• Sonuç bulunamadı

İSLAM AHLAK ESASLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İSLAM AHLAK ESASLARI"

Copied!
33
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İSLAM AHLAK ESASLARI

ÜNİTE-1

KUR’AN VE KUR’AN’DA İSLAM AHLAK ESASLARI İSLAM AHLAKININ BİRİNCİ KAYNAĞI OLARAK KUR'AN Kur’an'ın Tanımı ve İçeriği

Ahlakın kaynağı sorunu bağlamında ortaya konulan teorik çerçeve üç ayrı kaynağa işaret eder: Teoloji, Kozmoloji, Antropoloji. Ahlakın kaynağına ilişkin en çok bilinen çerçeve bundan ibarettir. İslam’da ahlakın kaynağı teolojik bir öz içerir.

Kur’an içerik bakımından, amaç ve araç konular olmak üzere iki kısma ayrılmaktadır. Amaç konular itikadi, ahlaki ve amelî olarak üç kısma ayrılabilir. İtikadi konuları oluşturan ayetler, imanın temel ilkeleri, bunların insan ve topluma sağladığı faydalar, inançsız kişilerin âkıbetleri gibi hususlardan söz ederler. Ahlaki hükümleri içeren ayetlere gelince, bunlar da insanın ve toplumların sahip olmaları gereken iyilikler ve güzelliklerle, sakınmaları gereken kötülükleri ve çirkinlikleri ele almaktadırlar.

Amelî konuları inceleyen ayetler ise, kişinin namaz, oruç gibi yaratanına karşı vazifeleriyle (ibâdât), kişinin başka kişilerle ve toplumla olan ilişkilerini (muâmelât) düzenlerler. Araç konuları da yaratılış ve varlıklar, peygamberlere ve geçmiş topluluklara ait haberler, Allah’ın varlığını ve birliğini düşünmeye ve kavramaya sevk eden kevni/kozmolojik ayetler, Yahudilerin, Hıristiyanların, kâfir ve münafıkların iç yüzlerini anlatan ayetler şeklinde dört ana grupta ele almak mümkündür.

Kur’an'ın Ahlaka Bakışı

Kur’an'ın konuyla ilgili sunmuş olduğu ahlaki esasların temel özelliklerini şöyle sıralamak mümkündür:

"Kur’an'a göre insan, ahlaki sorumluluk taşıyan bir varlıktır."

"Ahlaki sorumluluklar bazı yaptırımlarla takviye edilmiştir. Bunlar ahlaki, kanuni ve ilahî yaptırımlardır."

"Kur’an’da hayır ahlakı işlenmektedir. Yani Kur’an her zaman hikmeti, rahmeti ve genel faydayı gözetmiştir."

"Kur’an, ahlakta mecburilik ve mutlaklığı birleştiren bir vazife ahlakı sunmaktadır."

KUR’AN'DA İSLAM AHLAK ESASLARI

Kur’an içeriği itibariyle bireysel, toplumsal, iş, ticaret, yönetim, din ve manevi konularla ilgili ahlaki esaslara yer vermektedir.

(2)

Bireysel Ahlak Esasları

-Doğruluk-Dürüstlük

Erdem, insanın söz ve davranışlarıyla niyet ve inancında doğru, dürüst ve iyilikten yana hareket etmesi demektir.

-Alçak Gönüllülük

İnsanlara karşı mütevazı ve yumuşak davranmak kibir ve böbürlenmekten kaçınmak anlamına gelen alçak gönüllülük, esasen insanın kendini zelil ve hakir görmesi değil, başkalarına değer vermesi demektir.

-Nankörlük Etmemek

Nankörlük, bir insanın gördüğü iyiliğin kadrini bilmemesi, kendisine yapılan iyiliği veya eline geçen nimeti inkâr etmesi yahut nimeti verene karşı şükretmemesi gibi manalara gelmektedir.

-Hasetten Arınmak

Haset insanın bir başkasını, sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı kıskanıp, söz konusu nimetlerin ondan gitmesini istemesidir.

Toplumsal Ahlak Esasları

-Adil Olmak

Adalet, bir şeyi yerli yerine koymaktır.

-İyiliği Emredip Kötülükten Sakındırmak -Emanete Riayet Etmek

-Verilen Sözü Tutmak

-Yalan Söylememek= Zira yalan, İslam kültürüne göre “ümmü’l-habâis“ yani bütün kötülüklerin anasıdır. Başlangıçta masum gibi görünse de giderek insana kötülük işleme cesareti ve alışkanlığı vereceği için o, aslında her türlü kötülük ve fenalığın kaynağıdır.

-Önyargılı Davranmamak

“su-i zan“ (kotu zan), hüsn-i zan (iyi zan) -Gıybet Etmemek

Gıybet, bir kimsenin gıyabında hoşlanmayacağı bir şeyi söylemektir.

-İnsanlarla Alay Etmekten ve Lakap Takmaktan Kaçınmak -Nemîme ve Tecessüsten Uzak Durmak

Nemîme, insanlar arasında söz götürüp getirmek ve insanları arkalarından çekiştirmektir. Tecessüs de insanların ayıplarını veya sırlarını araştırıp ortaya çıkarmak demektir.

İş ve Ticaretle İlgili Ahlak Esasları

-Ölçü ve Tartıda Dürüst Davranmak

-Ticari Hayatta Borçluya Kolaylık Göstermek

(3)

Yönetimle İlgili Ahlak Esasları

-Emaneti Ehline Vermek -İnsanlara Eşit Davranmak

-Ahlaki Değerlere Bağlı Bir Toplum Oluşturmak

Dinî ve Manevi Ahlak Esasları

- İman : İnsanın Allah’a karşı yükümlü tutulduğu ahlaki esasların başında, Kur’an’ın odak kavramı olan iman gelmektedir.

- İhlas : İhlas, insanın kendisini şirk, riya ve batıl inançlardan uzak tutarak, gönlünü kötü duygulardan ve çıkar hesaplarından temizleyip her türlü iş ve amelinde Allah’ın rızasını gözetmesi demektir.

- İhsan : İhsan, insanlara karşı iyilik etmek, her işi güzel ve sağlam yapmak ve her an Allah'ı görüyormuş gibi yaşamak gibi anlamlara gelmektedir.

-Takva : Takva, Allah'a saygısızlık etmekten sakınmak, din ve ahlakın sakıncalı bulduğu tutum ve davranışlardan kaçınmak ve sorumluluk şuuru taşımak demektir.

-Tevekkül : Önemli ahlak ilkelerinden biri de Allah'a tevekkül etmektir.

Tevekkül dinî bir terim olarak bir taraftan meşru bir hedefe ulaşabilmek için gerekli tüm çabayı gösterirken diğer taraftan da Allah’a dayanıp güvenmek ve işin sonunu O’na bırakmak demektir

Kur’an-ı Kerim’e göre tevekkül İslam akidesinin bir gereği ve Allah’a samimi iman ve teslimiyetin zorunlu bir sonucudur. Bu manadaki ayetlerin bazıları şöyledir:

“Allah kuluna kâfi değil midir?...”(Zümer /39:36)

Özet

•İslami ilimlerin temel kaynağı olan Kur’an, hiç kuşkusuz ahlak ilminin de en önemli kaynağıdır. Kur’an-ı Kerim içerdiği diğer konular gibi ahlaki konuları da sistematik bir şekilde ele almamakla birlikte, eksiksiz bir ahlak sistemi oluşturacak zenginlik ve genişlikte kurallar koymaktadır. Bu kurallar da esasen ahlaklı bir toplum oluşturma amacı taşımaktadır. Bu yüzdendir ki, onda sadece bireysel ahlak esasları yer almamakta; toplumu ilgilendiren temel ahlaki ilkeler de bulunmaktadır. Sözünü ettiğimiz ahlak ilkeleri de özellikle toplumu oluşturan bireylerin birbirleriyle olan ilişkilerinde sözgelimi, iş hayatı başta olmak üzere ticari ve idari konularda kendini göstermektedir. •Kur'an'ın öngördüğü ahlak sisteminde ayrıca insanın Allah ile olan ilişki düzeyini belirleyen ve söz konusu düzeyin ilahî irade istikametinde şekillenmesini sağlayan ahlak ilkeleri de yer almaktadır. Başta iman olmak üzere ihlas, n, takva ve tevekkül gibi ahlaki esaslar bunlardan bazılarıdır. İnsanın dinî ve manevi bakımdan Allah katındaki değeri ya da değersizliği onun bu ilkelere bağlılığı ile ilgilidir. •Bütün bunlar bize göstermektedir ki, Yüce Allah insanı sorumlu bir varlık olarak yaratmıştır. Onun söz konusu sorumluluğu da iki boyutludur: Biri, insanın içinde yaşadığı toplumun diğer fertleriyle yani yakın ve uzak çevresiyle; diğeri de kendisini yaratıp bolca nimet verdiği yaratanıyla ilgilidir. Kur'an'a göre sözünü ettiğimiz her iki sorumluluğun özünde ahlak yer almaktadır. Çünkü Kur'an her şeyden

(4)

önce güzel ahlakı tesis etmek için inzal edilmiştir. Bunun içindir ki, Hz. Âişe bir soru üzerine Hz. Peygamber'in ahlakının "Kur'an ahlakı" olduğunu dile getirmiştir. (Müslim, Müsâfirûn, 139) Bu da göstermektedir ki, İslam'ın birinci temel kaynağı olan Kur'an, içerdiği hükümler itibariyle bazı hukuk düzenlemelere yer verse de esasen onun varlık amacı üstün bir ahlaki yapı oluşturmaktır.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi Kur’an'ın tanımında yer alan bir özellik değildir?

a) Allah tarafından vahyedilmesi b) Mushaflara yazılmış olması c) Tevatüren nakledilmesi d) Okunmasıyla ibadet edilmesi e) İlahî kelam olması

2. Aşağıdakilerden hangisi bireysel ahlak esaslarından biri değildir?

a) Yalan söylememek b) Doğruluk c) Alçak gönüllülük d) Nankörlük etmemek e) Haset etmemek

3. Aşağıdakilerden hangisi dinî ve manevi ahlak esaslarından biri değildir?

a) İhlas b) İhsan c) Takva d) Tevekkül e) Emaneti ehline vermek

4. Aşağıdakilerden hangisi, insanın gönlünü kötü duygulardan ve çıkar hesaplarından temizleyip her türlü iş ve amelinde Allah’ın rızasını gözetmesi anlamına gelmektedir?

a) İhlas b) Takva c) Tevbe d) Doğruluk e) Alçak gönüllülük

5. Aşağıdakilerden hangisi iyilik yapmak, yaptığı her işi güzel ve sağlam yapmak ve her an Allah'ı görüyormuş gibi ibadet etmek gibi anlamlara gelmektedir?

a) İman b) Tevekkül c) İslam d) İhsan e) Tevbe Cevap Anahtarı

1.e 2.a 3.e 4.d 5.d

ÜNİTE - 2

HADİS VE AHLAK

AHLAK VE DEĞER KAVRAMLARI

İnsan kendi iradesiyle güzel ahlaki değerleri içselleştirmesi ve eyleme dönüştürmesiyle ‘ahsen-i takvîm’ (en güzel niteliklere sahip) kategorisine yerleşecektir; tam tersi bir durumda ise “esfel-i sâfilîn” (aşağıların da aşağısı) olarak nitelenenlerin arasında yer edinecektir.

Yerilen / Kötü Ahlak

suu’l-huluk, el-ahlak ez-zemime, el-ahlak es-seyyie Övülen / Güzel Ahlak

Hüsnü’l-huluk, mehâsinü’l-ahlak, mekârimü’l-ahlak, el-ahlak el-hasene, el-ahlak el-hâmide

İSLAM AHLAKININ KAYNAKLARI

(5)

Kur’an-ı Kerim

Hz. Peygamber’in Hadis ve Sünneti

Hz. Peygamber’e İttiba Etmek: peşinden gitmek, izini takip etmek:ittiba Hz. Peygamber’e İtaat Etmek

Hz. Peygamber’i Örnek Almak

İSLAM’DA İMAN-AMEL VE AHLAK BİRLİKTELİĞİ İman - Ahlak İlişkisi

Amel - Ahlak İlişkisi

HADİS EDEBİYATINDA AHLAK

Temel Hadis Kaynaklarında Ahlakla İlgili Bölümler

1) “Kitâbu’l-Edeb”: Kütübü Sitte kaynaklarında Kitâbu’l-Edeb bölümlerinde ortak olarak şu konuları içeren rivayetler nakledilmiştir:

Oturuş şekli ve oturma kalkma adabı

Hapşırana esenlik dileme şekli ve ehemmiyeti Çocuklara güzel isim vermenin önemi

Günlük konuşmalara ilişkin tavsiyeler vb. hususlara ilişkin rivayetlere yer verilmiştir.

2) “Kitabu’l-Birr ve ‘s-Sıla”: “Birr” kelimesi sözlükte iyilik yapmak, ihsânda bulunmak anlamına gelirken “sıla” kelimesi ise bağlantı ve ilgi anlamlarına gelmektedir. “Kitabu’l-Birr ve’s-Sıla” başlıklı bölümlerde anne-baba hakkına, komşu hakkına, akraba hukukuna işaret eden rivayetler yer almakta bunların yanı sıra kişiler arası ilişkilerde her türlü hak ihlalini kapsayan yalan, gıybet, haset vb. kötü hasletllerle ilgili rivayetlere de yer verilmektedir.

3) “Kitabu’l-İsti’zan”: Kelime olarak izin istemek anlamına gelir. Su konulara yer verilir:

Selamlaşma

Çeşitli mekânlara giriş ve çıkış adabı

Toplumsal kullanıma açık alanlarda uyulması gereken kurallar Yazışmalarda uyulacak kurallar

Yolculuk ve konaklama esnasında uyulması gereken kurallar Uyuma ve uyanma anında yapılması gerekenler

4) “Kitâbu’z-Zühd” ve “Kitabu’r-Rikāk”: Dünya nimetleri karşısında insanın takınması gereken tavrı tavsif eden rivayetlerin ağırlıklı olarak nakledildiği bu bölümlerde dinin dünyaya bakışı, tevekkül, sabır, tevazu, zenginlik ve fakirlik kavramları ile ilişkilendirilerek ortaya konulmuştur.

Ahlak Konulu Hadis Eserleri

Hadis eserlerinde doğrudan ahlak ile ilgili oluşturulan bölümlerin haricinde müstakil olarak ahlak konusuna tahsis edilerek oluşturulan eserler de mevcuttur.

Hadis Edebiyatı’nda “Edeb”, “Mekârim”, “Fedâil” ve “Zühd” kitapları müstakil olarak ahlak konusunu içeren eserlerdir

(6)

1) “Edeb Kitapları”: Buhârî’nin (ö.256/870) “Edebu’l-Müfred”’idir. Yine İbn Ebî Şeybe’nin (ö.235/849) “Kitâbü’l-Edeb”’i de hadis edebiyatında edep bahsi altında önemli bir yere sahiptir.

Edeb kitaplarında içerik olarak kişisel ahlaki nitelikleri konu edinen yalan söylememek, kibarlık, hayâ, cömertlik, cimrilik, küs durmama, iki yüzlülük vb.

konulara yer verilirken aynı zamanda kişinin çevresiyle iletişimini konu edinen anne- babayla ilişkiler, akrabalık ilişkileri, yetimlerle ilişkiler, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, çocuk hakları, komşu hakları, izin isteme, hasta ziyareti vb. bölümler yer almaktadır.

2)“Mekârim Kitapları”: İbn Ebi’d-Dünyâ’nın (ö.281/894) ve Taberânî’nin (ö.281/894) Mekârimü’l-Ahlak adlı eserleridir. Dürüstlük, cömertlik ve kardeşlik gibi değerlerin vurgulandığı bu eserlerin konuları ana hatlarıyla şu kavramlar etrafında şekillenmektedir: Utanma duygusu, dürüstlük, verilen sözü tutma, akrabalık ilişkileri, güvenirlilik, komşu hakları, hediyeleşmek.

3)“Fedâil Kitapları”: Fedâil eserlerinin elimize ulaşan ilk örneği İbnü’s-Sünnî’nin (ö.364/974) “Fedâilü’l-A’mâl”idir. Yine İbn Şâhîn’in (ö.385/995) “et-Terğîb fî-Fedâili’l- A’mâl ve Sevâbü Zâlik” adlı eseri de genel olarak hadis edebiyatında fedâil eserlerinin en eski örneklerindendir. “Fedâilu’l-A’mâl” başlığıyla sunulan bu eserlerde Kur’an okuma, ilim tahsil etme, zikir, abdest, namaz, oruç, hac ve zekât gibi ibadetlerin faziletlerini ifade eden rivayetlerin nakledilmesiyle birlikte kişisel ve sosyal hayata ahlaki niteliklerin taşınması hususunda rehberlik edecek akıl, tevazu, hilm, kanâat, selamlaşmak, gıybet etmemek gibi bahislere de yer verilmektedir.

4)“Zühd Kitapları”:Dünya hayatında kanaatkâr olmak, tevekkül sahibi olmak, haramlardan uzak durmak ve kimsenin elindeki nimete göz dikmemek gibi ahlaki niteliklere işaret eden zühd kavramı ekseninde oluşturulan bu eserlerde kişinin dünya hayatında takınması gereken ahlaki tavrın ne olması gerektiğine ilişkin bilgiler sunulmaktadır.

Zühd eserlerinin en bilinen örneği Abdullah ibnü’l-Mübârek’in (ö.181/797) “Kitâbü’z- Zühd ve’r-Rekâik” adlı eseridir. Yine Vekî İbnü’l-Cerrâh’ın (ö.197/813) “Kitâbü’z-Zühd”

adlı eseri de zühd literatürünün ilk dönemine ait önemli örneklerdendir. İmâm Beyhakî’nin (ö.458/1065) “Kitâbü’z-Zühd”’ü de zühd eserlerinin en bilinen örneklerindendir.

HADİS RİVAYETLERİNDE AHLAK Hadislerde Aile ve Ahlak İlişkisi Hadislerde Gençlik ve Ahlak İlişkisi

Hadislerde İktisadi Davranışlar ve Ahlak İlişkisi Hadislerde Bireysel İlişkiler ve Ahlak

Özet

(7)

•Bu ünitede hadis ve ahlak arasındaki ilişki ele alınmış ve özetle şu hususlara değinilmiştir: • Hz. Peygamber’in söz, davranış ve takrirlerini yansıtan hadis rivayetlerinde, din ile ahlak arasında ontolojik bir bağ vardır. Zîra Resulullah (s.a.s.) güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilmiştir. Dolayısıyla güzellikle ve de güzel ahlâkla din arasında doğal bir ilişki bulunmaktadır • İslam ahlakının iki temel kaynağından birisi olan hadis rivayetleri, müminin iman ve amel dünyasında da etken role sahip olması nedeniyle üstün ahlakın tesisinde önemli bir role sahiptir. • Hadis edebiyatında ahlakı bir konu olarak ayrı bir bölümde aramak ya da ahlak konusunu sadece belirli bölümlere ve belirli rivayetlere has bir kavram olarak vasıflandırmak doğru bir tutum olmayacaktır. Çünkü ahlak, muhaddis musanniflerin zihin dünyasında sadece bu kavramlara ait bir olguya işaret etmemekte bilakis Hz. Peygamber’den nakledilen her hadis-i şerif “ahlak” kavramının kapsam alanı içerisinde yer almaktadır.

Bu nedenle de bütün bir hadis edebiyatına ahlâkla ilgili temel ilkelerin bulunabileceği bir hazine olarak yaklaşılması gerekmektedir • Hz. Peygamber'in ahlakı ile ahlaklanmayı hedefleyen kişiye yaraşan, hadislerde ifade bulan üstün ahlaki niteliklere sahip olabilmek için gayret etmesidir.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi hadis ve ahlak arasındaki ilişkiyi ifade etmektedir?

a) Bazı hadisler insanın ahlaklı olmasını temin etmeyi hedefler. b) Hadis eserlerinin

“edeb” bölümleri ahlak ile ilişkilidir. c) Hadis rivayetleri, kişinin ibadet dünyasını belirlediği ölçüde ahlak ile ilişkilidir. d) Hadis rivayetlerinin tümü ile ahlak arasında varoluşsal bir bağ vardır. e) Hadis rivayetleri kişinin imanını kuvvetlendirdiği ölçüde ahlak ile ilişkilidir.

2. Aşağıdakilerden hangisi Hz. Peygamber’in doğrudan “ahlak“ üzerine söylediği hadis-i şeriflerden birisi değildir?

a) “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” b) “Kendisi için istediğini din kardeşi için de istemeyen kâmil mümin olamaz.“ c) “Müminlerin iman yönünden en üstün olanı, ahlakça en üstün olanıdır.“ d) “Yer ve gökler adalet ile ayakta durmaktadır.“ e) “Allah’ım! Ayrılıktan, iki yüzlülükten ve ahlakın kötüsünden sana sığınırım.”

3. “İyilikle kötülük asla bir olmaz. O hâlde sen kötülüğü en güzel şekilde uzaklaştır.

O zaman seninle aranda düşmanlık bulunan kimse candan, sıcacık bir dost oluvermiştir. “ (Fussilet Suresi, 41/34)

Yukarıdaki ayette vurgulanmak istenen temel mesaj aşağıdaki hangi hadis ile ortak niteliktedir?

a) “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirini sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” b) “Allah katında insanların hayırlısı, selama önce başlayandır”. c)

“Yiyiniz, içiniz, sadaka veriniz ve giyininiz. Ancak kibirlenmeyin ve israf etmeyin.

(8)

Şüphesiz Allah (c.c.) nimetinin eserini (görüntüsünü) kulunun üzerinde görmek ister.”

d) “Musafaha yapınız aranızdaki kin yok olsun, hediyeleşin ki birbirinizi sevesiniz ve cimriliğiniz yok olsun.” e) “Allah bana birbirinize tevazuyla muamele etmenizi, kimsenin kimseye karşı övünmemesini ve bir kimsenin başkasına zulmetmemesini vahyetti.”

4. - “… Nice geceleri namaz kılanlar vardır ki onların namazdan nasipleri sadece uykusuz kalmaktır.” (İbn Mâce, Sıyam, 21)

- “Kim yalan sözü ve yalan ile iş yapmayı bırakmazsa Allah’ın onun yemesini ve içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur” (Buhârî, Savm, 8; Ebû Dâvûd, Savm, 25) Yukarıda zikredilen hadis-i şeriflerde vurgulanan ortak mesaj aşağıdakilerden hangisidir?

a) Gece namazını kılanların çoğunluğu sadece uykusuz kalmış olurlar. b) Allah’ın (c.c.) bizim tutacağımız oruca ihtiyacı yoktur. c) Oruç tutmak sadece yemek ve içmekten uzak durmayı ifade etmez. d) Oruç tutarken ve gece namazı kılarken Yüce Allah’ın ibadetlerimizi kabul etmesi için daha çok gayret gösterilmelidir. e) İbadetlerin temel gayelerinden birisi de kişilerin ahlaken olgunlaşmalarını da temin etmektir. Aksi takdirde şeklen yapılan ama davranışlarda insan rehberlik yapmayan ibadetler meyvesiz ağaca benzeyecektir.

5. Aşağıdakilerden hangisi ahlak konulu hadis eserlerinden birisi değildir?

a) Buhârî - Edebu’l-Müfred b) Hatîb Tebrîzî - Mişkâtu’l Mesâbîh c) Taberânî - Mekârimü’l-Ahlak d) Abdullah ibnü’l-Mübârek - Kitâbü’z-Zühd ve’r-Rekâik e) İbn Şâhîn - et-Terğîb fî-Fedâili’l-A’mâl

Cevap Anahtarı:

1. d 2.d 3.e 4.e 5.b

ÜNİTE-3

İSLAM’DA AHLAKIN KAYNAĞI YAPTIRIMI VE İNSANIN DOĞASI İSLAM’DA AHLAKIN KAYNAĞI VE KAPSAMI

İslam’da Ahlakın Kaynağı

Ahlakın kaynağı sorunu bağlamında ortaya konulan teorik çerçeve üç ayrı kaynağa işaret eder: Teoloji, Kozmoloji, Antropoloji. Ahlakın kaynağına ilişkin en çok bilinen çerçeve bundan ibarettir. İslam’da ahlakın kaynağı teolojik bir öz içerir.

İslam’da ahlakın ilk kaynağı, her şeyden önce, Kur’an-ı Kerim’dir. İslam ahlakı’nın ikinci kaynağı Hadis’tir. İslam’da ahlakı teolojik açıdan temellendirme bazı önemli noktaların öne çıkarılmasına işaret eder. Bu cümleden olarak, ahlakı teolojik açıdan temellendirme:

yükselişini, kötü olanın ise alçalışını öngörür(Mevlânâ, 1991: Rubai No: 1239). Bu öngörüde, bireysel özgürlüğe de yer vardır.

(9)

2)Varlığı farklı ve bir de öteki boyutlarıyla görme olanağı sağlar. Bu noktanın açığa kavuşmasında, acı çekmeyi neşelenmeye, üzülmeyi yenilenmeye iten faktör olarak gören insanlar örnek olarak verilebilir(Mevlânâ, 1991: Rubai No: 1277).

3) Ahlakın içkin boyutunu sorun olmaktan çıkarmayı öngörür. Ahlakın görece oluşu, bu noktada aşılması gereken bir sorun olarak görülür. Nitekim evrenseli yakalama arzusunda olan insan açısından ahlakta içkin boyut ve görece oluş ahlakın en zayıf yönünü ya da yumuşak karnını ifade eder.

4) Ahlak açısından önem taşıyan güçlü benlik, tutarlı kişilik, kontrol edilebilir davranış, davranış güzelliğinde görülen iyileşme, ahlaki kişiliğin iyileşmesi türü söylemlere öncelik öder. Bu bağlamda, İslam ahlakının ikinci kaynağı olarak, Hz. Peygamber’in söz ve davranış biçiminim yönlendirici etkisini iyi görmek gerekir.

İslam’da Ahlakın Kapsamı

1)İslam, insana ne tür bir hayat tarzı sunar?

İlk kaynak, Kur’an-ı Kerim’dir. İkinci kaynak ise, hadis-i şerifler’dir.

2) İslam’da ahlakın erişim alanı için ön görülen sınır nedir?

“İslam ahlakı, zaman ve mekân kaydı olmaksızın bütün hayatı içine almaktadır.

Merkezde insan olmak üzere, insanın çevresindeki her şeyle olan münasebeti bu ahlak alanı içine girer’’.

3) İslam’da ahlaklı olmaya niçin önem verilmiştir?

İnsanın sahip olduğu özden ileri gelmektedir. Zira insan, yalnızca akıl ve irade sahibi değil, aynı zamanda, egoist ve birlikte yaşam arzusunda olan bir varlıktır.

4)İslam’da ahlakın evrensel içerikte oluşu ne ifade eder?

5)İslam’da ahlakın teorik ve pratik olanla bağlantısı nedir?

Genelde ahlak, özelde ise İslam ahlakı, hem teorik olarak en üst iyi üzerinde düşünür, hem de pratik olarak ödevin yerine getirilmesini öngörür.

6)İslam’da ahlak ne tür ödev, yükümlülük ve yaptırım içerir?

Ahlaki ödev, yükümlülük ve yaptırımın yalnızca İslam ahlakında görülen üç temel niteliği vardır:

1) İslam ahlakı, insana tanıdığı geniş özgürlükle, yaşamını zaman ve koşullara uygun olarak düzenleme olanağı vermiştir.

sahiptir.

3) Ahlaki ödevleri sınırlandırır ve bir kategoriye tabi tutar(Draz, 1993: 27, 33, 41;

Pazarlı, 1972: 114).

İSLAM’DA AHLAKİ YÜKÜMLÜLÜK VE YAPTIRIM İslam’da Ahlaki Yükümlülük

Yükümsüz ve Yaptırımsız Ahlak Modeli

Bu model, Fransız düşünür J. M. Guyau’a aittir. Ona göre, yükümlülüğün temelinde bireysel güçlü bir içgüdü vardır. Guyau’ya göre, ‘mecburum, öyleyse yapmalıyım’

yerine, ‘yapabilirim, öyleyse mecburum’ denilmelidir.

Yükümlülüğü Çağrışımdan Alan Ahlak Modeli

Bu model, büyük ölçüde, İngiliz filozofu S. Mill’in görüşlerini içerir. Bu model için en temel ahlak yasası çağrışımdır.

(10)

Yükümlülüğü Pratik Akıldan Alan Ahlak Modeli

Bu model, Alman filozof I. Kant’a aittir. Bu modele göre, yükümlülüğün kaynağı ne içgüdü, ne de çağrışımdır; aksine pratik akıldır. Kant’a göre, pratik akıl, eylemlerimizi idare eder.

Yükümlülüğü Tanrısal İradeden Alan Ahlak Modeli

Bu model, en özgün bir biçimde, İslam ahlakı tarafından temsil edilir.

İslam’da ahlak, bu anlamda, teolojik ve rasyonel bir öz taşır. Teolojiktir, çünkü doğa-üstü bir kaynaktan beslenir; rasyoneldir; çünkü ön gördüğü ilkeler akıl ve akıl yürütmelerle güçlenir. İslam’da ahlak açısından, yükümlülük, zorunluluk değildir.

Çünkü zorunluluk, olmazlık edemeyen bir şeyin özüdür. Yükümlülükte, seçim ve istem vardır. Yükümlülük söz konusu olunca, iki önemli husus öne çıkar:

İnsan, ahlak açısından, kimi şeyleri yapma konusunda kendisini zorunlu hisseder;

Bu hissetme, kelimenin güçlü anlamında zorunluluk değil, bir yükümlülüktür(Pazarlı, 1972: 101).

İslam’da ahlaka yönelik öngörülen yükümlülük:

Evrensel bir öz taşır. Bu şekilde ön görülen yükümlülük; hem içerik olarak buyruk, hem de anılan buyruğa konu olma açısından erdem-erdemsizlik, yakın-yabancı, zengin-fakir, dost-düşman ilişkileri açısından evrenseldir.

Egzistansiyal değil, düşünsel bir zorunluluktur. Bu anlamda ahlaki olan bir yükümlülük, olması gerekli bir şey olarak, kendini istence kabul ettirir. Bu bağlamda ortaya çıkan şey, bir gerçeklik hükmü değil, bir değer hükmüdür.

Analitik ve statik değil, sentetik ve dinamik bir görünüm arz eder. Çünkü gerçeğe, ahlak açısından, ancak istemli ve özgür olan bir öznenin davranışıyla yaklaşılmaktadır.

Ahlaki bir davranışı, bilinçsiz, istemsiz ya da amaçsız bir nedene dayandırmaz. Bu bağlamda özne, davranışın yalnızca fiziksel boyutu üzerine odaklanmaz, aynı zamanda, zorunlu yönünü de dikkate almak durumundadır (Draz, 1993: 22-27).

İslam’da yükümlülüğünü tanrısal güç, bilgi, irade, hikmet ve adaletten alan bir ahlak anlayışı söz konusudur. Bu tür bir yükümlülük anlayışının, sözü edilen tanrısal nitelemelerin yanında, evrensellik, sorumluluk, bilgi, bilinç, istem, güç ve amaç gibi yüksek ahlaki değerlerle de bir bütünlük arz edeceği son derece açıktır.

İslam’da Ahlaki Yaptırım ve Sorumluluk Yaptırım

Yaptırım, “tabilerinin tutumuna kanunun tepkisi” olarak tanımlanır. İnsanı bir işi yapmaya veya terk etmeye zorlayan kanun gücü anlamına gelmektedir. Bu bağlamda, hukuksal, sosyal, dinî ve ahlaki birtakım yaptırımlar söz konusudur.

Kur’an’ın öngördüğü yaptırım, yalnızca amacı yönünden değil, aynı zamanda yöntemi yönünden de evrenseldir. İslam’da ahlakı yaptırım: vicdan, tövbe ve kıssadır.

(11)

Sorumluluk

Sorumluluk, istemli ve akıllı bir varlığın, eylemde bulunurken, yaptırımlara konu olması şeklinde tanımlanır. İslam’da ahlak söz konusu olunca, ahlaki sorumluluğun olması için kimi koşullar gerekir. Bunlar öz olarak şöyle ifade edilebilir:

Ahlaki kuralın varlığı, Ahlaki kuralın bilinmesi, Niyetin bulunması,

Bireyin özgür olması (Pazarlı, 1972: 123-124).

İslam ahlakı açısından sorumluluğun özellikleri şu şekilde ortaya konabilir:

İslam ahlakı açısından sorumluluk kişiseldir. Bu nedenle, İslam ahlakında asli günah yoktur ve insan, sergileyeceği bir davranış konusunda, herhangi bir müdahale olmaksızın, onu yapmakta veya yapmamakta özgürdür.

İslam ahlakında, birey, önceden kuralı belirtilmeyen bir davranış nedeniyle sorumlu tutulmaz. Bu cümleden olarak, “gerçekte Allah, ödevlerinden habersiz olan toplumları helak etmeyi haksız bulduğu için, sorumluluklarını başlatmadan önce insanlara öğretmeyi bizzat kendisine bir vazife kılmaktadır”

İslam ahlakı açısından sorumluluk bize iki şey ilham eder: Bunlardan biri, yapabilme duygusudur; bu güçtür. Diğeri ise boyun eğme duygusudur; bu ise ödevdir(Draz, 1993: 72-87).

İSLAM’DA İNSANIN DOĞASI VE ÖZGÜRLÜĞÜ İslam’da İnsanın Doğası

İslam’da İnsanın Özgürlüğü

İnsana özgü özgürlük konusunda, İslam düşüncesinde, üç farklı akımın ortaya çıktığı görülmektedir:

Ehl-i Sünnet’in Görüşü: Bu akıma göre, iki karşıttan birinin bizim tarafımızdan seçilebilmesi için, belirleyici bir nedenin bulunması gerekir. Bu neden olmadığı sürece, seçilecek olan şey; proje hâlinde kalır ve asla davranışa dökülemez.

Havarizmî ve Zemahşerî’nin Görüşü: Bu görüşe göre, iki karşıttan birini seçmede belirleyici bir nedenin gereğinden daha çok tercihe değer bir nedenle yetinmek öne çıkar.

Mu’tezile’nin Görüşü: Konuya bu görüş açısından bakıldığında, iki karşıttan birini seçme konusunda özgür istencin dışında başka bir şeyin gerekmediği öngörülür. Bu görüş yanlılarına göre, özgür istenç bir atılımdır; yabancı bir şey, özgür istenci ne meyle zorlar, ne de ona bir şey katar.

Özgürlüğe ilişkin yukarıdaki yaklaşımlar dikkate alındığında, burada sözü edilen özgürlük; ne insanın dilediği gibi eylemde bulunması, ne de nedenleri olmayan salt bir seçim olarak görülür. Çünkü insana özgü mutlak özgürlük diye bir şey söz konusu olamaz; nitekim aksi bir durum, her açıdan, ahlakın anlam ve değerini ortadan kaldırır.

(12)

Sonuç

olarak, gerçi kim olduğumuz, neye inandığımız, dünyayı nasıl algıladığımız, ahlaki bir seçim yaparken bizi etkiler; ancak, insana özgü özgürlüğün tanrısal iradenin erim alanı içinde özel bir yeri vardır. Bu nedenle İslam Ahlakı’nda tanrısal bilgi, güç, irade, hikmet ve adalet olması gerekeni belirler ve insan, olması gerekene ek kimi değerlendirmelerde bulunarak, belirlenen bu alan içinde özgürce hareket eder.

Özet

•İslam’da ahlakının temel kaynağının Kur’an ve Hadis olduğunu söylemek, İslam ahlakını Tanrı-merkezli düşünmek demektir. Genelde bir ahlakı, özelde ise İslam ahlakını Tanrı merkezli düşünmek, Tanrı’ya yönelik güç, bilgi, irade, hikmet ve adalet gibi kimi nitelemeleri öne çıkarır. •İslam’da ahlak dini ve felsefi bir değer taşır.

Öngörülen bu değer, İslam ahlakının; yalnızca tanım ve ayrışımında görülmez, aynı zamanda, içeriğine yönelik iyi, kötü, erdem, özgürlük, yükümlülük, yaptırım, sorumluluk, amaç, davranış, vb. gibi ahlaki kavramların tartışılmasında da görülür.

•İslam’da yükümlülüğünü tanrısal güç, bilgi, irade , hikmet ve adaletten alan bir ahlak anlayışı söz konusudur. Bu tür bir yükümlülük anlayışının, sözü edilen tanrısal nitelemelerin yanında, evrensellik, sorumluluk, bilgi, bilinç, istem, güç ve amaç gibi yüksek ahlaki değerlerle de bir bütünlük arz edeceği son derece açıktır. •İslam ahlakı açısından, ahlakı yaptırım ve sorumluluk sıradan ve gelişigüzel bir biçimde tasarımlanmış değildir. Bu çıkarım, bir yandan yaptırım karşısında inanların bulunduğu konumun, öte yandan sorumluluğu oluşturan niteliklerin dikkate alınması hâlinde oldukça net bir biçimde anlaşılmaktadır. •İslam’da ahlaka yönelik tanrısal iradenin belirleyiciliği teolojik açıdan gerekli görülür. Ancak böylesi bir çıkarım, insanın özgür olamayacağı anlamına gelmez. İslam ahlakında ahlaki bir çözüm konusunda, bireysel özgürlük, tanrısal özgürlüğün yanında yer alır. Bu anlamda, ahlaki alanda özgürlüğe yapılan kesin vurgu, bireyin ahlaklı olma açısından benliğini pozitif gelişimin konusu yapabileceğine olan inancı güçlendirmektedir.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. İslam’da ahlakın temelinin İlk kaynağının Kur’an-ı Kerim olduğunu söylemek hangi temellendirmeye işaret eder?

a) Kozmolojik temellendirme b)Antropolojik temellendirme c)Teolojik temellendirme d) Emprik temellendirme e) Hiçbiri

(13)

2. Ahlaki açıdan bir seçimde bulunurken en çok bizi ne etkiler? a) Kim olduğumuz, b) Neye inandığımız c) Dünyayı nasıl algıladığımız d) Ne tür bir iradeye sahip olduğumuz e) Ne ölçüde bilgili olduğumuz

3. İslam ahlakı açısından sorumluluk bize ne yüklemez? a) Özgür irade bilinci b) Yapabilme gücü c) Boyun eğme d) Vicdan azabı e) Asli günah duygusu

4. Ahlak felsefesi açısından iyi ile kötü arasındaki ayırımı Aşkın olana bağlama girişimi ne ifade eder?

a) Özgür iradenin yansımasını b) Ahlakta sorumluluğun önemi c) Vicdan azabının gücünü d) Ahlakı temellendirmeyi e) Hiçbiri

5. Aşağıdaki hangisi İslam ahlakı açısından sorumluluğu gerekli kılar?

a) Ahlaki kuralın varlığı, b) Ahlaki kuralın bilinmesi, c) Niyetin bulunması, d) Bireyin özgür olması e) Hepsi

Cevap Anahtarı 1.c 2.d 3.e 4.d 5.e

ÜNİTE-4

DİNÎ AHLAK VE DİNÎ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI DİNÎ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

İlâhiyatçı ahlak olarak da adlandırılan dinî ahlak, ahlaki ilkelerin tabiatüstü bir güçten kaynaklandığını ifade etmektedir.

Geleneksel ahlak dediğimiz şey, İslam’ın temel kaynaklarını referans alarak oluşturulan ahlaktır. İslam’ın ahlak esaslı hadısler ılk olarak Kütüb’ü Sitte’ de gorulmustur. Sahih-i Buhâri’de “Kitâbu’l-edeb” Sahih-i Müslim’de “Kitâbu’l-birr” ve

“Kitâbu’l-edeb” tamamen ahlaki hadisleri içermektedir.

İmam-ı Buhârî (ö.256/870)’nin el- Edebü’l-müfred’i: ahlak ve adaba dair hadisleri ve haberleri bir araya getirmiştir. Bu eser, geleneksel ya da dinî ahlakın ilk örneklerinden birisidir.

(14)

İmam Mâverdî (ö.450/1058)’nin Edebü’d-dünya ve’d-din’i: kendi görüşlerini ayet ve hadislere dayandırmıstır.

Birinci bölümde, aklın mahiyeti ve değeri, nefsin kötü isteklerine uymanın zararları konu edilmektedir. İkici bölümde işlenen konu ise, ilim ahlakıdır.Üçüncü bölümde, İslam’da dinin edebi konu edilmektedir. Dördüncü bölümün konusunu ise, İslam’da dünya edebi oluşturmaktadır.Beşinci bölüme gelince, burada İslam’da nefsin edebi üzerinde durulduğu görülmektedir.

İbn Hazm (ö.456/1064)’ın İlmu’l-ahlak’ı: İbn Hazm bu eserinde, erdem ve erdemsizliklerin tanımlarını yapmaktadır.

Gazâlî (ö.505/1111)’nin Kimya-ı Saâdet’i:Allah’ı bilenin kendisini bileceğini ve eylemlerini buna göre yapacağını vurgulamaktadır. Komşu, akraba, ana-baba ve çocuk haklarının ayrıntılı olarak işlendiği bu kitabın “Helak Ediciler” bölümünde, nefsin riyazeti çeşitli şekillerde ele alınmaktadır. Son bölüm olan “Kurtarıcılar”da ise, büyük ve küçük günahlar ve tövbe konusu işlenmektedir.

M. Abdullah Draz (ö.1958)’ın Kur’an Ahlakı: birinci kısımda ahlaki yükümlülükler ,kötü niyetler, gayret vb. konular ele alınmaktadır. İkinci kısımda ise, ferdi ahlak, aile ahlakı, sosyal ahlak, devlet ahlakı ve dinî ahlak ortaya konulmaktadır.

Abdurrahman Azzam’ın Resul-i Ekrem’in Örnek Ahlakı ve Kahramanlığı: hak davasında sebat; şecaat ve cesaret; sözünde durma, az ile yetinme, tevazu ve hoşgörü, ibadet, bağışlama, merhamet ve iyilikseverlik, siyaset ve idaredeki üstün başarı ve vicdan hürriyeti ele alınmaktadır.

Babanzâde Ahmed Naim (ö.1934)’in İslam Ahlakının Esasları: Bu eserde, güzel ahlakın İslam’daki önemi, iman ile güzel ahlak arasındaki yakın ilişkiyi açıklayan dinî ve akli deliller, insan hürriyeti ve sorumluluğuna işaret eden ayet ve hadisler, iyi ve kötü işin karşılığı gibi konular işlenmektedir.

Mustafa Çağrıcı’nın Ana hatlarıyla İslam Ahlakı: ahlakın tarifi ve mahiyeti, İslam ve İslam ahlakı gıbı konular ele alınmaktadır.

Macid Fahri’nin İslam Ahlak Teorileri: Kur’ani ahlak ilkeleri, kelami ahlak ve felsefi ahlak, dinî ahlak ele alınmaktadır.

Hüsameddin Erdem’in Ahlak Felsefesi: ahlak ve ahlak felsefesı,ferdı,toplumsal ve devlet ahlakı ele alınmaktadır.

Cafer Sadık Yaran’ın İslam’da Ahlakın Şartı Kaç:çağdaş küresel sorunlar ve ahlak, İslam ahlakındaki temel erdemler, temel erdemler açısından İslam ahlakının türleri, temel İslami erdemlerin belirlenmesinin yararları ve yolları işlenmektedir. Eserlerde Allah’a iman ve kulluk, Allah ve Resulü’nü sevmek, Allah’ın nimetlerine şükür ve kanaat, tevekkül ve kazaya rıza, korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanma.

ALLAH’A İMAN VE KULLUK

İmanın hakikati ve özü, kalbin tasdikidir. Müslümanlığın birinci temeli, Allah’a imandır.

Mâverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din adlı eserinde, insanın hayatını düzenleyen üç şeyden bahsetmektedir. Bunlar: Beşerî ihtiyacı karşılayan madde, doğru yola sevk olunduğunda itaat eden, günahtan men olunduğunda neticeyi kabul eden itaatli nefis, kalplerin meylini üzerine toplayan, fenalıkları def eden sevgi.

ALLAH VE PEYGAMBER SEVGİSİ

(15)

Sevgi, hayatın aslı ve özüdür. Bu ayette görüldüğü gibi, seven insanların beş ahlaki özelliğinden söz edilmektedir. İman, Müminlere karşı mütevazı olma, Kâfirlere karşı izzet sahibi olma, Allah yolunda çalışma,

ALLAH’IN NİMETLERİNE KARŞI ŞÜKÜR VE KANAAT

İslam ahlakçıları, şükrün üç çeşidinden söz etmişlerdir. Bunlar; kalp, dil ve bedenle yapılan şükürdür. Kalp ile şükür, nimet verenin Allah olduğunu bilmek; dil ile şükür, nimet sahibini itiraf ile hamd; beden ile şükür ise, bedeni Allah’ın yasaklarından korumak ve Allah’ın buyruklarına uymaktır.

ALLAH’A TEVEKKÜL VE KAZAYA RIZA GÖSTERMEK

Tevekkül eden kişi, tohumunu önce yere atar, ondan sonra tevekkül eder.

KORKU VE ÜMİTLE ALLAH’A YALVARMA VE BAĞLANMA

“Kulları içinde Allah’tan ancak âlimler korkar.” (Fâtır/35: 28)

Özet

•Dinî ahlak, ahlaki ilkelerin tabiatüstü bir güçten kaynaklandığını ifade etmektedir. Burada ahlaki ilkeler, Allah’ın ya da O’nun seçmiş olduğu elçinin emirleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dinî ahlakta ahlakî değer olan iyiyle kötünün tayini, ilâhî otoriteye bırakılmıştır. •İslam ahlakıyla ilgili eserler, İslam’ın ahlak esaslarını özetle şu başlıklar altında değerlendirmektedirler. Bunlar; Allah’a iman ve kulluk, Allah ve Resulünü sevmek, Allah’ın nimetlerine şükür ve kanaat, tevekkül ve kazaya rıza, korku ve ümitle Allah’a yalvarma ve bağlanmadır. •İnsan, yapacağı bütün işlerinde inancının tesiri altında olduğu için Allah’a iman ve kulluk, İslam ahlakının esaslarından ilkidir. İnanç ve İslam’ın esası sayılan tevhit, insan hayatının bütün yönlerinin Allah’ın kudret elinde olduğunu bilip, O’nu, bütün âlemin sahibi olarak tanımasıdır. •Allah ve Resulünü sevmek ve onlara itaat etmek ise, İslam ahlakının bir diğer temel esasıdır. Allah ve Resulünü sevip itaat etmeyenin ortaya koyduğu eylemler, İslam ahlakının dışındadır. •Allah’ın nimetlerine şükre gelince, Allah ve Resulünü sevip onlara itaat eden, kendisine verilen nimetlere de şükretmesi gerektiği için bu ahlak kuralı oldukça önemlidir. •Tevekkül, Müslümanların kadere olan inançlarının tabii bir sonucu olduğu için, tevvekkül ve kazaya rıza, İslam ahlakının temel esaslarından bir diğeridir. •Korku ve ümit, bir Müslümanın hem Allah’tan layıkıyla korkmasını hem de O’ndan ümit kesmemesini ifade eden iki kavram olmaları nedeniyle, İslam ahlakında çok önemli bir yere sahiptirler.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Ahlak ilkelerinin kaynağını ilahî otoriteye bağlı olarak gören ahlak anlayışına ne ad verilir?

a) Seküler ahlak b) Profan ahlak c) Dinî ahlak d) Mutluluk ahlakı e) Ödev ahlakı

(16)

2. Sadece ahlak ve adaba dair hadisleri bir araya getiren kitap ve yazarı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Mustafa Çağrıcı, Anahatlarıyla İslâm Ahlakı b) Cafer sadık Yaran, İslâm’da Ahlakın Şartı Kaç c) Maverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din

d) Gazâlî, İhyâ

e) Buharî, el- Edebü’l-müfred

3. İnsana Allah’a karşı sorumluluk bilinci veren İslâm ahlak esası aşağıdakilerden hangisidir?

a) Tevekkül ve kazaya rıza b) Allah ve Resulünü sevmek c) Allah’ın nimetlerine şükür d) Allah’a iman ve kulluk e) Hiçbiri

4. İnsanın hayatını düzenleyen üç şey şunlardır: Beşerî ihtiyacı karşılayan madde, doğru yola sevk olunduğunda itaat eden, günahtan men olunduğunda neticeyi kabul eden itaatli nefis, kalplerin meylini üzerine toplayan, fenalıkları def eden sevgi.

Bunlara aşağıdaki eserlerin hangisinde vurgu yapılmaktadır?

a) Mustafa Çağrıcı, Anahatlarıyla İslâm Ahlakı b) Cafer sadık Yaran, İslâm’da Ahlakın Şartı Kaç c) Maverdî, Edebü’d-dünya ve’d-din

d) Gazâlî, İhyâ

e) Buharî, el- Edebü’l-müfred

5. Tüm tedbirleri aldıktan sonra başa gelen bir felaket karşısında sebat ve metanet göstermek, İslâm ahlakında hangi kavramla ifade edilmektedir?

a) Tedebbür b) Tenevvür c) Tefekkür d) Tevekkül e) Tezekkür

Cevap Anahtarı 1.c 2.e 3.d 4.c 5.d

ÜNİTE-5

FELSEFİ AHLAK VE FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI İslam ahlakı, genel olarak şu üç ekole ayrılmaktadır: Geleneksel dinî Ahlak, Felsefi Ahlak, Tasavvufi Ahlak.

FELSEFİ AHLAK: DÖNEMLERİ, TEMEL ÖZELLİKLERİ VE KAYNAKLARI Felsefi Ahlakın Dönemleri ve Temel Özellikleri

(17)

İslam felsefi ahlak teorilerini, klasik dönem felsefi ahlakı ve modern dönem yahut Kant sonrası felsefi ahlak diye ikiye ayırmak daha doğru olsa gerek. Klasik felsefi ahlak teorileri, farklı Yunan felsefe okullarının etkisini taşır. İslam’da felsefi ahlakın en büyük yazarı sayılan İbn Miskeveyh’in Tehzîbü’l-ahlâk’ı, Eflatuncu, Aristocu, Yeni Eflatuncu ve Stoacı unsurların ustaca işlendiği bir ahlak sistemine temel teşkil eder. Onun eserindeki siyasi boyut eksikliği, takipçileri olan Tûsî’nin, Devvânî’nin, Kınalızâde Ali Efendi’nin eserlerinde ev ekonomisi ve siyaset ilmine dair geniş eklerle giderilir. Klasik felsefi ahlakın ileride biraz daha geniş olarak açıklayacağımız temel özelliklerinden bazıları şunlardır: Nefisin üç gücü (düşünme, öfke, arzu) vardır. Bu üç güç ile bağlantılı olarak dört ana erdem vardır (hikmet, cesaret, iffet, adalet).

Erdemler, orta yolda veya aşırılıkların ortasında bulunur (ifrat ve tefrit, reziletleri/erdemsizlikleri; itidal/ölçülülük ise faziletleri/erdemleri oluşturur). İnsanlar irade hürriyetine sahiptir, fiillerinde hürdür ve yaptıklarından dolayı sorumludur. Temel değerler evrenseldir; Tanrı, iyiyi, gerçek anlamda iyi olduğu içintüm insanlara buyurur. Toplumlar, siyasal yönetim biçimlerine göre cahil toplumlar ve erdemli toplum olarak ayrılırlar. Ahlak ve siyaset birlikteliğinin amacı, erdemli toplum ve ruhun ebedi saadetidir. Modern yahut çağdaş felsefi ahlak diye ayırt edebileceğimiz ikinci dönem İslam felsefi ahlakını asıl belirleyen ve öncekilerden ayıran ise belirgin bir Kant etkisidir. Bu etki, M. Abdullah Draz'ın Kur’an Ahlakı adlı kitabında da, Ahmet Hamdi Akseki'nin Ahlak İlmi ve İslam Ahlakı adlı kitabında da çok belirgin bir biçimde görülür. Bu kitaplarda kullanılan terimler ya da ahlak dili de tasnifler ve tercihler de Kant'ı ve deontolojik/ödev etiğini yansıtır. Örneğin Akseki, ödev kavramını, önce gelenler (mütekaddimin) ve sonrakilere (müteahhirin) göre diye ikiye ayırarak tanımlamakta ve Kant’ı sonra gelenlerin en meşhuru olarak görmektedir. Ona göre önce gelenler ödevi şöyle tarif ediyorlar: “Başkalarının bize yapmalarını arzu ettiğimizi, bizim de onlara yapmamız; yapılmasını istemediğimizi, bizim de onlara yapmamamız”(1979: 119). Kant’ın ödev tanımının akıl olduğunu belirtir. Akseki’ye göre, İslam’da, ödevin kaynağı dindir ve tanımı ise şudur: “Vazife, dinin yapılmasını emrettiği hayırdır.” Ya da “Dinin emirlerine uymak, yasaklarından uzaklaşmaktır”

(1979: 120).”

Felsefi Ahlakın Temel Kaynakları

İslam’da felsefi ahlakın, bir yanda Kur’an ve Sünnet gibi İslami kaynakları öbür yanda da Platon ve Aristoteles’in kitapları gibi felsefi kaynakları vardır. İslami kaynaklar açısından örneğin İbn Miskeveyh kitabı. Kınalızâde Ali Efendinin eserinden (t.y.: 138) Adaletin korunması için toplumda üç şey lazımdır:

Namus-u Rabbani, Hakim-i İnsani, Dinar-ı Mizani.

Yunan filozofları bunların üçüne birden “Namus” derler. Namus; ilk olarak şer-i ilahîdir. Bu en büyüktür. İkinci namus otoriter devlet başkanı ve adaletli hâkimdir.

Üçüncü namus paradır. İkinci namusun hidayete ulaşabilmesi için birinciye uyması gereklidir. Felsefi ahlakın felsefi kaynakları arasında en önemli ikisi, Platon’un Devlet adlı eseri ile Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı eserleridir. Platon’un Devlet adlı eserinin etkisi, özellikle nefisin üç gücüne dayalı insan psikolojisi ve dört erdem

(18)

temelli ahlak anlayışında görülür. Platon’un psikolojisi, yahut nefisin üç gücü (düşünme gücü, öfke gücü, arzu gücü) teorisine dayanmaktadır. Platon’a göre, bu ütopik site devletindeki en üst sınıf olan ve mayalarına altın katılmış bulunan yönetici sınıf “bilgelik” erdemine sahip olacak, ikinci sınıfı oluşturan ve mayasına gümüş katılmış olan koruyucular (askerler ve bekçiler) “cesaret” erdemine sahip olacak, bu devletteki üçüncü ve en alt tabakadaki, mayalarına demir ve tunç katılmış olan vatandaşlar sınıfını oluşturan işçi, köylü, zanaatkâr sınıfı “ölçülü” veya iffetli olacak, son olarak, bu sınıflardan her birine mensup kişinin yalnız kendi üzerine düşen işleri yapması ve buna razı olması ile de bütün toplum “adalet” erdemine kavuşmuş olacaktır. Platon’un eserleri yanında İslam ahlakını etkileyen en önemli Yunanca ahlak metni, Aristo’nun, İshak b. Huneyn tarafından tercüme edilip Farabi (ö. 950), İbn Rüşd ve diğerlerince şerh edilen Nikomakhos’a Etik’idir. Birçok kişiye göre erdem etiğinin en önemli klasik kaynağı Aristoteles’in Nikomakhos’a Etik adlı eseridir. Onun burada savunduğu ahlak, her şeyden önce, bir amaca ulaşmayı arzulayan teleolojik/erekbilimsel bir ahlaktır.

Aristoteles’e göre ruhta olup biten şeyler üç türlüdür:

Etkilenimler (veya duygulanımlar, duygular), Olanaklar (veya yetenekler),

Huylar (ya da eğilimler).

Erdem, bunlardan ilk ikisi değil, sonuncusudur; yani erdem “insanın iyi olmasını ve kendi işini iyi gerçekleştirmesini sağlayan huy olmalı”dır. Aristotelses’in anlayışında erdem, “aşırılığı yanlış olan, eksikliği yerilen, ortası övülen ve isabetli olan etkilenimlerle ve eylemlerle ilgili” olan huylardır. Aristoteles’e göre, “biri düşünce erdemi, diğeri ise karakter erdemi olmak üzere iki tür erdem vardır.” Düşünce erdeminin örnekleri, bilgelik, doğru yargılama, aklı başındalık gibi erdemlerdir.

Cömertlik ve ölçülülük gibi nitelikleri de karakter erdemlerine örnek olarak gösterir.

Bunlardan düşünce erdemi daha çok eğitimle oluşur ve gelişir; karakter erdemi ise alışkanlıkla edinilir. Aristotelses’in düşünce erdemleri dediği erdemler ise, “aklı başındalık”, “bilgelik”, “doğru yargılama” gibi özelliklerdir. Insan için en asil, en erdemli ve en mutlu edici yaşam, “akla göre yaşam”dır. Birinci olarak ele aldığı erdem

“yiğitlik”tir; ve bu, “korkular ve cüretlerle ilgili orta olma”dır. İkincisi, “hazlar ve acılar konusunda orta olma” olan “ölçülülük”tür. Üçüncüsü “para alma ile para verme konusunda orta olma” olan “cömertlik”tir. Dördüncüsü, para ilgili bir başka orta tutum dediği “ihtişam”dır. Beşincisi, “onur ile onursuzluk konusunda orta olma” saydığı

“yüce gönüllülük”tür. Altıncısı, “daha küçük onurla ilgili bir özellik”tir ama özel bir adı yoktur. Yedincisi, “öfke konusunda orta olma” durumudur; aslında adı yoksa da o buna “sakinlik” demeyi uygun görür. Sekizincisi, “samimiyet”; dokuzuncusu,

“şakacılık”; onuncusu ise, “dostluk”tur. Bunlara ilaveten, iki tane de “başa gelenlerle ve etkilenimlerle ilgili ortalar vardır”. Bunları da katarak söylediğimizde, on birinci erdem, “utanmayı bilme”, on ikincisi de, kıskançlık ile hasetin ortası saydığı “infial”dir (1998: 34-36). On üçüncü olarak da, “erdemlerin en önemlisi” olduğu ifade edilen

“adalet” erdemi üzerinde durulur. Ahlaka eserlerinde geniş yer veren ilk büyük İslam filozoflarından biri Farabi’dir. O, müstakil bir ahlak felsefesi kitabı yazmamakla birlikte, Kitabu’t-tenbih ala sebili’s-sa‘âde, es-Siyâsetü’l-medeniyye, İhsâu’l-ulûm, el-

(19)

Medinetü’l-fâzılâ gibi eserlerinde erdemli devlet ve onun hazırlayıcısı olarak ahlak konuları üzerinde ayrıntılı olarak durmuştur. İslam ahlak felsefesinde en dikkat çekici ve üretken ahlak filozofu İbn Miskeveyh ve ünlü eseri Tehzîbü’l-ahlâk’tır. Onun ahlaka dair başka eserleri de olmakla birlikte bu eser İslam ahlak felsefesinin en tanınan ve yararlanılan klasiklerinden biridir. Bir diğer önemli çalışma, Nasiruddin et-Tusi’nin Ahlak-ı Nasıri’sidir. Bu son iki kitap daha sonra yazılan birçok ahlak kitabını etkilemiştir. Bunlardan biri de Osmanlı ahlakçısı Kınalızâde Ali Efendi’nin Ahlak-ı Alai’sidir. Bunların yanında sonraki dönem üzerinde en fazla etkili olan kitaplardan biri de hiç kuşkusuz Gazâlî’nin İhyâ’sıdır.

KLASİK FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI Felsefi ahlakçılara göre, nefis (veya ruh) bedenden bağımsız bir cevherdir.

Nefisin Üç Gücü

Felsefi ahlakçılara göre, nefisin üç gücü vardır:

Düşünme (nutk) gücü: Bu, düşünme, akledilir şeyleri algılama, iyi ve kötü fiilleri ayırt etme ve olayların gerçek nedenleri hakkında akıl yürütme gücüdür.

Öfke (gazap) gücü: Bu, tehlikeler karşısında gözü peklik ve atılganlık ile her çeşit zararı def etme ve her şekilde otorite ve üstünlük kurmayı, şeref kazanmayı arzu etme gücü olarak tanımlanır.

Arzu (şehvet) gücü: Bu da faydalı olduğu düşünülen şeyleri arzu etme, başka bir deyişle, yeme-içme, cinsellik ve benzeri zevk verici bedeni arzuların gerçekleşmesini isteme gücüdür.

Bu üç gücün en aşağısı, arzu gücüdür ve buna bazen hayvani nefis de denir. Öfke gücü orta düzeyde görülür; en üstün görülen de düşünme gücü veya düşünen nefistir.

Dört Temel Erdem

Hikmet, iffet, cesaret ve adalet. Bu dört erdemin/faziletin zıtları da dört temel erdemsizliği/rezileti oluşturur. Bunlar da bilgisizlik, açgözlülük, korkaklık ve haksızlıktır.

Hikmet: İbn Miskeveyh’in tasnifine göre, hikmet kapsamına giren faziletler, zekâ, hatırlama, akletme, çabuk anlama, anlama gücü, zihin açıklığı ve kolay öğrenmedir.

İffet: İffetin kapsamına giren ikinci derece faziletler; utanma, sükûnet, sabır, cömertlik, hür olmak, kanaat, yumuşak huyluluk, düzenlilik, iyi hâl, barışseverlik, ağırbaşlılık ve kötülüklerden sakınmadır.

Cesaret: Cesaret, şecaat ya da yiğitliğin kapsamına giren faziletler; nefis büyüklüğü, gözü peklik, büyük himmet sahibi olmak, sebat, sabır, yumuşaklık, sükûnet, yüreklilik ve sıkıntıya katlanmadır.

Adalet: Adalet şu üç yerde bulunur:

Malların ve şereflerin dağıtımında

Alım-satım ve değişim gibi karşılıklı olarak yapılan işlerde Haksızlık ve tecavüz bulunan şeylerde.

Sevgi ve Dostluk

(20)

Adalet erdeminden sonra sevgi konusuna geçen İbn Miskeveyh’e göre, sevgi erdemi sadece bireysel bir tutum ve erdem değil, aynı zamanda toplumsal yönü olan bir erdemdir ve hatta o vatandaşların ulaşabilecekleri amaçların en üstünüdür.

Ahlak Terbiyesi ve Tedavisi

Önce arzu gücünün gerekleri terbiye edilmeli, sonra öfke gücü eğitilmeli, en sonunda da düşünme ve ayırt etme gücü eğitilmelidir.

MODERN FELSEFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

Batı ahlak felsefesi genellikle üç büyük kuram sayılan Erdem Etiği, Ödev Etiği ve Faydacı Etik olarak tasnif edilir.

Modern Dönemde Erdemden İlkeye Yöneliş

Kant etkisini yansıtan modern dönem İslam ahlakçılarından biri Ahmet Hamdi Akseki'dir.

Ana İlke: Kendin İçin İstediğini Kardeşin İçin de İstemek

Akseki, "Dini Nasslardan Çıkarılan Ahlak Kanunu ile Kant'ın Meşhur Kaidesi Arasında Bir Mukayese" başlığı altında, Kant'ın birinci kategorik imperatifini ("Öyle hareket et ki, iradenin tabi olduğu fiiller (genel) kaide, yani itaat ettiğin kanun, bir genel kanun prensibi suretinde olsun") dikkate alır ve İslam'da onun benzeri veya daha iyisinin olup olmadığını araştırır. Abdullah Draz da Akseki gibi bazı yönlerini eleştirmekle birlikte İslam ahlakını Kant'ı dikkate alarak ve büyük ölçüde Kant terminolojisiyle ele alan modern dönem ahlakçılarımızdandır.

Sonuç

Klasik dönemin anahtar kavramı erdem iken, modern dönemde ilke ve ödev gibi kavramlar daha merkezi konuma getirilmiştir. Modern dönem felsefi ahlakı Kant’ın kategorik buyruğuna benzeyen ilkeler üzerinde durmuştur. En fazla vurgulanan ilke, bazı ayet ve hadislerle ilgisi kurulabilen "Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma; kendine yapılmasını istediğini, sen de başkasına yap!"

Özet

•İslam'da felsefi ahlak, İslam filozoflarının Kur'an ve Sünnet yanında Antikçağ filozoflarının eserlerinden de yararlanarak oluşturdukları ahlak ekolüne denir. •İslam felsefi ahlakı, erdem ve mutluluk ahlakıdır. Bu ahlaka, İslam ahlak esasları açısından bakıldığında, nefsin üç gücü denilen düşünme gücü, öfke gücü ve arzu gücü anlayışının çok önemli olduğu görülür. •Nefsin üç gücüne dayalı dört temel erdem olduğu anlayışı çok önemlidir. Bu dört temel erdem, hikmet, cesaret, iffet ve adalettir.

•Dört erdemin zıttı olan dört erdemsizlik veya ifrat ve tefrit aşırılıkları olan sekiz erdemsizlik vardır. •Modern dönemde Kant etkisiyle erdem konusundan ziyade ilke, hak ve ödev gibi konular ön plana çıkmıştır. •En genel ilkelerden biri, kendin için istediğini kardeşin için de isteme ilkesidir

(21)

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Aşağıdakilerden hangisi İslam ahlak ekollerinden/geleneklerinden biri değildir?

a) Dini ahlak b) Felsefi ahlak c) İlmi ahlak d) Tasavvufi ahlak e) Hiçbiri

2. Hangisi nefisin üç gücünden biri değildir?

a) Düşünme b) Duygu c) Öfke d) Arzu e) Hiçbiri

3. Hangisi dört temel erdemden biri değildir?

a) Merhamet b) Adalet c) Cesaret d) İffet e) Adalet

4. Modern dönem Müslüman ahlakçıların en fazla vurguladıkları genel ilke hangisidir?

a) Davranışların evrenselleştirilebilmesi b) Eylemlerin faydalı olması

c) Kendin için istediğini başkası için de istemek d) Özgürlük ve demokrasi

e) Barış ve hoşgörü

5. Varlığı kendinden olmayan ve varlığı da yokluğu da düşünülebilen varlık kategorisi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Abduh, Cabiri b) Arkoun, İkbal c) Akseki, Akif

d) Draz, Fazlurrahman e) Akseki, Draz

Cevap Anahtarı 1.c 2.b 3.a 4.c 5.e

ÜNİTE-6

TASAVVUFİ AHLAK VE

(22)

TASAVVUFİAHLAKAGÖRE İSLAM AHLAKESASLARI TASAVVUFİ AHLAK

Tasavvufi Ahlakın Mahiyeti

Kur’an-ı Kerim’de iyi bir Müslüman da bulunması gereken ahlaki niteliklerin tamamı “takva” kavramı ile ifade edilmiştir. Takva sahiplerine “muttaki”. İyi bir müslümandan beklenen hasletler “tasavvuf” adı altında ifade edilmeye başlanmış bu hasleti taşıyanlara da “sufi” denilmiştir. Tasavvuf üzerinde yapılan tarifler özellikle İslam tasavvufu açısından genellikle şu üç noktada birleşmektedir:

İlahî emir ve yasaklara teslimiyet ve kulluk Allah ve Resulünün ahlakı ile ahlaklanmak

Allah’tan başka her şeyden (Masivallâh) kalben uzak olmak (Bk. Eraydın, 2001:40).

“Muhammed b. Hafîf; Tasavvuf, kalbi beşerîliğe saplanıp kalmaktan arıtmak, bedenî hazlardan ayrılmak, beşerî sıfatları silmek, benlik davasından kaçınmak, illahî sıfatlarla bezenmek, hakikat bilgisine bağlanmak, bütün insanlara iyiliği tavsiye etmek, Allah’ın Resulüne tam uymaktır.”(Sülemî, 1998: 346)

Ebû’l-Kâsım en-Nasrâbâzî; “Tasavvuf, Kitap ve Sünnet’e tam bağlanmak, bid’at ve zevkleri terk etmek, güzel ahlakla bezenmek, dostlarla hoş sohbet edip, kendilerine hizmette bulunmaktır.”( Sülemî, 1998:365)

Ebu Muhammed Cerirî (ö. 311/923): “Tasavvuf bütün kötü huyları terk etmek ve bütün güzel ve ulvi olan huylarla bezenmektir.”

Ebu Bekir Kettanî (ö. 322/933): “Tasavvuf ahlaktır. Ahlaki açıdan senden üstün olan safa ve manevi temizlik açısından da üstündür.”

Ahmed b. Muhammed el-Âdemî (329/939): “Ben ve Cüneyd, tasavvufun, insanın iç dünyasında gizli tabiatın temizliği ve zahire akseden güzelliği olduğu hususunda anlaştık”.

Ebu Muhammed Murtaiş (ö. 328/939): "Tasavvuf güzel ahlaktır."

Tasavvufun en sağlam kriteri “güzel huy”dur. El-Kettânî’nin tanımında da ifade ettiği gibi güzel huy bakımından önde bulunan tasavvufta da ileride sayılır.

Tasavvufi Ahlakın Özellikleri

Ebu Hüseyn en-Nurî (ö.295/907) de tasavvufu tarif ederken bu hususa dikkat çekmiş ve şöyle demiştir: “Tasavvuf ne birtakım merasimler ne de bir bilgi yığınıdır;

aksine tasavvuf yalnızca ahlaktır.”(Sülemî, 1998: 167).

İbn Arabî de (ö. 638/1239) bu hususu dile getiriken “ubudiyet ahlakı”

tabirini kullanmış ve tasavvufu “Ubudiyet ahlakıyla süslenme” olarak tanımlamıştır. Tasavvufu "ameli ahlak" olarak adlandırmışlardır. Mutasavvıflar ilk dönemlerden itibaren tasavvufi ahlakla ilgili eserlerinde, kalbî fiiller (âmâlu’l-kulûb) alarak adlandırılan “tevbe”, “takva”, “verâ”, “ihlâs”, “muhabbet” gibi dinî-ahlaki erdemler üzerinde durmuşlardır.

Tasavvuf Kaynaklarında Ahlaki Hâller ve Makamlar

Tasavvufi ahlakın mühim bir kaynağını da maneviyat ve hüviyetleri herkese malum olan Abdullah Ensârî, Gazali, Sâdi-i Şirâzî, Feridüddin-i Attâr, Mevlânâ

(23)

Celâleddin-i Rûmî, Mevlânâ Abdurahman-ı Câmî gibi kemalat sahibi bazı müstesna zatların Pendnâme, Nasihatnâme, Mi’yâr, Menakıpnâme adını verdikleri öğütleri ve yaşayış tarzları oluşturmuştur. Muhâsibî “er-Riâye”sindeinsan haklarını da içine alan

"hukukullah'a riayet şeklindeki üstün ahlakı, insana yaraşır yegâne hayat tarzı olarak sunmuştur. Serrâc (ö.378/988), Luma´da tasavvufi ahlaka dair makāmları beş olarak tespit etmiştir: “Tevbe, Verâ´, Züht, Fakr, Sabr.” Serrâc, bu beş esas mevcut olunca, diğer bütün ahlaki değerlerin de mevcut olacağını belirtmiştir. Mekkî, ahiret ilmi ya da

“ilm-i yakîn” için hazırlık olarak kabul ettiği ve yakin makāmları adını verdiği tasavvufi- ahlaki faziletleri şöyle sıralamıştır: “Tevbe, sabır, şükür, reca, havf, züht, tevekkül, rıza ve muhabbet.” Kelabâzî, et-Taarruf adlı eserinde sufilerin yaşadıkları hâl ve makāmları; “Tevbe, züht, sabır, fakr, tevazu, havf, takva, ihlâs, şükür, tevekkül, rıza, yakin, zikir, üns, kurb, ittisal ve muhabbet” şeklinde sıralamış ve bunları on yedi bölümde incelemiştir. Suhreverdî ise Avârif’inde sufilerin başlıca ahlaki erdemlerini şöyle sıralamıştır: “Muhasebe-murakabe, tevbe, züht, tevazu, sabır, edep, muhabbet, ihlâs, doğruluk, diğergamlık.” Gazali, İhyâ’sında tasavvufi ahlakın âdâb, erkân ve ıstılahlarını; “İbâdât” , “Âdât”, “Mühlikât” ve “Münciyât” olmak dört ana bölüm başlığı altında incelemiştir.

Birinci Bölüm’de; itikad, ibadet ve muamelat ile bunların dinî ahlaki içtimai hikmetlerine yer vermiştir.

İkinci Bölümde; muamelat ahlakı, dosluk ve muaşeret adabı, Hz. Peygamber’in ahlakı ve yaşayışı gibi konuları ele almıştır. Gazali 'nin asıl tasavvufi çehresini ve ahlaki fikirlerini yansıttığı bölüm Üçüncü Bölüm’dür. Gazali bu Bölüm’de kalp, akıl, nefis ve ruh hakkındaki fikirlerini ve ince tahlillerini sunduktan sonra nefis terbiyesi ve temizliği konusunu işlemiştir. Daha sonra “arzuların dizginlenmesi”, “dilin kötü sözlerden korunması”, “dünya ve mal hırsı”, “makam-mevki hırsı”, “riyâ”, “kibir” ve “kendini beğenme” (ucb) gibi konulara değinmiştir. Gazali, Dördüncü Bölüm’ü belli-başlı ahlaki-tasavvufi faziletlere ayırmıştır. Bu Bölüm’de, tasavvufi ahlakın temel kavramları olan “tevbe”, “sabır”, “şükür”, “havf ve reca”, “fakr ve züht”, “sevgi”, “niyet”, “ihlâs”,

“doğruluk”, “murakabe ve muhasebe”, “tefekkür” gibi konularda oldukça geniş felsefi ve psikolojik tahliller yapmıştır.

TASAVVUFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

İnsanda her birisi bir bilinç düzeyine uygun olarak yaratılan nefis ve ruh mertebelerine yönelik tezkiye ve tasfiyeye önem vermek.

Onlara göre nefisin terakki edebilmesi için, nefis-i emmâre, levvâme, mülheme, mutmainne, râziye, marziyye, kamile şeklinde sıralanan nefis mertebelerinin ve vücûdunun müştemil bulunduğu ruhani latîfeler denilen Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahfa, Nefis-i nâtıka ve tüm beden’den oluşan yedi latife(Letâif-i Seb’a)nin; zikir, fikir ve tefekkürle tasfiye ve terbiye görmesi lazımdır.

Latîfe: İnsan vücuduna yerleştirilmiş manevi, nuranî cevher, Kur'an kaynaklı, insanın duyuüstü melekelerinden her biridir.

(24)

Sufi psikolojisinde nefis, ruhun asıl âlemine yükselmesinin yollarını tıkayan, ancak faydalı alete dönüştürülebilecek bir latifedir.

Ruhun en alt düzeyi olan “nefis-i emare”, içimizdeki negatif güçlerin hepsinin koleksiyonundan ibarettir.

Ruhun en üst düzeyi olan “nefis-i natıka”, İlahî gerçekliği hiçbir bozulmaya uğratmadan yansıtan nefis mertebesidir.

Tasavvufi düşünce geleneğinde nefis yedi perdeli olarak vasıflanmıştır.

Sufiler bu yedi perdeli nefisi terbiyede iki yol denerler:

Nefisi tahrik eden sınırsız isteklerinden uzak tutmak ve bedendeki etki gücünü zayıflatmak.

Nefisin tavırlarından her birini, birer ilahi isimle terbiye etmek.

Nefis terbiyesinin amacı kalbi kötü duygulardan temizleyerek hâl ve hareketleri ahlaki bakımdan güzelleştirmektir. Tevbe, fakr, züht, sabır, şükür vb. hâl, makām ve ahlaki yöntemler ruh olgunluğuna erişme yolunda birer araçtır. Nefis terbiyesi yoluyla iyi ve güzel karakter kazanan davranışlar, tasavvufi ahlakın tezahürleri hâline gelir.

Nefis öyle bir alandır ki, kişi onu kendi hâkimiyeti altında tuttuğu sürece iki âlemde de kurtuluşa erecektir. Onu kontrol altına almak da, ancak isteklerini reddetmek ve ona başkaldırmakla başlar. Nefisin sınır tanımayan arzu ve ihtirasları yerine getirildiği zaman, insani kimlik ve erdemler insanlardan uzaklaşır. Ancak ölçülü ve dengeli bir şekilde nefisin muhasebesi ve murakabesi yapıldığı sürece de, erdemler ve faziletler insanda tecessüm eder ve onun özü olur (Muhâsibî, 1998:

406).

Riyâzât, nefsin ve tenin arzularını terk ederek, ya da en aza indirerek ibadetle meşgul olmaktır. Mücahede, nefsanî ve şeytanî güçlerle mücadele etmektir.

Ahlaki bir özelliği, Allah’a ait ilahi bir vasfın beşer düzeyinde tezahürü olarak görüp, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma” düsturunu Hz. Peygamber’in “üsve-i hasene” şeklinde ifade edilen örnek/model kişiliği doğrultusunda yaşamak.

“Tasavvuf, sistemi ve muhtevası itibariyle Kur’anî ve Muhammedî’dir.” Sufilere göre insanın beşerî ve süfli hayattan saf ruhi hayata yükselmesi yani ruhunu kemale Nefisin Dereceleri Nefisin Terbiye Edileceği İlahî İsim “Vücuttaki Yeri

1-Nefis-i emmâre Lâ ilâhe illallâh Sadr

2- Nefis-i levvame Allah (c.c) Kalp

5- Nefis-i mülheme Hû Ruh

4- Nefis-i mutmaine Hakk Sır

5- Nefis-i râziye Hayy Sırru’s-sır

6- Nefis-i marziyye Kayyum Hafi

7- Nefis-i kamile Kahhar Ahfa

(25)

erdirmesi; tezkiye, terbiye, tehzîb ve eğitim işi olup, başta Hz. Peygamber olmak üzere tasavvufi ahlakta model kabul edilen insanların örnekliği yoluyla elde edilir.

Ahlaki-manevi gelişimi, dinamik, hiyerarşik ve birbirini tamamlayan bir hâller ve makāmlar süreci olarak yaşamak.

"Seyr u sülûk" adı verilen bu sistem aynı zamanda, ruhi ve ahlaki yükselişin de adıdır.

Usûl-ı Aşere Tevbe:

“Kulun kendi iradesiyle Allah’a yönelmesi.”

Hata işledikten sonra pişman olup vazgeçmek, bir daha yapmamaya azmedip, karar vermektir.

Züht:

“Eşyaya dair isteklerin bütünüyle yok olmasıdır.”

Dünyaya gönül bağlamamak, dünya malına kul köle olmamak

Tevekkül:

“Allah’ın katında olanlara güvenme, insanların elindekinden ümidi kesme.”

Meşru sebeplere yapışarak, bütün işleri Hakk'a ısmarlamaktır.

Kanaat:

“Nefisin alışık olduğu şeylerin bulunmaması durumunda sükût etmek”

Hırs sahibi olmamak ve kazancından dolayı üzüntü hissi duymamak

Uzlet:

“Halkla beraber yaşamaktan yüz çevirmek.”

Dinî, ahlakı bozan kimselerden ve her şeyden sakınmak, uzak durmak.

Zikir:

“Allahtan gayrı her şeyi unutarak sadece O’nu anmak”

Kendini gafletten kurtarmak yani Allah Teala’yı anmak, hatırlamaktır.

Teveccüh:

“Allah’tan başka her hangi bir varlığa çağıran her şeyden yüz çevirerek tüm benliği ile O’na yönelmek.”

Bütün arzu ve isteklerinden sıyrılarak Allah’ü Teala’ya yönelmektir.

Sabır:

“Bela ve sıkıntı anlarında sızlanmayı terk etmek.”

Haramdan sakınıp nefisin kötü arzularını yapmamaktır.

Murakabe / Muhasebe:

“Hakkın her hâlde kendisini denetlediği ve kalbinde bulunan şeylere muttali olduğunu bilmesi.”

Nefisini hesaba çekmek

Rıza:

“Allah’ın her türlü fiil ve takdiri karşısında kalbin sürûru ve O’ndan razı olması.”

Allah’ü Teala’dan gelen her şeyden hoşnut olmak, boyun eğmektir.

Kur’an'da en çok sayıda ayette tekrar edilme itibarıyla bu erdemlerin sırasıyla,

“sabır”, “doğruluk ve dürüstlük ” , “affedicilik”, “yardımseverlik”, “iyilikseverlik”, “ahde

Referanslar

Benzer Belgeler

mel-arayıcı karşıtı' postmodern ahlak yaklaşımı incelenmeye çalışılmaktadır. bölümde ise, bu yeni bakış açısının kamu yönetiminde bizi sadece yönetsel.. Z

1979 Avusturya'daki İslam Dini Topluluğu (IGGİÖ) resmi olarak tanındı ve İslam devlet tarafından diğer dinlere tanınan haklara sahip oldu.. 1980'den

3 Felsefe, Falsafa, İslam Felsefesi, İslami Felsefe, Din Felsefesi, Müslüman Felsefesi, Kelam, Arap Felsefesi terimleri birbirleriyle karşılaştırmalı olarak anlatılır..

İslam'ın dünya görüşü İslam inancının Allah'a, sıfatlanna, vahye (Kur'an}, Yaratılışa iman ve insan fıtratı, insanın ruhu, bilgi, din, özgürlüğün manası,

1. Hafızlık eğitimi dışındaki kurslarda değerlendirme sınavı isteğe bağlı olarak yapılır, sınav sonuçlarına göre başarı belgesi verilir. Temel ve ek öğretime

1. Hafızlık eğitimi dışındaki kurslarda değerlendirme sınavı isteğe bağlı olarak yapılır, sınav sonuçlarına göre başarı belgesi verilir. Temel ve ek öğretime

Bu kitabın konusu genelde sosyal bilimler ve özelde hukuk bilimi alanında sadece bilimsel yazma değil, aynı zamanda yayınlamadır.. İlk bakışta yazma ile yayınlamanın

OTUZUNCU DERS: 3- BEĞENİLEN AHLÂKÎ ADETLERİN VE YÖNELİŞLERİN EĞİTİMİ YÖNTEMLERİ (2) İslam Ahlakı ve Eğitimi 2 Bu sebeple Peygamber (s.a.a) Müslümanlara şöyle