Maden, elektrik, ev işçisi, gazeteci... Türkiye'de iş cinayeti yaşanmayan neredeyse hiçbir işkolu yok. Yakınlarını iş cinayetinde yitiren aileler ise "merhamet değil adalet" istiyor.
Yakınlarını iş cinayetlerinde yitiren aileler, 28 Nisan Dünya İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybeden ve Yaralananları Anma Günü nedeniyle bir araya geldi. "Merhamet değil adalet istiyoruz" diyen aileler, kan parası değil sorumluların cezalandırılmasını istiyor.
Oğlu Sadık Kocakaya'yı Zonguldak madenlerinde yitiren Satılmış Kocakaya, "Kıvılcımın nasıl patladığını biz de bilmiyoruz, onlar da. Oğlum elekrik teknikeriydi" dedi. Kocakaya, konuşmasını daha fazla sürdüremedi.
Etkinlikte söz alan Zonguldaklı bir maden mühendisi de Zonguldak'ta çok fazla "Satılmış" ismi olduğunu belirterek, "Anneler babalar Satılmış ismini madende çalışmaya gidecek ve oralardan geri gelmeyecek diye veriyor. Tanrıya adanmış tanrının korumasına bırakılmış olarak Satılmış ismi verilir" dedi. Osmanlı'dan bu yana madenlerde çalışma sisteminin değişmediğini söyleyen maden mühendisi, "Kocaman maden işletmeleri, işçilerin ceplerine sokuyor 500-1000 lira. Kader dedikleri ölümleri yaşayan işçiler en az 10 saat çalışıyor. Yediği tek domates, bir yumurta, bir parça ekmek. Sermaye onu ölüme mahkum etmektedir" dedi.
İnsan Yerine Konulmadık
Gaziosmanpaşa'da çalışırken yaşamını yitiren taşeron enerji işçisi Erkan Keleş'in ağabeyi Mustafa Keleş, "İş kazası diyorlar
ama iş cinayeti" dedi. İki yıldır dava açılmadığını belirten Keleş, "Adalet bunun neresinde? Koşturuyoruz, ama bu dava bir türlü açılmıyor. Siyasiler adalet bir gün herkese lazım diyorlar, ama biz göremiyoruz" dedi. Kardeşinin bayramın üçüncü günü yaşamını yitirdiğini anlatan Keleş, 45 dakika asılı kaldığını ve hiç kimsenin müdahale etmediğini, ölüm sebebinin de boğulma olarak tespit edildiğini söyledi.
Keleş, şunları ifade etti: "En çok zoruma giden; insan yerine koyup da başınız sağolsun diyen yok. İnsan yerine koyulmadık, en fazla bizi üzen taraf bu. Orada bir adam ölmüş gitmiş şeklinde bakılıyor. Kan parasının falan peşinde değiliz. Suçlular suçunu çeksin diyoruz. Adalet istiyoruz."
Bir Enerji-Sen üyesi de enerji sektörünün en fazla iş kazalarının olduğu işkollarından olduğunu söyledi ve ekledi: "Bu bir maliyet sorunu. Elektrik sektöründe yapılan çalışmaların yüzde 70'i taşeron şirketler tarafından gerçekleştiriliyor. Bu şirketlerde çalışanlar güvencesiz, sendikalaşma yok, iş güvencesi yok. Her gün bir can kaybı yaşanıyor."
Masraflı Olduğu İçin Feda Edilen İnsanlar
Melen projesinde üzerine vinç düşmesi sonucu yaşamını yitiren mühendis Gülseren Yurttaş'ın kardeşi ise, "Bu
olaylarda ailelere büyük sorumluluk düşüyor. Mücadele ile ancak bu cinayetleri engelleyebiliriz. Kar-zarar hesaplaması sonucu masraflı olduğu için feda edilen insanlar bunlar. Kaza deyince basit bir şey haline geliyor, ama yakınlarını kaybedenler gayet iyi biliyor maliyetten kaçınıldığı için bu ölümler oluyor" dedi.
çalıştığı evde cam silerken, pencerenin çıkması sonucu yere düşerek yaşamını yitiren Fatmal Aldal'ın eşi Hüseyin Aldal, "Eşim pencerenin hatalı olması nedeniyle düşerek vefat etti. çalıştığı ev sahipleri bizi insan yerine koymadılar.
Ev işçilerinin sigortalı olmasını istiyorum" dedi.
Ev İşçileri Dayanışma Sendikası Başkanı Gülhan Benli de Meclis'teki "İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Tasarası"nda ev işçilerinin olmamasını eleştirdi. Benli, ev işçileri için de güvenlik önlemi alınmasını istediklerini söyledi. Benli, "Ev içinde kazalar geçiriyoruz. Buna mahkum edilmek istemiyoruz. Güvence altına alınmak istiyoruz" dedi.
hakim olamadı. Yılmaz, konuşamadan kürsüden indi.
Babasını Bayram Otel'de kaybeden Hale Erol ise, "Babam başka bir inşaatın teknik müdürlüğünü yapmak için Van'a gitmişti ve o otelde kalıyordu. Daha dava açılmadı. Buradaki herkesin canı yanmakta. Tek söylemek istediğim şu; babam 62 yaşındaydı, oraya çalışmaya gitmişti. Kendi çalışacağı otel ilk depremde hasar görmüş ve fotoğrafını çekmiş. Otel sahibine bunları mail göndereceğini söylemişti. Kendi gösterdiği sorumluluğu kaldığı oteldekiler göstermedi ve hayatını kaybetti" dedi.
Yine Bayram Otel'de babasını kaybeden Lale İmren, "Deprem sadece işçileri değil tüm Türkiye'yi ilgilendiren bir konu. Depremi engelleyemeyiz ama ölümleri engelleyebiliriz. Birinci deprem kader olabilir ama ya ikinci deprem? Sadece Bayram Otel'in yıkılması kader olamaz. Hiçbir insan o şekilde ölmeyi hak etmiyor. Ben 4-5 gün enkaz başında ağladım. çıkan her cenazeye bakmak zorunda kaldım babamı teşhis etmek için. Bunda kim sorumluysa, otel
müdüründen çevre Bakanı'na kadar sorumluluklarının arkasında dursunlar" diye konuştu.
Bir Umut Derneği adına konuşan temsilci ise "Ailelerin adalet mücadelesine inanırız. Sorumluların yargılanması eksenli bir mücadele yürütürüz" dedi.