NAZLI ERA Y'IN
ÖYKÜLERİNDEFANTASTiK ANLATININ
"DİŞİLYAZI"YA
DÖNÜŞÜMÜMeriç
KURTULUŞBilkent Üniversitesi
Türk
EdebiyatıBölümü
mkurtulu@bilkent.edu.tr
ÖZET:
Postmodern
eleştiri kuramları,1980'li
yıllardaTürkiye'de sadece sosyal
bilimler
alanında değil,edebiyat
eleştirisindede metne
bakışıve metni incelerken izlenen
yöntemleri
değiştirmiştir. Aynıdönemde
çeşitliüniversitelerde
açılan "kadın araştıill}aları"bölümleri Türkiye'de feminist
eleştirininedebiyat
çalışmalarındabir
yöntem haline gelmesini ve Avrupa'da
olduğugibi
kadın edebiyatı, kadın yazarlığı tartışmalarının başlamasını sağlamıştır.Böylece
kadınsorunu, toplumsal cinsiyet
rollerinin
kadının kimliğinde yarattığı baskılar yalnızcasosyal bilimler
alanının değil,edebiyat
eleştirisininde odak
noktasıhaline gelmeye
başlamış, kadınınedebiyat metinleri
aracılığıyla
ne ölçüde
özgürleşebileceği tartışmakonusu
olmuştur.Bu
çalışmada NazlıEray'
ınöyküleri postmodern feminist
eleştiriyöntemine göre
okunmuştur. Yazarın,fantastik
unsurlardan
yararlanarak
öykülerinde
toplumsal
cinsiyet
rollerini
sorunsallaştırdığı
ve okurun
bakış açısını değiştirmeyi hedeflediğiileri
sürülmüştür.Bununla birlikte,
Eray'ınfantastik unsurlardan beslenen bir
üsllıbutercih ederek bu
rollerden
arınmayaya da üzüntülerinden,
sorunlarından özgürleşmeye çalıştığısavunulur.
Bu nedenle
yazarınöykülerindeki fantastik
anlatınınpostmodern feminist
eleştiriyöntemiyle
okunduğunda "dişil"bir
yazıya/biçerne(l
'
e
c
riture feminine)
dönüştüğü anlaşılmıştır.Anahtar sözcükler: Fantastik,
dişi! yazı, kadın edebiyatı,toplumsal cinsiyet
ABSTRACT: Postmodern criticism influenced not only researchers of social sciences
but also
literary critics to change their literary methods in the 1980s of Turkey.
Departments of gender studies,
established in Turkey during the same period, achieved
both the transformatian of feminist criticism into a literary method applied by Turkish
critics and beginning of discussions on woman literature and woman authorship as seenin
Europe. Moreover,
liberalization of women by producing new literary styles became
another topic of discussion.
In this article,
short stories of
NazlıEray were analysed
according to both postmodern feminist criticism and characteristics of feminine writing
(l
'
ecriture feminin
e
). By this analysis
, it w as u nderstood that
NazlıEray, benefiring from
fantastic motifs
such as dreams
,
science-fiction and magic realism, produced a new
feminine s tyle of writing that may liberalize women from the pressure of gender roles and
social norms of patriarchal system.
Giriş: Fantastiğin
Türk Edebiyatma
DönüşüOsmanlı edebiyatının
fantastik
motiflerle
örülü, zengin
bir
sözlü
kültür
mirasıbıraktığı
Türk
edebiyatında1980
'
lere
gelinceye
dek
fantastik
unsurlar içeren ürünlerin
Batı edebiyatma kıyasla çok
daha
az
olduğugörülmektedir (Moran, 2005:
59). Moran
,
fantastik
romanların sayısının azlığınınhem ideolojik hem de
edebi gerekçelerinin
olduğunu ileri
sürer.
Başkabir
deyişle,yazara
göre
bunda
romanınTürk
edebiyatındayeni bir tür
olmasının etkisi göz ardıedilmemelidir.
Bunun
yanı sıra,Tanzimat
sonrasıedebiyatta ilk roman örneklerinin Ahmet Midhat
,
NamıkKemal
ve
ŞemsettinSami
gibi
gerçekçilik
akımıetkisindeki
Batı romanlarındanilham
alrruşyazarlar
tarafındanverilmesi
de
önemli
bir
rol
oynamaktadır. Çünkü Tanzimat dönemive
sonrasıedebiyatta
ilk roman örneklerini veren
yazarların Aydınlanmafelsefesi
ve
Milliyetçilik
akımındanyoğun bir biçimde beslendikleri
ve
kimi zaman
yazdıklarıromanlarla
yeni
bir toplum
modeli
sunmaya
çalıştıklan dagörülmektedir.
Bu noktada
Tanzimat
dönemi
sonrasında fantastiği dışlayangerçekçi romanlar
yazılmasınınideolojik bir hedefinin de
olduğu anlaşılmaktadır.Bu tutum milli
edebiyat
dönemi ve
cumhuriyet
sonrasıedebiyatta
iyice
güçlenmiştir: "Daha önceki anlatılarımızda utanılacak
kadar saçma ve çocukça buldukları
konular
,
özellikle
doğaüstünüiçeren
,
yani
fantastik olanlardır
"(Moran, 2005:
63).
Handan
İncive
YıldızEcevit
,
Moran'ıntespitlerinden
yola
çıkarak fantastiğinyeni
edebiyattan
dışlanmasıylailgili ideolojik
gerekçeler
üzerine pek çok
sav
ileri
sürmüşlerdir. İnci,Tanzimat dönemi
ve
Milli Mücadele
Edebiyatı yazarlarınınhem
akılile bilimin gücünü övmek hem de topluma milli mücadele
ve cumhuriyet fikrini
aşılamakiçin Maupassant
,
Zola
,
Stendhal
gibi yazarlardan etkilenerek
realist
romanıtercih
ettiklerini savunur:
"Anlatı meydanından doğaüstünüsilmeye yönelik
bir büyübozum
harekatıdrr
bu [
..
. ] Cinlerin
yerine
pozitivizrnin,
akılve bilirnin
büyülediğiTanzimat
yazarlarının
bu
sistematik
çabası kısasürede gösterir kendini
"
(İnci,2005). Berna Moran,
1980'lerde fantastik
aniatıların çağaldığını dilegetirir (69).
Yıldız Ecevit,
Latife Tekin'in
Sevgili
ArsızÖlüm
'
ünü
fantastiği edebiyatımızıngündemine getiren
çarpıcıbir roman
olarak
tanımlar: "Türk
romanında baştanberi ciddiye
alınmayan,giderek
aydınlanmacıbilince ters
düştüğügerekçesiyle hor
görülen
fantastik
öge, seksenierin
başında alışılmadıkbir romanla birlikte
gündeme oturur" (89).
Aynı yıllarda NazlıEray da
fantastik ögelerle "özgürce oynamaya başlar
"(Ecevit
,
2001: 90).
Berna Moran, Türk
Edebiyatı'ndailk fantastik
aniatıolarak
Mııhayyeliit-ıA
z
i
z
Efendi
'
yi ( 1796)
belirlemiştir.Bunun
yanı sıraÇengi
(1885),
Gıılyabani(1912)
,
M
atmazel
Norali
y
a
'nın Koltıığıı(
1949) M
oran'ın kitabındaörnek
gösterdiğifantastik
romanlardan
birkaçıdır.Yazara
göre,
cumhuriyetin
kuruluşuylabirlikte
fantastik
aniatılarya Gıılyabani'
de görüldüğügibi
Aydınlanmacı bakışın etkisiyledini
inanışların toplumsal algıdakigücünü
sarsmak ya
da tam tersine
Matmazel
Noraliya'nın Koltıığu'nda rastladığımızgibi
Batılılaşmasüreciyle siyasi ve toplumsal
yapıda başlatılan modernleşmehareketini
,
bunlarınözellikle
gündelik hayatta
yarattığı değişimlerive
pozitivist
düşünceyi eleştirrnek amacıyla tercih edilmiştir. YıldızEcevit
,
Nazlı Eray'ınmetinlerinde ise
Mııhayyelfit'ta karşımıza çıkan fantastiğin eğlendirici işlevininpostmodern bir
anlayışlatekrar
ortaya
çıktığınıifade
eder:
"Nazlı Eray'ınfantastik
metinlerinin Türk
edebiyat
tarihindeki önemi, uzun
yıllar gerçekçi ve güdümlübir
çerçeve
içinde tek boyutlu
gelişenbir ülke
edebiyatının sınırlarını, inanılmazbir
pervasızlıklazorlamasında
yatar"
(90).
Bu noktada, Ecevit, Moran ve
İnci'nin yaklaşımlannın sorunlu yanınada
değinmekgerekir. Üçü de tespitlerini dile getirirken
yalnızcaroman türüne
odaklanmışlardır.1980'lerden önce fantastik metinlecin
yazılmadığınıileri sürerken
yalnızcaroman
örneklerinden
yola
çıkrnışlardır. Nazlı Bray'ınilk öyküsü
"Mösyö
Hristo" ise 1 959'da
yayımlanmıştır. 1960'1ı yıllarca Bray'ın Varlık
dergisinde pek
çok
fantastik öyküsünün
yayımlandığıgörülür.
Benzer biçimde Tomris
Uyar'ında ilk öyküleri 60'larda
yayımlanmış,70'1i
yıllardaise
pek çok
öykü
kitabı basılrruştır.Bunun
yanı sıraTürk
edebiyatında kadın yazarlarınöncelikle
fantastik
anlatıyailgi göstermeleri feminist
eleştiri açısındanda dikkat
çekici
bir konudur.
Eray
için fantastik, sadece
eğlenceliyönü
nedeniyle
değil,kimi zaman okura alternatif
bir
gerçeklik sunmak için
de tercih
ettiğibir
aniatıtürüdür.
NazlıEray, fantastik
anlatıyıdoğrudan doğruya
hayal
dünyasımifade etmek ve okurlan
eğlendirmekiçin
kullandığından Türk edebiyatını "reddedilen rnirasımız"la
barıştırrmş olur (İnci,2005).
Rüya
ile
gerçeğin, değişikmekanlar ile
zaman
dilimlerinin iç içe
geçtiği eğlencelimetinleriyle Eray,
fantastiği okınlarayeniden
sevdirmişve ilgi
çekici bir
aniatıolarak
sunmuştur.Öte
yandan
Bray'ın metinlerindekifantastik
unsurların büyülü gerçekçi olup olmadığıda
sıklıkla tartışılmıştır.Buradaki sorun
"büyülü gerçekçilik"
le
fantastiğinbirbirlerinden
ayn
iki
aniatıtürü
olarak görülmeleridir.
Canan Öktemgil Turgut, büyülü
gerçekçiliğin"edebiyat
araştırmacılannın her türlütanımlama girişimini
kolayca
başansızlığa uğratan"bir
anlatım tarzı olduğunuileri
sürerek
bu
tanımlama güçlüklerinin "onun fantastikle, gerçeküstücülükleolan
sımrlanmiyi
çizememek"ten
kaynaklandığınıdile
getirir (2003:
12).
Halbuki,
gerek
Avrupa'da,
gerek
Türkiye'de
yazılrruşedebiyat
eleştirilerine bakıldığındatemel sorunun
araştırmacıların
fantastikle
büyülü
gerçekçiliğibirbirinden
ayırmaya çalışmalarındankaynaklandığı
görülür.
Lucie Armitt,
büyülü
gerçekçiliğifantastik
edebiyatınalt türü/
biçimi
olarak
sımflandırmıştır:"Eski folklora
kıyasla fantastikkurgunun daha yeni bir
biçimi
olan
büyülü
gerçekçilik,
İngiltereve
Avrupa
'daki pek
çok
okura hala
yabancıgelmektedir"i (160).
Bu
çalışmada fantastik unsurlara Nazlı Bray'ın öykülerinde dişi! birbiçernin
oluşumuna katkıda bulunduğuiçin
değinilecektir.Çünkü 1980'ler edebiyatta
yalnızca
fantastik
aniatıların değil, kadınkimliklerinin
ve
kadın yazarlığınında
değiştiğibir dönemdir. Bu
değişirndeyine
aynıdönemde
oluşan kadınhareketinin
payıda oldukça
büyüktür.
Dolayısıyla, Bray'ınöykülerini
incelemeye
geçmeden önce
1980'lerde
Türkiye'de
gelişen kadınhareketine
kısaca değinilecektir.1. 1980
'
1i
YıllardaTürkiye'de
Gelişen KadınHareketine
KısaBir
Bakış1980'lere
gelinceye
dek Türkiye'de politik,
hukuki
ve sosyal
haklar
bakırmndankadın-erkek eşitliğinin savunulduğu
görülür. Bu
yaklaşımAvrupa'da
"birinci
dalga
feminist
hareket"
olarak
tanımlanansüreçle
benzerlik
gösterir.
1970'li
yıllardaise,
modernleşme
sürecinde
görüldüğügibi erkekler
tarafındanyukandan
aşağıyagerçekleştirilen
bir
kadınhareketinin
yerini entelektüellerin
kadınsorununu toplumsal bir
perspektifle ele
aldıkları tartışmalar alır.Birinci dalga hareketin
olurnladığıfeminizm
Hümanizmin
biçimlendirdiğibu feminizm
anlayışındancumhuriyet rejimiyle
Batı'ya
açılanTürkiye'deki
kadınlarınetkilenmesi
kaçınılmazdı:"Kemalist devletin
yarattığı fırsat alanından yararlanabilmiş, eğitim görmüş,pek
çoğubir
Batıdilini
bilen,
işsahibi,
ekonomik gücü olan ve feminist
akımdanetkilenip Türkiye
'de feminist hareketin
liderliğini yapacak kentsel
kadınkesimi
oluşmuştu" (Arat, 1991:
12-3).
Adalet
Ağaoğlu,Leyla Erbil,
PınarKür gibi yazarlar bu dönemde
"kadınsorunu"nu toplumcu bir
bakışlaele
alırlar.80
'
1i
yıllara gelindiğindeise
, feminist
bakışınAvrupa'da "ikinci dalga" olarak
sınıflandırılan kadınhareketinin söylemlerine
yaklaştığıgörülmektedir. Avrupa'
da
1960'
larda
başlayarak kadının yalnızcakamusal alanda
değil,özel alanda da
özgürleşmesinive bunun da ancak kamusal-özel alan
sımrınınsilinmesiyle mümkün
olabileceğinisavunan, bu nedenle
kadırunöznel
yaşarmnı, düşüncelerini,deneyimlerini
açıkçaifade edebilmesinin önemini vurgulayan ikinci dalga
kadınhareketinin etkileri
Türkiye'de 80'li
yıllardaortaya
çıkmıştır.····\~..,.
iki~ci
dalga hareketin feminizm
anlayışı
Simone de
Beauvoir'ın öncülüğünde
biçiml~nerek kadınların, yalnızca
erkeklerle
eşit
haklara
sahip olarak
değil,
toplumsal
cinsiyet rollerinden de
sıyrılarakgerçek anlamda
özgürleşebileceği savunulmuştur.Türkiye'de ise l980'lerde benzer
tartışmaların başladığıgörülür:
"1980-1990
arası,Türkiye'
de
kadınlarıntoplumsal cinsiyete
ilişkin varoluşproblemlerinin
tartışıldığı, kadın olmanınve
kadınlığın anlamlarırun belirginleştirildiği,feminizmin bir toplumsal proje
olarak
tartışıldığı, farklılığıntarif
edildiğibir dönem
olmuştur"(Timisi ve Gevrek,
2002:
14-5). Bunun yaru
sıra,YAZKO
tarafından yayımlananSomut
dergisinde 4
Şubat1983
tarihinden itibaren
altıay boyunca bir sayfa bütünüyle
kadınlara ayrılrmştı.Bu
yayındanyola
çıkılarak yapılan tartışmalar kadınlarınev
toplantllarındabir araya gelmelerine ve
tartışmalarabu
toplantılardadevam etmelerine neden oldu
. Bu
toplantılar kadınlarınkendi
dertlerini,
sorunlarıru,deneyimlerini
paylaşmaları açısındanönemli bir
gelişme sayılrmştır:"
Bu
canblığınen önemli nedeni
kadınlarınkendilerini
konuşuyor olmalarındankaynaklamyordu. Kendilerini
konuşmaya değilde
nasıl olmaları gerektiğirıidinleyip, öyle olmaya
çalışmaya alışkın kadınlariçin önemli bir deneyimdi bu
toplantılar"(Timisi ve Gevrek, 2002: 17).
Bütün bu
gelişmelere bakıldığında, kadınlarınbireysel
sorunlarınıve deneyimlerini
özgürce
tartışmaya başladıklarıbu süreçte Nazb
Eray'ınöykülerindeki
kadın anlatıcılarında
aşk ilişkileri, ayrılık acısıgibi bireysel
sıkıntıve deneyimlerini dile getirmesi
arasındatarihsel bir
ilişkikurmak mümkün görünmektedir.
Yazarınpek çok öyküsü
kadın-erkekilişkileri
üzerinedir. Bu öykülerde fantastik unsurlar
kadın-erkek ilişkilerininalternatif bir
perspektiften
sunulmasını sağlamaktadır.Bu
çalışmada Eray'ınöykülerinde
anlatıcıların, kadın-erkek ilişkilerive
kadın dünyasımbetimlerken büyülü gerçekçi motifler ve rüyalar
gibi fantastik
unsurlardan
etkilenerek postmodern feminist
eleştirinin hedeflediğigibi
erkek egemen dilin
kalıplarından sıyrılanözgürlükçü ve
uzlaşmacıbir üslilp ürettikleri
ileri sürülecektir.
2. Postmodern
Feminist
Eleştirive
"Dişil Yazı"ya GirişNazlı Eray'ın
eserlerinde
karşırmza çıkanfantastik unsurlar daha önce pek çok
araştırmacı tarafından tartışılrmşve
çeşitliokumalar
yapılrmştır. Eray'ın anlatıcıları anlatım tekniğiolarak rüyadan da
sıklıkla yararlandığıiçin bu metinlerin psikanalitik
okumalara da
elverişli olduğu anlaşılmaktadır.Oya Batum
Menteşeise
Nazlı Eray'ınmetinlerinin
Fransızfeminist
eleştiriyöntemiyle
okunabileceğiniileri
sürmüştür.Menteşe, Nazlı
Eray ve Erendiz Atasü
'
nün
öykülerindeki
biçernlerle
Fransızfeminist
eleştirisinin
manifestosu
sayılabilecekl
'ecritıırefe
minine
(dişi! yazı/biçem) arasındabüyük benzerlikler
kurulabileceğinisavunarak
bu metinlerin
Fransızfeminist
eleştiriyöntemiyle
okunmasını önermiştir.Ama
aynımakalede Tomris Uyar ile Erendiz
Atasü'nün
öykülerini
de
Fransız feminist eleştiriyöntemiyle ele
alındığıiçin
Eray'ınöykülerine çok
kısa değinilmiştir. Menteşe'ninmakalesi
çoğunluklafantastik yönü öne
çıkanlan Nazlı Eray'ınmetinleri için
farklıbir
okuma önerisinde
bulunduğundanaraştırmacılar
için ufuk
açıcıbir çalışmadır.
Fransız
feminist
eleştirisi aslında pekçok
kaynakta postmodern feminist eleştiri
olarak
geçmektedir; ama
bu
yöntem
Helene Cixous,
Luce
Irigaray, Julia Kristeva
gibi Fransız
ya
da Fransa'da
yaşayan eleştirmenler tarafından üretildiğiiçin Angio-Sakson
akademi
dünyası
bu
yöntemi
başlangıçta Fransız ekolününbir
parçası olarak nitelendirmişlerdir.Benzer biçimde, günümüzde
dünyanınpek
çok yerinde
yaşayan araştırmacılarınyararlandıkları
postmodern
eleştiri kuramlarınınbirincil kaynaklan Jacques Derrida
ve
Jacques Lacan
gibi Fransız
yazarların kaleminden çıknuştır. Postmodern feminist eleştiri yalnızca "dişi! yazı"danibaret bir
yöntem olarak
düşünülmemektedir;bu
yöntemin
kaynağı yapısökücülük, varoluşçuluk
ve
psikanalitik eleştiriye
dayanmaktadır. Başkabir
deyişle,
binlerce
yıldırtoplumsal hayatta
ötekileştirilen kadınlarıncinsiyet olarak
farklılığını
yücelten postmodern feminist
eleştiriyöntemi
idealize
ettiği farklılıkeleştirisini
postmodern
eleştiri kurarnlarından ödünç almıştır.Çünkü
Batı metafiziğininkendi-öteki ikili
karşıtlığına dayandığınıve "kendi"nin "öteki"ye göre
hiyerarşikbakımdan
her
zaman
üstte
yer alan ve olumlu
sıfatlarla nitelenen bir kavram olduğunudaha
önce
yapısökücü eleştirmenlerileri sürmüşlerdir.
Yapısökücülükte
amaç,
karşıtkavramiann birbirlerine
hükrnetmediği,otoriter
olmayan,
uzlaşmacıbir
söylemin
üretildiğiedebiyat metinlerinin ortaya
konulmasıdır.Bu
bağlamda
dil, kimlik
,
otorite, gerçeklik gibi
kavramların genel geçediğisorgulanarak
bu
kavrarnların aslında yaslandığı ikili karşıılı
dünya
görüşü nedeniyle toplumungözünde
geçerli
,
meşrubir konumunun
bulunduğu anlaşılır: "Yapısökücülerinpostmodern
feminizrnle ortak
noktaları,dil ve bilgi
gibi
tekelci
yapılann eleştirilmesive
Simone de
Beauvoir'ın İkinciCins'te
kafasınıkurcalayan
"Ötekilik"
kavranunınyüceltilmesidir
"
(Tong,
1992
:
223)
.
Helene Cixous'nun
"
Sorties"
adlıdenemesinde
sıraladığıikilikler
etken-edilgen,
güneş-ay, kültür-doğa,gündüz-gece,
söz-yazı'dır.Bu
karşıtlıklarınbirincilerine
olumlu ve güçlü
sıfatlar,ikincilerine
ise
olumsuz ve
zayıf sıfatlaryüklenmiştir. Batı metafiziğinin
temelini
oluşturanbu
karşıtlıkların arasındaderin bir
hiyerarşi bulunmaktadır.
Cixous
,
bu
savıbir
adımileri
götürerek
bu ikili
karşıtlıklarailham
veren
bir
ikiliğin, "kadın-erkek"ikili
karşıtlığının bulunduğunuifade
eder: "Erkek
,
kendi;
kadınise
onun
Öteki'sidir"
(224).
Dolayısıyla, hiyerarşideay
,
doğa,gece ve
yazıgibi kavramlar
zayıfve olumsuz
sıfatiadanitelenerek
"öteki
"
altında güneş,kültür
,
gündüz ve söz
kavramlarınaise
olumlu ve güçlü
sıfatlaryüklenerek
"
kendi
"
nin
altında sınıflandırılnuştır. Kadında bu
hiyerarşide erkeğin altında konumlandırılarak zayıfve
olumsuz anlamlı sıfatlarla
tanırnlannuştır. Başkabir
deyişle,Cixous'nun yaklaşınuna
göre
erkek
aslındakendisini
anlamiandırmak için kadını ötekileştirmektedir.Virgina Woolf
,
erkek görüntüsünü gerçek
boyutlarınıniki
katındagösterebilen enfes bir güce sahip
büyülü birer ayna görevini yerine
getirmişlerdi" (40).Postmodern
eleştiri kurarnlarındanyola
çıkarak kadınlarında
aslındaher
yazdıklarımetinle
"öteki"nin sesini
duyurdukları,görünür
olduklarıileri sürülebilir. Helene Cixous,
bir "öteki" olarak
kadınınataerkil sistemin toplumsal cinsiyet
normlarından özgürleşebilmesiiçin o sistemi temsil eden
yazıdili yerine
başkabir dil üretmesi
gerektiğini
savunur. Böylece ilk kez
"dişil yazı"yı(l'ecriture f
eminine) önerir. Cixous,
kadınların
yeni bir dil yaratabilmeleri için kendi
vücutlarından,bedenlerinden yola
çıkmaları gerektiğini
ileri sürer:
"Unut
geçmişi, ağlayıp yaralannı deşmektenne
çıkar?Sıfırdan başla
ve vücudunu yaz. Kaleminden akan mürekkep,
ananınak sütü gibi
saftır!"(alıntılayan
Parla, 2009: 32).
Burada beden ve vücudu yazma deneyimi metaforik bir ifadedir.
Başkabir
deyişle,gramer
kurallarının düzenlediğiedebiyat dili
kadınyazariann
başkaldırmalarıgereken
üslGptur. Bu
bağlamda, "dişi! yazı"gramer
kurallarının bozulduğu, mantıksalsözdiziminin
sarsıldığı,bilinç
akışınıya da
rüyaları anımsatanbir üslup olarak
tanımlanabilir.
Postmodern feminist
eleştirmenleregöre böyle bir dil
,
erkek egemen
sistemi temsil eden
"sembolik"
dilden
ayrılarakmetinlerde mutlak bir anlama
ulaşılmasını
engelleyecektir.
Kadının cinselliğive
doğurganlık özelliği yalnızca kadının hissedebileceğideneyimler olarak eri! sembolizmden
arınmışbir dil yaratma konusunda
önemli bir
kaynaktır. Erkeğindili
mantıksalve
doğrusalbir
anlatım tarzınasahip
olduğuiçin tek yönlü ve otoriter bir dildir.
"Dişi! yazı"ise
başısonu belirsiz, rüyalara ya da
bilinç
akışınabenzeyen, çoklu
bakış açısını yansıtan,otoriterlikten uzak bir dil
olmalıdır:"Cixous
kadının,sözcüklerinin
dilediğigibi özgürce
akıpgitmesine izin veren 'beyaz
mürekkep'le
yazdığım söylemiştir" (Tong, 1992: 225).3.
NazlıEray'm Öykülerini Postmodern Feminist
EleştiriYöntemiyle Okuma
Denemesi
Bu
çalışmada,postmodern feminist
eleştiridenyola
çıkılarak Nazlı Eray'ınöykülerinde
"dişi!"bir biçemin
üretildiğiileri sürülecektir.
Eray'ınöykülerinde fantastik
unsurlar
anlatıcılanya da öykü
kişilerini özgürleştirme işlevindedir.Fantastik unsurlar bu
metinlerde
anlatıcıya da öykü
kişilerineiçinde bulunduklan monoton
yaşamdan,sosyal
normlardan,
kalıplardan kısa bir süreliğine uzaklaşma, özgürleşme olanağı tanır. Örneğin,"Mösyö Hristo" öyküsünde apartman görevlisi Hristo bir gün
kuşa dönüşürve gece
oluncaya dek
dilediğiyerleri uçarak gezdikten sonra evine,
eşinin yanınageri döner:
"Nereye
uçtuğunukendi de bilmiyordu.
Kanatlarınereye götürürse oraya gidiyordu.
Özgürdü, mutluydu, kendini kırk yaş gençleşmiş hissediyordu"
(1lO).
Bu metinde Hristo'
nun
kuşa dönüşmesibüyülü gerçekçi bir unsurdur; çünkü
Hristo'
nun
dönüşümünene
anlatıcıne de
kahramanınkendisi
şaşkınlıkgösterir. Bu
mucizevi olay
, öyküde
doğalbir durum olarak okura
aktarılır.Alejo Carpentier, büyülü gerçekçilik yerine
"olağanüstügerçek"
(lo real maravilloso)
terimini
kullanır;çünkü
Carpentier'ınönsözünde
"büyülü gerçekçilik"
terimini üreten
Franz Roh
'u
sıklıkla eleştirdiği,ona göndermelerde
bulunduğugörülür. Carpentier,
açığa çıkarılamayacağını
dile
getırır:"Fantastik,
manifesto yoluyla
değil,Güney
Amerika'nın değişentarihi,
coğrafyası,nüfusu ve siyasetinin
değerleriyle olağanüstününimkansız
bir biçimde
kanşması,yan
yana
gelmesiyle
var olur. Fantastik, insan
gerçekliğinin
zaman ve
mekanının doğasında bulunmaktadır"(75). "Mösyö
Hristo"
öyküsünde de fantastik unsur
, doğaüstü
mitolojik
yaratıklar değil,Mösyö Hristo'nun
kuşa dönüşmesidir.Üstelik
anlatıcı,Hristo'nun uçarak gezinmesini betimlerken Taksim
Sineması, Tarlabaşı, Beyoğlu, Tepebaşı
gazinosu
gibi
İstanbul'un çeşitlisemt ya
da
mekanlarınıkurgunun arka
planına yerleştirir.Hristo'nun
ağaç dalınakonarak
Tepebaşıgazinosunda
seyrettiğiiçkisiz aile matinesi de yine Türkiye kültürüne özgü bir sosyal
eğlencedir.Eray'ın yalnızca
"Mösyö
Hristo"da
değil,pek çok
öyküsünde
büyülü
gerçekçiliğe başvurduğugörülür.
Örneğin,"
Bir
Yağmur Sonrası" adlıöykü
Ankara'da geçmektedir.
Öyküde üçüncü tekil
kişiyerine birinci tekil
kişi anlatıcıtercih
edilmiştir.Eray
'
ınöykülerindeki
anlatıcılarınbüyük
çoğunluğu kadındır.Bu öyküde de yazar,
anlatıcınınyüksek topuklu rugan
ayakkabı giydiğibilgisini vererek cinsiyetini
açıklamıştır.Bir süre
sonra
anlatıcının adınınLeyla Erbay,
mesleğininde
modacı olduğu anlaşılır.Orta
yaşlıbir
kadınolan
anlatıcı aslında yaşçakendisinden
çok genç
olan erkek
arkadaşınınannesiyle
tanışmakiçin ziyaretine
gitmiştir.Sevgilisinin annesi
Şadi
ye
Hanım'la bir
süre
sohbet
ettikten
sonra
Leyla Erbay, ona
oğlununhamile
olduğunuve
evlenmeyi
düşündüklerinisöyler. Bu metindeki büyülü
gerçekçi
unsur bir
erkeğinhamile
kalmasıdır;çünkü
Şadiye Hanım oğlununhamile
kaldığına şaşırmaz,bu durumu sorgulamaz; ama
oğluçok genç
bir
yaştahamile
kaldığıve kariyerini tehlikeye
attığıiçin hayal
kırıklığına uğramıştır:"Olamaz!
Bir tanem
oğlumbenim! Okulunu
en
iyi derecelerle bitirdi [
...
]
Nasılhamile
kalır? Nasıl doğurmakister?
Nasılolur da
mesleğinimahveder?"
(45).
Yine bu öyküde
de,
anlatıcıson
derece net ve gerçekçi bir yer-zaman bilgisi
verir.
Şadiye Hanım,Emek
semti
8. Cadde'de Huzur
Aparımanı'nda oturrnaktadır. Anlatıcı, Şadiye Hanım'ınevindeki saatli
maarif takvimine bakarak tarihin 17 Nisan 1986
olduğunubelirtir (
40).
Bu öyküde yazann büyülü
gerçekçiliğeöykü
kişilerini özgürleştirmekiçin
değil,okurda
"kadınsorunu"na,
kadınınüzerinde
baskıkuran toplumsal cinsiyet rollerine dikkat
çekmek
için
başvurduğu düşünülebilir.Çünkü
kadın anlatıcı Şadiye Hanım'a oğluylaevleneceği
sözünü verse
de
annesi
ona tepki
gösterir,
oğlunun hayatınımahvetmekle
suçlar.
Aralarındaki yaş farkınedeniyle
ilişkilerinionaylamaz; çünkü annesi
oğlunun karİyerinedevam
etmesini ve ev
hanımıolacak bir genç
kızla evlenınesiniistemektedir.
Genç
kızların sıkça başınagelen bu durum burada tersine
çevrilmiştir.Bu öykünün hemen
arkasındangelen "Özel
Oda
"
da
kadınaözgü
doğurganlık özelliğininerkeklere
yüklenmesi
devam eder. Erkek
DoğumBölümü'nde
erkeklerin
harnilelik dönemleri,
geçirdikleri
sıkıntılarve
doğumdeneyimleri betimlenir. Ama toplumsal cinsiyet rollerinin
bütünüyle
değişınediğigörülür; çünkü
doğumhaneninhoparlöründen maç
yayının başladığıduyulur. Öyküde
doğumyapan erkekler
manifaturacılık,manav,
tır şoförlüğügibi
toplumda
"erkek
işi"olarak görülen mesleklerde
çalışmaktadır.Bu öyküde büyülü
gerçekçi unsurlar yine mizahi bir üslupla metne
yerleştirilmiştir.Metinde Leyla Erbay,
eski
patronunun da
doğum yaptığını öğrenir:"Eski
patronum, o duygusal beyzade,
erkeldiği
ile onca övünen o adam;
yoksa
doğummu
yapmıştı?"(55). Eski patronu,
eşinialdatıp başka
bir
kadındançocuk dünyaya
getirmiştir;ama
eşine bebeğin başkabir
kadından olduğunu söylememiştir. Ayrıcaeski
patronu
,
Leyla'ya bu çocuk
sayesinde
yaşamındaki boşluğu dotdurduğunu
dile
getınr.Toplumsal
cınsıyetrolleri nedeniyle
kadınancak evlenip
çocuğu olduğunda varoluşununanlam
kazandığına inanmaktadır;ama burada ilginç olan toplumsal cinsiyet rolleri nedeniyle
kadıniann hissettiği boşlukduygusunu bir erkek ifade
etmiştir.Üstelik patronun
,
bebeğinbir
başkasından olduğunu eşinden gizlediğiiçin tedirgin
olmadığı, sırrınınortaya
çıkabileceğinden korkmadığıgörülür. Bu da
kadınların"baba
"
r
o
lünü üstlendikleri alternatif bir evrenin
s
osyal
normlannınataericil sistemde
olduğukadar
katıve otoriter
olmadığınıgöstermektedir
.
Zaten
yazarın sunduğubu alternatif dünyada erkek ile
kadınıntoplumsal cinsiyet
rollerinin bütünüyle
değiş tokuş edilmediği,daha çok iç içe
geçtiği,rollerin cinsiyetiere
göre
ayrılamazbir hale
·geldiğigörülür.
Dolayısıyla,"Ö
z
el Oda
"
ataericil düzenin
toplumsal
yapısınıson derece sarsan
,
zorlayan bir öyküdür. Yazar
,
yabancılaştırma tekniğiyleokurun
kadınlarıntoplumsal rolleri nedeniyle
duydukları baskıylailgili empati
kurmasını sağlamaktadır.Eray, bu iki öykü
aracılığıyla kadınınbiyolojik
özelliğiolan
doğurganlığıve annelik
rolünü
erkeğeyükleyerek okuru önce
yabancılaştırırve bu
yabancılaşma,öykülerin
sonunda okurun
kadınsorunuyla ilgili
farkındalıkve
eleştirelbir
bakış açısıkazaprnasma
yardımcı
olur. Öte yandan
"
Özel
Oda"nınsonunda
anlatıcı,eski patronunun
eşinialdatarak
başkabir
kadındanbebek sahibi
olduğunu öğrenmesine karşınonu ahlaki
açıdan eleştirmez, yargılamaz.Halbuki, yazann
diğeröykülerinde evli erkeklerle
ilişkisiolan
kadın
kahramaniann hemcinsleri
tarafından kınandığı, dışlandığıgörülür
.
Örneğin,"Akşamüstü" adlı
öyküde
anlatıcıdevlet dairesinde
çalışangenç bir
kızdır.Daired
e
n
Sabahat Abla
adlıbir
arkadaşı vardır.Sabahat
,
ona bir yandan
eşininkumar
oynamasınedeniyle mutsuz hale gelen
evliliğini, aldıklan borçlarıanlatarak
dertleşir,bir yandan da
anlatıcıyagelecekte böyle bir erkekle evlenmemesini
öğütler.Bu
sırada aynıdairede
çalışanSeval onlan denetlerneye gelir
;
Sabahat onun hem
tavrınasinirlenir, hem de evli
bir erkekle
ilişkisi olduğuiçin
ayıplar: "Yılanbu
karı, yılan.Bizi kontrola geldi,
aklınca.Oysa
,
kendi bütün gün yün örer. Bir ayda elbise ördü kendine. Birisiyle demetres
hayatı yaşıyormuş"(96). Bu öykü
aracılığıylayazar, evli erkeklerle
ilişkileriolan
kadınlann,hemcinsleri
tarafındanbile toplumda kabul görmediklerini,
ötekileştirildiklerinidile
getirir. Bu
çalışmanın amacıbu meseleyi ahlaki normlar
açısından tartışmak değildir, yalnızcaerkek egemen sisternin
düzenlediğiahlaki norrnlara uymayan
kadıniannhemcinsleri
tarafındanda
dışlandığıve
Eray'ınöykülerinde bu durumun
sıklıkla yansıtıldığıifade edilmektedir.
Anlatıcılarise öykü
kişilerinden farklıolarak
anlayışlı, uzlaşmacıbir
bakış açısısergilerler. Eray'
ınöykülerind
e
anlatıcılarıncinsiyetinin
çoğunlukla kadın olduğu unutulmamalıdır.Yazann
HazırDün
y
a
adlı kitabındakiöykülerde ise
,
anlatıcıkendisinden
yaşçabüyük
,
elit çevreden gelen
,
evli bir
erkeğe aşık olmuş;ama
eşinden ayrılmadığıiçin onu terk
etmiştir. Hazır
Dün
y
a
'
daki
öykülerde
yazarıntoplumda hemcinsleri
tarafındanda
ötekileştirilenbir
kadıntipinin
ağzından seslenınesive
aşkı, ayrılığıonun
bakış açısından anlatmasıyine geleneksel normlan zorlayan bir seçimdir
.
Üstelik bu öykülerdeki
anlatıcıataericil toplumsal düzenin bireylerine
yansıttığıtek yönlü
,
tutucu bir
bakışyerine
uzlaşmacıbir
yaklaşımsergiteyerek olaylara
başkalarınıngözünden de bakabilmektedir.
Örneğin,
"
Revani"
adlıöyküde
anlatıcı,terk
ettiğiHaydar Be
y'
in aile
hayatınıadeta
sihirli bir küre ye
dönüşenbanyo
aynasındanseyreder ve Hayd
a
r Bey
'
in
eşive
kızıylabirlikte
başkabir düzeni
,
hayatı olduğunugörür. Haydar Bey
'
in
eşi,onun sevgilisinden
haberdardır
ve onun bitmesi için
sabrettiğini, beklediğigörülür, bu nedenle
anlatıcıkendisini kötü hisseder.
Eray'ınöykülerinde
anlatıcıların uzlaşmacıve çok yönlü
bakışaçıları
sergilemeleri
fantastik
unsurlarla
dişi!bir
biçemin
üretilmesinden
kaynaklanmaktadır.Eray'ın bazı
öykülerinde evlilik kurumunun
kadın-erkek ilişkileriüzerindeki etkileri
ve
kadınile
erkeğinüzerinde
kurduğu baskıyada
değindiğigörülür.
Yazarınbu tür
öykülerinde toplumsal cinsiyet rolleri ve evlilik kurumunun
yarattığı baskıyıgenellikle
hem
kadınhem de erkek
açısından işlemesiyine eri!
yazındilinin otoriter söylemini
benimsemediğini
gösterir.
"İçDünya"
adlıöyküde kendisinden
yaşçagenç bir
kıza aşıkolan evli bir
erkeğintoplumsal konumunu,
saygınlığıruve ailesini terk etmeye cesaret
edemediği,
bu nedenle metnin sonunda genç
kızdan ayrıldığıgörülür. Öyküde
anlatıcı,genç
kızı yargılamadığıgibi
erkeğinde içinde
bulunduğudurumun
güçlüğünüokura
vurgular:
"Kendinde o
duvarı aşacakgücü
bulamadın.Yeniden sürünerek evine girdin
[ ... ]
Rıhtımdan ayrılangeminin
düdüğünüduydun [
...
]Acıiçinde uyudun"
(22).
"Mutlu Yuvalar,
SıcakYuvalar"
adlıöyküde ise, Halide
adında,devlet dairesinde
memur olarak
çalışan, yaşıgeçkin bir
kadırun nasıl evlendiği anlatılır.Öyküde, Halide
evlenemediğiiçin kendisine bakmayan,
evhamlıbir
kadınolarak betirnlenir.
Anlatıcı,Halide'nin
yıllardır evlenemediğiiçin ruh halinin
değiştiğiniima etmektedir; çünkü
çalıştığıdairedeki genç
kızlarbirer birer evlenince Halide'
nin de
"içine erkeklenmek, bir
yuva kurmak hasreti
düş[er]"(49).
Kadınlarınevlilik kurumundan beklentileri
aslındatoplumsal cinsiyet rolleriyle
öğretilmiştir;ama Halide elbette feminist bilince sahip bir
karakter
olmadığıiçin bu durumu
aşabilecekbir
kadın değildir.Bir
akşam iştenevine
dönerken kandil simidi satan birine rastlar, Halide biraz
yaklaşınca satıcının"mutlu
yuvalar,
sıcakyuvalar"
diye
bağırdığınıduyar (50).
Satıcı, kutularıniçinden genç
kızlariçin
eş adaylarının çıktığınısöyler. Gerçekten de Halide
'
nin
satın aldığıkutudan Bilal
Tavuk isimli maço
tavırlıbir erkek
çıkar.Evlenirler; ama hem
aralarında anlaşmazlıklar başladığı,hem de Bilal Tavuk
karşıapartmandaki genç bir
kızı gözetiediğiiçin
ayrılırlar.Halide
başta ayrıldıklarıiçin memnun olsa da
sonrasında pişmanolur ve yine öykünün
başındakiruh haline döner.
Kandil simidi yine bu
coğrafyanınkültürüne özgü bir yiyecek
olduğuiçin büyülü
gerçekçi bir unsur
sayılabilir.Bu öyküde de yazar,
fantastik bir evlilik ve
ayrılıkhikayesini esprili bir üslupla
anlatrruştır.Zaten
yazarın diğeröykülerinde de
kadın anlatıcılar aşk acısıçekseler bile erkek
yazarların aşk romanlarındaki kadınkarakterler
gibi umutsuz bir ruh halinde
betirnlenmemişlerdir.Bunda
Nazlı Eray'ın yazmayımutlu
olma ve
özgürleşme aracıolarak görmesinin de
payı vardır:"[Y]azmak büyük bir
serüven. Sonsuz bir özgürlük ve mutluluk içinde
yazıyorum" (Feridun Andaç'
tan aktaran
Lekesiz, 1997
:
427).
Eray'ınoptimist öyküler
yazmasıve yazarak
özgürleşmeye çalışmasıyine
"dişi!"bir biçemin
üretildiğiningöstergesidir:
"
Logocentrism
'
in
(söz-merkezcilik)
kaçınılmaz olduğunusavunan Derrida ile fallusun her zaman
hükmedeceğiniileri süren Lacan'da eksik olan
şey,Cixous
'
nun
yazılarınısüsleyen optimizm ve
neşedir"(Tong, 1992: 225)
.
Aşk Artık
Burada Oturmu
y
or
'
da yazar fantastik
aniatıüretirken rüyalar, fal ve büyü
gibi mistik unsurlarla bilimkurgu
öğelerindenyararlamr.
Eray'ınbu kitaptaki öykülerinde
bilinç
akışı tekniğine sıklıkla başvurulduğugörülür. Daha önce de söz
edildiğigibi
postmodern feminist
eleştiride kadıntoplumlarda her zam
a
n
ötekileştirilenbir
varlık, Beauvoir'ındeyimiyle
"
ikinci cin
s"
olduğuiçin ne yazar
s
a
yazsın"
öteki" olarak
seslenecektir.
Kadın yazarın"
öteki
"
olarak
özgürleşmek,ötekilik durumunu yüceltmek ve
olurnlamak için
nasılbir üsluptan
yararlandığıilgi çekici bir
araştırmakonusudur.
Bilindiği
gibi binlerce
yıldır akıl, aydınlık,gün gibi kavramlar
erkeğe akıldışı, karanlık,gece
kavramlarıise
kadına yüklenmiştir.Eski toplumlarda rüyalar, fallar ve büyüler
bilgiye
ulaşma aracıykengünümüzde pozitif bilimler bu yöntemlerin yerini
almıştır. Aşk ArtıkBurada Oturmuyor'da
ayrılık acısıçeken birinci tekil
kişi kadın anlatıcıise ruhsal
durumunu rüyalarla ifade ederek
,
sevgilisini yeniden kazanmak için fal, büyü gibi
yöntemlere
başvururve okura zengin bir
kadın dünyasının kapılarınıaçar. Çünkü bu
metinlerde medyuma giden ya da evlerinde kahve
falıbakan
kişilerintümü
kadındır.Bu
etkinlikler onlar için adeta terapi
işlevigörmektedir.
'
Aşk Artık
Burada Oturmu
y
or
'
un
bazıöykülerinde
anlatıcısevgilisiyle
geçirdiğieski
güzel günleri
hatırladığındasevgili
küçülmüşolarak ortaya
çıkar. Anlatıcıonunla kimi
zaman
dertleşir,kimi zaman
hesaplaşu.Ama metnin
s
onuna
gelindiğinde anlatıcınınonu
görebildiği
için geçici olarak mutlu
olduğu, avunduğugörülür. "Gülen Gözler
Pastanesi"nde
anlatıcı,sevgilisi
tarafındanterk
edildiğiiçin d
e
rin bir üzüntü içindeyken
aniden sevgilisini parmak çocuk gibi
küçülmüşolarak
yanındabulur.
Kadın anlatıcıbu
fantastik durumu
olağanbir durum gibi sorgulamadan kabul eder. Öykünün sonunda
anlatıcının
parmak boyundaki sevgilisiyle uykuya
dalmasıher
şeyinrüya
olduğunu düşündürmektedir. Bilindiğigibi
,
psikanalitik
yaklaşırnlaragöre rüyalar bireylerin
ertelenmiş
ya da
doyurulamamış arzularını gerçekleştirmeya da avutma
işlevigörmektedir. Bu kitaptaki
ö
ykülerde de fantastik un
s
urlar
"
[i]stek
gerçekleştirme mekanizması"na dönüşmüştür (Balık,2005
:
53).
"
Dün Gece ve Bu Sabah
"
öyküsünde ise
anlatıcıkendisini terk eden sevgilisinin geri
dönmesi için b
f
r
hanım arkadaşıylabirlikte Ankara
'
da oturan bir medyuma giderler.
Medyumun evinde, kendileri gibi
çeşitlidertleri olan pek çok
kadın sıradabeklemektedir.
Kimi
hastalığınaçare bulmak
,
kimi
çocuğununyeniden okula dönmesini
sağlamakiçin
medyumdan
yardımistemektedir. Tam o anda
anlatıcıMarilyn Monroe
'
nun da orada
beklediğini
görür
,
büyük bir
şaşkınlıkgeçirir. Monr
o
e bu
ö
yküde
aşk acısıçeken,
ayrılıkdeneyimi
yaşayan kadınlarınsembolüne
dönüşmüştür:"
Mutlaka Kennedy ile olan
ilişkisinisormaya
·
gelmiş olmalıydı·Ufuktepeli hocaya [ .
.
. ]
İkimizde erkek
acısıçekiyorduk" (27). Bl\ öyküde bilinç
akışı te.kniğinde·n yoğunbir biçimde
yararlanılmıştır;çünkü
anlatıcımedyuma
gittiğindenbahsederken bir anda Santerini'de bir pansiyon
odasında
sevgilisiyle
oturduklarındansöz eder. Bunlar muhtemelen
geçmişte yaşanmış olaylardır;ama
anlatıcı şimdikizaman kipini kullanarak fantastik bir uslt1p
yaratmış,geçmiş ile şimdinin iç içe geçmesini, aynı düzlemde buluşmasını sağlamıştır.
Öykünün
sonunda
anlatıcıBedrum
'
da geçirdikleri günlerden söz eder
,
o
sıradaparmak boyundaki
sevgili yeniden ortaya
çıkar, anlatıcı artıkkendisini iyi hissetmektedir:
"
Yahu, mutluluk
ne kolay
,
ne güzel
şey!"(33
)
.
Başkabir
deyişle,bu öykülerde
anlatıcıterk
edilmişlikduygusunu
fantastiğingücünden yararlanarak avutur
,
kendi
s
ini
iyileştirir.Yazarın
öykülerinde fal
,
büyü ya da medyumluk gibi yöntemlere
başvurulanev
içialanlar okura ortak bir
kadınlıkdurumunu gösterir. Monroe da dahil olmak üzere tüm
Hanım
Hep
Aklımdasın"öyküsünde
anlatıcıortak
kadınlıkdeneyimlerini,
kadınolma
durumunu
şöyleifade eder:
"Başka kadınlarda
başka başkayerlerden
çıkıp,benim
karıştığım kalabalığa karışıyorlar. Çoğumuzun
ayak
baş parmağısivri
ve
kırmızıojeli
[ .
.
. ] Ezik bir ordu gibi kentin dört bir
yanına dağıldık"(69).
"
Maskeli Yarasa"
adlıöyküde ise
anlatıcıgece vakti
dostlarına,sevdiklerine
ulaşabilmekiçin maskeli bir yarasa
kostümü giyerek gökyüzünde süzülmeye, bir
arkadaşınınevinden
diğerinegeçmeye
başlar. Anlatıcının
ziyaret
ettiği dostlarınıntümü
kadındır, onlarıuyurken ziyaret ederek
acılarını, sıkıntılarını bildiğini onlarınyanmda
olduğunu, desteklediğinidile getirir:
"[S]anki
günün
çarkınıniçinde hepsini
yitiriverecekmişimgibi; bu
duyarlılığıınıngünışığında körleşeceğini
duyumsayarak
çırpınıpduruyorum"
(104).
Burada fantastik
unsur
kadın anlatıcıyabir mekandan
diğerinegeçebilme
olanağı tanır.Zaman diliminin
gece
olmasıda
bunlarınbir rüya
olduğunu düşündürmektedir."Maskeli
Yarasa" adeta
kadın dayanışmasının sergilendİğİ
bir öyküdür. Öykünün gece
zaınandiliminde geçmesi
yine postmodern feminist
eleştiriiçin çok önemli bir
seçim;
çünkü postmodern feminist
eleştiride kadın yazarların
ikili
karşıtlıklar hiyerarşisindeezilen, alt konumda
·
bulunan
"gece"
zaman dilimini seçmeleri yine
onlarınötekinin
ağzındanseslenerek
özgürleşmelerine
olanak
tanıyanbir durum olarak kabul edilir:
"Gece
benim için
·
bir fiile
dönüşüyor[ ... ] Gece
yazıyorum.Geceyi
yazıyorum[ ... ] Gece benim öteki günüm.
Hayatıınıneri
olağanüstü yarı zamanı,gece"
(Cixous,
1998: 139)
.
"Geceyi
Tanıdım"öyküsünde gece,
aynızamanda toplumun marjinal ya da alt
sınıflaramensup kesimlerinin
kısa
bir süre
"çevre"den "merkez"e geçebilmelerine olanak
tanıyan uzlaştırıcıbir zaman
dilimi
işlevindedir:"Geceye
girişiçin bilet
istemiyorlardı.Gece girerken kimlik
istemiyorlardı
[ ..
.
] Tüm
kadınlar,erkekler,
eşcinseller,çocuklar
,
işçiler,köylüler
bekleşiyorlardıgeceye girmek için" (5).
Eray'ın Aşk Artık Burada Oturmuyor'daki
öykülerinde
anlattığı kadınlarsevgililerini
ya da
eşieriniyitirdikleri için derin üzüntü çekmektedir. Ama erkek
yazarlarınmetinlerinde
aşk acısınadayanamayarak büyük
bunalımlargeçiren ya da intihar eden
kadın
kahramanlara
karşılık Eray'ınöykülerindeki
anlatıcı fantastiğingücünden
yararlanarak üzüntüsünü hafifletir, kendisini avutabilir. Böylece yazar Giselle gibi
kadınların aşkiçin kendilerini feda ettikleri hikayelerin
kadınlarabenimsetmeye
çalıştığıaşk anlayışına karşı çıkar. Ay Falcısı romanında
bu
düşüncesini açıkçaifade
etmiştir:"Bu
baleyi
baştanberi
kadın haklarıve özgürlüklerine
aykırı bulmuşumdur[
...
] Ölmeyecek
Giselle, prensi
peşinden koşturacak,öcünü alacak [ ... ] Çevremde o kadar Giselle'ler var
ki!"
(39).
Belki de bu duruma tepkisini göstermek için
yazarın bazıöykülerinde pembe
dizilerde ya da fotoromanlarda
karşımıza çıkan aşk ilişkilerini parodileştirdiğigörülür
(Menteşe,
1992: 259).
Örneğin,"Laz
Bakkal"
adlıöyküsünde
anlatıcıLaz bakkalla
yaşadığı ilişkinin aşktan değil,sigara
tiryakiliğinden kaynaklandığınıdile getirerek okuru
şaşırtır:"Laz bakkala hiçbir duygu duymuyordum. Benim tutkum
sigaraydı"(13)
.
Sonuç olarak, bu
çalışma Nazlı Eray'ınöykülerini postmodern feminist
eleştiriyöntemiyle okuma denemesidir.
Eray'ınöykülerinde fantastik unsurlardan
kadınsorunuyla ilgili okurda
farkındalık uyandırmakiçin
yararlandığı,otoriter bir üs!Gp yerine
uzlaşmacı
ve özgürlükçü bir üslGp tercih
ettiğive
kadındeneyimleri ve
dünyasınayer
verdiğiiçin
"dişi!"bir biçemin
üretildiğiileri
sürülmüştür.Bu
sav,
yazarın çeşitliKAYNAKLAR
Arat,
Y.
(1991), "1980'ler Türkiyesinde
KadınHareketi
:
Liberal
Kemalizm'in Radikal
Uzantısı",
Toplum
ve
Bilim
,
ss.
537-19
.
Armitt,
L.
(2000),
Contemporary Women
's
Fiction
and
the Fantastic.
MacınillanPress.
Balık,M.
(2005),
Nazlı Eray'ınÖ
ykü
lerinde
Düş, Düşlem veGerçeklik,
Yüzüncü
YılÜniversitesi Türk
EdebiyatıAnabilim
Dalı,Yeni Türk
EdebiyatıBilim
DalıYüksek Lisans Tezi
.
Carpentier,
A.(1995), "On
the Marvelous Real in America
",
Magical Realism: Theory
,
History, Community
,
Ed
.
Lois Parkinsom Zamora and Wendy B. Faris
,
Durham
and London
:
Duke University Pres
s,
ss.
75-88
.
Cixous, H.
(1998), "Writing
blind: conversation
with
the donkey
",
Stigmata: Escaping
Texts
,
London: Routledge.
Ecevit
,
Y
.
(2001),
"Yetmiş SonrasıTürk
RomanındaEstetik Devrim
",
Türk
Romanında Postmodernisı Açılımlar, İletişim Yayınları, İstanbul,ss. 83-94.
Eray, N
.
(1994),
Ay Fa/cısı
,Can
Yayınları, İstanbul._ _ _ _
(1976),
"Akşamüstü",Ah Bayım
Ah,
Bilgi
Yayınevi,Ankara, ss.
90-97
.
_ _ _ _
(1990),
"
Bir
Yağmur Sonrası", Yoldan Geçen Öyküler,Can
Yayınları, İstanbul,ss. 38-47.
_ _ _ _ ( 1976),
"
Dursen
HanımHep
Aklımdasın",Ah
Bayım Ah,Bilgi
Yayınevi,Ankara,
ss.
62-69.
_ _ _ _
(2004), "Dün Gece
ve
Bu Sabah
",
Aşk ArtıkBurada Oturmu
yo
r,
Can
Yayınları,İstanbul,
ss. 21-33.
_ _ _ _
( 1991), "Geceyi
Tanıdım",Ge
ceyi Tanıdım,
Can
Yayınları, İstanbul,ss. 5-16.
(2004),
"
Gülen Gözler Pastanesi
",
Aşk ArtıkBurada Oturmuyor
,
Can
Yayınları, İstanbul,ss.
9-20
.
_ _ _ _ (2007),
"
Laz Bakkal",
Kız Öpme Kuyruğu,Can
Yayınları, İstanbul,ss.
11-20
.
_ _ _ _ (1990),
"
Maskeli Yarasa
",
Yoldan Geçen Ö
ykü
/er
,
Can
Yayınları, İstanbul,ss.
103-11.
_ _ _ (1976)
,
"Mösyö Hristo", Ah
BayımAh,
Bilgi
Yayınevi,Ankara, ss.
109-113.
(1991),
"
Mutlu Yuvalar,
SıcakYuvalar
",
Gec
eyi
Tanıdım,Can
Yayınları, İstanbul,ss.
49-60
.
_ _ _ _
(1990)
, "
Özel Oda", Yoldan Geçen Ö
y
küler,
Can Yayınları
, İstanbul, ss. 48-60._ _ _ _ (1992),
"
Revani",
HazırDün
ya,
Can
Yayınları, İstanbul,ss.
77-83.
İnci, H.,
"Aziz
Efendi'nin Reddedilen Mirası, Türk Romancısının
Gerçeklik'le
Savaşı...
"
Kitap-lık80
(2005):
<http:// www
.
ykykultur.com.trlkitaplik
/80/hinci.html>.
Lekesiz, Ö.
(1997),
"Nazlı Eray",Yeni Türk
EdebiyatındaÖykü, Kaknüs,
İstanbul,ss.
419-433.
Menteşe,
O. B. (1992),
"Üç
KadınYazar
ve Üç
Dil",
Frankofoni 4,
ss.
255-61.
Moran, B.
(2005)
,
"Türk
Romanında Fantastiğin Serüveni",Türk
Romanına EleştirelBir
Bakış:
Sevgi Soysal
'
dan Bilge Karasu'ya
, İletişim Yayınları, İstanbul,
ss
.
59-74
.
Öktemgil,
T
.
C.
(2003),
Latife
Tekin
'in
YapıtlarındaBüyülü Gerçekçilik, Bilkent
Üniversitesi Türk Edebiyatı
Bölümü, Yayımlanmarruş
Yüksek Lisans Tezi.
Parla,
J.(2009),
"Kadın EleştirisiNeyi
Gerçekleştirdi?", KadınlarDile
Düşünce:Edebiyat ve Toplumsal Cinsiyet,
İletişim Yayınları, İstanbul,ss.
15-34.
Timisi, N.
(2002),
A.G. Meltem,
"1980'ler Türkiyesinde Feminist Hareket: Ankara
Çevresi"
,
90'larda Türkiye'de Femini
z
m, Der. Aksu Bora-Asena Günal,
İletişimYayınları, İstanbul, ss. 13-39.