• Sonuç bulunamadı

Market bizi felaketten kurtarmak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Market bizi felaketten kurtarmak"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Market bizi felaketten kurtarmak şöyle dursun zenginleri geleceğin kurbanlarından korumak üzere kaleler kurmakla meşgul._u aralar piyasalardan gelen kötü haberlerden bıkanlar spekülatif kapitalizmdeki trendleri takip eden Venture Business Research (Spekülatif Ticaret Araştırmaları) direktörü Douglas Llyod’a kulak vermelidir. Lloyd yakın geçmişte, “Bu sektördeki yatırımların yüksek düzeyde kalmasını bekliyorum.”dedi. Lloyd’un bu çoşkun tavrı özel güvenlik ve savunma şirketlerine akan paradan ilham alıyor. Lloyd şunu ekliyor, “Aynı zamanda bu sektörü birçoklarının yaptığı gibi temiz enerjiden daha çekici bir sektör olarak görüyorum.”

Anladınız mı? Yeni büyümekte olan bir markete yatırım peşindeyseniz solar enerji panellerini satın ve gözetlemeye (surveillance) yatırım yapın: rüzgarı unutun, silahlar alın!

Bu gözlem Bali’de önümüzdeki hafta gerçekleşecek BM İklim Değişikliği Konferansı öncesinde özel bir dikkat gerektiyor. Bali’deki toplantıda dünya çevre bakanlarının Kyoto Antlaşması’nın yerini alacak antlaşmayı oluşturmaları bekleniyor.

Emisyon sınırlamalarının hala yolunu tıkayan Bush hükümeti krizin çözümünü piyasanın ellerine bırakmaktan yana. Amerikan Başkanı geçen Ocak ayında yaptığı bir açıklamayla dünyaya “Dramatik teknolojik ilerlemelerin

eşiğindeyiz” teminatını verirken ekliyordu “Bu amacı başarılı ve etkin bir biçimde gerçekleştirecek yakıt karışımına karar vermeyi piyasaya bırakacağız.”

Kapitalizmin bizi iklim felaketinden kurtarabileceği düşüncesinin güçlü bir çekiciliği var. Politikacılara şirketleri denetlemek yerine desteklemek üzere bahane veriyor; ve temel market mantığı olan “sürekli büyüme”

prensibinin nasıl bizi ilk etapta buralara taşıdığını tartışmaktan kıvrak bir manevrayla kaçınılmasını sağlıyor. Oysa marketin giderek afete daha yatkın dünyanın sorunlarıyla başetmek için başka planları olduğu görülüyor. Lloyd’a göre gerçekten büyük para –tüm hükümet teşviklerinin aksine- temiz enerji teknolojilerine sırtını dönerken onun yerine zengin ülkeler ve bireyleri hi-tech (yüksek teknoloji) kalelere hapseden araçlara yatırım yapıyor.

Spekülatif kapitalizmin temel genişleme alanları gözetleme araçları ve acil durum müdahelesi malzemeleri pazarlayan özel güvenlik şirketleri. Basitleştirirsek, spekülatif kapitalizmin dünyasında bir yanda yeşiller ve diğer yanda silahlar- karargahlar arasında bir yarış sürüyor-ve görünüşe göre silahlar yeniyor.

Venture Business Research’e göre geçen sene yeşil teknoloji üreten Kuzey Amerika ve Avrupalı şirketler “yurt güvenliği” ve silahlanmaya odaklanan şirketlerle yeni yatırım yarışlarında başabaş gidiyordu: yeşil teknoloji 3.5 milyar dolar yatırım çekerken silah-karargah sektörü de eşit miktarda kazanmıştı. Ancak bu sene, silah ve karargah yatırımları aniden öne geçti. Yeşiller 4.2 milyar dolarlık bir pay alırken karargahlar aldıkları parayı iki katına çıkararak yeni yatırım fonlarından 6 milyar dolarlık pay sahibi oldular. Ve 2007 henüz bitmedi.

Bu trendin gerçek arz-talep dengeleriyle hiçbir ilgisi yok, zira yeşil enerji teknolojilerine olan talep bundan yüksek olamazdı. Petrol varil başına 100 dolarlara dayanmışken, hem tüketici hem de canlı türü olarak yeşil alternatiflere korkunç derecede ihtiyaç duyduğumuz açıktır. Nobel ödüllü BM Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin son raporu Time dergisi tarafından “insanlığa son bir uyarı” olarak nitelendirildi, öte yandan yeni Oxfam raporu yaşanan son doğal afetler dalgasının şans eseri olmadığını ispatladı: geçtiğimiz yirmi yıl içinde aşırı hava olaylarının sayısı dörde katlandı. Bununla birlikte bu sene Kuzey Amerika ya da Avrupa’da büyük bir terör saldırısı yaşanmadı, ABD’nin Irak’tan asker çekeceğine dair ipuçları vardı ve bitmek bilmeyen propagandaya karşın şu an İran’dan gelebilecek bir tehlike sözkonusu değil.

Öyleyse yeşil enerji değil de “yurt güvenliği” nasıl yeni popüler sektöre dönüştü? Belki de iklim ve enerji krizlerimize tepki verecek iki ayrı ticaret modeli olduğundandır. Afet gidişatını durdurabileceğimiz politika ve teknolojileri üretebiliriz. Ya da kaynak savaşlarıyla öfkelendirdiğimiz ve iklim değişikliğiyle yerlerinden ettiğimiz insanlardan korunmak üzere politikalar ve teknolojiler üretip kendimizi savaşın ve havanın en kötüsüne karşı

kalkanların ardına hapsederiz. (bu ikinci olasılığın en uç ifadesi Hummer ciplerin son reklamında kendini gösteriyor: yakıt sömürücü bu araçlar çeşitli afet bölgelerinde kargosunu güvenli yerlere taşıyor ve reklam “UMUT: Hummer sahipleri afetlere hazırdır.”-“HOPE: Hummer Owners are Prepared for Emergencies” sloganıyla bitiyor. Bu Marlboro adamın kanser hastanesinde acı dindirmek üzere danışmanlık hizmeti vermesi gibi birşey) Kısacası, krize çözüm üretip düzeltmeyi seçebilir ya da kaleler kurmayı tercih edebiliriz. çevre aktivistleri ve bilim adamları düzeltme talepleriyle haykıracaklardır. Öte yandan yurt güvenliği sektörü ise geleceğin kalelerde yatttığına inanmaktadır.

(2)

11Eylül bu yeni ekonomiyi başlatan nokta olsa da pekçok orijinal terör karşıtı teknoloji doğal afetler sırasında yararlanılabilecek özelleştirilmiş acil müdahele araçları olarak retro bir hale büründü-Blackwater kendini yeni Kızılhaç olarak konumluyor, itfaiyeler sigorta devleri için çalışıyor. Bugüne kadar en büyük piyasanın Avrupa ve Kuzey Amerika’yı kalelerle kuşatmak olduğu aşikar- Halliburton’ın belirsiz göçmen akışına karşı tutuklama merkezleri inşa etmek üzere aldığı kontrat, Boeing’in “sanal” sınır çitleri, biyometrik kimlik kartları... Bu

teknolojilerin temel hedefi teröristler değil göçmenlerdir, ki bu göçmenlerin büyük çoğunluğu Meksika Tabasco’daki seller veya Bangladesh’teki hortumlar gibi aşırı hava olayları yüzünden yerlerinden oldular. İklim değişikliği daha çok yerinden edilme-topraksızlık yarattıkça kaleler yaratan market de dramatik şekilde büyüdü.

Elbette yeşile dönüşerek kazanılabilecek para hala var; ama kaçış ve koruma satmaktan yapılabilecek-en azından kısa vadede-daha çok yeşil var. Lloyd’un açıkladığı gibi: “Temiz enerjiye nazaran güvenlik endüstrisinde kayıp oranı çok daha düşük; ve aynı ölçüde önemli olarak başarılı bir güvenlik işi için gereken kapital yatırımı çok daha az.” Bir diğer deyişle, gerçek problemlere çözüm bulmak zordur, ama bu problemlerden kar elde etmek kolaydır.

Bush iklim krizimizi marketin maharetine bırakmamızı istiyor. _ey, market zaten söyleyeceğini söyledi: bizi bu felaket gidişattan kurtarmayacak. Aslına bakarsanız akıllı para bu gidişatta kalmamız üzerine bahse giriyor.

* 30 Kasım 2007’de The Guardian’da yayınlanan makale Ekoloji Kollektifi tarafından dilimize çevirilmiştir. Makalenin orijinaline www.naomiklein.org veya www.thenation.com sitelerinden de ulaşabilirsiniz.

', 'Market bizi felaketten kurtarmak şöyle dursun zenginleri geleceğin kurbanlarından korumak üzere kaleler kurmakla meşgul._u aralar piyasalardan gelen kötü haberlerden bıkanlar spekülatif kapitalizmdeki trendleri takip eden Venture Business Research (Spekülatif Ticaret Araştırmaları) direktörü Douglas Llyod’a kulak vermelidir. Lloyd yakın geçmişte, “Bu sektördeki yatırımların yüksek düzeyde kalmasını bekliyorum.”dedi. Lloyd’un bu çoşkun tavrı özel güvenlik ve savunma şirketlerine akan paradan ilham alıyor. Lloyd şunu ekliyor, “Aynı zamanda bu sektörü birçoklarının yaptığı gibi temiz enerjiden daha çekici bir sektör olarak görüyorum.”', 'filtered_html')

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Bu çalışmada, değiştirilmiş gravitasyon teorilerinde makaslamasız mükemmel akışkan iddiasına ikinci bir karşıt-örnek bulmak ve benzer çözümlerin f(R,T) gravitede

sındaki ilk m uvaffakiyetini al­ kışlamış bulunanlar, kendisini bu neviden güldürücü rollerde israf edilir görürken ezâ duy­ muşlar, bu ezâyı sık sık

Bu alanda tavuk tüyü lifi kullanılacak olursa toplamda kulla- nılan ağaç hamurunun % 25 gibi yüksek bir oranı atık olarak düşünülen tavuk tüyünden karşılanabi- lir..

İbrahim ALİOSMANOĞLU, Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, Diyarbakır, Türkiye Tel: 0 412 2488001 e-mail: ialiosman@gmail.com..

Jak Kamhi’nin eşi Tüli Kamhi, Emine Resa Görey, Mısır’da yaşayan kızkardeşinin oğlu Tawhid Hilal, doktoru Müfit Ekdal, eski avukatı ve yeğeni Alinur Türetken, ile*

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), AKP hükümetini Ilısu Barajı'nın suları altına kalacak Hasankeyf'te, kültürel mirasın korunması için alınan veya alınması

Allianoi antik kentini kurtarmak için DSİ tarafından önerilen projede, üzeri örtülerek su altında bırakılacak kal ıntıların, kameralarla izlenerek turizme hizmet