575
N ECATİ BEG’İN GAZELLERİN D E TEZÂD SAN ATIN IN KULLAN IM I
Bahir SELÇUK*
Tezâdın özellikle şiir dilinde oldukça önem li bir yeri vardır. Farklı tanım larıyla karşılaştığım ız tezâd, duygu ve düşünceleri zıt kavram larla güçlü ve etkili bir biçim de anlatm a, aralarındaki ilgid en dolayı, karşıt iki m anayı bir ifadede toplam a sanatıdır. Olayları ve eşyayı farklı yanları ile görm eyi, görülen ve duyulanın daha etkileyici bir şekilde sunulm asını sağlayan tezâd sanatı, fikrî bir zem ine oturm akla birlikte sanatkârın ÖZET
Divan şairlerinin sıkça başvurduğu sanatlardan biri olan tezâd, anlam bakım ından karşıt kavram ları bir arada toplam a sanatıdır. Olayları ve eşyayı farklı yönleri ile görm eyi, etkili ve kalıcı olm ayı sağlayan bu edebi sanat, aynı zam anda şairin iç dünyasını da yansıtır. Belagat kitaplarında “m utabakat, tıbak, tatbik, m ütezâd gibi isim lerle anılan tezâdın çeşitli şekillerine rastlanır.
XV. yüzyıl şairi N ecâtî Beg’in gazellerinde soyut, som ut varlık, kavram ve nesnelerin anlam sal karşıtlığına sıkça rastlanır. Bu karşıtlıklarla şair, beytin anlam çerçevesini genişletip, zengin çağrışım lara kapı aralam aktadır.
Bu çalışm ada, N ecâtî Beg’in gazellerinde tezâd oluşturan göstergeler tespit edilerek bunların yapı ve anlam boyutu üzerinde durulacaktır.
Anahtar Kelim eler: N ecâtî Beg, gazel, tezâd, sanat, anlam .
USIN G TEZÂD (OPPOSITION , OXYM ORON ) AT N ECÂTÎ BEG’S GH AZEL
ABSTRACT
Tezâd, which is a frequently applied literary art in Divan Poetry, is coexistence of contradicting words in the sam e poetic unit of utterance. This literary art not only does aim at visualizing acts, events and things from different and various aspects through an effective expression but reverberation of artistic inner world. Tezâd, which is coincided in belagat books nam ed as “m utabakat, tıbak, tatbik, m ütezâd”, has a few varieties.
N ecâtî Beg, 15th century poet, frequently uses sem antic contradictions of concrete and abstract things, concepts and objects in his gazels. Through these contradictions he expands sem antic fram es of verses thus creates substantial connotations.
This paper aim s at discoursing structural and sem antic dim ensions of tezâds frequently applied in N ecâtî Beg’s gazels.
Keyw ords: N ecâtî Beg, gazel, tezâd, literary art, m eaning.
Eskilerin “her şey zıddıyla kaim dir” sözü, zıtlıkların insan dünyasındaki yerini gösterm e bakım ından önem taşır. Çünkü kavram lar, insan zihninde zıtlıklar ve benzerliklerle birlikte yer alır. Göstergelerin gerçek değeri de ancak bu şekilde ortaya çıkar. Zaten dilbilim e göre de kavram lar insan zihninde tek tek değil, ilişkili, bağlantılı oldukları öteki kavram larla bir arada bulunm aktadır. Kullanım sırasında bu kavram lar kendiliğinden seçilir ve aktarılır. Anlam açısından iki farklı durum aktarılm ış olur. Böylece söylem güçlenir, anlam zenginleşir (bkz. Aksan, 1999: 114).
Günlük hayatta çoğu zam an farkına varm adan etkileyici gücünden faydalandığım ız kavram karşıtlığı, pek çok yerde karşım ıza çıkm aktadır. M üzik, m im ari, m inyatür, resim ve özellikle edebiyat, karşıtlıkların görüldüğü alanlardır. Konuşm a dilini zenginleştiren ikilem e, deyim ve atasözlerinde anlatım a zenginlik katan önem li hususlardan biri de karşıt ifadelerdir. “sağlı sollu, iyi kötü,” ikilem eleri; “gökte ararken yerde bulm ak; tavşana kaç, tazıya tut dem ek” deyim leri, “bakarsan bağ, bakm azsan bağ olur; gelin ağzı tutulur, elin ağzı tutulm az” atasözleri bu zengin ifade biçim ine verilebilecek örneklerden birkaçıdır.
576
iç dünyasını ve heyecanlarını da m uhataba açar (bkz. Saraç: 2000:151). Şiir dilindeki karşıtlıklar, okuyan ve dinleyenin zihninde anlatılan durum un belirginleşm esinde, canlanm asında önem li bir işleve sahiptir. Çünkü bir önerm enin yanında, ona zıt olan, beklenm eyen bir başkasının getirilm esi, m etin çözücü için şaşırtıcı olm akta, m etnin etkisi artm aktadır. Yine şiir dilinde düşünce ve duyguların anlatım ı sırasında birbirine zıt kavram lı kelim elerin, durum ve olayların bir araya getirilişi anlatım ı daha güçlü, daha etkileyici yapm aktadır (Aksan 1999: 114; M engi 2000:98).
Şiir dilinin anlam ve yapı yönünden derinlem esine işlendiği Divan şiirinde sıkça başvurulan anlam sanatlarından biri olan tezâdın farklı şekillerde tarif ve tasnifine rastlanır (bkz. Kartal: 2007:413-428). Bazıları tezâdın oluşm ası için iki kavram ın birbirine zıt olm ası şartını öne sürerlerken, bazıları iki kavram ın zıtlık (iyi-kötü), olum luluk-olum suzluk (gelm ek-gelm em ek), nisbet (ana-kız) ilgilerinin de tezâd sanatını oluşturacağını söylem işlerdir.
Belagatla ilgili kaynaklara bakıldığında tezâdın gerçekleşm esi için şu hüküm lerin geçerli old uğu görülür (Kartal: 2007:418-419):
1. Bir ibare içinde birbirine zıt iki şeyin bulunm ası tezâd sanatının oluşm ası için kafidir.
2. Bu iki zıt şey, “gece-gündüz, aç-tok”; “gülm ek-ağlam ak, düşm ek-kalkm ak…”, kelim eleri, “alm ak-alm am ak, yazm ak-yazm am ak” gibi fillerin olum lu-olum suz çekim leri ve “siyah-beyaz” gibi karşıt renkler de olabilir.
3. Aynı kavram üzerinde olm asa dahi aynı m ısra, beyit, bentte bulunm aları da bu iki şey arasında tezâd oluşturm aya kâfidir.
Yukarıdaki hususlar, genel olarak tezâd sanatının gerçekleşm esi için yeterli olsa da karşıt kavram lardan birinin gerçek diğerinin de m ecaz anlam da olduğu tezâdlar daha etkili olm aktadır.
Batı dillerinde tezâd “antonym y, opposition, anti-these, oksim or” gibi terim lerle karşılanm akta; belagat kitaplarında “tıbâk, tatbîk, tekâfü, m utâbakat, m ukâsem e, m ütezâd gibi isim lerle anılm aktadır. Fakat özellikle belagat kitaplarında tezâd, zıtlığı; tıbâk, tatbîk, m utâbakat uygunluğu, tekâfû da eşitliği ifad e etm ektedir. Klâsik kaynaklarda tezâdın yapı ve anlam yönünden farklı şekillerde tasnif edildiğ i g örülür. Bu tasniflerde tezâdı oluşturan kelim elerin tür ve anlam larının göz önünde bulundurulm aktadır (bkz. Eren ve Uzunoğlu 2006; Bilgegil 1989).
Divan şiirinin dilinin kuruluşunda önem li yeri olan N ecâtî Beg, duygu ve düşüncelerini etkin b ir biçim de ifade edebilm ek için tezâd sanatına sıkça yer verm iştir. Bu yolla şair, hem anlam karşıtlığıyla anlatm ak istediğini daha çarpıcı bir b içim de ifade etm iş hem de kendi iç çatışm alarını özellikle gazelin bir bakım a başkahram anı olan âşığın çalkantılarla dolu dünyasını yansıtm aya çalışm ıştır.
N ecâtî Beg, aşağıdaki örnekte görüleceği üzere (vatanda garip olm ak) anlam bakım ından zıt ibare ve sözleri bir arada kullanarak tezâd oluşturm uşsa da onun gazellerinde dikkat çeken daha çok karşıt anlam lı kelim elerle oluşturulm uş tezâdlardır. Bu nedenle biz bu çalışm ada şairin önem li bir üslûp özelliği olarak dikkat çeken karşıt anlam lı kelim elerle oluşturulm uş tezâd örnekleri üzerinde duracağız.1
1 Menderes Coşkun, anlam bakımından zıt olan ibare ve sözlerin bir ifadede kullanılmasına ibare tezâdı, lafız bakımından birbirinin karşıtı olan kelimelerin oluşturduğu tezada lafzî tezâd adını vermiştir (2007:152, 154).
Dim ez nice sürinürsin kapum da sen de ġarîb
Kim esne bencileyin olm asun vata nda ġa rîb (24-1)
Konum uzun am aç ve kapsam ı gereği biz tezâd sanatının kullanıldığı beyitlerd eki anlam üzerinde çok fazla durm ayacak, bu sanatın bir üslûp özelliği N ecâtî Beg’in gazellerindeki yansım alarını ele alm aya çalışacağız.
577
N ecâtî Beg’in gazellerindeki tezâdları yapı ve anlam hususlarını göz önünde bulundurarak iki başlık altında ele alabiliriz.2
I. Yapıları Bakım ından Tezâdlar
N ecâtî Beg, Türk şiir dilinin teşekkülünde büyük önem i haiz bir şaridir. Dikkat edilirse N ecâtî Beg’in tezâd sanatında karşıtlıklarından istifade ettiği kelim elerin Türkçe ya da Türkçeleşm iş kelim eler olduğu görülecektir.
N ecatî Beg’in gazellerindeki tezâdlı kavram ları yapı bakım ından iki grupta inceleyebiliriz.3 a. İsim / İsim Soylu Kelim elerle Yapılan Tezâdlar:
N ecâtî Beg’in gazellerinde en fazla karşım ıza çıkan tezâd çeşidi isim ve isim soylu (isim / sıfat) kelim elerle yapılm ış tezâdlardır. “vefa-cefa; padişah-geda, tabip-hasta, şerbet-zehir, el-ayak, m eyhane-m escit, kara-deniz, su-toprak, dünya-ahiret, katre-um m an, gam -neşe, yer-gök, ayak-baş, insan-peri, ateş-su, gün-ay, bugün-yarın, gül-diken, vaiz-m est, m ana-suret, var-yok, üst-baş, uyku-uyanıklık, iç-dış…“ gibi isim olan karşıtlık ve nispet ilgilerinin yanında, aslen sıfat olan “akıllı-deli, dost-düşm an, haram -helal, karanlık-aydınlık, kâfir-m üslüm an, yaşlı-genç, yalan-gerçek, harap-âbâd, acı-tatlı, kolay-güç, ölü-diri, ak-kara, yakın-uzak, gizli-açık, bîgâne-âşina, bir-bin, sert-yum uşak, aşağı-yukarı, m am ure-viran…” gibi kavram larla da tezâd yapılm ıştır.
b. Fiillerle Yapılan Tezâdlar:
N ecâtî Beg, “ağlam gülm ek, bağlam çözm ek, etm ek-etm em ek, saklam bulm ak, saklam ak-görünm ek, ak-görünm ek-gizlem ek, az görm ek-çok görm ek, gözünü açm ak-uyutm ak, kaçm ak-buluşm ak, inm çıkm ak, verm alm ak, uyum ak-uyanm ak; can verm sağ olm ak, can verm can alm ak, ölm ek-hayat verm ek, ham uş olm ak-ağzını açm ak, …” gibi sınırlı sayıd aki fiillerle d e (fiil/ y. fiil) tezâd sanatı yapm ıştır.
N ecâtî Beg’in gazellerinde isim ve isim soylu kelim elerle yapılm ış tezâdlarla kıyaslandığında, fiillerle yapılm ış tezâdların fazla olm adığı görülür. Tezâd yapılırken kullanılan isim ve isim soylu kelim elerin çokluğu, fiillerin azlığı N ecâtî Beg’in hareketten ziyade isim ve sıfatlarla kavram karşıtlığından faydalanarak duygu ve düşünceleri tablolaştırdığı, içe dönüklüğü resm ettiği görülür.
II. Anlam Bakım ından Tezâdlar4 a. İkili Karşıtlıklar
Bu tezâd çeşidinde tezâdı oluşturan kavram lar arasında tam bir zıtlık söz konusudur. Bu bölüm de yer alan “ağlam ak- gülm ek, akıllı-deli, âşinâ-bîgâne, ateş-su, az-çok, bağlam ak-çözm ek, dert-derm an, dost-düşm an, dünya-ahiret, düş-bîdâr, eğri-doğru, fâş-râz, gam -neşe, haram -helal, harâb-âbâd, karanlık-rûşen, küfr-im an, kolay-güç, m am ure-viran, saklam ak-bulm ak, sert-yum uşak, şerbet-zehir, var-yok, verm ek-alm ak, yakın-uzak, yalan-gerçek, vefa-cefa…” karşılaştırm alarının hem en hepsi Divan şiirindeki “aşk-âşık-m aşûk” düşüncesi çerçevesinde oluşturulm uş tezâdlardır. Âşığın çektiği çileler ve içinde bulunduğu ikilem ; sevgilid en gelen sıkıntılar ve âşığın çaresizliği, âşığın kul sevgilinin sultan oluşu… gibi düşünceler bu tezâdların zem inini oluşturm aktadır.
Gazellerde karşıt kelim elerden bazen her ikisinin gerçek, bazen birinin gerçek diğerinin m ecaz anlam da kullanıldığı g örülm ektedir. Beyit içerisindeki kelim e kadrosuyla karşıt kelim eler arasındaki m ünasebet; tezâdı oluşturan göstergelerin yatay ya da dikey eksende yer alm ası, bunların birbirlerine olan m esafeleri tezâdın derecesini etkilem ektedir.
İkili karşıtlıkların bazıları N ecâtî Beg’de olduğu gibi Divan şiirinde de yaygın olarak geçen kavram lar üzerine kurulm uştur. “dert-derm an, küfr-im an, kâfir-m üslüm an, vefa-cefa” bunların en başlıcalardır.
2 Çalışmada, Ali Nihat Tarlan tarafından hazırlanan “Necâtî Beg Divanı”ndan istifade edilmiştir (1997).
3 Bilgegil, tezâdların dört şekilde teşekkül ettiğini belirtir. 1. İsim soyundan kelimeleri birbiriyle karşılaştırma suretiyle, 2. Fiil veya fiilimsileri karşılaştırmak suretiyle, 3. Ekleri veya edatları karşılaştırma suretiyle, 4. Ek veya edatı bulunan bir kelimeyi, isim soyundan bir kelime ile karşılaştırmak suretiyle (1989:184-185). Elimizdeki örneklerden hareketle biz tezâdları yapı bakımından iki grup halinde inceleyeceğiz.
4 Tezâdları anlam bakımından sınıflandırırken Aksan’ın (2005:129-131) tasnifinden faydalandık. Aksan, dilbilimsel sınıflandırmalardan hareketle Türkçe kelimeleri beş grupta incelemiştir. Fakat Aksan’ın da belirttiği üzere bu sınıflar içerisinde, birden çok gruba dâhil edilebilecek örnekler de vardır.
578 Acı-Tatlı
Gâh aġzum a sükker ezer ü geh aġularsın Tatlusın iñen ey sitem ü fürkati acı (566-4) Tâ kim lebüñ âġyârı şerbetlere kandurdı
Ol a cı beni tatlu cânum dan usandurdı (576-1) Ak-Kara
Yüzi ka ra vü gözleri a ġ ola rakîbüñ
Sögm ek nicedür bilm ezin el-kıssa du’âcı (640-4) Âfitâbum yüzüñ a ġ alnuñ açukdur gerçi kim Sâyevâr arduñcadur bir nice yüzi kara lar (139-4) Akıllı-Şeyda (D eli- Uslu)
‘Âkıl-i sâbir idüm ‘âşık-ı şeydâ kıldı
Yüz urub yalvaran ol gözleri sahhâra m eded (47-3) Söze uym az diyü siz baña delü dim eñ kim
İşini ġayre inanm az kişi uslu olıcak (278-7) A’lâ-Ednâ
Âsitânuñ ben ġarîbi baġrına bassa n’ola
İşigüñden barınur a’lâ vü ednâ la r bu gün (432-5) Âsân-Güç
Lebi yâkutına ben cânum ı âsâ n virürin Bana bir bûseyi ol güç ile ikrâr eyler (65-4) Âşina-Bîgâne
Cân ile cânân kavuşdı diñ N ecâtî gelm esün
Aşinâ lar cem ’idür bu bundañ ol bîgânedür (118-7) Bîgâ ne gibi bakduġuñ oldur N ecâtîye
Kim var hezâr bencileyin â şinâ la ruñ (298-5) Ateş-Su
Uydurdı gönlüm i göze ‘ışkun kerâm eti Gör nice virdi â teş ile â ba ittihâd (50-3) Ko tem âşâ eylesünler ‘ârız u ruhsâruñı
Kanda ise â b ü âteş dôstum aylaġ olur (107-4) Az-Çok
Bizi kendüye çeksün zülfüñ a z a z
Selâm it bizden ol tarrâra çok çok (266-5)
Çoġı bunı işidüb aza gelür göñlüm kim
Günde biñ kerre tolanm ak işigin a z gele (555-4) Bay ü Gedâ (Zengin-Fakir)
Birdür ey dervîş ecel çengâline ba y ü gedâ
579 D ert-D erm an
Git N ecâtî’den kesil saġlıkla gelm e ey tabîb
D erde derm ân eyle dirdüm derde derm â n eyledüñ (289-7)
Ey N ecâtî derd im iş derm âna irgüren seni
Ol ta bîb-i cân ü dilden iste sen derm ânuñı (570-6) D ost-D üşm an (D ost-Ağyar)
Tenhâ salın ey dost sen a ġyâ rı n’idersin Cennet gülinüñ bilesine hâr gerekm ez (213-4) Em în olm a göñül hicrândan iñen
Bilürsen dost olm az eski düşm a n (385-1) D ünya-Cennet, D ünya-Ahiret
Halk-ı ‘âlem bir yana oldı bu şeydâ bir yana
Cennet-i kûyun kom azam olsa dünyâ bir yana (3-1)
İşigüñ dünyâda cânâ ‘âşıkuñ m i’râcıdur
Âhıretde cennet-i a’lâ-yi ‘illiyyînidür (167-2)
D üş-Bîdâr
Seni düşünde göre idi bir âdem Ebed olunca bîdâ r olm aya idi (582-7) Eğri-D oğru
Kıble hakkı toğruyam yolunda ben lîkin rakîb
Eğri sözler söylem işdür ey hilâl-ebrû sana (14-2)
Fâş-Râz
Surâhî söyledi m â fi’z-zam îri
Dirîġâ m eclisüñ fâ ş oldı râzı (634-1) Gam -N eşe (Şad)
Külbe-i ahzânum uz ga m la m üşerrefdür yine
Şâ d ol ey dil şâ d ki oldu dostlar m ihm ân-ı dost (30-3)
H aram -H elal
Ey gönül ‘ışk odına yanm ak sana oldı helâ l
V’ey gözüm m ihrinde ol m â hun ha râm uyhu sana (14-5) Ka’bede kurbân gibi ben kanum ı itdüm helâ l
580 H asta-İlac, (H asta-Tabip, Bim ar-Tabip)
Bir bûseñüñ ölüm lüsidür ha sta N ecâtî Ey la’l-i lebi cân-ı belâ-dîde ‘ilâ cı (566-6) Ben sana hâlüm ağladuğum zahm et olm asun Bir ha sta kim ta bîbe gele derdini döker (58-3)
Bîm â r-ı gam em benden bî-çâre ta bîb el çek
İtm e em egün zâyi’ bana olan olm ışdur (84-5) H arâb-Âbâd
Dil m ülki harâ b olm a yınca
Olm a dı cihânda ‘ışk â bâd (51-2)
Karanlık-Aydınlık (Rûşen)
Ġam -ı zülfüñle ka rañu idi ‘âlem gözüm e
Anı rûşen iden ol m ihr-i cihân-tâbuñdur (138-1)
Ka rañu gicelerüm itm ege benüm rûşen
Derûn-ı dilden irişen şu’â’-ı âh yiter (157-1) Küfr-İm an, Kâfir-M üslüm an
Ġavġâ bırakdı küfr ile îm ân arasına
Zülf ü ‘izâr içinde kopaldan şehâ hatuñ (283-5) Hak bilür cânum uza geçdi perîşânlıkdan
N e um ar ol saçı kâ fir bu m üselm â nlıkda n (396-1) M am ure-Viran
Çün visâlüñ gencine cây itm ez idüñ dostum
N e idi dil m a ’m ûresin cevrüñle vîrâ n eylem ek (296-2) Sert-Yum uşak (m um -seng, nerm -katı)
Sabr it firâka tâ çekesin ‘ışk yayını
N erm olur âteş ile dilâ her kem ân-ı sa ht (32-3)
M a’şûka göñlin egm edi Ferhâd egerçi kim
M ûm eyler idi şevki odı seng-i hâreyi (581-2) N erm ü harîr ü hulle-i sündüs gelür baña
Taş yükledürse ka tı göñüllüler arkam a (545-4) Şerbet-Zehir
N ’idelüm devr sunarsa sana şerbet bana zehr Bu cihân böyle olur gâh bana gâh sana (2-3) Var-Yok
Yok hisâbındadur ağzunla belün
581 Aġzuñuñ zerrece yok çünki vefâdârlıġı
Birdür ey dost anuñ yokluġı vü va rlıġı (561-1) Vasl-Firak
Safâ-yi va slını dâ’im añar belâ-yi firâ k
H avâ-yi cenneti nâr-ı cahîm ider ta’rîf (270-3) Vefa-Cefa
Cânâ cefânı ‘âşık-ı bî-dil vefâ bilür
Her taş kim ata reddün eli m erhabâ bilür(87-1) Ey göñül cevr ü cefâda n bu kadar şâd olduñ
Vay eger zerre kadar m ihr ü vefâ sın göresin (400-4) Yakın-Uzak (Baîd-M ukarreb)
Ya kın olm a m uhâlif olana devletlü başuñçün
Ira ġ olsun ayaġuñ topraġından cüm le âfetler (207-12)
İtdi ba ’îd cân ü cihândan bu gün beni Aġyâr yâra oldı m uka rreb didükleri (585-79) Yalan-Gerçek
Bizi dünyâ bigi ey dost ya la ncı sanm a
Bu gün ihlâs ile gerçek kulunuz şâh bilür (64-2) Her kim e ya la n ise derdüñ baña gerçekdürür Her kim e gerçek ise vaṣ luñ baña ya la n gibi (626-2) Za’îf-Tüvânâ (Zayıf-Güçlü)
Devlet-i ‘ışkuñda senden artuk olur leşkerüm Bir yana tursa za ’îf olan tüvâ nâ bir yana (3-4) Ağlam ak-Gülm ek
‘Öm rüm a ğla m a kla geçdüğin helâl itm ek içün N âz ile ey gonca-leb bir kez yüzüm e gül yeter (76-2)
Gülm ek olm azsa N ecâtî a ġla m a k hod hâzıruñ
Gülşen olm azsa m üyesser uşda külhan gül gibi (587-7) Bağlam ak-Çözm ek
Zülfüñ girihlerini çözelden nesîm -i subh
Ba ġla nm a z oldı nâfe-i m üşg-i Hıtâ yüki (572-2)
Can Verm ek-Can Alm ak (Can Verm ek-Sağ Olm ak) N ūş ider bîgânelerle Rūm ili ṣoluların
582 Yâra câ n virdüñ N ecâtî hôş halâş itdüñ yine
Vay ne kurtulduñ seni kim se dim ezdi sa ġ olur (107-7) Gözünü Açm ak-Uyu(t)m ak
Yüzüm e bak göziñi a ç ġurūr-ı saltânatdan geç
N ice begler uyutm ışdur cihân efsânedür dirler (61-4)
Gözüñ a ç itdi ṣ udâ dil-beri hem -dem bu gice
Baht uya ndı uyudı fitne-i ‘âlem bu gice (534-1) Görm ek-Gizlenm ek
Yaşum ı görüp terahhum idesin dirdüm velî
Aġladuġum bu ki gün görinse ahter gizlenür (124-2) H am uş Olm ak-Ağzını Açm ak
Dâ’im ha m ūş ol ey püser gör kim nice dürler döker Ki a ġzını bir kerre a ça r yıllarla deryâda ṣ adef (268-4) İnm ek-Çıkm ak
Tutalum zenbîl ile gökden iner m eh-pâreler
A begüm yerden m i çıkdı ‘âşık-ı bî-çâreler (139-1) Ölm ek-D irilm ek
Ben öldüm girü dirildüm cihân ahvâlini bildüm Ruh-ı cânân ile hūr-ı cinânı baña ögretm eñ (303-4) Saklam ak-Bulm ak
Sa kladum idi gönlüm i buldı çıkardı hâl
Zâhir budur ki nokta ile bilinür zam îr (77-3) Verm ek-Alm ak
Hep Karam an bahşîşidür rûzigârun virdügi
Hâzır ol kim virdügin senden girü devrân a lur (55-6) Gözüñe cân virüb zülfüñi aldum
Ki m isk erzân olur tâtâr elinden (381-3) Kaçm ak-Buluşm ak
Ka çm a bizden senüñle buluşuruz
Ey yüzi tâze gül bu ‘âlem dür (66-3) Saklam ak-Görünm ek
Hârdan havlı düzüb sakla yım a z seni rakîb
N ereden bakar iseñ serv-i hırâm ân görinür (80-4a)
İkili karşıtlıklar grubuna dâhil bazı örneklerde beyitte iki tezâdın yer aldığı görülür. Bu beyitlerde, ikili tezâdlarla anlam daha da zenginleşm ektedir.
583 Acı-Lezzet, Gelm ek-Gelm em ek
Ġam a cısı N ecâtîye ṣ ōş geldi öyle kim
Gelm ez m ezâka şehd ü şeker ol kadar lezîz (53-5)
Ağlam ak-Gülm ek, D ost-D üşm an
Aġla duġum bu ki düşm anla ra gülünc oldum
Uym adum dostla ra vay beni vay beni (646-5) Akıl-Aşk, D eli-Uslu
Göñül aydur baña kim ‘a klı unut ‘ışkı gözet Vâcib oldı kim işidem delüden uslu haber (111-3) Cefa-Vefa, Bim ar-Tim ar
Cefâya sabr iden irer vefâya
Ki bîm â r olana tîm â r iderler (175-6) Cefa-Vefa, Gerçek-Yalan
Sen bî-vefa yı terk-i cefâ itdi didiler
Gerçekler işidüb didi şallâh ya la n ola (21-6)
D evlet-Bî-devlet, D ert-D erm an
Derd-m end olanlaruñdur devlet·i dârü’ş-şifâ Kankı bî-devletdür ol kim derdi kor derm â n alur El-Ayak, Akıl-D ivane
El tutub alm a a ya k belki aya k tut elüm al
Dim esün ‘a kl eyesi sôfî saña dîvâne (514-4) Firkat-Vuslat, M elâl-Ferah
Firkat diyârınuñ eñ eyüsidürür m elâ l
Vusla t bahârınuñ nitekim eñ kem i fera h (43-4)
Gece-Gündüz, Kara-Ak
Oldı ve olısar ne ki yazıldı m â-sebak
Leyl ü nehâ r içün ne ka ra diyelüm ne ak (273-1)
Padişah-Geda, Sûret-M anâ
Pâ dişehdür N ecâtî m a’nîde
Sûretâ gerçi kim gedâ görinür (96-8)
Padişah-Çaker, Yakın-Irak
Ben fa kîr olduġum içün gelm ez olm azsın ya kın
584 Şâdî-Gussa, D erd-D erm ân
Ham dü li’llâh pâdişâhum devletinde hüsnüñüñ
Şâ dîye ġussam güler derdüm e derm ân im renür (132-3)
Tabip-H asta, D ert-D erm an
Cân ta bîbisin senün geldügün um an hasta la r Hoş dirilür derd ile derm âna olm az âşinâ (17-3) Tabip-H asta, D ert-Şifa
Görm eyicek ha sta yı kim e ‘ilâc eyler ta bîb
D erdm end olanlarundur devlet-i dârü’ş-şifâ (25-7)
Yir-Gök, Zîr-Zeber
Bir iki gün dahı sen m âha irişm ezse elüm Yaşum u âhum ider yiri göki zîr ü zeber (72-3)
b. Biçim sel İlişkili Karşıtlıklar
Bu tür karşıtlıkta aynı kökten türem iş kelim elerin eklerle oluşturdukları ters anlam söz konusudur. Sınırlı sayıda örneğine rastladığım ız bu gruptaki karşıtlıklar daha çok fiilllerin olum lu ve olum suz şekilleriyle oluşturulm uştur. Farsça “bî-“ ön edatıyla oluşturulm uş örnekler de bu grup içerisine dâhil edilebilir. Etm ek-Etm em ek
İşigüñi va’de itdüñ itm edüñ gitdi vefâ
Söz ile kaç kez beni sen M ısra sultân eyledüñ (289-4) Geçm ek-Geç(e)m em ek
Sâkiyâ bezm -i m ahabbetde N ecâtî-i levend
Bâdeden geçdi leb-i rūh-fezâdan geçem ez (224-7) Gitm ek-Gitm em ek
Dôstum la’lüñ tem ennâsı göñülden gitm eye
Gide gülden reng m ülden şevk deryâdan nem ek (316-2)
Görm ek-Görm em ek
Kaddüñ görüb bâd-ı seher âb-ı revâna ‘arz ider
Bu serv-i hoş-reftârı biz bir bûstânda görm edük (291-5) Ölm ek-Ölm em ek
Kâ’il olursam ölm eye m en’ ide leblerüñ
M â’il olursam ölm em ege kom aya gözüñ (318-3) D il-Bî-D il
Zülfüñ um ar hasta dil ey kâm eti şim şâd-ı nâz Sâyedür bî-dillere serv-i hırâm ân bahşişi (605-4)
585 Çare-Bî-çâre
Ey M esîhâ dehenüñ ġayb şifâ-hânesidür
Gel dirîġ eylem e bî-çâ relerüñ çâ relerin (422-2) Günah-Bî-günâh
Sevdügüm çün kasd iderm işsin beni öldürm ege
Bî-günâ h öldürm egüñ yâ Rab günâ hı yok m ıdur (59-2)
H aber-Bî-haber
N e katı bî-haber olduñ harîf sohbetden Şarâb-ı nâb ile sâkîler aldılar ha berüñ (319-6) Sitare-Bî-sitâre
Sitâresüz görinür ay yüzüñe baksa güneş
N esine germ olur ol bî-sitâ re nâzlanur (188-5) c. İlişkisel ve D ereceli Karşıtlıklar
Bu grupta yer alan tezâdlar, ya aynı konu ile ilgili ters anlam lı sözcüklerden oluşm akta ya da görelik, nisbet, karşılaştırm a, derecelendirm e anlam ı taşım aktadır.
Ayak-Baş
Öykündi çünki lâ'lüne kalsun ayakda m ey El üzre tutm a yirini bilm ez başa çıkar (78-4) Ayağuna yüzin sürer N ecâtî
Eyü varur başında devleti var (86-7) Ayak-El
Öykündi çünki lâ'lüne kalsun ayakda m ey El üzre tutm a yirini bilm ez başa çıkar (78-4) Elün depret yürüt sâkî ayağı
Ki devrânun begâyet sür'ati var (86-4) Cân ü başı a ya ġuñ tozına îsâr ideyin
Elüm irm iş iken ey yüzi güneş m â-m eleke (551-1)
Bârid-Germ (Soğuk-Sıcak)
N âsihüñ bârid sözinden üşüdüñse dostum
Sînem e gel kim senüñçün germ olubdur bu ocaġ (265-5) Bir-Bin
Bunca belâna sabr iderem bin belâ ile
Bir kez yüzüni görim ez oldum belâ budur (79-6) Bugün-Yarın
Bu günüm ya rına kalsun diyene ‘âkıl dim e
‘Âkıl oldur kim kom az dünyâda bir nân dim e (641-3) İki cihânı terk ider uşda bu gün ya rın
586 Eksiklik-Kem al
Bedr-i m ünîr gün yüzüñe karşu gelm edi
Eksüklügin bilenlerüñ olsun kem â li var (135-5)
Gece-Gündüz
Gündüz görine diyu duhân itm ezin velî Âhum karanu gicede çâk göke boyanur (68-5) Halk-ı ‘âlem ‘ışkum ı âh ü figânum d an duyar Gice âteş şu’lesi gündüz duhanum dan duyar (97-1) Levh-i çihrem de okım ağa hikâyât-ı gam ı
Giceler subha değin şem ’ tutar âh sana (2-4) Genç-Yaşlı
Ben kocaldum ġam -ı ‘ışkuñla yigitlük bu m ıdur Hele ey pîr olası tâze cevânum Şeyhî (629-3) Câm -ı ‘ışk ile beni sen pîr iken itdüñ cüvân Hak Te’âlâ sen cüvânı göreyin pîr eylesün (425-7) Tıfl idüñ harc eyledüm ‘öm rüm cevân itdüm seni Şim di yigitlik m idür cevrüñ beni pîr eylem ek (316-2) Gül-D iken
Ağyâr diken gibidür andan üzülürsen
Ey gonca-dehen gül gibi baş üzre yirün var (75-3) İnsan-Peri
Bir perî-zâd olm ayınca dirlik olm az dünyede Şim di bildük biz ki bu güzeller âdem cânıdur (56-6) Sundılar bir cur’a kim bin yıl yaşar içen tem âm Bu perî-rûlar N ecâtî bizi âdem sandılar (74-7) Katre-Um m an
Buldı her bir şeyde zihnüm gevher-i m a’ni-i hâs
Degm e bir katre N ecâtî bahr-i ‘um m ândur bana (8-8) Kara-D eniz
Gönlüm sefîne katı denizdür cem âl ana Karadan âlet onarur ol hatt u hâl ana (11-1) M eyhane-M escit
M escid ü-m ey-kede bir cüm le yolından şâkir Dünyede kim sene yok kendüyi güm -râh bilür (64-9) Koñ beni yolum dan ayrup da’vet itm eñ m escide Lâ’übâlî ‘âşıkam ser-m enzilüm m ey-hânedür (118-5)
587 Padişah-Gedâ
Leşker-i ġam ben gedâ yı öldürür yoldaşlar
Pâ dişâ h-ı ‘ışka tâbi’ bir sipâhî yok m ıdur (59-6)
ṣ ūretâ gerçi kim gedâ görinür
Pâ dişehdür N ecâtî m aṣnîde (96-8)
Gazellerde padişah-geda karşılaştırm ası çok fazla yer alır. Yine aynı anlam ilişkisi “padişah-derviş (121-6), şah-kul, (437-5), padişah-kul (437-5), efendi-kul (471-5), sultan-bende (603-5), bey-geda (79-2), şâh-gedâ (81-1), şehriyâr-kul (529-5)…” göstergeleriyle sıkça karşım ıza çıkm aktadır.
Sofî-M ey-perest
Halkun kim isi sofî kim i m ey-perest olur Ey hâce bu m u’âm ele rûz-i elest olur (100-1) Su-Toprak
Tâc-ı ser seng-i belâ yüz suyı hâk-i kadem ün Yeter ey dost yeter bana ne nâm ûs u ne 'âr (63-6) Ey dil yâ ser-i zülfi çeker yâ suya toprak
Bâri hele yâr işigine bir çekerün var (75-5) Üst-Baş
Üstüm e döndü ġam piyâleleri Ba şum a çıkdı derd nâleleri (571-1)
Yer-Gök
Virdi fenâya yaşum u âhum yiri göki
Yir gök kabûl ide m i bu ben yüzi karayı (581-3) Hecr ile yaşum yirde gözüm gökde kalubdur Ey yiri göki yaradan Allâh esirge (397-4) Vaiz-M est
Ta'n itm e bana vâ ’iz ol iki türk-i ser-m est Eylük ile güc ile yer bulıcak konarlar (92-3) d. Yön Gösteren Karşıtlıklar
Az sayıda örneği ile karşılaştığım ız bu grupta yönelm e anlam ı bulunm aktadır. Aşağı-Yukarı
Yeldi yöpürdü a şa ġa yuka ru eşk ü âh Bir boyı serv ü bir yañaġı m âh ‘ışkına (509-2)
Aşa ġa yuka ru oynatduġına aldanm a
Bir iki gün seni ġâfil bu bahtı m eym ûnî (635-5) Alt-Üst
Zülfüñe nisbet yâ alnuñ ola cennet yâ ruhuñ
588
Altına aldı ġam ü derd üstüm e dönm ez felek
Rūzigâr-ı zâlim ü ġaddâra n’itdüm n’eyledüm (377-5) İç-D ış
Sabr ile sâkin ola tende N ecâtî diyü cân Yandı ‘ışk âteşine m iskînüñ içi ve ta şı (644-1) Sağ-Sol
Ey kelâm uñ vahy-i m ünzel gibi nâ’î sa ġ u sol Hîç çıkm azlar sözüñden iki pâşâlar bu gün (432-4)
SON UÇ
N ecâtî Beg, şiir dilinde anlam derinliği tem in eden sanatlardan biri olan tezâdı Türkçenin doğal akışı içinde yerli yerince kullanm ış, suniliğe düşm em iştir. Şairin tezâd yaparken kullandığı kelim e kadrosunun çoğunu Türkçe ya da Türkçeleşm iş kelim eler oluşturm aktadır. Gazellerde tezâdı oluşturan kelim eler isim ve sıfat ağırlıklıdır, fiillerle oluşturulm uş tezâd örneklerine pek fazla rastlanm az. Tezâdlı kavram ların çoğu “âşığın aşktan dolayı içinde bulunduğu psikoloji, âşık-m aşuk ilgisi” gibi Divan şiirinin tem el düşüncesini oluşturan aşk felsefesini yansıtır biçim dedir.
Tezâdın etkileyici gücünün farkında olan N ecâtî Beg, gazellerinde bu sanattan hareketle pek çok karşıt kavram ı bir araya getirm iş etkileyici ve zengin bir anlatım tem in etm iştir.
KAYN AKLAR
Aksan, D. (1998). Anlam bilim , Ankara: Engin Yayınevi.
……….. (1999). Şiir Dili ve Türk Şiir Dili, Ankara: Engin Yayınları.
Bilgegil, Kaya (1989), Edebiyat Bilgi ve Teorileri (Belagat), İstanbul: Enderun Ktb. Coşkun, M enderes (2007), Sözün Büyüsü Edebî Sanatlar, Ankara: Dergah Yayınları.
Eren, Cüneyt; Uzunoğlu M . Vecih (2006), Arap Edebiyatında Edebî Sanatlar Belagat, İstanbul: Sütün Yay. Kartal, Ahm et (2007),”Türk Edebiyatında Belâgat Çalışm aları Ve ‘Tezâd’ Ve ‘Telm îh’ Sanatlarına Eleştirel Bir Bakış”, Ç.Ü. Sosyal Bilim ler Enstitüsü Dergisi, Cilt 16, Sayı 1, , s.413-428.
M engi, M ine (2000), “Fuzûlî’nin Şiirlerini Kalıcı Kılan Bazı Üslûp Özellikleri”, Divan Şiiri Yazıları, Ankara: Akçağ Yayınları.
Saraç, M . Yekta (2000), Klâsik Edebiyat Bilgisi, Belagat, İstanbul: Bilim evi. Tarlan, A. N ihat (1997), N ecâtî Beg Divanı, İstanbul: M EB Yayınları.