Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 — 1880
Yazan : Taha Toros
Başlangıç:
Koyu istibdadı yıkmağa, Hürriyet ve adalet prensiplerini yaratmağa uğ* raşanlarm biri de şair Ziya paşa .idi..
Hatta ozamanki Türk yurdunda ki havanın karanlığından bunalarak yuvasını bile terkedip Parise gitmiş ti*
Şarkı edebiyatını, içtimaiyatını ve ruhunu emen büyük şair — bir müd det sonra — garbın da derin kültü rünü içmiş ve memleketine özlü bir mütefekkir olarak dönmüştü.
Sarayın yakınında bulundurulma sı gerek sultan ve gerekse onun ma iyeti tarafından arzu enilmediğinden Anadoluya gönderildi. (Kıbrıs)a, en
sonra da (Adana) ya tayin edildi. Şair Ziyaya dair bir çok yazılar yazılmış ve kitaplar çıkartılmıştır. Fakat bunlar ne de olsa paşanın u mumı ve resmî hayatile edebiyat taki mevkiini tayinden ibaret eser lerdir.
Fakat müdhiş bir hastalığın mu sallat olduğu hayatının son günleri, Adana vilâyetindeki ölmez eserleri ve her an yaşayan hatıraları çoğu muzun meçhulüdür.
Yılların unutucu ve nankör varlı ğına bunların teslim edilmesine han gi gönül razı olur?
İşte biz burada 56 yıl evvel A- dana valiliğini, muhit te yarattığı ve yaratmak istediği maddî, manevi e-
serleri anlatmağa çalışacağız. * *
*
Ziya paşa ciğerlerinin yarasile Adanaya geldiği zaman kendisini kısmen edebiyattan uzaklaştırmıştı. Hastalıkla geçen günlerinin verdiği iztirabı yenmekle uğraşıyordu.
Denilebilir ki derin ve felsefi fi kirlerini mısrâlaştırmakta hiç bir en gel tanımayan bu büyük şair, Adana valiliği, sırasında hemen hemen şiirle uğraşmadı.
Fakat hastalığiyle boğuşan ben liği yine de güzel sanatların yaratıl masına âmil olmaktan geri kalmadı.. Yazmadı; fakat söyledi .. anlattı .. yaptı .. belki pek az söyledi: fakat bu azın içinde çoğu anlatabildi!
Yarım asır evvelki devrin taassu bunu bir zincir gibi boynuna geçiren cemiyetin küflü pencerelerini nurlan- dırmakta şair Ziya hakikaten bir Zi ya oldu !.
içindeki yenilik ve sanat aşkını açığa vurmak ve tatbik etmek için Adanayı müsait buldu. Ve bir çok dedikodulara ve hücumlara, saraya şikâyetlere rağmen yılmadı,
tuttuğu yoldan dönmedi ..
Zaten onun yaratılışı da yaptığı m bırakmaz ve söylediğini yapar bir insan meziyeti taşıyordu.
Sırası gelince anlatılacağı gibi güzel sanatlardan tiyatroyu Adana sahnesine o getirdi.
Garbi ve medeniyeti yalnız dili ve dini başka olduğu için ebedî bir düşman addeden o günün zihniyetine bir darba indirdi. Ve her memurun Fransızca öğrenmesi için hükümet kanağında bir dersane açtırdı..
Uçsuz, bucaksız Adana Ovasın dan ( Seyhan ) nehrinin sessiz akı şına o susmadı .. Yağmursuzluktan ve kuraklıktan ekdiklerini bile biçe- miyen çiftçinin göz yaşma o da ağ ladı.. Fennî kanallar açtırarak Sey- hanın ( Çukurova ) yı sulamasını ve buraya verilen ( Altun ova ) vasfı
nın bihakkın yaşatılmasını istedi .. Bir kanal projesine teşebbüs etti . Fakat bu emeline kavuşmadan Öl dü. ( V e hâla da Adana böyle bir hayata kavuşamadı ... )
Yağmur duasına çıkanları— Sey han nehrini göstererek — ince bir şair zekâsiyle ve nüktesiyle takbih etti ..
55 Yıl evvelki Anadoluyu dü şünürseniz paşanın tiyatroyu ve garp lisanını yaşatmak hususundaki yeni- j liğinin kaldırılır bir hareket olabi leceğini takdir edersiniz ..
O Paristen dönünce bilgisi, gör güsü artan mütefekkir sıfatiyle bir i şeyler yaratmak istiyor, fakat için- \ deki alevlerin pek azı kıvılcım ha linde mutaassıpların kafalarını sün- külüyordu. Asıl değerli alevleri, has talıkla boğuştuğu gecelerin karanlı ğında sönüp gidiyordu ..
Paşa hastalığa karşı mütaham- mil görünüyordu ki son iki yılki örn* rünü sırf bu anud tahammülüne ve renler çoktur*..
İçinde bir çok şeyler kaynayan j
fakat hastalığı ve muhiti dolayısiy-
j
le pek az iş yaptığından öfkelenen Şair son günlerde bu İçtimaî arzu larının ikmalini göremediği için si nirlendi.. Hatta o kadar ki hükümet konağındaki odasına girebilenler, büyük bir korkuyla bu işe teşebbüs ederlerdi .Şairi hastalığı belki o kadar üz medi. Fakat yaratmak istediği ye niliklerin pek azını yapmağa muva- fak olduğu için içinden yaralandı .. O, memleketin dertlerini derin göz leriyle incelemiş ve bu yaraları sar mağı içten istemişti.. Son aylarda bilgisini böyle işlere hasretmişken ömrü bunları başarmağa kâfi gel medi. Ecel onun en hassas yerine pençesini attı ..
Nihayet bir gün yeni adımlar attırdığı Adananın ılık havası içeri sinde binlerçe kişi onu Ulucami me zarlığına göz yaşlariyle kömdüler.. Bu göz yaşları yalnız Türk edebiyatı nın büyük üstadına, değerli bir ah lâk ve terbiye hocasının kaybine değil, ayni zamanda yenilik bayrağı nı çeken bir başın yokluğu için dö külüyordu .
Büyük Şair öleli buğün 56 yıl o- luyor. O gündenberi hatıralarının bir çoğu hâla yaşayan bu şairin Adana valiliğini toplu bir yazı haline sok mağı sonsuz bir zevk olarak benim sedik. Bu aciz satırlar ayni zaman da o feylesof şairin ince ruhunu y a -. dedebilirse duyulacak kivanç cür etimizin çok üstünde olacaktır ..
Şairin Adana Valiliğine
tayin haberi
( Seyhan ) nehrinin kenarındaki gazinoda Adananın büyükleri ak şam kahvelerini içiyorlardı !
Buraya her ikindi vakti toplanır lar, günün havadisleri konuşulurdu..
işte yine böyle bir akşam üzeri gelen postadan Şair Ziya Paşanın Adana Valiliğine tayini haberi çık tı .
Nargile meraklıları büyük Şairi kendi aralarında göreceklerinden doğan sevinçlerini saklamıyarak sa ğa sola kahve ve narkile ismarla- mağa başladılar
20 Mayıs 1936
Şair Ziya
paşanın
A l ı * z a» w •
Adana valiliği
1878 — 1880
I
f
Yazan : Taha Toros
— 2 — Büyük kazinoda ciddî bir hare ket baş gösterdi ..
Adananın meşhur dama oyuncu ları da giriştikleri çetin müsabaka yı yarıda bıraktılar . Şairin “ tercii bend ve terkibi bend „ lerinden ez berlerinde kalan parçaları birbirle rine okumağa başladılar ..
Kazinolarm her masasında yeni valinin adı ve şiirleri dolaşıyordu ...
Ziya Paşadan evvel gelen
Adana Valileri
Adanaya 1844 yılından itibaren eyalet valileri tayin edilmeğe baş lanmıştır . İlk eyalet valisi Arif Pa şadır .
Bundan sonraki valilerle her bi rinin tayin yılım ve ne kadar müd detle Adanada kaldıklarını aşağıda bir cedvel şeklinde sunuyoruz .
( Kaldığı müddet ) Tayin valinin adı yıl ay gün tarihi 1844 Arif Paşa 9 4 1844 Haşan Haki 1 4 3 1844 Paşa Osman Nuri 11 3 1857 Paşa Mustafa Paşa 3 3 12 1850 Ziya Paşa [1] 3 5 29 1854 Halil Kâmil 2 8 2 1856 Paşa Tekrar Ziya 1 9 29 1858 Paşa Ahmed Paşa 2 5 14 1861 Hurşit Paşa 8 15 1861 Ali Riza 3 14 1864 Paşa Veysi Paşa 2 2 1867 Halil Paşa 11 24 1868 Nasraddin 2 4 28 1870 Paşa Naşit Paşa 2 12 1872 Yavuz Paşa 1 7 1872 Mahmut Ne 1 4 9 1874 dim Paşa Hakkı Paşa 4 4 1877 Kayserli 8 1874 Ahmed Paşa Süleymani- 3 2 1875
yeli Ahmet Paşa [1]
Nusret Paşa 6 28
1876 Tevfik Paşa 1 11 27
Ziya Paşanın tayininde
Adana vilâyeti
Şair Ziya Paşanın Adana Vali liğine tayini sırasında vilâyet mülha katı şu şekilde idi :
Adanaya tâbi : Tarsus, Mersin, Karaisalı kazaları ..
İçel livası : Anamor, Ermenak, Gülnar, Mut kazaları ..
Kozan livası Hacın, Kars, Bilan kazaları ’.
Payas livası ; Osmaniye kazası.. Ziya Paşanın Valiliğe tayininde vilâyette tanınmış olarak şu memur- ı lar vardı :
Defterdar Hakkı, Mektupçu Na zım, merkez naibi Haydar, Müftü Sadık; meclis idare müntahip azâ-
ları :
Hacı Mustafa, Fazlullah, Ahmet Tevfik. Ermeni mümessili Artin, Ka tolik mümessili Osp, Protistan mü messili* Kigork, mektupçu kalemi mümeyizi Admi, Mesud Zakir, Ali, Talât, Hakkı, Ticaret mahkemesi
Reisi Mustafa Hilmi idi .
Mersin kazasında Kaymakam Abdıillâtif. Müftü Mehmed Emin,
[ 1 ] Ziya Paşadır ki iki defa Adana Valiliğine getirilmiştir .
[ 1 ] Süleymaniyeli Ahmeö Paşa da Adana Valisi iken ölmüş ve
Uluca-rni mezarlığına' gömülmüştür .
belediye reisi Barbur, Tarsusta Kay makam Rifat, belediye reisi Şükrü, Müftü İsmail Hakkı, Namrun nahiye müdürü İzzetdin, Gülek nahiye mü dürü Mehmed idi .
Ziya Paşa zamanında A da
na vilâyetinin nüfusu
Bu hususta katı bir istatistik elde etmek mümkün değildir . Y al nız 1293 Rus harbi sırasında yani Ziya Paşa Vali olmadan bir iki sene evvel Adananın nüfusu şu vaziyette idi :
Yalnız Adanada :
ev adedi İslâm adedi Hıristiyan adedi
11825 29 9 8 8 5825 Mersinde : 3536 8 0 4 0 268 Tarsusta • 7725 181184 1105 Karaisalı mülhakatiyle • 4437 11219 * yok İçel mülhakatiyle: 12695 30151 4 9 0 Sis mülhakatiyle : 16057 27006 9451
Hulâsa olarak umum vilâyette ev mikdarı ( 587 4 8 ) nüfu*s mikda- rı da : 145849 ) insandan mürek kepti . Bu nüfus bilâhare o ¿adar artmıştır ki nüfus Adanada 58049 İslâm ve 12616 Hıristiyanı bulmuş tur .
Ziya Paşayı istikbal
hazırlığı
Yeni valinin büyük bir şâir olu ! şu Adanalı genç şâirleri de coştur- j muştu . . Hayallerinde beyitleri ’ ve darbı meselleriyle yaşayan şâiri i başları olarak görmek onları çok s e - ! vindirecekti .. Büyük şâirden mühim iştigaleler düşünüyorlardı , O devir- ; de Adanada edebiyat ve gazete na mında bir şey yoktu. Yalnız muhitin 1 yetiştirdiği üç şair vardı . Bunların hayatları kısaca biraz aşağıda izah edilecektir .
Hakkı [ 1 ] Mustafa ve Nuri ]2] adlarını taşıyan bu şâirler büyük ihtimamla Ziya Paşaya sunulmak üzere birer kaside yazdılar .
Bu kasideler Ziya Paşanın istik bali sırasında bizzat okunacaktı .
Paşanın Adana hududuna girdiği gün bu üç şâir , valiyi karşılamağa çıkanlârla birlikte Toroslara gittiler.
Ve “Hayvebeği „ denilen yerde in tizar eylediler .
Valinin Adana hududuna
girişi
Ziya Paşa uğrakların sükûnuna dalarak bir kaç gününü yollarda geçirdi , Sularında şiir , dağlarında ruha gıda verici bir hassa gördüğü her yerde çadırını kurduruyor ve sa
atlerce kalıyordu .
Hatta Ziya Paşa Ereğli kasaba sının ( Kureyşikebir ) köyünde bir iki gün kalmıştır .
Rivayete nazaran [ 1 ] köyün i cami dıvarma şöyle bir bilmece ya- I zarak ayrılmıştır •
— Sonu var 1 2 | i
[1] Bugünkü Adana mebusu Ali Münif Yegenanın babasıdır .
[2] Adana valisi olan Sırrı Paşanın nazarı dikkatini celbeden Nurinin mu maileyh Paşa ile müşterek bir eseri vardır .
[1] Bir kaç sene evvel Adanada ( Türksözü ) gazetesinde halkiyatçı Ali Rıza ( Toroslarda Türk oymakları) serlevhasiyle bir kaç serî yazı neşret-mişti . “ Bulgar dağı „ kısmında ve 15 numaralı tefrikada böyle bir rivayet ten bahsedilmişti . Burada ben de ih tiyatla kaydediyorum .
Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 - 1880
Yazan : Taha Toros
—
3
—H iid a b ir h u b b i y a r a tm ış k im E li y o k , a y a ğ ı y o k .
B u n u b ir şey b ile c e k k im D ili y o k , d a m a ğ ı y o k ..
Şair Ulukışladan Adanaya ka dar iki buçuk günde geldi .
Kendi şehir hududunda ( Gülek derbendi ) Jandarma kumandanı Sü leyman ağa karşıladı [ 1 ]
Süleyman ağa 93 Rus muhare besine iştirak etmiş ve Ziya Paşaya ait zengin hatıralar taşıyan bir
adamdı . Dört sene evvel 93 yaşın da olduğu halde ölen mumaileyh sağlığında Paşaya ait hatıralarını anlatmaktan büyük zevk duyardı . Süleyman ağa Ziya Paşanın yanında Jandarma çavuşu olarak çalışmış ve bilâhare Paşa tarafından mülâ- zımlığa terfi ettirilmiş , nişan veril miştir .
Sağlığında kendisinden şairin hayatı hakkında kıymetli malûmat almıştım.
Süleyman ağa sekiz atlı jandarma ile Ziya paşayı Ulukışlada karşıla- mış, Adanaya kadar da refakatinde gelmiştir .
Ulukışladan sonra Çiftehan kap lıcasına hareket edilmiştir. Vali bu rada kaplıcayı gezmiş ve öğle ye meği yemiştir.
Buradan “ Şeker pınarı „ na ge lindiği zaman paşa bu çeşmenin ta rihî olduğundan , Hicaza giden Ha cıların bu sudan içmeden yollarına devam etmediklerinden bahsederek bir gece çadır kurdurarak istirahat etm iştir.
Bir gün .sonra yola devam olun muştur. Süleyman ağanın anlattığına göre Valinin harem kısmı kendisini elli adım mesafe ile takip ederlermiş. Paşanın seyahat yorgunluğunun eseri
olarak çehresi pek asabi imiş. Hattâ Adanaya kadar pek az konuşmuş tur .
( Bozantı ) geçildikten sonra bu gün ancak harabeleri kalan ( Hayve beyi ) ne varılmış ve Adananın bü yükleri , şairleri tarafından parlak bir surette karşılanmıştır.
Karşılayanlar arasında Meclisi İdarei Vilâyet müntehip azasından Hacı Mustafa, Fazlullah.Şair Hakkı, Şair Nuri, Müftü Sadık, Ahmet Tev- fik vardı. Ermeni mümessili Artin de bu guruba dahildi .
Şair Valiye kudumiye
takdimi
O devirde Adanada üç tanınmış şair vardı . [ 2 ] Bunlardan Yeğen Ağa zade Hakkı Adana mebusu Ali Münifin babasıdır . Eski gazete ve mecmualarla şiirleri intişar eden ( Edirneli Hakkı ) budur .
Yeğen Ağa Zade Hakkı 1853 tarihinde Adanada doğdu.Adanada uzun müddet memuriyet hayatında kaldı, Kozan mutasarrıflığı âşâr mü
dürü oldu .
Hakkı bilâhara Istanbula geldi. Refikasının ölümünden sonra “ Mak- ber „ e benzeyen bir eser yazmıştır. Kızının bir kazaya kurban gitmesi
[1] Meşhur “ Gülek boğazı „ nda-
dır ! Bugün metrük bir haldedir . [ 2 ] ( Adana âlim ve şâirleri ) ünvanile hazırladığımız büyük ve ta rihî noktaları tesbit eden kitabımızı bastırmağa fırsat bulamadığımız ci hetle bu yazımızda adları geçecek olan Adanalı şair ve âlimler hakkında mezkûr kitaptan hülâsalar çıkartıl -ınışt’r. Bu suretle Ziya paşa devrinde Adanada yaşamış , yetişmiş olan ede bî şahsiyetleri aydınlatmağa çalışa cağız.
de Hakkının neşesini büsbütün kır mıştır.
Son zamanlarda Niğde mutasar rıflığına tayin olunmuşsa da gitme - miştir. 1914 yılında İstanbulda öl müştür .
Şu kıta onundur :
G ü lü n a ltın d a d ik e n v a r d iy e r e k N a z a r ı a r z u d a o lu p ü zm e y ü r e k D ik en ü stü n d e o n a z ik ç iç e ğ i B u la b ilm e k t e m u b a h a t g e r e k
Şair Hacı Nuriye gelince :
Ziya paşanın Adanaya geldiği sıralarda pek gençti . . Şair Nurinin asıl şöhreti bilâhara Adana Valili ğine gelen Sırrı paşa zamanında du yulmuştur.
O sıralarda Muri Karaisalı ka zasında bir kâtipti . . Sırrı paşaya gönderdiği bir mektup edebî hüvi yetini ortaya atmış olacak ki Sırrı paşa tarafından Adanaya çağırılmış ve İdâdiye edebiyat muallimi tayin edilmiştir .
Sırrı paşa ile meşaireleri meş hurdur. Hattâ paşa ile müşterek ha zırladıkları bir kitap da vardır.
Şâir Hacı Mustafa’ya gelince: Ziya Paşanın takdirini kazanan ye gâne şâirdi. Bu üç şâir hazırladık ları kudumiyelerini sunmak üzere “Hivebeği„ denilen yere gelmişlerdi. Ziya Paşanın bu yere gelişinde Şâir Mustafa kudumiyesini heyecanla okumuştur.
Bu kasidenin okunması biter bit mez Paşanın sinirli yüzü yumşamış, konuşmak hususundaki isteksizliği çözülmüş ve şâirin elinden kudumi yesini alarak bir kerre de içerisin den kendisi okumuştur.
Ondan sonra Şâir Mustafaya dö nerek :
— Sizi takdir ve tebrik ederim. Demiştir.
Paşanın bu iltifatından cesaret alan diğer Şâir Hakkı da yazdığı kudumiyeyi okumuş, fakat Ziya Pa şa nedense ayni teveccühü Hakkıya göstermemiştir.
Bundan muğber olan Yeğenzade j Hakkı, Valinin orada öğle yemeği ne alıkonulmasından istifade ederek atına binmiş ve Adana yolunu tut muştur.
Ziya Paşaya (Hivebeği) nde yük sek ikramlar yapılmış fakat nedense şâirin yüzünü şehrin en büyükleri bile güldürememiştir.
Paşa buradan “Gülek boğazı,, na gelmiştir. Yolun sağ ve solundaki Mısırlı İbrahim Paşanın kabaları hakkında kendisine izahat verilmiştir.
Meşhur “Gülek boğazı,, na gelen Ziya Paşa iki sivri kayanın semaya yükselişine hayran olmuş ve bu ka ya yakınındaki “Gülek derbend,, in de Süleyman ağanın maiyetindeki jandarmalar tarafından hazırlanan yerde istirahat etmiştir.
Bir selvi gölgesinde ikram edi len kahveyi içmiştir.
Kahvesini ağır ağır içen Paşa, her yudumdan sonra Torosların ün lü boğazına hayran bakışlarla dal mış ve kahve bittikten sonra program mucibince yola çıkılacakken bu sem tin dilberliğine doyamayan, şâirin ruhunu anlayan Süleyman ağa bu rada bir müddet daha istirahat bu yurmalarını, jandarma karakol bi nasının da
etmiştir.
şereflendirilmesini rica
22 Mayıs 1936
Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 - 1880
Yazan : Taha Toros
Vali bunu memnuniyetle kabul ederek böyle bir diyar görmediğini ve meşhur Gülek boğazının tarihde oynadığı rolü belâgatla birkaç cüm le halinde jandarmalalara anlatmış tır. Az sonra da seccadeye birbiri üzerine konulan yasdıklara yaslana rak bir müddet yalnız kalmak iste miştir. Vakit akşama yakınlaşmıştı. Güneş, Toroslarm lâciverd çam larını altun ışıklariyle öpüyor ve sabahtanberi sımsıkı kollariyle kucakladığı ulu dağlardan ayrılıyor du ..
Uzakta Bulgar dağlarının aktac- ları güneşin ışıklarını bir ayna gibi enginlere aksettiriyor ve gözleri ya kıyordu .
Soğuk bir suyun çeşme taşla rını yalayarak reçineli tekneye dö külmesinden çıkan billur ses tabia tın sessizliğini musikileştiren yegâ ne hareketti ! .
Uzak sırtlardaki davar sürüle rinin çıngırakları da Toros akşamla rının yorgunluğunu tatlı bir tebes sümle ısıtıyordu . Bu sessiz ve ha zin dağ akşamının kıvancı içinde, du yan ve inziva sever bir yaratıhşda olan büyük şairin yüzündeki çetin hatlar çözüldü . Seccade üzerine u- zandı . Tabiatın ruhunu mest eden sihrine kapılmıştı ..
Böylece bir buçuk saat kaldı ve ikinci bir kahve götürülünceye ka dar yalnızdı; ve kimse ile bir keli
me konuşmadı .
Kahveyi götüren jandarmayı, uy- kudan uyanır gibi bir hareketle kar şıladı ve kahvesini sevimli bir te
bessümle alırken onun da anlama dığı bir kaç kelime ^mırıldandı .
Adanaya giriş ve bir
şairin hicviyesi
( Gülek boğazı) ndan sonra ( S a rı Şıh ) [ 1 ] ve ( Mezar oluk ) a [ 2 ] gelindi . Roma imparatorla rından ( Konstans ) m mezarı bulu nan bu su başında bir müddet isti rahat olundu .
Artık Adanaya yaklaşıyordu .. Bütün şehir halkı heyecan için deydi .. Çünkü büyük valilerini on lar eskibenberi şiirlerinden tanıyor lar ve ona gıyaben besledikleri sev gi ve hürmetlerini sunmak için sabır sızlık gösteriyorlardı .
Valinin yollarda ağır ağır gel mesi yüzünden Adanaya, önce k arar
laştırılan günde ulaşamamıştı . Halk da bir kaç kerre ^şehrin dışarısına toplanmış ve dağılmıştı .
Mayıs başlangıcının tatlı bir ak şamıydı ..
Şehre hemen hemen sessizce gi rildi . Fakat ilk şehre girişte Paşa nın gözleri büyük duvarlara kömür lerle yazılan iri mısralar gördü ..
Bu mısralar Ziya Paşanın mua rızları tarafından yazılmıştı .
Yukarıda ( Hayva b e y i) nde va liye kudumiye okuyan Adanalı şair Hakkı diye bahsetmiştik .
Şair Hacı Talip oğlu Mustafa - nın kudumiyesini çok beğenen Pa şanın takdirlerinden cü ret alarak Hakkı da yazdığı kasideyi oku- okumuştu .
[ 1 ] Eski yazma seyahatnameler ve yazma coğrafyalar burasını ( Sarı ışık ) olarak zikretmektedirler, iki asırdanberi galat olarak halk tarafından 1
( Sarı Şıh ) şeklinde kullanılmakta dır .
[ 2 ] Bu yerin eski ismi “ Mezar lık han ,, dır . Daha sonra “ Mezar oluk „ denilmiş, bir zaman da “ Gü zel oluk „ adı verilmiştir . Bu gün “ Yayla pınarı „ denilmektedir .
Büyük şair nedense Hakkının , kasidesini takdir etmemiş ve bir ke lime dahi söylememişti . ı
Bundan muğber olan Yeğen A- ğazade, atına bindiği gibi Adanaya gelmiş ve bazı taraftarlarını da el de ederek Paşa için o gün yazdığı bir hicviyeyi şehirin göze çarpa cak büyük duvarlarına büyük harf le yazdırmıştı .
Bu hicviyenin son mısraı şöyle bitiyordu :
“ Ziyası kalmadı mülkün gelince paşası ! „ [ 1 ] şehrin bir çok göz alı cı köşelerine yazılan mısralar Zi ya Paşayı hiç te üzmedi .. O biliyor du ki her memlekette her ferdin s e -j veni ve sevmeyeni olabilirdi .
Bu yazıların da kendi düşmanla rı tarafından tertip edildiğini anladı ve etrafındakilere bu cüretkârın kim olduğunu sordu ..
Bir çok kimseler bu yazılara kız mış :
— Koca şair böyle mi karşıla- î nacaktı ? diye bunu yazanların mey dana çıkmasına çalışmıştı .
Halk heyecan içerisindeydi !. Yazıyı duvara yazan bulunmadı, j Fakat mısrâları tertip eden şairi bulmak lâzımdı . Onun için memle- , kette şiirle uğraşanların hepsi top lattırıldı .,
Şair Hakkı , Ziya Paşanın ölü müne kadar kendisine muhalefet etmiş , hattâ bir zamanlar çok ileri gittiğinden tevkif olunmuştu .
Kendisi de memlekette çok se vilir , nüktedan , gayet zeki bir şa- , irdi . Tarafdarları da çoktu .. Onun Îstanbula gönderilmesinden sonra valiye hiciv yazanlar yetişiyordu .
j
Ezcümle meşhur şair“Adanalı Ziya,, yetişmişti ki ona muhalif gurub- i dandı . Bunu ileride etraflıca anlata cağız .İlk iş
Vali Ziya Paşa vilâyet erkânı tarafından hazırlanan konağa indi . Ve akşam , memleketin büyükleri ta rafından verilen ziyafette bulundu . Bu ziyafette merkez naibi Haydar , Hacı Talip zade Mustafa , Debbağ zade Ali , Ahmet Tevfik vardı .
Ziya Paşa uzun yol sarsıntısın dan yorgun düşmüştü. Bir gün son ra evinde istirahat etti . Vilâyet ko nağından beklenildiği halde gitmedi. İkinci günü vazifesine başladı . Me murları kabul etti . öğleden sonra da ecnebi konsoloslarla Hıristiyan mümessillerinin tebriklerinde bulun du .
V ali’, ilk iş olarak hapishanede kaç mahpusun bulunduğunu sordu . Alâkadar memurdan maznun ve mahkûmların listesini istedi. Listeye herkesin suçunun ve mahkûmiyet mikdarının da işaret edilmesini em - retti .
Derhal istediği cedvel hazırlan dı; öğleden sonra kendisine sunuldu.
Listeyi hazırlayan memur , aynı zamanda Valiye, mahpuslar hakkın da izahat veriyordu .
— Sonu var —
[ 1 ] Bazılarının rivayetine göre duvarlara yazılan bu mısra ebcetle he sap edildiği takdirde Ziya paşanın Adanaya girdiği tarih çıkmakta imiş. Vali ilk önce bu mısraa kızmışsa da bilâhare tarih düşürmek hususundaki maharetine mebni hoşuna gitmiş ve sahibini aratmamış 1 Bu mısraı ebcet le biz de hesap ettik. Böyle bir neti ce çıkmadığını ve «bcetle hiç bir alâ kası bulunmadığını zannediyoruz..!
ır z*ıya paşanın
ana vaımgı
1878
—1880
Listenin' en sonunda ( İbrahim Rüşdü ve avenesi) şeklinde bir cüm le vardı. Karşısında suçu ve mahkû
miyet mikdarı yazılı değildi.
Bu noktaya valinin gözleri takıl dı. Esbabını memura ; orduğu zaman aldığı karşılık şu oldu:
— Devletlü vali hazretleri : bu İbrahim Rüştü namını taşıyan zat ile akraba ve taallukatmdan mürekkep avenesi dört yıldanberi hapısanemizde bulunmaktadır. Ahkâmı kuran ve a- hadisişerifeden dürlü manâlar istihraç ile, kendince din içinde yeni bir mez. hep icat ve haylıca mürit ve tarafdar peyda eylediği (Güiek) nahiyesindeki ehli müslimin şikâyte ve ihbarından an laşılmış olmakla halkı delâlete şevk le itham olunarak tevkif olunmuştu.,,
Ziya paşanın merakı arttı. Mez hebinin esasını incelemek ve kendi- sile görüşmek üzere İbrahimin yanı na getirilmesini emretti. Bu garip hoca kimdi ? biraz da tercümei ha linden bahsedelim :
Üç vakitli hoca
“Güiek,, Nahiyesinde 1811 yılın da doğan İbrahim Rüştü uzun yıllar din tahsilde uğraşmış bu arada, Kay seri, İstanbul, Mısır medreselerinde okumuş, Mekke ve medinede de mü derrislik yapmış ve kuramkerimi naz- men Türkçeye çevirmiş olan bir şa irdi ... (1)
Güiek nahiyesinde bir çok kim seleri başına toplamıştı. Ve üç vakit
-ımc kıldırıyordu.
Adana havalisinde bu kimselere ( Üç vakitli) adı verilmektedir ki bun lar kendilerince “ehli islâma sühulet olsun deyu yatsı ve sabah namazları nı hazf eylemişlerdir.,,
Bunların başları bulunan Haci İb rahim Rüştü tevkif edildikten sonra dahi hapısanede üç vakit namaz kıl mağa devam etmiştir.
Hocadaki kuvvei imtinaniyeye ba kınız ki hapısanedeki iki yüz mahpus dahil brahim geldikten bir hafta sonra
toptan üç vakit namaz kılmağa baş lamışlardır.! 1
(1) İbrahim Rüştünün eserleri neş-redilmemiştir. Dört, beş sene evvel
mumaileyhin akrabalarından bazıları kendi el yazılarını muhtevi bir kaç şi irle, dini ve felsefî fikirlerini anlatan iki kitapçık verdiler.
Kurânıkerimin nazmen tercümesi ni de Şerif zade Nehmette görmüş tüm. Mezkûr el yazılı kitabın bir kıs mı kaybolmuş bir kısmı da pejmürde bir halde idi. Eserin sonunda şu şiir vardı :
Hitam buldu bu manzume bütün ih~ kâm; kuı’andan Sakın zannetme kim anı buluptur gayrı fürkandan Şeriri saıtanat ger ister isen
dan-ukbada Bunu sen eyle gel hüccet temamet 1
. hükmü bürhandan Ne değlü derler ise ger hilâfına bu nun yahu Bulamazlar selâmet şimdi hem ahir de nirandan Lisanı ehli beliği hem fasihi oldular mebhüt Cidahnda bukurîânın arap msaîiak-randan Oluplur vâdiyezdaııı ede hükmün anın izhar Zamanın ahirinde ta ola hacet kula andan Bulur feyzi necatı sermedi her kim-ki kanidir Şular kim olmasa kaııî olur mahrum ihsandan Sorarsın nazmı tarihini ki binden artıktır İki yüz doksan üçte dernecat yer leşti zindandan Bu eseri İbrahim Rüştü Adana papısaneskde yazmıştır.
Yazan : Taha Toros
Bundan sinirlenen eski vali, ihti yar olmasına rağmen İbrahim Rüştü nün tevkifine devam olunmasını em retmişti.
Zira iki yüz mahpusu bir hafta zarfında kendi fikrine çelen bir ada mın serbest bırakıldığı takdirde saf köylüleri bir görüşmede fikrine uy durabileceği düşünülmüş bu se - bepten hocanın delâletinin Önüne ge çilmesi için hapısanede ilelebet kal ması münasip bulunmuştur.
Torosların bu garip şair ve âlimi pek meçhuldür. Burada hayatı hak kında bir kaç satır daha yazmağı lü zumlu gördük.
Gülekli brahim, garip fikirleri olan bir alimdi. Mekkede ve Medi nede müderrislikten scnra yurduna dönmüştü. Fakat buradaki hocalar la bir dürlü geçinememişti. Hatta ara sıra imamı azami dahi tenkid eylemesi düşmanlarını çoğaltmıştı . Beş vakit namazı üçe indirmiş, bu yüzden bir çok ta taraftar peydah etmişti .
İbrahim Rüştü namazlarda “ sü- net „ leri de kılmazmış. “ sünet „ le- rin Hazreti Peyğambere kılındığını, halbuki bir ayetikerime delaletiyle Peyğamberin de bir “ kul „ olduğu nu ve yine bir ayetikerime delale tiyle de “ kula ibadet caiz olmadı-
J
ğmı „ ileri sürermiş .Bu fikri etrafına aşılamaya çalı şan hoca ayni zamanda hasımları- nm başı olan Ali usta tarafından hü kümete şikâyet edilmiş 1875 de oğlu ve tayfesile birlikte Adanaya nakil ve habsedilmiştir. O zaman i Vali Nusret Paşa idi .
Vali, ibrahimin ictihad ve fikir lerini beğenmemiş ve bu yüzden İb rahim dört yılı mütecaviz Adana hapishanesinde yatmıştır .
Ziya Paşa Adanaya gelir gel mez ilk iş olarak bu garip hocayı görmek istemişti .
Bir ikindi üzeri hususî bir me mur hapishaneye giderek İbrahiıni I çağırmıştır. Gülekli Hacı İbrahim o sırada namaz hazırlığı için abdest almakta imiş.. Yeni Valinin kendi sini çağırdığı söylenince hiç tav rını bozmamış , hattâ gömleğinin kollarını indirmeden o vaziyette Va linin odasına girmiş .
Valiye selâm dahi veımiyerek rast gele bir sandalıyaya oturuver- miş .
Ziya Paşa gelenin kim olduğu nu derhal anlamış ve hiç kızmadan:
— Hoca efendi, selâm yokmu ?
Demiş . j
Bu suale karşı — fes giyenleri I sevmeyen ve Ziya Paşanın da fesli olduğunu gören — hoca d erhal:
— Kâfir mi.müsliman mı olduğun belli değil ki selâm vereyim! ceva bını vermiştir .
- Sonu Var —
B ir d ü z e l t m e :
Bundan evvelki tefrikalarda bazı miirettip hataları göze çarpmakta dır :
I — 2 Numaralı tefrikamızda A- dana Valiliğine tayin edilen “ O s man Nuri paşa „ ran tayin tarihi 1846 olacak yerde 1844 olarak çık mıştır .
II — 1850 de Adana Valiliğine tayin edilen Ziya paşa ile Şair Ziya paşayı birbirine karıştırnıamalıdır . Tefrikamızı takip eden güzide bir zatın bu suretle telâkki ettiğini ko nuşmamız esnasında hissettim .
1850 de Adana Valisi olan. Ziya
paşanın Şairliği yoktur. Mumaileyh 1856 yılında tekrar Adana Valisi olmuştur .
III — 1868 de Adana Valiliğine tayin edilen “ Nusreddin paşa „ de ğil “ Takittin paşa „ dır .
IV — 3 Numaralı tefrikanın ba şındaki kıtanın ilk mısraı şu şekilde olacaktır :
H û d a b ir H u p y a r a tm ış k im ?.
V — Ayni tefrikada Ali Münifin babasının adı miirettip hatası olarak “ Edirneli Hakkı „ şekline girmiştir. Doğrusu Adanalı Hakkı olup eski mecmua ve gazetelerde “ Edeneli Hakkı „ olarak tesadüf edilir .
2 4 Mayıs 1936 n w » »II 'MJ I MII
Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 - 1880
Yazan : Taha Toros
Ziya Paşa, İbrahimle iki saat ka- | dar konuşmuş , dinî içtihatlarını din j lemiştir , En sonunda da , halkı dalâlete sevk etmemesini , müfrit dini içtihatlardan vazgeçip evinde rahatça oturmasını tavsiye ederek eline altı mecidiye harçlık Verip ser* best bırakmıştır .
İbrahim Rüşdü , belediyece tutu* lan bir atla o gün Gülek yaylasına gönderilmiştir ,
Gülek yaylasına gittikten sonra Ziya Paşanın tavsiyelerinin tesiri görülmüş ve İbrahim , ömrünün so nuna kadar " Haristan ve Külistan,, okumakla vakit geçirmiştir .
Şair Hocaya şöyle bir vaka da istinat edilmektedir :
Gülek nahiyesinin “ Peskenek „ denilen küçük bir köyü vardır . Hoca bu köyün alt kısımlarında bir evde oturmakta iken bahçesine bitişik olan köy mezarlığını çitler le çevirerek kendi bahçesine ilhak etmiş ..
Bu hadiseye bir türlü mana ver meyen , mezarlıklarının ellerinden bu şekilde alınmasını garip bulan köylüler topluca Hocaya giderek ! bu hareketinin esdabıni sormuşlar : Hoca da uzun çubuğunu tüttürerek:
— Bundan sonra size mezarlık lâzım olmıyacaktır ! Çünkü ölmiye- ceksiniz ?
Demiş ve hakikaten ö köyden on beş sene hiç bir insan ölme- miştir . Köylüler bunu Hocanın kerametine atfetmişlerdir .
Gülek nahiyesine mektep
açılması
Ziya Paşanın], İbrahim Rüşdüyü serbest bırakmasından bir sene son ra Gülek nahiyesine bir Rüşdiye mektebi açılmıştır .
O devirde, değil köylerimizde, bir çok kazalarmızda bile Rüşdiye mektebine tesadüf olunmazken bu raya mektep açılmasına bir çok kim
seler hayret etmişlerdir .
Şehirlerde bile böyle irfan yu* valarınm azlığında bu köye nur sa çılması Ziya Paşanın ileriyi gören nurlu gözlerinin ve derin sezişleri nin eseridir !.
Hattâ böyle bir mektebin açıl ması lüzûmu Ziya paşa tarafından resmen iki defa babı âliye yazılmış tır . Bu hususta yolladığı ra por ve esbabı mucibe hayretle okunmuş ve derhal mikdarı kâfi tah - sisat verilerek bir de muallim gön derilmiştir .
Vali Ziya paşa , Gülekli îbrahi- min tavkifinden bir hafta sonra bü tün hapishane halkını elde ettiğine dair hikâyeyi işittiği gündenberi , halk arasında bu adamın mühim roller oynayabileceğini tahmin et iniştir .
Yalnız ihtiyarlığına acıyarak ken disini serbest bırakmışsa da o ha valideki halkın telkinlerle dalâlete düşmeleri ihtimalini göz önüne al mıştır . . Buraya böyle bir mektep açılmasiyle , yetiştireceği gençlere irfan aşılanmış bulunacaktır.
Bu suretle bunların dinî propa gandalara kapılmasına imkân yok tur . Bilâkis aldıkları kültürün h r ziyle bu gibi propagandalarla kendi liklerinden mücadele edeceklerdir .
Netice olarak muzir ictihadlar , yayılmağa müsait zemin bulamıya- rak sünecektir. İşte bu mektep bu gibi düşüncelerin neticesi olarak Ziya paşanın himmetiyle açılmıştır .
Ziya Paşa nın güzel
sanatlara hizmeti:
— İlk Tiyatro —
Ziya Paşa Avrupadan yeni dön müş, garp sanatını incelemişti. İçin de alevlenen güzel sanatlar ülküsü nü yaratmak istiyordu.
Pariste birçok tiyatroların mü davimi olan şâir, tecrübelerle Ada- nada da bir tiyatro binası yaptırdı..
Bu hayırlı teşebbüs, muhitin mü- taassıp kafaları tarafından benim senmedi . Bu yüzden zavallı şâir ten- kidlere uğradı. Aleyhine yaftalar asıldı..
Haddizatında bu tenkidler hiç j te Ziyanın önünde yapılmadı.
Esasen onun huzuruna çıkmak bir meseleydi.. Nerde kaldı ki ten kit ve münakaşe fikriyle bir kimse görüşmek cesaretinde bulunabilsin ! Azminde ve teşebbüslerinde kat’î adımlar atan şâir bu eseri de başardı. Tiyatro binasını ikmal etti rerek İstanbuldan bir tiyatro gurubu getirtti. Bu gurubun başında İbra him vardı.
Tiyatro uzun müdddet yaşama dı ..
İlk partide Ziya Paşanın işaret ettiği bir iki eser oynadı. Salimen
i
şâir yaz aylarım Gülek nahiyesinin o zamanki merkezi olan “ Kerlez „i
de geçiriyordu. Hastalığı dolayısiyle de kışları o kadar meşgul olamadı . Ölümünden sonra da bu cünha ha yatı bir zaman bocaladıktan sonra çalışmaların« nihayet verdi.. Ve Zi yanın bu güzel eseri de ardı sıra kendini takip etti!Şâir Ziyanın sahneye olan aşkını piyeslerin provasında bulunmasiyle de ölçebiliriz.
Onun sahne için büyük emelleri vardı. Fransızcadan meşhur eserler tercüme ettirerek oynatacaktı.
Ziya Paşa halkın sahne hayatına alışması için memurların tiyatroyu temaşasını meçburî bir şekle sok muştu !
Adanalı Şâir Zicyanm
Vali Şâir Ziyaya hiviyesi
Paşanın her yeni hareketini be nimseyen muhalif kafalar vardı. Bun lar - yukarıda da izah edildiği gibi - Ziya Paşanın huzurunda tenkitte bu lunamazlardı. Şâirin hilkati ve asa biyeti buna müsait değildi.
Muhalifler yalnız kahvelerde top landıklarında bu yeni fikirli şâir V a linin aleyhinde atıp tutarlardı.
Bu gibi tenkitler Valinin kula ğına gelmemekle beraber onun de rin seızinşlerinden kurtulamazlardı. Ziya Paşa memlekette muhalif partileri susturmağa ve her aykırı hâdiseyi yatıştırmağa çalışm ıştı. Her fırsatta bunlara güzel dersler vermekten, darbeler indirmekten hali kalmıyordu.
Bir zamanlar Şâir Hakkının hi civleri ağızdan ağıza dolaşmıştı. En nihayet Hakkı ayni zamanda Hamit idaresini hiciv eylemesinden dolayı da susturulmuştu.
Böyle bir baştan mahrum kalan muhalifler mutlak surette Ziya Paşa yı asabileştirmek ve yeni hareketle rinin önüne geçmek istiyorlardı.
Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 - 1880
Yazan : Taha Toros
Bunun için de çocuk denilecek bir yaşta bulunan Adanalı şair Zi yayı yakalayıp bir hicviye yazdır dılar .
Nihayet şair Adanalı Ziya yaz dığı kudretli hicviyesini bir gece paşanın evinin kapısına atarak kaçtı. Sabahleyin kapı önünde bulunan bu kâğat parçası Vali Şair Ziya pa şaya verildi.
Öfkeli bir çehreyle imzası meç hul hicviyeyi okuyan şair derhal zabıtaya bu cüretkârın bulunmasını emreyledi .
Memleket birbirine karıştı . iki gün devam eden sıkı bir araştırma yapıldı .
Kahveler ve toplantı yerleri ba sıldı. En sonra bir ip ucu yakalana rak hicviyeyi yazan Adanalı Ziya bulundu .
Bir -sabah suçlu sıfatile Adanalı Ziya Vali şair Ziyanın huzuruna çı - karken yiyeceği kuvvetli tokatları düşünüyordu .
Titreyerek içeri girdiği zaman şair Ziya paşa Adanalı Ziyayı süzdü ve hicviye yazılı kâğadı göstererek :
— Bunu sen mi yazdın küçük ? dedi .
Aldığı cevap :
— Evet, ben yazdım . . . Oldu. Bu cevabı veren genç o anda ceza olarak ana yurttan sürgün ola rak uzaklaştırılacağını veya sene lerce hapishane köşelerinde çürü yeceğini tahmin ediyordu .
Fakat hiç de umduğu gibi bir netice çıkmadı. Şair Ziya paşa :
— Aferin evlâdım . . Sende bü yük bir istidad var ! . dedi.
Ceza yerine takdir alan ve bu neticeden afallaşan Adanalı Ziya ellerini oğuşturmağa başladı. . .
Vali derhal şu teklifi de ekledi : Seni tahsil için Istanbula gön dersem gider misin ? Kabiliyetini burada körletme ! . .
Bunu paşanın ağzından işitmek inanılmıyacak bir definenin bulunuşu idi .
Karşısmdakinden ölüm , darbe bekleyen Adanalı Ziya bir iki gün sonra Vali Ziya paşa tarafından İs- tanbula tahsile gönderildi .
* * *
Ziya paşanın eseri keşfi olan bu değerli istidadın burada hatırasını tazelemek bize kıvanç verecektir. [1]
Adanalı Ziyayı işitmeyen ede biyatçı yoktur sanırım. Onun gazel leri hâlâ yaşlı kafalarda yaşamak tadır. Ziya değerli bir muharririn dört sene evvel ( Sonposta ) da yaz dığı gibi nevî şahsına münhasır bir şairdi. Onun gazelleri kadar
gazel-[1] Adanalı Ziya hakkında [ Adana âlim ve şâirleri ] adlı hazırladığımız kitapta uzun sahifeler ayırdık . . Bu rada da kısaca yazmağı uygun bulu yoruz .
lerine yapılan nazirelerde meşhur dur.
Onu Hamit takdir etmiş, Süley man Nazif de hayran olarak sev mişti. Hayatı istibdat düşmanlığile geçen,uzun yıllarını Trablusgarp ve Mısır illerinde sürgün olarak geçiren bu şaire nedense zamanı lâyik ol duğu değeri verememiştir. Ve ünsel Ziyayı pek erken unutmuştur.
Bereket versin Afyonlular Ziya yı unutmadılar. Son yıllarını Afyon da geçirdiği için orada intişar eden ( Son haber ) gazetesi Ziya için fev kalâde bir nüsha çıkarmıştı. Bu nus hada Namdar Rahmi Adanalı Ziya nın felsefesini canlandırdı. Bir çok kalemlerde şairin hatıralarını nakle^ tiler. Bu meyanda Süleyman Nazi- fin eski bir mektubu da neşredildi . Sırf içindeki edebî hızla Şair Zi ya Paşaya yazdığı bir hicviyenin tak dir edilerek İstanbula gönderilmesi Adanalı Ziyayı olgun ve feylesof bir şair yaptı .
Ayni zamanda ruhundan kayna yan vatan ve hüriyet mefhumları da kuvvet buldu. Adanalı Ziya evvelâ İstanbulda Tıbbiyeye girdi. Eakat yaratılışı ve tıbbiyenin hassasiyeti ölüler üzerinde verilen dersleri din lemeğe mani oldu. Bu sebepten mek tebi terketti. Artık serseriyâne ge ziyordu . B ö y le g e ç m e k te ise ö m ü r a z iz im m iy rim Ş u r a d a , g a h b u r a d a , s e r s e r iy â n e e li boş.. Ç ık a r ıp b ir v a k â i g a y r î m a r a z i Diam tay in ile m a h b e s te g e ç in m e k
d a h a h o ş !
Boş gezmekten usanmıştı. Niha yet bir baba dostunun yardımiyle Evkafa kâtib oldu. Üç sene sonra mümeyizliğe terfi etti. Burada za manın şairlerile tanıştı .
Artık her akşam Balık pazarın da içiyor, Istibdad aleyhinde hicvi yeler yazıyordu .
Bir akşam fazla içmiş, köprü ba şından geçiyordu. Ser askerin deb debe ile oradan geçtiğini görüncş arabasına yaklaşarak küfre başladı. Bu hareketi Ziyanın felâketine se bep oldu. Tarablus Garbe sürüldü, vatanından ayrılmak onu çok üz müştü : S en e r b a b ı h a m iy e tte n c ü d a sın B en a h v a n ı v e fa d a n b i n a s ib im B a n a b a r i k e r e m k ıl il t ifa t et V atan b e n d e s a n a b e n z e r g a r i bim ..
1894 de ( Fizan ) dan Mısıra kaçtı. Mısırda iken afa uğrayıp Bur sa Evkaf müdürlüğüne tayin edildi. Bursada uzun müddet kaldı. Fakat Hamid ve istibdad aleyhine yazılar yazmaktan geri durmuyordu .
r
Şair Ziya p;
Adana val
aşanın
iliği
¡0
1878 - 188
— 8 —Yazan : Taha Toros
Nihayet altı mecidiye ile Bursa evkaf müdürlüğünden tekaüde sevk olunarak Afyonda ikamete memur edildi .
Mücadeleci ve bahtsız şair ölü müne kadar Afyonda kalmıştır . Bir aralık cinnet asarı görüldü- günden Seyid Battal Gaziye götürül müştür : K ıy a m e t k o p tu h e r y e r b ir n i ş a n ı h a y r e t a lm ış tır , M e d e d h e y e r h a m a lla h ım , r/i y a zu lm ette k a lm ış tır . Nihayet 26 Ağustos 922 de A f yonda sefalet içerisinde ölmüştür . Mumaileyhin sağlığında da bir zamanlar “ Adanalı Ziya öldü „ ha beri çıkmış ve hattâ o zamanki İs
tanbul matbuatı hüzün dolu neşri yatta bulunmuşlardı . Ziya kendisi nin öldüğü hakkında intişar eden bu yazıları okumuş ve “ mezardan bir ses ! „ serlevhalı uzun bir şiir yazmıştı : F e m ş ik â y e ti a ç s a m h e p g a m s a ç ılır D o k u n m a y ın b a n a , ben b ir g a - r ip z e d e y im . B en im ç in ö ld ii d iy o r la r s a ç o k m u d u r y a r a n B e lâ y ı a ş k ile h e r a n ö lü p d ir il m e d e y im !..
Adanalı Ziyanın matbu eseri yoktur . Fakat şiirleri ve gazelleri dostlarının perestişkârlarının kafasın da yaşamaktadır .
Son zamanlarda “ Evrakı Hazan,, adlı bir kitap çıkarmak arzusunda iken muvaffak olamamıştır :
H e z a r e lh a n b ir k u şk en g ü lü sta n ı ş a ta r e tte k ı r ı l d ı h â lim , şev k im , d u r d ü ş tüm a ş iy a n ım d a n 5 e ri y o k , m e: v a si y o k ku ştan n el b e k le n ir a r t ık ? B ilin sin rü tb ei a lız a n ım“ e v r a k ı H a z a n ,, ım d a n !.. Uç yıl evvel Afyonda ölen Ziya yı hiç bir münevver Afyonlu unut madı . Bilhassa divan ve şiirlerini toplayıp tabettirmek hususundaki uğraşmaları şayanı takdirdir .
Üç sene evvel ( Adana âlim ve şairleri ) ni yazarken Eskişehirde Halkevi mecmuası baş muharriri Fa ruk Şükrü ile mektuplaşmıştık . Fa ruk Şükrü , Ziyanın dostlanndandı . Elyevm Ziyanın gayri matbu şiirleri de ‘mumaileyhde bulunmaktadır . Yakında neşredeceğini işitmiş ol makla sevinç duyduk .
Adanalı Ziya hakkında geçen yıl Konyada da küçük bir kitap çıkartıldığını haber verdiler .
Görülüyor ki bahtsız Ziyayı unut mayanlar da çoktur . Ve Ziya Paşa nın bu eseri öldükten sonra da yaşa- yor !
Mektepler çoğaltıldı:
Valinin diğer önemli işlerinden biri de kültüre olan hizmetidir. İp tidaî ve Rüştiye mekteplerinin ade di ve bunların hocaları artırılmış tır .
Gerek Adana ve gerekse san cak ve kazalarında hoca adedinin bariz bir şekilde çoğalışım Adana nın 1872, 1876, 1879 yılı vilâyet salnamelerde 1880 yılı salnameleri nin tetkikinden anlıyoruz .
Esasen Paşanın Adanadaki eser lerini ve ileri hareketlerini incele mek için vilâyetin kendinden evvel
çıkan salnamelerde kendi zamanın da çıkarılan salnamelerinin karşılaş tırılması bize müsbet fikirler vere bilir .
Gerek Adanada ve gerekse Ko zan ve Tarsusta mektep ve hoca adedi ziyadeleştirildi .
Vali, hocalarla çok yakından alâ kadar olurdu . Hattâ arasıra mek teplere uğrar, onlarla haspihalde bu lunurdu . Paşanın bu görüşmeleri ders mahiyetinde idi .
Memurlara Fransızca
dersi:
Ziya Paşanın halka yabancı ge len güzel bir işi daha vardı.. O da memurların Fransızca öğrenebilme si için hükümet dairesinde bir kurs açmasıydı .
Her ^sabah memurlar daireye gitmezden evvel buraya gelirler ve Fransızca dersi alırlardı . İstanbul- dan bir Fransızca muallimi de celp- olunmuştu ,
Bu kurslara devair mümeyizle- rinin ve müsevvidelerinin de devamı mecburi id i.
Ziya Paşanın imâr işleri
Seyhan köprüsünün tâmiri : Adanadan geçen Seyhan nehri nin üzerinde büyük bir taş köprü vardır . Eski tezkirecilerimizin ve coğrafyacılarımızın ( 4 00 ) arşın di ye tarif ettikleri bu köprü Jüstinya* nos devrinde yapılmıştır .
Ziya Paşanın devrine kadar bu köprünün kenarlarında korkuluk du varlar yoktu ... Köprünün ortasına yakın bir yerindeki çatlak da herke si telâşa düşürmüştü . Bu işin bir an evvel önlenmesini takdir eden V a li, pek kısa bir zamanda köprüyü tâmir ettirdi .
Ortası yeniden yapıldı . Kenar larına yüksek korkuluk duvarları eklendi .
Günde binlerce araba, aşiret ve insanların geçtikleri bu köprünün kenarlarına yapılan ,'duvarlar tehli keli kazaların önüne geçmiştir .
Köprüdeki bu yenilikten dolayı Ziya Peşa devrinde mektupçuluk ya pan Şair Nazım, Köprü kenarına bir tarih yazdı .
Bu şiirin sonu şöyle bitmekte dir : D edi itm a m ın a m ek tu p ç ü N a z ım c e v h e r in ta r ih Z iy a P a şa , y e n id e n y a p tı z iy b a c esri S e y h a n ı 1296
Misis köprüsünün tâmiri
Misis köprüsü Ceyhan nehri ü- zerindedir . Seyhan köprüsü kadar mühim olan bu köprü esaslı bir su rette Sultan Süleyman zamanında yapılmıştır : [ 1 ]
Tarih :
“ K o d u b ü n y a d ı b u cesri c ih a n a h a s b e te n lila h „
En sonra da Sultan Mehmed ta rafından hicri 1070 yılında tâmir edilmiştir ;
H a r a b e k ılm a d ı ç ü n k im H a lila s ö y le ta r ih in C ih a n c esrin b ile S u lta n M u h am m ed k ıld ı m â m u r
[ 1 ] Buradaki tarihleri Fatih
millet kütüphanesinde 892 numaralı yazma eserde görmüştüm . Bu kita bın sahibi meçhuldür !
Bu değerli eser 1056 hicri yılında talik ile yazılmıştır . Mezkûr el yaz ması kiiabın kenarlarındaki bazı yer leri müruru zamanla silinmiş çıkıntı da bu tariflere tesadüf ohmmaktadır.
Şair Ziya paşanın
Adana valiliği
1878 — 1880
Yazan : Taha Toros
Daha sonra müruru zamanla bu köprünün iki gözü çökmüş ve ah - şapla tamir edilmişti.
Ziya paşa bunu mükemmel bir surette yaptırdı. Bu köprülerin o de vir iktisadiyatı üzerinde oynadığı rol gayet büyüktü.
K araiaş şo sası:
Adana Vilâyetinin iki limanı vardı: Karataş ve Mersin . .
Pek kısa bir mazisi olan Mersin limanı kadar Karataş limanı da mü himdi. Bunu takdir eden paşa Adana mahsulâtının Karataş vasıtasile ge milere yükletilmesinin Mersine gön derilmesinden daha kârlı olduğunu görmüş ve Karataş yolunun mükem mel bir şosa halinde yapılmasını em retmiştir .
Bu yolun 7 kilometrelik yeri ik mal edildiği sırada paşa ölmüştü . Ondan sonra da yolun gerisine de vam olunmamıştır .
Adana defterdarının az
ledilmesi :
O zamana kadar defterdar Hakkı idi. Ziya paşanın geldiği giindenberi Hakkı ile arası iyi gitmemiştir. Bu anlaşamamazlık hem hususî hem de resmî hayatlarında devam etmiştir.
Günün birinde defterdar Valinin emrini dinlemiyerek bir paranın te diyesini kabul etmediğinden işten menedildi. Hakkının yerine Ziya paşa ( Çelebi ) yi defterdar vekâletine ge
tirdi .
Yağmur duası ve Ziya pa
şanın yüksek bir d ersi.
siydin. Yağmur dileneceğine nehirden istifade etmek usulünü bulup tarla
ları sulatsana?. demez mi..
Bu sözleri eşiten heyet sessizce geriye dönmüşlerdir.
Bir konsolosun
münasebetsizliği
Ziya paşanın Adana valiliği sıra sında memlekette ecnebi olarak bu lunan memurlar şunlardır:
İtalya ve Fransa vis konsolosu: Maryüs Jufruva (1)
Tercümanları: Naum Eyyup, Cer- ces, Kasbar ağa. İspanya vis konso losu : Kostantin Mavrimati, Ameri kanın Tarsusta vis konsolosu: Ab- du Debbas N. Tercümanları: Nikola, Halil. İran yehbenderi: Mirza Meh. met Hadi
Mersinde İngiltere ve Yunan kon solosu: Nikola Tataraki
Tercümanları : Antakyos, Di- mitriadir.
Felemengin Tarsusta konsolosu, Elya Avanya
Tercümanları: Mihail baba, İbra him Şelgon •
Fransanm Mersin Manastır mü tevellisi: Kânus Nadir
Tercümanı : Yusuf Rüesâyı ruhaniyeler:
(Sis) de Manastırda Mığırdiç Peskposu Bedros
„ Kirkor
Adanada Rum metropolidi Per-manas „ Ermeni murahhası İstepan „ Katolik „ Karabet „ Protestan „ Ohanis Seyhan ve Ceyhan nehirleri
fennî kanallarla Çukurovayı baştan başa sulamağa kâfî gelecek ve bu suretle yıllardanberi devam eden kuraklığın önüne geçilmesi mümkün olabilecekti. Netice itibarile Adana ovası ikinci bir Mısır ülkesinin feyiz ve bereketini kazanacaktı.
Bunu takdir eden Ziya paşa fennî kanallar açtırmak hususunu mühen dislerle görüştü. Bir proje hazırla tıyordu. Paşanın ömrü bu mühim ve müthiş eseri yaratmağa kâfî gel medi .
Günün birinde cahil halk kurak lıktan bunalarak yağmur düasma çıkmıştı. Her yıl âdet hükmünü alan bu düaya ötedenberi Valiler de işti rak ederlerdi.
Onların böyle diialara riyaset etmeleri , kabul edilmesi ihtimalini çoğaltmakta idi .
Nedense bu itikat halk ruhunda kök bulmuştu. Halk yağmur düası için
Seyhan köprüsünün üzerine toplan mıştı. Valinin de bu toplantıya da vet edilmesi için üç kişilik bir he yet gönderilmişti .
Bu heyet Ziya paşanın evine git tiği zaman sükûnetle karşılandı. He yet reisi halkın yağmur düası için toplandığını ve kendilerinin de dü aya riyaset için sabırsızlıkla bekle- n ildiğini bu düa merasiminde bulun duğu takdirde Tanrının kabul ede rek yağmur yağdırması ihtimali bu lunduğundan bahsile bu daveti ka bul buyurmasını rica etti.
Vali bu köhne sözlere acı bir tebessümle mukabele etti ve :
— Seyhan nehri buradan akar ken sizin onun kenarına yağmur duasına çıkmanızın manası yok !.. Ben bu halkın başına geçer ve si zinle beraber Allahtan yağmur dile nirsem sonra Allah bana :
—- Koca vilâyetin ünlü bir
vaJi-Bunlardan başka seyyar konso loslar ve tercümanlar vardır.
Adanada İngiliz konsolosile Ziya paşa arasında tuhaf bir vaka olmuş tur. Bunu Adanada herkes birbirine benzemiyen şekillerde anlatmakta dırlar. s.
Bir gün İngiliz konsolosu Ziya paşayı görmek için vilâyet kunağma gelmiş. Valiyi bulamayınca işinin e- hemmiyetinden bahsederek evine gitmiş. O sırada Ziya paşa da bir rivayete göre uyumakta imiş, bir ri vayete göre hammamda yıkanmakta imiş.
Hademeye, vali, daha evvelce içe riye kimsenin girmemesini emretmiş.
Konsolosa hademe valinin meş gul olduğunu söyliyerek içeriye al mamış. Konsolos ta işinin ehemmi yetinden bahsederek mutlaka görme si lâzım geldiğini ileri sürmüş.
Ve dinlemiyerek paşanın hususî odasına girmiş. Paşa odasına ansızın giren bu terbiyesizin bir sıfatı resmi yeyi haiz ecnebi bir memur olduğu nu görünce kendisini tahkir ederek koğmuş.
Konsolos bu hâdiseyi bir izzeti nefs meselesi addederek Jenaral konsolosluğa müracaat eylemiş.
Jenaral konsolos ta hâdiseyi İn giltere hükümetine bildirmeden Ziya paşaya sormuş.
Aldığı cevap çok müskit ve ma kul olmalı ki Adana konsolosuna bir mektupla Ziya paşaya tarziye ver mesi emredilmiş!
— Sonu var —
(1) Bu adam yirmi seneden fazla konsolosluk yapmıştır.
... ... ı ...
Bu gece nöbetçi eczane
Yeniotel civarında
Vatan
eczanedir
l - J m a y ıs l « o
r
-l
Şair Ziya paşanı
Adana valiliği
Jl
n
I
1878 - 1880
Yazan : Taha Toros — 1 0 —
Valinin sayfiyeye çıkışı
Ziya Paşa Adanaya geldiği gün- denberi ciğerlerinin rahatsızlığını çe kiyordu . Bu kadar yorgunluğu yü zünden ilerleyen hastalığı yüzünden istirahat etmesi icabediyordu .
İlk önceleri buna lüzum görme yen Vali son, günlerde sıhhatinin harap olduğunu görmüştü . En mü- said olan Adana sayfiyelerini sordu. Nihayet Toroslarla Gülek yaylasın daki “ Gerlez „ mevkii seçildi .
Gerlez bu gün için on, on iki evden ibaret soğuk bir su başında kurulmuş köycüktür .
Bol suyu üç değirmen çevirmek tedir . Burası çok eski bir yerdir. Halâ Milâddan evvele ait kale du varları bakidir . Aynı zamanda bu kalenin önündeki geniş meydanda simsiyah taşlar vardır . Bu taşlar bir zamanlar işletilmekte olan simli kurşun madenleridir .
Bu madenler bundan 65 yıl ev veline kadar işletilmekte idi .
Gümüş ve kurşun çıkarılır ve ip* tidaî bir kazanda izabesi yapılıyor
du . Karşı dağlardan, mağaralardan taşlar buraya getiriliyordu . Bir za man oldu ki buradaki kurşun ve gü müş istihsal masrafını ödeyememiş tir . Buna ilâve olarak da maden iş leten memurun tecziye edilerek İs- tanbula çağrılması da âmil olmuş tur . Bu adamın kızı bir müddet için babasının işini ilerlenmek istemişse de idamesine muvaffak olamamış tır :
Bu madenlerin bulunduğu yer o zamanki ( Gülek ve Tekeli ) na hiyesinin merkezi idi . Ve hükümet konağı vardı . Nahiye müdürü de Mehmed idi . Bu zat iki senedenbe- ri nahiye müdürlüğü vazifesi yap makta idi .
Ziya Paşanın “ Gerlez „ e say fiye için geleceği anlaşılınca nahiye müdürü güzel bir ev hazırlattı .
Ziya Paşa Gerlezi çok beğendi. Soğuk suyun başından ayrılmadı . Hattâ bu suyu o kadar sevdi ki evi nin önüne fıskiyeli bir havtız yap tırdı .
Fıskiye o kadar kuvvetli idi ki üzerine bir karpuz konulduğu zaman mütemadiyen havada döner durur muş ..
Şairin Toroslara çıkışı etrafını pek ziyade alâkadar etmişti .
Gülek nahiyesi Derbend jandar maları Valinin hizmetini görmeğe memur edilmişlerdi .
Yazlan Haşan dağına çıkan âşi- retlerden iki çadır Gerleze getiril mişti . Bunlar Ziya Paşanın tereyağ süt ve yoğurtlarını ihzar etmişler dir .
Vali buranın temiz suyu ve ha vasını beğendise de yalınızlıktan pek sıkılmıştı . onun için Adanaya erken döndü .
Ziya Paşanın ölümü:
Vazifesindeki gayretinden hasıl olan yorgunluk Paşayı çok sarsmıştı. Eski rahatsızlığı ilerlemişti.
1880 yılının Mayıs başından iti baren evinden çıkamadı.. Uzun ih timamlara rağmen kurtulamadı. Ve 17 Mayıs 1880 de öldü. Adanalıla- rın göz yaşlan arasında Ramazan oğullarının yaptırdığı meşhur Uluca- mi mezarlığına gömüldü .
Ayni mezarlıkta 1871 yılında Adana Valisiyken ölen Süleymani-
yeli Ahmet Paşanın da mezarı bu- j
Ilınmaktadır. 1
Ziya Paşanın Adana Valiliği bir sene onbir ay ve yirmi yedi gün de vam etmiştir.
Vali vekili
Ziya Paşanın rahatsızlığının son günlerinde Adanada bir hadiseyi teftiş için yollanan Hacı Akif gel mişti . Bir müddet sonra Paşalığa terfi eden Haci Akif, Ziya Paşanın ölümü üzerine Adana Vali vekâleti ne tayin edildi.
Mezar taşı
Ziya Paşa 17 Mayıs 1297 yılın da ölmüştü .
Adananın orta kısmında olan ulu- cami mezarlığına gömülmüştü. Bazı edebiyat kitapları Paşanın Bursada öldüğünü ve oraya defnedildiğini yazmak gibi bir hatâya düşmüşler dir .
Şemsettin Sami, İbrahim Necmi, Tahirelmevlevî dahi böyle bir hata ya düşenler arasındadır .
Pek yakın bir devirde ölen şai rin mezarının önünden hâlâ Adanada her sabah binlerce kişi geçmektedir. Ve mezar taşı çarşıya karşıdır . Ölü münün Bursa ile hiç bir alâkası yok tur .
Ziya Paşanın öldüğü zaman Tür kiyede bulunan şairler ölümüne ta rih yazamamışlardır . Bu hâdise çok gariptir . Düğünler , doğumlar ve gerek küçük hâdiseler için bir çok beyitler yazıldığı bir devirde koca şairin ölümü için bir tarih buluna- j maması cidden acıdır .
Bu sebeptendir ki mezar taşın da şu satırları görüyoruz :
Adana vilâyeti Valisi Abdul* hamit Ziyaettin Paşa merhumun faz- lukemali asâriyle müsbet ve ulüviikad- rini beyan ve tavsifde zebanı üde* bayı zaman bikudret ve tarih vefatını
nazimda şuarayibenamı Osmaniyan izharıaciz ve hayret eylediklerinden 97 senesi cemazilâhirinin sekizinci Pazartesi günü gülşen sarayı bekaya j azimet eylediklerini vilâyeti mezbure | vergi müdürü Esseyd Haşan Rıza neşren bu veçhile tahrire ictisar ey ledi . „
İşte bu mezar kitabesi bize o i devir şairlerinin acizlerini anlatmak- ; tadır .
Bunu hem Adana , hem de ede biyat namına bir noksan addeyleyen
Adanalı Kâf zade Yusuf İzzet , bir kaç sene evvel Ziya Paşanın ölümü ne güzel bir tarih tanzim eylemişti . Hattâ belediyeye de bu nazmın mer- i hum şairin mezar taşma yazılması bile teklif edilmişti .
Fakat bu güne kadar böyle bir iş yapılmış değildir . Mamafih me zar taşma neşren yazılan kitabe, ölü- i önü yılında yazılmış ve Türk şairle
rinin acizlerini de göstermiş olması itibariyle ayrıca bir değer kazan maktadır .
Bu yüzden eski kitabeyi bozmak hiç te doğru olamaz '•
Edebî bir ¡hâdisenin pozu de mek olan o nesir kitabenin müstakbel
nesil tarafından eski şekliyle görül mesi edebî şe’niyete daha uygun olacaktır .
Mamafih Adananın eski bir mu harriri ve kendi tabiriyle ebeedi mü verrihi olan Kâf zade Yusuf İzzetin bulduğu tarihin de ayrıca bir değeri vardır . Bu kıta da edebiyat münte- sibleri tarafından unutulmamalıdır :
D ed im m u a c c e m le tıırih i ü fü liin Z iy a sı gitti v a lîa h z a m a n ın
1297
— Son —
Taha Toros Arşivi