14 Bilim ve Teknik
Bir yapay organ firmasınca geliştiri-len yapay kalp damarının klinik deney-leri de başarılı olursa koroner kalp has-talarının baypas gerektiren tıkalı kalp damarları, yapaylarıyla değiştirilebile-cek. Bir kolajen iskele üzerinde yetişti-rilen yapay damarın özelliği genişleyip büzülebilmesi, böylece de kalbe kan akışını düzenleyebilmesi.
Bir atardamar tıkandığında, cerrah-lar genellikle bacaktan bir topcerrah-lar damar alıp bunu tıkanmış damarın içine diki-yor ve kan akımını yeniden sağlıdiki-yor. Sorun, baypas gereken hastaların üçte birinde, yeterince sağlıklı toplar damar bulunmaması. Gerçi araştırmacılar, da-ha önce selülozdan kan damarı yaptılar. Ancak bunlar, kalbin değişen kan ge-reksinimini karşılamak üzere genişle-yip büzülemediklerinden, insan dama-rı için iyi bir alternatif değil.
Organogenesis adlı bir ABD biyo-tıp firması araştırmacılarından Sue Sullivan ise, bir domuz bağırsağından aldığı kolajen üzerindeki tüm hücrele-ri temizlemiş. Ortaya çıkan delikli protein tabakayı da boru biçimine sokmuş. Bu iskele sağlam ama pürüz-lü. Bu nedenle, boru içine bir de daha pürüzsüz ama zayıf olan inek kolaje-ninden ikinci bir tabaka yerleştirmiş. Bunun da içini heparin adlı, pıhtılaş-mayı önleyen bir maddeyle kapladık-tan sonra 18 denek tavşanın atarda-marlarına nakletmiş. Kısa sürede tüp-lerin içi, doğal damarların iç çeperle-rinde bulunan ve pıhtılaşmayı önle-yen endotelyel astar hücrelerle kap-lanmış. Bu nedenle de tüplerin hiçbi-rinde tıkanma olmamış. Daha da önemlisi, kılcal damarlar ve uzun kas hücreleri, nakledilen tüplerle bağlan-tı yapmaya başlamışlar. Üç ay sonra Sullivan, tüplerin de, doğal damarları yöneten kimyasal sinyale cevap vere-rek büzüşüp açılmaya başladığını gözlemiş.
New Scientist, 30 Ekim 1999
Bedenimiz yorucu bir iş yaparken kalbi besleyen atardamarlar, oksijence zengin kanı daha yoğun miktarlarda iletmek üzere genişler. Kalp yavaşladı-ğındaysa, bu damarlar yeniden büzü-lür. Yoksa, fazla oksijen kalbin içinde erir ve kas hücrelerince son derece za-rarlı "serbest radikallere" dönüştürülür. Kalbin fazla oksijenden kaçınma mekanizmasını araştıran Pennsylvania Eyalet Üniversitesi doktorlarından Sa-ul Winegrad, kas hücrelerinin, kalbi besleyen damarlara büzülmeleri gere-ken zamanı bildirdiklerini düşünmüş. Sıçan kalplerinden aldığı kas hücreleri-ni, farklı oksijen düzeylerindeki bü-yütme ortamlarında kültürlemiş. Kül-türü, sıçan kalbindeki aort damarından alınan bir dilime döktüğünde aort par-çası, kültürdeki kan hücrelerinin
oksi-jenlenme düzeyine bağlı olarak büzül-müş ya da genişlemiş.
Ekip daha sonra, yüksek oksijenli kültür ortamında kas hücrelerinin, atardamarların büzülmesini sağlayan angiotensin proteini salgıladığını gör-müş. Oksijen düzeyleri düşükken de hücreler adenosin adlı, angiotensini ketleyen bir madde salgılamışlar.
Winegrad, kalp hastalığıyla bu me-kanizmanın bozulduğu görüşünde. An-giotensin, damar astarından aldığı bir sinyalle harekete geçiyor. Hastalığın ilk evrelerinde bu astar bozuluyor ve angiotensinin etkilerini iletme yetene-ğini yitiriyor. Böylece, egzersizden sonra da kalbe yüksek düzeyde oksijen giriyor. Çoğalan serbest radikaller de damarlardaki bozulmayı hızlandırıyor.
New Scientist, 30 Ekim 1999
Kalbin Oksijen Ayarı
Yapay Kalp Damarı
Domuz bağırsağından alınan güçlü kolajen damarın genişleyip daralmasını sağlıyor.
Doğal astar gelişiyor.
İnek kolajeninden pürüzsüz astar.
Heparin kaplama kan pıhtılaşmasını önlüyor.
Araştırmacılar, 1.5 milyon rad ölçe-ğinde gama ışınımına
da-yanabilen bir bakterinin genetik ha-ritasını çıkarmayı başardılar. D e i n
o-coccus radiodurans adlı bakteri,
in-sanlar için öldürücü düzeyin 3000 kat üzerindeki radyasyondan bile et-kilenmiyor. 1956 yılında gama ışınla-rıyla "sterilize edilen" konserve etle-rin üzeetle-rinde bulunuşundan bu yana, tüm öteki bakterilerin öldüğü zorlu ortamlarda sık sık ortaya çıkmış. Ör-neğin, bir radyoaktif sezyum kayna-ğının çevresindeki koruyucu su ha-vuzu ve kuzey kutbundaki kayalar. Ayrıca, şiddetli mor ötesi ışınıma da dayanıklı. Bakterinin, yüzlerce par-çaya bölünen genlerini bir gün için-de tümüyle tamir ettiği belirlendi. ABD Enerji Bakanlığı’nın destekle-diği bir proje çerçevesinde Genomic Araştırmalar Enstitüsü (TIGR) bi-lim adamları, bakterinin halka şek-lindeki iki kromozomu üzerinde biri 2.6 milyon, öteki 400 000 baz çiftinin dizilimini belirlediler. Gen haritası ayrıca biri 177 000 baz çiftli bir me-gaplazmid, öteki de 45 000 baz çiftli bir plazmidi de kapsıyor. TIGR’in kurucusu Craig Venter, 2002 yılına kadar insan gen haritasını çıkarmayı hedefliyor.
Kanser araştırmacıları, özellikle bakterinin parçalanan DNA’sını na-sıl tamir ettiğini öğrenmeye çalışı-yorlar. Çünkü kansere, genellikle ta-mir edilemeyen DNA yol açıyor. Enerji bakanlığı, yeni genler ekle-nen bakteriye eski silah fabrikaları-nın tehlikeli atıklarını temizletmeyi tasarlıyor. Genleri değiştirilen D.
ra-diodurans, toluen adlı zehirli bir
or-ganik maddenin ayrıştırılması ve ci-vanın daha zararsız maddelere dö-nüştürülmesinde de kullanılmış.
http://www.eurekalert.org/restricted/emb_releases/tigr-gio111299.html