonun üstüne yerleştirilerek ölçüm yapıldı (103).

3.6. AEROBİK EGZERSİZ PROTOKOLÜ

Deneklere %40-60’lık hedef kalp atım sayıları şiddetinde, (12) oniki hafta, haftada 3 gün, 20-45 dk arasında koş-yürü egzersizi yaptırıldı. Deneklere antrenman başlamadan 5-10 dk ısınma egzersizi, antrenman sonunda 5-10 dk germe egzersizi yaptırıldı.

Tablo 2: Uygulanan Antrenman Programı

Değiş/Hafta 1.H 2.H 3.H 4.H 5.H 6.H 7.H 8.H 9.H 10.H 11.H 12.H Antrenman

Süresi (dk)

20 20 25 25 30 30 35 35 40 40 45 45

Antrenman Şiddeti (%)

35 35 40 40 45 45 50 50 55 55 60 60

Antrenman Sıklığı (gün/hf)

3 3 3 3 3 3 3 3 3 3 3 3

Egzersizin şiddeti, egzersiz bitiminden hemen sonra boyundaki karotid atardamardan 10 sn’lik kalp atım sayımı sonucunda kalp atım rezervi (Karvonen) metoduna göre hedef kalp atım sayısı tespit edilmiştir (59).

Karvonen Formülü;

Maksimal Kalp Atımı: 220-yaş,

Kalp Atımı Rezervi=Maksimal Kalp Atımı-Dinlenme Kalp Atımı

Hedef Kalp Atımı= (%60-70 x Kalp Atım Rezervi) + Dinlenme Kalp Atımı

Egzersiz süresince deneklerin kalp atım sayıları deneklerin göğsüne takılan araç ile ekrandan izlenerek egzersizin protokole uygun olarak yapılması sağlandı.

(32)

27

3.7. Deneklerden kan numunelerinin alınması

Kan numunelerinin alınabilmesi için. Gaziantep Üniversitesi Etik Kurul Başkanlığından etik kurul raporu alındı ve deneklere çalışmanın içeriğini anlatan ve kan aldırmalarına izin verdiklerine dair rıza formu imzalatıldı. Kontrol ve çalışma grubunu oluşturan deneklerden egzersiz uygulanmadan önce sabah saat 8.30 da birer kez ve çalışma grubuna 12 haftalık egzersiz uygulandıktan sonra da iki gruptan tekrar birer kez olmak üzere kol arterlerinden toplam 4 kez hekim kontrolünde, hemşire tarafından kan örnekleri alındı. Alınan kan örnekleri normal ve EDTA’lı tüplere aktarıldı.

3.8. Kan numunelerinin değerlendirilmesi

Alınan kan örnekleri 3000 rpm3 de 10 dakika santrifüj edilerek serumlara ayrıldı. Serumlarda; Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuarlarında istenilen parametrelerin ölçümleri yapıldı. Serum Trigliserid, Total kolestrol, HDL, LDL, VLDL tayinleri ROCHE Modüler system (Japan) Otoanalizörü ve ROCHE marka Kit kullanılarak Enzimatik Kolorimetrik yöntem ile belirlendi.

3.9. İstatiksel değerlendirme

Verilerin değerlendirilmesinde ve hesaplanmış değerlerin bulunmasında SPSS 13.0 istatistik paket program kullanılmıştır. Veriler ortalama ve standart sapma ile özetletmiştir. Normallik sınamasına göre, parametrik testlerden Paired- Samples T Test kullanılmıştır. Bu çalışmada hata düzeyi 0.05 olarak alınmıştır.

(33)

28 4. BULGULAR

Tablo 3. Çalışma ve kontrol gruplarının fizyolojik ve fiziksel özellikleri (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Std. Sapma

Yaş (Yıl) 20 11,75 0,550

Boy (m) 20 1,4020 0,07951

Eğzersiz öncesi kilo (kg) 20 61,65 8,126 Çalişma grubu

Eğzersiz sonrası kilo(kg) 20 56,50 7,112

Yaş (Yıl) 20 11,20 0,894

Boy (m) 20 1,4345 0,10247

Ön test kilo (kg) 20 65,70 14,072 Kontrol grubu

Son test kilo (kg) 20 66,25 13,361 Araştırma sonuçlarımıza göre; çalışma grubunun yaş ortalaması 11,75±0,550 yıl, boy uzunluğu ortalaması 1,40±0,079 m, egzersiz öncesi vücut ağırlığı ortalaması 61,65±8,126 kg ve egzersiz sonrası vücut ağırlığı ortalaması 56,50±7,112 kg olarak tespit edildi.

Araştırmaya kontrol grubu olarak katılan deneklerin yaş ortalaması 11,20±0,894 yıl, boy uzunluğu ortalaması 1,43±0,102 m’ dir (Tablo 3).

Ön test olarak ölçülen vücut ağırlığı ortalaması 65,70±14,072 kg ve son test olarak ölçülen vücut ağırlığı ortalaması 66,25±13,361 kg olarak tespit edildi.

(34)

29

Tablo 4. Çalışma grubunun egzersiz öncesi ve sonrası kan lipid değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Ort.Ar.Fark Std.sapma t P

Egz.Ön. 20 160,85 Toplam

kolestrol(mg/dl) Egz.son. 20 147,00 13,85 6,556 9,448 0,000 Egz.Ön. 20 51,90

HDL (mg/dl)

Egz.son. 20 59,00 7,10 7,580 4,189 0,000

Egz.Ön. 20 108,75 TRİGL.(mg/dl)

Egz.son. 20 102,50 6,25 6,664 4,194 0,000 Egz.Ön. 20 87,20

LDL (mg/dl)

Egz.son. 20 67,50 19,70 9,437 9,335 0,000 Egz.Ön. 20 21,75

VLDL (mg/dl)

Egz.son. 20 20,50 1,25 1,333 4,194 0,000

Çalışma grubunun 12 haftalık egzersiz öncesi ve sonrası kan lipid değerleri Tablo 4’ de sunuldu.

Toplam kolestrol, HDL, Trigliserid, LDL, VLDL arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

Bu karşılaştırmalarda egzersiz sonrası toplam kolestrol, Trigliserid, LDL ve VLDL değerlerinde azalma olduğu görülmektedir.

HDL değerinde ise artış olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

(35)

30

Tablo 5. Kontrol grubunun ön test ve son test kan lipid değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma)

Değişkenler N Ortalama Ort.Ara.Fark Std.sapma t P

Öntest 20 156,85 Toplam

kolestrol(mg/dl) Sontest 20 162,40 5,55 6,253 3,969 0,001 Öntest 20 48,35

HDL(mg/dl)

Sontest 20 45,25 3,10 3,493 3,969 0,001

Öntest 20 137,00 TRİGL (mg/dl)

Sontest 20 145,00 8,00 18,382 1,946 0,067 Öntest 20 81,05

LDL (mg/dl)

Sontest 20 89,85 8,80 10,822 3,637 0,002

Öntest 20 27,40 VLDL (mg/dl)

Sontest 20 28,20 0,80 5,064 0,707 0,488

Sonuçlarımız; ön ve son testler arasında total, HDL ve LDL kolestrol arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

Bu karşılaştırmalarda son test sonucunda elde edilen toplam (total) kolestrol ve LDL değerlerinde artış gözlenirken HDL değerinde ise azalma tespit edildi.

Trigliserid ve VLDL değerleri arasında ise istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı (p<0,01).

(36)

31

Tablo 6. Çalışma grubunun egzersiz öncesi ve sonrası çevre ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortl. Ort.Ara.F. Std.sap. t P

Egz.Ön 20 24,590 Sağ önkol

çevre(cm) Egz.son 20 23,540 1,050 0,5434 8,642 0,000 Egz.Ön 20 24,7900

Sol önkol

Egz.son 20 23,9100 0,8800 1,22972 3,200 0,005 Egz.Ön 20 26,035

Sağdirsek

Egz.son 20 25,355 0,680 0,3708 8,202 0,000 Egz.Ön 20 26,1350

Sol dirsek

Egz.son 20 25,7700 0,3650 0,47159 3,461 0,003 Egz.Ön 20 62,605

Sağ baldır

Egz.son 20 58,950 3,655 0,7891 20,716 0,000 Egz.Ön 20 62,9450

Sol baldır

Egz.son 20 59,7050 3,2400 0,88876 16,303 0,000 Egz.Ön 20 43,820

Sağ diz

Egz.son 20 43,125 0,695 0,3441 9,033 0,000 Egz.Ön 20 44,0150

Sol diz

Egz.son 20 43,0050 1,0100 0,24473 18,456 0,000 Egz.Ön 20 97,720

Bel Egz.son 20 82,635 15,085 3,5561 18,971 0,000 Egz.Ön 20 100,440

Göğüs

Egz.son 20 86,650 13,790 3,8269 16,115 0,000 Egz.Ön 20 102,720

Kalça

Egz.son 20 89,020 13,700 4,6787 13,095 0,000

Çalışma grubunun egzersiz öncesi ve sonrası çevre ölçüm değerleri Tablo 6’da sunuldu.

Araştırma sonuçlarımıza göre çalışma grubunun; 12 haftalık egzersiz öncesi ve sonrası sağ önkol, sol önkol, sağ dirsek, sol dirsek, sağ baldır, sol baldır,

(37)

32

sağ diz, sol diz, bel, göğüs ve kalça çevre ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

Bu karşılaştırmalarda egzersiz sonrası sağ önkol, sol önkol, sağ dirsek, sol dirsek, sağ baldır, sol baldır, sağ diz, sol diz, bel, göğüs ve kalça çevre ölçümlerinde azalma olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

Tablo 7. Kontrol grubunun ön test ve son test çevre ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ort. Ort.Ar.Fark. Std.sapma t P

Öntest 20 24,955 Sağ önkol

çevre(cm) Sontest 20 25,265 0,310 0,2918 4,751 0,000 Öntest 20 25,0700

Sol önkol

Sontest 20 25,3850 0,3150 0,31834 4,425 0,000 Öntest 20 26,930

Sağ dirsek

Sontest 20 27,250 0,320 0,3318 4,313 0,000 Öntest 20 26,9650

Sol dirsek

Sontest 20 27,2900 0,3250 0,66954 2,171 0,043 Öntest 20 60,330

Sağ baldır

Sontest 20 60,700 0,370 0,2697 6,135 0,000 Öntest 20 60,5500

Sol baldır

Sontest 20 60,9150 0,3650 0,37173 4,391 0,000 Öntest 20 45,450

Sağ diz

Sontest 20 46,010 0,560 0,2741 9,135 0,000 Öntest 20 45,7250

Sol diz

Sontest 20 46,0000 0,2750 0,24034 5,117 0,000 Öntest 20 98,945

Bel

Sontest 20 105,350 6,405 3,1227 9,173 0,000 Öntest 20 100,325

Göğüs

Sontest 20 108,885 8,560 2,3732 16,131 0,000 Öntest 20 102,730

Kalça

Sontest 20 111,090 8,360 2,2218 16,828 0,000

(38)

33

Sonuçlarımız kontrol grubunun ; ön test ve son test sağ önkol, sol önkol, sağ dirsek, sol dirsek, sağ baldır, sol baldır, sağ diz, sol diz, bel, göğüs ve kalça çevre ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

Bu karşılaştırmalarda son test sağ önkol, sol önkol, sağ dirsek, sol dirsek, sağ baldır, sol baldır, sağ diz, sol diz, bel, göğüs ve kalça çevre ölçümlerinde artış olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

Tablo 8. Çalışma grubunun egzersiz öncesi ve sonrası deri kıvrım kalınlığı ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Ort.Ar.Fr Std.sap. t P

Egz. Önc. 20 20,030 Biceps

(mm) Egz. Son. 20 19,790 0,240 0,869 1,235 0,232 Egz. Önc. 20 27,725

Triceps

Egz. Son. 20 26,395 1,330 11,0369 0,539 0,596 Egz. Önc. 20 27,895

Göğüs

Egz. Son. 20 23,420 4,475 0,5693 35,155 0,000 Egz. Önc. 20 30,795

Subscapula

Egz. Son. 20 26,585 4,210 1,8287 10,296 0,000 Egz. Önc. 20 39,720

Baldır

Egz. Son. 20 35,240 4,480 0,5952 33,659 0,000 Egz. Önc. 20 31,210

Karın

Egz. Son. 20 26,820 4,390 0,6052 32,442 0,000 Egz. Önc. 20 31,880

Suprailiac

Egz. Son. 20 27,510 4,370 0,5658 34,542 0,000 Egz. Önc. 20 41,325

Bacak

Egz. Son. 20 36,920 4,405 0,5671 34,740 0,000 Çalışma grubunun egzersiz öncesi ve sonrası deri kıvrım kalınlığı ölçüm

değerleri Tablo 8’de sunuldu.

Araştırma sonuçlarımıza göre çalışma grubunun; 12 haftalık egzersiz öncesi ve sonrası göğüs, subscapula, baldır, karın, suprailiac ve bacak deri kıvrım

(39)

34

kalınlığı ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01). Bu karşılaştırmalarda egzersiz sonrası göğüs, subscapula, baldır, karın, suprailiac ve bacak yağ ölçümlerinde azalma olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

Egzersiz öncesi biceps ve triceps deri kıvrım kalınlığı ölçümü ile egzersiz sonrası biceps ve triceps deri kıvrım kalınlığı ölçümü arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı (p>0,01).

Tablo 9. Kontrol grubunun, ön test ve son test deri kıvrım kalınlığı ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Ort. Ar.frk. Std.sap. t P

Ön test 20 17,165 Biceps

(mm) Son test 20 18,285 1,120 0,2262 22,145 0,000 Ön test 20 25,350

Triceps

Son test 20 26,490 1,140 0,1429 35,676 0,000 Ön test 20 22,640

Göğüs

Son test 20 23,780 1,140 0,2583 19,735 0,000 Ön test 20 25,715

Subscapula

Son test 20 27,880 2,165 3,3691 2,874 0,010 Ön test 20 34,775

Baldır

Son test 20 37,185 2,410 0,8638 12,477 0,000 Ön test 20 34,560

Karın

Son test 20 37,070 2,510 0,6711 16,726 0,000 Ön test 20 33,370

Suprailiac

Son test 20 35,845 2,475 0,6488 17,060 0,000 Ön test 20 34,540

Bacak

Son test 20 37,180 2,640 0,6573 17,963 0,000 Sonuçlarımız kontrol grubunun; ön test ve son test biceps, göğüs, triceps,

subscapula, baldir, karin, suprailiac ve bacak deri kıvrım kalınlığı ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

(40)

35

Bu karşılaştırmalarda son test biceps, triceps, göğüs, subscapula, baldir, karin, suprailiac ve bacak deri kıvrım kalınlığı ölçümlerinde artış olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

Tablo 10. Çalışma grubunun, egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası çap ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Ort.Ara.Fark Std.sapma t P Egz.

Önc. 20 295,75 Göğüs

Egz.

Son. 20 286,70

9,05 2,929 13,820 0,000

Egz.

Önc. 20 290,75 Bi-iliac Egz.

Son 20 277,85 12,90 5,251 10,987 0,000

Egz.

Önc. 20 93,80 Sağ diz Egz.

Son 20 88,20 5,60 6,863 3,649 0,002

Egz.

Önc. 20 93,7000 Sol diz

Egz.

Son 20 88,2500

5,4500 6,50890 3,745 0,001

Egz.

Önc. 20 54,40 Sağ el

bileği Egz.

Son 20 53,95

0,45 0,510 3,943 0,001

Egz.

Önc. 20 54,4500 Sol el

bileği Egz.

Son 20 54,0000

0,4500 0,51042 3,943 0,001

Egz.

Önc. 20 63,10 Sağ

ayak

bileği Egz.

Son 20 61,65 1,45 0,887 7,310 0,000

Egz.

Önc. 20 63,4500 Sol

ayak

bileği Egz.

Son. 20 61,8500

1,6000 1,42902 5,007 0,000

Araştırma sonuçlarımıza göre çalışma grubunun ; egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası göğüs, bi-iliac, sağ diz, sol diz, sağ el bileği, sol el bileği, sağ ayak bileği ve sol ayak bileği ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

(41)

36

Bu karşılaştırmalarda egzersiz sonrası göğüs, bi-iliac, sağ diz, sol diz, sağ el bileği, sol el bileği, sağ ayak bileği ve sol ayak bileği ölçümlerinde azalma olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz.

Tablo 11. Kontrol grubunun, ön test ve son test çap ölçüm değerlerinin karşılaştırılması (Ortalama ± standart sapma).

Değişkenler N Ortalama Ort.Ar. f. Std.sap. t P

Ön test 20 292,50 Ğöğüs

Son test 20 293,65 1,15 44,797 0,115 0,910 Ön test 20 276,65

Bi-iliac

Son test 20 290,80 14,15 20,849 3,035 0,007 Ön test 20 98,20

Sağ diz

Son test 20 98,85 0,65 0,489 5,940 0,000

Ön test 20 98,0500 Sol diz

Son test 20 98,5500 0,5000 0,88852 2,517 0,021 Ön test 20 54,45

Sağ el bil.

Son test 20 54,80 0,35 0,489 3,199 0,005

Ön test 20 54,7500 Sol el bil.

Son test 20 55,2000 0,4500 0,51042 3,943 0,001 Ön test 20 71,05

Sağ ayak bil.

Son test 20 71,65 0,60 0,503 5,339 0,000

Ön test 20 71,0000 Sol ayak bil.

Son test 20 71,3500 0,3500 0,81273 1,926 0,069 Sonuçlarımız kontrol grubunun; ön test ve son test, bi-iliac, sağ diz, sol

diz, sağ el bileği, sol el bileği ve sağ ayak bileği ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu tespit edildi (p<0,01).

Bu karşılaştırmalarda egzersiz sonrası, bi-iliac, sağ diz, sol diz, sağ el bileği, sol el bileği ve sağ ayak bileği ölçümlerinde artış olduğunu ortalamalara bakarak söyleyebiliriz. Göğüs ve sol ayak bileği ön test ve son test çap ölçümleri arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunamadı (p>0,05).

(42)

37 5. TARTIŞMA VE SONUÇ

Obezitenin sağlık açısından önemi dünyadaki mortalite nedenlerinin en başında yer alan kardiyovasküler hastalıklarla olan ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Obezite hem hipertansiyon, dislipidemi ve insülin rezistansı gibi metabolik anormalliklere neden olarak hem de bağımsız bir faktör olarak koroner arter hastalığı riskinin artmasına neden olmaktadır (90).

Çocuklarda sağlıklı bir büyüme ve gelişme sağlamasında fiziksel aktivite, çok önemli bir yere sahiptir (94). Çünkü fiziksel aktivite; çocuk sağlığını, hem çocuklukta hem de yetişkinlikte etkileyerek, olumlu birçok psikolojik ve fizyolojik etkiler göstermektedir (49). Bu nedenle hastalıklardan korunmak için, fiziksel aktivitelere adelösan döneminde başlanmalıdır.

Fiziksel aktivite alışkanlığı; enerji alımı ve harcaması arasındaki dengesizlik sonucu ortaya çıkan çocukluk obezitesinden korunmada etkin bir role sahiptir (7). Olumlu alışkanlıkların erken yaşlarda kazanılması, kalıcı olması ve geliştirilmesi açısından son derece önemlidir.

Yapılan bir çalışmada; adelosan döneminde genel olarak boy ve beden ağırlığında erkeklerin kızlardan daha düşük değerlere sahip olduğu, ancak farkın anlamlı olmadığı ve antropometrik özelliklerin yaşla birlikte hem kızlarda hem de erkeklerde anlamlı düzeyde artış gösterdiği belirtilmiştir (18).

Çalışmamızda, araştırmaya çalışma grubu olarak katılan deneklerin yaş ortalaması 11,75±0,550 yıl, boy uzunluğu ortalaması 1,40±0,079 m, egzersiz öncesi vücut ağırlığı ortalaması 61,65±8,126 kg ve egzersiz sonrası vücut ağırlığı ortalaması 56,50±7,112 kg olarak tespit edildi. Araştırmaya kontrol grubu olarak katılan deneklerin yaş ortalaması 11,20±0,894 yıl, boy uzunluğu ortalaması 1,43±0,102 m, ön test olarak ölçülen vücut ağırlığı ortalaması 65,70±14,072 kg ve son test olarak ölçülen vücut ağırlığı ortalaması 66,25±13,361 kg olarak tespit edildi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmamızın sonuçları; sol-sağ şantlı DKH’lı çocuklarda PAH'nın, malnütrisyon ve büyüme geriliği ile yakın ilişkili olduğunu; asiyanotik sol-sağ şantlı

Evre I skuamöz hücreli akciğer kanseri nedeniyle 12 yıl önce sağ pnömonektomi yapılan ve takibe alınan 67 yaşın- daki erkek hastanın göğüs tomografilerinde sol

Çalı şmanın dışl am a kriterle- ri: öğretilen m anevral arı aniayacak ve uygulayacak mental yetiye sahip olamama, sağ atriyum (SA) ve pulmoner ka- p iller wedge

Kuo TT, Yang CP, Lin CH, Changi CH: Lymphoblastic lymphoma presenting as a huge intracavitary cardiac tumor causing heart failure. Bear PA, Moodie DS: Malignant primary cardiac

Bu yazıda interventriküler septumu diseke eden sağ ve sol koroner sinüs Valsalva anevrizmasına sahip aynı zamanda aort yetersizliği ve ventriküler taşikardi atakları sergileyen

27 Mayıs sonrası DP’nin devamı olarak kurulan AP’nin ilk Genel Başkanı olan Ragıp Gümüşpala asker kökenlidir.12 Eylül sonrası DP-AP’nin devamı olarak kurulan

Doğal olarak aynı sonuçları elde ede- ceklerini umuyorlardı, ancak tam tersi oldu ve sağ yarımküre ayrıntılarla uğ- raşırken etkin hale geçti, sol yarımkü- re de

Biz bu çalışmada kolon kanseri nedeniyle hasta- nemizde opere edilen hastalarda kan transfüzyon oranlarını ve volümlerini incelediğimizde tümör lokasyonunun