• Sonuç bulunamadı

Çinili köşkün altın renkl nakışları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Çinili köşkün altın renkl nakışları"

Copied!
4
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T a r i h k ö ş e s i :

T o p k a p ı sarayını çeviren surun Soğuk Çeşme kapısından sarayııî dış bahçesine girince, sağda tatlı bir yokuştan asırlık ağaçların gölgeleri içinde ilerli-yoruz. Biraz kıvrılınca karşınıza iki bina çıkıyor. Solundaki: vaktile içinde Sanayii Nefise mektebi ku-rulan şimdi eski şark eserleri müzesi olan bir bina, sağındaki: Antikiteler müzesi arasından yürüyoruz, karşınıza bundan yarım asır evvel fena bir surette bu işe vâkıf olmıyan bir ecnebi mimar tarafından

tamir edilerek pek çok cihetleri bozulan Çinili Köşk-le karşılaşıyoruz.

Etrafı açık üstü kapalı kısma girince, sağda sol-da fena tamir izleri görülüyor. Asıl merdiveni kapa-tılarak önde arabesk korkuluklu merdivenlerden sa-hanlığa çıkıyoruz. Arka cephenin sağ ve sol pence-releri üzerinde parçalı çiniler ve kenarlarda dört köşe küçük mozaik çinilerden yapılmış şekiller v e nihayet büyük medhalin üstünde bir kitabe, kenar-larında demin saydığımız evsafta çiniler görüyoruz.

Geçenki tamirde konan kapıdan üstü kubbeli büyük bir salona giriyoruz. Sağ ve solunda büyük pencereli birer delhiz. Duvarlarında 6 köşs mavi çiniler ve üst kısmında da duvarları dolayan dört köşe çiniler var, hepsi mavi. Üstelik te kırılanların yerine yenileri aynen yaptırılıp konacağına maalesef koyu renk b o y a ile sıvanmış. Duvarlar ve tavan v e kubbe kısımları sarı bir renge boyanmış.

Karşınızda vaktile bu köşkün önünde mevcut havuzun ortasına ilerlemiş çıkıntılı odaya giriyoruz. Her tarafı, pencere üst hizalarına kadar yine çini kapalı. Bu çiniler üzerinde birçok nakışlı örneklerin

Ç i n i l i k ö ş k ü n a l t ı n r e n k l

n a k ı ş l a r ı

Y a z a n l a r : A. S ü h e y l ve M i h r i b a n S ö z e r

izlerini gcrür gibi oluyoruz, lâkin hepsi silinmiş. Ora-dan çıkıp parka ve önde eskiden mevcut havuz.ı na-zır sağlı ve ;/jllu odalara giriyoruz. Keza penceıe üst hizalarına kadar mavi çiniler kaplı. Pencere üst-lerinde bütün bu çini hudutlarını dolayan yazıların bulunduğu çiniler geliyor. Lâkin bu yazıların ne ol-duğunu anlayamıyoruz. Emsalinde olduğu gibi Celi Sülüs ile yazılmış Kur'anı Kerim âyetleri farzediyo-ruz. Hattâ bunlarda yazılar ve ara nakışları o ka-dar silinmiş ki sürülen boyanın altında taravetini açık yerlere nisbetle muhafaza eden çini sıvaların üstündeki parıltılardan buralarda da yazı varmış diyoruz.

A c a b a bu her iki odadaki nakışların evsafı ne-dir diye arıyoruz. Mevcut depoların içinde ve nis-beten bozulmamış nakışlar olanca asaletile karşımı-za çıkıyor.

(2)

ze-minini sahnında türlü türlü çiçekleri ve renk renk na-kışları) azalmış. Bunlar Çiniliköşkte cennet ziynet ve safasını arttırırmış. Nihayet binalar, banilerinin himmetini hikâye eder diyor ve binanın 877 ( 1 4 7 2 ) senesi rebiülâhırmda sona erdiğini yazıyor. Kitabe farisicedir. Ayrıca bu celî kitabenin üstünde iki fa-risi kıt'a vardır. Bunlar herhalde bir yerden alınmış olmalıdır. Yine binanın methi ve onun şairane kı-yasları üzerindedir.

İranlı sanatkârların bunu yaptığına dair hiç bir yerde hiç bir kayıt yoktur. Zira bu kabil binalar daha çok evvel Anadoluda da yapılıyordu. Nakış-ları da keza Anadoluda yapılmış nakışlarla büyük benzerlikler göstermektedir. Sarayı yapan mimar-dan uzak değildir ki böyle bir Selçuk istilinde garp-lıların İran dedikleri tarzda bir binayı da yapmış olmasın.

Bu şaheserin etrafında vaktile büyük nahalar varmış. Hele müze olan yerde büyük bir meydan varmış ki kalfa yeri ve Edirne sarayında olduğu gibi kum meydanı itlâk olunan bu yerde cirit oynanır ve Çiniliköşkün açık galerisinden seyredilirmiş. Önün-de bir havuzun mevcut olduğunu bazı tarihi kayıt-lardan ve hünernamedeki resimlerden öğreniyoruz. Havuz, bu resme göre binanın alt tarafında önde dört köşedir. Bina sahasından daha büyüktür. Edir-ne sarayında harem dairesinde mevcut (Havzu Şeh-var) e benziyor. Şimdi eski şark eserleri müzesinin yerinde bir bina da havuzun önüne rastlıyor. Bura-da vaktile sarayın eczahanesi denilen bir bina var-mış.

Çinili Köşk, eski kitaplarımızda sırçalı köşk

diye geçer. Köşkün şimalinde Mehmet III ün köşkü varmış ve sürre alayı merasimle burada yapılırmış. Sarayın bu çok mühim ve diğer binalarından ayrı-lan bu kısmı bugün tamamen saraydan ayrılmış bir vaziyettedir. Önde şimdi binanın irtifaile bir olan ağaçlar dolayısile uzaktan da ancak damı görüle-biliyor.

(3)

Bir Hozat

Önde çıkıntılı orta odadan pek zorlukla yine çini üzerinde beyaza boyıyarak altı köşe bir örnek alabildik. Bundan altı köşe çinilerden bazı değişik örneklerin olduğunu gördük.

Önde soldaki çeşmeli oda Çinili. Köşkün tez-yinat itibarile çok zengin yeridir. Buradaki dört do-labın içindeki nakışlar ve bazı çiniler az bozulmuş. Bu odada çok durduk birinci sağdaki dolaptan alt: köşe ve karşısındaki dolaptan da Neriman üç köşe bir çiniyi ve bunun ayrıca bordürünü çizdi. Çiniler üzerinde âonuk satıhta parlak kalan nakış yerlerin-den istifade ederek beyaz ile çizdikten sonra nefis bir kenar suyu parçası da elde edildi. Elimize geçen modeller altıyı buldu onları yazımıza misal olarak koyduk.

Bu odadaki tetkiklerimiz nakışların çiniler du-vara konduktan sonra üzerlerine yapıldığını lieyit etti. Zira bunlar kalıpla tekrar olunmakla beraber ufak tefek bir çok farklar göze çarpıyor. Bunları yapan sanatkâr yerinde kalıptan iyi çıkmıyarak an-lıyamadığı yerleri takribi bir surette ve sanat kud-retine güvenerek çizmiş. Bu farklar birçok yerler-de göze çarpıyor. Duvara çini mala sapi-le ve hafif darbesapi-lersapi-le vurulmak şartisapi-le yerine yapıştırılabilir, ve bir hizaya getirilebilir. Bu da çi-nileri zorlamakla kabilidir. Eğer nakışlar evvelce yapılmış ise - sanatın tatbikına vakıf bir gözle tet-kik olundukta, buna ihtimal verilemez - mutlaka bozulması icabedecektir. Bu işlerle yakından alâka-dar olduğumuzdan böyle düşünüyoruz.

Nakışların asaletini tavsiften evvel bu nakış-ların ne ile yapıldığını gözden geçirelim.

(4)

karıştır-inakla parıltı ve altın intibaını veren bir boya ile ya-pılmıştır.

Şimdi gelelim nakışların hususiyetlerine: Türk nakış tarihi ile meşgul olanlar, bir de ba-zı indî noktaları da öğrenince Çinili köşk nakışları-nı Irandan celbedilen sanatkârlar yapmıştır demekte tereddüt etmezler. Zira bu bahsi derinleştirmemiş-lerdir. Fatih devrinde Tebrizli ve Isfahanlı 2 hattat Fatih'e eser istinsah etmiştir, amma nerede yazdılar? bilmiyoruz, lâkin Istanbulda kütüphanelerde, istin-sah ettikleri eserlere rastlarız. Irandan bir müzeh-hib veya bir ressam celp olunduğuna dair bir kayıt bulmadık. Yalnız Fatih devrinde yapılan defterlere göre birkaç hattat ve birkaç nakkaş ismi öğreniyo-ruz. Çinili Köşkü bunlar_ yaptı diyemeyiz, eserleri malûm değildir. Kütüphanelerimizdeki tetkiklerimiz-den kitaplarda Anadoluda yapılmış nakışlara rastlı-yoruz. Demek Anadoluda birçok sanat eserlerimiz Anadolulu sanatkârlar yapmıştır. Onlardan örnekler toplatıyoruz. Bu örneklerle Fatih devrinde Istan-bulda yapılan nakışları karşılaştırdığımızda birçok benzerlikler buluyoruz. Fatihten sonra Istanbulda Anadoludan sanatkârların geldiği muhakkaktır. Is-tanbulda tezhip fetihten evvel Anadoludaki nakış-ların tekemmül etmiş örnekleridir. Mukayeseler bize bunu öğretti. Çinili köşkün çinileri de bu kabilden-dir. Semerkandda Emirgür türbesi çinileri ile Çinil: Köşk dış çinilerinin benzerliğini inkâr etmiyoruz. Lâkin daha evvel bu örnekler Anadoluda var.

Çinili köşkün tezyinat örneklerini Anadoluda bulduk. Anadoluya has bir şekilde inkişaf etmiş bir çini tezyinatımız vardır. Altın gibi nakışlı çinilerin de ancak Fethten sonra Istanbulda görülen müstes-na çeşitlerini görüyoruz.

Çinili köşk nakışlarının Bursada Yeşil Füıbesi ve camiindeki nakışlarla benzerliği vardır. Bütün bu malzemeden yapılan yeni terkipleri altınlı dediğimiz nakışlarda görüyoruz. Bunların teferruatı üzerinde meşgul olacak değiliz. Verdiğimiz örnekler mahi-yetini belirtiyor. Bu yazıyı okuyanlar bunları müm-kün olur da muasırı olan Anadolu eserlerıle karşı-laştırırlara, onlarda da bu kanaat hasıl olacaktır. Çinili Köşkün nakışlarından büyük bir hususi-yet te bütün ev, duvar, nakışlarına kumaş ve bütün tezyinatımıza girecek kuvvetli esaslara malik olma-sıdır. Bu kadar zengin Türk motifleri ve örnekle-rinden istifade etmek imkânları varken bunları gör-meyip, üzerlerinde durmayıp ta Türk tezyinatı diye birçok uygun olmıyan şekiller çizmekte mana yok-tur. Bunların ismine de ibdağ dememelidir. Ibdağ ancak bunları tetkikten sonra olur. Ibdağ uydurmak değildir. Ibdağ bilgi ve görgü ile olur. Bunları da taklitten birşey çıkmaz. Lâkin bu esaslardan yeni ve zamanımıza uygun terkipler yapmalıyız. Bugün Türk alfabesini Lâtin harfleri teşkil ediyor. Lâkin Lâtince yazmıyoruz. Her şeyde olduğu gibi

tezyinat-Çinili köşkte altın nakışlı bir bordür

Referanslar

Benzer Belgeler

Fahri Kaplan artisanal cam için kolları sıvamış ve kendi deyimiyle kendini ateşe atmıştı.. Söylediği­ ne göre insanların bir Türk atölyesinin Venedik kalitesine

Tüm oğulları tiyatrocu olan ve bundan hiç memnun olmayan babaanne, tiyatroya alışık torununu, Shirley Temple’lı bir çocuk filmine götürmek istemiş aslında

Plevral kal›nlaflma, fibrozis ve plevral inflamasyon parametreleri 0; normal, 1; çok az, 2; az, 3; ›l›ml›, 4; fazla olmak üzere 0-4 aras›nda semikantitatif olarak

yüzyılda Anadolu tezyinatında kendini gösteren stilize çiçek dekorasyonlu üslûp (1) birbirlerine bazı yönlerden çok benzeyen Bursa Yeşil Cami (1415 M.), Karaman İbrahim

Kesir haline getirdi¤imiz say›lar›n paydalar›n› eflitleriz. Sonra paylar toplan›r paya yaz›l›r. 3) Say› do¤rusunda gösterilen toplama ifllemini kesir

Bir canl›n›n DNA’s› saf olarak elde edildikten sonra istenilen genetik özellik, plâzmit veya faj vektörüne eklenerek rekombinant DNA üretilmifl olur.. DNA’n›n

Bir dalga le¤eninde fiekil 3.9’daki do¤rusal dalgalar oluflturuldu¤unda dalgalar›n dalga tepesi çizgisine dik do¤rultuda yay›ld›¤› görülür.. fiekil 3.10’daki

‹nsan iskelet sistemi di¤er canl›larda oldu¤u gibi hem hareket etmeyi sa¤lar hem de iç organlar›n tutunmas›na bir ortam oluflturarak organlar› d›fl etkilerden korur..