• Sonuç bulunamadı

Başlangıç olarak yük taşıyan bir tuğla duvarda bir pencere açılması gibi gayet e- lemanter bir meseleyi -ele

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlangıç olarak yük taşıyan bir tuğla duvarda bir pencere açılması gibi gayet e- lemanter bir meseleyi -ele"

Copied!
9
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İngilterede de R.I.B.A. bir konuşma- sında Frederick Gibberd modern mima- rî itiyatları, hakikatta inşaî ve fonksiyo- nel icaplardan doğup doğmadıklarını an- lamak; hakikî manaları ile tatbik edilip edilmediklerini ve şekil itibariyle son de- recede hassas» olup olmadıklarını görmek üzere» incelemektedir. Bu enteresan kon- feransı okuyucularımıza sunuyoruz.

M O D E R N M İ M A R İ D E İ F A D E F. G İ L B E R D

Başlangıç olarak yük taşıyan bir tuğla duvarda bir pencere açılması gibi gayet e- lemanter bir meseleyi -ele

a l a l ı m

Bırakı- lan deliğin üzerindeki tuğlaları taşımak- tan ibaret olattı fonksiyonel problemi na- sıl ifadle edebiliriz?

Ananevi çözüm, hiç şüpe yok ki, bir tuğ la kemerdir - bu derece basit bir tertibat olmasına rağmen Wren'den bu yana fev- kalâde değişik estetik ifadelere yol açmış bulunan basit bir insaî çözüm - Şekil 1

(A).

Harp sonrası küçük evleri ile içtimaî de- ğişmelere uyarak raumlarm ebadı değiş- miş ve bunu takiben pencereler de yük- seklikleri genişliklerinden daha küçük bir hale gelmişlerdir. Tuğla kemer kısmen pen-

cere ayakları tarafından taşınan ve kenar- lara yerleştirilmiş olan bir dizi tuğVı hali- ne gelmiştir- Şekil 1 (B).

Modern madenî veya ahşap pencere her- hangi bir yükü taşımak üzere yapılma- maktadır; pencerenin üst kenarı üzerinde bir dizi tuğla gördüğümüz zamaıı biliyo- ruz ki bunlar bir lento değildir, bilâkis, bizzat kendilerinin taşınmaları icap etmek- tedir. Bir zamanlar inşaî bir zaruretin ifa- desi olan bu dekorasyon şimdi sadece in-

şaatı güçleştiren bir dekorasyondur. Şa- yet düz bir tuğla duvar sathı üzerinde bı- rakılmış bir boşluk tesiri yaratmak isti- yorsak bunu gayet basit bir şekilde, boş- luğun üzerinde tuğla derzlerini duvardaki gibi geçirerek ve bunları çelik bir korniye- re istinat ettirerek temin edebiliriz. Şekil 1 (C).

Bu, halen kabul edilmiş bulunan usüi yakinen tetkik edildiği takdirde bir zayıf noktayı ihtiva etmektedir, zira, korniye- rin alt yanağı üst tarafındaki tuğla sathı ile alt tarafındaki pencere çerçevesi ara- sında pek vazih olmayan bir satıh meyda- na getirmektedir. Bu tesir, kendi başıma görünüşü değiştirmeyecek kadar ehemmi- yetsizdir. Bu korniyer flanşı pencerenin cliğer aksamının haiz olduğu muvazeneyi bozunca bunu pencerenin bir parçası ola- rak mı kabul edeceksiniz? Yoksa, herhan- gi bir şekilde bunu duvarın bünyesine ait bir kısım olarak mı göstermeye çalışa- caksınız?

Davis ve Moro tarafından yapılan yeni bir evde bu komiyer pencere boşluğunun bütün muhiti üzerinde yerleştirilmiş ve ince bir kenarı haiz son derecede cazip bir çerçeve teşkil oulnmuştur. Fakat bu

pahalıdır, ve fazla olarak, çelik paslanma- ya mahkûmdur. Derhal akla gelen bir çö- züm tarzı, bu komiyeri ahşap bir tâli çer- çeve veya kaplama ile çepeçevre kuşat- mak ve böylece şeklini tebarüz ettirmek- tir. Bu fonksiyonel bir şekilden doğan süsleyici bir ifadedir. Şekil 1 (D).

Bir boşluğun üstünü kapamak için kul- lanılan en tercih edilen metod bugün, i- çin şüphesiz İti beton arme lentolardır.

Şekil 1 (E) de görüldüğü üzere tamamen fonksiyonel olan mühendis'in çözümü pek ağır ve kaba bir görünüşü haizdir ve ek- seriyetle beton ile tuğla arasında renk ve desen bakımından pek büyük bir tezat var- dır. Bazı mimarlar bunu, bina badana e- dildiği zaman kullanmaktadırlar, fakat bu takdirde de beton sathım tuğla sathına daha fazla benzetmek için beton sathım muayyen bir desenle dökmektedirler.

Betonarme lentoyu inceltme problemi

üzerinde çalışmalarından elde edilen bir

yeni şekil dişli lentodur. Şekil 1 (F). Bu

şekil lentonun arka kısmının dtıvarı taşı-

mak için kullanılmasından ve ön kısmın

kaplama tuğlalarım taşımak üzere tuğla

kalınlığında ince bir şerit kalacak tarzda

kesilmesinden ibarettir. Şekil 1 (G) bu kıs-

(2)

il II

'

i Di

î i

t

«e r J

mim liki nihayetinde kesilerek duvar içine sokulmak suretiyle esasen hiç bir alâka- sı olmayan lento şeklinden çıkarılarak daha ziyade taşıyıcı bir dış görünüşü ve- rilmekle yapılan mükemmelleştirmenin ilk safhasını göstermektedir- Fakat, şekil 1 (G) çok rastlanan iki hatayı da göstermektedir:

diş o derecede derindir ki, bu hem kaba bir görünüşe sebebiyet vermekte, hem de tuğla dezlerine uymamaktadır; ayrıca pencere o kadar geriye yerleştirilmiştir ki, diş biraz fazla kalın kesitli gibi dur- maktadır. Belki siz bunu pek bedihi bu- lacaksınız, fakat, ben size bulnun Port land Place'den kısa bir mesafede inşa e- dilen büyük bir yeni apartman bloğunda yapılmış olduğunu söyleyebilirim.

Şekil 1 (H) dla bu hatalar lentoyu tuğ- la derzi ile intibak ettirerek ve lentoyu sa- dece ince bir şerit haline getirmek üzere pencereyi ö'ne alarak düzeltilmiştir.

Pencere boşluğunun dikdörtgen deseni ile tezat teşkil eder gibi görünmesi dola- yısiyle, ben şahsen dişli lentodan hoşlan- mıyorum. Şekil 1 (J

1

) de olduğu gibi bunu pencere kenarlarında beton veya taş ka-

yıtlar ile beraber ve pencereriin karakte- rine uygun bir şekilde kullanmayı tercih edlerim. Bunun ayrıca şu faydlası da vardır ki, modern linçe maktalı çelik pencerelerde elde edilmesi hemen hemen gayri mümkün olan pencere boşluğunun şeklinin tebarüz ettirilmesi meselesi de çözülmüş olmakta- dır. Bir çok hallerde de lentonun dış kıs- mının penceremin üzerinde bir çıkıntı teş- kil ettiği görülmektedir. Şekil 1 (K). Bu taktirde yeni bir estetik problem, ve hava tesirleri meydana çıkmaktadır. Çıkıntı teş- kil eden satıhların üst kenarlarının bura- larda yağmur ve karın kirli bir iz bırakma- ması için su tutmaz bir şekildle yapılması icap etmeketidir. Modern harekete mimar- ların yaptığı en büyük zararlardan biri de

atmosferik tesirlere dikkat etmemekten doğmuştur.

Kullandığımız stillerden bir çoğu bugün dakiktirler, zıira bunlar makinelerin yardı- mı ile meydana getirilmektedirler ve bu presizyonun binanın bütün ömrü boyunca temadi ettirilmesi mutlak olarak gerek- mektedir. Çıkıttı yapan satıhlara (başlık, örtü ve konsollu betonarme çatılar vs-, gi-

bi) tatbik edilecek olan etekler suyu ta- mamen defedebileoek gibi sıkı intibak ve muhafaza ettikleri satıhlarla tezat teşkil etmeyen levhalar ile yapılmalıdır. (Zinc Development Association bu mevzuda in- celenmeye değer bazı yayınlar yapmıştır.)

Lentoyu sert bir şekilde nihayetlendir- mek biraz kaba bir şekil arz etmekte ve bazı kimseler buraları yuvarlatmaktadırlar.

Fikrimce, en feci bir görünüş arzeden şe- kil lentonun bu görünen kısmını pencere boşluğunun iki tarafına doğru uzataralc Şekil 1 (L) deki gibi rastgele bir yerde ni- hayetlendirmektedir. İşte bu, modernvaı mimarinin modeıto mimariden ayrıldığı noktalard'an birine güzel bir misal teşkil etmektedir. Şekil 1 (M) dle olduğu gibi bu- rada da bu lento, diş pencere 'boşluğunun bütün muhiti boyunca devam ettirildiği taktirde en mükemmel bir görünüş arze- d'er.

Bu noktada beni yanlış atlamayınız; biz bir duvar sathı üzerinde bir boşluk bırak- ma meselesini inceliyoruz- Şayet fonksi yonel sebeplerle pencerenin uzun ve müte- madi bir yarık şeklinde olması icap edi- yorsa yine pencere boşluğunun etrafını çepeçevre ihata etmek lâzım gelmeyebilir.

Cık'nt'.lı bir çerçeve pencercvi duvar üa

rinde son derecede dikkati üzerinde topla-

layan bir mevzu haline getirebilir. Bu

yerlerde kullanmak adettir. Meselâ, bir

apartman blokunda bu pencereler oturma

odalarında kullanılır, diğer odalarm pen-

cereleri ise duvara gömülü olur. Pencere-

nin üzerinde bulunduğu yuvanın hemen

hemen merkezine yerleştirilmiş olduğunu

göreceksiniz. Bana kalırsa bu şekil pence-

relin çıkıntılı olmasını bir parça manasız

kılmaktadır ve bence çerçevenin içinde ol-

dukça derin bir denizlik kalacak tarzda

pencereyi yuvanın ön tarafına yerleştiril-

mesi daha iyidir. Şekil 1 (N). Bu tip pen-

cere eski mimarideki cumbanın karşılığı-

dır. Buralara çiçek saksıları, biblolar vs,

konurdu. Bununla bu tip bir pencere, dö-

şeme sathının israfını icap ettirmediği ve

hiç bir temele ihtiyaç göstermediği için da-

ha iktisadidir. Bu tipteki pencereleri ben

Northolftaki BISF evind;e denedim. Pen-

cereler hadde mahsulü çelik profillerle

teşikl edilmiş olup 6X6 ayak ebadında

idiler- O zaman şiddetli bir muhalefetle

karşılaşmasına rağmen şimdi bu şekil bir

klişe olarak kabul edilmiş bulunmaktadır,

Çıkıttıtı fazla olduğu zaman ön kenarın ve

kaba görünmemesi için kesiti uca doğru

küçültmek icap eder. Pencerenin yuvanın

geri kısmında yerleştirilerek denizlikten çi-

çek sandığını taşımak üzere faydalanıldığı

hususî bir hal de vardır ki bunu şekil 1

(O) da görmekteyiz. Bunun dışında pence-

renin bu tarzda geri alınması ancak duvaı

kahnaiğınm belirtilmesi istendiği vey.a pen-

cereye hususî surette dikkatin teksif e-

dilmesinin düşünülmesi halitıde mantıkî o-

(3)

labilir. Herkes tarafından bilinmektedir ki, pencere diıvar içine ne kadar fazla gömü- lürse duvar o kadar pasif görünecektir;

duvar kalınlığının daha büyük bir kısmı a- şikâr olacak ve pencere boşluğunda daha derin gölgeler husule gelecektir.

Modern mimarî hareketin ilk zamanla- rında yapılan bir çok binaların karekteris- tiklerinden biri de pencerenin duvarın dış yüzüne konulmasıydı. Bu şekil, duvar ve pencere satıhlarım bir tek satıh olarak gö- rünmesini temin ederek masiflik tesirini ortadan kaldırıyor, duvarı iki buutlu bir kabuk olarak ifade ediyordu. Bu tarz, du- var bir zarf vaziyetinde iken mükemmelen kabili tecviz ise de, böyle olmadığı taktir- de duvar kalınlığının ifade edilmesi arzu e- dilir.

Mutadolan 7-8 cm. lik geri alma mutad boşluklu duvarlar için tamamen kifayetli- dir. Duvarın daha kalın olması halinde pencereyi biraz daha geriye çekmek fay- dalı olabilir. Pencereleri derinleştirmek için ekseriyetle beton yuvalar kullanılırsa da bunlar boşluğu normal şartlar için lü- zumundan fazla mübalağalı göstermeye meyyaldirler. En aşikâr sureti hal 18 inci

•asırda yapıldığı gibi dlış tarafı sıvamak ve boyamaktır, veya bunun yerine ince bir kaplama kullanılabilir. Mermerin ucuz ol- duğu İtalyada bu şekli mükemmel bir tarz- da tatbik ediyorlar.

Vaziyet ne olursa olsun, ben çıkıntının kalınlığını daima azaltma yoluna giderim.

Şekil 1 (P). Yuvayı daha az hantal bir ha- le getirmesinden başka bu çözümün diğer bir faydası da beton yuvanın tuğla için- den doğrudan doğruya çıkması yerine çı- kıntının başladığı yerde tuğladan betona tedricî bir şekilde geçilmesini temin etme- sidir.

Şimdi tuğla duvarın sıvandığını kabul edelim. Bu taktirde pencere boşluğunda yapılacak iş, aşikârdır ki, sıvayı lentonun üzerini tamamen örtecek şekilde uzatmak ve bu surtele bir mütemadî bir duvar sat- hı meydsna getirmekten ibarettir. Anane- vi detay, Şekil 1 (O) de göstermeye çalış- tığım gibi, sıvayı pencere üzerinde biraz kabarık yaparak buradâ bir daml>ıık teş- kil etmektir. Bu bir usta lişidir ve bugün pek ender olarak yapılmaktadır-

Modern hareketin ilk günlerinde bir çok mimarlar tuğla duvarı sıvayarak bunu be- tonarme bir duvara benzetmeye çalıştılar.

Bu hiç bir zaman tam manasiyle muvaffak olamadı, zira pencere içinde ekseriyetle derin bir duvar kalınlığı görülebiliyordu.

Mamaafih, sade bir şekilde sıvanmış bir tuğla ev betonarmeyi hakikaten andırabilir ve bu sebeple be'n bu tarzdan mümkün öl- düğü kadar kaçınırım. Bu eski bir anane- nin şimdi hiç bir alakası olmadığı halde modern tekniğe atfedilen bir adet ile de-

jenerasyona uğramasına güzel bir misal teşkü etmektedir.

Şekil 1 (R) deki skeçte bir pencere boş- luğunun ananevi tarzda teşkilini göster- mektedir. Pek açıkça görülüyor ki, bu be- tonarme olmayıp bir sıva tekniğinden iba- rettir. Pencere etrafında düz bir sıva sat- hı bırakıp burasını farklı bir renge boya- mak suretiyle teşkil olunmuştur.

Ben burada sadece düz bir duvarda bı- rakılacak boşluk meselesine pek sathî bir şekilde temas edebildim. Bununla beraber ümit ederim ki, ehemmiyetsiz gibi görünen bu noktanın bir birinden ne kadar farklı ifade kabiliyetlerini haiz olduğunu göste- rebildi. Bir binanın bütün diğer detayla- rını, -atik duvarlarını, konsolları, saçak- ları, balkonları, verandaları, vs., vs.,- na- zarı dikkate aldığınız vakit halen kabul e- dilmiş olan bazı geleneklerin tekemmül ettrimek için elimizde ne kadar geniş bir sahanın mevcut olduğunu takdir edeceksi- niz.

YÜK TAŞIYAN DUVARLARIN İFADELERİ

Yük taşıyan bir duvarda boşluklar bı- rakmak istediğimiz zaman bunu o şekilde yaparız ki, yükün temellere duvar kütle-

leri tarafından nakledildiği fikri olmasın.

Yük taşıyan haricî duvarları olan bir küçük ev sırasmda bugünün ifadesiyle an- anevi ifade arasında pek büyük bir fark yoktur. Oturma odalarının pencereleri da- ha geniş olabilir, fakat, köşe pencereleri, ufkî veya şakulî ifadeler gibi modem kli- şeler yapı sistemine yabancı addedilerek nazarı itibare alınmayacaktır.

Bununla beraber, şayet biz evleri yük taşıyan arzanî duvarlarla inşa edecek o- lursak bambaşka bir ifadeye vasıl oluruz.

Bu paralel arzanî taşıyıcı duvar sistemin- de, biz arzanî duvarların yük taşıma karek- terlerini tebarüz ettirir (duvar nihayetleri- ni: bariz bir hale getirerek ve bu duvarları mümkün olduğu kadar boş bırakarak) ve evin ön cephesini bir dolgu gibi mütalaa ederiz.

Pencereler arzanî taşıyıcı duvarlar ara- sında boydan boya uzanabilir ve bunların altındaki duvar kısmı çerçeveli panolar şeklinde ve iki duvar arasındaki açıklık üzerinde uzanabilir. Veyahut, bunun yerine pencere ve kapalı kısımlar ayni büyüklük- te ve birer aşırı olarak yerleştirilebilir.

Bunların her ikisi: de modern ifadenin ti-

pile örnekleridir; ufki, doğrultunun düz du-

(4)

=jg£ n n n nn r 1p 'r_

• •

• •

• •

• • D

0

rıı ıı ıı ıı ı

pn-rr-rmı QE

a • a n u ı j g g u

TOmiSİBBİf [Mt

r — ı ı z z ı

varlar arasmda ihata ve tahdit edildiği bir cephe; bir ifade ki bu halde manalıdır ve fakat, ekseriya vaki olduğu gibi, yerinde kullanılmadığı zamr.n tamamen manasız ve gayesizdir-

Paralel duvar ifadesi ile yük taşıyan ha- ricî duvar ifadesini telif edebileceğimiz bir çok diğer haller de mevcuttur.

DUVARIN DÜZ BİR SATIH OLARAK İFADESİ

Modern mimarinin karakteristiklerinden biri de odanın bütün irtifaı üzerinde bir- birini takiben pencere boşluğu ve duvar kısımlarını sıralamaktır. Bu suretle duvarın düz, şakulî bir satıh olarak ifadesi fikri; or- taya çıkmış oluyor. Şüphesiz ki, duvarın bir satıh olarak tam bir şekilde ifadesi bu- günkü açık plânlar ile sıkı sıkıya kaynaş- mış bulunmaktadır. Açık plân öyle bir plândır ki, bunda hacimler arasında bir tedahül, binanın içi' ve dışı arasmda dai- mi bir münasebet mevcuttur. Şüphesiz ki, bu, bina dahili ile dışarısı arasındaki mah- remiyetin azaltılması demektir. Hacimlerin kaynaşmasına en güzel ve em çeşitli misal- ler tek katlı müstakil evlerde görülebilir- Bunun en basit sebebi de, şüphe yok ki, bu tip evlerde bütün odaların zemin kat- ta olması ve hepsinin de bahçe ile irtibatlı

olabilmesidir. İşte bu tip binalardadır ki, duvarın düz bir satıh olarak kullanılma- sına ait em karekteristik misalleri görmek- teyiz.

Şekli 2. de bu prensibin istimaliyle alakalı bir kaç basit nokta görülmektedir-

Şekil 2 (A) ananevi ve kutu şeklinde bir odayı göstermektedir: müstakil bir hacim, ve ısık ve manzara için bırakılmış boşluk- lar.

Şekil 2 (B) de mıodemvarî bir ada g ö - rülmektedir: tavan daha, alçalmış ve nisbet- ler daha ziyade ufki bir vaziyet almıştır.

Ev içi ile bahçe arasındaki irtibatı arttır- mak arzusu ile pencere ve kapılar geniş bir açıklık teşkil etmek üzere bir araya toplan- mış ve bu boşluğun mürtesemind'e bir teras vücude getirilmiştir. Betonarme lentolar- la bu büyük açıklığın kapatılması kabil olmaktadır.

Şekil 2 (C) sade satıhlarla çevrilmiş bir odayı göstermektedir: pencere sathını du^

var sathı takip etmektedir; pencere tavana kad'.ar devam etmekte ve duvar ise bah- çeye doğru uzammaktdaır. Artık duvar, ön- ceki iki şekilden farklı olarak, mikâbın bir yüzü olmaktan çıkmış düz ve şakuli bir müstevî halini almıştır. Öyle bir müstevî ki, dahilî hacmi dışarıya doğru kaydırmak-

tadır ve her üç kenarında, serbest bulun- maktadır. Bu bizdıe, hemen hemen duvarın her iki yüzünü görmeye muktedir olduğu- muz hissini uyandırmaktadır.

Bu tesir, duvarın içi ve dışı ayni satıh muamelesine tabi tutulduğu, zaman etti zi- yade barizdir. Mamaafih, dahilde kullanı- lan malzemeyi dışarda kullanmak ancak pek nadir hallerde kabil olduğu için umu- mî temayül hava tesirlerine dayanıklı ha- rici malzemeyi odlaların bizzat içine getir- mektir. Oturma odasına kadar sokulan bir taş duv.ar, kaplama tuğlaları ile yapılmış bir şömOne duvarı hiç bir birinci smıf ta- lebesinin kolaylıkla unutamıyacağı detay- lardandır-ve beşinci smıfdakilerin resim tahtalarından sür'atle silinmektedir.

Şekil 2 (D) deki skeçte cephe duvarına ikinci bir pencere eklenmiş ve bu suretle bu duvar bütün kenarları serbest bir müs- tevi haline gelmiştir- Böyle bir evde dahili duvarlarım yine sade müsteviler veya per- deler halinde ve farklı renk ve malzeme ile yapılmalarının düşünüleceği kabul edi- lebilir. Duvar satıhları farklı malzemeler- den olunca bir raumun sedeoe daha büyük bir hacmin bir talî parçasından ibaret el- ması fikri en mücessem ifadesini kazan - maktadır. Dik açılar altında birbirine sü- pürgelikler ve kornişlerle giren mütemadi duvarlarla ihata edilmek yerine heıbiri kendi başına müstakil olan ve fakat tavan ve döşeme satıhları tarafından verinde tes- bit edilmiş bulunan bir seri müsteviler el- de etmiş oluyoruz.

Yalnız, duvarları bu şekilde birbirinden tecrit ederken bu işin tam yapılmasına dik- kat etmek lâzımdır. Meselâ, Şekil 2 (E) deki gibi çatıyı taşımak içim bir lentova ihtiyaç varsa bunu bu şekilde yerleştirmek düz tavan müstevisinin ifadesine kalel ver- mektedir; duvarın müstatil şeklini bozmak- ta; ve, iki duvar arasındaki tansiyonu yok etmektedir.

İki duvar arasında hiç bir irtibatın ol- maması o derecede mühimdir ki, hattâ bir korniş bile istenilen tesiri tamamen mah- vedebilir. Şekil 2 (F). Amerikada, tavan sıvasının içime gömülebilen ve perdeyi ara- lıksız bir şekilde tavana tesbit eden kayıcı bir tertibatı havi perde kornişlerini piya- sada temin etmek kabildir. Bu, bir estetik meseleyi hal için icat edilmiş mekanik ter- tibatlara bir misal teşkil etmektedir.

Şüphe yok ki ben burada kornişleri veya açıklıkları geçen len'toları toptan red- de yeltenmiyorum. Sadece bunların ilnce- lediğimiz bu halde kullanılmamalarım söy- lemek istiyorum.

Bu, letonyu ortadsın kaldırma mesele-

sinde dikkat etmeliyiz ki yapı sistemini

kendi bünyesine uygun olmayan bir ifade-

ye icbar etmiyelim. inşası kabil olmayan

mücerret taşıyıcı duvarları ve düz çatı

müstevilerini ihtiva edem küçük ev skeç-

leri de gördüğüm olmuştur.

(5)

Bina hacminin bir yığın yüzen duvar- larla kısımlara ayrıldığı yerlerde taşıyıcı elemanlar olarak kolonların kullanıldığını ekseriya göreceksiniz. Bu hallerde kolonlar, yuvarlak çelik maktalar gibi, umumiyetle gayet incedir, zira bu hacim ifadesini asga- rî derecede haleldar eder- Bazılarınız, her- halde borular üzerine istinat eden bir Ame- rikan evinin geçenlerde neşrolunan detay- larını görmüş olacaksınız. Bu boruiarm üst uçlarına korniyerler kaynakla tesbit edil- miş ve tavanın yekpare düz bir müstevî o- larak yapılabilmesini temin etmek üzere döşeme kirişleri bu korniyerlerin içine tes- bit edilmiştir.

Madem ki duvarlar boşlukta birbirin- den ayrı olarak ve ufkî bir istikamette yer- leştirilmişlerdir, ne için çatı da, Şekü 2 (H) da görüldüğü gibi, müstakil bir müstevi gi- bi boşlukta yüzecek şekilde duvardan ay- rılmasın? Bunun yapılmasına mani olacak hiç bir sebep yoktur, yeter ki duvar her za- man hakikaten çatıdan müstakil olsun.

Yüzen çatı taşıyıcı kolonlara ihtiyaç göste- rir. Farklı renkte tuğlalar ile Şekil 2 (J') deki gibi ayaklar yapmak modası geçmiş bir diekoraitif tedbirdir. Pek azımız bu çeşit bir dekorasyona itiraz ederiz. Bununla be- raber, kendisine yabancı bir yapı metodu ile telife kalkışı) d'ığı zaman hiç bir vakit tam mânasile tatmin olmayız.

MÜTEADDİT KATLI ÇERÇEVELİ YAPILARDA İFADE

Mukayeseden faydalanmak üzere, bu- rada, müteaddit katlı karkas binaların fonksiyonlarının ifadesi ve konstrüksiyon- ları mevzuuna geçmek istiyorum. Bu bina- ların pek çeşitli olmaları hasebiyle incele- melerimizi sadece bir basit daire bloğuna inhisar ettireoeğiz.

En basit mânasiyle, fonksiyonel istekler iyi aydınlatılmış ve kâfi derecede ısrtılabi- len bir hacim, hareket serbestisi temin eden ve müstatil şekilli raumlardır. Bu ekseri- yetle bir uzun kenarında pencereler ve di- ğerindiş bir koridor bulunan uzun bir dö- neme sathı vasıtasiy'e temin edilebilir. Bu döşeme sathı bölmelerle derinliği standart ve fakat genişliği muhtelif odalara ayrıla- bilir. Bütün katlarda odaların ve pencere- lerin yükseklikleri tamamen aynidir. De- rinlik pek ender olarak 24 ft.i geçer, zira, bu dlerinlikte odanın geri kısmında ışık durumu umumiyetle fenadır. Büıamn ge- nişliği, tabii aydınlatma sebebile tahdit e- dilmiş vazıyettedir ve iki büro derinüği ile merkezî koridorun genişliğinden daha faz- la olamaz. Şekil 3 (A).

Haricî elemanlar (Şekil 3 B. de görül- düğü gibi): döşeme plağı; pencere; ki ay- dınlatmanın mümkün olduğu kadar üni- form olması için bir kolondan diğerine ka- dar uzanmaktadır; daktiloların bacakları- nın görünmesine mani olmak için pence- relerin altlarına konan panolar (bu pano- lardan bazen kalorifer radyotörlerinin yer-

leştirilmesinde faydalanılmaktadır ve Lon d'rada bunların yapılması yangına karşı bir engel teşkil etmek üzere şart koşul- maktadır); ve nihayet bu elemanları bir arada tutan yapı sisteminden ibarettir. Bu suretle meydana gelen bina, bir kenarı ü- zerine konulmuş bir kitap gibi yüksek, ge- niş fakat dar bir yapıdır. Uuzun cepheler pencere ve panolardan müteşekkil geomet- rik bir kafes şeklinde ve yan yüzler (bu- ralardan aydıniatma yapmaya lüzum ol- madığı için) penceresiz sade duvarlar ha- linde olacaktır. Şekil ) (C).

Fonksiyonel sebeplerden dolayı üst katların geriye alınması icap etmemekte- dir. Bunları geriye almak yapı bakımın- dan lüzumsuz olmakla kalmayıp pratik bakımdan da hatâlıdır. Elde edilen şekil an'anevî tabir edilen daire binası ifadesin- den ve hattâ, birçok sözde modern bina- larınkinden en kat'î bir mânada farklıdır.

Eski şekü, —bir yığın ifa d,'esi!— Şekil 3 (D) de görülmektedir. Bu kompozisyonda geniş bir kaideden bir seri geri çekilme- lerle bir pramit şekli mevdatıa getirilmek- tedir. Bu ne sabit bir büro derinliğinin ve ne de çelik bir karkasın ifadesidir. — Bu binanın köşelerinin çelik ile teşkilini ta- savvur ediniz. — Bu tarzda binayı bir yı- ğma benzer şekilde teşkil etmek 1 inci ve 2 nci dünya harpleri arasındaki senelerde bir çok tanınmış mimarların kullandıkları

J •

esas stillerden biri idi. Her ne kadar insan Lutyen'in bu ifade tarzındaki kabiliyet ve dehasını takdir etmekten kendini alamıyor- sa da, kendisi bu tarzda bü çıkmaza girmiş bulunuyordu.

Bugün artık Rönesansın göz boyayıcı hilelerine tahammülümüz kalmamıştır. Bu- na rağmen Royal Fine Art Commission'da pek hayret verici şeylerle karşılaştığımı itiraf ederim. Bununla beraber piramit şek- linde bir yığın vücude getirmek hâlâ bir- çok mimarlarda bir sabit fikir halinde mev- cuttur. Şekil 3 (E) de bu sabit fikrin mah- sulü olan bir şekil görülmektedir. Gerçi binanın kanatları bürolara tabii ışık temi- ni için dlışarı doğru uzanıyorsa da, mecmu intiba yine yekpare bir kütleden oyulmuş hissini uyandıran bir yığın - mimarîden daha ziyade bir heykeltraş anlayışı ile ya- ratılmış bir eserdir.

Şimdi ekseri daire binalarında, şakulî

istikamette sıralanan büro raumlarma bir

tezat olmak üzere zemin kata yerleştirilen

ve ufkî bir karakter taşıyan geniş dıerin

toplanma salonları istenmektedir. Bu tarz-

da tertibin mimarlar için hazırladığı mü-

kemmel kompozisyon fırsatlarından başka

diğer bir üstünlüğü de iki tip hacimsel

kompozisyonun başarılmasını mümkün kıl-

masıdır, ki, bunun da şehircilikte ehemmi-

yeti büyüktür. Bina boşlukta bir plastik

kompozisyon olarak dikili bulunmaktadır;

(6)

ve, binaların bir arada grupiandırılması ile elde edilen kapalı bir umumî servisler ma- halli meydana getirilmiştir. Bu son kısım binanın plâstik kütlesiyle tezat teşkil eden bir piazza, bir «hacimler kütlesi» halinde- dir. Şekil 3 (F) bu prensibi izah etmekte- dir. Esas daire blokları boşlukta kuleler veya yassı kutular halinde bulunmakta, fa- kat alt katlar ileri doğru uzatılarak bir meydanı ihata eden duvarları teşkil etmek üzere birbirlerine bağlanmıştır.

Mimar olarak koridor şeklindeki cad- delerin çıkardığı güçlükler ile o kadar uzun zamandan beri savaşmak mecburiye- tinde kalmışızdır ki, âdeta ütüye benzeyen, şekilsiz bina formlarını kabul etmek zorun- da kaldığımızı sanıyoruz ve halk da bun- ları normal ifade tarzları olarak kabul et- miş bulunuyor. Fakat vaziyet böyle değil- dir. Bir daire binası grubunum mantıkî ifa- desi, zemin seviyesinde bir hacimsel ifa- deyi de bünyesinde birleştiren ve boşluk- ta birbirinden ayrı olarak dikili bulunan dar binalar grubudur. Bu tarzda bir ifade, müstakbel gelişme plânlarının ve gündüz ışığındam faydalanma kaidelerinin ve raum programının anlayışlı bir şekilde tatbiki ile kabil olabilir.

Arsa derinliği üzerinde inkişaf ettirile- cekse binaları, şekil ) (G) deki gibi, bir se- ri paralel bloklar halinde tertip etmek ka- bildir. (Bu şekil inşa etmekte bulunduğum bir teknik kolej binasından mülhemdir).

Bununla beraber bir çok binaların Şekü 3 (H) da görüldüğü gibi, L, Y ve haç şekil- lerinde kanatlarla yapılması da icabedecek- tir.

Bu tertiplerin arzettikleri tehlike şu- dur ki, knaatlarda büro karakteri muhafa- za edilmediği takdirde bunlar kolaylıkla derin veya masif bir bina intibaı yarata- bilir. Meselâ, bina L şeklinde ise, ve Şe- kil 3 (J) deki gibi cephe motifi zaviyenin dış kenarının bütün imtidadmca devam et- tirilirse meydana gelen tesir ekseriyetle derin bir binanın uyandıracağı tesire mü- savidir. Sanki bir kutunun köşesinden ba- kılmaktadır. Fakat, meselâ, Şekil 3 (K) de- ki gibi bir kanadın derimliğince bir düz duvar bırakılarak veyaı Şekil 3 (L) deki gibi kanatları birbirinden ayırarak kanat- lar münferiden ifade edilecek olurlarsa bi- nanın fonksiyonu tamamen açıklanmış olur.

Kanatların birleştirilmeleri ile meyda- ma gelen şekil bozukluklarının çeşitleri şa- yanı hayret derecede çoktur. Ben bir blokun diğerinin hemen yanma yerleştirildiğini de gördüm. Bu vaziyet binaların her an bir- birlerinden ayrılacağı hissini uyandırmak- tadır. Şekil 3 (M.) Şekil 3 (N) dte de bir bloğun diğeri içime daldığı, veya Şekil 3 (O) daki gibi uzun bir cephenin şakulî ilâvelerle ânî olarak yer yer kesildiği gö- rülmektedir.

Bir binanın kanatlan arasına, cephe

motiflerinin köşelerde âhenksizlik yarat- malarını önlemek için negatif formlar yer- leştirmek daima lâzım gelebilir. Bir çok sureti hal vardır; Şekü 3 (P) ve (Q) deki çözümler derhal akla gelebilir.

Modem binalarda en çok suiistimal e- dilen bir eleman olan merdivenlerin ifade- sinden de bahsetmeye zaman müsait de- ğildir. Bunlardan bazılarını görünce insan, bu merdivenlerin memurıarın şakulî isti- kamette hareketlerimi kolaylaştırmak mak- sadıyla yapıldıklarını unutuyor ve kendi- ni korkunç bir ilahın huzuruna çıkan ba- samakların önünde tasavvur ediyor.

Yine zamanın darlığından dolayı, asan- sör motörlerimin ve su depolarınm bulun- dukları mahallerden bahsedemiyeceğim.

Sadece şunlara dikkat

;

nizi çekerim ki, bu mahaller de planlanmalıdır; ve umumi- yetle, bunların farklı şekillerinin bürola- rın meydana getirdiği muntazam, dikdört- gen nesici bozmasına müsaade etmek doğ- ru olmaz. Aşikârdır ki, bunların çatı üze- rimde serbest bir şekilde planlanarak yer- leştirilmeleri ile alâka çekici siluetler elde etmek bakımından sonsuz fırsatlar zuhur edebilir- Bu cihetten Birleşmiş Milletler Binası ne kadar hayal kırıcıdır!

KAR KASLI BİR YAPININ CEPHE İFADESİ

Şimdi de karkaslı daire binalarında kullanılan en tipik cephe görünüşlerine bir göz atalım. Buralarda bulunan elemanlar pek az sayıdadır ve döşeme plağı, kolonlar kirişler pencereler ve panolardan ibarettir.

Cephelerin ifadesinde bu elemanlardan hangilerinden istifade ediyoruz?

Şekil 4 (A) daki «Klâsik» maskenin ihyası modası artık rağbette değildir, fa- kat, ciddi bir intiba uyandırmak istendiği zamanlar Şekil 4 (B) deki «sade klasik»

veya Şekil 4 (C) de görülen «modern klâ- sik» stilleri hâlâ kullanılmaktadır.

Şekil 4 (B) de döşeme sathını arttır- mak için bir mansard ilâve edilmiştir ve kksik tezyinattan sarfı nazar edilmiştir.

Bununla beraber burada, ne cephenin ar- kasındaki odalarm ebatları ve ne de yapı sistemi hakkında bir fikir veren klasik ni- zamım tenasübü aynen tatbik edilmiştri.

Şekil 4 (C) bir evvelkine nazaran bi- raz daha mütekâmil olmakla beraber, pen- cereler kat irtifalarını doğru olarak akset- tirebildikleri halde karkaslı bir yapı sis- temini ifade etmeyip sadece duvarda açı- lan bir delik mesabesinde kalmaktadırlar- Zemin ve çatı katları yontulmuş taş man- zaraları ile klâsik an'aneye uymakta ise- ler de, modern klişelere uygun olarak uf- kî bir hizada yerleştirilmiş pencereleri ve konsollu düz bir çatı plağımı ihtiva etmek- tedirler. Bu muhtevaları ile her ikisi de korkunç derecede acayiptir. Mamafih ha- tırlarsınız ki, harpten evvel bu tarz kom- pozisyonlar Belediye Binaları müsabaka-

larında birhayli tutulmakta idi.

Büro cephelerinin genişlikleri umumi- yetle irtifalarmdan daha fazla olduğu ve aydınlatma için yüksek olduğu kadar ge- niş pencerelere de ihtiyaç olduğu için, pen- cere boşluklarının şakuliden ziyade ufki bir istikamette uzatılması daha makuldür.

Şekil 4 (D) görüldüğü gibi geniş müstatil şekilli pencerelerden meydana getirilmiş bir cephe motifi evvelki misallere nazaran daha iyidir.

Pencereler Şekil 4 (E) deki gibi ara- ları, meselâ dökme demirden mamul, pa- nolarla birleştirilmek üzere şakulî istika- mette de: sıralanabilirler- Sebebini bir tür- lü amlıyamıyorum, fakat bu tarz P. T. T.

binalarında pek rağbettedir. Böyle bir bi- na bence telefon cihazları kadar memur- ları da barındırmaktadır.

Şekil 4 (F) de pencereler, lento ve pencere altlıklarını uzatarak ve aralarında farklı renkte tuğlalar kullanarak ufkî bir istikamette sıralanmışlardır. Bu pek rağbet lulan sandviç tipidir- Bu tarz ufkî sathı hakkında' bir miktar fikir vermekte ise de ifade kabiliyeti pek mahduttur.

Fikrimce bütün bu şekiller zayıftırlaı ve fakir bir muhayyele eseridirler. Pence- relerin bir arada grupiandırılması tama- men gayesiz gibidir ve hiç birinde ne bina- nın fonksiyonunu ve ne de kontrüksiyonu- nu esaslı olarak belirtecek bir nişane mev- cut değüdir. İster bir kolonu açıkta bıra- kalım ister bırakmayalım, bence bunun mevcudiyetini belirtmemiz lâzımdır. Ayn- ca, estetik tesir yaratmak için gemiş pen- cereden vazgeçmek de doğru değildir zan- nmdayım.

Harpten evvel inşa edilmiş birçok bi- nalar vardır ki, bunlarda kolonların mev- cudiyeti kabul edilmiş ve gayet geniş ve hemen hemen mütemadi pencerelere yer verilmiştir- Bunların ekseriyeti birbirimdaı çok farklı şu iki ifade şeklini kabul etmiş gibi idi: Şakulî istikametin tebarüzü, veya ufkî istikametin belirlenmesi.

Ufkî tipte pencereler kolonların önün- den geçmekte veya kolonlara tesbit edil- mektedir ve duvarlar kirişlere istinat edeı mütemadi peronlar gibi düşünülmektedir Böylece Şekil 4 (G) deki gibi bir pemcerı bir duvar olmak üzere bir biri üstünde yükselen ufkî şeritler elde etmiş oluyora Şekil 4 (H) taki şakulî tipte kolonlar ii|

taraflarmda çıplak bırakılmıştır ve binamı bütün irtifamda devam etmektedirler. Pen- cereler bunların altlarındaki duvar pano- ları ile beraber kolanlar arasmda şakul sıralar husule getirmektedir. Ekseriyeti ufkî tipim fabrika idare binaları gibi alçai binalarda ve şakulî tipin ise yüksek bina larda tercih edildiği görülmekte ise de, W vaziyetin tam aksi de bazı hallerde müşa- hede edilmektedir.

Bu iki tip motifin de bir daire binası-

(7)

nın ve bir karkaslı yapının samimi ifadesi olduğunu ispat için deliller ileri sürülebi- lir. Aslında hiç biri de tatmin edici değil- dir, zira, kararlı bir kompozisyon meyda- na getirmemektedir. Ana prensiplerinde modem mimarî Yunan, Roma ve Rönesans mimarisinden pek faklı değildir, ve bu prensiplerden biri de bir binanın müte- madi ve ahenkli bir kül olmasıdır. Tam bir kül teşkil etmesi için de muhtelif aksam arasında bir muvazene olması icap eder.

Eğer arzu ediyorsanız kuvvetli bir ufkî is- tikameti veya kuvvetli bir şakulî istika- meti tebarüz ettiriniz, fakat bunu gözün mevzu dışına kaymasını zıt istikamette ha- ketler yaratmadan yapmaya kalkışmayınız.

Şakulî veya ufkî hareketi muvazeneye getirmek için kullanılan mutad metod di- ğer istikamette tesirli bir elemanı süper - poze etmektir. Buna cevap olmak üzere tarzın ânî ve şiddetli bir şekilde değiştiril- mesi hakkındaki fikrimi daha yukarıda bil- dirmiş bulunuyorum'. İki farklı hareketin çarpışması ekseriya kaba ve ekseriya ra- hatsız edicidir. Esasen sonradan parçala- yacağımız kuvvetli hareketi yaratmadaki gaye ne olabilir? Netice itibariyle çelik bir karkasın vücude getirdiği patern basit, mu- vazeneli ve müstatil şekillidir. Ne için bu binanın pencereleri de bu suretle denge- lenmesin?

Karkaslı bir dairenin fonksiyonel ifa- desi Şekil 4 (J) deki skeçimde görülmekte- dir. Bu Mr. J. M. Richards'ın diyagrama- tik cephe tesmiye ettiği ve bir şehir man- zarasına uygun bir fon teşkil eden bir cep- hedir. Şüphesiz ki, bu yapının tam bir ifa- desi değildir — Miers van de Rohe'nin Chicago'da inşa ettiği apartmanlarda ko- lonların yukarı doğru gidildikçe azalan kalınlığım dahi ifade ettiğini hatırlayacak- sınız — ve her bakımdan tetkik edilecek olursa devamlı olarak alâkamızı toplaya- cak kadar enteresan ve manalı değildir.

Şekil 4 (K) da daha mütekâmil nok- talar bulunmaktadır. İlk nazarda, cephenin kafesli şekli ile düz yan duvarı bir tezat teşkil etmektedir ki, bu noktaya yukarıda temas etmiş bulunuyorum. Bundan sonra, tuğla ile yapılmış pano duvarı döşeme ki- rişinden sarkıtılan bir dişin üzerine inşa edilmiştir. (Yine dişli lento bahsine gel- miş oluyoruz). Bu, kolonların şakuli oluş- larını daha da tebarüz ettirmekte ve cephe üzerinde üniform bir ritm hasıl etmekte- dir. Panonun ebatları kolonların yukarı doğru olan hareketine zıt bir tesir yarat- makta ve panolar ile kolonlar arasında muntazam ve şakulî bir ritm hasıl olmak- tadır. Döşeme dişli lentonun ufkî hatları ile veya, daha aşikâr olarak, pencereler- den görülen tavan vasıtasiyle ifade edil- mektedir.

Elde ettiğiniz patem yeter derecede muvazenele olduğu müddetçe kolonları, döşemeyi veya panoları ifade etme dere-

cesinin hiç bir şekilde ehemmiyeti olma- dığını kabul ederim. Şekil 4 (L) de dö- şeme plâğı ileri doğru uzatılmıştır. Bunun mahzuru, tozun toplanacağı uzun kenarlar meydana getirmesi ve buralarda madenî eteklerin yapılmasının icap etmesidir. Şe- kil 4 (M) de ise panolar kolonların önün- den geçmektedir, fakat bunlârın yatay yön- deki hareketi kolonların merkezi üzerinde- ki birleşme derzleri tarafmdan karşılan- maktadır.

Şekil 4 (N) de düz yan duvarı cephe- ye getirilmiş ve —sanki köşede bir merdi- ven yuvası bulunuyormuş gibi— uç tarafı- na bir 'pencere konmuştur- Bu, duvarın sade bir müstevi olarak kabulü fikri ile karkaslı bir bina cephesi anlayışının bir-r leştirilmesi demektir ve gayet büyük bir itina ile hareketi icap ettirir. Meselâ, düz çatının kenarı esas cephe ile hemahenk o- labilir, fakat, duvarın üzerine taşındığı tak- dirde bir saçak manzarası arzedebilir ve lüzumundan fazla ağır görünebilir.

Bu tesir, duvar yukarı uzatılıp Şekil 4 (O) daki gibi kendi başlığını bizzat ken- disi teşkil etmek üzere cephenin bütün bo- yunca devam ettirilmek suretiyle karşı- lanabilir. Bütün binayı bu şekilde çevre- leyen dar duvar zemikı seviyesinde tuğla bir temel duvarı ile tamamlanmaktadır.

Pencerelerin, kolonların ve panoların teş- kil ettiği ve sade bir duvar ile çevrilmiş bir geometrik paternden ibaret olan bu tarz bugünkü mimaride rastlanan en tipik kli- şelerden biridir.

Daha önce de bir çok defa söylendiği gibi, karkaslı bir binanın duvarı hava şart- larına karşı muhafaza temin etmek üzere inşa edilmiş bir kabuktan başka bir şey değildir. Bu duvar hiç bir yük taşımaz ve ancak bu hakikati açıklayacak b'r ifade samimi olabilir. Hava tesirlerinde gayet iyi dayanmaları sebebiyle birçok çerçeveler tuğla veya taş ile kaplanır. Her ne kadar bu malzemelerin hiç bir yük taşımadığı umumiyetle aşikârsa da bu kaplamalar a- lışkanlık icabı bu fonksiyon ile ilgili dü- şünülürler. Sathın kesafetinden maada derzlerin şaşırtmalı patemidir ki bir du- varın yük taşıdığı hissini uyandırır.

Şekil 4 (P) de şaşırtılmış tuğlaların nasıl bir yükün yukarıdan aşağıya doğru nakledildiği hissini yarattığı gösterilmek istenmiştir. Veyahut, aksi cihetten mütalâa edecek olursak, kütlenin aşağıdan yukarı- ya doğru mahrutî bir şekilde yığıldığını söyliyebiliriz- Bununla daha önce temsa et- tiğimiz piramit şekilli bina arasmdaki ben- zerliği derhal görebiliriz. Binaenaleyh, tuğ- la bir duvar çizen bir pürist mimar pek muhtemel olarak mahrutî patemden ka- çınarak balık sırtı veya şaşırtmasız derz- leri tercih edecektir. Şekil 4 (Q).

Her ne kadar birçok karkaslı binalar- da tuğla duvar taşla kaplanıyorsa da aşi- kârdır ki bunun yerine sırf taş kullanmak

daha iktisadîdir. Taş kalınlığı azaltılarak ince bloklar haline getirildiği için daha büyük satıhlı olabilir. Bu ve bu blokların birleştirilmesindeki kolaylıktan dolayı ka- buğu andıran bir patemin elde edilmesini oldukça kolay bir hale getirir. Birçok mi- marlar pano duvarlarmda Şekil 4 (R) de- ki düz dikdörtgenvari paterni tatbik et- mektedirler, zira bu yekpare blok patern- lerine en az benzeyen bir patemdir. Bu- nunla beraber, geniş kör yan cephe duvar- larmda her çeşit patem kullanılmıştır. Rağ- bette olan bir diğer sistem de bu sahayı karkası şeklinden bir takım panolara a- yırmak ve ön cepheye benzetmektir.

Bir binanın levhalarla kaplanmış ol- ması dahi bu binanın çerçeveli olduğunu telkine kâfidir, zira pek az kimse yük ta- şıyıcı malzememiz olan tuğlaya pahalı bir kaplama tatbik etmeyi düşünür. Great Marlborough Street'teki ideal Boilers and and Radiators binası yığma bir kostrük- siyon da olabilirdi, fakat siyah mermer kaplı olan cephesi vaziyetin böyle olmadı- ğını göstermekted.iı\ Dış yüzü tuğla kırık- ları gibi hava tesirlerine mukavemetli malzeme ile yapılan beton blokların kul- lanılması sayesinde pano duvarlarının iki safhada inşasından kurtulunmuş olur. Be- ton krenlerle yerine kaldırılırken ayni za- mande demirle takviye de edilebileceğin- den vapı aksamları arasında büyük blok- lar kullanabilmek kabil olur.

Şekil 4 (S) bir yan duvarındaki şakulî blokları göstermektedir. Bu şekle hakikî bir misal olarak Anthony Chitty'nin yap- tığı Holborn ve St. Pancras'taki apartman blokları gösterilebihr. Buna mukabil F. R- S. Yorke inşa ettiği okullarda ufkî olarak yerleştirdiği beton bloklarla muhtelif mo- tifler meydana getirmiştir.

Umumî bir kaide olarak şunu söyli- yebiliriz ki, müsavi şartlar tahtında bir binanın duvarları ne kadar bir kabuğa ve- ya kaplamaya benzerse o bina o kadar fazla bir karkaslı yapı manzarası arzeder.

CEPHENİN TALİ BİR KARKAS OLARAK İFADESİ

Tam bir kabuk ifadesi pencere sathı ile duvar sathının tetabuk etmesi ile elde edilir- Bu takdirde bu iki satıh bir tek patern teşkil etmek üzere birbiri ile birle- şir. Meselâ, bu hal, bütün cephe toptan o - larak birbirine müsavi kısımlara ayrılıp icap tetiği gibi bazı kısımların camla ve bazı kısımların da duvar panoları ile kap- lanması halinde vaki olur. Şekil 4 (D).

Bugün şehir merkezlerinin manzarası o de-

rece fecidir ki, her ne kadar baştan başa

camla kaplanmış cepheler bu hususta en

son merhale ise de, basit ve diyagramatik

cephelerin bu manzaraya katılması iyi kar-

şılanabilir. Cam, bizim şehirlerimizde esas

fonu teşkil edemiyecek derecede soğuk ve

antipatik bir malzemedir. Bu tip bir cep-

henin göğü ve ağaçları aksettireceği hak-

(8)

kındaki fikirleri biliyorum, fakat bu dahi tuğla, taş, ahşap ve mermer gibi malze- melerin tabii satıhlarından mahrum kal- makla kaybedeceğimiz şeyleri telâfi ede- mez.

Bir çok tamamiyle camla örtülü bina cephelerinin estetik kıymeti camdan daha ziyade esas yapı karkasından müstakil ola- rak duvar ve pencerelerin bir tek satıh meydana getirmek üzere birleştirilmesin- den dolayıdır. Asıl pencerelerim, altında cam yerine gayri şeffaf camlar veya ne- siçli malzemeler kullanabilir ve bu suretle duvarın kabukvarî karakterini azamî de- recede ifade edebiliriz. Bu tabiatte bir du- var, veya daha doğrusu, bir perde yapı sisteminin iskeleti önüne bir nevi talî kar- kas olarak yerleştirilebilir ve, arkasındaki yapıyı tam olarak aksettirmek şartiyle, ta- mamiyle kabili cevazdır.

Ayrıca, bu sistem bizzat yapı esas kar- kasından istifade eden sisteme nazaram çok daha zarif şekillerde yapılmaya mü- saittir.

Çelik kolon veya kirişler veya beton- arme bir karkasın elemanları pencere ele- manları ile kabili telif olamayacak kadar büyüktür, fakat, buna mukabil tali kar- kas aksamı ise sadece bir kat irtifaı dahi- linde ki hafif malzemeleri taşıdıklarından dolayı hafif maktalıdırlar. Fazla olarak, tali karkas bir bütün olarak başka bir yerde imal edilip yerine monte edilebile- ceğimden gerek muhtelif aksammm ima- linde ve gerekse montaj mda toleranslar daha küçük mertebelere indirilebilir.

Cephe hafif ve gayet zarif olabilir, fa- kat heyhat, bu ne kadar pahalıya mal ol- makta ve imali için elimizde ne kadar mahdut çeşitli malzeme bulunmaktadır!

Uygun bir fiyat ile alâka uyandırıcı renk, doku ve hava tesirlerine dayanma kalite- lerini ihtiva eden hafif duvar blokları icat edecek şahsı muazzam

1

bir servet bekle- mektedir.

Ekseri perde duvarları resim tahtası safhasında kalmakta veya pek küçük bir mikyasta yapılmaktadır. Belki de bumun böyle olması d;ha iyidir, zira pek azı ka- bili tatbiktir. Tipik bir çerçeve detayı ve buna ait spesifikasyon verilmeksizin hiç bir küçük ölçkeli cephe imalâtına geçil- memesini tavsiye edebüir miyim?

Karkash bir yapı haricî kısımların bi- na içine kadar uzanmasına en ziyade el- verişlidir. Karkası kaplayan zarfın bazı yerlerde yapılmaması ile haricî hava bi- nanın i^ine nüfuz edebilir. Bu en fazla ze- min katı seviyesinde yapüır. Bu kat açık bırakılır veya kafeslerle sadece kısmen kapatılır ve böylece binanın kolonlar üze- rinde taşındığı hissi yaratılır.

Bu tarzda bir binayı ayaklar üzerinde inşa etme lehinde muhtelif fikirler ileri sürülmüştür. Binayı zeminin neminden ve sisinden kurtarmak bunlardan en dahiya-

nesid-ir, fakat bu iddiaların ekserisi sadece estetik tesiri feda etmemek için ileri sü- rülmüş mazeretlerden başka bir şey değil- dir. Gözümüze hoş gelen bir şeyi yapmak üzere bunu mazur gösterecek bir pratik sebep icat etmek bugünkü medeniyetimiz lehine kaydedilecek bir şey olmasa gerek- tir. Maalesef, bina ilmi bize, meslekten ol- mayanlarım anlamadığı ve estetik tesirleri elde etmek için bir silâh gibi kullandığı- mız bir teknik lügatçe temin etmiştir.

Bu tarzı müdafaa için benim düşüne- bildiğim fonksiyonel sebebleri, zemin kat raumlarmın güçlük arzeden veya serbest şekilli olmaları, veyahut, muhitle hacim- sel bir birleşmenin istenmesidir. Şayet ze- min katı binanın diğer kısımlarından ta- mamen ayrılırsaı giriş hollerinin ve bekle- me odalarıma tertibinde daha büyük bir serbesti ve bu katı diğer katlarla bağla- mak hususunda daha büyük bir kolaylık elde edilir.

Binayı kolonlar üzerinde yükseltmek için elimizde ister pratik bir sebep olsun ister olmasın, bu tertibin binayı sanki boş- lukta yüzüyormuş gibi göstermesi sebe- biyle fevkalâde »arif bir hal vereceği şüp- hesizdir, ve sırf bu tertip sayesinde yapı sistemi i&.de edilebilir. Misal olarak (A) yı ele alalım. Bu karkaslı bir binanın ko- ridor tarafım temsil etmektedir. Duvar, ufak

1

boşlukları ile bir yük taşıma fonksi- yonunu ifade etmektedir, fakat, -»çık zemin katı ve kolonlar, duvarı temelden ayırarak, binanın rijit bir çerçeve olduğunu bariz bir şekilde göstermektedir.

Uzun bir koridorun veya penceremin binayı baştan başa kat ettiği üst katlarda ayni intiba elde edilmiştir. Kolonlar bir kat irtifaı kadar gözükmektedir. Küçük dairelerden müteşekkil bir blokta bir ko- ridor bazan bu tarzda yapılır. Şekil 5 (B).

Üst katlar muvazeneli geometrik bir patern dahilnide yapıldıkları takdirde ze- min katının patemi ile tezatlar husule ge- tirilebilir. Bu, ekseriya birimci kat döşeme plâkasını tebarüz ettirerek, bunu haddiza- tında binanın tabanı şekline koyarak ön- lenebilir. Bu döşeme plâğı yan duvarlara ve bunalr da çatı plâğına bağlanarak bü- tün üst yapmın düz plaklardam müteşek- kil bir çerçeve içine alınmış gibi görün- mesi temin edilir. Pavillon Suisse'den da- ha önce yapılanları bilecek derecede geniş bir tarih malûmatına sahip olmama rağ- men Corbusier'in normal olarak gelişmesi sene'ere sığacak olam bir estetik ifadenin ilhamını bir anda elde ettiğine daima inan- mışımdır.

Şekil 5 (D) de üst yapı ile karkas arasmda daha da büyük bir ayrılık bulu- nan bir hususî şekil görülmektedir. Cephe önlerinde yerleştirilmek suretiyle kolon- lardan kurtarılmış (mamafih bunun da paterni çelik karkasın şeklimi aksettir-

mektedir) ve kolonların yük taşıma fonk- siyonları projede mübalâğa edilmiştir. Mar- silya programında Corbusier zemin yapısı için tamamiyle farklı bir sistem kullan- mıştır.

Şekil 5 (E), daha yukarıda bahsedil- miş bir misali hatırlatmakta ve binayı ze- mine pek yakın bir seviyeye indirmekte- dir. Her ne kadar hacimsel girişim orta- dan kaldırılmış olmakta ise de cephe yine zeminden ayrılmıştır ve duvarlar muallak- ta gibidir. Bu şekil paterni, duvarların doğ- rudan doğruya zemine girmesi halindekine nazaran pek daha manalı kılmaktadır.

Şekil 5 (F) de üst katın bir kısmının açıkta bırakıldığı görülmektedir. Meselâ bu bir çatı bahçesine açılan bir toplantı odası olabilir. Açıkta kalan yapı iskeleti çatınım etrafını optik bir engelle ihata e- derek buraya kapalı bir yer intibaı kazan- dırır. Bu raum hacmi de cephenin mun- tazam ritmine ayak uydurmaktadır-

Karkash bir cephe mustatil şekillere dayanan bir paterne sahip olduğu zaman ekseriyetle kolonlar veya pencere babaları arasında muntazam bir ufkî sıra ve pen- cereler ve panolar arasımda da yine mun- tazam bir sıra mevcuttur. Şayet, bu çerçe- venin hudutları dahilinde bu iki patern birbirini ifna ederse bu iki patemin mu- hassalası olan patern muvazeneli bir pa- tern olur. Fakat böyle bir muvazeneli pa- ternde göz bir köşeden diğerine kutrî is- tikamette kaymak ister ve umumiyet iti- bariyle şu söylemebilir ki, bu istikamette- ne kadar tesirli ritmler meydana getirilirse cephe paterni de c kadar dengeli olur.

Şüphesiz hepiniz Güney Amerikalıla- rın brise-soleil'i kullanma tarzlarına ve beton kanatçıklarla ve seramik karolaıla yapılan cazip motiflere âşinâsınız. Bizim iklimlerimizde şiddetli güneş şualarmı bü- rolara nüfuzdam men için karışık tertipler

•düşünülmesine lüzum yoktur, jaluzi gibi basit tertipler mükemmelen kifayet eder.

Bununla beraber bu bahisle alâkalı da- ha bir çok problemler de vardır ki zama- nımızın darlığından dolayı burada temas edemiyeceğim. Alâkalılara Dex Harrison tarafından yazılmış ol'an ve Architecturai Review'nun Ağustos 1950 sayısında (neşro- lunan gayet enteresan bir makalesini tav- siye edeceğim.

Bu memlekette brise-soîeü paternle-

rini kabul etmek mânâsız olacaktır, fakat,

yine de cephe dahilindeki mücavir kısım-

ları tezatlı bir şekilde yaparak Şekil (G)

deki gibi ritmler yaratmak fikri adapte

edilmiş bulunmaktadır. Bir daire binasın-

da mütemadi bir pencereyi icap ettirsn

fonksiyonel şerait ufkî istikamette bir te-

zat yaratılmasını tahdit etmektedir. Bu-

nunla beraber, pek geniş pencerelere ih-

tiyaç göstermeyen ve raum tipleri teker-

rür eden tip bir binada (meselâ bir apart-

man blokunda) bu bakımdan birçok imkân-

(9)

B i b l i y o g r a f i : D E R M A R M O R

(Mermer) A. HERBECK

1953

Bu eser fasıllar halinde ve bol re- simlerle mermer hakkında bilinmeye değer malûmatı ortaya koymaktadır.

Kitaba, jeolojik meselelerin herkes tarafından anlaşılır bir şekilde tarifi iel başlamış, mermerin meydana gelmesi izah edilmiş ve diğer taşalrla olan mü- nasebetlerine bir nazar atılmıştır. Bun-

BELLİNİLER

Nurullah Berk

İstanbul, Millî Eğitim Matbaası: Fi. 250 33 sahifa, renkli (4) planş 22 x 34

Ressam Nurullah Berk, bu küçük kita- bında, Fatihin Portresini yapan Venedikli Ressam Gentile Bellini ile, diğer iki Belli- ni'nin sanat ve hayatlarını tahlil etmekte- dir. Kitapta her üç Bellini'nin de tablola- rından üç renkli ve muhtelif resimler var- dır. Tavsiye ederiz.

lar mevcuttur. Yük taşıyan bir duvarda pencerelerle birbiri üzerinde sıralanırlar ve böylece yükler aradaki ayaklar üzerinde teksif olunur. Şekil 5 (H). Fakat, yükün iskelet tarafından taşındığı bir binada pen- cereler şaşırtılabilir ve bir dolu kısım bir boşluk tarafından takip edilebilir. Şekil 5 (J).

Westminister'deki apartmanlarında Lut- yens bu basit lüleyi bulmuş (dikkat buyu- runuz ki Lutyen bulmuştur diyorum, Po- well ve Moya değil!» ve sürgüiü pencere- leri ihtiva eden boşluklarla duvar kısım-

dan sonra ocaklardan kaba blokların çıkarılması işlerinden, bunların nakil tekniğinden ve mermerin yapıda ve teknikte kullanma imkânlarına kadar tarif edilmiştir.

Kitabın esas kısmını dünyada mer- mer istihsal eden memleketlerdeki o- caklar ile bu ocakların hangi renk ve cinste mermer çıkardıklarını mufassa- lan bildiren cetveller teşkil etmektedir.

Memleketlere göre tanzim edilmiş olan bu cetveller çıktığı mahal, merme- rin cinsi, isim ve renkleri hakkında mufassal izahatı teşkil etmektedir. A- şağıdaki memleketler ele alınmıştır:

Belçika, Almanya, Fransa-, Yunanistan, Büyük Britanya, İrlanda, İtalya, Yu- goslavya, Norveç, Avusturya, Polonya, Portekiz, Rumanya, Rusya, İsviçre, İs- panya, Çekoslovakya, Macaristan, Afri- ka, Amerika, Kanada, Meksika, Arjan- tin.

Kitaba renkli mermerler çok tabiî bir şekilde gösteren 30 adet renkli planş ilâve edilmiştir. Bu eser tabiî taş istih- sal eden ve bunu işleyen endüstri, taş- çı sanatkârları ve mimarlar için her zaman müracaat edilecek lüzumlu bir kitaptır. Tavsiye ederiz.

ARKİTEKT: Yukarıdaki izahattan anlaşılacağı veçhile ne yazık ki kitapta çok zengin mermer cinslerine malik o- lan memleketimizden bahsedilmemiş- tir. Bu noksanın kabahati şüphesiz ki bizimdir. Çünkü henüz zengin mermer ockalarımızı bildiren ve tesbit eden bir atlas veya bir etüd bile neşretmemiş ol-

larını satrançvarî bir tarzda sıralamıştır.

Paddington projelerinde Tectoıı arala- rında kolonlar bulunan pencerlerle duvar kısımlarını Şekil 5 (K) deki gibi sırala- maktadır. Ben de St. Pancras'ta inşa edil- mekte olan bazı apartmanlarda yatak ve oturma odalarını bir aşırı dizerek tuğla ile yapılmış duvar panoları üzerinde açılan küçük pencerelerle talî bir patern teşkil etmekteyim. Şekil 5 (L.) Bu sayede kar- kaslı bina, ifadesiyle duvarda oyuk ifadesi telif edilmiş olmaktadır.

duğumuzdan, kitabın müellifi, Vene- züella ve Afrika mermerlerinden bile bahsettiği halde,, Türkyieden bahset- mek imkânını tabiatile bulamamıştır.

Neşreden:

George D. W. CALLWEY MÜNCHEN

NEUE MÖBEL

Bu yıllığın birinci baskısı, dünyada ileride gelen mimarların yaratmış ol- dukları, mobilya ve enteriyörlerden en güzellerini bir arada toplamaîadır.

Franci Albini, William Avmbruster, Max Bili, Marcel Brener, Charles Eams, Egor Eiermann, Pierre Jeanneret, Finn Juhl, Florence Knoll, Carlo Paganı, Mies van der Rohe ve Ecro Saarinen gi- bi mimarların eserleri bulunmaktadır.

Kitapta, iskemle ve koltuk, masa- lar etajer ve dolaplar, yatak ve divan- lar. çocuk mobilyaları, mutfak ve bah- çe eşyası gruplandırılmıştır.

Eser, muhtelif memleketlerin, kul- lanış ihtiyaçlarından doğan en mutena işlerini ve şeklini tatm.in edici, bir su- rette bir araya toplamaktadır.

-Bu yıllığın hedefi, mimar, dekora- tör ve diğer san'atkârlarla ilgili kim- selere, mobilya işlerindeki modern te- mayülleri, mütenevvi, şayanı dikkat ve tam bir şekilde temin etmektir. Tavsiye ederiz.

Neşreden:

Verlag, Gerd HATJE

STUTTGART

Bu çeşit patern ve satıh tezatları ile tamamen fonksiyonel olan diyagramatik cephe tarzından ayrılarak, karkası eski mimarî tarzlarına benzer şekilde süslemek suretiyle elde edilmiş olan ifadeler kadar manzara bakımından alâka çekici bir es- tetik ifadeye vasıl oluyoruz. Bu ifade tarzı daha tatmin edicidir, zira, yapı sisteminin ve fonksiyonun ifadesinden doğmuştur.

The Architect Journal'in 1952 tarihli

nüshasından «Arkitekt» için tercüme

eiilmiştir.)

Referanslar

Benzer Belgeler

Yüksek ısıdan etkilenmeyen çözücüsü yağ olan preparatlar, kuru tozlar ve malzemeler için uygun bir terminal sterilizasyon yöntemidir.. Kuru ısı yaş ısıdan daha az

Radyo Frekans Tekniği Dersi Ankara Üniversitesi Elmadağ Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi : Murat Duman Mail: mduman@ankara.edu.tr Bu çalışmada şekiller ve

Voltaj bölücü-biaslı konfigürasyona ait devrenin eşdeğeri Şekil 2.18.’de verilen devrenin giriş kısmı üzerinden emiter direnci üzerine düşen voltajı bulmak isteyelim..

Kışın soğuğunun (ki vasatı - 1 4 dere- cedir) kış odasına v e yatak odasına girmemesini te- min için bazı tedbirler alınmış bu arada kış odasının kapısı

Yer’in, Ay’ın gölge konisi içinden geçmesi halinde ise bir “Güneş tutulması” oluşmaktadır. Bu durumda Yer’den bakıldığında Ay, Güneş’in önüne geçerek,

İki doğrultu yönünde bulunan çizgilere teğet olacak şekilde çember çizilmesinde kullanılır..

Horizontal göz hareketlerinin düzenlendiği inferior pons tegmentumundaki paramedyan pontin retiküler formasyon, mediyal longitidunal fasikül ve altıncı kraniyal sinir nükleusu

Şekil 3 (E) de bu sabit fikrin mah- sulü olan bir şekil görülmektedir. Gerçi binanın kanatları bürolara tabii ışık temi- ni için dlışarı doğru uzanıyorsa da, mecmu