• 13 Ocak 1991 Pazar • Sayfa 26
Bir haftada, her gün, 24 saat
sanatla birlikte yaşamaya
ve yaşatmaya çalışacağız
7x24
Osman
GİRİTLİ
ihtiyari
durak
CATİH - Harbiye. Yalnız ■tramvayların üzerinde görülen bir tabela değil bu. İki yaşam tarzının çe lişkisini dile getiren bir ro manın adı. Peyami Safa, iki semtle bunların temsil ettikleri yaşama biçimleri ni anlatmıştı. Fatih'ten Harbiye'ye yükselen ge rek topografik, gerekse yaşamsal bir değişim.
Her aracın bir kentin, şehrin yaşamında anlamı vardır. Daha doğrusu biz ona bir anlam yükleriz. Tramvay bugün bizim için anılarımızı süsleyen bir a- raçtır sadece.
Tüneldeki sanat galeri sinde açılan Tramvaylı İs tanbul Fotoğraf Sergisi her kuşak için ayrı bir an lam ya da anlamsızlık ta şıyor. Tramvayların İstan bul'da neyi temsil ettiğini bilmeyen ya da bunları sadece anılardan okuyan genç kuşak için bir ulaşım aracı. Orta kuşak için ya şamın bir bölümünde gö rünüp sonra kaybolan anı lar çağrıştırıcısı, yaşlı ku şak için ise bir sürü anıyla bütünleşmiş bir simge. Bunların ötesinde tramvay fotoğrafları bize o zaman ki kentin yaşamı üzerinde bilgi verdiği oranda ilgi çekicilik de taşıyor.
Ben tramvaylı İstanbul' da vasamıs biriyim. Sergi
benim için de nostaljik tat lar taşıyor ama bu nostal jik tatların ötesinde sergi de yer alan fotoğrafların bazılarının Ara Güler'e ait olması beni çekiyor. Ara Güler, bir kenti fotoğraflar ken, kentin yaşamından kesitler sunarken, o kad- rajın içine tramvayı da al mış. Fotoğraflara bakar ken İstanbul'un çok deği şen fakat gelişmeyen bir kent olduğunu görüyorsu nuz.
Tramvay sergisini bü yük bir tat alarak gezdim. Çünkü Ara Güler fotoğraf sanat mıdır, değil midir tartışmasına pek itibar et mez. Ona göre fotoğraf bir belge sanatıdır. Sanatçı Şişhane ve Tarlabaşı yı kımlarını da çekmişti. Çün kü o, yaşadığı kentin deği şimini belgelemek istiyor du. Tramvaylar sergisini bu yüzden şevdim. Kentle insanların nasıl bütünleşti ğini görmemek, karlı bir
İstanbul gününün sessizli ğini hissetmemek müm kün değil.
Belki de bir kenti, bir mekânı yeniden yaratmak için onu bir dönemin bü tün özellikleriyle yeniden yaratmak gerekiyor. Her kesin geçmişinde canlan dırdığı Beyoğlu başkadır. Fakat yine de eski İstan bul'u bilenlere anımsatan, bilmeyenlere tanıtan giri şimleri desteklerim.
• Ahmet Adnan
SAYGUN
B ir rejim
M Ü Z İK tarihinin gerekli bir yöntemidir bence. Besteci- ■■■leri hem tek başına inceleyeceksiniz hem de o dönemde toplumdaki müzik ve kültür anlayışıyla bir karşılaştırmasını yapacaksınız. Her müzikçi için bu yön tem geçerli midir bilemem, ama Türk Beşleri için,Ad nan Saygun için gerekli bir yöntemdir.
Cumhuriyetin bütün çoksesli müzik değişimi Türk Beşleri'nde görülmüştür. Cumhuriyet rejimi halkla bü tünleşmeyi istedi. Kendinden önceki rejimde halkla ay dın arasında bir uçurum olduğunu bildiğinden iki sınıf arasında bir köprü kurmak istedi ve bunu değişik alan larda denedi. Batıya gönderip resim tekniği kazanan ressamları dönüşlerinde Anadolu'ya gönderdi. Yakup Kadri'nin Yaban'ı, bir aydının köye bakışıydi. Köylünün kendini anlatması için ise Mahmut Makal'ın Bizim Köy' ünü ve Köy Ftomanları dediğimiz dönemi beklememiz gerekecekti.
Müzikte de durum aynıydı. Sanat müziği Osmanlı İmparatorluğu'nun müziğiydi Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası kuruldu. Fakat Batı müziği bestelerinin
çalın-Tramvaylı İstanbul fotoğrafları her kuşak için ayrı bir anlam ya da anlamsızlık taşıyor.
müzikçisi
ması çoksesli müziğin yayılması için yeterli değildi. Bizim icracılarımızın Türk bestelerini çalması gerekirdi. Bu bakımdan Türk bestecileri yeni rejimin yeni müziğini yaratacaklardı. Türk Beşleri bu amaçla yola çıktılar.
Türk Beşleri halk türkülerinden vaz geçmediler. Ba tıda olduğu gibi halk motiflerini çoksesli müziğin içinde malzeme olarak değerlendirdiler. Halk müziği dinleyen ler türkülerin çoksesli halinden pek tat almadılar. Klasik müziği dinleyenler de aynı tatsızlığı yaşadılar. Cumhuri yet rejiminin halkla aydın arasındaki uçurumu çoksesli köprüsüyle bağlamaya çalışması etkili olamamıştır.
Adnan Saygun ve Ferit Anlar, halk motiflerini kullan mışlardır fakat bunun yanında sanat müziğinden de yararlanmışlardır. Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu' ııun içinde ilahi örgüleri vardır.Otantik ilahilerin ses örgüsünü bozmamış, çoksesli hale getirmiştir. Bu ba kımdan motiflerin yeniden yaratılmasını Saygun başar mıştır.
Tük Beşleri içinde Adnan Saygun, gemş soluklu çoksesli müziğin Türkiye'deki bestecisi olmuştur.