• Sonuç bulunamadı

BİRİNCİ TABLO İBİŞ :

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "BİRİNCİ TABLO İBİŞ :"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BİRİNCİ TABLO

İBİŞ : (Girer, seyircilerle konuşmaya başlar). Merhaba pek sevgili büyüklerim, merhaba hem kıymetli, hem sevgili küçüklerim. Adıma İbiş derler, her işime gülerler. Boyalı tahta aşım, ağlarsam akmaz yaşım, böyle ömür sürerim.

Bakmayın hiç boyuma, gülüp geçin huyuma. Kuklalar gitsin suyuma. Okuma- yazma bilmem ama yalancı olmam. Kötü söze de gelmem, neşeyi çok severim.

Sıra sıra geldiniz, karşıma oturdunuz. Bir güzel kuruldunuz. Görün neler eylerim. İşte böyle, ben bu evin uşağıydım. Benim beyefendi dedi ki, İbiş çağ değişti, gelişti, dedi. Senin de gelişmen lazım dedi. Bilgisayar öğrenmen lazım dedi. Yabancı dil öğrenmen lazım dedi. Matematik öğrenmen lazım dedi.

Sonracığıma, güzel konuşma, doğru dinleme, doğru düşünmeyi öğrenmen lazım dedi. Beni kursa gönderdi. Kurslarda dediklerimi öğrenmezsen artık sana iş yok dedi. Kendine yeni bir iş ara dedi. Kursta hep uyudum. Her rüya gördüm. Rüyamda neler neler gördüm, hepsini size anlatırdım ama, unuttum.

Ama size anlatmak istiyorum. Onun için yeniden uyuyup, aynı rüyaları tekrar göreyim. Uyanınca size anlatırım. Şuraya kıvrılıp uyuyayım. (Bir köşede uyumaya başlar.)

BEY : (Girer, çocuklara kendini tanıtır. İbiş’in aslında iyi bir insan olduğunu, fakat hiç okula gitmemiş olduğu için, yanlışlıklara ve karışıklıklara sebep olduğunu anlatır) İbiş, hadi kalk evladım.

İBİŞ : (Ayağa kalkar) Kalktım beyefendi.

BEY : Aferin.

İBİŞ : Sana da aferin.

BEY : (Azarlar) Heyt. Sen bana aferin diyemezsin.

İBİŞ : Diyemem beyefendi.

BEY : Kursa gittin mi?

İBİŞ : Kars’a gitmedim, Erzurum’a gittim.

BEY : Kars değil, kurs, kurs.

İBİŞ : Öyle söylesene beyefendi, tabii gittim.

BEY : İyi, iyi. Seni sınav yapabilirim, her an tetikte ol.

İBİŞ : Hemen giderim beyefendi.

BEY : Nereye evladım.

İBİŞ : Serik’e.

BEY : Ne işin var orada.

İBİŞ : Her an Serik’te olun dediniz ya.

BEY : Ben tetikte ol, her an sınava hazır ol demek istedim.

İBİŞ : Olurum beyefendi .

BEY : Kursta bir şeyler öğrendin mi?

İBİŞ : Öğrendim beyefendi.

1

(2)

BEY : Öğretmenlerini üzmedin değil mi?

İBİŞ : Üzmedim. Ben ne dersem hep bana güldüler.

BEY : Seni sevdikleri için mi güldüler?

İBİŞ : Evet beyefendi.

BEY : Buna çok memnun oldum.

İBİŞ : Çok maymun mu oldunuz?

BEY : Heyt, terbiyesizlik yapma, ben maymun olur muyum?

İBİŞ : Ne bileyim ben beyefendi. Siz kendiniz söylediniz.

BEY : Ne söyledim?

İBİŞ : Maymun oldum dediniz ya?

BEY : Memnun oldum dedim. İnsan maymun olur mu hiç?

İBİŞ : Olmaz beyefendi.

BEY : Pekala İbiş, şimdi misafirlerim gelecek. Onları salona al.

İBİŞ : Alayım beyefendi. Balon nerede?

BEY : Balon değil İbiş salon salon. Bu gidişle sınavı kaybedeceksin.

İBİŞ : Kaybetmicem beyefendi.

BEY : Konukları tatlı sözlerle karşıla.

İBİŞ : Karşılarım beyefendi.

ÇİÇEK : ( Sahneden geçer, İbiş peşinden gider.)

BEY : İbiş!

İBİŞ : (Geri döner) Buyurun beyefendi. Kim bu kız beyefendi.

BEY : O, konağımızın yeni hizmetçisi. Adı Çiçek.

İBİŞ : Çiçek gibi kız maşallah. Beyefendi beni Çiçekle evlendirsene.

BEY : Evladım, daha senin doğru dürüst işin yok. Nasıl bakacaksın kıza? Önce sınavı geç, işine geri dön, o zaman evlenmeyi düşün.

İBİŞ : Sınavı mutlaka geçicem.

BEY : Ben gidiyorum. Konukları tatlı sözle karşıla, benim yanıma getir tamam mı?

İBİŞ : Tamam beyefendi. (Bey gider.) TURİST : ( Fotoğraf çekerek girer.) Hello, hello.

İBİŞ : He, he...

TURİST : ( İbiş’ in fotoğrafını çeker, İbiş poz verir.) ben Türkiye’ye geldim konuk.

İBİŞ : Ben de bekliyorum konuk.

TURİST : (İbiş’ in etrafında hayran hayran dolaşır.) Wonderful wonderful. Ben tanıyor sizi, ben çok seviyor sizi.

İBİŞ : Ne diyorsun sen bacı?

TURİST : Ben bilmiyordum sizin yaşadığınızı.2

(3)

İBİŞ : Hem sen beni tanıyorsun nerden?

TURİST : Ben sizi tanıyorum ansiklopediden.

İBİŞ : Kimin kedisinden bacı.

TURİST : Biliyorum sizi ansiklopedilerden, siz zor anlıyorsunuz karşınızdakini. Good boy.(Gider)(sesi duyulur) Vandırful vandırful.

3

(4)

İKİNCİ TABLO

İBİŞ : Bey konuklar gelecek dedi ama kimse gelmedi. Konuklar gelinceye kadar biz oyun oynayalım mı? Ellim bellim, şemsiye tellim. Horoz öttü, tavuk gitti, bülbül kızına selam etti. Al çık, bal çık, sana dedim sen çık. (Seyircilerden birini sahneye çıkarır). Develeme deve kuşu, kovalama kova kuşu, çekçi çember, miski amber. Halkada bülbül, çıkanda sümbül. (Bir seyirciyi daha çıkarır). Oooo, bir elmayı soydum, alladım, pulladım. Ankara’ya yolladım.

Gel oradan, gel sıradan, sen çık. (Seyircilerden birini sahneye çıkarır). Fındık fıstık, kadifeden yastık, vallah yenge, ben dökmedim, horoz döktü. Al çık, bal çık, saydım sen çık. (Bir seyirciyi sahneye çıkarır). Ya şunda ya bunda, keçe külah başında, helvacının başında. Allı bırak, telli bırak. Şundan al şunu bırak.

Testim kırıldı, suyum döküldü. Annem döverse, babam severse, hık-mık, sen çık. (Bir seyirciyi daha sahneye çıkarır). Yağ satarım bal satarım. Ustam ölmüş ben satarım. Ustamın kürkü sarıdır. Satsam on beş liradır. Zambak, zumbak dön ardına iyi bak. (İbiş çocukları çember yapıp oturtmuştur).

HACİVAT : (Girer) Her yaştan çocuklara öğüt yoludur sahnemiz. Artık herkes öğrendi neşe doludur sahnemiz. İçinde eğlence var, şiir var, tiyatro var. Anlayana en güzel sanat koludur sahnemiz. Rüya gerçek kaynaşır bu hayal dünyasında, gülmek ömrü uzatır, neşe balıdır sahnemiz. Kavgamız şakadandır, her cahillik kötülenir. Kendini gören için barış dalıdır sahnemiz. Siz ışıl ışıl aydınlık yüzlü, siz pırıl pırıl temiz yüzlü tatlı dilli, çok sevimli çocuklar.

İBİŞ : Sen de kimsin amca?

HACİVAT : Ben çocukların eskimeyen dostuyum.

İBİŞ : (Güler). Hiç böyle tost görmemiştim.

HACİVAT : Tost değil evladım, dostuyum.

İBİŞ : Senin adın ne amca?

HACİVAT : Hacivat.

İBİŞ : (Hacivat’a tokat atar.) HACİVAT : Ne yapıyorsun evladım?

İBİŞ : Amca, bana acı bir tokat at dedin ya.

HACİVAT : Ben öyle demedim. Benim adımın Hacivat olduğunu söylemek istedim.

ÇİÇEK : (Sahneye girer, etrafına bakınıp yürüyüp gider).

İBİŞ : (Çiçeğin peşine takılır. Türkü söyler.) Dağda davar güderim / Çiçeğe selam ederim / Çiçek selam almazsa / Çiçeğe de küser giderim. (Geri döner.) Hacivat amca!

HACİVAT : Efendim.

İBİŞ : Bu kız var ya bu kız. Bu kızın adı Çiçek. Ben onu alıcam.

HACİVAT : İşin gücün var mı/ nasıl bakacaksın kıza?

İBİŞ : Beyefendi sınav yapacak beni. Sınavı geçicem, iş sahibi olucam.

HACİVAT : Peki sınava çalıştın mı?

İBİŞ : Kursa gittim, bir sürü şey öğrendim.

HACİVAT : O zaman sana birkaç soru sorayım.4

(5)

İBİŞ : Sor, sor.

HACİVAT : Çarpım cetvelini biliyor musun?

İBİŞ : Çarpık cetveli ben ne yapacağım. Ben düzgün cetvel kullanıyorum.

HACİVAT : Allah iyiliğini versin.

İBİŞ : Haydi bekleme sor.

HACİVAT : İyi dinle. Yedi bardak su ile beş bardak su kaç bardak su yapar.

İBİŞ : Kolay sorma bunu herkes bilir.

HACİVAT : Hele bunu bil de daha zorlarını sorarım.

İBİŞ : (Parmak hesabı yaparak) Yedi bardak su ile beş bardak su...

HACİVAT : Aferin ne kadar su yapar?

İBİŞ : Bir sürahi su yapar.

HACİVAT : Yine saçmalamaya başladın.

İBİŞ : Hadi sor sor. Ama zor sor.

HACİVAT : Peki, dört ayva, üç elma, yedi armut ne yapar?

İBİŞ : Bir kavanoz reçel yapar.

HACİVAT : Yapmaz.

İBİŞ : Yapar, yapar. Hadi sor sor, zor olsun ama.

HACİVAT : Cüzdanında on milyon lira var. Arkadaşına beş milyon lira verdin. Kaç lira paran kaldı.

İBİŞ : Bana on milyon lira versene, yalnız bozuk olsun.

HACİVAT : Ne yapacaksın on milyon lirayı.

İBİŞ : Sen on milyonu bana ver. Beş milyonunu sana vereyim. Kalanın ne kadar olduğunu sana söylerim.

HACİVAT : Ya...

İBİŞ : Kalan benim olur ama...

HACİVAT : Anlaşıldı, sen bu sınavı kaybedeceksin.

İBİŞ : Tabii sorduklarını bildim. Kıskandın beni dimi?

HACİVAT : Bilemedin.

İBİŞ : Hadi sor bakalım nasıl bilecem.

HACİVAT : Pekala, soracam.

İBİŞ : Kolay olmasın, ne istersen sor.

HACİVAT : Kulaklarını bana ver?

İBİŞ : Kulaklarımı sana verirsem ben kulaksız ne yaparım.

HACİVAT : Canım öyle değil, yani beni dikkatle dinle.

İBİŞ : Hadi sor, sor ama zor sor.

HACİVAT Soruyorum; söyle bakalım, ilk insanlar ateşi nasıl yaktılar?

İBİŞ : Bunu bilmeyecek ne var? Biraz talaş, üstüne de çalı çırpı, en üste de odun 5

(6)

koydular...

HACİVAT : Eeee... sonra.

İBİŞ : Talaşa gazyağı döktüler. En yakın bakkaldan, kibrit alıp talaşı tutuşturdular.

HACİVAT : Bak çocuklar sana nasıl gülüyorlar?

İBİŞ : Sorduklarını bildiğim için sevindiler. Ben her şeyi öğrendim. Öğretmenlerim en çok beni seviyorlar. Ne söylesem gülüyorlar. Hadi amca bana soru sor ama zor olsun.

HACİVAT : Yolda karşıdan karşıya nasıl geçersin?

İBİŞ : Yürüyerek geçerim.

HACİVAT : Olmadı.

İBİŞ : Karşıdan karşıya geçerken birinin sırtına binerim.

HACİVAT : (Alaylı) Aferin İbiş, ne güzel şeyler öğrenmişsin!

İBİŞ : Başka şeylerde sor bakalım.

HACİVAT : Benimle alay mı ediyorsun. Yolda karşıdan karşıya geçerken önce trafik lambasına, lamba yoksa, trafik polisinin işaretlerine bakılır. İkisi de yoksa ne yaparsın?

İBİŞ : Oraya oturup ağlarım.

HACİVAT : Olmaz.

İBİŞ : Karşıdan karşıya geçmeden dönüp eve gelirim.

HACİVAT : Trafik lambasında sarı ışık yanarsa ne demektir?

İBİŞ : Sarı yandı demektir.

HACİVAT : Bunu bilmiyorsun. Yeşil ışık yanarsa ne yaparsın?

İBİŞ : Yeşim yanarsa başından aşağı bir kova su boşaltırım. Annesine de haber gönderirim.

HACİVAT : Canım Yeşim de kim? Canım yine neler uydurdun? Yollarda karşıya geçecek insanlarla araçlar için renkli ışıklar yanıp söner. Sarı ışık “bekle” demektir.

İBİŞ : Hay hay, sarı ışık da tekme demektir.

HACİVAT : Lafı karıştırma da iyi dinle! Sarı ışık yanarsa bekleyeceksin anladım mı?

İBİŞ : Anladım. Ya ışığın mumu biterse.

HACİVAT : Mum değil, elektrikli. Sonra yeşil ışık yanarsa bu da geç demektir.

İBİŞ : Amca bunları çocuklar bile bilir.

HACİVAT : Ama yanlış cevaplar veriyorsun.

İBİŞ : Şaka yapıyorum amca.

TURİST : (Girer, Hacivat’ın fotoğraflarını çeker.) Vandırful vandırful. Ben geldim.

Turkiye’ye konuk. (Hacivat’a) Ben sizi tanıyor ansiklopediden. (Gider) HACİVAT : Aaaa, ben de bu konağa konuk gelmiştim? Beyinle görüşecektim.

İBİŞ : (Hacivat’a beyefendinin olduğu yeri tarif eder. Hacivat gider.) Evet, ilk konuğumuz geldi. Acaba ikinci konuk kim?

6

(7)

ÜÇÜNCÜ TABLO

KELOĞLAN : (Türkü söyleyerek gelir)

Telgrafın tellerine kuşlar mı konar?

Herkes sevdiğine yavrum böyle mi yanar?

Yanıma gel yanıma da, yanı yanı başıma!

Şu gençlikte neler geldi cahil başıma.

İBİŞ : Bu türkü söyleyerek de gelen kim yahu.

KELOĞLAN : (Girer, türküsüne devam ederek, salınarak dolaşır.) Ben bir Keloğlanım, garip gezerim aman amaannn. Ben bir garip oğlanım aman amannnn...

Keloğlan gibi gezerim vayyy...

İBİŞ : (Karşılar) Sormadan ismini söyledin, hoş geldin Keloğlan.

KELOĞLAN : Hoş bulduk beyim, paşam, inşallah buraya da alışacam.

İBİŞ : Galiba misafirliğe değil yerleşmeye geldi? (Keloğlan’a) Bu mahalleden misin?

KELOĞLAN : Muhallebi yer misin diye sorulur mu beyim, hemen ver yiyeyim.

İBİŞ : Haklısın o sorulmaz, dayak yer misin diye sorulur.

KELOĞLAN : Şöyle geldim geçiyordum.

İBİŞ : Köyden mi gelip göçüyordun?

KELOĞLAN : O masal benim şu masal benim deyip geziyorum.

İBİŞ : O masa benim, şu masa kimin diye masaların üstünde geziyorsun. Allah Allah herkesin bir tuhaf huyu var. Eee sonra?

KELOĞLAN : Yüzyıllardır dolaşıyorum.

İBİŞ : Yüz yıkayıp dolaşıyor musun? Desene pek hırlı biri değilsin. Peki bu konağa niye geldin?

KELOĞLAN : Padişah, Başvezir arıyormuş. Ona vezir olmaya geldim. Gelmişken, dedim, padişahın kızını da alırım.

İBİŞ : Yok ya...

ÇİÇEK : (Sahneden geçer, İbiş peşinden koşar.)

İBİŞ : Çiçek, Çiçek (Çiçek oralı olmaz.) Seni ben alacam kız.(Geri döner.) Ee..

Sonra.

KELOĞLAN : Sonracığıma acıktım. Çocuğun biri burayı tarif etti. “Git o konakta yemek ye” dedi.

İBİŞ : “Git içeride İbiş’ten bir güzel dayak ye çık” dedi.

KELOĞLAN : Yok öyle demedi.. Sen bu evin beyi misin?

İBİŞ : Beyin evinde uşak idim.

KELOĞLAN : Beyin evinde kuşak mı idin.

İBİŞ : Hayır, serçenin kuyruğunda saçağım. Aaaaa.... dayağa başlıyacağım ama 7

(8)

garibansın diye elim kalkmıyor.

KELOĞLAN : Vah vah elin kolun kalkıyor ha! Bileydim anama ot merhemi yaptırıp getirirdim.

İBİŞ : (Ellerini kafasına vurarak) Ah, dayak atsam ona yazık, atmasam bana yazık. (Keloğlan’a) Bana bak, biraz ayarlı konuş.

KELOĞLAN : Biraz sarayda da konuştum ama hangi masaldı bilmiyorum, unuttum.

İBİŞ : Keloğlan kardeş, sabrediyorum. Bırak masalı! Kapıdaki çocuk sana ne dedi.

KELOĞLAN : Dedi ki: “İçeri gir de, parasız yemek ye” dedi. Yaaa, ben de karnımı doyurmaya geldim.

İBİŞ : Karın sokakta mı bekliyor?

KELOĞLAN : Benim karım yok ki. Padişahın kızını alınca olucak inşallah.

İBİŞ : Karımı doyurmaya geldim dedin ya.

KELOĞLAN : Ne istersin demezler / Sevdiğim var demezler / masallar güzel ama / Çektiğimi bilmezler.

İBİŞ : Amin.

KELOĞLAN : Ne işim var, ne aşım var. Kafasız bir başım var. Bir gün evde anam bekler, ne babam ne kardeşim var.

İBİŞ : Bana bak Keloğlan kardeş, biz burada komedi oynuyoruz ki, çoluk çocuk gelenler, biraz dertlerini unutsunlar.

KELOĞLAN : Çoluk çocuk yiyenler kiraz çekirdeklerini yutsunlar mı?

İBİŞ : Hayır, vişne saplarını yutsunlar (Başını vurur). Allahım, Allahım.

KELOĞLAN : Herhalde başın ağrıyor beyim. Bilsem anama ot şurubu yaptırırdım.

İBİŞ : Ot şurubu senin olsun.

KELOĞLAN : Başka ne istersin beyim?

İBİŞ : Keloğlan mısın, Kelekoğlan mısın nesin? Biz burada seyredenleri güldürelim diye uğraşıyoruz, sen geldin nerede ise hüngür, hüngür...

KELOĞLAN : Nasıl ağlamam, masallarda sefa süremedim.

İBİŞ : Masalarda sofra yüzü görmedin mi? İyi ya işte, bizim masaların üstü yiyecek doludur.

KELOĞLAN : Hepsi de bereketli olsun.

İBİŞ : Tepside börek etli mi olsun. Börek olduğunu ben bile bilmiyorum, sana kokusu mu geldi.

KELOĞLAN : Kokulu su nerede beyim, o masallarda olur.

İBİŞ : Kokulu suyundan başlayacağım ama biraz daha sabredeyim. O sopanın ucunda ne var Keloğlan?

KELOĞLAN : Ne olsun beyim, yollarda yemek için azık var.

İBİŞ : Yollarda yemek için kazık mı var?

KELOĞLAN : Ah ahhh... Masallarda kul oldum, bir güzele de vuruldum, yıllar bitmez,8

(9)

yollar bitmez, arpa boyu yoruldum.

İBİŞ : Dur ben de senin gibi söyleyeyim ama arpasız olacak. Durup durup ne söylersin. Beni işimden edersin, kusura bakma Keloğlan amma, artık dayağı hak edersin. (Vurur.)

KELOĞLAN : Ah anammm, vah anam ev başıma çöktü dayanamam!

İBİŞ : Bu da kuyruklu yalan!

KELOĞLAN : Kel kafam çatladı ise ya tükürükle yapıştırmalı, ya karıncaları sıralayıp dikmeli.

İBİŞ : (Keloğlan’ın başını muayene eder.) Korkma çatlak falan yok. Hırsım geçsin diye zaten yavaş vurdum.

KELOĞLAN : Senin adın ne beyim.

İBİŞ : Bana beyin uşağı İbiş derler.

KELOĞLAN : Peynir bulaşığı yemiş mi derler?

İBİŞ : Yok, ayran kaşığı yalamış derler. (Vurur.) Aoooo, Yeter artık.

KELOĞLAN : Ne biçim hem tuhaf, hem upuzun ismin var beyim. Masallarda bile böylesini duymadım.

İBİŞ : Bana bak, ismim İbişşş.

KELOĞLAN : Hoo... İbişşşş...

İBİŞ : (Taklit ederek ve vurarak) Hoooo, İbişşşşş değil, İbiş.

KELOĞLAN : Dayak yiyince kafam çalışıyor beyim anladım, İbiş.

İBİŞ : Aferin.

TURİST : (Girer. Keloğlan’ın fotoğrafını çeker.) Vandırful vandırful. (Keloğlan’a).

Ben tanıyor sizi.

KELOĞLAN : Ben tanımıyorum seni.

TURİST : Vandırful vandırful.

İBİŞ : Antik kedi’den tanıyor seni. (Turist gider.) Keloğlan, şimdi şu kapıdan geç merdivenleri çık.

KELOĞLAN : Bura da devler, cadılar falan var mı beyim.

İBİŞ : Yukarıda bol boy yemek, çeşit çeşit yemek var.

KELOĞLAN : Bol bol, çeşit çeşit değnek mi var? (Ağlar.) Beni niye dövecekler.

İBİŞ : Değnek değil, yemek var.

KELOĞLAN : (Gülerek) İyi, ver elini öpeyim beyim, karnımı doyurup gideyim.

İBİŞ : Bey yukarıda onun elini öp.

KELOĞLAN : Sende bize gel, anam arpa çorbası pişirsin, ot yemeği getirsin. (Çıkar.) İBİŞ : Ben de biraz uyuyup rüya göreyim.

9

(10)

DÖRDÜNCÜ TABLO

N. HOCA : (Girer) Aman nereye gelmişim. Burası sahne. Ooooo. Meraba çocuklar. Beni tandınız mı? Efendim bu şehre gelmişken bu tiyatroya da bir uğrayım dedim.

Halinizi hatırınızı bir sorayım dedim. Nasılsınız? Oooo... Burda biri uyuyor.

(İbişi uyandırır. İbiş uyanır.) Merhaba delikanlı İBİŞ : Hoş geldin, aksakallı amca.

N. HOCA : Senin adın ne bakim?

İBİŞ : İbiş. Ya senin adın ne amca?

N. HOCA : Ben Nasrettin Hoca.

İBİŞ : Beyi görmeye mi geldin?

N. HOCA : Evet. Gelmişken de çocuklarımızı neşelendireyim dedim. Onlar neşelendikçe, hepsinin yanaklarında güller açacak.

İBİŞ : Aman, ben de toplar satarım.

N. HOCA : Hoca, ne anladın da ne satıyorsun bakayım.

İBİŞ : Çocukların yanaklarında güller açacak dedin ya, ben de gülleri toplayıp satacağım.

N. HOCA : Hay Allah iyiliğini versin. Efendim lafın gelişi öyle denir. Hiç yanaktan gül koparılır mı? Yani çocuklarımız güldükçe yanakları, bakışları güzelleşir. Onları da bol bol güldürdüğümüz için de biz seviniriz.

İBİŞ : Amin.

N. HOCA : Çocuklar, ne güzel gülüşüyorlar değil mi İbiş?

İBİŞ : Evet, çocuklar gülleri bölüşüyorlar.

N. HOCA : Sen yine lafları ters anlamaya başladın. Gülüşmek dedim. Aaaaa aklıma geldi gülmenin faydalarını biliyor musun?

İBİŞ : Benimle alay etme amca.

N. HOCA : Alay olur mu? Bol bol güldürdüğü için sahnenin kıymeti artar.

İBİŞ : Öyleyse sahneyi hemen satalım.

N. HOCA : (Güler) Beni de güldürüyorsun İbiş.

İBİŞ : Bazı seyircilerde benim işsiz kalmama, parasız gezmeme üzülüyorlar hoca amca

N. HOCA : Biliyor musun İbiş, gülmek beynin çalışmasını kuvvetlendirmektedir.

İBİŞ : Bana bak, hoca amca. İbiş olmaktan da, sahneye çıkmaktan da vazgeçiyorum.

N. HOCA : Allah Allah, öyle şey olur mu?

İBİŞ : Herkes bana gülüyor ama ben hiç gülmüyorum. Demek ki benim beynim hiç çalışmıyor.

N. HOCA : Sana niçin gülüyorlar? Okula gitmediğinden yanlış anlıyor, yanlış anlatıyorsun.

Bilgisiz olduğun için her işi yüzüne gözüne bulaştırıyorsun. Hem biz insanlar gibi gülemeyiz. Çünkü birer oyuncuyuz. Yani yazarın istediği gibi davranıyoruz. Bu nedenle beynimizde yok.

10

(11)

İBİŞ : Beynimiz de mi yok?

N. HOCA : Neyse, gülmenin faydalarına devam edelim.

İBİŞ : Hay, hay, gül vermenin faydalarına devam edelim.

N. HOCA : Gülmek, kalbin vuruşunu da kuvvetlendiriyormuş.

İBİŞ : Kalbin duruşunu da mı kuvvetlendiriyormuş.

N. HOCA : Duruşu değil İbiş, vuruşu. Yani kalbin atışları artıyor, böylece kanda dolaşım da hızlanıyor.

İBİŞ : Karda dolaşım sızlanıyor mu?

N. HOCA : Değil İbiş, kanın damarda dolaşımı hızlanıyor. Böylece o insanın iştahı da artıyor.

İBİŞ : Hangi İhsan pişmaniye satıyor?

N. HOCA : Canım ne pişmaniyesi... Çok gülenin karnı daha çok acıkıyormuş anladın mı?

İBİŞ : Anladım da ben çok gülmüyorum ki?

N. HOCA : Allah Allah, neden İbiş?

İBİŞ : İşim yok, aşım yok, çok gülüp de acıktıkça ne yiyeceğim. Sonra gülerken açlıktan ölürdüm.

N. HOCA : (Güler.) Neyse, konuya gelelim.

ÇİÇEK : (Girer, sahneden geçer.)

İBİŞ : (Çiçek’in peşine takılır.) Çiçeğe gidelim, çiçek çiçek. Hiç bakmıyor yahu.

N. HOCA : İbiş, İbiş.

İBİŞ : (Geri gelir.) Çiçek o çiçek ben onu alacam.

N. HOCA : Neyse, konuya gelelim.

İBİŞ : Piknik mi yapacağız, hangi koruya gelelim.

N. HOCA : Canım saçmalamayı bırak da dinle! Gülmenin bir başka faydası da akciğeri daha fazla çalıştırmasıymış.

İBİŞ : Karaciğerin ne kabahati var hoca amca.

N. HOCA : Kabahati yok İbiş. Gülmek karaciğeri çalıştırıyor, böylece mikroplara karşı vücut daha kuvvetli, daha dayanıklı oluyor.

İBİŞ : Hoca amca, bunları bana niye anlatıyorsun. Bizim kıymetimizi anlamayanlara anlatsana.

N. HOCA : Yoksa kafan mı karıştı?

İBİŞ : Kafam yapışmadı ama gülmeyen insanların hali ne olacak?

N. HOCA : Aman İbiş, ne güzel soru sordun?

İBİŞ : Ne zaman gazel okudum?

N. HOCA : Gülmeyen insanlar asık suratlı olur. Asık suratlı insanlar sinirli olur. Onları da kimse sevmez.

İBİŞ : Asık suratlı insanlar sihirli mi olur?

11

(12)

N. HOCA : Allah iyiliğini versin. Yani yüzü gülmeyen insanlar çabuk kızarlar, güzel konuşamazlar.

İBİŞ : Çok gülen insanlar çok sevilir. Çok gülen insanlar, çok mu sivrilir.

N. HOCA : İbiş, iyice saçmalamaya başladın.

İBİŞ : Ne zaman, saç taramaya başladım.

N. HOCA : Neyse, çok gülenin ömrü uzar.

İBİŞ : Hoca amca, lastik mi bu ömür, güldükçe uzuyor.

N. HOCA Herkesi güldürüyorum, sense beni sinirlendiriyorsun.

TURİST : (Girer, Nasrettin Hoca’nın fotoğrafını çeker.) Vandırful vandırful. Ben tanıyor sizi. Ansiklopediden tanıyor sizi. (Gider.)

İBİŞ : Lor peynirden tanıyor sizi.

N. HOCA : Gülmenin faydaları bitmedi ama beni daha fazla sinirlendirmeden gideyim.

BEY : (Yanında Hacivat ve Keloğlan olduğu halde gelir) Oooo... Hocam hoş geldin.

Biz de seni bekliyorduk. (N. Hoca’nın elini öper. Karagöz’le, Keloğlan da N.

Hoca’nın elini öperler.

İBİŞ : Beyefendi, ben ne zaman sınav olacam.

ÇİÇEK : (Gelir.) Beyefendi, bu İbiş, benimle evlenmek istiyor.

BEY : (İbiş’e) Öyle mi İbiş.

İBİŞ : Öyle beyefendi, beni hemen sınav yapın, işime geri döneyim, Çiçek’le evleneyim.

BEY : Biz seni sınav yaptık İbiş.

İBİŞ : Ben hiç sınava falan girmedim.

BEY : Sen farkında olmadan, Hacivat, Keloğlan ve Nasrettin Hoca seni sınava çektiler.

İBİŞ : Peki ne zaman işe başlıcam?

BEY : Önce, Hacivat’la, Keloğlan’la, Nasrettin Hoca’yla bir konuşalım. Onlar ne diyor bir öğrenelim.

İBİŞ : Bana not mu verecek onlar?

BEY : Evet.

İBİŞ : Hadi notumu versinler de hemen işime döneyim.

Bey : Versinler İbiş. (Bey, Hacivat, Keloğlan, N. Hoca sahnenin arka tarafına giderler, aralarında sessizce konuşurlar. Konuşma bitince Bey, İbiş’in yanına gelir.) Evet İbiş, biz konuştuk bir karara vardık.

İBİŞ : Ne zaman işe başlıyorum beyefendi?

BEY : Henüz başlamıyorsun. Sen kursta yeterince bilgi öğrenememişsin. Kursa gitmiş uyumuş, rüya görmüşsün. Biz karar verdik, sen tekrar kursa gideceksin, kursu bitirince, seni tekrar sınav yapacağız.

12

(13)

Yazan

Hasan SONGÜR

13

Referanslar

Benzer Belgeler

Hâlâ ağlıyor, hâlâ anlaşılmıyor, hâlâ sarılmak delilik sayılıyor ve hâlâ insanlar önem verirce önemsiz davranıyorlar birbirlerine… Böyle işte. Duvar, kızdan

Tablet dışında çiftçiler yine akıllı telefon ile tasarımı gerçekleşmiş mobil uygulama sayesinde istedikleri yerden sorularını ve problemlerini anında uzmanlara

Sonuç olarak başta sorulan soruya geri dönüp, konuyu toparlayacak olursak; geçtiğimiz haftalarda bu sayfalarda tartıştığımız gibi ortada sosyal medya

Bu kitabın böylesi büyük bir değerle, onu tanıma- yanlar için bir tanışma olması arzusu ve ülkemizde yetişmiş, nice başarılara imza atmış Evliya Çelebi gibi

Yapılamayan soruları kes-sor –öğren taktiği öğretmene SOR ARAŞTIR ve bunları arşivle belli aralıklarla üzerinden geç ( sebebini kendine sor konu eksiği mi, az

Her tak›m di¤er tüm tak›mlarla sade- ce ve sadece 1 kere maç yapaca¤›na göre toplam maç say›s›n› bulabilmemiz için 16 tane eleman› olan kümenin toplam ikili alt

İzinsiz kopyalanamaz, başka sitelerde, sosyal paylaşım alanlarında isim ve logom kaldırılarak kullanılamaz

kilden küpler küpler içinde 900 derece s›cakl›kta bir ön ›s›tmaya tabi tutuluyor, kat›laflan kar›fl›m ezilip toz haline getirildikten sonra y›kan›yor ve toza