VANKOMİSİNE DİRENÇLİ ENTEROCOCCUS FAECIUM SUŞLARININ FENOTİPİK VE GENOTİPİK OLARAK İNCELENMESİ
INVESTIGATION OF PHENOTYPIC AND GENOTYPIC CHARACTERISTICS OF VANCOMYCIN-RESISTANT ENTEROCOCCUS FAECIUM ISOLATES
Zerrin AKTAŞ
1, Pınar DİYARBAKIRLI
1, Çiğdem BAL
1, Nezahat GÜRLER
1Melike KESER
2, Ayper SOMER
2, Nuran SALMAN
2ÖZET: Bu çalışmada, İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Şubat-Ağustos 2006 tarihleri arasında 11 hastadan izole edilen toplam 13 vankomisine dirençli enterokok (VRE) suşunun fenotipik ve genotipik özelliklerinin ve klonal yayılım olasılığının incelenmesi amaçlanmıştır. Antibiyotiklerin in vitro aktiviteleri CLSI (Clinical and Laboratory Standards Institute) önerilerine göre disk difüzyon yöntemi ile araştırılmış ve minimum inhibisyon konsantrasyon (MİK) değerleri E-test yöntemiyle belirlenmiştir. vanA, vanB ve vanC genlerinin saptanması için multipleks polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemi uygulanmış, VRE suşları arasındaki klonal ilişki RAPD-PCR (Randomly amplified polymorphic DNA-PCR) yöntemi ile araştırılmıştır. Bütün izolatlar vankomisin, teikoplanin ve ampisiline dirençli, streptomisine yüksek düzey dirençli olarak saptanmıştır. Tüm suşların hem vankomisine hem teikoplanine direnç ile karakterize olan VanA fenotipine ve vanA genine sahip E.faecium izolatları olduğu gösterilmiştir. RAPD-PCR yöntemi ile, her bir gruptaki suş sayısının 1-5 arasında değiştiği dört farklı patern saptanmıştır.
Bu sonuçlara göre hastanemizde bulunan VRE suşlarının birden fazla klondan köken aldığı düşünülmektedir.
Anahtar sözcükler: Enterococcus faecium, vankomisine dirençli enterokok, vanA, RAPD-PCR.
ABSTRACT: The purpose of the present study was to investigate the phenotypic and genotypic characteristics and the probable clonal dissemination of 13 vancomycin- resistant enterococcus (VRE) strains isolated between February-August 2006 from 11 patients at the Hospital of Istanbul Faculty of Medicine. The in vitro activities of antibiotics were determined by disk diffusion method in accordance with the CLSI (Clinical and Laboratory Standards Institute) guidelines and the minimum inhibitory concentration (MIC) values by E-test. Multiplex polymerase chain reaction (PCR) was performed for detection of vanA, vanB and vanC genes and RAPD-PCR (Randomly amplified polymorphic DNA-PCR) for investigating a clonal relationship among the isolates. All isolates exhibited resistance to vancomycin, teicoplanin, ampicillin, and high-level resistance to streptomycin. VanA phenotype and the relevant vanA gene, characterised by resistance to both vancomycin and teicoplanin, were detected in all
1
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, İstanbul. (aktaszerrin@yahoo.com)
2
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul.
Geliş Tarihi: 20.11.2006 Kabul Ediliş Tarihi: 06.04.2007
isolates which were all E.faecium. Molecular investigation by RAPD-PCR showed these strains to belong to four different patterns, each containing 1 to 5 isolates. According to these results, the spread of VRE within our hospital was considered as a polyclonal dissemination.
Key words: Enterococcus faecium, vancomycin-resistant enterococcus, vanA, RAPD-PCR.
GİRİŞ
Enterokoklar hastane enfeksiyonları etkenleri arasında üçüncü sırada yer alırlar
1. Olguların %85-90’ından Enterococcus faecalis, %5-10’undan Enterococcus faecium sorumludur
2. Son yıllarda çoklu antibiyotik dirençli enterokoklarla oluşan enfeksiyonlarda artış gözlenmektedir ve bu, nozokomiyal enfeksiyonların tedavisinde önemli bir problem olmaya başlamıştır. Bu bakterilerde görülen antibiyotik direnci genelde plazmid veya transpozonlar aracılığı ile aktarılmaktadır
2. Vankomisine dirençli enterokok (VRE) suşlarının varlığı ilk kez 1986’da Fransa’dan bildirilmiş, daha sonra ülkemiz de dahil olmak üzere dünyada yapılan diğer çalışmalarda da saptanmıştır
3-7. Günümüze kadar glikopeptid direncinde VanA-E ve VanG olarak isimlendirilen altı fenotip tanımlanmış ve bunlardan VanA, VanB ve VanC en sık saptanan fenotipler olarak bildirilmiştir
8,9. VanA fenotipindeki enterokok suşları vankomisin (MİK:
64->1024 µg/ml) ve teikoplanine (MİK: 16->512 µg/ml) yüksek düzeyde dirençli, VanB fenotipindeki izolatlar vankomisine değişik düzeylerde dirençli, teikoplanine duyarlıdır. Her iki fenotipte de direnç indüklenebilir ve diğer türlere aktarılabilir özelliktedir. VanC fenotipindeki izolatlar vankomisine kromozomal olarak düşük seviyelerde (MİK: 2-32 µg/ml) dirençli ve teikoplanine duyarlıdır.
Bu direnç indüklenemez ve aktarılamaz özelliktedir. VanA ve VanB fenotipi başlıca E.faecalis ve E.faecium türlerinde, VanC ise E.gallinarum, E.casseliflavus ve E.flavescens’te bildirilmiştir
10-12.
Bu çalışmanın amacı, farklı klinik örneklerden izole edilen çoklu dirençli vankomisine dirençli E.faecium suşlarının fenotipik ve genotipik özelliklerini ve klonal yayılım olasılığını incelemektir.
GEREÇ ve YÖNTEM
Çalışmaya, 13.02.2006 ile 25.08.2006 tarihleri arasında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Nefroloji, İnfeksiyon, Gastroenteroloji, Acil servislerinde yatan çocuk ve Genel Cerrahi Anabilim Dalı Transplantasyon Ünitesi ile İç Hastalıkları Anabilim Dalı servislerinde yatan yetişkin toplam 11 hastadan izole edilen vankomisine dirençli 13 enterokok suşu alındı. Enterokoklar, Gram boyama, katalaz reaksiyonu, %6.5 NaCl içeren besiyerlerinde üreme, %40 safralı eskülinli agarda eskülin hidrolizi ve PYR hidrolizi özelliklerine göre tanımlandı.
Enterokokların tür düzeyinde tanımlaması API ID 32 STREP (BioMerieux,
Fransa) kiti kullanılarak yapıldı. Suşların koloni morfolojileri, hemolitik etkinlikleri
ve pigment oluşturma özellikleri %5-10 koyun kanlı agarda incelendi. Suşların
hareket özellikleri ise lizin-indol hareket besiyerinde araştırıldı. İzolatların beta-
laktamaz aktivitelerinin saptanmasında sefinaz diski (BBL) kullanıldı.
İzole edilen suşların penisilin, ampisilin, eritromisin, vankomisin, teikoplanin norfloksasin, siprofloksasin ve nitrofurantoine karşı duyarlılıkları CLSI standartlarına uygun olarak Kirby-Bauer disk difüzyon yöntemiyle incelendi
13. Yüksek düzeyde aminoglikozid direnci önce yüksek düzey antibiyotik içeren gentamisin (120 µg) ve streptomisin (300 µg) diskleri kullanılarak araştırıldı, agarda tarama yöntemiyle minimal inhibisyon konsantrasyon (MİK) değerleri belirlendi. Bu yöntemde gentamisinin 500 µg/ml, streptomisinin 2000 µg/ml konsantrasyonları kullanıldı.
Vankomisin, teikoplanin, penisilin ve siprofloksasinin MİK değerleri Mueller- Hinton agarda E-test (AB Biodisk, İsveç) yöntemiyle saptandı. Bu yöntemde;
vankomisin için MİK sınır değerleri ≤4 µg/ml duyarlı, 8-16 µg/ml orta derecede duyarlı, ≥32 µg/ml dirençli; teikoplanin için MİK sınır değeri ≤8 µg/ml duyarlı, 16 µg/ml orta duyarlı, ≥32 µg/ml dirençli; penisilin için MİK sınır değerleri ≤8 µg/ml duyarlı, ≥16 µg/ml dirençli; siprofloksasin için MİK sınır değeri ≤1 µg/ml duyarlı, ≥4 µg/ml dirençli olarak kabul edildi. Vankomisin ve teikoplaninin MİK değerlerine göre fenotipler belirlendi. Kontrol suşlar olarak Staphylococcus aureus ATCC 25923 ve E.faecalis ATCC 29212 kullanıldı.
Genotipik incelemede multipleks polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) yöntemiyle vanA, vanB ve vanC direnç genleri araştırıldı. Bu yöntemde kullanılan primerler Tablo I’de gösterildi.
Tablo I. Multipleks PCR Yönteminde Kullanılan Primer Dizileri
Gen Pozisyon Primerler (5′→3′) Ürün (baz çifti)
vanA 130 1136 CAT GAA TAG AAT AAA AGT TGC AAT A CCC CTT TAA CGC TAA TAC GAT CAA 1030
vanB 138 GTG ACA AAC CGG AGG CGA GGA 433
570 CCG CCA TCC TCC TGC AAA AAA
vanC 126 GAA AGA CAA CAG GAA GAC CGC 796
921 ATC GCA TCA CAA GCA CCA ATC
DNA ekstraksiyonu, “High Pure PCR Template Preparation Kit”i (Roche, Almanya) kullanılarak, üretici firmanın önerileri doğrultusunda uygulandı. Toplam 100 µl olan amplifikasyon tüpünün içeriği; 64.5 µl distile su, 10 µl 10X amplifikasyon tamponu, 6 µl 25 mM MgCl
2,2 µl 10 mM dNTP karışımı, 1 µl 50 pM her bir primer, 0.5 U Taq DNA polimeraz ve ekstrakte DNA’dan 10 µl olacak şekilde hazırlandı
14. Amplifikasyon programı 94°C’de 5 dak., 94°C’de 30 sn., 58°C’de 30 sn., 72°C’de 30 sn. toplam 30 siklus; 72°C’de 10 dak. olarak uygulandı.
Amplifikasyon ürünleri 0.5X TBE (Sigma) ile hazırlanmış etidyum bromür ile boyandı, %1.8’lik agaroz jelde (Sigma) 1 saat yürütüldü ve UV ışık altında DNA moleküler ağırlık standardı (Φ174 Hae III) ile karşılaştırılarak değerlendirildi.
“Randomly amplified polymorphic DNA” (RAPD)-PCR yönteminde ERIC-2
primeri kullanıldı
15. Toplam hacim 50 µl olan amplifikasyon içeriği, distile su
29.3 µl, 10X amplifikasyon tamponu 5 µl, 2 mM dNTP karışımı 5 µl, 25 mM
MgCl
25 µl
,50 pmol primer 2.5 µl, 1 U Taq DNA polimeraz, triton 0.2 µl, DNA ekstraksiyon ürünü 5 µl olarak hazırlandı
12. Amplifikasyon programı 94°C’de 3 dak., 36°C’de 1 dak.; 94°C’de 1 dak., 55°C’de 1 dak., 72°C’de 2 dak.
toplam 40 siklus; 72°C’de 5 dak. olarak uygulandı. Amplifikasyon ürünleri 0.5X TBE (Sigma) ile hazırlanmış, etidyum bromür ile boyandı, %1’lik agaroz jelde (Sigma) 3 saat yürütüldü ve UV ışık altında DNA moleküler ağırlık standardı (Φ174 Hae III) ile karşılaştırılarak değerlendirildi.
BULGULAR
Çalışmaya alınan suşların 4’ü idrar, 2’si beyin omurilik sıvısı (BOS), 2’si dışkı, birer tanesi ise kateter giriş yeri sürüntü örneği, sonda ucu, safra, kan ve boğaz sürüntüsü örneklerinden izole edilmiştir. Tüm izolatlar API ID 32 STREP kiti ile E.faecium olarak tanımlanmıştır.
E.faecium suşlarının antibiyotiklere karşı direnç durumları Tablo II’de görülmektedir. İzolatların hepsi vankomisin, teikoplanin, penisiline dirençli ve streptomisine yüksek düzey dirençli olarak saptanmıştır. MİK değerleri vankomisin için ≥256 µg/ml, teikoplanin için 32->256 µg/ml, penisilin için
>32 µg/ml, streptomisin için >2000 µg/ml olarak bulunmuştur. Suşların 7’si gentamisine (%53.4) yüksek düzeyde dirençli, 4’ü (%30.7) siprofloksasine dirençli olarak saptanmıştır. Disk difüzyon yöntemiyle bir izolat (9 no’lu suş) linezolide dirençli, bir izolat da nitrofurantoine orta duyarlı olarak saptanmıştır.
İzole edilen suşların hiçbirinde beta-laktamaz aktivitesi bulunmamıştır.
Fenotipik yöntemlerle VanA tipinde olduğu belirlenen suşların herbirinde multipleks PCR yöntemiyle vanA direnç geni saptanmıştır. RAPD-PCR yöntemiyle saptanan 4 farklı klon Tablo II’de, RAPD-PCR sonuçları ise Şekil 1’de gösterilmiştir. A ve C paterninde 5’er suş, B’de 2 suş ve D’de bir suş bulunduğu gözlenmiştir.
TARTIŞMA
Vankomisine dirençli enterokok enfeksiyonlarının büyük bir çoğunluğunun
E.faecium tarafından oluşturulduğu bildirilmektedir ve bu suşlar aynı zamanda
penisilin ve ampisiline dirençlidir
4,16. VRE’nin epidemiyolojisi tam olarak
aydınlatılmış değildir. Enterokoklar gastrointestinal sistem ve genital sistemin
normal florasında bulunduğu için, bu mikroorganizmalarla oluşan enfeksiyonların
çoğunun hastanın endojen florasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla
beraber yapılan çalışmalarda VRE de dahil olmak üzere enterokokların direk
olarak hastadan hastaya temas veya indirek olarak personelin elleri ile
ya da kontamine olmuş çevresel yüzeylerden ve hasta bakım setlerinden
yayıldığı gösterilmiştir
17,18. Yoğun bakım ünitesinde yatan, kronik böbrek
sorunlu, immün sistemi baskılanmış, kanserli veya hastanede yatış süresi
uzamış hastalar VRE enfeksiyonu gelişmesi açısından riskli gruplar içinde yer
alırlar
19-21. Bunların dışında vankomisin, 3.kuşak sefalosporin veya anaerop
bakteri enfeksiyonlarındaki metronidazol kullanımının, VRE enfeksiyonu veya
kolonizasyonu için risk faktörü olduğu belirtilmiştir
22,23.
Tablo II. VRE Suşlarının Fenotipik ve Genotipik Özellikleri N o. H as ta İz ol as yo n Ta rih i Se rv is Ö rn ek
E- te st M İK ( m g/ lt) D is k di fü zy on PC R VA N TE C PE N C IP G N (1 20 µ g) S (3 00 µ g) F (3 00 µ g) LZ D (3 0 µg ) VA N -A R AP D 1 EG 13 .0 2. 20 06 Ç . İn fe ks iy on B O S 25 6 96 > 32 0. 50 H D H H + A 2 AN K 03 .0 4. 20 06 Ç . N ef ro lo ji İd ra r > 25 6 32 > 32 0. 50 H D O H + A 3 M A 14 .0 4. 20 06 Ç . Ac il B O S 25 6 25 6 > 32 0. 50 H D H H + B 4 FÇ
a18 .0 4. 20 06 Ç . N ef ro lo ji Ka te te r ye ri sü rü nt ü > 25 6 3 2 > 32 0. 50 H D H H + A 5 FÇ
a26 .0 4. 20 06 Ç . N ef ro lo ji D ış kı > 25 6 3 2 > 32 0. 75 H D H H + A 6 G K 05 .0 6. 20 06 Tr an sp la nt as yo n İd ra r > 25 6 > 25 6 > 32 > 32 D D H H + A 7 YE 08 .0 6. 20 06 Tr an sp la nt as yo n B oğ az S al gı sı > 25 6 2 4 > 32 > 32 D D H H + C 8 SY 03 .0 6. 20 06 İç H as ta lık la rı D ış kı > 25 6 > 25 6 > 32 > 32 D D H H + B 9 YP
b28 .0 6. 20 06 Tr an sp la nt as yo n So nd a uc u > 25 6 > 25 6 > 32 > 32 D D H D + C 10 YP
b10 .0 7. 20 06 Tr an sp la nt as yo n İd ra r > 25 6 3 2 > 32 0. 75 D D H H + D 11 M AE 23 .0 8. 20 06 Ç . N ef ro lo ji İd ra r > 25 6 9 6 > 32 0. 38 D D H H + C 12 EG 28 .0 8. 20 06 Ç . G as tro en te ro lo ji Sa fra > 25 6 12 8 > 32 0. 38 D D H H + C 13 ŞK 25 .0 8. 20 06 Ç . C er ra hi si Ka n > 25 6 12 8 > 32 0. 75 H D H H + C V A N : V an ko m is in , TE C : Te ik o p la ni n, P E N : P en is ili n, C IP : S ip ro flo ks as in , G N : G en ta m is in , S : S tr ep to m is in F : N itr o fu ra nt o in , LZ D : Li ne zo lid ; D: Diren çli, O: Orta duyarl ı, H: Duyarl ı.
a4 ve 5 no ’lu izolatlar ile
b9 ve 10 no ’lu izolatlar ayn ı hastalar ın farkl ı klinik örnekleridir.
İngiltere’de yapılan bir çalışmada kan kültürlerinden izole edilen E.faecium izolatlarında vankomisin direnci 1993’te %6.3 iken 1998’de %24’e; E.faecalis izolatlarında ise 1996’da %3’iken 1998’de %5’e yükselmiştir
24. 1997-2002 tarihleri arasında Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Avrupa ülkeleri ile birlikte ülkemizin de katıldığı SENTRY çalışmasında genel VRE oranları 1997’de %1.6, 2002’de
%5.3 olarak saptanmıştır. Yine aynı çalışmada Kuzey Amerika’da VRE, Latin Amerika ve Avrupa’ya göre üç kat fazla oranda saptanmıştır
25.
Türkiye’nin katıldığı ve 27 Avrupa ülkesinden 49 merkezle yürütülen başka bir çalışmada, klinik örneklerden izole edilen toplam 4208 enterokok suşu incelenmiş; PCR yöntemiyle 18 suşta vanA, 5 suşta vanB ve 71 suşta vanC geni saptanmıştır. vanA ve vanB geni saptanan VRE izolatlarının büyük bir çoğunluğu E.faecium olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmaya giren Türkiye izolatlarında VanA ve VanB tipi direnç saptanmazken; VanA prevalansı en yüksek İngiltere’de (%2.7), VanB Slovenya’da (%2), VanC ise Türkiye (%11) ve Letonya’da (%14.3) saptanmıştır. vanC geni saptanan izolatların 2/3’ü E.gallinarum, 1/3’ü E.casseliflavus olarak tanımlanmış ve bu suşların büyük bir çoğunluğunun dışkı örneklerine ait olduğu bildirilmiştir. Yine aynı çalışmada yüksek düzey gentamisin direnci en yüksek oranda Türkiye ve Yunanistan’da gözlenmiştir
3.
Glikopeptid direnci ülkemizde ilk olarak 1998 yılında E.faecium’da
26, daha sonraki çalışmalarda ise her iki türde (E.faecium ve E.faecalis) bildirilmiş
12,27, VRE salgınları çeşitli çalışmalarla gösterilmiştir
27,28. Kılıç ve arkadaşlarının
12yaptığı çok merkezli bir çalışmada, klinik örneklerden izole edilen 110 VRE suşunun 104’ü E.faecium, altısı E.faecalis olarak tanımlanmış ve hepsinin vanA genotipinde olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde yapılan 11 merkezin katıldığı ARMed- EARSS Projesi’nin 2003-2004 sonuçlarına göre, kan ve BOS örneklerinden
Şekil 1. RAPD-PCR sonuçları. Kolon M: Marker(
Φx174 Hae III), Kolon
1-13: VR-E.faecium suşları.
izole edilen E.faecalis (n=500) ve E.faecium (n=327) suşlarında glikopeptid direnci sırasıyla %1.4 ve %3.4; yüksek düzey gentamisin direnci %33.8 ve
%57.7; aminopenisilin direnci %17.1 ve %80.2 olarak bildirilmiştir
29.
Hastanemizde, ilk VRE suşu Öngen ve arkadaşları
30tarafından 2001 yılında rapor edilmiştir. Anabilim dalımızda 2000-2001 yılları arasında yapılan başka bir çalışmada, E.gallinarum suşlarında (n=5) VanC tipinde direnç saptanmıştır.
Yine aynı çalışmada incelenen 100 enterokok suşunun beşinde (3 E.faecium, 2 E.faecalis) vanA direnç geni PCR yöntemiyle saptanmış, bu suşlar aynı zamanda ampisilin ve penisiline dirençli, gentamisin ve streptomisine yüksek düzeyde dirençli bulunmuştur
31. Son aylarda vankomisine dirençli suş sayısında artış gözlenmektedir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarda, VRE ve vankomisine duyarlı enterokok suşlarıyla enfekte olan hastalar karşılaştırılmış ve VRE enfeksiyonlarının mortaliteyi artırdığı gösterilmiştir
32-34. Çalışmamızda izole edilen suşların çoğunun nefroloji ve transplantasyon ünitelerinde yatan riskli hasta grubuna ait olduğu gözlenmektedir. RAPD-PCR sonuçlarına göre birbirlerinden farklı dört grup izolat saptanmıştır; bu gruplardan A ve C’de beşer suş, B’de iki ve D’de bir suş bulunduğu izlenmiştir. En yaygın tip A ve B profili olmakla beraber poliklonal yayılımın olduğu gözlenmektedir. Örneğin transplantasyon ünitesinde yatan üç hastada üç farklı patern (A,C,D) saptanmıştır. Eksitus olan bir hastanın, iki ayrı VRE suşu (9 ve 10 no’lu izolatlar) ile enfekte olduğu ve bu suşlardan birinin linezolid ve siprofloksasine dirençli olduğu, aynı zamanda teikoplanin MİK değerlerinin de farklı olduğu gözlenmiştir. Yine Nefroloji izolatlarında iki ayrı (A ve C) profil saptanmıştır. Çolak ve arkadaşlarının
27yaptığı çalışmada,
“Pulsed-Field Gel Electrophoresis” (PFGE) yöntemi ile vankomisine dirençli 20 E.faecium suşunda beş farklı patern saptandığı bildirilmiştir. Bakteriyemi ve endokardit gibi ciddi enterokok enfeksiyonlarında, bakterisidal etkili kombinasyon tedavisi önerilmektedir. Bu kombinasyonda hücre duvarı sentezini önleyen penisilin, ampisilin ve vankomisin gibi bir antibiyotik ile, aminoglikozid grubu bir antibiyotiğin birlikte kullanılması istenen bakterisid etkiyi sağlamaktadır.
Çalışmamızda suşların hepsi vankomisin, teikoplanin, penisilin ve yüksek düzey streptomisine dirençli bulunmuş, yüksek düzey gentamisin direnci ise
%54 olarak saptanmıştır. Bizim sonuçlarımızın aksine, Çolak ve arkadaşları
27inceledikleri vankomisine dirençli E.faecium suşlarının hiçbirinde yüksek düzey
streptomisin direnci saptamazken, 16 suşta gentamisine yüksek düzeyde
direnç belirlemişlerdir. Çalışmamızda nitrofurantoin ve linezolidin VRE suşlarına
en etkili antimikrobiyaller olduğu gözlenmiştir. VRE ve özellikle VR-E.faecium
enfeksiyonlarının tedavisinde linezolid ve kinupristin-dalfopristin son seçenek
olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda linezolide dirençli suşlar
da bildirilmeye başlanmıştır
35-36. Linezolide karşı spontan mutasyon sonucu
direnç gelişimi olasılığı düşük olmasına karşın, linezolidin suboptimal
dozlarda kullanılmasının dirençli suşların ortaya çıkmasına neden olabileceği
belirtilmektedir
36. Bu çalışmada transplantasyon ünitesinde yatan bir hastadan
izole edilen suşta linezolid direnci saptanmış olmakla birlikte, bu hastanın
tedavisinde linezolid kullanılmadığı öğrenilmiştir. Yazgı ve arkadaşlarının
37yaptığı çalışmada, VRE suşlarında (9 E.faecium, 3 E.faecalis ve 1 E.gallinarum) linezolid direnci bildirilmemiştir.
Sonuç olarak yoğun bakım, hematoloji veya transplantasyon ünitesi gibi yüksek riskli hastaların bulunduğu bölümlerde genel taramaların yapılması VRE ile kolonize ya da enfekte tüm olguların erken tanınmasını sağlayacaktır
10. Akılcı antibiyotik kullanım politikalarına verilecek önem ile direnç gelişimi ve dirençli suşlarla gelişen enfeksiyonlarda, kontrol önlemleri ile etkenin yayılımının önlenmesi esas hedef olmalıdır.
KAYNAKLAR