• Sonuç bulunamadı

Bir gazeteci neredeyse aydınlık oradadır. Gazeteciler Cemiyeti

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Bir gazeteci neredeyse aydınlık oradadır. Gazeteciler Cemiyeti"

Copied!
481
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

“Bir gazeteci neredeyse aydınlık oradadır”

Gazeteciler Cemiyeti

İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu

Durum 2018

(2)

Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkan Nazmi Bilgin Başkan Vekili Savaş Kıratlı Başkan Yardımcıları

Ertürk Yöndem, Ayhan Aydemir ve Yusuf Kanlı

Genel Sekreter Ümit Gürtuna Mali Sekreter Mustafa Yoldaş Üyeler

Güray Soysal, Ali Şimşek, Ali Oruç, Önder Yılmaz, Önder Sürenkök, Olgunay Köse ve Nursun Erel

* * *

Bu Rapor Gazeteciler Cemiyeti

“Press For Freedom / Özgürlük İçin Basın” Çalışma Grubu Tarafından Hazırlanmıştır.

* * *

İfade ve Basın Özgürlüğü Ulusal Komitesi Başkan

Prof. Dr. Korkmaz Alemdar Hukukçu Üye

Av. Tuncay Alemdaroğlu Kıdemli Gazeteciler Ali Şımşek ve Sedat Bozkurt

Stk Temsilcisi (Kıdemli Gazeteci, Parlamento Muhabirleri Derneği Başkanı)

Göksel Bozkurt

* * *

Özgürlük İçin Basın Çalışma Grubu Koordinatörü Yusuf Kanlı

Koordinatör Yardımcısı Seva Ülman Erten Editor

Yıldız Yazıcıoğlu Araştırmacılar

Dicle Kavak, Naz Akman ve Sultan Yavuz

* * *

Telefon: +90 (312) 427 15 22 Faks: +90 (312) 468 23 84 E-Posta:

info@gazetecilercemiyeti.org.tr Web Adresi:

www.gazetecilercemiyeti.org.tr www.pressforfreedom.org Adres: Üsküp Caddesi (Çevre Sk.) No:35, Çankaya, Ankara

* * *

Kapak fotoğrafı: Cosmic Creative Reklam sektörü için bir prestij olarak kabul edilen 13’üncü Kırmızı Reklam ödüllerinin 13’üncüsü 26 Mayıs 2016’da gerçekleştirildi.

Kırmızı Jüri Özel Ödülünü Cosmic Creati- ve’in hazırladığı “Gazeteciler Cemiyeti-Bir gazeteci neredeyse, aydınlık oradadır” adlı çalışma hak kazandı.

Gazeteciler Cemiyeti hakkında Zamanın Ankara Valisi Nevzat Tandoğan‘ın makamında yürekleri meslek ve vatan sevgisi ile dolu gazete- ci 7 genç, 10 Ocak 1946 günü heyecanla isteklerini iletirler. “Bizler Mekki Sait Esen, Niyazi Acun, Aka Gündüz, Bi- lal Akba, Adil Akba, Sebahattin Sönmez ve Muvaffak Menemencioğ- lu’yuz. Ankara’da “Gazeteciler Cemi- yeti“ kurmak istiyoruz…”

“Peki” der Vali… “Hangi amaçla?”

“Basın organlarındaki gazetecileri bir araya toplamak, mesleki ve sosyal haklarımızı geliştirmek, mesleğin mec- bur kıldığı hak ve özgürlükleri savun- mak, tüm üyelerimizle birlikte Cumhu- riyet ve demokrasiyi kollamak ve ülke- nin bölünmez bütünlüğünün sonuna ka- dar yanında olmak için” sözleriyle ce- vaplar kurucu heyet üyeleri Vali Tan- doğan’ın sorusunu ve eklerler “Bu söy- lediklerimizi taahhüt olarak kabul edin.”

Yine “Peki” der Vali Nevzat Tan- doğan “Vatan için hayırlı olsun…” 7 gazeteci heyecanla girdikleri Ankara va- lisinin bu kez daha büyük heyecan ve coşku ile çıkarlar; “Gazeteciler Cemi- yeti“ kurulmuştur.

Türkiye‘nin çok partili siyasi hayata geçişiyle, daha açık bir deyimle, çoğul- cu demokrasiye geçişle yaşıt ve koşut olan Cemiyetimiz, bu taahhütten yola çıkarak o günlerde, Mithatpaşa Cadde- sindeki mütevazı bir binanın zemin ka- tında Mekki Sait Esen başkanlığında bir avuç gazeteci üye ile çıktığı yolu, sevgi ve dayanışma ile pekiştirmiş, 2000’i aşkın üye sayısı, ve bağımsız mali gücü ile bugün, Türkiye’nin en es- ki, en büyük ve saygın meslek kuruluş- larından ve sivil toplum örgütlerinden biri olmuştur.

Cemiyetimiz, kuruluşundan bu yana geçen yetmiş yıl boyunca devletinin ya- nında yer alarak, cumhuriyet, çoğulcu demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü başta olmak üzere özgürlüklerin yılmaz bekçisi olmuştur. Gazeteciler Cemiyeti aşıladığı bu güvenle ülkemizin mesleki ve diğer önemli kurumlarında hak ettiği yeri almıştır.

Basın Kartları Komisyonu, Basın İlan Kurumu

Mesleğinde dürüst olmak, kalemini satmamak, basın ahlak yasalarına uymak ve gazetecilik dışında hiçbir iş yapmamak gibi koşulları irdeleyerek süresini doldu- ranlara “Basın Kartı” veren komisyonda ve Türk medyası için önemini koruyan Basın İlan Kurumu’nda Gazeteciler Ce- miyeti Başkanı Nazmi Bilgin tarafından temsil edilmekte idir.18 yıl aralıksız Basın İlan Kurumu Yönetim Kurulu üyeliği son- rasında Cemiyetimiz temsilcisinin Genel Kurul üyeliği devam etmektedir. Kasım

2018’de yayınlanan yeni Basın Kartları Yönetmeliği ile Basın Kartları Komisyo- nunda başkanlık görevine seçilmiş olan Gazeteciler Cemiyeti temsilcisinin görevi ve üyeliği diğer medya kuruluşları temsil- cisi üyelerle birlikte sona erdirilmiştir.

Cemiyetimiz, gazetecilerin 1 Ekim 2008 tarihinde ellerinden alınan “Fiili Hizmet Zammı” (Yıpranma Hakkı) ile ilgili olarak Sosyal Güvenlik Kurumunda düzenlenen ça- lıştaylara katılmış, yayımladığı raporlarla bu hakkın 19 Ocak 2013’te geriye dönük olarak yeniden kazanılmasında öncü rol oynamıştır.

Türkiye Gazeteciler Federasyonu, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu

Cemiyetimiz uzun süren çabalar sonucu, Türkiye‘deki 75 adet Gazeteciler Cemiyetini bir araya getirmiş, maddi ve manevi desteği ile Türkiye Gazeteciler Federasyonu‘nun ku- ruluşunda, en büyük pay sahibi olmuştur.

Federasyonun başkanlığını Nazmi Bilgin 12 yıl aralıksız olarak yerine getirmiştir. Cemi- yetimiz daha sonra kurulan Türkiye Gazete- ciler Konfederasyonu‘nun da üyesidir.

Türk Silahlı Kuvvetleri Elele Vakfı Gazeteciler Cemiyeti, 1995 yılında Cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı ve an- lamlı “Haydi Türkiye Mehmetçikle Elele”

kampanyasını, ulusumuzun inanılmaz duyar- lılığı ve güveni ile gerçekleştirerek 65 mil- yon dolar bağışı “Mehmetçik Vakfına” dev- retti. Kurulan “Türk Silahlı Kuvvetleri Elele vakfı kadir bilirlik örneği göstererek, o dö- nem Genelkurmay Başkanı Orgeneral İs- mail Hakkı Karadayı‘nın başkanı olduğu vakfa tek sivil kuruluş olarak cemiyetimizi aldı. Başkan Nazmi Bilgin tarafından temsil edildiğimiz vakıf, gazilerimiz için “TSK Re- habilitasyon ve Bakım Merkezi” adlı dev eseri oluşturdu. 1999 yılında hizmete giren bu merkez Türk ulusunun şehit ve gazilerine bir “Şükran Anıtı”dır.

Ó

Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın Çalışma Grubu, medya çalışanları ve sivil toplum temsilcilerinden oluşan bağımsız bir platform aracılığıyla özgür basın için po- litika yapıcılara ulaşmayı; ifade ve basın öz- gürlüğü konusunda yasal durumu ve devam eden ihlalleri göstererek bu konuda farkında- lık yaratmayı, atölyeler ve konferanslar dü- zenleyerek gazetecilik pratikleri ile ilgili medya çalışanlarını ve sivil toplum temsilci- lerinin kapasitesini geliştirmeyi amaçlamak- tadır.

Gazeteciler Cemiyeti’nin Özgürlük için Basın ifade ve basın hürriyetleri ihlalleri raporları Mart 2014’den bu yana düzenli ya- yınlanmaktadır.

Açık kaynaklardan, medya taramaların- dan, proje ofisine çeşitli şekilde yapılan baş- vuru ve ihbarlardan hazırlanan bu raporlar- daki her türlü içeriğin sorumluluğu tamamıy- la Gazeteciler Cemiyeti’ne aittir, kaynak gösterilerek kısmen veya tamamen çoğaltıla- bilir, bilimsel yayınlarda kullanılabilir.

(3)

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen mevcutlu olarak götürüldükleri mahkemede ifade vermeyi beklerken. Fotoğraf: Barış Yarkadaş

İfade ve Basın Özgürlüğü Raporu

Durum 2018

Gazeteciler Cemiyeti Yayınıdır

Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için Basın Çalışma Grubu tarafından hazırlanmıştır. Bu rapor Gazeteciler Cemiyeti’ne aittir.

Kaynak gösterilerek kısmen veya tamamen çoğaltılabilir, bilimsel yayınlarda kullanılabilir.

(4)

4

İçindekiler

Giriş ... 5

Medyanın Durumu ... 5

Yasal Düzenlemeler ... 8

Uluslararası Raporlarda Türkiye’de Basın ve İfade Özgürlüğü ... 11

Sendikasızlaşma ... 13

İfade ve Basın Özgürlüğü Gelişmeleri ... 14

İletişim Araçlarına ve İletişimcilere Baskı ... 25

İfade özgürlüğüne ve gösteri hakkını kullanmak isteyenlere müdahale ...101

İfade ve Basın Özgürlüğüne Yönelik Müdahaleye ...157

Yurtiçi ve Yurtdışından Gelen Tepkiler ...157

RTÜK Cezaları ...253

Diğer Gelişmeler ...269

Olumlu Gelişmeler ...447

Dizin ... 473

Kısaltmalar ... 481

(5)

5

Giriş

Gazeteciler Cemiyeti’nin, Özgürlük için Basın (ÖiB) programı kapsamında ifade ve basın özgür- lüğü ihlallerini raporlama çalışmasını Durum 2018 raporuyla devam ettirmektedir. Mart 2014’te AB Si- vil Düşün Programı desteğiyle yayınlanmaya başlanan ÖiB raporları, 2016 başında AB katkısının sona ermesinin ardından beş ay İngiliz Büyükelçiliği ile ortak proje kapsamında devam etmiş ve daha sonra Gazeteciler Cemiyeti’nin öz kaynakları ile sürdürülmüştür. Gazeteciler Cemiyeti’nin bu raporları Türki- ye’ye adanmışlığın, mesleğimize ve halkımıza karşı duyulan sorumluluğun açık bir göstergesidir. De- mokrat, özgür, laik ve kalkınmış bir Türkiye ülkümüzdür.

İlk raporumuzu yayınlandığımız Nisan 2014’deki Türkiye’nin gündemi ile 2016 yılı 15 Tem- muz’unda yaşanan darbe girişimi ardından iki yıl süren OHAL yönetimini yaşayan ve sonrasında 24 Haziran 2018’de Cumhuriyetin kuruluşundan beri mevcut parlamenter yönetim sistemi yerine “Cum- hurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adıyla başkanlık yönetimi sistemine geçen bugünkü Türkiye’nin gün- demi çok farklıdır. 24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimi ardından devletin başkanlık sistemine göre yeniden yapılanması ülkede yeni bir durumu ortaya çıkararak, ABD başta olmak üzere Batı ile

“FETÖ” bağlantılı yaşanan gerginlik, 2018 yazında ciddi finansal ve ekonomik bir boyuta taşınmıştır.

Bunun basın ve ifade özgürlüğü alanına yansıması ciddi ve problemli sonuçlar doğurmuştur.

Medyanın Durumu

15 Temmuz 2016 darbe girişimi başarısız olmuş ancak sonrasında yaşananlar ifade ve basın öz- gürlüğü açısından fevkalade ciddi sorunları beraberinde getirmiştir. Doğan Medya Grubu’nun da Mart ayında el değiştirmesiyle “ana akım medyanın tarihe karıştığı” görüşü ön plana çıkarken, az sayıda mu- halif ve göreceli düşük tirajlı gazete ve televizyon kanalları dışında ülke medyası doğrudan veya dolaylı şekilde siyasi irade çizgisine getirilmiş, eleştiri kanalları ciddi olarak sınırlanmıştır.1

Ana akım medyada Doğan Medya Grubu’nun Demirören Medya Grubu’na satılmasının hemen ardından çok sayıda gazetecinin işten çıkarılması veya işlerinden ayrılmaya teşvik edildiği gözlenmiştir.

Bunun yanı sıra Haber- türk gazetesinin yayı- nına son vermesi ile 400’ün üzerinde medya çalışanının işsizler or- dusuna katılması ciddi gelişmelerden biridir.

Dönemin Başbakanı Binali Yıldırım’ın Ha- bertürk’ün kapatılacak olmasını “Bilemiyorum şimdilik sadece gazete mi, yoksa biri kapandı diğeri mi kaldı” sözle-

riyle basite indirgemesi ana akım medyadaki durumu açık biçimde sergiler niteliktedir.

Gazetecilik açısından 2014’ün yüzde 29,2 ile en yüksek işsizlik yılı olduğu ifade edilirken, 2018’in de gayet sıkıntılı olduğu görülmektedir.2 Gazetecilik mesleğinin duayenlerini etkileyen “ikna ile istifa”3 veya “iş akdi feshi”4,5 Türk medyasında giderek yoğunlaşan tek sesliliğin önümüzdeki dönemde giderek artacağı öngörüsüne yol açmaktadır.

1 Media Ownership Monitor Turkey, https://turkey.mom-rsf.org/en/findings/shutdown-media/

2 http://www.aljazeera.com.tr/haber/7-bin-gazeteci-issiz

3 http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/taha-akyol/veda-yazisi-40955727

4 http://t24.com.tr/haber/dogus-yayin-grubunda-15-kisinin-isine-son-verildi,665068

5 http://www.internethaber.com/kanal-dde-deprem-o-ismin-isine-son-verildi-devami-gelecek-foto-galerisi-1876459.htm 0

500 1000 1500 2000 2500 3000 3500

2014 2015 2016 2017 2018

93

940

3366

72

464

Sansür Vakaları / Censorship Cases

(6)

6

Gazetecilerin “Bir kere işsiz kalan hep işsiz kalır” deyişini doğrularcasına iş bulmalarını engelle- yen bir diğer gizli faktör de medya kuruluşlarının adeta kartelleşmesi ve bir kuruluşta işinden çıkartılan- ların, diğerleri tarafından işe alınmaması durumu aralarında bir “centilmenlik anlaşması”nın varlığına işaret etmektedir. Bu gayri resmi ve görülmez anlaşma dolayısıyla bir şekilde bir kuruluştan ayrılan ga- zetecilerin kolay kolay yeni bir iş bulamamasına, basın kartını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalması- na ve en kötüsü medya dışı sektörlerde geçim kaynağı aramasına sebep olmaktadır.

Bu gazeteciler sadece işsiz kalmayıp aynı zamanda ciddi maddi sıkıntılarla karşılaşmakta, ciddi sağlık problemlerine düşmekte, yuvaları dağılmakta ve hatta bazıları anne-baba evlerine sığınmak zo- runda kalmaktadırlar. Bu meslektaşlarımızdan bazıları ise kendi basit imkanlarıyla akıllı telefonlar mari- fetiyle sosyal medya üzerinden kendilerine yeni gelir kapısı oluşturabilecek girişimlere başvurmaktadır- lar.

Ayrıca ana akım medya dışındaki kuruluşlar açısından da tablo pek parlak görünmemektedir.

2018 yılı sonuna yaklaşıldığı günlerde ana muhalefet partisi CHP’ye yakın yayın çizgisine sahip bir ka- naldaki programda yaptıkları demokrasiyle ilgili açıklamaları üzerine iki tiyatro sanatçısına yönelik linç kampanyası ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “bedelini ödeyecekler” beyanatı gündeme gelmiştir. Ardından RTÜK’ün bu kanala 8 hafta programı yayınlama yasağı, yine Cumhurbaşkanı’nın bir toplantıda kamuya açık konuşmasında şikayet ettiği bir diğer kanala da ana haber bültenini üç yayın- lamama ve yüksek bir mali yaptırım cezaları uygulaması, yerel seçimlerin yapılacağı 2019 yılındaki du- rum için endişeye yol açmaktadır. Keza hükümet bakış açısıyla “muhalif” olarak nitelendirilen medya kuruluşları da ekonomik gelişmelerden olumsuz etkilenmekte ilaveten siyasi atmosfer kaynaklı cezalan- dırmalar nedeniyle de bu kuruluşlardaki gazeteciler de kendilerini güvencesiz ve tehdit altında hisset- mektedir.

Mevcut durumda sansür ve oto-sansür vakalarındaki tırmanışın sebebi, medya-siyaset girift ilişki- si ve medya sahiplik yapısı problemleri ile medya sektöründe sendikalaşmanın neredeyse yok olacak düzeye gerilemesinde aranmalıdır. Gazeteciler Cemiyeti ve diğer basın meslek örgütleri tarafından rapor ve yayınlarında bu konuya vurgu yapılmasının başarılı sonuç verdiğini de söylemek mümkün değildir.

Gazetecilere yönelik siyaset ve işveren kaynaklı tehditkar atmosfer, ağır hapis ve tazminat cezala- rı kararları, yeniden iş bulamama girdabında 2016 darbe girişiminden bu yana sayısı 4000’i aşan işsiz gazeteciler ordusuna katılma mecburiyetinde kalan gazetecilerin özgür ve meslek etiğine uygun görev yapabilmeleri olanaklı gözükmemektedir. Sadece 2018 yılında Anka Haber Ajansı’nın, Habertürk ile Vatan gazetelerinin ve sayısız yerel gazetenin kapatılmasıyla en az 700 gazeteci işsiz kalmıştır. Nitekim oluşan caydırıcı iklim dolayısıyla gazetecilerde iş güvencesi ve gelecek endişesi yaygınlaşmakta ve öz- gürce haber üretmeleri engellemekte, oto sansür genelleşmektedir.

Gazeteciler Cemiyeti ÖiB programının açık verilerden yaptığı toparlamalara göre; 2014 yılında en az 93 sansür vakası varken, bu rakam 2015’de 940’a, 2016’da rekor 3366’ya ulaştı. Sansür vaka sa-

0 50000 100000 150000 200000 250000

2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018

15092

42686

66244

103885 106980

158683

201089

Birikimli Erişim Engellemeleri / Cumulative Access Restrictions

(7)

7

yısı 2017’de en az 72 ve 2018 sonu itibarıyla da yine açık kaynaklardan yapılan derlemeye göre 464 ol- du. 2016’dan sonra resmi olmayan internet erişim engelleme verilerine ulaşılması mümkün olamadı.

Resmi rakamlara göre ise, 2017’de birikimli internet engellemelerinde 158 bin 683 ile rekor bir sayıya varıldı. 2018 yılında ise, en az 42 bin 406 internet sitesinin daha engellendiği ve birikimli engellenen si- te sayısının 168 bin 933’e vardığı anlaşılmaktadır. İçişleri Bakanlığı verilerine göre; 1 Ocak ile 31 Ara- lık 2018 tarihleri arasında siber suçlarla ilgili operasyonlarda 18 bin 376 kişi hakkında yasal işlem ya- pıldı.6

Haber yayıncılığıyla meşgul internet siteleri açısından Aralık 2018’de Sendika.org’un haber por- talına BTK tarafından 62’nci kez erişim engeli getirildi. Sendika.org’a ilk erişim engellemesi Temmuz 2015’te yapılmıştı.

Dünyada elektronik iletişimde araştırmalarıyla otorite olarak kabul edilen wearesocial.com sitesi- ne göre, yüzde 67 internet erişim oranı ile Türkiye elektronik iletişimi en fazla kullanan ülkeler arasın- dadır.7 Türkiye’nin 82 milyonluk halkından 54 milyondan fazlası, bir diğer deyişle neredeyse yetişkin nüfusun tamamı internet kullanıcısıdır. Neredeyse internete erişimi olan nüfusun tamamına yakını yani 51 milyon kişi Facebook, Messenger ile WhatsApp sosyal medya platformlarını kullanmakta ve 33 mil- yon Türk ise Instagram kullanıcısıdır.8

Türkiye, 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı ve günde 2 saat 48 dakika sosyal medya kulla- nımı ile dünya sıralamasında en üst sıralarda yer almaktadır.

Bilgiye ulaşma hakkı çerçevesinde değerlendirilen “internete erişim hakkı”, temel bir insan hak- kıdır ve Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi İnsan Hakları Sözleşmesi’nin9 hükümleri ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi de mahkum ettiği10 çeşitli kararlarında vurgu- lanarak, güvence altına alınmıştır. Bu çerçevede, internet erişimi kısıtlamaları halkın bilgiye erişimini engelleyen açık sansür uygulamasıdır.

Basın ve ifade özgürlüğü boyutuyla adli süreçlere bakıldığında ise, adli işlem ve cezalandırma ka- rarlarındaki artış göze çarpmaktadır. OHAL’in ilan edildiği 20 Temmuz 2016 tarihinden sonra toplam 516 gazeteci gözaltına alındı, kovuşturmaya uğradı. Sadece 2018 yılında 105 gazeteci mahkeme karşısı- na çıktı, davası tamamlananlardan 80’i hakkında çeşitli hapis, para ve tazminat cezalarına hükmedildi.

Bu davalardan büyük çoğunluğu “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçlamasıyla gerçekleşti ve bu suçlama

6 https://www.icisleri.gov.tr/1-ocak-31-aralik-2018-yili-icerisinde-yurutulen-operasyonlar

7 https://digitalreport.wearesocial.com/

8 https://www.slideshare.net/wearesocial/digital-in-2018-in-western-asia-part-1-northwest-86865983

9 https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf

10 https://wilmap.law.stanford.edu/entries/european-court-human-rights-echr-final-judgement-yildirim-v-turkey-311110

0 20 40 60 80 100 120 140 160

2012 2013 2014 2015 2016 2017 2018

76 68

43

32

158 154 150

Tutuklu ve Hükümlü Gazeteciler / Detained and Convicted Journalists

2012-2018

(8)

8

nedeniyle 2018 yılında 53 gazeteci hakkında çeşitli mahkumiyet kararları verildi. Mahkeme kararları itibariyle Türkiye’de yargı gücünün giderek artan oranda her türlü eleştiriyi hakaret olarak görme eğili- mi kuvvetlenmektedir. “Gazetecilik suç değildir” başlıklı yazı yazdığı için bir iletişim fakültesi öğrenci- sinin11 bile adli takibata uğraması durumu sergiler niteliktedir.

2015 sonu itibarıyla hapisteki gazeteci sayısı 32’ye gerilemişken, 2016’da 158’e, 2017’de 154’e yükselmiştir. Son altı aylık rakamlara bakıldığında ise, Temmuz’da 176, Ağustos’ta 174, Eylül’de 163, Ekim’de 165, Kasım’da 159 ve Aralık sonu itibarıyla 55’i hükümlü, 95’i tutuklu olmak üzere toplam 150 gazetecinin hapis- hanelerde bulunması, çok sayıdaki uluslarara- sı raporda Türkiye’yi ifade ve basın özgürlü- ğü açısından “özgür de- ğil” damgasına mahkum eden tablonun devam ettiğini göstermektedir.

Diğer yandan farklı ra- porlarda en az 147 basın mensubunun “yurt dı- şında” veya “firari” ol- duğu bilgisi de ifade edilmektedir.

Yılın son ayların- da ekonomideki dalga- lanma kaynaklı medya sektöründe olumsuz gelişmeler yaşandığı da gözlenmiştir. Döviz kuru kaynaklı kağıt fiyatlarındaki artış nedeniyle Aydınlık Ağustos’ta üç gün boyunca yayım yapamayacağını duyu- rurken, Cumhuriyet, Posta, Birgün ve Dünya ise günlük satış fiyatlarını arttırmaya gitti. Sözcü ise hafta- lık yayınladığı magazin ekine son verirken, günlük satış fiyatına zam yaptı. İzmir’de Yeni Bakış, Ege Telgraf, Dokuz Eylül, Haber Ekspres, İlkses, Ticaret ve Yenigün, Pazar günleri gazete çıkarmama kararı aldılar. Haftalık karikatür dergisi LeMan, Ağustos ayındaki son sayısını ancak cep boyutta çıkarabildik- lerini açıkladı. Uykusuz da dergi satış fiyatına bir liralık zam yaptı. Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gaze- teciler Sendikası ve diğer basın meslek örgütleri ile iletişim alanındaki saygın akademisyenlerin dile ge- tirdiği üzere Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları A.Ş.’nin (SEKA) özelleştirilmesi yazılı basının ana ham maddesi olan kağıtta kaçınılmaz olarak dışa bağımlılığı doğurmuştur.12 Türk Lirası’nın hızla değer kaybetmesi sadece kağıtta değil yazılı basının tüm girdilerinde maliyet yükünü artırmış, basın özgürlü- ğünü tehdit eder boyuta gelmiştir.13

Yasal Düzenlemeler

Halkın egemenliğini bizzat kullandığı “doğrudan demokrasi” günümüzde “temsili demokrasi” ha- line dönüşmüştür. Halkın halk tarafından yönetilmesini öngörüsüyle “doğrudan demokrasi”yi, ülküsel anlamına en yakın olarak günümüz dünyasında uygulanmak mümkün değildir. Temsili demokrasilerde ise halk kendine ait egemenliği kendi adına kullanmak üzere temsilcilerini seçmektedir. Farklı bir ifade ile halk, halk adına halkı yönetmesi için siyasi iktidarı belirlemektedir. Halkın kendi temsilcilerini se- çerken “bilinçli ve bilgili tercih” yapabilmesi ise ancak ifade ve basın özgürlüğü ile olanaklı kabul edil- diğinden, çağımız demokrasilerinde bu özgürlük yaşamsal önemde görülerek ulusal ve uluslararası gü- venceler altına alınmıştır.14,15,16

11 https://tr.euronews.com/2018/12/10/erdogan-a-hakaretten-tutuklanan-berivan-bilan-davasi-tutukluluk-cezalandirma-amacli

12 https://www.24saatgazetesi.com/bilgin-yerli-kagit-sanayii-tekrar-tesis-edilmeli/

13 https://www.habergunce.com/haber/TGS39den-hukumete-cagri-Bagimsiz-gazetecilik-icin-kagit-destegi-saglanmali-587856.html

14 http://www.europarl.europa.eu/legislative-train/theme-area-of-justice-and-fundamental-rights/file-media-freedom-and-pluralism

15 https://ecpmf.eu/ecpmf/charter

16 https://www.echr.coe.int/Documents/Convention_TUR.pdf 135

140 145 150 155 160 165 170 175 180

Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık

176 174

163 165

159

150

Tutuklu ve Hükümlü Gazeteciler / Detained and Convicted Journalists

(9)

9

Basın ile düşünce ve düşünceyi açıklama (ifade) özgürlüğü, halkın bilinçli karar verebilmesi ve bilinçli oy kullanabilmesi açısından tüm demokrasilerde olduğu gibi Türkiye’de de temel bir haktır. An- cak Avrupa Konseyi’ne üye devletler arasında Türkiye, bu özgürlüğe her zaman en kısıtlayıcı koşullar öne sürmüş ülkelerden birisi olmuş ve bu durum Batı ile ilişkilerinde dönem dönem çok ciddi sıkıntılara yol açmıştır. Bugün Türkiye’nin 1980 darbesi sonrasında olduğu gibi yıllar sonra da Avrupa Konse- yi’nin “izleme” kararı altına alınması, durumun ciddiyetini göstermektedir. Aynı şekilde 1959-2017 dö- nemindeki AİHM kararları incelendiğinde hak ihlalleri nedeniyle verilen 20.000 civarındaki kararın yüzde 16’dan fazlasının Türkiye aleyhine açılan davalardan oluşması ve bu nedenle Türkiye’nin hak- kında en çok hüküm verilen Avrupa Konseyi ülkesi olması üzücü olduğu kadar ibretlik bir durumdur.17

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 90’ıncı maddesi iç hukukla uluslararası hukukun çeliştiği du- rumlarda uluslararası hukukun geçerli olacağı ilkesini koymaktadır. Buna göre, Türkiye’nin başta terör- le mücadele mevzuatı olmak üzere yasalarında ve genelgelerinde özgürlükleri arttırıcı düzenlemelere gitmesinin şart olduğu da bir gerçektir. Ancak uluslararası ve Anayasal güvenceye rağmen 2018 yılında da “basın ve ifade özgürlüğü” konusunda yargısal ve idari kararlarla erişim engellemeleri, yayın yasak- ları sürmüştür.

OHAL’in kalkmasına rağmen 31 Temmuz 2018 günü yayınlanarak yürürlüğe konulan “7145 sa- yılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile olağa- nüstü hali üç yıl uzatan hükümler hayata geçirilmiştir. Üç yıl süreyle;

- Valilere 15 gün süreyle kişilerin belirli yerlere girmesini, toplantı yapmasını yasaklama yetkisi verilmiştir. Böylece Vali, il sınırları içinde her türlü toplantı ve yürüyüş gösteriyi ve bazı bölgelere gi- rilmesini kişilere veya topluluklara yasaklayabilecektir. Böylece Anayasa’nın 34 maddesi fiilen üç yıl süreyle askıya alınmıştır. Toplantı ve gösterinin halkın günlük yaşamını zorlaştıracak gösteri ve toplantı yapılamaması kuralı getirilerek toplantı ve gösteri yapılması tamamen idare dolayısıyla siyasi iktidarın takdirine bırakılmıştır. Zira “günlük yaşamı zorlaştıracak” ifadesi her türlü yoruma açık, gösteri ve top- lantıyı yasaklamak için idareye üç yıl sınırsız yetki tanınmaktadır.

- Askeri bölgelerde birlik komutanlarına kişilerin üzerini arama yetkisi verilmektedir.

- Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), “9 Ekim 2003 tarihli ve 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu” kapsamı dışına çıkarılması ile MİT hakkında yasal yoldan bilgi edinme hakkı kaldırılmıştır.

- OHAL’de olduğu gibi üç yıl süreyle Devlet güvenliğine, Anayasal düzene, Milli savunmaya, Devlet sırlarına dair suçlar ile Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçların soruşturmalarda gözaltı süresi 48 saat, toplu olarak işlenen suçlarda dört gün olarak belirlenmiştir ve gözaltı kararları en fazla iki defa uzatılabilecektir.

- Cezaevindeki şüphelinin Cumhuriyet Savcısı’nın yazılı izni ile kolluk tarafından ifadesinin alınması sürecektir.

- Askeri mahallerde de gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Savcısı’nın yazılı izni ile yargı kararı olmaksızın adli kolluk arama yapabilecektir.

- Tutukluluğa itiraz ve tahliye talepleri duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden karara bağlanma- ya devam edecektir.

- Önemli bir konuda, Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) 134’üncü maddedeki değişiklik ile şüp- helinin bilgisayar program ve kütüklerinde arama yapılması ve kopya alınmasının Cumhuriyet Savcısı kararına bırakılmış olmasıdır. Asıl düzenlemede bu konuda hakim kararı gerekliydi.

- OHAL’de olduğu gibi “Millî Güvenlik Kurulu’nca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu” gerekçesiyle kamu görevlileri hakkında yargı kararı olmaksızın görevlerine son verilme- si de sürecektir.

Yukarıda özetlenen hükümler, muhalet partileri ve sivil toplum tarafından “OHAL’in fiilen üç yıl daha devam edeceği olması” şeklinde değerlendirilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı Seçimi’nin 24 Haziran 2018’de sonuçlanmasını takiben Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçiş amaçlı yürürlüğe koyulan yasa, KHK ve Cumhurbaşkanlığı kararları ile de önemli değişiklikler yapılmıştır.

17 https://www.englishpen.org/wp-content/uploads/2018/03/Turkey_Freedom_of_Expression_in_Jeopardy_TUR.pdf

(10)

10

Yeni sistemdeki en önemli değişikliklerden birisi 9 Temmuz’da Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Basın Yayın Genel Müdürlüğü (BYEGM) yerine 14 sayılı Cumhurbaşkanlığı Ka- rarnamesi ile doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlı “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı”nın kurulması- dır.

Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT), Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlanırken, RTÜK ise, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ilişkilendirilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na, “Basın-yayın kuruluşu mensuplarına basın kartı düzen- lemek”, “Basın Kartı Komisyonu’nun sekretarya faaliyetlerini yürütmek”, “Türkiye Medya Veri Taba- nı’nı oluşturmak ve güncel kalmasını sağlamak için gerekli tedbirleri almak” gibi görevler verilmiştir.

Bu görevler yerine getirirken Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Politika Kurulları’ndan görüş alınması da hükmedilmiştir. Bu durumun Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın görevlerine nasıl yansıyacağı uygulama ile görülecektir.

Diğer önemli bir yasal düzenleme de 15 Temmuz 2018 günkü 5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Karar- namesi ile yeniden yapılandırılan Denetleme Kurulu’na, “kamu kurumu” niteliğindeki meslek kuruluş- ları ile her düzeydeki işçi ve işveren meslek kuruluşlarını, kamuya yararlı dernekleri, vakıfları, denetim yetkisi verilmiş olmasıdır. Cumhurbaşkanlığı Denetleme Kurulu’na, bu denetim yetkisi kapsamında yargı kararı olmaksızın söz konusu kuruluşların yöneticilerini, görevlilerini görevlerinden uzaklaştırma yetkisi de tanınmıştır. Bu yetki, özel hukuk tüzel kişisi olan meslek kuruluşları, dernek ve vakıflar yö- nünden yargı alanına müdahale olarak değerlendirilmekte ve Anayasa’ya aykırılığı da tartışma konusu olacaktır. Bu durum haklar ve özgürlükler açısından yeni gerginliklere kapı açabilecek, hem özel mülki- yet, özgürlükler ve sivil toplum örgütleri bağımsızlığı hem de hukukun üstünlüğü ve evrenselliği açıla- rından tartışmalı sonuçlar doğurabilecektir.

OHAL ile ilgili son KHK olan 701 sayılı KHK’nın da TBMM’de onanması üzerine OHAL ge- rekçesiyle yayımlanan toplam 31 adet OHAL KHK’sının tamamı kanunlaşmış olmuştur.

Ana muhalefet partisi CHP ise, daha öncesinde OHAL kapsamında yayınlandığı için KHK’ları incelemeyeceğini savunarak iptal edilmesi için yapılan başvuruları usul yönünden reddetmiş Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bu sefer de artık kanun olan KHK’ları taşımıştır. Ancak CHP’nin “Anayasa’ya aykırılık” iddiasıyla iptalini istediği kanunlaşan KHK’lar konusunda da AYM, kendini yine “yetkisiz”

ilan etmiştir. AYM, CHP’nin iptalini talep ettiği kanunlaşan KHK’ları TBMM’de yeterli çoğunlukla kabul edildiği gerekçesiyle şekil yönünden inceleyemeyeceğini savunmuştur.18Söz konusu ret kararla- rından da anlaşılacağı üzere AYM, OHAL KHK’larının kanunlaşmasına rağmen denetim yetkisini şekil denetimi ile sınırlı tutmakta ve esas yönünden “Anayasa’ya aykırılık” boyutuna ilişkin denetim yapma- maktadır.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, yeni Basın Kartları Yönetmeliği’ni 14 Aralık’ta Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe koydu. Böylece BYEGM’nin Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlı- ğı’na bağlanması sonrasında basın kartı sahipliğine ilişkin koşullar değiştirilmiş oldu.Yeni yönetmeliğe göre, “kamu düzenine aykırı davranışlar” basın kartının iptali için geçerli sayılabilecek. Yeni yönetme- likle hakkında yargı kararı verilmemiş olsa dahi Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın kararıyla ga- zetecilerin basın kartları iptal edilebilecek. Böylece devlet açısından söz konusu kişi “gazeteci” olarak kabul edilmeyecek. Yeni yönetmelikte basın kartı sahibi olma şartlarının kapsamı genişletilerek, Terörle Mücadele Kanunu’ndaki (TMK) suçların yanı sıra, hangi hallerde oluşacağı tartışmalı suçlar nedeniyle de kart verilmemesi ve iptali söz konusu olabilecek. Bunun yanı sıra “milli savunmaya karşı suçlar, anayasal düzene karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama, halk arasında korku yaratmak amacıyla tehdit, suçu ve suçluyu övme” suçlamalarıyla hüküm giyilmesi halinde de basın kartı taşınamayacak. Yönetmelikte terör bağlantılı suç hükümleri kap- samı genişletilerek, şu anda çoğu tutuklu yargılanan gazeteciler eğer hüküm giyecek olursa basın kartla- rı iptal edilebilecek. Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı’nın seçeceği tek bir sendika, “Basın Kartı Komis- yonu”nda temsil edilecek. Dolayısıyla hükümet, “muhalif” olduğunu varsaydığı gazeteci sendikaları ve meslek örgütlerini Komisyon dışında bırakabilecek. Meslekle ilgili bir lisans veya lisansüstü progra-

18 (31.05.2018 tarih, E:2018/40, K:2018/67 – 31.05.2018 tarih E.2018/42, K.2018/48 - 31/5/2018 tarihli E:2018/ 43, K:2018/49 - 31/5/2018 tarih E:2018/48, K:2018/54- 31.05.2018 tarih E: 2018/55, K: 2018/56 - 31.05.2018 tarih E:2018/50, K:2018/69 – Bu kararlar R.G nin 30.06.2018 -30464 Mükerrer sayılarında ya- yınlandı)

(11)

11

mından mezun olanlar için basın kartı alma süresi altı aya indirilirken, diğer lisans veya meslekle ilgili bir ön lisans programından mezun olanlar için basın kartı alma süresi dokuz ay, ön lisans mezunları için 12 ay ve lise mezunları için on sekiz ay olarak belirlendi.

Uluslararası Raporlarda Türkiye’de Basın ve İfade Özgürlüğü

Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) 2018 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre; Türkiye ge- çen yıla göre iki sıra daha gerileyerek 180 ülke arasında 157’nci sırada yer aldı. Türkiye’nin 2010’da 138’nci, 2002’de ise 99’ncu sırada olduğu bilinmektedir. Sadece Türkiye’de değil dünyada hapisteki gazeteciler sayısında ciddi bir artış gözlemlenmektedir.

RSF, Türkiye’de “kitlesel bir tasfiye” gerçekleştiğini ve “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo- ğan’ın hükümetinin cadı avının 2016’daki darbe girişiminin ardından zirveye ulaştığını” ifade ederek, Türkiye’nin halen profesyonel gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi olduğunu vurguladı. Ga- zetecilerin yargılanma öncesi yaklaşık bir yılını cezaevinde haklarındaki suçlamaları öğrenmek için bek- lediklerini vurgulayan RSF, gazetecilerin hakim karşısına çıkarılmadan önce cezaevinde tutulmalarının kural haline geldiğine dikkat çekti. OHAL gerekçesiyle hükümetin onlarca medya kurumunu bir kalem- de kapattığına dikkat çeken RSF, medyadaki çoğulculuğun bir avuç düşük tirajlı yayın kurumuyla sınır- landırıldığını kaydetti. RSF’nin raporunda, “Hukukun üstünlüğü, Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetiminde artık solan bir hatıra gibi. Anayasa Mahkemesi’nin kararları bile artık otomatik olarak yerine getirilmi- yor. Haber siteleri ve sosyal medyanın sansür edilmesi de daha önce benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştı” denildi.

Gazetecileri Koruma Komitesi’ne (CPJ) göre; Komite’nin 1990’da gazetecilerin durumuyla ilgili raporlar hazırlamaya başlamasından bu yana dünyada ilk kez 2018 yılındaki kadar hapiste gazeteci bu- lunmaktadır. CPJ’nin 2018 yılı raporunda, dünya çapında en az 251 gazetecinin yaptığı haber yüzünden cezaevinde olduğu ve bu gazetecilerin yarısından fazlasının Türkiye, Çin ile Mısır’da bulunduğu ifade edildi. Raporda, Türkiye’nin üç yıldır dünyadaki en fazla gazeteciyi hapse atan ülke konumunu korudu- ğu ve 68 gazetecinin cezaevinde bulunduğu belirtildi.19 Raporda, gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürül- mesinden bugüne yoğun biçimde mercek altındaki Suudi Arabistan’ın ise ülke içinde gazetecilerin üze- rindeki baskıyı artırdığı ifade edildi. Bu konuda raporda, “Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdo- ğan Kaşıkçı cinayetinden bu yana Suudi Arabistan’ı en çok eleştiren isim olmuşsa da iktidarında geze- gendeki tüm diğer ülkelerden daha çok gazeteci hapse girmeyi sürdürüyor” denildi. Raporda, otoriter re- jimler tarafından muhalif sesleri susturmak amacıyla hapis cezasının bir araç olarak kullandığı dile geti- rildi.

Freedom House’un 195 ülkeyi değerlendirdiği 2018 Dünya Özgürlükler Raporu’nda ise, “siyasal haklar ve bireysel özgürlüklerde gerilemeler yaşandığı” gerekçesiyle Türkiye'nin özgür olmayan ülkeler kategorisine indirildiği bildirildi. Freedom House raporunda, Türkiye’nin notu geçen yıla göre altı puan gerilediği ve son 10 yılda 34 puan gerilemeyle bu zaman diliminde en çok puanı düşürülen ülke olduğu vurgulandı. Bu nedenle Türkiye’nin “kısmen özgür” ülkeler arasından “özgür olmayan” ülkeler arasına girdiği belirtildi. Raporda, 16 Nisan 2017’deki Anayasa değişikliği referandumu sonrasında gücün tek elde toplandığı, seçilmiş belediye başkanlarının toplu halde görevden alındıkları, ayrıca aktivist ve dev- let düşmanı olarak tanımlanan kişilerin keyfi soruşturmalara maruz kaldığı ve kamu çalışanlarının da görevden alındığına dikkat çekildi. Fredeom House raporunda, ülkeler için en iyiden en kötüye doğru bir ve yedi rakamları arasında puanlama yapıldığı ve bu kapsamda Türkiye’nin “siyasal haklar derecesi- nin” dörtten beşe gerilediği, “sivil özgürlüklerin” ise beşten altıya düştüğü kaydedildi.

Freedom House raporunda, ayrıca “Recep Tayyip Erdoğan, 2016’daki darbe girişimi sonrası mu- haliflere yönelik tasfiye ve baskıyı daha da genişletti. Tutuklanan Türk vatandaşları ile kapatılan medya organları, şirketler, tasfiye dalgaları ve Kürtlerin haklarının da saldırıya uğraması aynı zamanda Türki- ye’nin Suriye ve Irak’a diplomatik ve askeri müdahalesiyle sonuçlandı” ifadelerine yer verdi. Bu kap- samda 60 bin kişinin tutuklandığı, 160 medya organının kapatıldığı ve 150 gazeteciden fazlasının tutuk- landığı belirtilerek, “hükümet baskısının sınırları aşarak yurt dışındaki muhalifleri yakalamak için kır- mızı bülten yayınlandığı” görüşüne yer verildi.

19 https://cpj.org/reports/2018/12/journalists-jailed-imprisoned-turkey-china-egypt-saudi-arabia.php

(12)

12

RSF ile Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi’nin aralarında bulunduğu 17 uluslararası ifade özgürlüğü kuruluşu ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yazdıkları açık mektupta, Türkiye’de son iki yılda ifade özgürlüğünün büyük ölçüde gerilediğini ifade etti. Mektupta, Türkiye’de basın özgürlüğü ve bağımsız gazeteciliğin güçlenmesi için tutuklu bulunan bütün gazeteciler hakkında açılan davaların dü- şürülmesi gerekliliğine işaret edildi. Mektupta, ifade özgürlüğüne engel oluşturan Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nda reform yapılması gerektiğine de dikkat çekildi. Mektupta, medya kuru- luşları üzerinde bulunan devlet yönetimi ve baskısının kaldırılması gerektiği de savunularak, “Basın ya- sasının ve medyayı ilgilendiren düzenlemelerin gazetecilik kurumları, basın temsilcileri ile akademis- yenler tarafından AİHM düzenlemeleriyle uyumlu haliyle uygulanması sağlanmalı” ifadesine yer veril- di. Basında özgür ve adil bir ortam olması için gerekli yasal, siyasi ve idari adımların atılması çağrısı yapılan mektupta, RTÜK ve BTK gibi kurumların şeffaf olması konusunun da altı çizildi.

Ayrıca Avrupa Birliği, 2015 yılında yürürlüğe koyduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) Aksiyon Planı ile yaşam hakkı, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü gibi 14 alanı “Temel Haklar” olarak ilan etmiştir. Bu haklardan bilhassa ifade özgürlüğü, demokrasiler için yaşamsal bir hak olarak tanımla- nıp, hiçbir şekilde kısıtlanamayacağı, sansür, baskı, hapis veya yıldırıcı muameleye muhatap tutulama- yacağı vurgulanmıştır.

Avrupa Birliği Türkiye 2018 İlerleme Raporu’nda ise, ondan önceki üç raporda da vurgulandığı gibi “Türkiye’de ‘ifade özgürlüğü’ açısından oldukça erken bir evrede olup, ciddi gerileme devam et- mektedir” ifadesi kullanılmıştır. Raporda, OHAL KHK’larıyla orantılılık ilkesine uymayacak bir şekilde muhalif seslere, medyaya ve akademisyenlere yönelik kısıtlayıcı önlemler alındığına vurgu yapılmıştır.

AİHM kararlarıyla uyuşmayacak şekilde Türkiye’de ifade özgürlüğünün ciddi baskı altında olduğunu kaydeden rapora göre; gazetecilere, insan hakları savunucularına, yazarlara, sosyal medya kullanıcıları- na yönelik cezai işlemler, basın kartı iptalleri, medya kuruluşlarının kapatılması veya kayyum yönetimi- ne verilmelerinin ciddi endişe kaynağı olarak kaydedilmiştir. Medya organlarının sahiplik yapısı diğer iş bağlantıları gibi etkenler de siyasi etkenin yanı sıra medya özgürlüğünü kısıtlayan unsurlar arasında ön sıraları almaktadır. Medya sahiplerinin, esasen medya dışı faaliyetlerden gelir elde etmeleri veya med- yadan elde ettikleri güçleri ile siyasi ilişkilerden gelir sağlamalarının, yazılı, görsel veya elektronik ba- sın kuruluşları üzerinde ciddi sonuçlar doğurduğu vurgulanmıştır.

İnsan hakları, kamu politikaları, özgür internet ve ifade özgürlüğü savunucusu kâr amacı gütme- yen Access Now’ın, dünyada internete en çok erişim engeli getiren ülkeleri listelediği rapora göre; Tür- kiye’de Ocak 2016 tarihinden bu yana internet erişimi yedi kez engellendi ya da yavaşlatıldı. Bu durum Türkiye’nin, Irak ve Suriye’nin hemen ardından internet erişimi en fazla engellenen ülkeler sıralamasın- da 5’nci ülke olarak yer almasına neden oldu.

Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin 2018 Seçimleri Sürecinde TRT İzleme Çalışması adlı raporun- da ise, TRT'nin ana haber programlarında cumhurbaşkanı adayları ve partilere Mayıs ayı içerisinde “ay- rılan eşitsiz sürelere” işaret edilerek, siyasi yelpazeyi “bütün çeşitliliğiyle yansıtma” çağrısı yapıldı. Ra- porda, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne (AKP) 147 dakika, CHP ve Milliyetci Hareket Partisi’ne (MHP) 25’er dakika, İYİ Parti’ye 14 dakika, Saadet Partisi’ne beş dakika, Büyük Birlik Partisi’ne beş dakika, Vatan Partisi’ne iki dakika süre ayrılırken, Halkların Demokratik Partisi’ne (HDP) ise sıfır dakika süre ayrıldığı ifade edildi.20

Almanya merkezli Bertelsmann Vakfı tarafından yapılan ve OECD ile AB’ye üye 41 ülkeye dair araştırmada; birçok sanayi toplumunda demokrasi ve hukuk devleti standartlarının kötüleştiği vurgula- narak, Türkiye’nin listenin son sırasında yer aldı. Türkiye’de OHAL’in 2017 yılı boyunca yürürlükte kaldığını hatırlatan araştırmada, KHK’larla medya kuruluşlarına uygulanan kapatma ve kısıtlama karar- larına, gazetecilerin tutuklanmasına ve Fethullah Gülen yapılanmasına yakın şirketlere/mülklere devlet tarafından el konulmasına dikkat çekildi. AYM’nin OHAL kapsamındaki KHK’ların iptali başvurularını reddetmesi, “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan binlerce kişi hakkında dava açılması, dava sayıla- rındaki büyük artış ve tasfiyeler nedeniyle yargı mekanizmasındaki etkinliğinin azalması da, Türkiye hanesine yazılan olumsuz gelişmeler arasında sayıldı. Bertelsmann Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Aart

20 https://tr.sputniknews.com/turkiye/201806011033684708-trt-demirtas-erdogan/

(13)

13

De Geus, “Türkiye, Polonya ve Macaristan gibi ülkelerde demokrasi kalitesinin gerilemesine rağmen vatandaşların hükümete duydukları güvenin artmasının alarm verici olduğunu” söyledi.21

Reuters Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsü ile Oxford Üniversitesi tarafından hazırlanan Dijital Haberler Raporu’na göre; Türkiye’de medya kuruluşlarınca yayınlanan haberlere duyulan güvenin yüz- de 38 ve sosyal medyada yayınlanan haberlere duyulan güvenin ise yüzde 33 olduğu bildirildi.22 Siyasal eğilim ve tercihlerin medyaya duyulan güveni etkilediği bildirildi. Sağ görüşlü bireyler arasında medya- ya güven duyanların oranının yüzde 51, sol görüşlü bireylerin ise yüzde 29’unun medyaya güvendiği belirtildi. Yanlış bilgilendirme ve yanlış haber konularında ise araştırmaya dahil olan okuyucuların yüz- de 49’u ise, “tamamen siyasal ya da ticari amaçlarla uydurulmuş haberlere” sıklıkla rastladıkları belir- tildi.23

Sendikasızlaşma

Türkiye’de gazetecilerin çalışma hayatını düzenleyen ilk yasa olarak “3511 sayılı Basın Birliği Kanunu” 1938 tarihinde çıkarılmıştır. Günümüzde gazeteciler için uygulanan yasanın temeli olan 3511 sayılı kanun, Türk Basın Birliği’nin kurulmasını da öngörerek kanun kapsamında birliğe üye olmayan kişilerin gazeteci olarak çalışamayacağını belirtmiştir. Birliğin Yüksek Haysiyet Divanı ile gazetecilerin süreli olarak meslekten men edilme veya üyelikten çıkarma cezalarının verilebileceği bir sistem kurul- muştur.24 Basın Birliği amaçlanan yararın sağlanamadığı kanısıyla 18 Haziran 1946’da TBMM tarafın- dan 5842 sayılı tek cümlelik yasayla kapatılmıştır.25 Son dönemde Basın Birliği benzeri yeni bir yapı- lanma ihtiyacı olduğu sıklıkla dile getirilmektedir. Bugün ciddi artış gösteren meslekte işsizliği önleyici bir faydası olabilecek olan birliğe üye olma zorunluluğu, meslekten men cezası gibi yaptırım imkanları26 ve Birlik üzerinde oluşabilecek siyasi vesayet sistemi dikkate alınarak düşünüldüğünde özgür basın için yarardan ziyade zarar getirebileceği görülmektedir.27

1950’lerden sonra dönemin hükümeti her mesleğin kendine özgü çalışma şartlarının özel kanunla düzenlenmesi fikrini benimseyerek basın sektöründe çalışanlar için özel iş kanunu hazırlanmasını öner- miştir. Bu doğrultuda 1952 yılında 5953 sayılı “Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun” kabul edilerek yürürlüğe girmiştir.28 5953 sayılı basın iş ka- nununun çıkarılmasının ardından 10 Temmuz 1952 tarihinde sektördeki ilk sendika olan İstanbul Gaze- teciler Sendikası kurulmuş, sendika 1957’de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) üye olmuştur. 1961 Anayasası ile birlikte tüm meslek çalışanları gibi gazetecilere de sendika kurma ve sen- dikaya üye olma hakkına sahip olarak 212 sayılı basın iş kanununa bağlanmışlardır. Basın emekçilerine toplu iş sözleşmesi yapma, grev yapma ve sosyal güvenlikten istifade etme hakkı tanımıştır. Gazetecileri de kapsayan 1963 tarihli 274 sayılı Sendikalar ve 275 sayılı Toplu iş sözleşmesi, grev ve lokavt kanun- larına dayanarak, basın çalışanları 1964 yılından itibaren çeşitli iş yerleri ile toplu iş sözleşmeleri yap- maya başlamışlardır.29 1965 yılında Ankara, İstanbul, İzmir ve Eskişehir’deki gazeteci sendikaları birle- şerek TGS çatısında bir ara gelmişlerdir. Bu durum basın alanında ulusal bir örgütlenmenin ilk önemli adımı olmuştur. 17 Kasım 1971 tarihli olağanüstü genel kurulda gazete, dergi ve ajanslarda çalışanların tümünün tek bir sendikada örgütlenmesi kabul edilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesiyle birlikte Türk- İş ha- ricindeki tüm sendikalar kapatılmış, günümüzde gazetecilerin örgütlendiği TGS ise faaliyetlerine devam etmiştir.

Türkiye’de 1990’ların başında, basın kuruluşlarındaki sahiplik yapısında meydana gelen değişim nedeniyle sendikal girişimlere karşı olma politikası ön plana çıkmış, bu yılların ortalarına kadar ana akım medyada yer alan sendikal örgütlenme, Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin öncülüğünde tasfiye edilmiştir. Aydın Doğan, TGS’nin Milliyet, Tercüman ve Cumhuriyet gazetelerinde grev kararı alması-

21 https://www.dw.com/tr/demokrasi-kalitesinde-t%C3%BCrkiye-son-s%C4%B1rada/a-45812889

22 https://reutersinstitute.politics.ox.ac.uk/digital-news-report

23 https://www.amerikaninsesi.com/a/reuters-gazetecilik-turkiye-guven-haber/4649916.html

24 Gümüş, İ. (2015). Basın İş Hukukunda Gazetecilerin Çalışma İlişkileri, Yeni ve Geleneksel Medya Okumaları (Ed. Çelik, R. - Dalgalıdere, R.), 47-64, İskenderi- ye Kitap, İstanbul.

25 http://dergipark.gov.tr/download/article-file/2842

26 http://dergipark.gov.tr/download/article-file/213110

27 Özsever, A. (2004). Tekelci Medyada Örgütsüz Gazeteci, İmge Kitabevi, Ankara.

28 Şakar, M. (2005). İş Hukuku Uygulaması, Der Yayınları, Yenilenmiş 6. Baskı, İstanbul.

29 Oğuzman, M.K. (1966). Gazetecilerin Meslekî ve Sosyal Hakları ve Bunların Korunması, İÜ Hukuk Fakültesi Mecmuası, 32 (2-4), 858-883.

(14)

14

nın ardından Milliyet’in teknik kısmını ana bünyeden ayırarak bu kısımda çalışanları isten ayrılmış̧ gibi göstermiş, kendi taşeron şirketlerine bu çalışanları yeniden ise alırken ise sendikaya üye yapılmamaları- nı sağlamıştır. Böylece Milliyet’te bir anda 128 kişi isten ve sendikadan çıkarılmıştır.30

2010 yılında TGS’nin örgütlü olduğu Anadolu Ajansı’nda (AA) da tasfiye süreçleri hükümet giri- şimiyle başlamıştır. Çalışanlar için ayrı sendika kurularak AA çalışanları bu sendikaya geçirilmiştir.

TGS verilerine göre, Türkiye’de yüzde 11 olan genel sendikalılık oranı basın sektöründe yüzde altılarda seyretmektedir. Nitekim, gazetecilik işkolundaki sendikalaşma verilerine bakıldığında; 1984 yı- lında yüzde 50,66 oranında iken 1990 ortalarında artış göstermesine karşın son 16 yılda yeniden ciddi düşüş yaşandığı gözlenmektedir. Sendikalaşma oranı 1990’da yüzde 42,50 iken 1995’te yüzde 66,38 oranıyla en yüksek düzeyine erişmiştir. Ancak 2002’de yüzde 34,57 oranıyla sendikalaşmada sert düşüş yaşanmış olduğu görülürken, 2013 yılında sektörde faaliyet yürüten sendika sayısı artmasına karşın top- lam sendikalı gazeteci oranı ise yaklaşık yüzde 5 olabildi. 2016 yılında sendikalaşma oranı yüzde 7’ye yaklaştı.31

Günümüzde medya kuruluşlarında sekiz toplu iş sözleşmesi uygulanırken, bunların yedisini TGS’nin imzaladığı toplu iş sözleşmeleri, birisi ise hükümete yakınlığı sıklıkla gündeme gelen Medya- İş Sendikası’nın AA ile imzaladığı sözleşmedir. Öte yandan gazetecilerin işsizlik oranı da yüzde 30 ile tüm sektörlerin önünde bulunmaktadır.

Gerek Türkiye’nin tarihsel süreç içerisinde sürekli değişen sosyoekonomik durumu, gerek ülke- deki sendikacılık ve örgütlenmenin iç dinamiklerin dışında kurulmuş olması, günümüzde örgütlenmenin yetersizliği ve sendikasızlaştırmanın nedenlerindendir.

Serbest gazetecilerin 212 sayılı kanunun kapsamında çalışmaması, sendikaya üye olan basın ka- nunu çerçevesinde görev yapan gazetecilerin örgütlendiklerinde işten çıkarılma korkusuyla karşılaşma- sı, medya grubu sahipliği ile tekelleşme kapsamında gazetecilerin büyük medya patronları karşısında sendika tarafından korunamaması Türkiye’de medya çalışanlarının sendikal haklar konusunda örgüt- lenme problemi yaşamasına neden olmaktadır.

Yakın zamanda yapılan bir çalışmada sendika üyesi olmayan gazetecilerin, üye olmamanın önün- deki engel olarak, yüzde 35’i sendikanın faaliyetlerinden memnun olmamayı, yüzde 30,8’i örgütlenme- ye ihtiyaç duymamayı ve yüzde 24,62’sı32 ise işten atılma korkusunu gerekçe göstermesi33 bu bilgileri doğrular niteliktedir.

Yerel basın ile muhalif gazetelerin dışında sendikal örgütlenme ve toplu iş sözleşmelerinin olma- dığı günümüz gazeteciliğinde, basın emekçilerinin çoğu güvencesiz çalışmaktadır. 2018 Ocak ayı itiba- riyle basın yayın ve gazetecilik işkolunda çalışan 92.000’i aşkın basın emekçisinin sadece 6.000’ü sen- dikalara üye olduğu belirtilirken toplu iş sözleşmesi kapsamında özel sektörde çalışan gazeteci ve basın emekçisi sayısının 3.000’in üzerinde olduğu iddia edilmektedir.34

Mart 2018’de Doğan Medya Grubu’nun Demirören Medya Grubu’na satılması, Türkiye’de med- ya kuruluşları açısından tekelleşme süreçlerinin son noktası olmuştur.

Ekim ayında Demirören Medya Grubu’nun dijitalleşmeye bağlı küçülme kararının yanı sıra ana akım medya gruplarından Turkuvaz’ın da Kasım 2018’de küçülme kararı alması, birçok gazetecinin iş- siz kalmasını beraberinde getirdiği de G-9 medya örgütleri platformu açıklamasında yer buldu.

Medya sahipliği çerçevesinde, medya patronlarının siyasi ve ekonomik ilişkiler doğrultusunda ha- reket etmesi, sendikasızlaştırılan basın emekçilerinin durumunu zorlaştırmaktadır. Görüldüğü üzere medya sektöründe maliyet artışı veya küçülme gerekçeleriyle birçok gazeteci işsiz kalmakta ve sendikal haklara başvuramamaktadır.

Basın sektöründe gazetecilerin güvencesiz, esnek çalışma ve düşük ücretle çalıştırmaları sendikal bağlılığı gerekli kılmaktadır.

İfade ve Basın Özgürlüğü Gelişmeleri

30 Alan, Ü. (2015), Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı. Can Yayınları, Ankara.

31 Metin Aksoy (2017): “Sendikadan Koparılan Gazeteci”, 2. Cilt. Sayfa: 743-744, Korkmaz Alemdar (Editör): Türkiye’de Kitle İletişimi Dün-Bugün-Yarın, Gaze- teciler Cemiyeti Yayınları, Ankara.

32 Toktaş, S. (2013). Medya Emekçilerinin Sendikal Örgütlenme Sürecine Yönelik Kavrayışları: Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Mülkiye Dergisi, 37 (3), 61-99.

33 http://dergipark.gov.tr/download/article-file/329091

34 https://www.birgun.net/haber-detay/tekelci-medyada-sendikasiz-gazeteci-211298.html

(15)

15

Türkiye, 2018 yılını OHAL’in süregelen uygulamasıyla karşıladı. OHAL, 19 Ocak’tan itibaren üç ay süreyle yeniden 19 Nisan 2018 tarihine kadar uzatıldı. Nisan ayında bir kez daha uzatılan OHAL, 24 Haziran TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında tekrar uzatılmayarak 19 Temmuz’da resmen sona erdirildi. Ancak yeni bir yasa ile gerek merkezi gerekse yerel yönetim erki ile polise verilen geniş yetkiler, OHAL’in sivilleştirilerek daimi hale getirildiği şikâyetlerini doğurdu.

20 Ocak’ta Türkiye’nin Suriye’de başlattığı Afrin operasyonu farklı siyasi ve diplomatik gelişme- lere yol açtı.

TBMM’de üçüncü parti konumundaki HDP’nin sandalye sayısı 11 Ocak’ta Leyla Zana’nın vekil- liğinin düşürülmesiyle 53’e indi. HDP’nin Eş Genel Başkanı olarak Edirne Cezaevi’nde iken 4 Ocak’ta genel başkanlıktan ayrılma kararı alan Selahattin Demirtaş, 434 günlük tutukluğu sonrasında ilk kez 12 Ocak’ta hakim karşısına çıktı.

Türkiye’de gazetecilik mesleği açısından da dikkat çekici bir gelişme yaşandı. Cumhuriyet Dava- sı’nda 1 yılı aşkın süredir tutuklu yargılanan gazeteci Ahmet Şık hakkında 4 Ocak’ta sosyal medya pay- laşımları nedeniyle yeni bir başka dava açıldı. Şık hakkında Twitter mesajları için AA muhabiri Kerem Kocalar’ın şikayeti üzerine dava açıldığı ortaya çıktı.

Anayasal güvence altındaki “basın ve ifade özgürlüğü” hakları bakımından Türkiye’de ilk kez Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru sonucu verilen hak ihlali kararı yerel mahkemelerce uygulanmadı. AYM’nin gazeteciler Mehmet Altan ve Şahin Alpay’ın tutuklu yargılanmasıyla hak ihlali yaşandığına hükmettiği kararı üzerine yapılan Altan ve Alpay’ın tahliye başvuruları yerel mahkemelerce reddedildi.

Ansiklopedik bilgi paylaşım sitesi olarak dünya genelinde popüler Wikipedia’ya yönelik Türki- ye’deki erişim yasağı devam etti. Wikimedia Vakfı Genel Müdürü Katherine Maher, yeniden Türkçe sayfalara ulaşılabilmesini dilediğini yineledi.

OHAL gerekçesiyle Türkiye’nin farklı illerinde toplumsal etkinlik ve eylemler hakkında yasak- lama kararı verilirken; 22 Ocak’ta Ankara Valiliği’nin Oyuncu Barış Atay’ın “Diktatör” isimli tek kişi- lik tiyatro oyunu yasaklandı. Atay’ın Ankara sınırları içerisinde söyleşi, buluşma gibi herhangi bir etkin- liğe katılımı da yasaklandı.

Ankara Valiliği’nin sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenecek etkinlikler ile eşcinsel ve transseksüel hakların savunulmasına ilişkin getirdiği “süresiz yasaklama” devam etti. Bunun yanı sıra Hükümet, Devrimci İşci Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Birleşik Metal İş Sendikası'nın, Türkiye İşci Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) bağlı Türk Metal İş Sendikası’nın ve Hak-İş’e bağlı Çelik-İş’in aldığı grev kararlarını OHAL gerekçesiyle yasakladı.

“Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasıyla açılan soruşturmalar ve gözaltına alınmalar toplu taşıma araçlarında vatandaşların birbirlerini ihbar etme noktasına kadar ulaştı.

Sosyal medya paylaşımları nedeniyle ülke genelinde siyasetçiler ve vatandaşlar hakkında soruş- turmalar ve gözaltı kararları alındığı da gözlemlendi.

Türkiye siyaseti açısından Şubat 2018’de göze çarpan önemli gelişmelerden birisi MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylığını destekleme kararını açıklaması oldu. Bu açıklama sonrasında iktidar partisi AKP ile MHP arasında ge- lecek cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler için ittifak kurulmasına ilişkin yasa değişiklikleri ya- pılması amacıyla çalışmalara geçildi.

Ferhat Encü’nün 6 Şubat’ta ve 27 Şubat’ta Ahmet Yıldırım ile İbrahim Ayhan’ın da milletvekil- liklerinin düşürülmesiyle HDP’nin TBMM’deki sandalye sayısı 50’ye düştü.

HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 14-15-16 Şubat’ta Ankara’daki yargılama- sında yaptığı savunmada, terör örgütü PKK’yla yapılan görüşmeler konusunda Erdoğan ve hükümet yü- rütülen diyaloglara ilişkin verdiği bilgiler kamuoyunda tartışıldı.

FETÖ bağlantılı darbe girişimi gerekçesiyle “anayasayı ihlal” suçlamasıyla yargılanan gazeteciler Nazlı Ilıcak ve Ahmet Altan ile akademisyen-yazar Mehmet Altan, 16 Şubat’ta ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.

OHAL’de KHK ile kapatılan medya kuruluşlarından Özgür Gündem ile dayanışma amacıyla

“Nöbetçi Genel Yayın Yönetmenliği” yapan isimlerden Ayşe Düzkan, Hüseyin Aykol, Mehmet Ali Çe- lebi, Hüseyin Bektaş ve Ragıp Duran hakkında hapis cezası verildi.

Türkiye’de bir yılı aşkın süre hakkında iddianame olmaksızın tutuklu bulunan Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in, 16 Şubat’ta serbest bırakılması Alman ve Türkiye kamuoyunda tartışma yarattı. Cezae- vinden çıktıktan sonra ülke dışına çıktığı açıklanan Yücel, Başbakan Binali Yıldırım ve Almanya Şan- sölyesi Angela Merkel’in 15 Şubat’ta Berlin’deki görüşmesi ardından serbest bırakıldığı iddia edildi.

Referanslar

Benzer Belgeler

Mayıs’ta hapiste 51’i hükümlü ve 51’i tutuklu olarak toplam 102 gazeteci bulunduğu kayıtlara geçmiş, Haziranda ise Gazeteciler Cemiyeti Özgürlük için

Ağır Ceza Mahkemesi, Gazete Fersude Eş Genel Yayın Yönetmeni Hayri Tunç hakkında 2015-2016 arasında çektiği haber fotoğraflarını sosyal medya hesabından paylaştığı

Asliye Ceza Mahkemesi, İleri Haber eski Genel Yayın Yönetmeni Onur Emre Yağan’a 2014-2015’deki İleri Haber’in Twitter paylaşımları gerekçesiyle “Cumhurbaşkanına

● Mezopotamya Ajansı (MA) muhabiri Mehmet Aslan, Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruş- turması kapsamında tutuklanması üzerine Antalya L Tipi Cezaevi’ne

Basit ve yeknesak tehassüs Ierle kanamaz.Onun artist ruhu yenilik ve değişiklik ister, he­ yecan ister.Kendisinin dümdüz Salâh isminden bile hoşlanma­ dı.. Bu

Ahmet Ad nan Saygun was interested in music since childhood, and after teaching music in Izmir High School, he was granted a government scholarship to study music in

Amaç: Gastroenterostomi deneysel modeli ile duodenogastrik reflü oluşturulan sıçanlarda mide mukozasında metaplazi, displazi ve adenokarsinom döngüsünün siklooksijenaz-2 (COX-2)

Dominant cinslere göre (Peerapornpisal ve ark., 2007) Çiğ Gölü’nün ekolojik yapısı “oligotrof’ olup su kalitesi belirlenen türlere göre temiz olarak