• Sonuç bulunamadı

TASAVVUFİ AHLAKA GÖRE İSLAM AHLAK ESASLARI

Belgede İSLAM AHLAK ESASLARI (sayfa 23-29)

İnsanda her birisi bir bilinç düzeyine uygun olarak yaratılan nefis ve ruh mertebelerine yönelik tezkiye ve tasfiyeye önem vermek.

Onlara göre nefisin terakki edebilmesi için, nefis-i emmâre, levvâme, mülheme, mutmainne, râziye, marziyye, kamile şeklinde sıralanan nefis mertebelerinin ve vücûdunun müştemil bulunduğu ruhani latîfeler denilen Kalp, Ruh, Sır, Hafi, Ahfa, Nefis-i nâtıka ve tüm beden’den oluşan yedi latife(Letâif-i Seb’a)nin; zikir, fikir ve tefekkürle tasfiye ve terbiye görmesi lazımdır.

Latîfe: İnsan vücuduna yerleştirilmiş manevi, nuranî cevher, Kur'an kaynaklı, insanın duyuüstü melekelerinden her biridir.

Sufi psikolojisinde nefis, ruhun asıl âlemine yükselmesinin yollarını tıkayan, ancak faydalı alete dönüştürülebilecek bir latifedir.

Ruhun en alt düzeyi olan “nefis-i emare”, içimizdeki negatif güçlerin hepsinin koleksiyonundan ibarettir.

Ruhun en üst düzeyi olan “nefis-i natıka”, İlahî gerçekliği hiçbir bozulmaya uğratmadan yansıtan nefis mertebesidir.

Tasavvufi düşünce geleneğinde nefis yedi perdeli olarak vasıflanmıştır.

Sufiler bu yedi perdeli nefisi terbiyede iki yol denerler:

Nefisi tahrik eden sınırsız isteklerinden uzak tutmak ve bedendeki etki gücünü zayıflatmak.

Nefisin tavırlarından her birini, birer ilahi isimle terbiye etmek.

Nefis terbiyesinin amacı kalbi kötü duygulardan temizleyerek hâl ve hareketleri ahlaki bakımdan güzelleştirmektir. Tevbe, fakr, züht, sabır, şükür vb. hâl, makām ve ahlaki yöntemler ruh olgunluğuna erişme yolunda birer araçtır. Nefis terbiyesi yoluyla iyi ve güzel karakter kazanan davranışlar, tasavvufi ahlakın tezahürleri hâline gelir.

Nefis öyle bir alandır ki, kişi onu kendi hâkimiyeti altında tuttuğu sürece iki âlemde de kurtuluşa erecektir. Onu kontrol altına almak da, ancak isteklerini reddetmek ve ona başkaldırmakla başlar. Nefisin sınır tanımayan arzu ve ihtirasları yerine getirildiği zaman, insani kimlik ve erdemler insanlardan uzaklaşır. Ancak ölçülü ve dengeli bir şekilde nefisin muhasebesi ve murakabesi yapıldığı sürece de, erdemler ve faziletler insanda tecessüm eder ve onun özü olur (Muhâsibî, 1998:

406).

Riyâzât, nefsin ve tenin arzularını terk ederek, ya da en aza indirerek ibadetle meşgul olmaktır. Mücahede, nefsanî ve şeytanî güçlerle mücadele etmektir.

Ahlaki bir özelliği, Allah’a ait ilahi bir vasfın beşer düzeyinde tezahürü olarak görüp, “Allah’ın ahlakıyla ahlaklanma” düsturunu Hz. Peygamber’in “üsve-i hasene” şeklinde ifade edilen örnek/model kişiliği doğrultusunda yaşamak.

“Tasavvuf, sistemi ve muhtevası itibariyle Kur’anî ve Muhammedî’dir.” Sufilere göre insanın beşerî ve süfli hayattan saf ruhi hayata yükselmesi yani ruhunu kemale Nefisin Dereceleri Nefisin Terbiye Edileceği İlahî İsim “Vücuttaki Yeri

1-Nefis-i emmâre Lâ ilâhe illallâh Sadr

2- Nefis-i levvame Allah (c.c) Kalp

5- Nefis-i mülheme Hû Ruh

4- Nefis-i mutmaine Hakk Sır

5- Nefis-i râziye Hayy Sırru’s-sır

6- Nefis-i marziyye Kayyum Hafi

7- Nefis-i kamile Kahhar Ahfa

erdirmesi; tezkiye, terbiye, tehzîb ve eğitim işi olup, başta Hz. Peygamber olmak üzere tasavvufi ahlakta model kabul edilen insanların örnekliği yoluyla elde edilir.

Ahlaki-manevi gelişimi, dinamik, hiyerarşik ve birbirini tamamlayan bir hâller ve makāmlar süreci olarak yaşamak.

"Seyr u sülûk" adı verilen bu sistem aynı zamanda, ruhi ve ahlaki yükselişin de adıdır.

Usûl-ı Aşere Tevbe:

“Kulun kendi iradesiyle Allah’a yönelmesi.”

Hata işledikten sonra pişman olup vazgeçmek, bir daha yapmamaya azmedip, karar vermektir.

“Allah’ın katında olanlara güvenme, insanların elindekinden ümidi kesme.”

“Halkla beraber yaşamaktan yüz çevirmek.”

Kendini gafletten kurtarmak yani Allah Teala’yı anmak, hatırlamaktır.

Teveccüh:

“Allah’tan başka her hangi bir varlığa çağıran her şeyden yüz çevirerek tüm benliği ile O’na yönelmek.”

Bütün arzu ve isteklerinden sıyrılarak Allah’ü Teala’ya yönelmektir. ve kalbinde bulunan şeylere muttali olduğunu bilmesi.”

Nefisini hesaba çekmek

Rıza:

“Allah’ın her türlü fiil ve takdiri karşısında kalbin sürûru ve O’ndan razı olması.”

Allah’ü Teala’dan gelen her şeyden hoşnut olmak, boyun eğmektir.

Kur’an'da en çok sayıda ayette tekrar edilme itibarıyla bu erdemlerin sırasıyla,

“sabır”, “doğruluk ve dürüstlük ” , “affedicilik”, “yardımseverlik”, “iyilikseverlik”, “ahde

vefa”, “adalet”, “barışseverlik”, “basiret”, “iffet”, “emanete riayet”, “helal kazanç”,

“merhamet”, “hoşgörü”, “tevazu”, “kardeşlik”, “orta yol veya itidal”, “ağırbaşlılık” ve cömertlik olduğu görülmektedir(Yaran, 2011: 46).

İyi Huylar / Faziletler ve Kötü Huylar / Reziletler

İnsanın nefisini olgunlaştırması, kalbini arındırması ve ruhunu huzur ve saadete kavuşturması için yapması ve kaçınması gereken hâl ve davranışlar, İslam ahlakçıları tarafından “faziletler” ve “reziletler” ana başlıkları altında ele alınmıştır. İslam ahlakçılarının genel olarak “Faziletler” olarak isimlendirdikleri iyi huylar sûfîler tarafından münciyât, makāmatu’ş- şerife, hüsnü’l-huluk, mehâsinü’l-ahlak, mekârimü’l-ahlak, el-ahlaku’l-hasene, el-ahlaku’l- hamîde, gibi terimlerle karşılanmıştır.

Reziletler yani kötü huylar ise mühlikât, sıfatu’l-mezmume, emrazu’l-kalb, sûü’l-huluk, ahlaku’z-zemîme, ahlaku’s-seyyie gibi tabirlerle ifade edilmiştir.

Kötü ahlaklar İyi ahlak

Bedensel arzular/şehevat:

a- Mide şehveti: haram yeme-içme arzusu b- Cinsî şehvet: meşru olmayan cinsi arzu

Tevbe

Sabır Sözlü kötülükler:

Lüzumsuz, boş konuşma isteği: yalan, gıybet, nemime (koğuculuk) İnsanlarla alay etmek, küfürlü konuşmak

Şükür

Gazap, öfke, kızgınlık Havf-Reca

Haset, (kıskançlık, çekememezlik) Züht

Dünya sevgisi Tevekkül

Cimrilik Rıza

Mevki edinme Muhabbet

Riya/gösteriş Kanaat

Kibir İhlâs/samimiyet

Gurur

Muhasebe-murakabe

Ucb (kendini beğenme) Tefekkür

Kin Tevazu

(Alçakgönüllülük)

İsraf Edeb

Hırs, tama Sıdk/Doğruluk

Şöhret arzusu Îsâr /Diğergamlık

Toplumsal hayata ve dünyevi nimetlere nispeten ilgisiz (züht, vb.) kalabilmek, en azından bunların gönlünde yer etmesine izin vermemeye çalışmak.

İbn Hâldun, tasavvuf yolunun esaslarından bahsederken şunları sıralar: “Devamlı olarak ibadet etmek, her şeyden alakayı kesip Allah'a yönelmek. Dünyanın süs ve zinetinden yüz çevirmek, çoğunluğun önem verdiği zevk, mal ve makāma rağbet etmemek, ibadet için halktan ayrılıp halveti seçmek.” (Taftazânî, 1986: 227). Nitekim kronolojik esasa göre ilk tasavvuf tarifi yapan Marûf el-Kerhî ’nin tanımı bu anlayışı yansıtmaktadır: “Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümid kesmektir.”

(Yılmaz, 1994: 31). Kısaca züht; emelleri ihmal, amellere sarılmaktır.

İnsan hürriyetini daha ziyade, nefisanî arzu ve içgüdülerin baskısından azade kalabilmek olarak yorumlamak.

Sevgi ve hoşgörüyü hem ahlaki erdemlerin hem de uhrevi müeyyidelerin başında görmek.

Hacı Bektâş-ı Velî, Makālât’ında hakîkatin makāmlarından ikincisi olarak “yetmiş iki milleti ayıplamama”.

Taabbudî (ibadetlerle alakalı) faaliyetler kadar ahlaki faaliyet ve faziletleri de önemli görmek.

Özet

•İslam ahlakiyatı olarak da tanımlanabilen tasavvuf, temel kaynakları olan Kur'an ve Sünnet çerçevesinde ahlaki erdemleri somut ahlaki esaslara dönüştüren tecrübi bir ilimdir. •Kur’an-ı Kerim'de tevbe, sabır, şükür, dünyaya karşı tavır alma, riyazet, tefekkür, muhabbet tevekkül, zikir vb. tasavvufi açıdan yorumlanmaya müsait ahlaki esasları içeren pek çok ayet bulunmaktadır. Tasavvufi eğitim metodunu içinde saklayan naslar olarak algılanan bu tür ayetler, mutasavvıfların hayatını derinden etkilemiş ve tarih boyunca eğitim metodlarını biçimlendirmiştir. Sünnet cephesinde de durum Kur’ân’da olduğundan farklı değildir. •Tasavvuf ehline göre kitaplarda mevcud ilimlerin çoğunun tahsili kolay, ahlak ilminin tahsili zordur. Çünkü ahlak, insanla nefsi arasında vuku bulan ve onu doğru yola sevk edebilmek için yapılan çetin ve zorlu bir mücadelenin meyvesidir. Güzel davranışlar için iyi bir ahlaki formasyon kazanmak hayatı baştan sona dolduran bir ahlaki çabayı gerekli kılar. İnsan kötü arzuların baskısı karşısında gerçek hürriyeti de ancak bu yolla kazanır. Ancak bu mücadele ve mücahede, daima dinî kuralların disiplin ve düzeni içinde olmalıdır. •Ahlaki esasların dindeki ehemmiyetini dikkate alan mutasavvıflar, konusu ve amacı itibariyle diğer İslami ilimlere nibeten ahlakla daha fazla ilgilenmiş sonuçta şu kanaate ulaşmışlardır:

"Hangi ilim ki Allah marifeti ile beraber değildir, ondan bir fayda gelmez ve onun bir faydası yoktur." •Tasavvuf ehline göre güzel ahlak, Allah'ı bilme (marifet) ve O'na doğru yol alabilmeyi temin eden en önemli faktördür. Dolayısıyla tasavvufî ahlakta, ahlakı güzelleştirmenin amaç ve neticesi marifet olarak karşımıza çıkmaktadır.

•Konusu Allah, kainat ve insan olan tasavvufun, bu varlık boyutlarıyla ilgili olarak ele aldığı temel ilke ahlak olduğu için insanın hedefi, "Allah'ın ahlakıyla ahlâklanmak"

olarak belirlenmiştir. Bu konuda en güzel örnek ise Hz. Peygamberdir. Çünkü o, ahlakî güzellikleri tamamlamak üzere gönderilmiş ve Rabbi tarafından terbiye edilmiş, terbiyesi de en güzel şekilde yapılmıştır. •Tasavvufi terbiye ve ahlak eğitimi daha çok nefis terbiyesine ve kalp tasfiyesine bağlıdır. Kalp temizliği ve iyi niyet esasına dayanmayan hiç bir davranış, kişiyi ahlak mükemmelliğine ve gayelerin en yücesi olan marifetullâh mutluluğuna ulaştıramaz. •İnsanın fıtratındaki kötülük yönünü arındırması ve iyilik yönünü geliştirilerek hem kendisi hem de diğer insanlarla barışık yaşaması ve nihayet Allah'ın hoşnutluğunu kazanma yolunda attığı tüm adımlar insanı ahlaki olarak yücelten ve mutlu kılan adımlardır. Ahlakîlik sürecini tamamlayan bu adımlar, iyi ve kötüyü tanıyıp bilinçli olarak iyiye yönelme azmi ve kararlılığı ile başlar ve sürekli gelişerek devam eder. İşte tasavvufi ahlaka süreklilik ve dinamizm kazandıran da bu yöneliştir. •Tasavvui ahlakın esası: nefsi terbiye, ruhu tasfiye etmek, ibadet ve taate devamla, kulluk şuurunu derinleştirmek ve ruhani yönü geliştirilerek dünyanın heveslerimize bakan fani yüzüne değil ebediliğe açılan yüzüne bakmaktır. Bu, yaratılışın bir gereği olduğu kadar ahiret mutluluğunun da ön şartıdır.

Elverir ki dünyanın imkan ve ikballeri bizi esir almasın. •Tasavvufi ahlakın belirlemiş olduğu temel hedef; insanın ulvi yanlarının inkişaf ettirilmesi, imanın zevken duyulup yaşanmasıdır. Bu ise, erdem ve faziletleri "Allah'ın ahlakı ile ahlaklanınız" düsturu doğrultusunda somut ahlakî davranışlara yansıtmakla elde edilir.

DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Tasavvufta“fenâmakāmı”na kavuşmak için lazım olan “on şey” aşağıdakilerden hangisiyle ifade edilmiştir?

a) Makâmât-ı aşere b) Üsve-i hasene c) Makām-ı Mahmûd d) Etvâr-ı Seb‘a e) Letâif-i sitte

2. Aşağıdaki mutasavvıflardan hangisi eserinde “yetmiş iki milleti ayıplamama”

tasavvufi makamlardan biri olarak değerlendirmiştir?

a) Hasan-ı Basrî b) Rabatu’l-Adeviyye c) Abdulkadir Geylânî d) Hacı Bektaş-ı Veli

e) Erzurumlu İbrahim Hakkı

3.Tevbe, Tevekkül, Rıza, Teveccüh ve Muhasebe makamlarından hangisi Seyr u sülûkdafenâ mertebesine daha yakın olan makamdır?

a) Tevekkül b) Rıza c) Teveccüh

d) Tevbe e) Muhasebe

4.Kronolojik esasa göre ilk tasavvuf tarifi yapan Marûf el-Kerhî (ö.200/815)’nin;

“Tasavvuf hakikatleri almak, insanların elindekinden ümit kesmektir.” Şeklindeki tanımı aşağıdaki kavramlardan hangisine karşılık gelmektedir?

a) Tevekkül b) Şükür c) Sabır d) Züht e) İnziva

5. Ruhun en üst düzeyi olan ve İlahî gerçekliği hiçbir bozulmaya uğratmadan yansıtan nefis mertebesi aşağıdakilerden hangisidir?

a) Nefis-i emmâre b) Nefis-i natıka c) Nefis-i mutmanne d) Nefis-i levvame e) Nefis-i mülheme Cevap Anahtarı 1.a 2.d 3.b 4.d 5.b

ÜNİTE-7

Belgede İSLAM AHLAK ESASLARI (sayfa 23-29)

Benzer Belgeler