• Sonuç bulunamadı

Reseptör fizyolojisi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Reseptör fizyolojisi"

Copied!
97
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Reseptör fizyolojisi

(2)

Reseptör nedir?

Reseptör terimi sadece duysal reseptörler için değil, aynı zamanda spesifik bir cevabı başlatmak üzere

nörotransmitter,

hormon ve diğer maddelere

yüksek afinite ile bağlanan proteinleri tanımlamak için de kullanılır.

Duysal reseptör nöronlarda aksiyon potansiyeli

yaratan bir nöronun veya özelleşmiş bir

hücrenin parçası olabilir.

(3)

Duyusal reseptörler

(4)

Reseptör Tipleri

1)Teleseptörler (uzaklık algılayanlar) uzak mesafedeki olaylar ile ilgilidirler;

2)Eksteroseptörler yakındaki dış çevre ile ilgilidirler;

3)Interoseptörler iç çevre ile ilgilidirler;

4)Propriyoseptörler herhangi bir anda vücudun konumu ile ilgili bilgi verirler

4

(5)

Reseptör çeşitleri

Fotoreseptörler. Işık enerjisine karşı hassastırlar.

Thermoreseptörler sıcaklık duyusu algılarlar. Soğuk ve sıcak algılayan iki tipi vardır

Mekanoreseptörler dokunma uyaranlarına cevap veren reseptörlerdir. Canlının farklı bölgelerine dağılmış farklı sayıda dokunma reseptörü bulunur.

Kemoreseptör içinde bulundukları ortamın kimyasal içeriğindeki değişimler ile uyarılan reseptörlerdir:

– Bunlar arasında tad ve koku reseptörleri,

– Plazma O2 düzeyi,

– pH ve

– Osmolalite ile ilgili reseptörler

Baroreseptörler basınca duyarlı reseptörlerdir (aortik ve karotik baroreseptörler.). Kan basınçı hakkında bilgiyi hipotalamusa aktarırlar.

5

(6)

Fazik Tonik reseptör

Reseptör aynı hızda adapte olamaz.

Çabuk adapte olan (Fazik) reseptörler:

Mekanoreseptörlerin bir kısmı. Böyle reseptörler sadece uyaran şiddeti değiştiğinde uyarılırlar bu yüzden sürekli sinyal yayamazlar.

Yavaş adapte olan (Tonik) reseptörler:

Fotoreseptörler, kemoreseptörler ve

termoreseptörlerin genelikle yavaş adapte olduğu

bilinmektedir. Uyaran bulunduğu sürece

impulsları beyne göndermeye devam eder

(7)

Reseptörler

nöronları

(8)

Reseptör çalışma ilkesi

• Birinci anlamıyla reseptör, sinyal transdüksiyonunda yer alan bir proteindir, hücre dışındaki bir sinyali hücre içine taşır.

• Sinyalin bir biçimden başka bir biçime dönüşmesini sağlayan protein hücre dışında olabileceği gibi hücre içinde de olabilir.

• Reseptöre bağlanan moleküle ligand denir, bu bir peptit (örneğin bir nörotransmitter), bir hormon, bir ilaç, veya bir toksin olabilir,

(9)

Reseptörler gelen bilgin işlenmesi

• Duyu organlarından gelen bilgi beyinde toplanır, beyinde bu bilgi doğrultusunda organizmanın yapacağı hareket belirlenir.

• Beyin kendine gelen veriyi işleyerek çevrenin yapısına dair çıkarımlar yapar. İ

• şlenmiş bu bilgiyi hayvanın o anki ihtiyaçlarına dair bilgi ve geçmişe dair anılarla birleştirir.

(10)

Derideki reseptörler

Deri, duyu organı olarak görev yapmanın yanında, koruyucu bir doku olarak vücudu örtme, solunum yapma, bazı maddelerin atılmasını sağlar.

Pacini cisimciği deri altına ve iç organların duvarlarına yerleşmiştir.

Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.

Dokunma duyusunu alan reseptörler Meissner cisimciği ve Ruffini cisimciğidir.

Bunlar parmak uçları ve dudaklarda yoğun olarak

bulunur, cismin niteliğini algılamamızı sağlar.

(11)

Derideki reseptörler

(12)

Deri reseptörleri

12

(13)

Derideki reseptörler

Deride dermis tabakasında bulunan Ruffini cisimciği ise sıcak duyusunu almamızı sağlar.

Bu reseptörler çabuk yorulur. Deride bulunan kıl kökü reseptörleri de bir çeşit dokunma reseptörleridir.

Hafif bir dokunma duyusunun kuvvetlendirilmesini sağlar.

Serbest sinir uçları, en az özelleşmiş

resepseptörlerdir. Derinin her tarafında ve diğer

dokularda da bulunur ve ağrı duyusunu alırlar.

(14)

Dokunma, basınç, vibrasyon

Dokunma: Deri ve deri altında bulunan dokunma reseptörleri ile

Basınç: Daha derin dokulardaki şekil değişiklikleri ile

Vibrasyon: Hızlı, tekrarlayıcı duyusal sinyallerle Aynı tip reseptörler tarafından algılanırlar

14

(15)

Duyusal

homonculus

15

(16)

İki noktanın ayrı hissedilmesi

16

(17)

Fotoreseptörler

Işıktan etkilenen duyu alıcılarına fotoreseptör adı verilir.

Bu tip alıcılarda genel olarak ışık kabul etme yeteneği vardır. Bunlar primer duyu hücreleridir.

Fotoreseptörler ya çeşitli aydınlık derecelerini, ya çeşitli uzunluktaki ışık dalgalarını ayırt eder yani renkleri seçer, ya da her iki işi birlikte gerçekleştirirler.

Çeşitli hayvan gruplarının görebildikleri dalga

uzunlukları birbirinden farklıdır.

(18)

Gözün Eksternal Anatomisi

Gözün dıştaki koruyucu tabakası sklera, ışınların göze girdiği saydam korneayı oluşturmak için öne doğru modifiye olmuştur

Pupil irisin merkezindeki açıklığı oluşturur

Limbus ise sklera ile iris arasındaki sınırı teşkil eder

İris gözün renginden sorumlu olan bölümdür

iris

(19)

Göz İnternal Anatomisi

(20)

20

(21)

Retina ve Duyarlı hücreler

21

(22)

Retina Organizasyonu

(23)

Fovea

Retinanın orta kısmında yer alan, normal ışık altında renkli görme becerisi sağlayan cone reseptör

hücrelerinin yoğun olduğu alandır.

(24)

Görme sinirleri

(25)

Görme kimyası

25

(26)

26

Görme kimyası

(27)

27

Rod Çubuk hücrelerinin

duyarlılıkları

(28)

Görme

reseptörleri

(29)

Çubuk

reseptörlerinin çalışma ilkesi

29

(30)

Koni Hücrelerinin çalışma ilkesi

30

(31)

31

Çubuk reseptörlerinin

çalışma ilkesi

(32)

Işığın algılanması

32

(33)

Çubuk ve Koni reseptör aktivasyonu

33

(34)

Görüntü İşleme

34

(35)

Işığa duyarlılığı yüksektir, gece görüşü için özelleşmiştir

-Işığa duyarlılığı düşüktür, gündüz görüşü için özelleşmiştir

Daha çok ışığı yakalayabilmek için, fotopigment miktarı yüksektir

-Fotopigment miktarı düşüktür

Amplifikasyon özelliği yüksektir. Tek fotonu saptayabilir.

-Amplifikasyon özelliği düşüktür

Gün ışığında satüre olur -Sadece yoğun ışıkta satüre olur Noktasal ışığa daha duyarlıdır -Eksensel ışınlara daha duyarlıdır

Yavaş yanıt, uzun bütünleştirme zamanı -Hızlı yanıt, kısa bütünleştirme zamanı

Basiller Koniler

Ardışık ateşlemeler yavaş -Ardışık ateşlemeler hızlı

Fotoreseptörler

(36)

Yavaş çalışır -Hızlı çalışır

Retinada yaygındır foveada bulunmaz

-Foveada yoğun bulunur, retinanın diğer alanlarında giderek azalır.

Renksizdir

Bir tip basil pigmenti vardır

-Renk görmeden sorumludur.

3 tip koni vardır. Her koni

pigmenti görünür ışığın farklı dalga boyuna hassastır

Basil sistemi Koni sistemi

Fotoreseptörler

(37)

GÖRÜNTÜ OLUŞTURMA MEKANİZMASI

Gözler, görünür

spektrumdaki enerjiyi optik

sinirdeki aksiyon

potansiyeline çevirir

Görünür ışığın dalga boyu yaklaşık olarak 397 nm ile 723 nm sınırları arasındadır

Çevredeki nesnelerin görüntüleri retina üzerine odaklanır

Retinaya çarpan ışınlar basil ve konilerde potansiyeller üretir

Retinada başlayan

impulslar, görme duyusu oluşturdukları serebral kortekse iletilir

(38)

Fotoreseptörlerin duyarlığı

38

(39)

Görme sinirleri

39

(40)

Görüntü Oluşumu

Böylece halkanın eklenmesiyle komşu fotoreseptörlerin aktive edilmesi horizantal hücre hiperpolarizasyonunu tetikler ve bu da daha sonra merkezi olarak aktive edilmiş fotoreseptörlerin yanıtını inhibe eder

Merkezi aydınlanmaya olan yanıtın çevre aydınlatmasındaki bir artış tarafından inhibe edilmesi, lateral veya afferent inhibisyona bir örnek oluşturur; bu tür inhibisyonda belli bir nöral birimin aktivasyonuna, komşu birimlerin aktivitelerinin inhibisyonu eşlik eder

Bu olay memeli duyu sisteminde genel bir fenomen olup uyarının sınırlarının keskinleştirilmesine ve ayrımın niteliğinin artırılmasına yardım eder

(41)

Görme Kusurları Hipermetrop

Bazı bireylerde göz küresi normalden kısa olup paralel ışınlar retina arkasında odaklanır

Bu anormalliğe hipermetropi (hiperopi) veya uzakgörme denir

Akomodasyonun uzaktaki nesnelere bakarken dahi sürekli olması bu kusuru bir ölçüde giderebilir fakat bu uzun süreli kas etkinliği yorucu olup baş ağrısı ve bulanık görmeye yol açabilir

Uyumla ilgili olarak görme eksenlerinin uzun süreli kavuşumu sonuçta şaşılığa (strabismus) yol açabilir

Bu bozukluk odak uzaklığını kısaltarak gözün kırma gücüne yardım eden konveks merceklerle düzeltilebilir

(42)

Görme Kusurları Miyop

Miyopi'de (yakın görme) gözün ön-arka çapı normalden daha uzundur. Miyopinin kalıtımsal olduğu söylenir

Öte yandan deney hayvanlarında gelişim sırasında kırılmada değişiklik yaparak miyopi meydana getirilebilir

Böylece göz biçiminin kısmen göze sunulan kırılma tarafından belirlendiği ortaya çıkmaktadır

Genç ergin insanlarda ders çalışma gibi yoğun, yakın mesafede çalışmalar miyopinin gelişmesini hızlandırır

Bu kusur paralel ışık ışınlarını göze girmeden önce hafifçe ayrıştıran bikonkav merceklerle düzeltilebilir

(43)

Görme Kusurları Astigmatizma

Astigmatizma, komea eğriliğinin üniform olmadığı sık rastlanan bir durumdur

Bir meridiyendeki eğrilik diğerlerinkinden farklı olduğu zaman, o meridyende kırılan ışınlar farklı bir odağa gideceğinden retinadaki görüntünün o kısmı bulanır

Lensin normal hattın dışına itilmesi lens eğriliğinin üniform olmaması halinde benzer bir kusur gelişebilirse de bu durumlar enderdir

Astigmatizma genellikle bütün meridyenlerde kırılmayı eşitleyecek şekilde yerleştirilen silindirik merceklerle düzeltilebilir

(44)

Görüntü Oluşumu

Bipolar ve gangliyon hücrelerinin bir özeliiği (lateral genikülat hücreler ve görme korteksinin 4. tabakasındaki hücrelerde olduğu gibi) bunların küçük ve dairesel uyarılara en iyi yanıtı vermeleri ve görme alanları içinde yer alan, bir merkez çevresine yerleşmiş bir ışık halkasının (çevre aydınlatması) merkezdeki ışığa olan yanıtı inhibe etmesidir

Bu merkez inhibitör bir çevreye sahip eksitatör (bir "açık merkez" hücresi) veya eksitatör bir çevreye sahip inhibitör (bir "kapalı merkez" hücresi) olabilir

Merkez yanıtının çevre tarafından inhibisyonu olasılıkla horizontal hücreler aracılığı ile bir fotoreseptörden diğerine iletilen inhibitör feedback' e bağlıdır

(45)

RENKLİ GÖRME

Rengin ton, yoğunluk ve doygunluk (beyaz renkle seyreltmeden serbestlik derecesi) gibi üç bileşeni bulunur

Herhangi bir renk için kendisiyle uygun şekilde karıştırıldığı zaman beyaz duyumu veren bir tamamlayıcı (komplementer) renk vardır

Siyah, ışık yokluğu tarafından oluşturulan bir duygu olup muhtemelen pozitif bir duygudur zira kör bir göz "siyah"

yerine "hiç bir şey görür“

Ard arda veya eş zamanlı kontrast uygulanması, renk yokken renk duygusu uyandıran optik oyunlar, negatif ve pozitif ard-hayaller ve renk görmenin çeşitli psikolojik yönleri gibi çeşitli süreçler de söz konusu olup bu konuların ayrıntılı tartışılması bu kitabın amacı dışında kalmaktadır

(46)

RENKLİ GÖRME

Temel önem taşıyan bir diğer gözlem, beyaz, renk skalasında yer alan herhangi bir renk, hatta renk skalasında yer almayan mor gibi bir renge ait duygunun kırmızı (dalga boyu 723-647 nm), yeşil (575-492 nm) ve mavi ışığın (492-450 nm) farklı oranlarda karıştırılmasıyla oluşabileceğinin gösterilmesidir

Bu nedenle kırmızı, yeşil ve maviye temel renkler adı verilir.

Land tarafından gösterilen üçüncü bir önemli nokta, algılanan rengin kısmen görme alanındaki diğer nesnelerin rengine bağımlı olduğudur

Bir diğer deyişle örneğin yeşil veya mavi ışıkla aydınlatılmış bir ortamda kırmızı bir nesne kırmızı olarak görünürken ortamın kırmızı ışıkla aydınlatılması halinde soluk pembe veya beyaz renkte görülecektir

(47)

Renk Körlüğü testi

(48)

Renk Körlüğü

Renkli görmenin normal olduğu kişilerde protoanomali, döteranomali ve tritanomali bulunan bireylere trikromat denir; bunlarda 3 koni sisteminin tümü vardır fakat bu sistemlerden bir tanesi zayıf olabilir

Dikromatlar sadece 2 koni sistemine sahip kişilerdir;

bunlarda protoanopi, döteranopi veya tritanopi bulunabilir

Monokromatlarda yalnız tek bir koni sistemi vardır veya bazı durumlarda görüldüğü gibi konilerin tümü doğmalık olarak bulunmaz

Dikromatlar sadece 2 temel rengi karıştırarak kendi

renk spektrumlarını eşleştirebilirken monokromatlar

sadece tek bir temel rengin yoğunluğunu değiştirerek

bunaları eşleştirir

(49)

GÖRME FONKSİYONUNUN DİGER ÖZELLİKLERİ

Görsel algılama hakkında hala pekçok şeyin bilinmemesine karşın çeşitli bilim dalları tarafından üretilen bilgilerin bir araya getirilmesi ile bu bölümün önceki kısımlarında özetlenen

veriler bir varsayım üretmeye izin vermektedir

Bu varsayım görsel algılamadan 3 bölümlü bir sistemin sorumlu olduğunu kabul eder

Sistemlerden bir tanesi şekil; ikincisi renk; üçüncüsü

hareket, konum ve uzaysal örgütlenmenin algılanmasıyla ilgilidir

Burada ilginç olan bir husus, görme asosyasyon korteksinden çıkan ve bu sistemlerin her birine ait olan yolların beynin farklı parçalarına yansıyora benzemesidir (hareket sistemi temporal lobun orta parçasına (MT alanı), renk sistemi özgül bir renk bölgesine ve şekil sistemi halen bilinmeyen fakat muhtemelen ayn bir alan olan bir bölgeye)

Beynin bir başka yerinde ise bu 3 alandan gelen bilgiler tek bir bütünleştirilmiş görsel algılama haline çevrilmektedir

(50)

Binoküler Görme

Gözler görme alanı merkezindeki bir nesneye sabit şekilde dikildiğinde

bunlardan bir tanesi eksen dışına itilecek olursa çift görme(diplopi) olur, yani

itilen gözün retinası üzerindeki hayal artık karşılık noktaya düşmez

Binoküler görme derinlik algılamada çoğunlukla önemli bir rol üstlenir.

Aslında derinlik algılamanın nesnelerin bağıl büyüklükleri, gölgeleri ve hareket eden nesneler için bunların diğer

nesnelere göre bağıl hızlarına (paralaks hareket) dayanan monoküler

yapıtaşları da vardır

Bununla beraber binoküler görme

derinlik görme ve oranlamanın değerini artırır

(51)

Biraz ara verelim

(52)

Kulak fizyolojisi

Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın kohleası işitme ile ilgili iken

İç kulaktaki yarım daire kanalları, utrikulus ve sakkulus ise denge ile ilgilidir

Yarım daire kanallarındaki reseptörler döngüsel hızlanmayı (rotasyonel akseleasyon) utrikuldaki reseptörler yatay yönde doğrusal hızlanmayı (lineer akselerasyon), sakkulustaki reseptörler dikey

yönde hızlanmayı saptarlar

İşitme ve denge reseptörleri tüy hücreleri şeklindedir ve her yarım daire kanalında bir tane ve utrikul,

sakkulus ve kohleada birer tane olmak üzere her iç

kulakta 6 grup tüy hücresi bulunmaktadır

(53)

Kulak Anatomisi

53

(54)

Kulak anatomisi

54

(55)

Ses, dış ortamdaki moleküllerin longütudinal titreşimlerinin, yani moleküllerin sırayla yoğunlaşıp seyrekleşmesinin kulak zarına çarpması ile oluşan bir duyudur

Bu hareketlerin kulak zarı üzerine olan basınç değişikliği olarak çizilmesi bir dalga serisi verir ve dış ortamdaki bu hareketlere genelde ses dalgaları denir

Ses dalgaları deniz düzeyinde 20 0C sıcaklıkta havada yaklaşık 344 m/s hızla hareket eder

Sesin hızı sıcaklık ve irtifa ile artar. İnsanın arasıra girdiği diğer ortamlarda ses dalgalarının aynı şekilde fakat farklı hızlarda iletildiği bulunmuştur

Örneğin 20 0C sıcaklıkta tatlı suda ses hızı 1450 m/sn olup bu hız tuzlu suda daha fazladır

Ses dalgaları

(56)

Ses Dalgaları

Bir sesin şiddetinin ses dalgasının genliği, bu sesin tınısının

frekans ile ilişkili olduğu söylenir. Genlik ne kadar büyükse ses o kadar gürken frekans ne kadar fazla ise ses o kadar tizdir

Bununla beraber sesin tınısı frekans ek olarak diğer pek az anlaşılmış etmenler tarafından da belirlenmekte ve işitme eşiğinin bazı frekanslar için diğer frekanslara oranla daha düşük olmasından ötürü frekans sesin şiddetini de

belirlemektedir

Yinelenen örüntülere sahip ses dalgaları, dalgaların tek

başlarına karmaşık olmaları halinde dahi müzikal ses olarak algılanırken periyodik olmayan ve yinelenmeyen titreşimler gürültü duygusu verir

Müzikal seslerin çoğu sesin tizliğini belirleyen bir ana frekans ile bunun üzerine binmiş ve sesin özgün rengini veren armonik titreşimlerden (üst tonlar) yapılmıştır

Ses tınısındaki titreşimler oynı notayı çalmaları halinde dahi bizim değişik müzik gereçlerinin ayırt edebilmemize izin verir

(57)

Ses Dalgaları

1 desibel 0.1 bel’dir. İnsanda duyulabilir ses frekans aralığı yaklaşık olarak saniyede 20-20 000 döngü (cps, Hz) arasında değişir

Diğer hayvanlar özellikle yarasa ve köpekler çok daha yüksek frekansları duyabilir

İnsan kulağının eşik düzeyi sesin tizliği ile değişmekte olup en yüksek duyarlılık 1000-4000 Hz arasındadır

Konuşma sırasında ortalam erkek sesinin tizliği yaklaşık 120 Hz iken ortalama kadın sesinin tizliği yaklaşık 250 Hz’dir

Ortalama bir kişi tarafından ayırt edilebilen ses frekansları 2000 tane kadar iken eğitilmiş bir müzisyende bu sayı üst değerlere ulaşabilir

1000-3000 Hz arasında en iyi frekans ayrımı yapılırken daha yüksek ve daha düşük frekanslarda ses ayrımı zayıflar

(58)

Ses Dalgaları

(59)

İç Kulaktan Seslerin İletimi

(60)

Ses İletimi

Kulak dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirlerindeki aksiyon potansiyellerine dönüştürür

Ses dalgaları kulak zarı ve kulak kemikçikleri tarafından özenginin taban parçasının hareketleri haline çevrilmektedir

Bu hareketler iç kulak sıvısında dalgalanmalar yapar

Dalgaların Korti organı üzerine olan etkisi sınır

liflerinde aksiyon potansiyelleri doğurur

(61)

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri

Kulak zarının dış yüzü üzerinde ses dalgalarının yaptığı basınç değişikliklerine yanıt olarak zar içe ve dışarı doğru hareket eder

Bundan dolayı zar ses kaynağının titreşimlerini taklit eden bir rezonatör gibi görev yapar

Ses dalgası durduğu zaman kulak zarının titreşmeside hemen derhal durur, yani kulak zarı hemen anında devreye giren kritik bir söndürme gücü’ne sahiptir

Kulak zarının hareketleri çekicin uzun koluna iletilir

Çekiç kemiği, uzun ve kısa kollarının birleştiği yerden geçen bir eksen etrafında salındığından kısa kol böylece çekicin titreşmelerini örse iletir

Örs, bu titreşmeleri özenginin başına iletecek şekilde hareket eder

Özengi başının hareketleri, oval pencerenin arka kenarına içe ve dışa hareket edecek şekilde menteşelenmiş bir kapıya

benzeyen taban parçasını ileri-geri sallar.

(62)

Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri

İşitme kemikçikleri böylece bir kaldırgaç sistemi gibi fonsiyon görür ve bu yolla kulak zarının rezonatör titreşimlerini kohleanın skala vestibülisini dolduran perilanfaya karşı gelen özenginin hareketlerine dönüştürürler

Bu sistem, çekiç ve örsün kaldıraç etkisinin gücü 1.3 kez daha fazla artırması ve kulak zarı alanının örsün taban parçasının alanından çok daha geniş olması nedeniyle oval pencereye ulaşan ses basıncında artışa neden olur

Bu arda direnç nedeniyle ses enerjisinde kayıplar olursa da 3000 Hz altındaki frekanslarda kulak zarına çarpan ses enerjisinin %60’nın kohleadaki sıvıya iletildiği hesaplanmıştır

(63)

Timpanik Refleks

Orta kulaktaki kaslar (tensor timpani ve stapedius) kasıldıkları zaman çekicin uzun kolunu içe, özenginin taban parçasını dışa doğru çekerler bu olay ses iletimini azaltır

Yüksek sesler genelde bu kaslarda bir refleks kasılma başlatır ve bu olaya timpanik refleks adı verilir

Bu refleks işitme reseptörlerinin aşırı uyarılmasına yol açan güçlü ses dalgalarını önleyerek koruyucu fonksiyon görür

Bununla beraber refleks reaksiyon zamanı 40-160 ms

olduğundan silah atışı gibi kısa süre devam eden

şiddetli uyarılara karşı koruyucu nitelik taşımaz

(64)

Kemik ve Hava İletimi

Ses dalgalarının kulak zarı ve işitme kemikçikleri aracılığı ile iç kulaktaki sıvıya iletilmesine kemikçik iletimi denir

Ses dalgaları aynı şekilde yuvarlak pencereyi kapatan ikinci timpatik zarda titreşimler başlatır

Normal işitme için önem taşımayan bu olaya hava iletimi adı verilir

İletimin üçüncü tipi olan kemik iletimi’nde kafatası kemiklerinin titreşimleri iç kulaktaki sıvıya iletilir

Diyapozon veya diğer titreşen cisimlerin kafatasına direkt olarak uygulanması halinde önemli ölçüde kemik iletimi görülür

Bu yol çok güçlü seslerin iletiminde de rol oynar

(65)

İlerleyen Dalgalar

Özengi kemiğinin taban parçasının hareketleri skala vestibüli içindeki perilanfada ilerleyen bir dalga serisini başlatır

Bu dalga kohleaya tırmanırken boyu bir doruğa yükselip daha sonra hızla düşer

Bu doruk nokta ile özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile değişir

Yüksek tizlikte sesler kohlea tabanının yakınlarında doruk noktaya ulaşan dalgalar yaratırken pes sesler apeks yakınında doruğa ulaşan dalgalar üretirler

Skala vestibülinin kemik duvarları katı ise de Reissner

membranı esnektir

Baziler membran gerilim altında olmayıp üstelik skala

vestibülideki dalgaların doruk noktaları tarafından skala

timpani içine kolayca bastırılır.

(66)

İlerleyen Dalgalar

Skala timpanideki sıvının yer değiştiştirmesi yuvarlak pencereden havaya dağılır

Bundan dolayı ses baziler membranda bükülme meydana getirmekte ve bu bükülmenin doruk düzeyde görüldüğü nokta ses dalgasının frekansı tarafından saptanmaktadır

Korti organındaki tüy hücrelerinin tepeleri retiküler lamina tarafından gergin halde tutulur ve dış tüy hücrelerinin tepeleri retiküler hücrelerinin tüyleri tektoriyal zar içine gömülüdür

Özengi hareket ettiği zaman her iki zar aynı yönde hareket eder fakat farklı eksenler üzerinde döndüklerinden tüyleri büken ortak bir hareket ğörülür

İç tüy hücrelerinin tüyleri olasılıkla tektoriyal membrana

bağlanmamışsa da bunlar tektoriyal zar ile alttaki

hücreleri arasında hareket eden sıvı tarafından belirgin

şekilde bükülmektedir

(67)

İç ve Dış Tüy Hücrelerinin İşlevleri

İç tüy hücreleri işitme sinirlerinde aksiyon potansiyelleri üreten primer duyu hücreleridir ve muhtemelen sıvı hareketleri ile uyarılmaktadırlar

Diğer taraftan dış tüy hücreleri, superior oliva komplekslerinden gelen kolinerjik efferent liflerle innerve edilmiştir

Bu hücreler hareketli olup depolarize olduklarında kısalır, hiperpolarize olduklarında uzarlar

Bu tüy hücrelerinin pek az direkt alıcı özelliği bulunmakta ise de baziler membranın titreşim kalıplarını etkileyerek işitmeyi daha mükemmel hale getirirler

Bununla beraber bu kalıpların değiştirilmesinde kullanılan gerçek yöntem bilinmemektedir.

(68)

İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon Potansiyelleri

Tek bir işitme sinir lifindeki aksiyon potansiyellerinin frekansı uyarıcı sesin şidetiyle orantılıdır

Düşük şiddette seslerde her akson sadece tek bir ses frekansına karşı deşarj yapar ve bu frekans sinir lifinin kohleadan kaynaklandığı bölgeye bağlı olarak aksondan aksona değişir

Daha yüksek şiddette seslerde her akson geniş bir ses

yelpazesine özellikle eşik uyarının görüldüğü frekansın

altında kalan frekanslarda karşı deşarj yapar

(69)

Duyma

(70)

İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon Potansiyelleri

Bir ses dalgası kulağa çarptığında algılanan tizliğin ana belirleyicisi Korti organının hangi bölgesinin azami düzeyde uyarıldığıdır

Herhangi bir tondaki ses tarafından kurulmuş olan ilerleyici bir dalga baziler zar üzerinde belli bir noktada maksimum depresyon ve bunun sonucu olarak maksimum reseptör uyarılması yapar

Bu nokta ve özengi arasındaki mesafe sesin tizliği ile ters orantılıdır; pes tonlar kohlea apeksinde azami uyarı yaparken tiz sesler kohlea tabanında azami uyarı oluşturur

Kohleanın çeşitli bölgelerinden beyine giden yollar birbirlerinden ayrıdır.

(71)

İşitme: Integrasyon ve Problemler

Perde

Yoğunluk

Lokalizasyon

Bütünleşme

Medulla

Thalamus

Auditory cortex

Sağırlık

İletim

Sensorinöral

(72)

Denge: Mekanoreseptör

(73)

Kafanın konumum bulunması

73

(74)

Denge ve Oriyantasyon Yolları

Denge ve

oriyantasyonla ilgili üç model vardır:

Vestibuler reseptörler

Görme

reseptörleri

Somatik reseptörler

Bu reseptörler vücut

hareketlerine refleks

cevaplar verir

(75)

Koku duyusu

Günlük hayatta sürekli olarak kullanılan önemli bilgiler sağlar

Yiyeceklerin varlığı, alınan zevk ve tehlike hakkında bilgi verir

Yiyeceklerin sindirimi ve kullanımı için

gerekecek olan fizyolojik değişiklikleri başlatır

(76)

Koku duyusu

Genlerde 1000 kadar koku reseptörü

İnsanlar, hayvanlardan daha fazla koku ayırt etme yetisine sahip

Koku moleküllerini ayırt etmede eğitimli olan

koku uzmanları, 300-5000 farklı koku

(77)

Koku duyusu komponentleri

Algı ve tanıma

Adaptasyon

Hafıza

Emosyon

(78)

Burun Anatomisi

78

(79)

Koku duyusu -

Algı ve tanıma

Burun solunan havayı,

Filtre eder

Isıtır

Nemlendirir

Koku almak için suda ya da yağda eriyebilen bileşiklerin burun mukozasına teması gerekir

Yüksek oranda emilen kimyasallar, düşük koku oluşturma etkinliğine sahip

Etkin bir koku uyarımı için burun hava akımı

gerekmektedir

(80)

Koku duyusu -

Algı ve tanıma

Koku sirke gibi keskinse, trigeminal sinir uçları ile algılanır ve ağrı cevabına yol açar

Koku sinyallerinin, yemek alımı, ısı regülasyonu ,uyku siklusu, görme, işitme ve tat alma ile ilgili bölgelere iletilir

Koku algılama hücreleri:

Dış dünya ile direkt ilişkidedir, bariyer yoktur

Beyinle direkt iletişim kurar

Kokuyu ileten sinirler organizmadaki en ince ve yavaş sinirlerdir, diğer duyulara oranla algı biraz gecikir

(81)

Koku duyusu -

Algı ve tanıma

Koku algısının retinası: koku epiteli 3 çeşit hücre

destek hücreleri

bazal hücreler

koku algı sinirleri

Her sinir hücresi yalnız bir tür koku

resptörünü algılar

(82)

silya

Akson

Bazal hücre

Destek hücre Koku reseptörü siniri

Koku reseptörü

(83)

Koku reseptörü mekanizması

83

(84)

Koku duyusu

Koku duyusu sinirleri koku yakalamak için özelleşmiştir

Mukus,

Gerekli molekülleri ve iyonik ortamı sağlar

Çözünebilir, koku bağlayan proteinler bulunur

Molekül yoğunlaştırma, taşıma uzaklaştırma

görevini

(85)

Koku

alınması

85

Koku duyusunun ilk basamağı burundaki koku duyu sinirlerinde başlar.

Bu sinirler burun boşluğunun arkasında 5 cm2 lik bir alanı kaplayan özelleşmiş bir yapıda bulunmaktadır

(86)

Koku alınması

(87)

Koku işlemesi

(88)

Koku duyusu anlamdırılması

Koku bilgisi beyindeki koku merkezine ulaştığında

Beyin daha önceki deneyimlerle belirlenmiş olan şifreleri çözerek kokunun tanınmasını sağlar

Beyine ulaşan koku bilgisi duygusal ve dürtüsel merkezlerle de iletilir.

Kokunun davranış ve duygular üzerindeki etkileri bu

bağlantılarla açıklanabilir

(89)

Koku duyusunun Adaptasyonu

Reseptörün hissizleşmesi:

Hoş olmayan bir kokuya sürekli maruz kalınırsa bir süre sonra fark edilmez olur

Temiz havada bir süre kaldıktan sonra aynı

koku tekrar ayırt edilebilir

(90)

Koku Hafıza İlişkisi

Görme, dokunma ve tat alma da hafızayı uyaran duyulardır

Koku ile ortaya çıkan hafızanın duygulanımda ayrı bir yeri vardır.

Ticari koku tasarımı

(91)

Feromonlar

Feromon, aynı türün üyeleri arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen kimyasal maddedir.

Feromonlar kendi türlerinden olan diğer bireylerin cinsel ve toplumsal davranışı ile üreme fizyolojisi üzerinde çok önemli rol oynarlar.

İnsanlarda ter ve vajinada feromonlar

olduğunu gösteren çalışmalar var

(92)

Feromonlar

 Feromonlar bazı türlerde (sığır domuz fare..vs)

Puberte zamanını ayarlar

Erkek ve dişinin üreme ile ilgili davranışlarını etkiler

Dişinin yavrusuna karşı davranışlarında rol oynar

Kaynağı idrar ve bazı dış salgılardır

(93)

Tat duyusu

Degustatörler 100’den fazla tad bileşenini ayırt edebilirler.

Tad olarak algıladığımız lezzet çeşitleri, çiğneme ve yutma sırasında burun boşluğun arkasındaki olfaktör sisteme ulaşan uçucu moleküllerle; acı, tatlı, tuzlu, ekşi moleküllerin karmaşık

karışımlarından oluşur.

Temel olarak Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı olmak

üzere başlıca dört farklı tip tad duyusu vardır

(94)

Tat tomurcukları

94

(95)

Tat reseptörlerii

Dilde bulunan sensörler Papillalar fonksiyon ve yapılarına göre 4 gruba ayrılır:

1. Filiform papilla (tat tomurcuğu içermez. En fazla bulunan papilladır. dokunmayla ilgilidir)

2. Fungiform papilla (tat tomurcukları içerir)

3. Sirkumvallat papilla (tat tomurcukları içerir. En az bulunan papilladır. Tat reseptöründen en

zengin olandır)

4. Foliat papilla (insanda rudimenterdir)

(96)

Dilde tat bölgeleri

(97)

Bu hafta bu kadar…

97

Referanslar

Benzer Belgeler

özellikle hasta hakları kavramının ön plana çıkmasıyla beraber, hekimlerin de hekim haklarını vurgulama gayreti içine girdikleri gözlenmektedir... Hak arama yolları

Önceki yazımda belirttiğim gibi organik ürünler modern tarım yöntemleriyle yetiştirilen ürünlerden daha doğal değildir.. Bununla beraber, köyünden kopup evini,

İlgili literatürlere atfen myiasis teriminin ilk kez 1840 yılında Hope tarafından bazı Diptera larvalarının insanlarda yaptığı hastalığı tanımla- mak

«Tuzsuz» - normal olarak tuz ile işleme tabi tutulan yiyeceğin tuzsuz işlem görmesi. Bu etiketlerden herhangi bi- risini içeren ürünler sadece uygun kriteri

Oküler motor çekirdeklerin ise serebellumun da içinde yer aldığı yolaklar sonucu vestibüler sistem, refleks göz hareketlerini de kontrol ederek, baş hareketleri ve vücut

Çalışmamızda migren hastalarında interiktal dönemde ağrı eşiklerinin kontrollere göre düşük olduğu hipotezini test etmek amaçlı Von frey filamentleri,

Ve merdivenlerin tepe- sinde mevzilenmiş müdür yardımcısı Zeynep Hoca her zaman olduğu gibi ellerini havaya kaldırarak, “Önleri dolduralım beyler!” diye bağırdı..

Sesin en hızlı yayıldığı ortam katı, sonra sıvı, en yavaş gaz ortamında yayılır.. Katı maddenin tanecikleri birbirine yakın olduğu için sesin iletim hızı