• Sonuç bulunamadı

TARIM EKONOMİSİ ANA BİLİM DALI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "TARIM EKONOMİSİ ANA BİLİM DALI"

Copied!
106
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ

YÜKSEKLİSANS TEZİ Gülten SIRRI

DİCLE HAVZASINDAKİ ÜRETİCİLERİN SOSYO- EKONOMİK DURUMLARI VE ARAZİ BOZULMASI- ÇÖLLEŞME KONUSUNA YAKLAŞIMLARI

TARIM EKONOMİSİ ANA BİLİM DALI

ADANA-2019

(2)

ÖZ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DİCLE HAVZASINDAKİ ÜRETİCİLERİN SOSYO-EKONOMİK DURUMLARI VE ARAZİ BOZULMASI-ÇÖLLEŞME KONUSUNA

YAKLAŞIMLARI Gülten SIRRI

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ TARIM EKONOMİSİ ANABİLİM DALI Danışman : Dr. Öğretim Üyesi Ufuk GÜLTEKİN

Yıl: 2019, Sayfa: 90

Jüri : Dr. Öğr. Üyesi Ufuk GÜLTEKİN : Doç.Dr. Celile Ö.DÖLEKOĞLU : Prof.Dr. Aykut GÜL

: Prof.Dr. Dilek B.BUDAK : Dr.Öğr.Üyesi Mesut BUDAK

Bu çalışmada Dicle havzasında yer alan bölge halkının arazi bozulması ve çölleşme hakkındaki bilgi düzeyleri, tutum ve davranışlarının yanı sıra arazi koruma politikaları hakkındaki bilgileri ve işletmelerin sosyo-ekonomik durumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla, çalışma alanında 177 tarım işletmesi/çiftçi ile yüz yüze anket çalışması yürütülmüştür. Anket çalışmaları ile;

tarım işletmelerinin yapısı ve yöneticisi ile ilgili sosyo-ekonomik özellikler, toprak bozulması, çölleşme kavramları ve nedenleri ile ilgili düşünceleri, yeraltı suyu kullanımı, amenajman uygulamaları, arazilerde verimin düşmesine neden olan faktörler için mücadele yöntemleri ile ilgili bilgiler ve arazi bozulması ve çölleşme göstergeleri ile ilgili tepkileri tespit edilmiştir. Ankete katılan üreticilerin %95.5’i erkek üretici olup, ortalama aile genişliği 8.1 kişidir. Araştırma alanındaki üreticilerin büyük bölümü ise (%75.2) 49 yaş altı genç üreticilerden oluşmaktadır.

Çalışma alanındaki üreticilerin eğitim durumu incelendiğinde %10.7’si okur-yazar olmadığı ve sadece %15.3’ünün yüksekokul ve üzeri eğitim derecesine sahip olduğu belirlenmiştir.

Anahtar Kelimeler: Arazi Bozulması, Çölleşme, Dicle Havzası, Sosyo- Ekonomik Durum

(3)

ABSTRACT MSc THESIS

SOCIO-ECONOMIC SITUATIONS OF FARMERS IN THE TIGRIS BASIN AND THEIR BEHAVIOR ON LAND DEGRADATION /

DESERTIFICATION Gülten SIRRI CUKUROVA UNIVERSITY

INSTITUTE OF NATUREL AND APPLIED SCIENCES DEPARTMENT OF AGRICULRURAL ECONOMICS

Supervisor : Asst. Prof. Dr. Ufuk GÜLTEKİN Year: 2019, Pages: 90

Jury : Asst. Prof. Dr. Ufuk GÜLTEKİN : Assoc.Prof.Dr. Celile Ö.DÖLEKOĞLU : Prof.Dr. Aykut GÜL

: Prof.Dr. Dilek B.BUDAK : Asst.Prof.Dr. Mesut BUDAK

In this study was aimed at determining the public knowledge on land degradation and desertification in the Tigris basin and the attitude and behavior of public towards land degradation and desertification as well as their socio-economic conditions. In the scope of this research, face to face questioner survey was conducted with 177 farmers/agriculturists in the study area. The structure and socio-economic conditions of the holdings of farmer/agriculturists, thoughts about land degradation and desertification, ground water use, management practices, management practices to cope with the factors decreasing yields and reaction towards land degradation and desertification were noted during survey. Among the farmers participating in the survey, 95.5% were with an average family of 8.1 persons. The majority (75.2%) of the producers in the research area were young producers under the age of 49. According to the literacy status of the producers participating in the survey; 10.7% were illiterate, 16.4% could only read and write, 31.7% are primary and middle school graduates, 26.0% were college graduates, whereas 15.3% of the producers were graduated from technical colleges.

Keywords: Land Degradation, Desertification, Trigis Basin, Socio-economic Situation

(4)

GENİŞLETİLMİŞ ÖZET

Araştırma kapsamında çalışma alanında 177 tarım işletmesi/çiftçi ile yüz yüze anket çalışması yürütülmüştür. Anket çalışmaları ile; tarım işletmelerinin yapısı ve yöneticisi ile ilgili sosyo-ekonomik özellikler, toprak bozulması, çölleşme kavramları ve nedenleri ile ilgili düşünceleri, yeraltı suyu kullanımı, amenajman uygulamaları, arazilerde verimin düşmesine neden olan faktörler için mücadele yöntemleri ile ilgili bilgiler ve arazi bozulması ve çölleşme göstergeleri ile ilgili tepkileri tespit edilmiştir. Ankete katılan üreticilerin %95.5’i erkek üretici olup, ortalama aile genişliği 8.1 kişidir. Araştırma alanındaki üreticilerin büyük bölümü ise (%75.2) 49 yaş altı genç üreticilerden oluşmaktadır. Üreticilerin eğitim durumu incelendiğinde %10.7’lik kısmının okur-yazar olmadığı, %16.4’ünün okur-yazar olduğu, %31.7’sinin ilk ve ortaokul mezunu olduğu, %26.0’lık kısmının lise mezunu olduğu, yüksekokul ve üzeri eğitim derecesine sahiplerin oranının %15.3 olduğu belirlenmiştir.

Araştırma alanında faaliyet gösteren işletmelerin büyük çoğunluğu (%76.6) yoğun bitkisel üretim yapmaktadır. Toplam işletme arazisi temel alındığında bu işletmelerin çoğunluğunun küçük işletmeler olduğu (ortalama 42.8 da) söylenebilir.

Buğday, arpa, mısır ve mercimek bölgede yetiştirilen ana ürünlerdendir. Bitkisel üretim yapan üreticiler tarafından yeraltı suyu kullanım oranı (%78.7) yüksektir.

Üreticiler sulama suyu kaynaklarının azaldığını düşünmekle birlikte, bunu yaklaşık

%67 oranında arazi bozulması ve çölleşme nedeni olarak görmektedir ve nihayetinde arazilerin verimsizleşmesi göç nedeni olarak ifade edilmektedir.

Hayvancılık ile uğraşan üreticilerin %86.2’si, hayvanların beslenmesi açısından, meraların kalite ve alan bakımından yetersiz olduğunu düşünmektedir. Yapılan tanımlayıcı ve durum analizi niteliğindeki değerlendirmede, araştırma alanındaki üreticilerin arazi bozulması ve çölleşme konusundaki algılarının yüksek olduğu tespit edilmiştir. Özellikle çayır-mera ve/veya ormanların vasfının değiştirilerek tarım arazisine dönüştürülmesi, aşırı otlatma, toprağın bilinçsiz işlenmesi gibi

(5)

unsurların yaratabileceği problemler konusunda üreticilerin bilgi düzeyi genel olarak yüksektir. Ancak, üreticilerin içerisinde bulunduğu ekonomik, toplumsal ve kültürel koşullar çölleşme ve arazi bozulmasını önleyici uygulamaların üreticilerce uygulanmasını engellemektedir. Örneğin, çölleşme/arazilerin bozulması üreticiler tarafından çok önemli bir problem ve tehdit olarak görülmekle birlikte üreticilerin

%71.5’i kolaylık, ekonomik nedenler veya alışkanlıklar nedeniyle tarım arazilerini eğim yönüne paralel olarak işlemektedirler.

Araştırma alanındaki üreticilerin, sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle, önemli oranda ekonomik getiriyi ön planda tutan üretim anlayışını benimsedikleri, daha fazla ürün elde etmek için daha fazla tarımsal girdi kullanma eğiliminde oldukları ve daha fazla girdi kullanımının (özellikle gübre ve ilaç) arazi bozulmasına yol açıp açmayacağı konusunda kararsız kaldıkları belirlenmiştir.

Üreticiler tarafından yapılan çölleşme tanımı ve nedeni “susuzluk ve kuraklık”

ekseni etrafında yoğunlaşmıştır. Arazi bozulması kavramının karşılığı ise üreticiler tarafından “toprağın verimliliğinin düşmesi” olarak değerlendirilmiştir.

Üreticilerin önemli bir bölümü tarafından çölleşmenin önlenebilir bir sorun olarak görülmesi, çölleşme ile mücadelede üreticilerin umutlu ve istekli olmalarının bir yansıması olarak görülmektedir. Üreticilerin arazi bozulması/çölleşme konusundaki algılarının yüksek olması, bunu özellikle tarım alanları için bir tehlike olarak görmeleri bir avantaj olarak görülmekle birlikte, üreticilerin bilgi eksikliği, alışkanlık ve/veya ekonomik nedenlere bağlı olarak yapamadıkları belirlenmiştir.

Araştırma alanındaki üreticilerin, sosyo-ekonomik koşullar nedeniyle, önemli oranda ekonomik getiriyi ön planda tutan üretim anlayışını benimsedikleri, daha fazla ürün elde etmek için daha fazla tarımsal girdi kullanma eğiliminde oldukları ve daha fazla girdi kullanımının (özellikle gübre ve ilaç) arazi bozulmasına yol açıp açmayacağı konusunda kararsız kaldıkları belirlenmiştir. Bu nedenle bu alanda yapılacak eğitim ve yayım çalışmaları önem taşımaktadır.

(6)

TEŞEKKÜR

Tez aşamasında desteğini esirgemeyen, bilgi birikimini paylaşan, her konuda yardımcı olan değerli tez danışman hocalarım Dr. Öğretim Üyesi Ufuk GÜLTEKİN’e ve Doç.Dr. Celile Ö. DÖLEKOĞLU’na, proje yürütücüsü olan değerli hocam Dr. Öğretim Üyesi Mesut BUDAK’a, maddi manevi desteğini eksik etmeyen, gölgesini hep yanımda hissettiğim canım ailem ve beni her zaman sabırla dinleyen, yol gösteren, güven veren sevgili eşime sonsuz teşekkürler.

Bu araştırmanın yürütülmesi ve gerçekleştirilmesinde bize ekonomik destek sağlayan TUBİTAK’a teşekkürü borç bilirim.

(7)

İÇİNDEKİLER SAYFA

ÖZET ... I ABSTRACT ... II GENİŞLETİLMİŞ ÖZET ... III TEŞEKKÜR ... ...V İÇİNDEKİLER ... VI ÇİZELGELER DİZİNİ ... VIII ŞEKİLLER DİZİNİ ... XII SİMGELER VE KISALTMALAR ... XIV

1. GİRİŞ ... 1

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ... 5

3. MATERYAL VE YÖNTEM ... 11

3.1. Materyal ... 11

3.2. Yöntem ... 12

4. BULGULAR VE TARTIŞMA ... 15

5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER ... 59

KAYNAKLAR ... 65

ÖZGEÇMİŞ ... 71

EKLER ... 72

(8)
(9)

ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA

Çizelge 4.1. Araştırma alanında görüşülen üreticilerin cinsiyete göre

dağılımı ... 16

Çizelge 4.2. Üreticilerin aile genişliği ... 17

Çizelge 4.3. Üreticilerin yaş gruplarına göre dağlımı ... 18

Çizelge 4.4. Üreticilerin eğitim durumu ... 19

Çizelge 4.5. İşletmelerin ortalama mülk ve toplam işletme arazisi (da) ... 20

Çizelge 4.6. İşletmelerde çoğunlukla yetiştirilen ürünler (da) ... 20

Çizelge 4.7. İşletmelerin ortalama hayvan varlığı (adet) ... 21

Çizelge 4.8. İşletmelerin tarımsal faaliyet uzmanlıkları * ... 22

Çizelge 4.9. Sulama suyunun kaynağı nedir? ... 23

Çizelge 4.10. Son yıllarda kuyulardaki su seviyesinde değişme olduğunu hissettiniz mi? ... 23

Çizelge 4.11. Ortalama yeraltı suyu değişimi (metre) ... 24

Çizelge 4.12. Sulama için kullanılan kaynakların azalması, sizin için bir göç nedeni olabilir mi? ... 24

Çizelge 4.13. İşletmelerin hayvanlarını yoğun olarak otlatma yerleri ... 25

Çizelge 4.14. Üreticilere mera alanlarının varlığı, değişimi ve yeterliliği hakkında görüşleri... 26

Çizelge 4.15. Çayır-mera-ormandan tarım arazisine dönüştürülme durumu oldu ise, ne kadar arazi tarım arazisine dönüştürülmüştür? ... 26

Çizelge 4.16. Çayır-mera ve/veya ormanların vasfının değiştirilerek tarım arazisine dönüştürülmesi arazilerin bozulmasına / erozyona yol açar mı ya da açtı mı? ... 27

Çizelge 4.17. Üreticilerin eğitim durumuna göre Tablo 14’te yer alan önermeye verdikleri cevaplar ... 28

Çizelge 4.18. Çeşitli faaliyetlerin, arazi bozulması ve çölleşme üzerine etkisi ile ilgili görüşleri ... 31

(10)

Çizelge 4.19. Araştırma alanındaki üreticilerin eğitim durumuna göre çölleşme/arazilerin bozulmasını önemli bir problem olarak

görüp görmemeleri arasındaki ilişki ... 33

Çizelge 4.20. Çölleşme/arazilerin bozulması konusunda bilgi kaynağınız nedir? ... 34

Çizelge 4.21. Sizce çölleşme nedir? ... 36

Çizelge 4.22. Sizce arazi bozulması nedir? ... 37

Çizelge 4.23. Sizce toprak kalitesi nedir? ... 37

Çizelge 4.24. Çölleşmeyi tehlike olarak görüyor musunuz? ... 39

Çizelge 4.25. Eğitim durumuna göre çölleşmeyi tehlike olarak görüp görmeme durumu ... 39

Çizelge 4.26. Sizce çölleşmenin en önemli nedenleri nedir? ... 40

Çizelge 4.27. Şimdiye kadar kuraklığa karşı hiç yağmur duasına çıktınız mı? ... 41

Çizelge 4.28. Sizce, çölleşme önlenebilir mi? ... 41

Çizelge 4.29. Eğitim durumuna göre çölleşmenin önlenebilir olup olmadığına dair görüşler ... 42

Çizelge 4.30. Eğer meyilli arazilerinizi eğime yatay sürüm (eğim yönüne doğru) sürüyor iseniz, bunun nedenleri nedir? ... 43

Çizelge 4.31. Sulama karşılaştığınız problemler nelerdir? ... 44

Çizelge 4.32. Anız yakmanızın nedenleri nelerdir? ... 45

Çizelge 4.33. Tarımsal arazilerinizde yaptığınız iyileştirme işlemleriniz nelerdir? ... 46

Çizelge 4.34. Tarımsal alanlarda yaptığınız iyileştirme işlemleri nelerdir? ... 47

Çizelge 4.35. Gübre kullanımında tavsiye edilen miktara uyuyor musunuz? ... 48

Çizelge 4.36. Tarım arazilerinizin verimliliği düşük ise, sizce bunun nedeni nedir? ... 48

Çizelge 4.37. Arazide yetiştireceğiniz ürüne nasıl karar veriyorsunuz? ... 49

(11)

Çizelge 4.38. Belirli bir ürünü yetiştirirken, o üründen daha fazla verim almak için olması gerekenden daha fazla girdi kullanır mısınız? ... 50 Çizelge 4.39. Daha fazla girdi kullanmak arazi bozulmasına yol açar mı? ... 51 Çizelge 4.40. Bitkisel üretimde işgücü ve makine kullanım yoğunluğu ... 52 Çizelge 4.41. Üreticilerin modern tarım teknikleri ve arazilerin bozulması

hakkındaki görüşleri ... 54 Çizelge 4.42. Köyünüzde yoksulluk, eğitim vb. nedenlerle göç etmiş aileler

var mıdır? ... 54 Çizelge 4.43. Köyünüzden göç etmiş kişilerin geriye bıraktıkları araziler ne

durumdadır? ... 55 Çizelge 4.44. Hayvanların göçebe otlatılması yerine yerleşik otlatılmaya

geçilmesi çölleşmeye katkı yapar mı? ... 56 Çizelge 4.45. Devletin uyguladığı tarım politikalarının arazilerin korunması

veya bozulması ile ilişkisi var mıdır? ... 57 Çizelge 4.46. Bölgede bulunan tarım teşkilatları çölleşme, arazi bozulması

konularında bilgilendirme yapmakta mıdır? ... 58

(12)
(13)

ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA

Şekil 3.1. Çalışma alanının konumu ... 11

(14)
(15)

SİMGELER VE KISALTMALAR

UNCCD : Birleşmiş Milletler Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi FAO : Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü

IFAD : Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu WFP : Dünya Gıda Programı

GAP : Güneydoğu Anadolu Projesi UNEP : Birleşmiş Milletler Çevre Programı

TUBİTAK : Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu MEDALUS : Akdeniz Çölleşme ve Arazi Kullanımı (Mediterranean

DesertificationAnd Land Use) Ha : hektar

Da : dekar

(16)
(17)

1. GİRİŞ Gülten SIRRI 1.GİRİŞ

Dünya genelinde artan nüfusun gıda ve giyinme gereksinimini karşılayabilmek için yoğun tarımsal faaliyetlerin yanı sıra barınma ve endüstrileşme için yapılan betonlaşma çalışmaları sonucunda kurak ve yarı kurak bölgelerde biyolojik üretkenliğin azalmasının en büyük nedenleri olmuştur.

Özellikle toprak ve doğal kaynaklar üzerinde uyguladıkları hatalı tarımsal uygulamalar çölleşmeyi ve su kaynaklarının tükenmesini de beraberinde getirmiştir. Ayrıca gün geçtikçe etkisi daha da belirginleşen küresel ısınmaya ve iklim değişikliği faktörleri de eklenince çölleşme riski altındaki topraklarda kitlesel toprak kayıplarına neden olmaktadır.

Çölleşme ve arazi bozulması, toprakları verimsizleşmesi anlamında kullanılsa da eş anlamlı kelimeler değildir. Arazi bozulması; ekosistemin biyolojik ve ekonomik üretkenliği, toprak, bitki örtüsü ve diğer canlıların oluşturduğu biyo- çeşitliliğinin ve bu ekosistem içerisindeki mevcut ekolojik, hidrolojik ve biyo- jeokimyasal işlemlerin azalması olarak tanımlamaktadır (United Nations, 1994).

Çölleşme ise iklimsel değişimlerinin yanı sıra insan aktivitelerin de dâhil olduğu çeşitli faktörlerin etkisiyle kurak, yarı kurak ve yarı-yağışlı alanlarda görülen arazi bozulmasının en son noktası olarak tanımlamıştır (UNCCD,1995).

Çölleşmeyi bilimsel boyutuyla ele aldığımızda; kutup ve kutup altı bölgeler dışında kalan ve yıllık yağışın potansiyel evapotraspirasyona oranın 0,05 ile 0,65 arasında değiştiği yörelerin kapsadığı kurak, yarı kurak ve kuru alt nemli alanlarda iklim değişikleri ve yanlış tarımsal faaliyetler (anız yakılması, ağır gübre kullanımı, yanlış sürüm ve işleme teknikleri) ile arazilerin çoraklaştırılması, ormansızlaşma, yanlış mera yöntemi, toprakların sıkışması, yüzeyde kabuk oluşumu yanı sıra organik ve inorganik atıklarla toksin elementlerin birikimi, radyoaktif bulaşmalar ile yanlış veya amaç dışı arazi kullanımı gibi eylem ve faaliyetlerin sonucunda ortaya çıkan toprak/arazi bozulmasıdır (Cangir ve Boyraz, 2008).

(18)

1. GİRİŞ Gülten SIRRI Dünya topraklarının üçte birinden fazla çölleşmeye açık alan olarak nitelendirilen (kurak, yarı kurak ve yarı nemli) bölgeler oluşturmaktadır. Bu bölgelerde yer alan arazilerdeki çölleşme süreci özellikle son yıllarda daha da artmış durumdadır. Türkiye’de ise başta orta Anadolu bölgesi olmak üzere çölleşme fazla duyarlı olduğu bilinmektedir ve arazilerin yaklaşık % 87 çölleşme sorunuyla karşı karşıyadır (Cangir ve ark., 2010). Son yıllarda yapılan araştırmalar mevcut çölleşme sorunun daha da büyüdüğünü ve küresel bir sorun haline gelmiştir. Çölleşme sorunun olduğu bölgelerde ekonomik çöküşün yanı sıra geçimini topraktan karşılayan nüfusun yoksullaşmasına ve açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla çölleşme dünyadaki birçok ülkeyi ilgilendiren ekonomik, sosyal ve çevresel bir sorundur ( Chinyamakobvu, 2004).

Çölleşme/arazi bozulmasından etkilenmiş ve etkilenmesi muhtemel arazi ve ekosistemlerde üretimde çevreci anlayış, sürdürülebilir arazi yönetimi ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını entegre eden mekanizmaları hayata geçirmek büyük önem arz etmektedir. Çevreyi ve doğal kaynakları koruyucu bir anlayışla yapılacak uygun toprak işleme,damla sulama,organik tarım ve iyi tarım uygulamaları mevzuatlarına uygun üretim yapmak çölleşme/arazi bozulmasının etkisini en aza indirmekte etkili olmaktadır.

Kamu kurum ve kuruluşların, sivil toplum örgütlerinin, birliklerin ve üniversitelerin çölleşme ve arazi bozulmasıyla mücadelede birlikte hareket ederek çölleşme konusunu yerel ve ulusal gündemde daha sık tutarak kamuouyu oluşturmasının etkili olacağı da tahmin edilmektedir.Bu yönüyle çölleşme yöresel ve ulusal olmaktan çıkıp küresel bir anlam ve önem arz etmektedir. Bu kapsamda doğal kaynakların korunması, rehabilitasyonu, yönetimi, kırsal fakirlik ile mücadele, bilgi ve bilinç oluşturma, sürdürülebilirlik ve küresel fayda oluşturma hedeflerini içeren entegre yaklaşımın çölleşme ile mücadelede çok önemli bir yeri bulunmaktadır. Çölleşme ile mücadele için, aynı anda hem arazinin verimliliğini iyileştirmek, hem de arazi ve su kaynaklarının rehabilitasyonunun, korunmasını ve sürdürülebilir yönetimini sağlayarak özelikle yerel topluluklar düzeyinde yaşam

(19)

1. GİRİŞ Gülten SIRRI koşullarının iyileştirilmesi üzerinde odaklaşan uzun dönemli stratejilerin uygulanmasını göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu stratejilerin geliştirilebilmesi için ise, bölgede arazi bozulması ve çölleşmede önemli bir yeri olan bölge halkının arazi bozulması ve çölleşmeye karşı olan bilgi, tutum ve davranışları, içinde bulundukları duruma bağlı olarak sosyal, kültürel, dinsel ve ekonomik etkenlerin dikkatte alınması önem arz etmektedir (Kollmuss ve Agyeman, 2002).

Çölleşmenin kontrol edilmesi ile ilgili tedbirlerin adapte edilebilmesi için öncelikle çölleşme göstergelerinin veya erken uyarı sinyallerinin tanımlanması ve zaman içerisindeki değişimlerinin izlenmesine gereksinim vardır. Bu amaçla arazi örtüsünün değişimi, biyo-çeşitlilik, toprak verimliliği gibi biyo-fiziksel, ürün miktarı, işletme gelirleri ve pazar etkinliğinin azalması gibi ekonomik, kırsaldan şehirlere göçün artması, nüfusun yapısının değişimi, toplumda dayanışmanın azalması, sağlığın kötüye gitmesi, işsizlik oranının artması gibi sosyal ve devletin gücünün azalması ve göçler ile ilgili anlaşmazlıklar gibi politik göstergeler yaygın olarak kullanılmaktadır (Baartman ve ark., 2007; Hui ve ark., 2008; Vogt ve ark., 2011).

Bu çalışma ile Dicle havzasında yer alan bölge halkının arazi bozulması ve çölleşme hakkındaki bilgi, tutum, davranışları, sosyo-ekonomik durumları ve arazi koruma politikaları hakkındaki bilgileri irdelenmiştir. Araştırmada Dicle Havzasındaki Üreticilerin Sosyo-Ekonomik Durumları ve Arazi Bozulması/Çölleşme Konusundaki Yaklaşımlarının ana hatlarıyla ortaya konmuş ve sosyo-ekonomik faktörler belirlenerek üreticilere, bilim dünyasına ve kamu kuruluşlarına öneriler takdim edilmiştir.

(20)

1. GİRİŞ Gülten SIRRI

(21)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI 2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR

L.A.Alibekov ve S.L.Alibekova, (2007) çalışmalarında çölleşmeyi sosyoekonomik (hastalık, yoksulluk, açlık, ekonomik istikrarsızlık) ve doğal faktörler (kuraklık, su ve rüzgar erozyonu, toprak tuzluluğu, bitki örtüsünün bozulması) arasındaki karmaşık etkileşimin bir ürünü olarak ele almıştır. Bu faktörler sinerjik bir etki ve geribildirime sebep olurlar. Çölleşmenin gelişimi doğal ve antropojenik faktörlerin etkileşimiyle belirlenir. Bölgelerin doğal ve ekonomik koşullarına bağlı olarak faktörlerden biri baskın olabilir. Çölleşme nedenlerinin

%87’sinin antropojenik faktörlerden %13’nün ise doğal faktörlerden kaynaklandığı saptanmıştır. Çalışmada, çölleşmenin dünya topraklarının yaklaşık %32’sini tehlikeye attığı ve tarımda kullanılan kurak arazilerin %70’ini etkilediği belirtilmiştir.

Salvati’nin çalışmasına göre (2014), iklim değişiklikleri, toprak hassasiyeti, biyoçeşitliliğin kaybı ve artan insan baskısı, giderek artan bir şekilde çölleşmenin merkezi olarak kabul edilen Akdeniz tipi ekosistemleri tehdit etmektedir. Bu bölgede çölleşmeye karşı savunmasızlık güçlü bir şekilde doğal ve antropojenik faktörler arasındaki etkileşime bağlıdır. Çalışma, çölleşmeye arazi savunmasızlığının mekânsal dağılımı ile istatistiksel göstergelere dayanarak İtalya'nın (kuzey, merkez ve güney) üç coğrafi bölümünde bulunan sosyoekonomik bağlamlar arasındaki ilişkinin çok değişkenli bir keşifsel analizini göstermektedir.

Farklı temaları (demografi, insan yerleşimleri, işgücü piyasası ve insan sermayesi, kırsal kalkınma, gelir ve refah) açıklayan toplam 111 gösterge, savunmasız alanlardan etkilenenleri ayırt etmek için kullanılmıştır. Kuzey ve Güney İtalya'daki hassas bölgelerin ortaya çıkan sosyoekonomik profili önemli ölçüde ayrışmıştır.

Buna göre, Güney İtalya'da demografik ve ekonomik göstergelerin önemi Kuzey İtalya'ya göre daha yüksek bulunmuştur. Tam tersine, insan yerleşimi göstergelerinin, Kuzey İtalya'daki hassas ve hassas olmayan alanları ayırt etmek için daha önemli olduğu ve gelecekteki savunmasız alanların şekillendirilmesinde

(22)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI kentleşmenin bir rolü olduğu düşünülmüştür. Savunmasız toprağın sosyoekonomik özellikleri hakkındaki derinlemesine bilgi, senaryoların modellenmesine ve çölleşmeyle mücadele için daha etkili politikaların geliştirilmesine katkıda bulunabilecek sonuçlar içermektedir.

Helmut J.Geist and Eric F.Lambin (2004), yaptıkları çalışmada yerel ve ulusal çapta yapılan çalışmaların çölleşmenin önemini ve sosyo ekolojik boyutunu ortaya koymuştur. Ancak kurak ekosistemlerdeki arazi örtüsü değişimi küresel ölçekte zayıf bir şekilde belgelenmiş ve nedenleri tam olarak anlaşılmamıştır.

Çölleşmenin en yetkili tanımı, Çölleşmeyle Mücadele Konvansiyonu: “iklimsel değişimler ve insan faaliyetleri dahil olmak üzere çeşitli faktörlerden kaynaklanan kurak, yarı kurak ve kuru nemli bölgelerde arazi bozulmasıdır. Çölleşme için iki büyük birbirini dışlayan ve hala tatmin edici olmayan tek faktörlü nedensellik ve indirgenemez karmaşıklık vardır. Bir yandan, tek faktörlü nedensellik savunucuları, kırılgan yarı kurak ekosistemlerde artan nüfuslar ve göçebe toplulukların irrasyonel veya düzensiz arazi yönetimi gibi çeşitli birincil nedenleri öne sürmektedir. Bu anlayışın merkezinde, kırsal yoksulların sayısının giderek artmakta olduğu görülmektedir. Öte yandan, çölleşmenin her bir bölgeye özgü çok sayıda nedensel etkene atfedilip farklı bir örüntü ortaya çıkarılmıştır. Çölleşme nedenlerinin sadece sosyoekonomik ya da biyofiziksel alanda (insan kaynaklı arazi bozulumu ve iklim güdümlü kuraklık) bulunup bulunmadığı değil, aynı zamanda bu nedenlerin yerel ya da uzak olduğu derecesinde ve değişkenlerin dünyanın farklı bölgelerinde ve farklı zaman aralıklarında örgütsel düzeylerde nasıl etkileşime girdiği tartışılmaktadır.

Little PD (1994), araştırmasında çölleşme ve nüfus artışı arasındaki bağlantıların tartışılması ve kurak bölgelerdeki arazi bozulmasına etki eden sosyal süreçlere odaklanmıştır. Bu sosyal faktörler yoksulluk, işgücü kıtlığı ve gelir eşitsizlikleri konularını içermektedir. Kenya, Sudan ve Hindistan'daki vaka çalışmaları, arazi dağılımındaki eşitsizlikler ve çevresel bozulmayı anlamada zaman serisi analizinin önemine odaklanmıştır. Botswana, Nijerya, Kenya ve

(23)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI Sudan gibi ülkelerde, çölleşmeyi düzeltmeye yönelik programlar, Afrika ve Hindistan elitlerine fayda sağlayan bireysel arazi adlandırma ve ortak mülkiyet sistemlerinin “geri çekilmesi” ile ilgili sorunları bir araya getirmektedir.

Politikacılar bu programları, politika oluşturma ve arazi yönetimi stratejilerine yönelik akademik bilgiler olmadan sürdürmektedir. Çalışmaya göre bağışçılar, arkaik varsayımlara dayanan güçlü siyasi çıkarlar ve vatandaş baskı gruplarından etkilenmiştir.

Behnke ve Scoones, kuraklık ekolojileri ve uygun kalkınma eylemleri konusunda yaptıkları çalışmada politikaların yeniden yönlendirilmesi ve kuru alanların sosyal ve kalkınma kaygıları üzerinde düşünülmesi, insan unsurları yokmuş gibi “çevresel bozulma ile mücadele” gibi savaş benzeri bir dilden ziyade, olumlu bir yol olarak görülmüştür. Araştırma çalışmalarının, yerli halkın çevresel bozulma algılarını ve refahı etkileyecek eylemleri incelemeyi önermiştir. Araştırma yönelimleri, aynı zamanda, işgücü ilişkilerini yeniden yapılandırmaya ve kaynak kullanımı üzerindeki etkilere de odaklanmalıdır. Soru, maddi kazanım artırıldığında doğal kaynakların yönetiminin daha dikkatli yapılıp yapılmadığıdır.

Çevresel problemler, insani endişeler, dar tanımlanmış bir arazi koruma perspektifinden ziyade sosyal ve ekonomik azgelişmişliğin ve yoksulluğun özü olarak nitelenen koşullar olarak ele alınmalıdır:

Güneş (2010), Konya/Karapınar ve Eskişehir/Keskin’de yürüttüğü çalışmada köylülerle çölleşmeye arazi bozulması üzerindeki bilgi, tutum ve davranışları çevresel özelliklerinin (su ve rüzgar erozyonu, toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik özelliklerinin azalması) uzun dönemde bozulmayı etkileyen faktörleri incelemiştir. Toprağın verimliğini tüketen aşırı ekim, aşırı otlama, ormanların tahribatı, aşırı sulama sonucu toprağın tuzlanması çölleşmenin temel nedenleri ve göstergeleri arasında değerlendirmektedir. Çalışma kapsamında çölleşme risk bölgelerinde yaşayan halk kesimin çölleşmeye karşı bakış açıları çölleşmenin azaltılması için ilerde geliştirilecek politik ve stratejik çalışmalarda önemli derecede rol oynayacaktır.

(24)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI Türkeş (2012), yapmış olduğu çalışmada küresel iklim değişikliği, kuraklık ve çölleşme ile Türkiye’de öngörülen iklimsel değişimler, kuraklık ve çölleşmenin bilimsel bir analizini yapmaktır. Yer ve zaman olarak yüksek bir değişkenlik gösteren yağış tutarlarında, 1900–2005 yılları arasında, dünyanın değişik bölgelerinde önemli azalış ve artış eğilimleri gözlenmiştir. Örneğin, Kuzey ve Güney Amerika’nın doğu bölümleri, kuzey Avrupa ve Asya’nın orta kesimleri ile kuzeyinde ciddi artış eğilimleri gözlenirken, ciddi kuraklaşma eğilimleri Sahel, Türkiye’yi de kapsayan Akdeniz havzası, Güney Asya’nın bir bölümü ile Afrika’nın güneyinde görülmüştür. Bu sonuçlara ek olarak, dünyanın birçok bölgesinde ve Türkiye’deki şiddetli yağışlarda (aşırı yüksek ve aşırı düşük yağışlar, vb.) da artışlar gözlenmiştir. Yağışların yanı sıra, uzun süreli iklimsel ve meteorolojik gözlemlere dayanan yeni bulgular, 1950’lerden beri bazı ekstremlerde özellikle günlük ekstrem hava sıcaklıklarında (örn. en yüksek ve en düşük sıcaklıklar, tropikal ve yaz günleri, vb.), donlu gün sayılarında ve sıcak hava dalgalarının sıklığı ve uzunluğunda da önemli değişiklikler ortaya çıktığını göstermektedir.

Cangir ve Boyraz (2008), yürüttükleri çalışmada günümüzdeki çevre sorunlarının temelinde demografik yapının oluşturduğu baskılar ve popülist yaklaşım gösteren kesimlerin, spekülatörlerin, rantçıların vb. tarafların oluşturduğu arazi baskıları sonucunda gündeme gelen, yanlış ve amaç dışı arazi kullanımlarının baskısını analiz etmiştir. Çölleşme ile mücadele yöntemleri aynı zamanda iklim değişikliğine karşı da iyileştirici bir özelliğe sahip olduğunu belirtmişler ve

“Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi” ile “Çölleşme ile Mücadele Türkiye Ulusal Eylem Programı” çerçevesinde yer alan ilkeler ve amaçlar doğrultusunda önerilerde bulunmuşlardır. Buna göre, düzenlemeleri, plan ve uygulama programlarını; tahmin edilen sürelere bağlı kalarak kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşlarının hayata geçirmesi ve uygulaması gerekmektedir. Bunun içinde karasal ekosistemimizi, uygulanması gereken amenajman yöntemleri doğrultusunda, doğal nitelik ve yetenekleriyle

(25)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI kullanmak için toprak serileri düzeyinde yapılacak 1/25.000 veya daha büyük ölçekli ayrıntılı toprak haritalarının temel veri tabanı esaslı çalışmalar ile oluşturulacak Bütünleşik Sürdürülebilir Havza Planları ile yönetilmesi önerilmiştir.

Yılmaz (2009), çalışmasında Türkiye’nin Avrupa’ya açılan kapısında yer alan ve farklı çevre sorunlarının gözlemlendiği Edirne kentindeki çevresel bilinç düzeylerinin belirlenmesini hedeflemiştir. Bu amaçla hazırlanan anket ile bireylerin çevre sorunlarına ilişkin görüşleri ve tutumları araştırılmıştır. Araştırmada bireylerin sosyo-kültürel ve ekonomik durumları da değerlendirilmiştir. Anket, Ocak-Haziran 2005 tarihleri arasında 400 bireye karşılıklı görüşme yöntemiyle uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, Edirne halkının çevre bilinci 70,84 puan olarak hesaplanmıştır.

Yegül (2014), 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen Dünya Zirvesi’nde, Rio sözleşmeleri kapsamında: Biyolojik çeşitlilik, iklim değişikliği ve çölleşmeyle mücadele konuları tüm dünya ülkelerinin gündemine girmiş ve ülkemizde de; erozyon kontrolü, yoksullukla mücadele, sürdürülebilir arazi yönetimi (SAY), kırsal yoksulluğun azaltılması gibi konularda önemli çalışmalar yapmıştır. Bu çalışma konularında daha etkin ve koordineli çalışmalar yapmak amacıyla, ülkemizde yeni bir yapılandırmaya gidilmiş ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı bünyesinde Çölleşme ve Erozyonla Mücadele Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Yayınlanan bildiride öncelikle çölleşme olgusu açıklanmış daha sonra, katılımcılığın ve kurumlar arası işbirliğinin bir gereği olarak, küresel ve ulusal düzeyde çölleşmeyle mücadelede bulunan çözümler özetlenmiştir.

Metinoğlu ve ark.( ,?), çalışmalarında kuraklık ve çölleşme etkisiyle oluşabilecek göç sorununa; bunun sonucu olarak kırsal ve kentsel alanlardaki sosyal değişimlere ve problemlerine dikkat çekmektir. Daha önce yapılan çalışmalardan elde edilen veriler bu çalışmanın materyalini oluşturmaktadır.

Ekonomik değeri yüksek olan ürünlerin yetiştirildiği bölgelerde mevcut ürünlerin yetişmesinin mümkün olmayacağı ve yetiştirilen ürünlerin verim değerlerinde çok

(26)

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Gülten SIRRI ciddi düşüşler yaşanacağı belirtilmiştir. Verimsizliğin ve su kısıtının olduğu bölgelerde yaşayan kesimin ekonomik olarak yaşantılarını sürdürmeleri zorlaşacağından bu durum göç sorununu da beraberinde getirecektir. Köyden kente göç demografik yapının değişmesine ve kalabalık kentlerde büyük sorunların çıkmasına neden olacaktır.

Güneş (2011), yaptığı çalışmada çölleşme risk bölgelerinde yaşayan, geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlayan hanelerin sosyo-ekonomik yapılarını betimsel düzeyde analiz ederek sürdürülebilir geçim açısından olası potansiyellerini ortaya koymaktır. Çalışma, 2007 yılında Konya-Karapınar’da 80 haneyle yapılan alan araştırmasına dayanmaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında niceliksel ve niteliksel yöntem uygulanmıştır. Çalışmanın sonuçları, çölleşme risk bölgelerinde tarım ve hayvancılıkla uğraşan hanelerin sosyo- ekonomik yapılarının sürdürülebilir geçim açısından önemli sınırlılıklara sahip olduğunu göstermektedir.

(27)

3. MATERYAL VE YÖNTEM Gülten SIRRI 3.MATERYAL VE YÖNTEM

3.1.Materyal

Bu çalışma 214O374 Nolu ve MEDALUS Modelinin Çölleşmeye Hassas Alanların Belirlenmesi ve İzlenmesinde Dicle Havzasına Adaptasyonu adlı TÜBİTAK projesi kapsamında alt çalışma olarak yapılmıştır.

Çalışma 37⁰58'-38⁰30'(K) enlemleri ile 39⁰47'-41⁰30' (D) boylamları arasında yer alan Diyarbakır (Bağlar, Sur, Kayapınar, Yenişehir, Ergani, Eğil, Lice, Dicle, Kulp, Kocaköy, Silvan, Hani ve Bismil ilçeleri), Batman (Beşiri, Sason ve Kozluk ilçeleri), Siirt (Kurtalan ilçesi), Elazığ (Arıcak, Maden ve Alacakaya ilçeleri) ve Bingöl (Genç ilçesi) illerinin içinde bulunduğu yaklaşık 1.000.000 ha’lık alanda yürütülmüştür (Şekil 1).

Şekil 3.1. Çalışma alanının konumu

(28)

3. MATERYAL VE YÖNTEM Gülten SIRRI Çalışma alanı Diyarbakır ilinde 13 ilçe 376 köy, Batman ilinde 3 ilçe 132 köy ve Siirt ilinde 1 ilçe ve 21 köy, Elazığ’da 3 ilçe 35 köy ve Bingöl ilinde 1 ilçe 3 köy olmak üzere toplamda 5 il 21 ilçe ve 567 köyü içine almaktadır. TÜBİTAK projesi kapsamında Dicle havzasında arazi bozulması ve çölleşmede önemli bir yeri olan toprak özelliklerinin belirlenmesi için 473 noktadan toprak örneği alınmıştır. Bu durumda çalışma alanı içinde bulunsa dahi örnek noktalarına denk gelmeyen köy arazilerinden toprak örneği alınmadığından anket sayısının belirlenmesinde toplam il, ilçe ve köy sayısı göz önünde bulundurulmayıp toprak örneği alınan bölgeler göz önünde bulundurulmuştur. Toprak örnekleme deseni de 5*5 km aralıklarla yapılmıştır. Bu nedenle toprak örnekleri alınan yerlerdeki işletmeler ile anket çalışması yapılmıştır. Ayrıca bu işletmelerin tamamı ile görüşmek maliyet ve zaman açısından mümkün olmadığı için Basit Tesadüfî Örnekleme Yöntemi kullanılarak örnekleme hacmi belirlenmiştir (Çiçek ve Erkan, 1996).

3.2.Yöntem

Havzada, çölleşmeye neden olan indikatörlerin belirlenmesinde, özellikle sosyo-kültürel nedenlerin belirlenmesinde yerel bilginin önemi oldukça büyüktür.

Sosyo-kültürel etkenlerin arazi bozulması ve çölleşmeye olan etkileri son dönemlerde oldukça yaygın bir şekilde tartışılan ve kabul edilen bir gerçektir.

Sosyo-kültürel etkenler başta olmak üzere çölleşme indikatörlerinin belirlenmesinde Dicle Havzasında yer alan tarım ve hayvancılıkla uğraşan tarım işletmelerinden anket yoluyla (tarım işletmelerinde üretime ilişkin muhasebe kayıtlarının tutulmaması nedeniyle) elde edilen veriler kullanılmıştır.

Türkiye'de tarım işletmelerinin çoğunda muhasebe kayıtları tutulmadığı için, tarım işletmelerinden veri elde edilmesinde en önemli yöntemin anket metodu olduğu ve muhasebenin tutulmadığı yerlerde, anket metodunun uygulanabileceği kabul edilen bir gerçektir (Açıl, 1977). Anket yöntemi ile de üreticilerden amaca uygun, güvenilir verilerin sağlanması mümkündür. Araştırma bölgesinde de tarım işletmelerinde muhasebe ve defter kayıtlarının tutulmaması nedeniyle, verilerin

(29)

3. MATERYAL VE YÖNTEM Gülten SIRRI anket yoluyla elde edilmesi ve anket sonuçlarının değerlendirilmesi yolu izlenmiştir.

Çalışma alanında yapılan örnek hacmi (anket sayısı) aşağıdaki eşitlik ile hesaplanmıştır (Çiçek ve Erkan, 1996).

n = N * p * q / (N-1) * D2 + (p * q)(3.1)

Eşitlikte; N=Populasyondaki birim sayısı (473), p = İncelenen birimin populasyondaki oranı (0.5), q = 1-p= (0,5),

D=d/t (d=kabul edilebilir hata değeri 0.10, t=%90 güven aralığı için 1.65)

Bu kapsamda yapılan hesaplama sonucunda %90 güven aralığı ve %5 hata payı ile örnek hacmi 174 olarak hesaplanmıştır.

Toprak örneği alınan işletmelerin her biri numaralandırılarak sıralanmış ve “Basit Tesadüfî Sayılar Tablosu” yardımıyla anket yapılan işletmeler belirlenmiştir.

Uygulanan anket ile; tarım işletmelerinin demografik yapısı, arazi varlığı ve nev'i, üretim deseni, arazinin sulanabilir durumu, tarımsal geliri, hayvan varlığı, tarımsal faaliyetlerdeki işlem şekilleri (arazi işleme, gübreleme, sulama, otlatma yeri ve şekli gibi), çayır-mer'a ve/veya ormanlıkların vasfının değiştirilerek tarım arazisine dönüştürülme durumu, arazi kulanım yoğunluğu, gibi birçok önemli bulguya ulaşılmıştır.

Belirlenen tarım işletmeleri ile doldurulan anket formları gerekli inceleme, kontrol ve düzenleme yapıldıktan sonra bilgisayara aktarılmış ve analizi yapılmıştır. Anket ile elde edilen veriler tanımlayıcı verilerin yanı sıra ileri analiz teknikleri ile değerlendirilmiştir.

(30)

3. MATERYAL VE YÖNTEM Gülten SIRRI

(31)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI 4.BULGULAR VE TARTIŞMA

Araştırma alanında faaliyet gösteren üreticilerle yapılan anket çalışmasından elde edilen verilerin değerlendirilmesi sonucunda, üreticilerin arazi bozulması/çölleşmeye karşı algıları, tutumları ve bilgi düzeyleri ortaya konulmuştur. Anketlerden elde edilen ve üreticilerin çölleşme ve arazi bozulması ile ilgili algısını ortaya koyan veriler ile üreticilerin sosyo-ekonomik ve demografik özellikleri (yaşadıkları il, eğitim, yaş, gelir, cinsiyet vb) arasında ilişki düzeyini belirlemek, araştırma alanında arazi bozulması/çölleşmeye etki eden faktörler ve etki düzeylerinin ortaya koymak amacıyla çeşitli analizler (khi kare ve Logit/Probit Analizi) yapılmış ancak istatistiksel olarak anlamlı sonuçlar elde edilememiştir.

Bu sonuç, araştırma alanındaki üreticilerin arazi bozulması/çölleşmeye karşı algıları, tutumları ve bilgi düzeylerinde ve ankete verdikleri cevaplarda; bağımsız değişkenler olarak alınan gruplar (eğitim, yaş, cinsiyet vb.) arasında bir farklılığın olmamasından kaynaklanmaktadır. Arazi bozulması/çölleşmeye karşı algı, tutum ve davranış kalıpları, söz konusu gruplar arasında değişiklik göstermemektedir. Bu nedenle anket yoluyla elde edilen verilerin yorumlanması ve değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler kullanılarak mevcut durum ortaya konulmuştur.

Çalışmada toplam 177 üretici ile görüşülmüş olup, görüşülen kişilerin

%95,5’i erkek, %4,5’i kadın üreticidir (Çizelge 4.1). Diğer illere göre Diyarbakır ilinde kadın üreticilere daha çok rastlanmakla birlikte, bölgenin sosyo-kültürel yapısı nedeniyle anket uygulama aşamasında daha çok erkek üreticilerle görüşülebilmiştir. UNCCD Cinsiyet Eylem Planı, arazi ve doğal kaynak kullanım politikalarının uygulanmasında toplumsal cinsiyete duyarlı politikanın, sürdürülebilir arazi yönetimi ve uygulama süreçlerine katılımı, ekonomik güçlendirme, kaynaklara erişim, teknoloji ve kapasite geliştirme gibi tüm faaliyetlerde güçlendirilmesi gerektiğini ve kadınların da katılması gerektiğini kabul etmektedir. Ayrıca, cinsiyet boyutunun, sözleşme kapsamındaki faaliyetlerin

(32)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI etkinliğini arttırmaya yönelik tüm hedeflere yayılması gerektiğini de kabul etmektedir.

UNCCD uygulama faaliyetlerinde kadınların aşırı yoksulluğunu ortadan kaldırmak için kadınların ekonomik güçlenmesini sisteme entegre etmektedir.

Arazi bozulumunun yaklaşık yüzde 40'ı, sıklıkla yapısal kısıtlamalar, sınırlı gelirler ve nüfusun günlük geçim ihtiyaçlarını karşılamak için arazi üzerinde büyük bir baskı yaratan sosyal güvenlik ağlarının olmaması nedeniyle yüksek yoksulluk bölgelerinde bulunmaktadır. Bu yüzden, taraflar, kadınların ekonomik güçlenmesini, cinsiyete bağlı engelleri yıkarak ve uygulama faaliyetlerine katılan kırsal kadınlar için gelir kazanma fırsatları yaratarak desteklemeyi kabul etmektedirler. Gelişmekte olan ülkelerde çölleşmeden, arazi bozulmasından ve kuraklıktan etkilenen kadınların yiyeceklerin yüzde 60-80'ini üreteceği tahmin edilmektedir (Anonim, 2018).

Çizelge 4.1. Araştırma alanında görüşülen üreticilerin cinsiyete göre dağılımı Cinsiyet

Toplam

Erkek Kadın

İl

Diyarbakır Sayı 113 6 119

% 63.8 3.4 67.2

Elazığ Sayı 5 0 5

% 2.8 0.0 2.8

Siirt Sayı 15 1 16

% 8.5 0.6 9.0

Batman Sayı 36 1 37

% 20.3 0.6 20.9

Toplam Sayı 169 8 177

% 95.5 4.5 100.0

Çalışmada, üreticilerin aile birey sayıları ile ilgili soru yöneltilmiş ve alınan cevaplar Çizelge 4.2’de verilmiştir. Buna göre, Elazığ ilinde görüşülen

(33)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI üreticiler hariç ortalama aile birey sayısı yaklaşık olarak 8 kişi bulunmuştur.

Çalışma alanına yönelik ortalama aile birey sayısı ise 8.1 kişi olarak bulunmuştur.

Bu farklılık iki nedenle açıklanabilir. TÜİK 2017 verilerine göre Elâzığ bu iller içinde nüfus artış hızı en düşük olan ildir. Elazığ’da binde 6,3; Diyarbakır’da binde 13,3; Siirt’te binde 9,7 ve Batman’da 16,3’tür (www.tuik.gov.tr). Ayrıca, örneklem içinde Elazığ’ın oranı oldukça düşüktür bu da temsiliyeti azaltmakta ve gruplar arasındaki farklılığı artırmaktadır.

Çizelge 4.2. Üreticilerin aile genişliği İl

N=119 Diyarbakır

N= 5 Elâzığ

N= 16 Siirt

N= 37 Batman

N=177 Ortalama Ailedeki ortalama birey

sayısı 8.2 5.8 8.2 8.5 8.1

Çizelge 4.3’te görüleceği üzere çalışma alanında görüşülen üreticilerin % 47.5’i 35-49 yaş aralığında olup, genç üretici sınıflandırması içerisine dahil edilebilecek niteliktedir. Buna ek olarak görüşülen üreticilerin %24.8’i 50 yaş ve üzeri grupta yer alırken %27.7’si ise çok daha genç grup olarak sınıflandırılabilecek 34 yaş ve altı gruba dahildir. Bu özelliği ile çalışma alanındaki üreticilerin büyük bölümünün (% 75.2) 49 yaş ve altı genç üreticilerden oluştuğu söylenebilir.

Çalışma alanındaki üreticilerin eğitim durumu incelendiğinde yaklaşık % 10.7’lik kısmının okur-yazar olmadığı, %16.4’ünün okuryazar olduğu, %31.7’sinin ilk ve ortaokul mezunu olduğu, %26.0’lık kısmının lise mezunu olduğu, yüksekokul ve üzeri eğitim derecesine sahiplerin oranının %15.3 olduğu belirlenmiştir (Çizelge4. 4).

(34)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.3. Üreticilerin yaş gruplarına göre dağlımı

İl

Toplam Diyarbakır Elâzığ Siirt Batman

Yaş Grupları

15-19 Sayı 12 1 1 1 15

% 6.8 0.6 0.6 0.6 8.6

20-24 Sayı 5 0 1 1 7

% 2.8 0.0 0.6 0.6 4.0

25-29 Sayı 10 0 0 0 10

% 5.6 0.0 0.0 0.0 5.6

30-34 Sayı 12 0 3 2 17

% 6.8 0.0 1.7 1.1 9.6

35-39 Sayı 12 0 3 8 23

% 6.8 0.0 1.7 4.5 13.0

40-44 Sayı 25 0 1 12 38

% 14.1 0.0 0.6 6.8 21.5

45-49 Sayı 16 2 1 4 23

% 9.0 1.1 0.6 2.3 13.0

50-54 Sayı 6 1 4 2 13

% 3.4 0.6 2.3 1.1 7.3

55-59 Sayı 12 0 1 6 19

% 6.8 0.0 0.6 3.4 10.7

65 + Sayı 9 1 1 1 12

% 5.1 0.6 0.6 0.6 6.8

Toplam Sayı 119 5 16 37 177

% 67.2 2.8 9.0 20.9 100.0

(35)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.4. Üreticilerin eğitim durumu

İl

Toplam Diyarbakır Elâzığ Siirt Batman

Eğitim Durumu

Okur-yazar değil Sayı 14 0 0 5 19

% 7.9 0.0 0.0 2.8 10.7

Okur-yazar Sayı 18 1 3 7 29

% 10.2 0.6 1.7 4.0 16.4

İlkokul mezunu Sayı 19 3 1 9 32

% 10.7 1.7 0.6 5.1 18.1

Ortaokul mezunu Sayı 17 0 4 3 24

% 9.6 0.0 2.3 1.7 13.6

Lise mezunu Sayı 29 0 6 11 46

% 16.4 0.0 3.4 6.2 26.0

Yüksekokul mezunu Sayı 4 1 1 1 7

% 2.3 0.6 0.6 0.6 4.0

Fakülte mezunu Sayı 14 0 1 1 16

% 7.9 0.0 0.6 0.6 9.0

Lisansüstü mezunu Sayı 4 0 0 0 4

% 2.3 0.0 0.0 0.0 2.3

Toplam Sayı 119 5 16 37 177

% 67.2 2.8 9.1 20.9 100.0

İşletmelerin ortalama mülk ve toplam işletme arazisi Çizelge 4.5’te verilmiştir. Bizzat işletilen mülk arazi miktarı ortalama 40.4 da olup en yüksek ortalama miktar 78.7 da olan Siirt iline aittir. Toplam işletme arazisi ortalama 42.8 da’dır. Toplam işletme arazisinin en yüksek olduğu il ise yine ortalama 80.9 da alan ile Siirt’tir.

(36)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.5. İşletmelerin ortalama mülk ve toplam işletme arazisi (da)

Bizzat İşletilen Mülk Arazi Miktarı

Toplam İşletme Arazisi

İl

Diyarbakır 23.1 25.2

Elazığ 14.4 14.4

Siirt 78.7 80.9

Batman 74.8 79.7

Ortalama (N= 177) 40.4 42.8

Araştırma alanında görüşülen üreticilerin yoğun olarak yetiştirdikleri başlıca ürünler buğday, arpa, mısır, mercimek, domates ve biberdir. İşletmeler ortalaması dikkate alındığında en fazla yetiştirilen ürünün ortalama 53.6 da ile Buğday, en az yetiştirilen ürünün ise ortalama 1.3 da alan ile domates olduğu görülmüştür (Çizelge 4.6). Üreticilere mevcut sulu tarım arazilerinde her yıl tarım yapıp yapmadıkları sorulmuş ve üreticilerin %86.9’unun her yıl arazisinde tarımsal faaliyet yaptığı belirlenmiştir.

Çizelge 4.6. İşletmelerde çoğunlukla yetiştirilen ürünler (da)

Buğday Arpa Mısır Domates Mercimek Biber

İl

Diyarbakır 16.9 6.0 35.0 1.2 6.7 1.5

Elâzığ 11.8 3.0 - 1.0 15.0 -

Siirt 89.4 10.5 7.0 2.0 28.1 5.0

Batman 24.6 15.0 64.5 1.5 19.0 2.0

Ortalama (N= 177) 25.8 7.4 53.6 1.3 15.8 2.5

Bitkisel üretimin yanı sıra hayvancılıkla uğraşan işletmelerin ortalama hayvan varlığı incelendiğinde küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde işletmelerde ağırlıklı olarak oğlak, kuzu ve keçi bulunduğu, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapan işletmelerde ise ağırlıklı olarak buzağı, inek ve dana bulunduğu görülmektedir. Tüm işletmelerin ortalama hayvan varlığı incelendiğinde;

(37)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI işletmelerin küçükbaş hayvan varlığı ortalama 4.8 adet, büyükbaş hayvan varlığı ise 2.7 adettir (Çizelge 4.7).

Çizelge 4.7. İşletmelerin ortalama hayvan varlığı (adet)

Büyükbaş Küçükbaş

Ökü z

İne k

Düv e

Tosu n

Dan a

Buza ğı

Ko ç

Tokl u

Koyu n

Kuz u

Keç i

Oğla k

İ l

Diyarbak

ır 1.4 3.6 3.0 2.6 2.8 3.3 2.8 2.3 3.6 6.1 5.3 8.8 Elazığ 1.0 1.5 1.0 2.0 - - 1.5 1.0 2.0 4.0 3.0 8.3 Siirt 2.0 1.3 6.0 2.0 - 8.0 - - 5.7 5.0 5.7 3.0 Batman 1.3 3.2 1.3 1.2 2.7 4.3 3.3 1.5 5.4 9.9 3.5 5.0 Ortalam

a (N=177)

1.4 3.2 2.8 2.3 2.8 3.8 2.7 1.8 4.6 7.2 4.9 6.3

2.7 4.8

Tarımsal işletmeler faaliyet alanlarına göre farklı sınıflandırmalara tabi tutulabilirler. Araştırma alanındaki işletmeler elde ettikleri gelire göre; gelirlerinin

%70 ve fazlasını bitkisel üretimden elde ediyorlarsa “Bitkisel Yoğun”; gelirlerinin

%70 ve fazlasını hayvansal üretimden elde ediyorlarsa “Hayvansal Yoğun”; arta kalan diğer işletmeler ise “Bitkisel + Hayvansal Yoğun” işletmeler şeklinde sınıflandırılmıştır. Çizelge 4.8’de işletmeler yukarıda bahsi geçen sınıflandırmaya göre, tarımsal faaliyet uzmanlıklarına göre sınıflandırılmışlardır. Bu sınıflandırmaya göre araştırma alanındaki işletmelerin %76.6’sının bitkisel üretimde uzmanlaştığı, hayvansal yoğun işletmelerin %16.0 oranında olduğu belirlenmiştir. Buradan elde edilen sonuca göre araştırma alanında üreticilerin daha çok ve yoğun olarak bitkisel üretime yöneldikleri görülmektedir. Bunda özellikle mera alanlarında meydana gelen azalmanın etkisinin fazla olduğu düşünülmektedir.

(38)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.8. İşletmelerin tarımsal faaliyet uzmanlıkları *

Uzmanlık

Toplam Bitkisel

Yoğun

Hayvansal Yoğun

Bitkisel + Hayvansal

İl

Diyarbakır Sayı 85 20 12 117

% 48.6 11.4 6.9 66.9

Elazığ Sayı 1 4 0 5

% 0.6 2.3 0.0 2.9

Siirt Sayı 16 0 0 16

% 9.1 0.0 0.0 9.1

Batman Sayı 32 4 1 37

% 18.3 2.3 0.6 21.1

Toplam (N= 177) Sayı 134 28 13 175

% 76.6 16.0 7.4 100.0

* İşletmeler elde ettikleri gelire göre; gelirlerinin %70 ve fazlasını bitkisel üretimden elde ediyorlarsa

“Bitkisel Yoğun”; gelirlerinin %70 ve fazlasını hayvansal üretimden elde ediyorlarsa “Hayvansal Yoğun”; diğerleri “Bitkisel + Hayvansal Yoğun” şeklinde sınıflandırılmıştır.

Üreticilerden tarımsal faaliyetlerde kullandıkları sulama suyunun kaynağı ile ilgili bilgiler alınmıştır. İllere göre sulama suyu kaynağı incelendiğinde araştırma alanında yer alan dört ilde de sulama suyu kaynağı olarak yer altı su kuyularının kullanımının yüksek oranda olduğu belirlenmiştir. Üreticilerin

%78.7’si yer altı su kaynaklarını, %11.5’i devletin sulama için yaptırdığı baraj ve göletlerden kanallarla taşınan suyu, %9.8’i ise yakınlarda bulunan akarsu, dere gibi su kaynaklarını sulama suyu olarak kullandığını belirtmiştir. (Çizelge 4.9).

(39)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.9. Sulama suyunun kaynağı nedir?

Sulama suyunun kaynağı

Toplam Yer altı

suyu kuyuları

Baraj ve göletlerden kanallar ile taşınan

su

Akarsu, Dere gibi su kaynakları

İl

Diyarbakır Sayı 88 12 16 116

% 50.6 6.9 9.2 66.7

Elazığ Sayı 5 0 0 5

% 2.9 0.0 0.0 2.9

Siirt Sayı 15 1 0 16

% 8.6 0.6 0.0 9.2

Batman Sayı 29 7 1 37

% 16.7 4.0 0.6 21.3

Toplam (N= 177) Sayı 137 20 17 174

% 78.7 11.5 9.8 100.0

Araştırma alanında yer alan ve sulama suyu olarak yeraltı su kaynağını kullanan üreticilerin %76.9’u son yıllarda kuyulardaki su seviyesinde değişme (azalma) olduğunu düşünmektedirler (Çizelge 4.10). Üreticilere göre yeraltı su kuyularında ortalama su seviyesindeki değişim (azalma) ise 8.4 metredir (Çizelge 4.11).

Çizelge 4.10. Son yıllarda kuyulardaki su seviyesinde değişme olduğunu hissettiniz mi?

Cevaplar

Toplam

Evet Hayır

Toplam Sayı 103 31 134

% 76.9 23.1 100.0

(40)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.11. Ortalama yeraltı suyu değişimi (metre)

İl

Diyarbakır Elazığ Siirt Batman Ortalama

OrtalamaDeğişim (m) 9.1 5 1 6.5 8.4

Sulama kaynaklarının ve sulama suyunun aşırı kullanılması, sulama planı yapılmaması ve yanlış sulama metotları sulama kaynaklarının tükenmesine, toprağın tuzlanmasına ve verimin azalmasına neden olmaktadır (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2005). Üreticilerin sulama için kullanılan kaynakların azalmasını bir göç nedeni olarak görüp görmedikleri de sorgulanmıştır ve yaklaşık olarak %67 oranında göç nedeni olarak görüldüğü belirlenmiştir (Çizelge 4.12).

Çizelge 4.12. Sulama için kullanılan kaynakların azalması, sizin için bir göç nedeni olabilir mi?

Cevaplar

Toplam

Evet Hayır

İl

Diyarbakır Sayı 89 28 117

% 50.9 16.0 66,9

Elâzığ Sayı 4 1 5

% 2.3 0.6 2,9

Siirt Sayı 8 8 16

% 4.6 4.6 9,1

Batman Sayı 16 21 37

% 9.1 12.0 21,1

Toplam (N= 177) Sayı 117 58 175

% 66.9 33.1 100.0

Üreticilerin yaklaşık %31’i hayvanlarını merada otlatırken, hayvanlarını otlaklarda otlatanların oranı %29, hem mera hem de otlaklarda otlatanların oranı ise %40.2’dir (Çizelge 4.13). Buradan da görüleceği üzere, bölgede gerek mera alanları gerekse otlaklar hayvancılık için büyük öneme sahiptir.

(41)

4. BULGULAR VE TARTIŞMA Gülten SIRRI Çizelge 4.13. İşletmelerin hayvanlarını yoğun olarak otlatma yerleri

Hayvanlarınızı nerede otlatıyorsunuz?

Toplam Meralarda Otlaklarda Mera+Otlak

İl

Diyarbakır Sayı 30 35 50 115

% 17.8 20.7 29.6 68.0

Elazığ Sayı 4 0 1 5

% 2.4 0.0 0.6 3.0

Siirt Sayı 2 10 3 15

% 1.2 5.9 1.8 8.9

Batman Sayı 16 4 14 34

% 9.5 2.4 8.3 20.1

Toplam (N= 177) Sayı 52 49 68 169

% 30.8 29.0 40.2 100.0

Üreticilere mera alanlarının varlığı, değişimi ve yeterliliği ile ilgili sorular sorulmuş ve elde edilen sonuçlar Çizelge 4.14’te verilmiştir. Buna göre, üreticilerin

%86.2’si hayvanların beslenmesi açısından meraların yetersiz olduğunu düşünmektedir. Mevcut meraları yetersiz bulan üreticiler hayvanların beslenmesi için meraya ek olarak yemleme yaptığını dile getirmiştir. Hayvanların beslenmesi için otlatmaya ek olarak yemleme yapan üreticilerin oranı ise %90.4’tür. Üreticiler ek yemlemenin hayvancılık maliyetlerini yükselttiğini ve bu nedenle ekonomik kazançlarının düştüğünü belirtmişlerdir. Hayvanlarını merada otlatırken otlatma zamanı ve süresine uyup uymadıkları da sorulmuştur ve üreticilerin %77.3’ü otlatma zamanı ve süresine uymadıklarını ifade etmişlerdir. Meralarda otlatılan hayvan sayısındaki yoğunluğun artış gösterip göstermediğini belirlemek ve üreticilerin bu konudaki algılarını ortaya koymak amacıyla da meralarda otlatılan hayvan sayısında fazlalık olup olmadığı sorulmuş ve üreticilerin %72.9’si bir artışın olduğunu yani hayvan otlatma kaynaklı meralar üzerine olan baskının arttığını; %27.1’i ise bir artışın olmadığını belirtmişlerdir. Bunun bir sonucu olarak meraları köydeki hayvan sayısına göre az bulan üreticilerin oranı %79.8 iken,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bütün bunların oluşmasında rahmetli Adalet Cim coz'un ve yardımcılarının Maya GaJerisi’nde yaptıklannın, hatta zaman zaman em poze etmelerinin çok büyük

Bu çalışmada, eğri eksenli çubukların düzlem içi statik ve dinamik davranışlarına ait denklemler, eksenel uzama, kayma deformasyonu ve dönme eylemsizliği etkileri göz

Sosyal ve ekonomik faaliyetler insanoğlunun temel toplumsal faaliyetlerini oluĢturmaktadır. Toplumsal bir varlık olarak insanoğlunun hayatını devam ettirebilme

• Girişimciliğin doğuştan kazanılan bir özellik seti olmadığı, girişimci olmak isteyen bir kişi için her zaman bir fırsat olduğu daha önce belirtilmiştir. Girişimci

Atractylon significantly inhibited the growth of human leukemia cell line HL-60 and mouse leukemia cell line P-388, and showed low cytotoxicity against primary cultures of

2007 yılı verilerine göre I.OSB’de 150, Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde ise 274 adet firma faaliyet göstermektedir (Tablo 5).. I.Organize Sanayi Bölgesi'nde yaklaşık

6 – Kamu ve özel sektör işletmeleri yan sanayi tesislerini kendi bünyesinde kurmuşlar , bu yüzden potansiyel olmasına rağmen ilimizde yan sanayi sektörü

Karaman sanayisinin sektörel dağılımı dikkate alındığında temel olarak %24,18 gıda ürünleri, %17,66 makine ve ekipman imalatı, %9,78 madencilik ve taş ocakçılığı,