• Sonuç bulunamadı

KUR'ÂN DA İTAAT KAVRAMI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KUR'ÂN DA İTAAT KAVRAMI"

Copied!
102
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEMEL İSLÂM BİLİMLERİ ANABİLİM DALI TEFSİR BİLİM DALI

KUR'ÂN’DA İTAAT KAVRAMI

(Yüksek Lisans Tezi)

Danışman:

Prof. Dr. İbrahim ÇELİK

Sebahattin TURAN

BURSA 2006

(2)
(3)

ÖZET

Yazar Sebahattin TURAN

Üniversite Uludağ Üniversitesi Anabilim Dalı Temel İslam Bilimleri Bilim Dalı Tefsir Tezin Niteliği Yüksek Lisans Tezi Sayfa Sayısı IX+93 Mezuniyet Tarihi …. /08/ 2006

Tez Danışmanı Prof. Dr. İbrahim ÇELİK

KUR'ÂN’DA İTAAT KAVRAMI

Kur'ân’da itaat kavramını incelediğimiz bu çalışmamız bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Çalışmamızın giriş bölümünde, yapmış olduğumuz araştırmanın amacını, yöntemini ve kaynaklarını tanıttık.

Birinci bölümde itaat kavramının sözlük ve terim anlamını ortaya koymaya çalıştık. Bunun için de öncelikle klasik Arapça sözlüklerin yardımıyla itaat kelimesinin, kendisinden türediği kökü ve türevlerini (iştikak) belirleyip, hem bazı şiirler vasıtasıyla İslam öncesindeki kullanımlarına yer yer temas ettik, hem de Kur'ân-ı Kerîm nazil olduktan sonra ne gibi anlamlarda kullanıldığına ortaya koymaya çalıştık. Kelimenin sözlük anlamının yanı sıra terim olarak hangi anlama geldiğini de göstermeye çalıştık. Bu işlem için özellikle ıstılah sözlüklerinden faydalandık.

Çalışmamızın ikinci bölümünde bütünüyle kavramın Kur'ân-ı Kerîm’deki kullanımını inceledik. Buna göre öncelikle genel olarak kavramın Kur'ân’da nasıl kullanıldığını kısaca gösterdik. Ardından Kur'ân’ın, itaat kavramıyla eş ve zıt anlamlı olarak kullandığı bazı kavramları incelemeye çalıştık. Daha sonra itaat kavramının Kur'ân’daki muhtevasını inceledik. Burada Kur'ân’ın, kendilerine itaati emrettiği ve yasakladığı kimseleri/şeyleri açıkladık. Bunların ardından Kur'ân’da itaat etmeye ve itaatsizliğe verilen ya da verilecek olan karşılığın ne olduğunu ortaya koymaya çalıştık.

Üçüncü bölümde ise, itaat kavramının temel İslamî ilimlerde nasıl kullanıldığını, bu ilimlerin muhtevasında nasıl yer aldığını ortaya koymaya çalıştık. Bu bölümün sonuna bir de genel değerlendirme ekledik. Nihayet sonuç bölümüyle çalışmamızı noktaladık.

Anahtar Sözcükler

İtaat Allah Peygamber Kur'ân İlimleri

İnsan Metod Dil İlimleri Rivâyet

(4)

ABSTRACT

Author Sebahattin TURAN

University Uludağ University Main Discipline Basic Islamic Sciences

Discipline Exegesis (Commentary of the Qur’an) Attribute of Thesis Master of Arts

Page Count IX+93

Graduation Date …. / 08 / 2006 Thesis Supervisor Prof. Dr. İbrahim ÇELİK

THE OBEDİENCE CONCEPT İN THE QURAN

This study in which we try to research obedience concept in The Qur’an is formed with an introduction and three parts.

We introduced in te introduction part, the aim, method and sources of the study.

At the first part, we explained the linguistic and term meaning of the obedience concept. For this, firstly we determined the root and the derivatives of the obedience concept. applying for the classical Arabic dictionaries. Doing that, we sometimes both mentioned the usages of the concept in pre-Islamic terms by some poems, and Qur’anic usages after the revelation of The Qur’an by some verses.

At the second part of the study we completely examined the usage of the obedience concept in The Qur’an. For this, at first we showed how used the concept in The Qur’an. After this, we tried to examine some terms used in The Qur’an as synonym or opposite of the obedience concept. Then, we examined the content of the concept in The Qur’an. We explained here those who/what The Qur’an orders the obedience and disobedience for them. In connection with this, we stated what response will be to the obedience and disobedience in The Qur’an.

At the third part, we conveyed how used the obedience concept in the classical Islamic sciences and how takes place in the content of these sciences. We added a general summary to the end of this part. Finally, we finished the study with a conclusion part.

Key Words

Obedience God Prophet Qur’anic Sciences

Human Method Linguistic Sciences Narration

(5)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ____________________________________________________________I ÖNSÖZ _______________________________________________________________ VII KISALTMALAR ________________________________________________________ IX

GİRİŞ

ARAŞTIRMANIN AMACI, YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI

I. ARAŞTIRMANIN AMACI _______________________________________________ 2 II. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ____________________________________________ 2 III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI ______________________________________ 3

BİRİNCİ BÖLÜM

İTAAT KAVRAMININ ANLAMI

I. İTAAT KAVRAMININ SÖZLÜK ANLAMI _______________________________ 6 1. Genel Olarak “Ta. V. ‘A” Maddesi ve Tahlili _______________________________ 6 2. Özel Olarak “İtaat” Kelimesi ve Tahlili _____________________________________ 7 a- Boyun Eğmek________________________________________________________________ 7 b- İsteyerek Yapmak, Hoşlanmak __________________________________________________ 8 c- Gönüllü Olarak Uymak, Tâbi Olmak ______________________________________________ 9

II. İTAAT KAVRAMININ TERİM ANLAMI _______________________________ 10 İKİNCİ BÖLÜM

KUR'ÂN'DA İTAAT KAVRAMI

I. KUR’ÂN’DA İTAAT KAVRAMINA GENEL BAKIŞ_______________________ 14 II. KUR’ÂN’DA İTAAT KAVRAMININ TAHLİLİ _________________________ 15 A. İTAAT KAVRAMININ KAVRAMSAL ALANI ____________________________ 15

1. İtaat Kelimesinin Temel Anlamı ________________________________________________ 15 a- Gönülden Bağlanmak, Uymak, Tâbi Olmak, Söz Dinlemek_________________________ 15 b- İsteyerek Yapmak _________________________________________________________ 18 2. İtaat Kavramının Eşanlamlı Kullanımları__________________________________________ 18 a- Din_____________________________________________________________________ 18 b- İman ___________________________________________________________________ 20 c- İslam ___________________________________________________________________ 22 d- İttibâ’___________________________________________________________________ 22 e- İ’tisam __________________________________________________________________ 24 f- İbadet ___________________________________________________________________ 24 g- Birr ____________________________________________________________________ 25 h- Huşû’___________________________________________________________________ 27 i- Kunût ___________________________________________________________________ 28 j- İktidâ ___________________________________________________________________ 29 3. İtaat Kavramının Karşıt Anlamlı Kullanımları______________________________________ 29 a- İsyan ___________________________________________________________________ 29 b- Kibr, İstikbâr, Tekebbür ____________________________________________________ 32 c- Tekzîb __________________________________________________________________ 34 d- Şikâk ___________________________________________________________________ 35 e- İ’râz (Yüz Çevirme) _______________________________________________________ 36

(6)

B. İTAAT KAVRAMININ MUHTEVASI ____________________________________ 38 1. Kur'ân’ın Kendilerine İtaati Emrettiği Varlıklar ____________________________________ 38 a- Allah’a İtaat______________________________________________________________ 38 1) İnsanın Allah’a İtaati ____________________________________________________ 41 2) İnsan Dışındaki Varlıkların Allah’a İtaati ____________________________________ 42 b- Peygamberlere İtaat________________________________________________________ 43 1) Genel Anlamda Peygamberlere İtaat ________________________________________ 43 2) Özel Olarak Son Peygamber’e İtaat _________________________________________ 44 c- Aile Bireyleri Arasında Sevgi ve Saygıya Dayalı İtaat _____________________________ 49 d- Ulü’l-emre İtaat___________________________________________________________ 52 2. Kur'ân’ın Kendilerine İtaati Yasakladığı Varlıklar __________________________________ 58 a- Kafirler ve Münafıklar______________________________________________________ 58 b- Ehl-i Kitab_______________________________________________________________ 59 c- Peygamber’i ve Din’i Yalan Sayanlar, Kötü Ahlaklılar, Haddi Aşanlar (Müsrifler) ______ 60 d- Zanna Uyan İnsanların Çoğunluğu ____________________________________________ 61 e- Şeytan’ın Dostları _________________________________________________________ 63 f- Allah Yolundan Uzaklaştıranlar_______________________________________________ 64 g- Şirke Zorlayan Ebeveyn ____________________________________________________ 65 3. Kur'ân’da İtaat ve Taklit_______________________________________________________ 67

III. KUR'ÂN’DA İTAAT KAVRAMINA YÜKLENEN DEĞERLER ____________ 70 A. Sevap Kazanma (Cennet )_______________________________________________ 71 B. Günah Kazanma (Cehennem ) ___________________________________________ 72

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

İTAAT KAVRAMININ DİNÎ LİTERATÜRDEKİ KULLANIMI

I. İTAAT KAVRAMININ NASSLARDAKİ KULLANIMI _____________________ 75 1. Kur'ân’daki Kullanımı__________________________________________________ 75 2. Hadislerdeki Kullanımı _________________________________________________ 75 II. İTAAT KAVRAMININ TEMEL İSLAMÎ BİLİMLERDEKİ KULLANIMI ____ 79

1. Kelam’daki Kullanımı __________________________________________________ 79 2. Fıkıh’taki Kullanımı____________________________________________________ 80 3. Tasavvuf’taki Kullanımı ________________________________________________ 82 III. GENEL DEĞERLENDİRME ________________________________________ 83

SONUÇ ________________________________________________________________ 86 BİBLİYOGRAFYA ______________________________________________________ 88

(7)

ÖNSÖZ

Hiç şüphesiz insanların mutluluğu için gönderilmiş olan Kur'ân-ı Kerîm’in bu amacının gerçekleşebilmesi için öncelikle onun anlaşılması gerekmektedir. Kur'ân-ı Kerîm’i gerektiği gibi anlamak bir defada ve hemen ortaya çıkacak bir sonuç değildir.

Bu sebeple bu güne kadar Kur'ân-ı Kerîm üzerinde birçok çalışma yapılmış, eserler verilmiş ve onu daha iyi anlayabilmek için bir çok gayret gösterilmiştir. Bu durum bugün de devam etmektedir.

Kur'ân-ı Kerîm’i doğru anlayabilmenin öncelikli yolu hiç şüphesiz onu anlama gayreti içinde olmaktır. Böyle bir gayret ve niyetle Kur'ân-ı Kerîm’e yaklaşan kimse eli boş dönmeyecektir. Zira o, insanların anlaması ve hayatlarına yansıtması için gönderilmiş bir kitaptır. Kur'ân-ı Kerîm’i doğru anlayabilmenin bir başka önemli yolu da ona bütüncül bir anlayışla yaklaşmaktır. Bütüncül anlayış, Kur'ân-ı Kerîm’in sadece bazı ayetlerini, içinde bulundukları bağlamdan ve nihayet Kur'ân’ın bütününden yani onun dünya görüşünden soyutlayarak ele alan parçacı yaklaşımların ortaya çıkaracağı yanlışlıkları gidermek için zorunludur. Kur'ân-ı Kerîm’in bir konuda ne demek istediğini daha iyi anlayabilmek için onun o konudaki bütün söylediklerini bir araya toplayıp ortaya çıkan bu malzemeyi göz önünde bulundurmak gerekir. Ancak böylece Kur'ân-ı Kerîm’in herhangi bir konuda ne demek istediğine dair derli toplu ve sağlam bir fikir edinilebilir. Kur'ân’ın bu şekilde anlaşılıp yorumlanmasına konulu tefsir denmektedir. Kavram çalışmaları da şüphesiz konulu tefsirin kapsamı içindedir, hatta onun diğer adıdır.

Biz de bu çalışmamızda bir kavram incelemesine giriştik. Kur'ân’da itaat kavramını incelemeyi düşündüğümüz bu çalışmamız bir giriş ve üç bölümden oluşmaktadır.

Çalışmamızın giriş bölümünde, yapmış olduğumuz araştırmanın amacını, yöntemini ve kaynaklarını tanıttık.

Birinci bölümde itaat kavramının sözlük ve terim anlamını ortaya koymaya çalıştık. Bunun için de öncelikle klasik Arapça sözlüklerin yardımıyla itaat kelimesinin, kendisinden türediği kökü ve türevlerini (iştikak) belirleyip, hem bazı şiirler vasıtasıyla

(8)

İslam öncesindeki kullanımlarına yer yer temas ettik, hem de Kur'ân-ı Kerîm nazil olduktan sonra ne gibi anlamlarda kullanıldığını ortaya koymaya çalıştık. Kelimenin sözlük anlamının yanı sıra terim olarak hangi anlama geldiğini de göstermeye çalıştık.

Bu işlem için özellikle ıstılah sözlüklerinden faydalandık.

Çalışmamızın ikinci bölümünde bütünüyle kavramın Kur'ân-ı Kerîm’deki kullanımını inceledik. Buna göre öncelikle genel olarak kavramın Kur'ân’da nasıl kullanıldığını kısaca gösterdik. Ardından Kur'ân’ın, itaat kavramıyla eş ve zıt anlamlı olarak kullandığı bazı kavramları incelemeye çalıştık. Daha sonra itaat kavramının Kur'ân’daki muhtevasını inceledik. Burada Kur'ân’ın, kendilerine itaati emrettiği ve yasakladığı kimseleri/şeyleri açıkladık. Bunların ardından Kur'ân’da itaat etmeye ve itaatsizliğe verilen ya da verilecek olan karşılığın ne olduğunu ortaya koymaya çalıştık.

Üçüncü bölümde ise, itaat kavramının temel İslamî ilimlerde nasıl kullanıldığını, bu ilimlerin muhtevasında nasıl yer edindiğini ortaya koymaya çalıştık.

Bu bölümün sonuna bir de genel değerlendirme ekledik. Nihayet sonuç bölümüyle çalışmamızı noktaladık.

Çalışmamı hazırlarken yardımlarını gördüğüm bütün hocalarıma ve arkadaşlarıma teşekkürü bir borç biliyorum. Özellikle çalışmayı hazırlarken bana danışmanlık yapan ve her türlü yardımını benden esirgemeyen muhterem hocam Prof.

Dr. İbrahim ÇELİK Beyefendi’ye şükranlarımı arz ediyorum.

Sebahattin TURAN Bursa 2006

(9)

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser ag.md. : Adı geçen madde ag.mk. : Adı geçen makâle

AÜSBE : Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü bkz: : Bakınız

c. : Cilt

DİB : Diyânet İşleri Başkanlığı

EÜSBE : Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Haz. : Hazırlayan

MEB : Millî Eğitim Bakanlığı md. : Madde, Maddesi

MÜSBE : Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Neşr. : Neşr eden, Neşriyat

s. : Sayfa sy. : Sayı Şrh : Şerh eden

TDV : Türkiye Diyânet Vakfı trc. : Tercüme eden

thk. : Tahkik eden tsz. : Tarihsiz v. : Vefatı vd. : Ve diğerleri

Y. : Yayınevi, Yayınları, Yayıncılık ysz. : Yersiz

(10)

GİRİŞ

ARAŞTIRMANIN AMACI,

YÖNTEMİ VE KAYNAKLARI

(11)

I. ARAŞTIRMANIN AMACI

İslam dini insanın nihai mutluluğunu hedefleyen bir dindir. Esasında Allah’ın yeryüzüne göndermiş olduğu dinlerin bütününe “islam” demek mümkündür. Zira İslam kelime olarak teslimiyet, boyun eğme anlamına gelir. Bu teslimiyetin hedef noktasında Allah vardır. O, bütün varlığa varlığını veren en yüce Yaratıcı’dır. Dolayısıyla ilahi din, yani kaynağı Allah olan din, insana, Yaratıcı’sına teslimiyeti emreder. Ancak bu teslimiyet, gaddar bir krala mecbur kalındığı için teslim olmakla aynı anlama gelmez.

Allah’a teslimiyet, insanın kendi yapısına uygun hareket etmesi ve kendini gerçekleştirmesidir. Allah’a teslim olmak, kişinin gerçek mutluluğa ulaşması demektir.

Bu teslimiyetin literatürdeki adı itaattir. Kur'ân-ı Kerîm’de insandan istenen itaatin hedefinde de yine öncelikle Allah vardır. İşte buradan hareketle diyebiliriz ki araştırmamızın temel amacı itaat kavramının Kur'ân’daki anlamını ortaya çıkarmak, Kur'ân-ı Kerîm’de insandan nasıl bir itaat beklendiğini ortaya koymaktır.

II. ARAŞTIRMANIN YÖNTEMİ

Araştırmamız üç bölümde ele alınacaktır. İlk bölümde öncelikli olarak itaat kelimesinin klasik Arapça sözlüklerdeki anlamları ortaya konacaktır. Bunu yaparken günümüz itibariyle bu alanda otorite kabul edilen kaynaklara başvurulacaktır. Daha sonra kelimenin bir terim olarak ifade ettiği anlam ortaya konacaktır.

İkinci bölümde öncelikle Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kavramının hangi anlamda kullanıldığı, müştaklarının kullanılıp kullanılmadığı, itaat kelimesiyle eş anlama ve zıt anlama gelmek üzere hangi kelimelerin kullanıldığı gibi konular üzerinde durulacaktır.

Ardından Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kavramının muhtevası ele alınacak; Kur'ân’ın kimlere itaati ya da itaatsizliği emrettiği ortaya konmaya çalışılacaktır. Son olarak da Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kavramına yüklenen müspet ve menfi değerler incelenecektir. Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kavramına yüklenen değerler, kişinin itaat veya itaatsizliğiyle doğru orantılıdır. Buna göre kişinin itaat veya itaatsizlik emirlerine uyması ona sevap olarak geri dönerken, aynı şekilde, bu emirlere uymaması da kişiye günah olarak geri dönecektir.

(12)

Son bölümde, itaat kelimesinin anlamlarının temel İslamî ilimlerdeki kullanımı incelenecektir. İtaat kavramının genel çerçevesini çizmeye yönelik bu bölümde, temel İslamî ilimlerden Kelam, Fıkıh ve Tasavvuf’ta itaat kavramına nasıl yaklaşıldığı, ilgili ulemanın eserlerinden faydalanılarak ortaya konacaktır.

III. ARAŞTIRMANIN KAYNAKLARI

Araştırmamızın öncelikli alanı olan Tefsir’le ilgili olarak Taberî’nin Câmi’u’l- Beyân ‘an Te’vîli Âyi’l-Kur'ân, Râgıb el-İsfehânî’nin el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’ân, Beğavî’nin Me’âlimü’t-Tenzîl’i, Zemahşerî’nin Tefsîru’l-Keşşâf, Râzî’nin Mefâtîhu’l- Gayb (et-Tefsîru’l-Kebîr), Nesefî’nin Tefsîru’n-Nesefî (Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t- Te’vîl), Kurtubî’nin el-Câmi’ li Ahkâmi’l-Kur'ân, İbn Kesîr’in Tefsîru’l-Kur'âni’l-

‘Azîm, Şevkânî’nin Fethu’l-Kadîr, Elmalılı’nın Hak Dini Kur'ân Dili, Muhammed Esed’in Kur'ân Mesajı, ve Süleyman Ateş’in Yüce Kur’ân’ın Çağdaş Tefsiri isimli eserlerinden faydalanılmıştır.

Kelimelerin sözlük anlamlarını ortaya çıkarmak için Cevherî’nin es-Sıhâh, İbn Düreyd’in, Kitâbu Cemhereti’l-Luga, İbn Manzûr’un Lisânu’l-Arab, Zebîdî’nin Tâcu’l- Arûs isimli eserlerinden faydalanılmıştır. Kelimelerin terim anlamları için ise Zemahşerî’nin, Esâsü’l-Belâğa, Cürcânî’nin et-Ta’rîfât ve Tehânevî’nin Keşşâfu Istılâhâti’l-Fünûn isimli eserlerine başvurulmuştur.

Hadisler için kaynak olarak Çağrı yayınları tarafından yayınlanmış olan el- Kütübü’s-Sitte ve Şurûhuha isimli esere müracaat edilmiştir. Ayrıca İbnü’l-Esîr’in en- Nihâye fî Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, İbn Hacer’in Fethu’l-Bârî bi Şerhi Sahîhi’l-Buhârî isimli eserleri de kullanılmıştır.

Kelam ilminin kaynakları olarak Kâdî Abdülcebbâr’ın el-Muğnî fî Ebvâbi't- Tevhîd ve'l-‘Adl, İbn Hazm’ın el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Eş’arî’nin Makâlâtü’l-İslâmiyyîn ve Bağdâdî’nin Usûlü’d-Dîn isimli eserlerine müracaat edilmiştir.

Fıkıh ilmiyle alakalı olarak Ömer Nasuhi Bilmen’in Hukuk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmûsu ve Ebû Zehra’nın İslâm Hukuku Metodolojisi isimli eserleri kullanılmıştır.

(13)

Tasavvuf kaynakları olarak İbn Haldun’un Tasavvuf’un Mahiyeti (Şifâu’s-Sâil) ve Mukaddime, İmam Gazali’nin el-Münkizü mine’d-Dalâl ve Tasavvufî İncelemeler, Dihlevî’nin Hüccetullâhi’l-Bâliğa, Mehmet Ali Aynî’nin Tasavvuf Tarihi ve Afifi’nin Tasavvuf: İslam’da Manevi Devrim isimli eserlerinden faydalanılmıştır.

(14)

BİRİNCİ BÖLÜM

İTAAT KAVRAMININ ANLAMI

(15)

I. İTAAT KAVRAMININ SÖZLÜK ANLAMI

1. Genel Olarak “Ta. V. ‘A” Maddesi ve Tahlili

İtaat kelimesinin türediği kök, Ta.V.’A (

ع . و . ط

) temel harflerinden oluşmaktadır. Mazi fiil olarak 1. bâba dahil olan bu kelime (

َعﺎَﻃ

), “boyun eğme, bir şeyi zorlama olmaksızın isteyerek yapma”1 anlamındadır.

َعﺎَﻃأ

fiili de

َعﺎَﻃ

ile aynı anlamdadır. Bu fiillerden ilkinin ism-i faili

ٌﻊﻴِﻄُﻣ

şeklinde gelirken, ikincisinin ism-i faili

ﻊِﺋَﺎﻃ

veya

ٍعﺎﻃ

şeklinde gelmektedir. Ayrıca

ﻊِﺋَﺎﻃ

kelimesinin çoğulu

عﱠﻮُﻃ

şeklinde gelebilir. Anlamı da “gönüllü olarak itaat edenler”dir.2

َعَوﺎﻃ

kelimesi

َﻖَﻓاو

ile aynı anlamdadır. Buna göre kelimenin anlamı,

“görüşüne katıldı, görüşleri uyuştu, görüşünü kabul etti, [birisine] muvafakat etti”

olmaktadır.3

ﺎﻬَﺟْوز ُةَءﺮَﻤﻟا ِﺖﻋَوﺎﻃ

, “kadın, kocasının görüşüne katıldı” anlamındadır.

Yine aynı manada, “birisinin görüşüne katılınca ona itaat etmiş olur”

denmektedir.4

َﻃ

عﱠﻮ

, teşvik etmek, kolaylaştırmak, cesaretlendirmek anlamlarına gelir.5 Nitekim ayette de

ﻪﻴﺧأ ﻞﺘﻗ ﻪﺴﻔﻧ ﻪﻟ ﺖﻋﻮﻄﻓ

6 buyrulmaktadır ki, “Nefsi onu kardeşini

1 Cevherî, İsmâil b. Hammâd, es-Sıhâh, (thk. Ahmed Abdulgafur Attâr), Dâru’l-İlmi li’l-Melâyîn, Beyrut 1990, III,1255; Râgıb el-İsfehânî, Ebu’l-Kâsım Hüseyin b. Muhammed, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’ân, (Harekeleyen ve notlandıran: Muhammed Halîl ‘Aytânî), Dâru’l-Ma’rife, Beyrut 2001, s. 311; Zemahşerî, Ebu’l-Kâsım Cârullâh Mahmûd b. Ömer, Esâsü’l-Belâğa, Dâru Sâdır, Beyrut 1965, s. 398; İbn Düreyd, Ebû Bekr Muhammed b. Hasen, Kitâbu Cemhereti’l-Luga, Dâru Sâdır, Beyrut 1345 h., III,107; İbn Manzûr, Cemâluddîn Muhammed b. Mükerrem el-Ensârî, Lisânu’l-Arab, Dâru’l-Mısriyye, Mısır, tsz, X,110; Zebîdî, es-Seyyid Muhammed Murtazâ, Tâcu’l-Arûs, (thk. Abdulalîm et-Tahâvî) Dâru İhyâi’t- Turâsi’l-Arabî, Beyrut 1984, XXI,461.

2 İbn Manzûr, age., X,110.

3 Cevherî, age., III,1255; İbn Manzûr, age., X, 111; Zebîdî, age., XXI,462.

4 Cevherî, age., III,1255; İbn Manzûr, age., X, 112; Zebîdî, age., XXI,461.

5 Cevherî, age., III,1255; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 313; İbn Manzûr, age., X,112; Zebîdî, age., XXI,462.

6 5/Mâide, 30.

(16)

öldürmeye teşvik etti, ona bu konuda yardım etti, onu cesaretlendirdi” şeklinde tercüme edilebilir.

عﱡﻮَﻄﺗ

mastarı da aynı kök harflerinden türeyen kelimelerden biridir.

“Yapılması zorunlu olmayan bir şeyi vazife edinmek, içinden gelerek iyilik yapmak ve nafile ibadet yapmak” gibi anlamlara gelen kelime7 Kur'ân-ı Kerîm’de de aynı anlamda kullanılmaktadır:

ﻪﻟ ﺮﻴﺧ ﻮﻬﻓ اﺮﻴﺧ عﻮﻄﺗ ﻦﻤﻓ

“Kim isteyerek bir hayır yaparsa, o kendisi için yapılmış bir hayırdır.”8

Aynı kökten türeyen kelimelerden biri de

ﺔﻋﺎﻄﺘﺳﻹا

kelimesidir. İstif’âl kalıbında olan bu kelimeye sözlüklerde verilen karşılıklar, “güç yetirmek, yapabilmek, bir şey için tâkati olmak” şeklindedir.9 Bazen bu kelimedeki

ت

ve

ط

harfleri idğam edilerek

عَﺎﻄﺳﻹا

şeklinde de kullanılabilir. Nitekim Kur'ân-ı Kerîm’de böyle kullanıldığı da olmuştur.10

2. Özel Olarak “İtaat” Kelimesi ve Tahlili

İtaat kelimesinin temel anlamı, yukarıda da söylediğimiz gibi “boyun eğmek, bir işi gönüllü olarak, başkaları tarafından zorlama olmaksızın yapmak”tır. Bununla birlikte sözlüklerdeki örnekleri de göz önünde bulundurarak kelimenin anlamlarını üç grupta toplayabiliriz:

a- Boyun Eğmek

Kelimenin bu anlamdaki kullanımı daha çok

َعﺎَﻃَأ

fiili etrafında dönmektedir.

Temel olarak

دﺎﻘﻧإ َ

(boyun eğdi, tabi oldu) kelimesiyle eş anlamlı olan bu kelime için şu örnekleri verebiliriz:

7 Cevherî, age., III,1255; İbn Düreyd, age., III, 108; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 312; Zebîdî, age., XXI,462.

8 2/Bakara, 184. Ayrıca bkz. 2/Bakara, 158.

9 Cevherî, age., III,1255; İbn Düreyd, age., III, 108; İbn Manzûr, age., X,112-113; Zebîdî, age., XXI,462.

10 18/Kehf, 97.

(17)

ُﻊَﺗﺮُﻤﻟا ﻪﻟ َعﺎﻃَأ

: Mer’a (hayvan otlatılan yer), bol ota sahip olması sebebiyle çobana boyun eğdi, yani onun hayvanları otlatmasına imkan verdi.11

ﺮﻤﺘﻟا َعﺎﻃَأ

: Hurma meyve verdi.

ﺮﺠﺸﻟا َعﺎﻃَأ

: Ağaç meyve verdi, devşirimle zamanı geldi. 12

ﺖﺒﻨﻟا َعﺎﻃَأ

: Bitki (ot), kendisini yiyen hayvana boğun eğdi.13

Yumuşak huylu, sahibine itaat eden at için, “

نﺎَﻨِﻌﻟا ُعﻮَﻃ ٌسَﺮَﻓ

” denir.

Yine aynı durum için “

ﻊﱢﻴﻃ سﺮﻓ

” ifadesi de kullanılır.14

Bir şiirde de itaat kelimesi konuyla alakalı olarak şöyle kullanılmıştır:

ْﺪﻗ ٌداﺮَﺟ عَﺎﻃأ

ُقَرَﻮﻟا ﻪﻟ

“Yaprakların, kendisine itaat ettiği çekirgeler.”15 Burada yaprakların çekirgelere boyun eğmesi, onların kendilerini yemesine karşı gelmemesi, engel olmaması anlamındadır.

b- İsteyerek Yapmak, Hoşlanmak

İtaat kelimesinin bu anlamı genelde

ُعْﻮﱠﻄﻟا

mastarından türetilir ve başlıktan da anlaşılacağı gibi irade sahibi olup, seçme kabiliyetini icra edebilen varlıklar için kullanılır.

Zıddı, “hoşlanmamak, istememek” anlamındaki

ُﻩْﺮُﻜﻟا

kelimesidir.16

ًﺎهْﺮَآ و ًﺎﻋْﻮَﻃ ُﻪﱠﻨﻠَﻌْﻔَﺘﻟ

: “İstesen de istemesen de onu mutlaka yapacaksın”

demektir.17

ﺎًﻌِﺋﺎَﻃ نﻼﻓ ءﺎَﺟ

: “Falan adam isteyerek (baskı olmaksızın) geldi” demektir.18

11 İbn Manzûr, age., X,113.

12 Cevherî, age., III,1255; Zebîdî, age., XXI,462.

13 İbn Manzûr, age., X,112.

14 Cevherî, age., III,1255; İbn Düreyd, age., III, 109.

15 İbn Manzûr, age., X,111.

16 İbn Manzûr, age., X,111-112.

17 İbn Manzûr, age., X,112.

(18)

İbn Birrî’nin Ahvas için söylediği bir beyitte itaat kelimesinin “isteyerek itaat etmek, hoşlanmak” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz:

َﺎهاﻮَه ﻰﻓ ىدَاﺆُﻓ ْتدﺎﻗ ْﺪَﻗو ﺎهَﺎﺼَﻋ ﺎﻣو داﺆُﻔﻟا ﺎﻬﻟ عﺎَﻃو

“Gönlüm beni onun (o kadının) arzularına yöneltti; kalp ona boyun eğdi ve hiç karşı gelmedi ona.”19

c- Gönüllü Olarak Uymak, Tâbi Olmak

َﻊﺒِﺗَ kelimesiyle eş anlamlı olarak kullanıldığı yerdir. Bir kimsenin bir başka kimseye, ya da bir başka şeye uyması, onun peşinden gitmesi anlamında kullanılır.

ًﺔَﻋﺎَﻃإ ُﻪَﻋﺎَﻃَا ﺪﻘﻓ ﻩِﺮْﻣَﺎِﻟ ﻰَﻀَﻣ اذا

: “Onun sözünde giderse ona itaat etmiş olur” demektir.20

ُﻪُﻌِﺑﺎَﺘُﻳ َﻻ ىا ﻪُﻋﻮُﻄَﻳ َﻻ ﻪُﻧﺎﺴﻟ

: “Dili ona itaat etmiyor, yani ona uymuyor”

demektir.21

İbn Birrî’nin Kelb kabilesinden birisi için söylediği ve Me’add kabilesini öven bir beyitte de itaat kelimesinin bu anlamını bulmaktayız:

َﺎﻃ ْﺪَﻗو ﺎﻬُﺗادأ بوُﺮُﺤﻟا ﻰﻓ ﱟﺪﻌَﻣ ُنﺎﻨﺳ

ِ

ٌةَدﺎﺳ ﻢﻬْﻨﻣ ع

ُﻢِﺋَﺎﻋَدو

“Me’add kabilesinin savaşlarda silahı oktur; efendiler ve liderler de ona boyun eğerler.”22

Bu şiirde efendilerin ve liderlerin Me’add kabilesine boyun eğmesi, o kabilenin savaşlarda ok kullanması, ve bu silahla diğerlerini zorla itaat ettirmesi sebebiyle değildir. Zira bütün kabileler bu türden silahları savaşlarda kullanmışlardır. Burada Me’add kabilesine diğerlerinin gönüllü bir şekilde tabi olmaları söz konusudur. Bunun sebebi de, bahsi geçen kabilenin diğer kabileler arasındaki liderlik vasfı ve bunun gibi başka üstün özellikleri olmalıdır.

18 Cevherî, age., III,1255; İbn Düreyd, age., III, 108; Zebîdî, age., XXI,462.

19 İbn Manzûr, age., X,111.

20 Cevherî, age., III,1255; İbn Düreyd, age., III, 109; Zebîdî, age., XXI,463.

21 İbn Manzûr, age., X, 113.

22 İbn Manzûr, age., X, 111.

(19)

II. İTAAT KAVRAMININ TERİM ANLAMI

Yukarıda sözlük anlamlarını açıklamaya çalıştığımız itaat kelimesi bir terim olarak genel anlamda Allah’ın emir ve yasaklarına boyun eğmek, onları kabullenmek anlamına gelmektedir. Zira itaat, kulun yaratıcısı karşısında takınması gereken tavrı çok güzel bir şekilde açıklayan kavramların başında gelir.23 Bu bağlamda itaat kelimesinin tarifi, “emirde vacip ya da mendup, nehiyde haram ya da mekruh farkı gözetmeksizin emredileni yapmak, nehyedilenden kaçınmak”24 şeklinde yapılmıştır. Bu ifadelerden de anlaşılacağı gibi itaat kavramı bir terim olarak -en genel anlamıyla- Allah’a itaati ihtiva etmekle beraber, tabii olarak Peygamber’e itaati de kapsamaktadır.

Terim anlamına bakıldığında itaat kelimesinin, isyan kelimesinin zıddı olduğu ortaya çıkmaktadır. Allah Teâla ile ilgili olduğunda denilebilir ki O, yarattığı ve nimet verdiği kullarının, kendisine isyan değil itaat etmelerini ister. Eğer insan ilah diye Rabbine itaat etmezse, başka ilahların önünde eğilip onlara itaat edecektir. Bu da onun sapıklığı ve dolayısıyla zararı anlamına gelir.25 Bununla birlikte mezheplere göre itaatin tanımlanmasında farklılıklar vardır. Mu’tezile’ye göre itaat iradeye muvafakat etmek iken, Ehl-i Sünnet’e göre emre muvafakat etmektir.26

Mecazi manada itaat, emredenin uyulmasını istediği fiile, -uymayı kastetmese de- emredilenin tabi olması, bağlanması demektir. İtaat etmeyi kastetmediği halde şeytana tabi olanlar bu kabildendir. Çünkü bunlar netice itibariyle şeytanın davetine ve iradesine tabi olmuşlardır.27

Kelimenin sözlük anlamlarını incelerken de ortaya çıktığı gibi itaat kavramı mutlak olarak kullanıldığı zaman genel bir anlam ifade etmektedir. Yani herhangi bir şeye itaat etmek gibi. Dolayısıyla itaat fiilinin kime yapılacağı, ona izafe edilecek varlıklarla daha da netleşecektir. “Allah’a itaat”, “Peygamber’e itaat” ifadelerinde itaat kavramı mutlaklıktan çıkarılıp kayıt altına alınmaktadır. Allah’a itaat söz konusu olduğu

23 Ece, Hüseyin K., İslam’ın Temel Kavramları, Beyan y., İstanbul 2000, s. 322.

24 Tehânevî, Muhammed Ali b. Ali, Keşşâfu Istılâhâti’l-Fünûn, İstanbul 1984, II, 915.

25 Ece, age., s. 322.

26 Tehânevî, age., II, 914; Cürcânî, Ali b. Muhammed b. Ali es-Seyyid eş-Şerîf, et-Ta’rîfât, Kahire 1938, s. 140.

27 Askerî, Ebû Hilâl Hasan b. Abdullah b. Sehl, el-Furûku’l-Lugaviyye, (thk. Hüsameddin Kudsî), Beyrut 1984, s. 183.

(20)

zaman iman etmek, ibadet yapmak, teslim olmak, tazimde bulunmak, emir ve nehiylerine boyun eğmek, Kitab’ı ile amel etmek gibi kavramlar; Peygamber’e itaat söz konusu olduğu zaman onun sünnetine ve tebliğ ettiği Kur'ân’a uymak, her türlü hürmet ve saygıyı göstererek tazim ve tekrimde bulunmak; idarecilere itaat söz konusu olduğu zaman amir-memur ilişkisi çerçevesinde karşılıklı hak ve sorumluluklar gözetilerek idarecilerin emir ve talimatlarına uymak, bağlılık ve saygıda kusur etmemek, karşılıklı haklara riayet etmek gibi manalar ifade eder. Ana-babaya itaat söz konusu olduğu zaman da örf ve adetler çerçevesinde onlara yapılacak her türlü iyi muameleyi ihtiva eder.28

İtaat etmek, aynı zamanda korku, tezellül, itaat edilenin karşısında sakin ve sessiz, boynu bükük ve tepkisiz durmak gibi hal bildiren anlamları da bünyesinde barındırır.29

İtaati, “emre uymak”, “emre muvafakat etmek” şeklinde tanımlayınca bir emredenin bir de emredilenin varlığından bahsedildiği ortaya çıkmaktadır. Zaten itaat kelimesi gramer açısından geçişlilik ifade eder.30 İtaat tabiatı icabı bir varlığa karşı yapılır. Ama bu varlık her zaman somut bir varlık olmayabilir. Şeytan, şehvet, heva ve heves gibi soyut varlıklar da itaatin nesnesi olabilmektedirler. Tabiatıyla böyle şeylere itaat Kur'ân ve Sünnet’in yasakladığı şeylerdir.31 Diğer yandan Allah’a ve Peygamber’e itaat söz konusu edildiğinde bunun sadece şekli bir boyun eğişten ibaret olmadığı anlaşılmalıdır. İtaat edilmesi gereken emir, kural veya prensibe karşı menfi bir tavır takınmadan kalbin onu sükunetle kabulü ve ona gerektiği ihtimamı göstermesidir.32

İtaatin isteyerek yapılması esastır. Fakat bu, iradeye bağlı olarak yapılan itaatlerde söz konusudur. Zira irade dışı yapılan itaatten bahsetmek de mümkündür.

İlerde detaylı bir şekilde inceleyeceğimiz gibi Kur'ân-ı Kerîm’de hem irade sahibi

28 Ağırman, Cemal, Sünnette İtaat, (Doktora Tezi), MÜSBE., İstanbul 1995, s. 19.

29 Nesefî, Ebu’l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Mahmûd, Tefsîru’n-Nesefî: Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, İstanbul 1991, I, 122; Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1971, II, 807-808.

30 Zebîdî, age., XXI, 463.

31 6/En’am, 121; Tirmizî, Kıyamet, 26.

32 Ağırman, age., s. 20.

(21)

insanın, hem de iradesi olmayan ve zorunlu bir biçimde itaat etmek durumunda olan diğer varlıkların itaati söz konusu edilmektedir.33

33 Bkz. 41/Fussilet, 11; 3/Âl-i İmrân, 83; 9/Tevbe, 53, 54.

(22)

İKİNCİ BÖLÜM

KUR’ÂN’DA İTAAT KAVRAMI

(23)

I. KUR’ÂN’DA İTAAT KAVRAMINA GENEL BAKIŞ

İtaat kelimesi bizzat Kur'ân’da geçmemekle birlikte üç ayette, aynı anlama gelen taat (

ﺔﻋﺎﻃ

) ismi yer almakta; bundan başka yedisi isim, diğerleri fiil kalıplarında olmak üzere itaat kavramı seksen beş yerde geçmekte, kırk iki ayette de aynı kökten gelip “güç yetirmek, yapabilmek” manasında kullanılan istitaat kavramı yer almaktadır.

Bir yerde aynı kökten türeyen ve “teşvik etmek, kolaylaştırmak, güzel göstermek, cesaretlendirmek” anlamlarına gelen

َعﱠﻮَﻃ

kelimesi kullanılmaktadır. Mastar olan tav’

(

عﻮﻃ

) kelimesi Kur'ân’da dört yerde geçmektedir. Yine itaat kelimesiyle aynı kökten türeyen ve gramer açısından ism-i fail ve mef’ul konumundaki

ﻊﺋَِﺎﻃ

ve

عﺎﻄُﻣ

kelimeleri de Kur'ân’da kullanılmaktadır. “Gönülden gelerek her türlü nafile ibadet yapmak”

anlamına gelen

عﱡﻮَﻄَﺗ

ismi, fiil olarak iki yerde, ism-i fail olarak da bir yerde geçmektedir. 34

Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kelimesi sadece emir kipinde değil, itaat edenlerin ve etmeyenlerin durum ve akibetlerini bildiren değişik zaman kipleri ile de yer almaktadır.

Bütün bu ayetler genel bir değerlendirmeye tabi tutulduğunda şöyle bir durum ortaya çıkmaktadır. İtaat emri genelde ya uyulması istenen emirden sonra, ya kaçınılması istenen yasaklardan sonra, ya da emir ve nehiy bir arada zikredildikten sonra yer almaktadır. Bu üsluptan hareketle şunu söylemek mümkündür: İtaat her ne kadar “emre muvafakat etmek” ya da “emri yerine getirmek” olarak tarif ediliyorsa da, “emredileni yapmak, nehyedilenden kaçmak” şeklinde itaatin iki önemli yönü vardır. “Peygamber size neyi verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan kaçının” ayeti, hem itaatin bu iki yönüne dikkat çekmekte hem de dolaylı olarak bize itaatin genel tarifini yapmış olmaktadır.35

34 Abdülbâkî, Muhammed Fuâd, el-Mu’cemü’l-Müfehres li Elfâzi’l-Kur'âni’l-Kerîm, Dâru’l-Hadîs, Kahire 1996, s. 528-530.

35 Ağırman, age., s. 81.

(24)

II. KUR’ÂN’DA İTAAT KAVRAMININ TAHLİLİ

A. İTAAT KAVRAMININ KAVRAMSAL ALANI 1. İtaat Kelimesinin Temel Anlamı

Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kelimesinin kullanımlarını, başlıklar halinde tasnif etmek gerekirse, diyebiliriz ki kelime iki ana başlık altında kullanılmıştır. İlerdeki konularda daha detaylı ve tefsirlere de müracaat ederek ele alacağımız, burada ise kısaca örneklendireceğimiz bu başlıklar şunlardır:

1- Uymak, gönülden bağlanmak, tâbi olmak, söz dinlemek 2- İsteyerek yapmak

Şimdi bu başlıkları ayetlerden örnekler vererek ele alalım.

a- Gönülden Bağlanmak, Uymak, Tâbi Olmak, Söz Dinlemek

Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kelimesinin en çok kullanıldığı anlam “uymak”tır.

İtaatin temel anlamının da esasında “itaat edilecek kimsenin/şeyin emir ve yasaklarını benimseyerek onlara tabi olup onların sınırlarını aşmamak” olduğunu düşünürsek bu durumun doğal olduğu ortaya çıkar. Zira Kur'ân yoğun bir şekilde mü’minlerin Allah’a ve O’nun gönderdiklerine uymalarını, bunların dışındaki şeylere tabi olmayıp onlardan uzak durmalarını öğütler.

Allah Teala tarafından gönderilen peygamberler, insanlara her zaman için Allah’a karşı takvâ halinde olup, kendilerine tabi olmalarını, itaat etmelerini tebliğ etmişlerdir. Bu durumun en güzel yansıması Şuara sûresindeki sekiz ayetin sonunda yer alan şu ifadelerdir:

“Onun için Allah’tan korkun (takvâ sahibi olun) ve bana itaat edin.”36

Bu ifadelerin, içinde yer aldığı bağlama baktığımızda görüyoruz ki Allah Teala insanlara peygamber olarak bazı seçtiği kullarını (burada Hz. Nuh, Hz. Hud, Hz. Salih, Hz. Lut, Hz. Şuayb) göndermiştir. Onlar insanlara Allah’ın mesajlarını tebliğ etmişler ve onların bu mesajları kabul edip Allah’ın koyduğu sınırlara riayet etmelerini temine

36 Ayetler için bkz. 26/Şuara, 108, 110, 126, 131, 144, 150, 163, 179.

(25)

çalışmışlardır. Bunu yaparken de insanlardan herhangi bir fayda beklememişler; sadece vazifelerini icra etmiş ve asıl ecir ve faydanın Allah’tan olduğunu insanlara bildirmişlerdir. Böyle olunca onların insanlardan istediği itaatin herhangi bir zorlama olmaksızın tamamen onların ihtiyarlarına bırakılmış olduğunu anlayabiliyoruz. Onlar sadece yolu göstermişler ve seçimi insanlara bırakmışlardır. Dolayısıyla insanların bu mesajlara ve mesajlar vasıtasıyla da peygamberlere karşı gösterecekleri bir itaat tavrı tamamen gönüllüce ve isteyerek yapılmış bir hareket olacaktır.

Başka bir ayette yine bir peygamber olan Hz. İsa (as) ile ilgili olarak şöyle buyurulmaktadır:

“İsa açık delillerle geldiği zaman demişti ki: Ben size hikmeti getirdiğimde, ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyleyse Allah’tan korkun ve bana itaat edin.”37

Görüldüğü gibi peygamberler insanlara Allah’ın bir lütfu olarak gönderilmişler ve onlara hikmeti yani “ilim ve akıl yoluyla gerçeğe ulaşma”38 metodunu getirmişlerdir.

Bunu yaparken de insanlardan tek istedikleri şey onlara gönülden isteyerek itaat etmeleri olmuştur.

İtaat kelimesi Bakara sûresinin 285. ayetinde şöyle kullanılmaktadır:

“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, mü’minler de iman ettiler. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler.

“Allah’ın peygamberleri arasında ayrım yapmayız; işittik, itaat ettik. Ey Rabbimiz, affına sığındık, dönüş Sanadır” dediler.”

Kelime, burada olduğu gibi, 4/Nisa, 46, 5/Maide, 7, 24/Nur, 51. ayetlerde de aynı şekilde (işittik, itaat ettik) kullanılmaktadır. Bu ayetlerde itaat, imanla yan yana bulunmaktadır. Bilindiği gibi iman ancak gönüllü bir kabul sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Dolayısıyla iman eden insan, gönüllü bir biçimde itaat etmeyi kabul etmiş demektir.

37 43/Zuhruf, 63.

38 Bkz. Râgıb el-İsfehânî, age., “h. k. m.” md. s. 134.

(26)

26/Şuara, 151. ayette de mü’minlere uyulmaması gereken noktalardan birisi hatırlatılmaktadır:

“Aşırı gidenlerin işlerine tabi olmayın.”

Tâbi olmama, itaat etmeme, uymama emri, kişinin ana-babası söz konusu olduğunda da gerçekleşebilmektedir. Bu durumda da, yukarıda geçtiği üzere,

“Yaratan’a isyan konusunda yaratılanlara itaat yoktur” kuralı işlemektedir. Ayette şöyle buyurulur:

“Eğer onlar (ana-baba) seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak Bana’dır. O zaman size yapmış olduklarınızdan haber veririm.”39

Bir başka ayette Cebrail’den (as) bahsedilirken onun, kendisine tabi olunan, uyulan, sözü dinlenen, güvenilir birisi olduğu dile getirilmektedir:

“Orada (Cebrail) sayılan, güvenilen bir elçidir.”40

Cebrail (as) de diğer meleklerin arasında özel bir yere sahip, Melâike-i mukarrabînin kendisine tabi olduğu, onun emirlerine uyduğu bir büyük melektir.41

Gönülden uymak, bağlanmak fiilleri Kur'ân-ı Kerîm’de sadece Allah’a veya Rasulüne itaatle bağlantılı olarak bulunmamaktadır. Yanlış yolda yürüyen, yanlış kimselere/şeylere itaati seçen insanlar da Kur'ân-ı Kerîm’de söz konusu edilmektedir.

Firavun ve onun halkı arasındaki itaat ilişkisi bu örneklerden birisidir:

“Firavun, milletini küçümsedi, ama onlar kendisine yine de itaat ettiler.

Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir milletti.”42

Görüldüğü gibi, Allah’ın Kur'ân-ı Kerîm’de vahye karşı son derece olumsuz tavır takınan insan tipinin bir temsili olarak verdiği Firavun, kendi kavmini hor görüp, onları aldatmasına rağmen, onlar bunu bir zillet kabul etmeyip yine de ona itaat

39 31/Lokman, 15.

40 81/Tekvîr, 21.

41 Elmalılı, Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, Bedir Y., İstanbul 1993, VII,5620.

42 43/Zuhruf, 54.

(27)

ediyorlar. Ve bu itaatleri herhangi bir zorlamaya bağlı da olmamaktadır. Zira böyle olmuş olsaydı ayetin sonunda o kavmin yoldan çıkmış bir kavim olduğundan bahsedilmezdi. Çünkü ancak gönüllü yapılan tercihler kişilerin taktir edilmesini ya da yerilmesini haklı gösterir.43

Netice itibariyle diyebiliriz ki itaat kelimesi Kur'ân-ı Kerîm’in anahtar kelimelerinden biri olup, hem birine uyma, onu takip etme, ona itibar etme anlamında;

hem de -daha özel ve sınırlı manada- bir otorite karşısında ikna olarak teslim olmayı dile getiren bir anlamda kullanılmıştır ve bu iki kullanım arasında ciddi, delillendirilebilir ve Kur'ân-ı Kerîm’in hayat görüşüyle de son derece uyumlu bir bağ vardır.44

b- İsteyerek Yapmak

Kur'ân-ı Kerîm’de itaat kelimesi, “isteyerek, hoşlanarak yapmak” anlamında dört yerde kullanılmaktadır.45 Buralarda عﻮﻃ (isteyerek itaat etmek) kelimesi, bunun tam zıddı olan ﻩﺮآ (istemeden, zorla yapmak) kelimesiyle yan yana bulunmaktadır.

Mesela 9/Tevbe, 53. ayette şöyle buyurulmaktadır:

“De ki, ister gönüllü verin, ister gönülsüz, sizden (sadaka) asla kabul olunmayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz.”

41/Fussilet, 11. ayette ise aklı olmayan varlıklardan bahsedilmektedir:

“Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yer küreye, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler.”

2. İtaat Kavramının Eşanlamlı Kullanımları

a- Din

‘Din’ kelimesi D. Y. N. kökünden gelir ve sözlükteki anlamları şöyledir:

Üstünlük, egemenlik, itaat, zorlamak, itaatkâr olarak kendini bir güce teslim etmek;

43 Bkz. Geyikoğlu, Yasemin, İtaat Sözcüğünün Semantik İncelenmesi, (Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), AÜSBE, Ankara 2000, s. 24.

44 Şenat Kazancı, Fatma Asiye, Kur'ân ve Gelenek Açısından İtaat Olgusu, (Basılmamış Doktora Tezi), AÜSBE, Ankara 2003, s. 30.

45 Bkz. 3/Âl-i İmran, 83; 9/Tevbe, 53; 13/Ra’d, 15; 41/Fussilet, 11.

(28)

borçlanmak, boyun eğmek, hakkını almak, ödünç almak, boyun eğdirmek, egemenlik kurmak, idâre etmek. Diğer yandan birinin emrine girmek, onun emrine amâde olmak, onun hâkimiyet ve otoritesi altında boyun eğmeği kabul etmek; şeriat, kanun, yol, millet, âdet, taklit; hesaba çekmek, ceza veya mükâfat vermek de din kelimesinin anlamlarındandır.

İsim olarak ‘din’ kelimesi şu mânâları kapsamaktadır: İyi ya da kötü karşılık;

âdet ve alışkanlık; itaat, zillet, bağlılık, üstünlük sağlamak, galip gelmek; hâkimiyet, mülk ve hüküm; bir şeye zorlamak; itaat etmek, ya da tersi olarak isyan etmek; bir şeyi alışkanlık haline getirmek; şeriat ve millet.46

Mevdûdî’ye göre din kelimesi Kur'ân’da şu dört anlamda kullanılmıştır:

1- Hakimiyet, en üstün otorite.

2- Bu yüksek otorite ve hakimiyete itaatle boyun eğme.

3- Bu hakimiyetin otoritesi altında meydana gelen ameli ve fikri nizam.

4- Bu nizama uymak, ihlasla bağlanmak veya karşı gelmek suretiyle isyan etmekten dolayı yüksek otoritece verilen mükafat veya ceza.47

Din kelimesinin itaat anlamında kullanıldığı yerlere örnek olarak şu ayet-i kerimeleri zikretmek mümkündür:

“Allah katında din, şüphesiz İslam’dır.”48

“İyilik yaparak kendisini Allah’a teslim edip, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim’i dost edinmişti.”49

“Ancak tevbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah’ın Kitab’ına sarılanlar ve dinlerini Allah’a has kılanlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah mü’minlere büyük ecir verecektir.”50

46 Bkz. İbn Manzûr, age., XIII, 166-171; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 181.

47 Mevdûdî, Ebu’l-Âlâ, Kur'ân’a Göre Dört Terim, (trc. Osman Cilacı-İsmail Kaya), Beyan Y., İstanbul, tsz., s. 113-114.

48 3/Âl-i İmran, 19.

49 4/Nisa, 125.

50 4/Nisa, 146.

(29)

“De ki: ‘Ben, Allah’a dini hâlis kılarak, ibâdet etmekle emrolundum. Bana Allah’a teslim olan müslümanların ilki olmam emredildi.”51

“Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur, din de (itaat ve kulluk da) sürekli olarak O’nundur. Böyleyken Allah’tan başkasından mı ittika ediyorsunuz (korkup çekiniyorsunuz)?”52

Bu âyetlerde ve benzerlerinde ‘din’, yüksek bir otoriteye boyun eğme, ona itaat etme ve ona kul olma anlamında kullanılmaktadır. Dinin Allah’a has kılınmasının mânâsı, hâkimiyeti, hüküm koyma hakkını, ibâdet ve itaat edilmeye lâyık olmayı yalnızca Allah’a ait kabul etmektir. Kulluk anlamında Allah’tan başkasına boyun eğmemek, O’ndan başkasına ibâdet etmemek, kulluğa ait bütün hükümleri O’ndan almak demektir.53 Zaten sadece böyle yapıldığı taktirde din gerçek din olacak ve insanı, tabiatla sınırlı konumundan yükseltecek, ona fizik ve biyolojik vasıflarının ötesinde ahlaki bir boyut daha ilave edecektir.54

Bütün bu ayetlerdeki din kelimesinin itaat (taat) anlamında kullanıldığı, müfessirlerin görüşü olarak kitaplarda da yer almıştır.55

b- İman

“Âmene” (iman etti) fiilinin mastarı olup, mutlak tasdik anlamına gelen iman, bir şeye tereddütsüz ve kesin olarak içten ve yürekten inanmak, haber verilen bir şeyi, bir hükmü tasdik etmek, onun doğru olduğunu kabul edip, haber verenin doğru söylediğine inanmak demektir.56 Ayrıca iman kelimesi, güven ve itimat etmek, boyun eğmek, itaat etmek; saygı ve tevazu göstermek, birini güven ve emniyette kılmak57, şeriatı kabul etmek58 gibi anlamlara da gelmektedir.

İhtiva ettiği “itimat etmek, boyun eğmek, kabul etmek” gibi anlamlar, iman kelimesinin itaatle aynı anlama gelen yönleri olduğunu göstermektedir. Zaten kulların

51 39/Zümer, 11-12.

52 16/Nahl, 52; ayrıca bkz. 3/Âl-i İmrân, 83; 40/Mü’min, 64, 65; 39/Zümer, 2-3; 98/Beyyine, 5 vd.

53 Mevdûdî, Kur'ân’a Göre Dört Terim, s. 115.

54 Kılıç, Sadık, Fıtratın Dirilişi, Nehir Y., İstanbul 1991, s. 121.

55 Bkz. Râgıb el-İsfehânî, age., s. 181.

56 Cevherî, age., V,2071; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 36; İbn Manzûr, age., XIII,21-24

57 İbn Manzûr, age., XIII, 21-27.

58 Cürcânî, age., s. 34.

(30)

Allah’a ve O’nun gönderdiklerine iman etmeleri de bir anlamda O’na itaat etmeleri, O’nun söylediklerini kabul etmeleri ve O’na teslim olmaları demektir.

İman, insan olmanın, yaratılış ve oluşu tanımanın, varlık aleminde meydana gelen olayları anlamanın, evrendeki sırları bilmenin ve sonunda bütün dengeleri bulmanın yoludur. İnsan önce kendi içerisindeki dengeyi iman düşüncesiyle sağlar.

Çünkü iman, insana kendi gerçeğini ve yeryüzündeki konumunu öğretir. Daha sonra da yine iman ile tabiatla, yaratıklarla, diğer insanlarla ve Yaratıcı ile olan ilişkilerinin dengesini sağlar.59

Diğer yandan iman, bilinmelidir ki, durgun bir teslimiyetin değil, amel dediğimiz faaliyetlerle beraber bir aksiyonun da ana kaynağıdır. İman eden bir insan tek taraflı olarak Allah’a teslim olup, yerinde duran bir insan değildir. Bilakis o, imanın gereği olan en güzel davranışları yaşayan aktif bir insandır. Çünkü iman, salih amel yapmayı gerekli kılar.60 Başka bir ifadeyle de iman bütün amellerin ön şartıdır. İman olmadan hiçbir amelin bir mana ve değeri olmaz. İmanın itaat sayılması da bu yüzdendir.61

Kur'ân-ı Kerîm’de imanın itaatle eş anlamlı kullanıldığını gösteren ayetler vardır:

“Doğrusu Allah’a ve Peygamberine inanan mü’minler, Peygamberle beraber bir işe karar vermek için toplandıklarında, ondan izin almaksızın gitmezler. Ey Muhammed! Senden izin isteyenler, işte onlar Allah’a ve Peygamberine inananlardır...”62

“Ey inananlar! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği Kitab’a inanmakta sebat gösterin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığı seçmiştir.”63

59 Ece, age., s. 300.

60 Ece, age., s. 300; Mevdûdî, age., s. 42-43.

61 İbn Hazm, Ebû Muhammed Ali b. Ahmed b. Sa’îd, el-Fasl fi’l-Milel ve’l-Ehvâ ve’n-Nihal, Mektebetu

‘Ukâz, Cidde 1982, III,195; Tehânevî, age., I,95.

62 24/Nur, 62.

63 4/Nisa, 136. Diğer ayetler için bkz. 3/Al-i İmran, 149, 193; 8/Enfal, 20, 24; 67/Mülk, 29 vd.

(31)

c- İslam

“Teslim olmak, itiraz etmeksizin ve tepki göstermeksizin amirin emrine boyun eğmek, Allah’ın hükmüne razı olmak, İslam dinine girmek, dini Allah’a has kılmak, doğrudan ayrılmamak, hiçbir surette şaşıp sapmadan daima yolun ortasından yürümek, barış ve sulha girmek, meşgul olduğu bir şeyi terk etmek” gibi anlamları olan ve esleme kökünden if’al babının mastarı olan “islam” kelimesinin asıl anlamı itaat etmek ve boyun eğmektir.64

Müslümanlara da İslam dinine girip, Allah’a ve O’nun gönderdiklerine kayıtsız şartsız itaati kendilerine şiar edindikleri için bu ad verilmiştir. Kur'ân-ı Kerîm’de de kelimenin itaat anlamı açıkça görülür:

“Hayır, öyle değil; iyilik yaparak kendini Allah’a veren kimsenin ecri Rabbi’nin katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.”65

Başka bir ayette Hz. İbrahim’in (as) Allah’a teslimiyet ve itaatini görüyoruz:

“Rabbi ona, “Teslim ol” buyurduğunda, “Alemlerin Rabbi’ne teslim oldum”

demişti.”66

“Ey Muhammed! Eğer seninle tartışmaya girişirlerse, “Ben, bana uyanlarla birlikte kendimi Allah’a verdim,” de. Kendilerine Kitab verilenlere ve kitapsızlara, “Siz İslam oldunuz mu?” de, şayet İslam olurlarsa doğru yola girmişlerdir, yüz çevirirlerse, sana yalnız tebliğ etmek düşer. Allah kullarını görür.”67

d- İttibâ’

İfti’al babından mastar olan ittibâ’, sözlükte “birinin ardından yürümek veya birine uğrayıp beraberce gitmek anlamında bir kimseye uymak, tâbi’ olmak, öne geçen birinin ardından yetişmek ve ona katılmak” gibi anlamlara gelir.68

İttibâ’ mastarının en öne çıkan manası, birine uymak ve itaat etmektir. Bununla birlikte bu kelime ve aynın kökten türeyen diğer kelimelerde birinin sözlerini ve işlerini

64 Cevherî, age., V, 1952-1953; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 245-247; İbn Manzûr, age., III,293-296.

65 2/Bakara, 112.

66 2/Bakara, 131.

67 3/Âl-i İmran, 20. Diğer ayetler için bkz. 5/Maide, 44; 27/Neml, 44; 40/Ğafir, 66; 49/Hucurat, 14, 17 vd.

68 Cevherî, age., V, 1189-1190; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 79; İbn Manzûr, age., VIII, 27.

(32)

derinlemesine araştırmak, incelemek; Kur'ân ve Sünnet’le amel etmek suretiyle onlara tabi olmak; bir işi peş peşe yapmak; birine söz ve fiilinde muvafakat etmek; uymak, edep, ilim ve yaşantıda öncekilerin yolunu ve izini takip etmek, yaptığının aynısını yapmak gibi manalar da vardır.69

İttibâ’, uyma ve tabi olma anlamında itaat kelimesiyle eş anlamlıdır. Ancak ittibâ’daki uyma, sözlü olmaktan çok görerek ve örnek alma yoluyla gerçekleşen bir uymadır. Çünkü itaat sözlü emir ve talimata uymayı kapsadığı gibi fiili olarak örnek alma yoluyla uymayı da ihtiva eder. Fakat ıstılahi manada ittibâ’, itaat ile eş anlamlıdır.70

İtaatten bahsedilebilmesi için bir emrin, isteğin, telkinin, tavsiyenin veya bir yasağın bulunması gerekir. Bu tür şeyler olmadan bir insanı taklit etmek, ona uymak ve benzeri davranışlar Kur'ân’da ittiba’ kavramı ile ifade edilmiştir. İttiba’ kavramı itaati de içine alan daha geniş kapsamlı bir kavramdır.71

Kur'ân-ı Kerîm’de, “De ki: Eğer siz Allah’ı seviyorsanız o halde bana uyun ki, Allah da sizleri sevsin ve günahlarınızı bağışlasın...”72 buyurulmaktadır. Peygamber’e ittibâ’, ona itaatten ayrı düşünülemez. Hatta ona uymakla itaat etmek aynı anlamdadır.

Zira birisini her yönüyle takip ettiğiniz ve bunu da bir ömür boyu yapmaya karar verdiğiniz zaman onun sınırlarından dışarı çıkmayacaksınız anlamına gelir ki bu ta itaattir. Nitekim bir sonraki ayette de, “De ki: Allah’a ve Peygamber’e itaat ediniz...”73 buyurularak ittibâ’ ile itaatin aynı anlama geldiği açıkça beyan edilmiştir.74

69 Cevherî, age., V, 1189-1190; İbn Manzûr, age., VIII, 27-29.

70 İbnü’l-Esîr, Mecdü’d-dîn Ebu’s-Sâdât, en-Nihâye fî Garîbi’l-Hadîs ve’l-Eser, Dâru İhyâi'l-Kütübi'l-

‘Arabiyye, Kâhire 1963, III, 142.

71 Karagöz, ag.mk., s. 46.

72 3/Al-i İmran, 31.

73 3/Al-i İmran, 32.

74 Diğer ayetler için bkz. 6/En’am, 106; 10/Yunus, 109; 33/Ahzab, 2 vd.

(33)

e- İ’tisam

Sözlükte, bir şeye el ile yapışıp tutmak ve tehlikeden korunmak anlamına gelir.

İf’al babından mastardır. Sımsıkı sarılmak, tutunmak, sığınmak, korunmak ve korumak gibi anlamları da vardır.75

İ’tisam mastarı, tutunmak ve korunmak manalarında itaat kelimesiyle eşanlamlı olarak kullanılabilir. Zira itaat, uygulama olarak Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmakla gerçekleşir.

Bu kelimenin Kur'ân-ı Kerîm’de itaatle aynı anlamda kullanıldığını en açık şekilde gösteren ayetin meali şöyledir:

“Toptan Allah’ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah’ın size olan nimetini anın...”76 Başka bir ayette de yine Allah’a itaatle eşanlamlı olarak şöyle kullanılmıştır:

“Allah uğrunda gereği gibi cihad edin. O, sizi seçmiş, babanız İbrahim’in yolu olan dinde sizin için bir zorluk kılmamıştır. Daha önce ve Kur'ân’da, Peygamber’in size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için size Müslüman adını veren O’dur.

Artık namazı kılın, zekatı verin, Allah’a sarılın. O sizin sahibinizdir. Ne güzel sahip ve ne güzel yardımcıdır O!”77

Allah’ın ipine sarılmak ya da Allah’a sarılmak, tabidir ki O’na itaatle aynı anlamdadır.

f- İbadet

İbadet, sözlükte boyun eğmek, itaat etmek, kulluk etmek, tapmak anlamlarına gelmektedir. diğer yandan kelimenin emri yerine getirmek, ele gelmek, alışmak, yatışmak, muvafakat etmek gibi anlamları da vardır.78

Allah’ı birlemek ve O’nu ilah edinmek, ibadet kavramının taşıdığı manaların başında yer alır. Zira âbid vasfını taşıyan herkes Rabbi’ne boyun eğen, teslim olan ve

75 Cevherî, age., V, 1986-1987; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 340; İbn Manzûr, age., XII, 403-406.

76 3/Al-i İmran, 103.

77 22/Hacc, 78.

78 Cevherî, age., II, 53; Râgıb el-İsfehânî, age., s. 322; İbnü’l-Esîr, age., III, 142; İbn Manzûr, age., III,271-273.

(34)

emrine itaat eden kişi demektir.79 Kul anlamındaki ‘abd kelimesi de ibadet mastarıyla aynı kökten gelir. İbadet etmek kulluğun bir vasfıdır. Esasında bütün kainat Allah’ın emirlerine itaat etmek vasfı sebebiyle bir kuldur. İnsan bazen dünyada O’na kul olmayı kendince kabul etmez görünür ama neticede herkes ve her şey kulluğunu hatırlayacak ve Ma’bud’a yönelecektir.80

Görüldüğü gibi ibadet, boyun eğme ve teslimiyet noktalarında itaat ile eş anlamlıdır. Ancak ibadet, genel anlamda itaat manası taşımakla beraber, sırf Allah’a karşı yapılması caiz olan özel bir itaat anlamını da ifade eder. Nitekim, “falan falana itaat etti” denilebildiği halde, “falan falana ibadet etti” denilemez.81

Kur'ân-ı Kerîm’de kul olmanın itaati ihtiva ettiği hatta aynı anlama geldiği ayetlerden bazıları şöyledir:

“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk ediniz.

Böylelikle takva sahibi olursunuz.”82

“Allah’a kulluk edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın...”83 g- Birr

Birr; hayır, iyilik, gönül, ihsan, itaat ve ibadet manalarında isimdir. Bol bol hayırda bulunmak manasında da kullanılır.

ﱠﺮَﺑ

(Berra) fiilinin mastarı olarak “Allah’a itaatkar olmak, kabul etmek, bol bol iyilik etmek, ana-babaya itaat etmek, iyilik ve ihsanda bulunmak, saygı ve ilgi göstermek” gibi manalara da gelir. Ayrıca

ﱡﺮَﺒﻟا

(el- Berr), “çok itaatkar kul” anlamında bir sıfattır.84

Kelimenin ihtiva ettiği bütün manaları dikkate alan Dihlevî, tek tarifle yetinmeyerek “birr”i, insanın, ilahi nizama boyun eğerek, Allah Teala’nın muradı çerçevesinde işlemiş olduğu her şey, dünyada veya ahirette mükafatlandırılmasına sebep olacak her amel, insanlık aleminin bağlı bulunduğu sosyal ihtiyaçları karşılamaya

79 İbn Manzûr, age., III, 271-273.

80 19/Meryem, 93.

81 Tehânevî, age., II, 915.

82 2/Bakara, 21.

83 4/Nisa, 36. Diğer ayetler için bkz. 5/Maide, 72, 117; 7/A’raf, 59, 65; 16/Nahl, 36; 22/Hacc, 77, vd.

84 Râgıb el-İsfehânî, age., s. 51; İbnü’l-Esîr, age., I, 116-117.

(35)

yönelik her yararlı fiil ve fıtratın ortaya çıkmasını engelleyen perdeleri ortadan kaldırmaya yönelik her türlü davranış olarak tanımlar.85 Bu tarif de Allah’a itaatin bütün yönlerini kapsamaktadır.

Kur'ân-ı Kerîm’de birr kavramını en belirgin şekilde ortaya koyan ayet şüphesiz Bakara sûresindeki şu ayettir:

“Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak (birr) demek değildir. Lakin iyi olan, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, Kitab’a, peygamberlere inanan, Onun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere,düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namazı kılan, zekatı veren ve ahitleştiklerinde ahitlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.”86

Başka bir ayette de Müslümanlardan birr konusunda bir yarışma hali içerisinde bulunmaları istenmektedir:

“...İyilikte ve fenalıktan sakınmada yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah’tan sakının. Zira Allah’ın cezalandırması şiddetlidir.”87

Ayrıca iki yerde, yukarıda bahsedildiği şekliyle, sıfat olan berr kelimesi ana- babaya karşı iyi olmak anlamında kullanılmıştır. İlkinde Hz. Yahya’dan, “O, ana- babasına karşı iyi davranan bir kimseydi, onlara isyan eden bir zorba değildi”88 diye bahsedilmektedir. Buradan da anlaşıldığı gibi berr kelimesi isyankar zorbanın zıddı olarak, yani itaatkar anlamında kullanılmıştır.

İkinci ayette de Hz. İsa, kendisinden bahsederken, “Allah beni anasına iyi davranan kıldı, ona karşı isyan eden bedbaht bir zorba kılmadı”89 buyurmaktadır.

Burada da kelime aynı form içinde kullanılmıştır ve yine “itaatkar” anlamını ihtiva etmektedir.

85 Dihlevî, age., I, 235.

86 2/Bakara, 177.

87 5/Maide, 2. Diğer ayetler için bkz. 2/Bakara, 44, 189; 3/Al-i İmran, 92; 58/Mücadele, 9.

88 19/Meryem, 14.

89 19/Meryem, 32.

Referanslar

Benzer Belgeler

Peygamber’in (s.a.s.) , Cibril’den öğrenmeye muhtaç olduğu âyet- ler vardı Zira O, Resûlullah’ın müşahede etmediği ahvali müşahede edi- yordu. Bize göre

* Kur’an-ı Kerim’in Türkçe’ye tercüme çabalarına, esas itibariyle imparatorluktan ulus devlete geçiş sürecinde, batılılaşma/moderleşme çabalarının en

Yukarıda zikrettiğimiz anlamlar çerçevesinde Lafza-i Celâl; ‘teabbüd etmek, kulluk etmek, insanın kainatın herc-ü merçliği içinde sığınacağı ve sükûnete ulaşacağı

Mensuplarının gerçek mutluluğu sadece ‗Gökler Ġklimi‘nde bulup, orada yaĢayacağını ifade eden Ġncil‘in bütün satırlarına uhrevîlik ve ruhanîlik sinmiĢ

Toplumun güven ve huzurunu korumak için mü’minler gıyablarında dahi olsa birbirlerinin hak ve hukûkuna riâyet etmeli ve birbirleri hakkında hüsn-ü zann 378

Şuayb (s)’ın elçi olarak gönderildiği kavmin zâlim oldukları zikredilmektedir. Evet “onlar zâlim idiler” çünkü Allah’a şirk koşmuşlardı. Şirk ise büyük

O halde Kur’ân’ı doğru anlamanın bir diğer şartı, Kur’ân hüküm ve öğretilerinin belli bir zaman veya mekâna ait olmayıp, kıyamete kadar insanlıkla devam edeceği ve

Her kabileye mensup şair kendi övünç yönlerini ve atalarının kahramanlıkla- rını sayardı. Şiir ve şairler her kabilenin kurtuluş belgesi, meşru sermayesiydi. Her dilde