Türkiyeli ve Yunanistanlı çevreciler biraraya gelerek siyanürle altın aranmasının çevreye etkilerini tartıştı.
Kazdağı, Madra Dağı, Kozak Dağları ve yaylalarında yapılmak istenen altın madenciliği komşumuz Yunanlıları bile tedirgin ediyor. Çünkü, Yunan adalarının su kaynakları Kazdağı, Madra Dağı ve Kozak Dağları’ndan besleniyor. Ege’deki Yunan adaları halkı tam karşılarında bulunan Türkiye topraklarında yapılacak madencilik sonrası yeraltı sularının kirlenmesi endişesini taşıyorlar. Yunanistan’ın en büyük adalarından biri olan Midilli’de (Lesvos)
gerçekleştirilen ve Türkiye’den de katılımcıların olduğu panelde Kazdağı ve altın madenciliği tartışıldı. Geçtiğimiz günlerde Midilli Ticaret Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen panele, Siniparksi (Ege’de Bir Arada Var Olma ve İletişim Derneği Başkanı) başta olmak üzere Lesvos Yerel Belediyeler Birliği, Lesvos Valisi, Midilli Belediye
Başkanı ve Türkiye’den davet edilen yerel yöneticiler katıldılar. Türkiye’den panele konuşmacı olarak Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur, Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova, Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın, Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, panele/toplantıya katkı amacıyla Dikili Belediyesi Jeotermal AŞ Genel Müdürü Hasan Gökvardar, Dikili Belediyesi Dış İlişkilerden Gönenç Turan, Şehir ve Başkan dergisi sahibi Gazeteci Atilla Sertel katıldı. Komşu iki ülkeyi de ilgilendiren, bölgenin yeraltı sularını olumsuz yönde etkileyeceği dile getirilen panele Midilli halkının ilgisi yoğun oldu.
Sizin çabanız bizim çabamızdır
Açılış konuşmasında kaygıları belirten Siniparksi Derneği Başkanı Stratis Pothas, “Son aylarda Kazdağı Bahçedere köyünde başlayan altın arama faaliyetleri bizleri de yakından ilgilendirmektedir. Sadece komşumuzun evi değil, kendi evimizin de yanmasından korkuyoruz. Asıl şimdi bir şeyler yapmaya başlamalıyız” dedi.
Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur, Kazdağı’nın derin bir mitolojik geçmişi olduğundan söz ederek çok uluslu şirketlerin Afrika’dan sonra Türkiye’ye girdiğini ve işbirlikçi bir hükümetle birlikte olduğunu belirterek şunları da ekledi: “Altın aranması için yüz binlerce ağaç yok edilecek, kullanılan siyanürün yüzde 30’u havaya çıkarak rüzgarla taşınacak ve Midilli Adası da bundan etkilenecek. Buradan sizlerin de desteğini istiyoruz. Bizim altınımız zeytindir. Tüm doğal kaynaklar insanlığın hizmetine sunulmalıdır” dedi.
Lesvos Valisi Pavlos Voyacis, “Aynı havayı ve suyu paylaşıyoruz - kullanıyoruz. Bu mücadele, dava hepimizin; konuyu diğer adaların yerel yönetimlerine taşımayı planlıyoruz. Konu kesinlikle Avrupa’ya, AB Birliği ve
parlamentosuna taşınacaktır. Biz Lesvos Adası olarak karar aldık. Adamızda altın madenciliği konusunda arama ve işletme yapılmasına karşıyız. Siyanürlü altın madenciliğini protesto ediyoruz; gelişmelerden kaygılanıyoruz. Sizin çabanız bizim çabamızdır” dedi.
Zehrin şakası yok
Lesvos Belediyeler Birliği Başkanı Sotiris Zamtrakis ise Sakız ve Sisam adalarında da konunun ele alındığını, halkın bilgilendirildiğini, komşu ülke topraklarında sürdürülen çalışmaların da adaları tehdit ettiğini, mistik özelliği olan Kazdağı’nın ve çevresinin korunması için komşu Körfez belediye başkanlarına, çevreci kuruluşlara ellerinden gelen desteği vereceklerini iletti. Daha sonra söz alan Burhaniye Belediye Başkanı Fikret Akova ise hükümetlerin,
muhalefetlerin değiştiği bir ülkede çok uluslu şirketlerin çalışmalarının durmadığını, hızlandığını ifade ederek, Yunanlı dostların yardımıyla, işbirliğiyle, konunun AB parlamentosuna taşınarak çözüm aranmasından mutluluk duyduğunu dile getirdi. Eski Bergama Belediye Başkanı Sefa Taşkın da, altın madenciliği çalışmalarının çevre dışında çocuklarımızı, geleceğimi olumsuz etkileyeceğini ifade ederek, atıklardaki ağır metallerin yeraltı sularına
karışmasıyla, maden civarı yerleşim birimlerinde kanser olaylarına çok sık rastlandığını söyledi. İda’da, Kozak’ta yeni madencilik faaliyetleri ile ilgili çalışmalar yapıldığını anlatan “Zehirlerin şakası yoktur; yeraltında sularda ne
yapacağı kestirilemez, Yunanlı dostlarımıza tavsiyemiz, su kaynaklarında çalışma yapsınlar, kirletici parametreleri tespit etsinler” dedi. Çok uluslu şirketlerin çalıştığı ülkelerde kendilerine işbirlikçi bulduklarını hatırlatan Taşkın, çok uluslu şirketin Bergama’da dirençle karşılaşınca kendisine KOZA adlı Fethullah Gülen tarikatına yakın olduğu söylenen dinci bir şirketle ortaklık kurduğunu ve maden faaliyetlerinin kesintisiz sürdürüldüğünü anlattı.
Panelde en son söz alan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven, “En güzel değerlerimiz doğamız, çevremiz,
sularımız, termal kaynaklarımız, siyanürcü şirketlerce yok edilmek isteniyor. Bergama’da Allianoi sağlık yurdunu, su ihtiyaçları için suya gömmek istiyorlar. Güçlerimizi birleştirerek, mücadelemizi sürdürmemiz gerekiyor. Altın
firmaları yasa dışı çalışmalarının yanı sıra etrafta terör estiriyor, çevreye duyarlı kişileri sindirmeye yönelik şiddet uyguluyor. Dikili’de Barış, Emek, Demokrasi Festivali’nde maden çalışanlarının saldırısıyla, şiddet uygulamasıyla karşı karşıya kaldık; amaçlarına ulaşamadılar” diye konuştu. Dikili Belediyesi Jeotermal AŞ Genel Müdürü Hasan Gökvardar, Midilli Kimyacılar Derneği’nin sorusu üzerine; altın madencilerinin kullandığı siyanürün çevreye ve insan sağlığına zararlarını; siyanürden daha zehirli ve kansorejen etkisi olan cıva, arsenik, kadmiyum gibi ağır metallerin etkin hale gelerek yeraltı sularını tehdit ettiğini anlattı. Yunan basınının grevde olmasına rağmen panel ve toplantıyı sonuna kadar izlediği gözlemlenirken, Türkiye’den tek gazeteci olarak toplantıya katılan Atilla Sertel, Türkiye’de gazetelerin büyük holdinglerin etkisi ve güdümünde olduğunu, dolayısıyla altın ve siyanür konusunda sesiz kaldıklarını, halkı yeterince aydınlatamadıklarını ifade etti.
21/04/2008 evrensel