• Sonuç bulunamadı

Sinemanın ortaya çıktığı dönem

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sinemanın ortaya çıktığı dönem"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sinemanın ortaya çıktığı dönem

• Nilgün Abisel’in de belirttiği gibi, film izlemenin yaygınlaştığı, sinemanın popülerliğini kanıtladığı yıllar, birçok çalkantıya ve değişikliği içinde barındıran yirminci yüzyılın ilk yarısına rastlar. 1900’lerde dünya, yeni siyasi sistemlere, savaşlara, yeni ülkelerin doğuşuna, nükleer silahlara, uzaya, kitle iletişim araçlarındaki patlamaya giden yolun başındaydı; «sürat çağı» mekan ve zamana yeni boyutlar katıyor ve bunlar edebiyata, gösteri sanatlarına, müziğe, resme, mimariye yansıyordu.

• Böyle bir ortamda, cinematographe denilen bir aygıt, «yeni»nin aranışına yanıt

verircesine kitlelerin günlük yaşamına giriverdi. Cinematographe, on dokuzuncu yüzyıl

boyunca icat edilen pek çok teknik harikadan biri olarak dış dünyanın kopya

edilmesinde ulaşılan en ileri noktayı sergiliyordu.

(2)

Abisel’den devam edecek olursak:

• Film aracılığıyla düşüncenin ve estetik duygunun dışavurumu, kişisel ifade

tarzlarının gelişmesi, özgün olanaklara sahip bir sanat olarak sinemanın kendini kanıtlaması ise yirminci yüzyılın ilk yarısını kapsadı. Sinemanın temel özelliği, insanın çevresinde gördüklerini ya da düşlediklerini devinim halinde

kaydedebilmesi ve bunu yeniden üretebilmesidir.

• Sinematografi, dış dünyanın görüntülerini, zamansal akışları içinde kaydedip yeniden izlenebilir kıldı. Gerçekliğin saklanabilir bir kopyasıydı filmler. Bununla

birlikte, filmin kurmaca için en elverişli araçlardan biri olduğu ve bu sayede düşsel dünyaların da kurulabileceği çok çabuk anlaşıldı.

(Abisel, 2006, s. 8-11)

(3)

Sinematografın İcadı, İlk Filmler:

• «Sinemayı kim icat etti?» sorusuna tek ve net bir yanıt verilemeyeceği gibi, Edison’ın kendini sinemanın mucidi olarak gördüğü (Kinetograph), William Friese-Greene aracılığıyla İngilizler’in, Louis-Aime-Augustin Le Prince ile Fransızlar’ın, Max ve Emile Skladanovski’nin aygıtlarıyla Almanlar’ın hareketli resmin icadını kendilerine mal etmek istedikleri bilinir. Bunlara karşın, evrensel bir kabul gören «sinema» sözcüğünün yaratıcıları olan Lumiére’ler, kullanışlı ve sağlam aygıtlarıyla sinemanın isim babası olma onurunu kazandılar.

• Louis ve Auguste Lumiére kardeşler, 1895’te icat ettikleri ve hem kamera, hem gösterici, hem de baskı makinesi olarak kullanılabilen aygıtın patentini aldılar. Film şeridinin hareketini, saniyede on altı kare esasına dayalı «tırnak itişli» bir düzenek sağlıyordu. Çok da hafif olan bu aygıtın adı Cinematographe idi.

• İlk Gösteriler-Filmler: Bahçıvanın Sulanışı (L’Arroseur arrose), Kağıt Oyunu (Partie d’ecarte), Lumiere Fabrikasından Çıkan İşçiler (La Sortie des ouvriers de l’usine Lumiere), Trenin Gara Girişi (L’Arrivee d’un train en gare).

(Abisel, 2006, s. 28-35)

(4)

Anlatı Nedir?

• Bir anlatıyı, zaman ve mekân içine neden-sonuç ilişkisi içindeki bir olaylar zinciri olarak düşünebiliriz. Normal olarak bir anlatı bir durumla başlar; bir neden-sonuç modeline uygun olarak bir dizi değişim olur; sonunda anlatıyı bitiren yeni bir durum ortaya çıkar. Nedensellik ve zaman, olayları mekânsal olarak birbirine bağlayabilmek için merkezi önemdedir. Gelişigüzel olaylar zincirini bir anlatı olarak anlamak zordur (Bordwell & Thompson, 2011, s. 79):

Anlatı olmayan

Bir adam yatakta döner durur,

uyuyamaz. Bir ayna kırılır. Telefon çalar.

Anlatı

Bir adam patronuyla kavga etmiştir. Gece

boyunca yatakta döner durur. Sabah öylesine

kızgındır ki, tıraş olurken aynayı kırar. Daha

sonra telefonu çalar; patronu özür dilemek

için aramıştır.

(5)

Öykü ve Olay Örgüsü

• Bir anlatı içindeki bütün olaylar dizisi, hem açıkça gösterilenler hem de izleyicinin anladıkları, öyküyü oluşturur. Tanımlanan olaylar ve anlaşılan olaylar merkezi önemdedir. Olay örgüsü ise filmde görülebilir ve duyulabilir her şeyi tanımlamak için kullanılır. Olay örgüsü ilk olarak doğrudan tanımlanan bütün öykü olaylarını içerir; ancak aynı zamanda filmin bütünü olarak, diegetik (anlatılan öykü) olmayan (kurgu yazıları, jenerik müziği) malzemeyi de ortaya çıkarır (Bordwell & Thompson, 2011, s. 80-81):

Öykü

Varsayılan ve çıkarsanan

olaylar Açıkça gösterilen olaylar Eklenmiş diegetik olmayan

malzeme

(6)

Öykü ve Olay Örgüsü

• Öykü ve olay örgüsü arasındaki farklılıklar iki bakış açısından anlaşılabilir. Öykü, anlatıcının -yönetmen- bakış açısında öykü anlatımındaki bütün olayların toplamıdır.

Öykü anlatıcı bu olayların bazılarını doğrudan sunabilir, yani onları olay örgüsünün parçası haline getirebilir, gösterilmeyenleri ima edebilir ve basitçe diğer olayları ihmal edebilir.

• İzleyicinin bakış açısından ise şeyler biraz farklı görünür. Önümüzdeki her şey olay

örgüsüdür (filmdeki malzemenin olduğu haliyle düzenlenişi). Olay örgüsündeki

ipuçları temelinde aklımızda öyküyü yaratabiliriz. Ayrıca olay örgüsü diegetik olmayan

malzemeyi sunduğunda bunu anlayabiliriz.

(7)

Derste aşağıdaki film gösterilecek ve film sonrası sınıfta değerlendirmesi, analizi yapılacak:

• Casablanca (Michael Curtiz, 1942).

• https://www.youtube.com/watch?v=BVjtTD3YoIg

(8)

Bu ders için okunacak kaynaklar (kaynakların tam künyesi ilk dersin içinde bulunmaktadır):

• Nilgün Abisel, Sessiz Sinema, s. 7-36.

• David Bordwell & Kristin Thompson, Film Sanat, 3. Bölüm (78-86, 90-97).

• Sinematografinin Temel Ögeleri Ders Notları

• Umberto Eco, “Casablanca: Kült Filmler ve Metinlerarası Kolaj”, s. 5-16.

Referanslar

Benzer Belgeler

7. Mete Han, ordusunu Onluk Sistem adı veriler sisteme göre düzenlemiştir. Bu sistemle orduyu onluk, yüzlük, binlik, on binlik bölümlere ayırmış ve her bölüme

Alınan anamnez bilgileri ve yapılan klinik muayeneler sonucu, evcil ve yabani hay- vanların saldırılarına bağlı olarak oluşmuş trav- ma tanısı konulan toplam

“Nail Çakırhan hem bu efsaneyi mimarlık se­ rüveninin belgelerini hem de Muğla ve Ula yö­ resinin geleneklerini ve sanat zenginliklerini gelecek kuşaklara

Bilim insanları Nijerya örneğin- de, sebebin ikiz bebek dünyaya getiren kadınlarda yüksek seviyede tespit edilen folikül uyarıcı hormon olabileceği ya da kadınların

•Altın Arığ Altın Taycı’ya Alıp Küreldey’in ülkesine gitmesini, orada Altın Taycı’nın alacağı eş Han Sabah için bir karşılaşma düzenlendiğini,

• Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez... 05.00

Kendilerine, vatanın büyük emelle­ rini, acılarını ve hasretlerini nida e- den güzel manzumeler borçlu oldu­ ğumuz birkaç aruz ve hece şairimizi unutmak

Yavaş yavaş serpiliyor, büyüyor, ay­ nı vekar ve gururu, ciddiyeti muhafaza ediyor, ev sahiplerde müşterek olan bahçeye etraftan gelip duran kediler­ den hiç