Reseptör fizyolojisi
Reseptör nedir?
Reseptör terimi sadece duysal reseptörler için değil, aynı zamanda spesifik bir cevabı başlatmak üzere
nörotransmitter,
hormon ve diğer maddelere
yüksek afinite ile bağlanan proteinleri tanımlamak için de kullanılır.
Duysal reseptör nöronlarda aksiyon potansiyeli
yaratan bir nöronun veya özelleşmiş bir
hücrenin parçası olabilir.
Duyusal reseptörler
Reseptör Tipleri
1)Teleseptörler (uzaklık algılayanlar) uzak mesafedeki olaylar ile ilgilidirler;
2)Eksteroseptörler yakındaki dış çevre ile ilgilidirler;
3)Interoseptörler iç çevre ile ilgilidirler;
4)Propriyoseptörler herhangi bir anda vücudun konumu ile ilgili bilgi verirler
4
Reseptör çeşitleri
Fotoreseptörler. Işık enerjisine karşı hassastırlar.
Thermoreseptörler sıcaklık duyusu algılarlar. Soğuk ve sıcak algılayan iki tipi vardır
Mekanoreseptörler dokunma uyaranlarına cevap veren reseptörlerdir. Canlının farklı bölgelerine dağılmış farklı sayıda dokunma reseptörü bulunur.
Kemoreseptör içinde bulundukları ortamın kimyasal içeriğindeki değişimler ile uyarılan reseptörlerdir:
– Bunlar arasında tad ve koku reseptörleri,
– Plazma O2 düzeyi,
– pH ve
– Osmolalite ile ilgili reseptörler
Baroreseptörler basınca duyarlı reseptörlerdir (aortik ve karotik baroreseptörler.). Kan basınçı hakkında bilgiyi hipotalamusa aktarırlar.
5
Fazik Tonik reseptör
Reseptör aynı hızda adapte olamaz.
Çabuk adapte olan (Fazik) reseptörler:
Mekanoreseptörlerin bir kısmı. Böyle reseptörler sadece uyaran şiddeti değiştiğinde uyarılırlar bu yüzden sürekli sinyal yayamazlar.
Yavaş adapte olan (Tonik) reseptörler:
Fotoreseptörler, kemoreseptörler ve
termoreseptörlerin genelikle yavaş adapte olduğu
bilinmektedir. Uyaran bulunduğu sürece
impulsları beyne göndermeye devam eder
Reseptörler
nöronları
Reseptör çalışma ilkesi
• Birinci anlamıyla reseptör, sinyal transdüksiyonunda yer alan bir proteindir, hücre dışındaki bir sinyali hücre içine taşır.
• Sinyalin bir biçimden başka bir biçime dönüşmesini sağlayan protein hücre dışında olabileceği gibi hücre içinde de olabilir.
• Reseptöre bağlanan moleküle ligand denir, bu bir peptit (örneğin bir nörotransmitter), bir hormon, bir ilaç, veya bir toksin olabilir,
Reseptörler gelen bilgin işlenmesi
• Duyu organlarından gelen bilgi beyinde toplanır, beyinde bu bilgi doğrultusunda organizmanın yapacağı hareket belirlenir.
• Beyin kendine gelen veriyi işleyerek çevrenin yapısına dair çıkarımlar yapar. İ
• şlenmiş bu bilgiyi hayvanın o anki ihtiyaçlarına dair bilgi ve geçmişe dair anılarla birleştirir.
Derideki reseptörler
Deri, duyu organı olarak görev yapmanın yanında, koruyucu bir doku olarak vücudu örtme, solunum yapma, bazı maddelerin atılmasını sağlar.
Pacini cisimciği deri altına ve iç organların duvarlarına yerleşmiştir.
Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.
Dokunma duyusunu alan reseptörler Meissner cisimciği ve Ruffini cisimciğidir.
Bunlar parmak uçları ve dudaklarda yoğun olarak
bulunur, cismin niteliğini algılamamızı sağlar.
Derideki reseptörler
Deri reseptörleri
12
Derideki reseptörler
Deride dermis tabakasında bulunan Ruffini cisimciği ise sıcak duyusunu almamızı sağlar.
Bu reseptörler çabuk yorulur. Deride bulunan kıl kökü reseptörleri de bir çeşit dokunma reseptörleridir.
Hafif bir dokunma duyusunun kuvvetlendirilmesini sağlar.
Serbest sinir uçları, en az özelleşmiş
resepseptörlerdir. Derinin her tarafında ve diğer
dokularda da bulunur ve ağrı duyusunu alırlar.
Dokunma, basınç, vibrasyon
Dokunma: Deri ve deri altında bulunan dokunma reseptörleri ile
Basınç: Daha derin dokulardaki şekil değişiklikleri ile
Vibrasyon: Hızlı, tekrarlayıcı duyusal sinyallerle Aynı tip reseptörler tarafından algılanırlar
14
Duyusal
homonculus
15
İki noktanın ayrı hissedilmesi
16
Fotoreseptörler
Işıktan etkilenen duyu alıcılarına fotoreseptör adı verilir.
Bu tip alıcılarda genel olarak ışık kabul etme yeteneği vardır. Bunlar primer duyu hücreleridir.
Fotoreseptörler ya çeşitli aydınlık derecelerini, ya çeşitli uzunluktaki ışık dalgalarını ayırt eder yani renkleri seçer, ya da her iki işi birlikte gerçekleştirirler.
Çeşitli hayvan gruplarının görebildikleri dalga
uzunlukları birbirinden farklıdır.
Gözün Eksternal Anatomisi
Gözün dıştaki koruyucu tabakası sklera, ışınların göze girdiği saydam korneayı oluşturmak için öne doğru modifiye olmuştur
Pupil irisin merkezindeki açıklığı oluşturur
Limbus ise sklera ile iris arasındaki sınırı teşkil eder
İris gözün renginden sorumlu olan bölümdür
iris
Göz İnternal Anatomisi
20
Retina ve Duyarlı hücreler
21
Retina Organizasyonu
Fovea
•
Retinanın orta kısmında yer alan, normal ışık altında renkli görme becerisi sağlayan cone reseptör
hücrelerinin yoğun olduğu alandır.
Görme sinirleri
Görme kimyası
25
26
Görme kimyası
27
Rod Çubuk hücrelerinin
duyarlılıkları
Görme
reseptörleri
Çubuk
reseptörlerinin çalışma ilkesi
29
Koni Hücrelerinin çalışma ilkesi
30
31
Çubuk reseptörlerinin
çalışma ilkesi
Işığın algılanması
32
Çubuk ve Koni reseptör aktivasyonu
33
Görüntü İşleme
34
Işığa duyarlılığı yüksektir, gece görüşü için özelleşmiştir
-Işığa duyarlılığı düşüktür, gündüz görüşü için özelleşmiştir
Daha çok ışığı yakalayabilmek için, fotopigment miktarı yüksektir
-Fotopigment miktarı düşüktür
Amplifikasyon özelliği yüksektir. Tek fotonu saptayabilir.
-Amplifikasyon özelliği düşüktür
Gün ışığında satüre olur -Sadece yoğun ışıkta satüre olur Noktasal ışığa daha duyarlıdır -Eksensel ışınlara daha duyarlıdır
Yavaş yanıt, uzun bütünleştirme zamanı -Hızlı yanıt, kısa bütünleştirme zamanı
Basiller Koniler
Ardışık ateşlemeler yavaş -Ardışık ateşlemeler hızlı
Fotoreseptörler
Yavaş çalışır -Hızlı çalışır
Retinada yaygındır foveada bulunmaz
-Foveada yoğun bulunur, retinanın diğer alanlarında giderek azalır.
Renksizdir
Bir tip basil pigmenti vardır
-Renk görmeden sorumludur.
3 tip koni vardır. Her koni
pigmenti görünür ışığın farklı dalga boyuna hassastır
Basil sistemi Koni sistemi
Fotoreseptörler
GÖRÜNTÜ OLUŞTURMA MEKANİZMASI
Gözler, görünür
spektrumdaki enerjiyi optik
sinirdeki aksiyon
potansiyeline çevirir
Görünür ışığın dalga boyu yaklaşık olarak 397 nm ile 723 nm sınırları arasındadır
Çevredeki nesnelerin görüntüleri retina üzerine odaklanır
Retinaya çarpan ışınlar basil ve konilerde potansiyeller üretir
Retinada başlayan
impulslar, görme duyusu oluşturdukları serebral kortekse iletilir
Fotoreseptörlerin duyarlığı
38
Görme sinirleri
39
Görüntü Oluşumu
Böylece halkanın eklenmesiyle komşu fotoreseptörlerin aktive edilmesi horizantal hücre hiperpolarizasyonunu tetikler ve bu da daha sonra merkezi olarak aktive edilmiş fotoreseptörlerin yanıtını inhibe eder
Merkezi aydınlanmaya olan yanıtın çevre aydınlatmasındaki bir artış tarafından inhibe edilmesi, lateral veya afferent inhibisyona bir örnek oluşturur; bu tür inhibisyonda belli bir nöral birimin aktivasyonuna, komşu birimlerin aktivitelerinin inhibisyonu eşlik eder
Bu olay memeli duyu sisteminde genel bir fenomen olup uyarının sınırlarının keskinleştirilmesine ve ayrımın niteliğinin artırılmasına yardım eder
Görme Kusurları Hipermetrop
Bazı bireylerde göz küresi normalden kısa olup paralel ışınlar retina arkasında odaklanır
Bu anormalliğe hipermetropi (hiperopi) veya uzakgörme denir
Akomodasyonun uzaktaki nesnelere bakarken dahi sürekli olması bu kusuru bir ölçüde giderebilir fakat bu uzun süreli kas etkinliği yorucu olup baş ağrısı ve bulanık görmeye yol açabilir
Uyumla ilgili olarak görme eksenlerinin uzun süreli kavuşumu sonuçta şaşılığa (strabismus) yol açabilir
Bu bozukluk odak uzaklığını kısaltarak gözün kırma gücüne yardım eden konveks merceklerle düzeltilebilir
Görme Kusurları Miyop
Miyopi'de (yakın görme) gözün ön-arka çapı normalden daha uzundur. Miyopinin kalıtımsal olduğu söylenir
Öte yandan deney hayvanlarında gelişim sırasında kırılmada değişiklik yaparak miyopi meydana getirilebilir
Böylece göz biçiminin kısmen göze sunulan kırılma tarafından belirlendiği ortaya çıkmaktadır
Genç ergin insanlarda ders çalışma gibi yoğun, yakın mesafede çalışmalar miyopinin gelişmesini hızlandırır
Bu kusur paralel ışık ışınlarını göze girmeden önce hafifçe ayrıştıran bikonkav merceklerle düzeltilebilir
Görme Kusurları Astigmatizma
Astigmatizma, komea eğriliğinin üniform olmadığı sık rastlanan bir durumdur
Bir meridiyendeki eğrilik diğerlerinkinden farklı olduğu zaman, o meridyende kırılan ışınlar farklı bir odağa gideceğinden retinadaki görüntünün o kısmı bulanır
Lensin normal hattın dışına itilmesi lens eğriliğinin üniform olmaması halinde benzer bir kusur gelişebilirse de bu durumlar enderdir
Astigmatizma genellikle bütün meridyenlerde kırılmayı eşitleyecek şekilde yerleştirilen silindirik merceklerle düzeltilebilir
Görüntü Oluşumu
Bipolar ve gangliyon hücrelerinin bir özeliiği (lateral genikülat hücreler ve görme korteksinin 4. tabakasındaki hücrelerde olduğu gibi) bunların küçük ve dairesel uyarılara en iyi yanıtı vermeleri ve görme alanları içinde yer alan, bir merkez çevresine yerleşmiş bir ışık halkasının (çevre aydınlatması) merkezdeki ışığa olan yanıtı inhibe etmesidir
Bu merkez inhibitör bir çevreye sahip eksitatör (bir "açık merkez" hücresi) veya eksitatör bir çevreye sahip inhibitör (bir "kapalı merkez" hücresi) olabilir
Merkez yanıtının çevre tarafından inhibisyonu olasılıkla horizontal hücreler aracılığı ile bir fotoreseptörden diğerine iletilen inhibitör feedback' e bağlıdır
RENKLİ GÖRME
Rengin ton, yoğunluk ve doygunluk (beyaz renkle seyreltmeden serbestlik derecesi) gibi üç bileşeni bulunur
Herhangi bir renk için kendisiyle uygun şekilde karıştırıldığı zaman beyaz duyumu veren bir tamamlayıcı (komplementer) renk vardır
Siyah, ışık yokluğu tarafından oluşturulan bir duygu olup muhtemelen pozitif bir duygudur zira kör bir göz "siyah"
yerine "hiç bir şey görür“
Ard arda veya eş zamanlı kontrast uygulanması, renk yokken renk duygusu uyandıran optik oyunlar, negatif ve pozitif ard-hayaller ve renk görmenin çeşitli psikolojik yönleri gibi çeşitli süreçler de söz konusu olup bu konuların ayrıntılı tartışılması bu kitabın amacı dışında kalmaktadır
RENKLİ GÖRME
Temel önem taşıyan bir diğer gözlem, beyaz, renk skalasında yer alan herhangi bir renk, hatta renk skalasında yer almayan mor gibi bir renge ait duygunun kırmızı (dalga boyu 723-647 nm), yeşil (575-492 nm) ve mavi ışığın (492-450 nm) farklı oranlarda karıştırılmasıyla oluşabileceğinin gösterilmesidir
Bu nedenle kırmızı, yeşil ve maviye temel renkler adı verilir.
Land tarafından gösterilen üçüncü bir önemli nokta, algılanan rengin kısmen görme alanındaki diğer nesnelerin rengine bağımlı olduğudur
Bir diğer deyişle örneğin yeşil veya mavi ışıkla aydınlatılmış bir ortamda kırmızı bir nesne kırmızı olarak görünürken ortamın kırmızı ışıkla aydınlatılması halinde soluk pembe veya beyaz renkte görülecektir
Renk Körlüğü testi
Renk Körlüğü
Renkli görmenin normal olduğu kişilerde protoanomali, döteranomali ve tritanomali bulunan bireylere trikromat denir; bunlarda 3 koni sisteminin tümü vardır fakat bu sistemlerden bir tanesi zayıf olabilir
Dikromatlar sadece 2 koni sistemine sahip kişilerdir;
bunlarda protoanopi, döteranopi veya tritanopi bulunabilir
Monokromatlarda yalnız tek bir koni sistemi vardır veya bazı durumlarda görüldüğü gibi konilerin tümü doğmalık olarak bulunmaz
Dikromatlar sadece 2 temel rengi karıştırarak kendi
renk spektrumlarını eşleştirebilirken monokromatlar
sadece tek bir temel rengin yoğunluğunu değiştirerek
bunaları eşleştirir
GÖRME FONKSİYONUNUN DİGER ÖZELLİKLERİ
Görsel algılama hakkında hala pekçok şeyin bilinmemesine karşın çeşitli bilim dalları tarafından üretilen bilgilerin bir araya getirilmesi ile bu bölümün önceki kısımlarında özetlenen
veriler bir varsayım üretmeye izin vermektedir
Bu varsayım görsel algılamadan 3 bölümlü bir sistemin sorumlu olduğunu kabul eder
Sistemlerden bir tanesi şekil; ikincisi renk; üçüncüsü
hareket, konum ve uzaysal örgütlenmenin algılanmasıyla ilgilidir
Burada ilginç olan bir husus, görme asosyasyon korteksinden çıkan ve bu sistemlerin her birine ait olan yolların beynin farklı parçalarına yansıyora benzemesidir (hareket sistemi temporal lobun orta parçasına (MT alanı), renk sistemi özgül bir renk bölgesine ve şekil sistemi halen bilinmeyen fakat muhtemelen ayn bir alan olan bir bölgeye)
Beynin bir başka yerinde ise bu 3 alandan gelen bilgiler tek bir bütünleştirilmiş görsel algılama haline çevrilmektedir
Binoküler Görme
Gözler görme alanı merkezindeki bir nesneye sabit şekilde dikildiğinde
bunlardan bir tanesi eksen dışına itilecek olursa çift görme(diplopi) olur, yani
itilen gözün retinası üzerindeki hayal artık karşılık noktaya düşmez
Binoküler görme derinlik algılamada çoğunlukla önemli bir rol üstlenir.
Aslında derinlik algılamanın nesnelerin bağıl büyüklükleri, gölgeleri ve hareket eden nesneler için bunların diğer
nesnelere göre bağıl hızlarına (paralaks hareket) dayanan monoküler
yapıtaşları da vardır
Bununla beraber binoküler görme
derinlik görme ve oranlamanın değerini artırır
Biraz ara verelim
Kulak fizyolojisi
Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın kohleası işitme ile ilgili iken
İç kulaktaki yarım daire kanalları, utrikulus ve sakkulus ise denge ile ilgilidir
Yarım daire kanallarındaki reseptörler döngüsel hızlanmayı (rotasyonel akseleasyon) utrikuldaki reseptörler yatay yönde doğrusal hızlanmayı (lineer akselerasyon), sakkulustaki reseptörler dikey
yönde hızlanmayı saptarlar
İşitme ve denge reseptörleri tüy hücreleri şeklindedir ve her yarım daire kanalında bir tane ve utrikul,
sakkulus ve kohleada birer tane olmak üzere her iç
kulakta 6 grup tüy hücresi bulunmaktadır
Kulak Anatomisi
53
Kulak anatomisi
54
Ses, dış ortamdaki moleküllerin longütudinal titreşimlerinin, yani moleküllerin sırayla yoğunlaşıp seyrekleşmesinin kulak zarına çarpması ile oluşan bir duyudur
Bu hareketlerin kulak zarı üzerine olan basınç değişikliği olarak çizilmesi bir dalga serisi verir ve dış ortamdaki bu hareketlere genelde ses dalgaları denir
Ses dalgaları deniz düzeyinde 20 0C sıcaklıkta havada yaklaşık 344 m/s hızla hareket eder
Sesin hızı sıcaklık ve irtifa ile artar. İnsanın arasıra girdiği diğer ortamlarda ses dalgalarının aynı şekilde fakat farklı hızlarda iletildiği bulunmuştur
Örneğin 20 0C sıcaklıkta tatlı suda ses hızı 1450 m/sn olup bu hız tuzlu suda daha fazladır
Ses dalgaları
Ses Dalgaları
Bir sesin şiddetinin ses dalgasının genliği, bu sesin tınısının
frekans ile ilişkili olduğu söylenir. Genlik ne kadar büyükse ses o kadar gürken frekans ne kadar fazla ise ses o kadar tizdir
Bununla beraber sesin tınısı frekans ek olarak diğer pek az anlaşılmış etmenler tarafından da belirlenmekte ve işitme eşiğinin bazı frekanslar için diğer frekanslara oranla daha düşük olmasından ötürü frekans sesin şiddetini de
belirlemektedir
Yinelenen örüntülere sahip ses dalgaları, dalgaların tek
başlarına karmaşık olmaları halinde dahi müzikal ses olarak algılanırken periyodik olmayan ve yinelenmeyen titreşimler gürültü duygusu verir
Müzikal seslerin çoğu sesin tizliğini belirleyen bir ana frekans ile bunun üzerine binmiş ve sesin özgün rengini veren armonik titreşimlerden (üst tonlar) yapılmıştır
Ses tınısındaki titreşimler oynı notayı çalmaları halinde dahi bizim değişik müzik gereçlerinin ayırt edebilmemize izin verir
Ses Dalgaları
1 desibel 0.1 bel’dir. İnsanda duyulabilir ses frekans aralığı yaklaşık olarak saniyede 20-20 000 döngü (cps, Hz) arasında değişir
Diğer hayvanlar özellikle yarasa ve köpekler çok daha yüksek frekansları duyabilir
İnsan kulağının eşik düzeyi sesin tizliği ile değişmekte olup en yüksek duyarlılık 1000-4000 Hz arasındadır
Konuşma sırasında ortalam erkek sesinin tizliği yaklaşık 120 Hz iken ortalama kadın sesinin tizliği yaklaşık 250 Hz’dir
Ortalama bir kişi tarafından ayırt edilebilen ses frekansları 2000 tane kadar iken eğitilmiş bir müzisyende bu sayı üst değerlere ulaşabilir
1000-3000 Hz arasında en iyi frekans ayrımı yapılırken daha yüksek ve daha düşük frekanslarda ses ayrımı zayıflar
Ses Dalgaları
İç Kulaktan Seslerin İletimi
Ses İletimi
Kulak dış ortamdaki ses dalgalarını işitme sinirlerindeki aksiyon potansiyellerine dönüştürür
Ses dalgaları kulak zarı ve kulak kemikçikleri tarafından özenginin taban parçasının hareketleri haline çevrilmektedir
Bu hareketler iç kulak sıvısında dalgalanmalar yapar
Dalgaların Korti organı üzerine olan etkisi sınır
liflerinde aksiyon potansiyelleri doğurur
Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri
Kulak zarının dış yüzü üzerinde ses dalgalarının yaptığı basınç değişikliklerine yanıt olarak zar içe ve dışarı doğru hareket eder
Bundan dolayı zar ses kaynağının titreşimlerini taklit eden bir rezonatör gibi görev yapar
Ses dalgası durduğu zaman kulak zarının titreşmeside hemen derhal durur, yani kulak zarı hemen anında devreye giren kritik bir söndürme gücü’ne sahiptir
Kulak zarının hareketleri çekicin uzun koluna iletilir
Çekiç kemiği, uzun ve kısa kollarının birleştiği yerden geçen bir eksen etrafında salındığından kısa kol böylece çekicin titreşmelerini örse iletir
Örs, bu titreşmeleri özenginin başına iletecek şekilde hareket eder
Özengi başının hareketleri, oval pencerenin arka kenarına içe ve dışa hareket edecek şekilde menteşelenmiş bir kapıya
benzeyen taban parçasını ileri-geri sallar.
Kulak Zarı ve Kemiklerin İşlevleri
İşitme kemikçikleri böylece bir kaldırgaç sistemi gibi fonsiyon görür ve bu yolla kulak zarının rezonatör titreşimlerini kohleanın skala vestibülisini dolduran perilanfaya karşı gelen özenginin hareketlerine dönüştürürler
Bu sistem, çekiç ve örsün kaldıraç etkisinin gücü 1.3 kez daha fazla artırması ve kulak zarı alanının örsün taban parçasının alanından çok daha geniş olması nedeniyle oval pencereye ulaşan ses basıncında artışa neden olur
Bu arda direnç nedeniyle ses enerjisinde kayıplar olursa da 3000 Hz altındaki frekanslarda kulak zarına çarpan ses enerjisinin %60’nın kohleadaki sıvıya iletildiği hesaplanmıştır
Timpanik Refleks
Orta kulaktaki kaslar (tensor timpani ve stapedius) kasıldıkları zaman çekicin uzun kolunu içe, özenginin taban parçasını dışa doğru çekerler bu olay ses iletimini azaltır
Yüksek sesler genelde bu kaslarda bir refleks kasılma başlatır ve bu olaya timpanik refleks adı verilir
Bu refleks işitme reseptörlerinin aşırı uyarılmasına yol açan güçlü ses dalgalarını önleyerek koruyucu fonksiyon görür
Bununla beraber refleks reaksiyon zamanı 40-160 ms
olduğundan silah atışı gibi kısa süre devam eden
şiddetli uyarılara karşı koruyucu nitelik taşımaz
Kemik ve Hava İletimi
Ses dalgalarının kulak zarı ve işitme kemikçikleri aracılığı ile iç kulaktaki sıvıya iletilmesine kemikçik iletimi denir
Ses dalgaları aynı şekilde yuvarlak pencereyi kapatan ikinci timpatik zarda titreşimler başlatır
Normal işitme için önem taşımayan bu olaya hava iletimi adı verilir
İletimin üçüncü tipi olan kemik iletimi’nde kafatası kemiklerinin titreşimleri iç kulaktaki sıvıya iletilir
Diyapozon veya diğer titreşen cisimlerin kafatasına direkt olarak uygulanması halinde önemli ölçüde kemik iletimi görülür
Bu yol çok güçlü seslerin iletiminde de rol oynar
İlerleyen Dalgalar
Özengi kemiğinin taban parçasının hareketleri skala vestibüli içindeki perilanfada ilerleyen bir dalga serisini başlatır
Bu dalga kohleaya tırmanırken boyu bir doruğa yükselip daha sonra hızla düşer
Bu doruk nokta ile özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile özengi arasındaki uzaklık dalgayı başlatan titreşimlerin frekansı ile değişir
Yüksek tizlikte sesler kohlea tabanının yakınlarında doruk noktaya ulaşan dalgalar yaratırken pes sesler apeks yakınında doruğa ulaşan dalgalar üretirler
Skala vestibülinin kemik duvarları katı ise de Reissner
membranı esnektir Baziler membran gerilim altında olmayıp üstelik skala
vestibülideki dalgaların doruk noktaları tarafından skala
timpani içine kolayca bastırılır.
İlerleyen Dalgalar
Skala timpanideki sıvının yer değiştiştirmesi yuvarlak pencereden havaya dağılır
Bundan dolayı ses baziler membranda bükülme meydana getirmekte ve bu bükülmenin doruk düzeyde görüldüğü nokta ses dalgasının frekansı tarafından saptanmaktadır
Korti organındaki tüy hücrelerinin tepeleri retiküler lamina tarafından gergin halde tutulur ve dış tüy hücrelerinin tepeleri retiküler hücrelerinin tüyleri tektoriyal zar içine gömülüdür
Özengi hareket ettiği zaman her iki zar aynı yönde hareket eder fakat farklı eksenler üzerinde döndüklerinden tüyleri büken ortak bir hareket ğörülür
İç tüy hücrelerinin tüyleri olasılıkla tektoriyal membrana
bağlanmamışsa da bunlar tektoriyal zar ile alttaki
hücreleri arasında hareket eden sıvı tarafından belirgin
şekilde bükülmektedir
İç ve Dış Tüy Hücrelerinin İşlevleri
İç tüy hücreleri işitme sinirlerinde aksiyon potansiyelleri üreten primer duyu hücreleridir ve muhtemelen sıvı hareketleri ile uyarılmaktadırlar
Diğer taraftan dış tüy hücreleri, superior oliva komplekslerinden gelen kolinerjik efferent liflerle innerve edilmiştir
Bu hücreler hareketli olup depolarize olduklarında kısalır, hiperpolarize olduklarında uzarlar
Bu tüy hücrelerinin pek az direkt alıcı özelliği bulunmakta ise de baziler membranın titreşim kalıplarını etkileyerek işitmeyi daha mükemmel hale getirirler
Bununla beraber bu kalıpların değiştirilmesinde kullanılan gerçek yöntem bilinmemektedir.
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon Potansiyelleri
Tek bir işitme sinir lifindeki aksiyon potansiyellerinin frekansı uyarıcı sesin şidetiyle orantılıdır
Düşük şiddette seslerde her akson sadece tek bir ses frekansına karşı deşarj yapar ve bu frekans sinir lifinin kohleadan kaynaklandığı bölgeye bağlı olarak aksondan aksona değişir
Daha yüksek şiddette seslerde her akson geniş bir ses
yelpazesine özellikle eşik uyarının görüldüğü frekansın
altında kalan frekanslarda karşı deşarj yapar
Duyma
İşitme Sinir Liflerindeki Aksiyon Potansiyelleri
Bir ses dalgası kulağa çarptığında algılanan tizliğin ana belirleyicisi Korti organının hangi bölgesinin azami düzeyde uyarıldığıdır
Herhangi bir tondaki ses tarafından kurulmuş olan ilerleyici bir dalga baziler zar üzerinde belli bir noktada maksimum depresyon ve bunun sonucu olarak maksimum reseptör uyarılması yapar
Bu nokta ve özengi arasındaki mesafe sesin tizliği ile ters orantılıdır; pes tonlar kohlea apeksinde azami uyarı yaparken tiz sesler kohlea tabanında azami uyarı oluşturur
Kohleanın çeşitli bölgelerinden beyine giden yollar birbirlerinden ayrıdır.
İşitme: Integrasyon ve Problemler
Perde
Yoğunluk
Lokalizasyon
Bütünleşme
Medulla
Thalamus
Auditory cortex
Sağırlık
İletim
Sensorinöral
Denge: Mekanoreseptör
Kafanın konumum bulunması
73
Denge ve Oriyantasyon Yolları
Denge ve
oriyantasyonla ilgili üç model vardır:
Vestibuler reseptörler
Görme
reseptörleri
Somatik reseptörler
Bu reseptörler vücut
hareketlerine refleks
cevaplar verir
Koku duyusu
Günlük hayatta sürekli olarak kullanılan önemli bilgiler sağlar
Yiyeceklerin varlığı, alınan zevk ve tehlike hakkında bilgi verir
Yiyeceklerin sindirimi ve kullanımı için
gerekecek olan fizyolojik değişiklikleri başlatır
Koku duyusu
Genlerde 1000 kadar koku reseptörü
İnsanlar, hayvanlardan daha fazla koku ayırt etme yetisine sahip
Koku moleküllerini ayırt etmede eğitimli olan
koku uzmanları, 300-5000 farklı koku
Koku duyusu komponentleri
Algı ve tanıma
Adaptasyon
Hafıza
Emosyon
Burun Anatomisi
78
Koku duyusu -
Algı ve tanıma
Burun solunan havayı,
Filtre eder
Isıtır
Nemlendirir
Koku almak için suda ya da yağda eriyebilen bileşiklerin burun mukozasına teması gerekir
Yüksek oranda emilen kimyasallar, düşük koku oluşturma etkinliğine sahip
Etkin bir koku uyarımı için burun hava akımı
gerekmektedir
Koku duyusu -
Algı ve tanıma Koku sirke gibi keskinse, trigeminal sinir uçları ile algılanır ve ağrı cevabına yol açar
Koku sinyallerinin, yemek alımı, ısı regülasyonu ,uyku siklusu, görme, işitme ve tat alma ile ilgili bölgelere iletilir
Koku algılama hücreleri:
Dış dünya ile direkt ilişkidedir, bariyer yoktur
Beyinle direkt iletişim kurar
Kokuyu ileten sinirler organizmadaki en ince ve yavaş sinirlerdir, diğer duyulara oranla algı biraz gecikir
Koku duyusu -
Algı ve tanıma
Koku algısının retinası: koku epiteli 3 çeşit hücre
destek hücreleri
bazal hücreler
koku algı sinirleri
Her sinir hücresi yalnız bir tür koku
resptörünü algılar
silya
Akson
Bazal hücre
Destek hücre Koku reseptörü siniri
Koku reseptörü
Koku reseptörü mekanizması
83
Koku duyusu
Koku duyusu sinirleri koku yakalamak için özelleşmiştir
Mukus,
Gerekli molekülleri ve iyonik ortamı sağlar
Çözünebilir, koku bağlayan proteinler bulunur
Molekül yoğunlaştırma, taşıma uzaklaştırma
görevini
Koku
alınması
85
Koku duyusunun ilk basamağı burundaki koku duyu sinirlerinde başlar.
Bu sinirler burun boşluğunun arkasında 5 cm2 lik bir alanı kaplayan özelleşmiş bir yapıda bulunmaktadır
Koku alınması
Koku işlemesi
Koku duyusu anlamdırılması
Koku bilgisi beyindeki koku merkezine ulaştığında
Beyin daha önceki deneyimlerle belirlenmiş olan şifreleri çözerek kokunun tanınmasını sağlar
Beyine ulaşan koku bilgisi duygusal ve dürtüsel merkezlerle de iletilir.
Kokunun davranış ve duygular üzerindeki etkileri bu
bağlantılarla açıklanabilir
Koku duyusunun Adaptasyonu
Reseptörün hissizleşmesi:
Hoş olmayan bir kokuya sürekli maruz kalınırsa bir süre sonra fark edilmez olur
Temiz havada bir süre kaldıktan sonra aynı
koku tekrar ayırt edilebilir
Koku Hafıza İlişkisi
Görme, dokunma ve tat alma da hafızayı uyaran duyulardır
Koku ile ortaya çıkan hafızanın duygulanımda ayrı bir yeri vardır.
Ticari koku tasarımı
Feromonlar
Feromon, aynı türün üyeleri arasındaki sosyal ilişkileri düzenleyen kimyasal maddedir.
Feromonlar kendi türlerinden olan diğer bireylerin cinsel ve toplumsal davranışı ile üreme fizyolojisi üzerinde çok önemli rol oynarlar.
İnsanlarda ter ve vajinada feromonlar
olduğunu gösteren çalışmalar var
Feromonlar
Feromonlar bazı türlerde (sığır domuz fare..vs)
Puberte zamanını ayarlar
Erkek ve dişinin üreme ile ilgili davranışlarını etkiler
Dişinin yavrusuna karşı davranışlarında rol oynar
Kaynağı idrar ve bazı dış salgılardır
Tat duyusu
Degustatörler 100’den fazla tad bileşenini ayırt edebilirler.
Tad olarak algıladığımız lezzet çeşitleri, çiğneme ve yutma sırasında burun boşluğun arkasındaki olfaktör sisteme ulaşan uçucu moleküllerle; acı, tatlı, tuzlu, ekşi moleküllerin karmaşık
karışımlarından oluşur.
Temel olarak Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı olmak
üzere başlıca dört farklı tip tad duyusu vardır
Tat tomurcukları
94
Tat reseptörlerii
Dilde bulunan sensörler Papillalar fonksiyon ve yapılarına göre 4 gruba ayrılır:
1. Filiform papilla (tat tomurcuğu içermez. En fazla bulunan papilladır. dokunmayla ilgilidir)
2. Fungiform papilla (tat tomurcukları içerir)
3. Sirkumvallat papilla (tat tomurcukları içerir. En az bulunan papilladır. Tat reseptöründen en
zengin olandır)
4. Foliat papilla (insanda rudimenterdir)
Dilde tat bölgeleri
Bu hafta bu kadar…
97