• Sonuç bulunamadı

EBELİK ve RUH SAĞLIĞI DERSİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "EBELİK ve RUH SAĞLIĞI DERSİ"

Copied!
38
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

EBELİK ve RUH SAĞLIĞI DERSİ

Dr. Songül KAMIŞLI

Hacettepe Üniversitesi Kanser Enstitüsü Prevantif Onkoloji ABD

Psikososyal Destek Birimi 2018

(2)

KONULAR

DOĞUM SONU GÖRÜLEN RUHSAL HASTALIKLAR PSİKOZ

DEPRESYON

ANKSİYETE BOZUKLUKLARI

(3)
(4)

DEPRESYON

• Psikiyatrik bozukluklar arasında en yaygın görüleni depresyondur.

• Kadınlar, erkeklere oranla depresyona iki kat fazla yatkındırlar.

• Yaşam boyu kadında görülen depresyon oranı yaklaşık % 20 civarındadır.

• Ciddi depresyon tanısı almış insanların % 15’i intihar etmektedir.

• Depresyonda en temel belirti çökkün duygu durumu ve ilgi kaybıdır.

• Klinik düzeyde depresyon, herhangi bir zamanda aralıksız olarak kötü,

(5)

DEPRESYON

• Kadınlarda depresyona eşlik eden diğer psikiyatrik rahatsızlıklar kaygı bozukluğu, fobi, panik bozukluk, yeme bozukluğu, somatizasyondur.

• Depresyonu olan kadınların çoğu sigara içmektedir. Bazı çalışmalarda kadınların duygu durumunu düzeltmek ve kilo kontrolü için sigara

içtikleri görülmüştür.

• Depresyonda madde kötü kullanımı riski vardır.

• Bazen klinik uygulamada tiroid bozuklukları, migren atakları veya

romatolojik rahatsızlıklar depresyonla karıştırılabilir.

(6)

DEPRESYONUN NEDENLERİ: Biyolojik Yatkınlık

• Biyolojik teoriler genetik yatkınlıkla ilgilidir.

• Cinsiyete bağlı hormonal faktörler de etkilidir. Seratonin işlevini

etkileyen hormonal değişimler ve üreme hormonlarının depresyonu etkilediği bilinmektedir.

• Menstrual siklus boyunca görülen değişimler de bu duygu durum

üzerinde etkilidir. Özellikle premenstrual mood bozukluğu olan

kadınlar depresyona daha yatkındırlar.

(7)

DEPRESYONUN NEDENLERİ

Psikolojik Yatkınlık

• Öğrenilmiş çaresizlik teorisi ve bilişsel teori kadınların yatkınlığını artırmaktadır. Kadınların stresli olayları erkeklere göre daha fazla içselleştirmesi de yatkınlığı artırmaktadır.

• Özellikle erkeklerin spor vs gibi dış kaynaklara daha fazla yönelimi de depresyonu azaltmaktadır.

• Kadınlar fiziksel şiddet, cinsel şiddete daha fazla maruz kalmaktadırlar.

Bunlar da yatkınlığı artırmakta ya da depresyonu hızlandırmaktadır.

(8)

DEPRESYONA NEDEN OLAN GELİŞİMSEL DURUMLAR

Evlilik

• Ailesel stresörler, mutsuz evlilik, boşanma ve 5 yaş altı çocuk sahibi olma depresyon için risk faktörü olarak kabul edilir.

• Mutsuz evliliklerde depresyon riski yüksektir. Burada özellikle sosyoekonomik

faktörlerin de rolü vardır. İş kaybı ve ekonomik kayıplarla beraber artan boşanmalar da depresyon için risk etkenidir.

• Depresyonu olan bir hastanın ailesini de değerlendirmek önemlidir. Hastalık, ilişkileri ve evliliği olumsuz etkilemektedir. Çoğu kadın hem depresyon hem de yaşadığı sorunlu ilişki nedeniyle yaşadıklarını anlatmak istemez, utanır. Özellikle

(9)

DEPRESYONA NEDEN OLAN GELİŞİMSEL DURUMLAR

Tek ebeveynli olma

• Tek ebeveyn olma giderek yaygınlaşmaktadır.

• Bu durum, ekonomik olarak yoksulluğu beraberinde getirir. Tek ebeveyn, ekonomik problemler, çeşitli ve üst üste binmiş rol ve sorumluluklar ve iş yükü gibi sorunlarla daha fazla uğraşmak durumunda kalır.

• Bu durum uykusuz kalma, aşırı iş yükü ve yorgunluk, sosyal destek

azlığı ve izole olma ile depresyonu çağırabilir.

(10)

DEPRESYONA NEDEN OLAN GELİŞİMSEL DURUMLAR

Düşük ve İnfertilite

• Kontrol kaybını da içeren düşük, infertilite ve cinsel sorunlar, depresyon riskini artırmaktadır.

• Düşük, üzüntü ve kayıp duygusunu artırmaktadır. Özellikle tekrarlayan düşükler travmatik olabilmektedir.

• Etiketlenme nedeni ile de eşler kendilerini kötü hissetmektedir. Bu

nedenle sosyal izolasyon yaşanmaktadır

(11)

Aşağıdaki belirtilerden en az beş tanesini iki hafta boyunca yaşadınız mı? Bu belirtiler günlük işlevlerinizi bozdu mu?

 Hemen her gün çökkün bir ruh hali

 Çoğu günde veya hemen her gün ilgi duyulan tüm günlük aktivitelere belirgin bir ilgi kaybı

 Diyet yapmadan belirgin kilo alma ya da verme (vücut ağırlığının % 5 dinden fazla) veya hemen her gün iştahta artma veya azalma

 Hemen her gün aşırı uyuma veya uykusuzluk

 Hemen her gün psikomotor ajitasyon veya retardasyon

 Hemen her gün yorgunluk ve enerji kaybı

 Hemen her gün aşırı derecede ve uygunsuz suçluluk ve değersizlik duygusu

 Dikkati toplama ve odaklanmada

 Tekrarlayıcı ölüm düşünceleri, intihar planı veya intiharı düşünme

(12)

Depresyonun Tedavisi

• Bireysel, grup ve aile terapileri

• Aile danışmanlığı

• Bilişsel Davranışçı Tedaviler

• Psikofarmakalolojik tedaviler: Antidepresanlar, benzodiyazepinler

• Hamilelik döneminde ilaç kullanımı uygun değildir. Ancak bazı durumlarda doktor kontrolünde kullanılabilir.

• EKT

(13)

DEPRESYON TEDAVİSİ

• Antidepresanların yan etkisi geçicidir. İlk hafta kullanımının hemen ardından düşer.

• Antidepresanlar kaygı gidericilere nazaran bağımlılık yapmazlar.

Çoğunlukla optimal dozda tek bir ilaç tercih edilir.

• Özellikle prozac, faverin, seroxat, lustral, cipram ve efexor en çok tercih edilenidir.

• İlaç tedavisinden yaklaşık bir ay sonra uyum/uyumsuzluk durumu

değerlendirilip, tedavi dozuna geçilir

(14)

Depresyonu Değerlendirme

• Depresyon tanısı almış her kadın intihar riski yönünden değerlendirilmelidir.

• Depresyon değerlendirmesini bir ruh sağlığı uzmanı yapmalı ve yatış gerekip gerekmediğine karar vermeli.

• Pospartum depresyonda doğrudan psikiyatriye yönlendirilmeli.

(15)

ANKSİYETE/BUNALTI BOZUKLUKLARI

1. Yaygın Anksiyete Bozukluğu

2. Panik Bozukluk- Agorafobi ile birlikte -Agorafobi ile birlikte olmayan 3. Özgül Fobi

4. Sosyal Fobi

5. Obsesif-Kompulsif Bozukluk 6. Post-travmatik Stres Bozukluğu 7. Akut Stres Bozukluğu

8. Genel Tıbbi Duruma Bağlı Anksiyete Bozukluğu 9. Madde Kullanımına Bağlı Anksiyete Bozukluğu

(16)

ANKSİYETENİN ÖZELLİKLERİ

• Anksiyete normaldir evrenseldir.

• Genellikle tehlike habercisi, tehdide karşı uyarıcı ve koruyucudur.

• Anksiyete bilinmeyeni bulma çabasıdır.

• Belirgin olmayan bir tehdide tepki olarak otonom sinir sisteminin faaliyete geçmesi ile birlikte bireyin kendisini endişeli ve gergin hissetmesidir.

• Bireyin benliğine bir tehdit olduğunda hissedilir. Bu yüzden bireyde sinirlilik

ve huzursuzluğa neden olur. Tehdit bilinçli ya da bilinçsiz olabilir.

(17)

Anksiyete Bozukluğu

• Genellikle depresyonla birlikte görülür.

• Kadınlarda erkeklere göre iki kat fazladır.

• Tedavi edilmezse bizim gibi toplumlarda somatoform bozukluklarla (konversiyon, hipokondriazis vs) ya da depresyonla kendini gösterir.

• Hastalar zaman zaman hafifleyen ya da sönen fakat ağır uyum

bozukluğuna yol açmayan bunaltıyı/anksiyeteyi aylarca yıllarca

(18)

Anksiyete Bozukluğu Tanısı

• Endişe-kaygı halinin, diğer belirtilerle birlikte en az 6 ay sürmesi ve hastanın yaşamını ve işlev düzeyini etkilemesi gerekmektedir.

• Bu hastalar yaşadıkları ruh halini çoğunlukla “Sürekli gergin, sinirli,

kaygılı bir haldeyim. Niye olduğunu da anlamıyorum. Aklıma gelen her

şey için kaygılanacak bir neden buluyorum” şeklinde ifade ederler.

(19)

Anksiyete Bozukluğu Tanısı

• Sorulduğunda veya kendiliğinden “Kötü bir haber alacak gibi hissediyorum.” dile gelen sık yakınmalardan biridir.

• Bu hastalarda uyku bozukluğu, ishal, çarpıntı, hava açlığı, geğirme,

karın ağrısı, baş ağrısı veya göğüs ağrısı, göğüste yanma hissi bedensel

belirti profilini oluştururlar. Bu bedensel belirtilerin biri veya birkaçı

çoğunlukla ruhsal belirtilere eşlik eder.

(20)

Anksiyete Bozukluğunun Genel Özellikleri

• Bu hastalarda genelde yaşam olayları karşısında ve ilişkilerde çabuk kaygılanma, meraklanma, gerginlik, tedirginlik, aşırı terlemeler, sıcak soğuk basmaları, çabuk irkilme, dikkat dağınıklığı, uyku bozukluğu, kas gerginliği, rahatlayamama, çabuk kızma ve huysuzluk görülür.

• Altı aydan daha kısa bir süre, kaygılı ve dirençli endişe hali olabilir.

(21)

ANKSİYETENİN RUHSAL BELİRTİLERİ ANKSİYETENİN BEDENSEL BELİRTİLERİ Endişe, kaygı, tasa

Konsantrasyonda bozulma Sinirlilik, huzursuzluk

Tahammülsüzlük Heyecan

Kötü bir haber alacağı beklentisi Çabuk irkilme

Kolay yorulma

Derealizasyon (gerçekdışılık hissi, dış dünyaya yabancılık duygusu)

Depersonalizasyon (kişinin bedenine veya bedeninin bir parçasına yabancılık yaşaması, Örn. kolunu bir odun parçası gibi hissetmesi, kolunu kendine ait gibi hissetmemesi, elinin veya kafasının büyüdüğünü hissetmesi gibi)

Kontrolünü yitirme hissi Çıldırma hissi

Ölüm korkusu

Çarpıntı hissi veya kalp atım hızında artma Terleme

Titreme veya sarsılma Ağız kuruluğu

Nefes almakta güçlük

Boğulma hissi veya hava açlığı

Göğüste ağrı veya rahatsızlık hissi Bulantı veya karın bölgesinde rahatsızlık Yüzde kızarma

Baş dönmesi Kulak çınlaması

Sıcak veya soğuk basması (titreme) Yerinde duramama veya gevşeyememe

Uyuşma ya da ürperme hissi

Boğazda düğümlenme hissi veya yutma güçlüğü Uyku bozuklukları

Kaslarda gerginlik ve ağrılar Kolay yorulma

(22)

Obsesif Kompülsif Bozukluk (OKB- Saplantı-Zorlantı Bozukluğu)

• Obsesyon-saplantı: İrade dışı gelen, bireyi tedirgin eden, benliğe yabancı, bilinçli çaba ile kovulamayan, inatçı bir biçimde yineleyen düşüncelerdir.

• Zorlantı: Saplantılı düşünceleri kovmak için yapılan, istem dışı yinelenen hareketlerdir.

• Örnek: Temiz olduğunu bildiği halde, herhangi bir şeye dokunduğunda

elinin kirlendiğini düşünerek, kişinin bir çok kez el yıkaması

(23)

OKB

• Pospartum dönemde başladıysa, bu dönem boyunca devam eder.

Örneğin bebeğe kötü bir şey olacağı düşüncesi takıntılı bir şekilde kadının zihnini meşgul edebilir. Bu düşünceleri kontrol edemez. Bu düşünce başladığında da giderek artar ve bununla birlikte kaygı da artar.

• Kadının bu düşünceleri destekleyen davranışlardan kaçınması için desteklenmesi çok önemlidir. Kaygının artması depresyonu da

tetikleyebilir.

• Bu rahatsızlık durumu bir psikoz değildir.

(24)

OKB

• Aslında kadın düşüncelerinin saçma ve tuhaf olduğunun farkındadır.

• OKB’nin nedeni tam olarak bilinmemekte, biyolojik ve psikososyal nedenlerden bahsedilmektedir.

• Gebelik ve pospartum dönemi için, beyinde oksitosin ve östrojendeki hızlı azalmanın etkileyen faktörlerden biri olduğu düşünülmektedir.

• Tedavide antidepresanlar ve bilişsel davranışçı tedaviler birlikte

kullanıldığında işe yaramaktadır.

(25)

Anksiyete Bozukluklarının Tedavisi

• Bu hastalıkların tedavisinde de, diğerlerinde olduğu gibi iyi bir değerlendirme yapılması gerekir

• Hasta ile iyi bir iletişim kurulması ve sürdürülmesi,

• Hastaya tedavi ve hastalıkla ilgili yeterli bilgi verilmesi ilk ele alınması gereken konulardır.

• Bir psikiyatr tarafından tanı konulduktan sonra ilaç ve psikoterapilerle tedavi yaklaşımları kullanılır.

• Orta düzey anksiyete durumlarında başlangıç için farmakolojik olmayan tedavi düşünülür.

• Gevşeme ve biyolojik geri bildirim teknikleri, psikolojik uyarılmışlık halini

(26)

Anksiyete Bozukluklarında İlaç tedavisi

• Benzodiyazepin (diazem ,ativan, xanax) grubu kaygı gidericiler kullanılır.

• Benzodiyazepinler, bağımlılık yaparlar. Bu nedenle uzun süre düzenli kullanımları uygun değildir.

• Bunaltı giderici etkisi olan antidepresanlar ; laroxyl, insidon, tolvon,

desyrel düşük dozlarda kullanılabilir.

(27)

Anksiyete Bozukluklarında

Bilişsel Davranışçı Tedavi (BDT)

• Bilişsel-davranışçı psikoterapiler ilaç tedavilerine ek olarak

uygulandıklarında, son derece yüz güldürücü sonuçlar vermektedirler.

• En az 3 ay sürer.

• Endişe-kaygı yaratan düşünme biçimleri ve bunların davranışlara yansımalarını düzeltmek için yararlıdır.

• Kaygı belirtilerini yönetmek için düşünce-duygu-davranış bağlantısı üzerinde çalışılır.

• İlaçlar kadar etkili bir tedavi yöntemidir.

(28)

• Bilişsel-davranışçı tedavilerde, basitçe, hasta kaygılarını bir kenara kaydeder.

• Hastadan bunları doğrulayan ve yanlışlayan gerçeklerin listesini yapması istenir.

• Bu gerçekler, yanlış ve abartılı otomatik düşüncelerin davranışa

yansımaları psikoterapi seansları içerisinde tek tek gözden geçirilir.

• Gerekirse davranış değişikliklerini sağlamaya yönelik ev ödevleri verilir.

Anksiyete Bozukluklarında

Bilişsel Davranışçı Tedavi (BDT)

(29)

SOMATOFORM BOZUKLUKLAR

• Beden disformik bozukluğu

• Konversiyon

• Hipokondriyazis

• Somatizasyon bozukluğu

• Ağrı bozukluğu

(30)

SOMATOFORM BOZUKLUKLAR

• Somatoform bozukluklarının temel özelliği, birden fazla bedensel belirti olması ve kronik olmalarıdır.

• Bu hastalıklar genç yaşlarda başlar.

• Genetik ve çevresel faktörlerin katkıda bulunduğu belirtilmektedir.

• Bu hastalar birinci basamak sağlık hizmetlerini çok kullanırlar.

• Hastalar çok sayıda psikoaktif ilaç kullanırlar

• Somatizasyon çok yönlü/etkenli olduğu için spesifik bir ilaç yoktur.

(31)

Somatoform Bozuklukların Belirtileri

• Ruhsal acının bedensel olarak ifade edilmesidir.

• Bu rahatsızlık çok genç yaşlarda başlar ve fiziksel belirtilerle yıllarca sürer.

• Bu belirtiler gençlik çağında sık hastalanma, konversiyon belirtileri gösterme(ses kısılması, sağırlık, körlük, yutma güçlüğü, felçler ), karın ağrısı, bulantı kusma, öğürme, karın şişmesi, sindirim sistemi

rahatsızlıkları, adet bozukluğu, adet düzensizlikleri, aşırı kanama,

gebelikte aşırı kusma, cinsel isteksizlik, cinsel soğukluk ya da cinsel

ilişki sırasında ağrı

(32)

Somatoform Bozuklukların Belirtileri

• Bu bedensel yakınmalar ve işlevsel bozukluk belirtilerinin temelinde anksiyete vardır.

• Klinik görünümde ise anksiyete yerine bedensel belirtiler vardır.

• Gerçekte bu belirtiler hastaların psikolojik sorunlarını ifade etmek için bedenlerini kullanmaları ile oluşur. Genellikle bu sürece ikincil

(sekonder) kazançlar eşlik eder.

(33)

Somatoform Bozuklukların Nedenleri

Psikodinamik görüş

• Yasaklanmış dürtülerin bastırılması ve bu dürtülere eşlik eden

duygusal enerjinin bedensel belirtilere döndürülmesi ile ortaya çıkar.

• Böylece çocukluk yıllarından başlayarak yaşanan üzüntülü olaylar,

bastırılmış dürtüler, sembolik olarak fiziksel belirtilere dönüştürülerek

anksiyete yatıştırılır.

(34)

• Sosyal öğrenme kuramı: Hasta duygularını sözel olarak anlatmak

yerine fiziksel yakınmalar ve belirtiler aracılığıyla anlatmayı ailesinden öğrenmiştir. Bu belirtiler sevilen kişiden bakım ve destek almanın,

sıkıntıyı ifade etmenin daha kabul edilebilir yoludur.

• Genetik ve ailesel etkenler: Somatizasyon ve somatoform ağrı

bozukluklarında genetik yatkınlığın olduğunu gösteren araştırmalar vardır. Yakın akrabalarında antisosyal kişilik bozukluğu, somatizasyon bozukluğu ve alkol kötü kullanımı yüksek oranda bulunmaktadır

Somatoform Bozuklukların Nedenleri

(35)

SOMATOFORM BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİNDE GENEL İLKELER

• Somatizasyona yatkın olan hastalarda en önemli sorun bu hastaların duygusal sorunlarını konuşma konusunda isteksiz olmaları ve duygusal durum ile somatik yakınmalar arasında bağ kurmamaları ya da bu konuda dirençli olmalarıdır.

• Mümkün olduğunca “iç görü” kazandırma temel ilkedir. Hasta ile inatlaşma yerine psikososyal sorunlarını konuşabilmelerini sağlamaya çalışmalıdır.

• Böylece hastada bunlarında konuşulabileceği duygusu oluşur. Somatik belirtilere odaklanmak yerine, duygusuna odaklanma eğilimi gelişir.

• Psikososyal sorunlar konuşulurken sıkıntı yaratan yaşantıların bedensel ve psikolojik sağlığı etkileyebileceği hissettirilmeli. Örneğin heyecan ve korku

(36)

SOMATOFORM BOZUKLUKLARIN TEDAVİSİNDE GENEL İLKELER

• Hipokondriyak eğilimleri olanlarda belirsizlik giderilmelidir. Bunda ilk basamak fiziksel muayenedir.

• Yakınmalarını anlatması için yeterince süre verilmeli, hasta anlatmaya çalışırken bir soru sorup susturulmamalı.

• Sekonder kazançların engellenmesi, aileye hastanın rol yapmadığı ya da bilerek-isteyerek belirtileri ortaya çıkarmadığı mutlaka

söylenmelidir.

(37)

Somatoform Bozukluklarda Hemşirelik Yaklaşımı

• Hastalar duygularını, gereksinimlerini, çatışmalarını tanımlayamaz ve ifade edemezler.

• Hastalara duygularının uygun bir şekilde nasıl ifade edeceklerini öğretmek bedensel belirti gereksinimini ortadan kaldıracak ya da azaltacaktır.

• Farkındalık ve iç görü, gereksinimlerini ifade etmeye başladıkça yavaş yavaş gelişecektir. Bu farkındalık ve iç görü gelişmesi bazı hastalar için daha uzun zaman alacaktır.

• Bedensel belirtilere odaklanmayı azaltmak ve sekonder kazançları azaltmak için fiziksel semptomları fazla konuşmayın

• Gereksinimlerini ve duygularını sözelleştirmesini artırmak için duygu tanımlamasına ve ifadesine yardım edin.

• Sözel ifadede daha uygun yol geliştirmesi için yardım edin.

• Fiziksel şikâyetlerine ve gerçek dışı taleplerine odaklanıldığında sınırlayın, aktivitelere yönlendirin.

• Tutarlı davranın.

(38)

Doğum sonu dönem psikiyatrik hastalıklarla ilgili anahtar kavramlar (Özet)

• Pospartum komplikasyon gelişmiş kadında sıkı aile ve yeni doğan ilişkisinin kurulması zor olabilir.

• Kadının doğum sonu dönemde bebeğe bakımını gözlemek, desteklemek ve bu rolünü tamamlamasına yardım etmek gerekir.

• Doğum sonu dönemde ebe ve hemşire kadına duygusal destek verecek önemli kaynak kişilerdir.

• Doğum sonu keder, depresyon ve psikoz birbirinden farklı rahatsızlıklardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Major focus of this paper is Secure and Energy aware protocol of multi hop routing in WSN and as important prototype which considers security for performing multi-hop routing and

Baş ağrısı teşhis sisteminde geliştirilen kural tabanlı sınıflama algoritması her bir baş ağrısı türünün alt kümelerini ve kümelerdeki baş ağrısı tiplerini

Aile içinde başlayan şiddet, topluma yayılıp meşrulaşırken; bir çok toplumda kadına ve çocuğa yönelik ilkel, çağdışı uygulamalar, geleneksel kültürün

Gerilim tipi ağrı, migren ve küme tipi (cluster headache) ağrı- lar, birincil baş ağrıları grubuna girer.. Beyin içe- risinde meydana gelen bir olaya veya hastalı- ğa

Primer baş ağrısı tanısı olan hasta ve kontrol grubu arasında ekran maruziyeti açısından sadece akıllı telefon/tablet kullanımı açısından anlamlı fark

Acil hekimleri karın ağrısı ve şuur bozukluğu olan hastalarda ayırıcı tanıda nadir görülen bir durum olan abdominal epi- lepsiyi düşünmelidir. Ayırıcı tanı

Diğer taraftan bizim vakamızda olduğu gibi, ateş etiyolo- jisi araştırılan vakalarda bruselloza benzer semptomlar gösterebilen, brusellozla karışabilen veya birliktelik

(1) yaptıkları çalışmada hipertansiyon olan hastalar dışlanmış olsa da, tanı konulmamış hipertansiyon hastalarının, maskeli hipertansiyonu olan hastaların