• Sonuç bulunamadı

Batı yönündeki giriş kapısı üze- rinde 0.92 x 0.37 m

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Batı yönündeki giriş kapısı üze- rinde 0.92 x 0.37 m"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Beyşehir Demirli Mescit ve çinileri

Arkeolog E R D E M YÜCEL

Türk sanatı ile ilgili yayınlarda, Konya ve Beyşehir havalisindeki eserler etraflıca ele alınarak incelenmiş ise de bunlar arasın- d a Demirli Mescidden bahseden kaynaklar pek az olup, sadece birkaç satırdan ibaret- tir. Muhakkak ki bunda mescidin, evler ara- sına sıkışmış oluşunun ve oldukça harap bir

durum göstermesinin büyük payı olmuştur.

Demirli Mescid, Beyşehir'in batısındaki İçeri şehir mahallesinde, Eşrefoğlu Camiine oldukça yakm bir yerde inşa edilmiştir. Yapı, kesin bir tarih söylenememekle beraber Ana- dolu beyliklerinden Beyşehir ve havalisinde hüküm süren Eşrefoğulları zamanına aittir.

Diğer taraftan bu beyliğin en güzel mi- marî eserleri, Beyşehir'deki Eşrefoğlu Süley- man Şah Camii (1299) ve medresesi ile oğlu Mubarezuddin Mehmet Bcy'in Akşehir'deki camiidir (1).

Bugün tamamen harap ve yıkıntı ha- lindeki bu yapının çatısı da çökmüş bir du- rumdadır. Batı yönündeki giriş kapısı üze- rinde 0.92 x 0.37 m. ölçüsünde beyaz mer- mer üzerine Selçuklu nesihi ile yazılmış, iki satırlık Arapça kitabesi yer almaktadır.

Kitabe:

Emere biimareti hâzihil medreseti el mübareket el emir-ü el kebir ebul-hayrat Şerefeddin Bey Subaşı Emîr Ahmet ibni Kerp tahabbel Allah-ü Taalâ minhû fi şü- kûri erbaa aşer ve sebamie 714 (2).

Türkçesi:

Bu mübarek medrese hayırsever emir- lerin büyüğü Subaşı Kerp oğlu Emîr Ahmet Şerafeddin Bey tarafından «Allah kabul et- sin» 714 (1314) senesinde yaptırıldı.

Kitabe üzerinde bilhassa dikkat edilmesi icap eden bir husus, mescid yerine «bu mü- barek medrese» ibaresinin yazılı oluşudur.

Şu halde kitabe bu mescide ait değildir ve muhtemelen yıkılarak ortadan kalkmış bir medreseden alınarak buraya yerleştirilmiştir.

Bu bakımdan Demirli Mescid'in inşa tarihi olarak hakkındakesin bir rakkam söy-

lenenıediği gibi banisi ve mimarı da belli değildir. Ayrıca kitabenin -ait olduğu med- reseden de hiç bir iz kalmamıştır. Demirli Mescid ile aralarında bir irtibat var mıydı?

O da bugün için meçhuldür. Zira haliha- zırda bu saha üzerinde de araştırma yap- mağa imkân yoktur.

Demirli Mescid, bazı bakımlardan ya- kınında bulunduğu Eşrefoğlu Camii ile ben- zerlikler gösterir. Buna dayanarak kesin bir tarihlendirme yapılamasa da mescidin cami- den bir müddet önce yapılmış olduğunu dü- şünmek hatalı olmayacaktır. Muhtemeldir ki Demirli Mescid, inşasından bir müddet son- ra cemaate kâfi gelmemiş ve bunun üzerine Eşrefoğlu Camii yapılmıştır.

Beyşehir Eşrefoğlu Camii, kitâbesinden öğrenildiğine göre H. 696 (1297) da inşası- na başlanmış ve H. 699 (1299) yılında da tamamlanmıştır (3). Buna dayanarak Demirli Mescidin XIII yüzyılın son çeyreğinde inşa edildiğini kabul etmek yerinde olacaktır.

Ayrıca Eşrefoğlu Camiinin de olduğu gibi bu mescidin de mimarı henüz meçhuldür.

Zamanımıza çok harap bir durumda ge- len mescidin dış görünüşü hiç bir özelliğe sahip değildir. Ayakta .kalabilen beden du- varlarından, yapının aralarında ahşap hatıl- ların da bulunduğu kesme köfeki taşından inşa edildiği anlaşılmaktadır. Giriş kapısı üzerinde bulunan kitâbenin iki yanındaki ka- bartma kurslar hariç mescidin hiç bir cep- hesinde tezyinî elemanlara rastlamaya im- kân yoktur.

Demirli Mescid, 12.25 X 10.25 m. öl- çüsünde kareye yakın dikdörtgen bir plan şekli göstermektedir. Önünde son cemaat yeri bulunmayan giriş kapısı, alışılmış şema- nın aksine mihrap ekseni üzerinde bulunma- yıp yanda, batı cihetindedir. Giriş kapısı kö- feki taşından dikdörtgen söveler içerisinde, yuvarlak kemerlidir. Bunun üzerine de kita- be yerleştirilmiştir. Yer yer kırılan ve çat- layan sövelerin dışından geçirilen birkaç sıra silme de kompozisyonu tamamlamaktadır.

Bu cephede kapıdan sonra yer alan dik- dörtgen söveli iki pencere ise ibadet mekâ- nını aydınlatan pencerelerden ayakta kala- bilmiş olanlarıdır. Aynı zamanda pencereler

Ahşap mukarnaslı bir sütun başlığı

içerisindeki demir şebekeler de mescidin, De- mirli Mescid ismiyle tanınmasına sebep ol-

(1) Celâl Esat Arseven, Türk Sanatı Tarihi, istanbul 1955, C. ls s. 164.

(2) Yusuf Aykurt, Beyşehir Kitâbeleri ve Eşrefoğlu Camii Türbesi, «Türk Tarih ve Etnografya Dergisi» istanbul 1940, s. 118.

(3) Mehmet Önder, Mevlâna şehri Konya «Tarihi Kılavuz», Konya 1962.

Mehmet Özberk, Beyşehir'de Türk Eserleri «istanbul Üniversitesi Edebiyat Fa- kültesi, basılmamış lisans tezi» 1967.

Özer Tekin, Recep Bilginer, Beyşehir ve Eşrefoğulları, Eskişehir 1945.

Yusuf Aykurt, aynı eser.

«onyo . btff tMr

1

7—1 ! ı

1 *

I 1 1

1 I S Uf

1 U

Mescidin planı

Yılmaz Önge'den

(2)

Mescidin orijinal olmayan harap mihrabı

muştur. Bundan başka zemini tamamen yı- kıntı, moloz ve yabani bitkilerle kaplı olan mescidin içerisinde, girişin hemen solunda, kuzey duvarında bir niş ile mihrabın iki yanında, birer pencere izi daha dikkati çek- mektedir.

Demirli Mescid'in üzerinde durulması gereken taraflarından birisi hiç şüphesiz iba- det mekânının tam ortasında yer alan mer- mer bir kaide üzerindeki ahşap sütun ve baş- lığıdır. Mukarnaslı olan başlık yekpare bir parçadan oyulmayıp ayrı ayrı küçük parça- lardan meydana gelmiş ve bakır çiviler ile birbirlerine tutturulmuştur. Nisbeten basık ve emsallerine nazaran biraz kaba işçilik gös- teren bu ahşap mukarnaslı başlık, Selçuklu ahşap oymacılık sanatının bir örneğidir. Bu başlığın üzerindeki kenarları hafifçe kavisli ahşap bir yastığın üzerine oturan kirişler mescidin üst örtüsü hakkında fikir vermek- tedir. Mescid ahşap sütundan mihrap du- varına dikey olarak uzatılmış, dörtköşe, ol- dukça kalın kirişlerin taşıdığı düz bir çatı ile örtülmüştür. Ayrıca bu tarzdaki ahşap çatı üzeri de diğer Selçuklu ve Beylikler devri eserlerinde görüldüğü gibi sıkıştırılmış toprak ile doldurulmuş olması icap etmek- tedir.

İbadet mekânının ortasındaki ahşap sü- tun ve başlığı tamamıyle Selçuklu devri özel- liklerini aksettirir. Diğer taraftan Anadolu- da XIII. yüzyılın sonlarına doğru iyice za- yıflayan Selçuklulardan sonra ortaya çıkan Beylikler devri mimarisi ile Selçuklu mima- risini Karamanoğulları istisna edilirse, bir- birinden ayırmağa imkân yoktur (4).

Üst . örtü sistemi bakımından da De- mirli Mescid ile Beyşehir Eşrefoğlu Camii

,-ok yakın benzerlikler gösterirler. Diğer ta- raftan Anadolu'da bu şekilde üzerleri ahşap sütunlara istinat eden, düz çatı ile örtülü camilere sık sık rastlanmıştır. Beyşehir Eş- refoğlu Camiinin de dahil olduğu bu grupta H. 671 (1272) tarihli Afyon Ulu Camii, H. 673 (1274) tarihli Sivrihisar Ulu Camii görülmektedir. Keza Ayaş Ulu Camii, Seyit- gazi Bardakçı köyü Ulu Camii ile Ankara Ahi Elvan ve Aslanhane Camileri de bu gru- ba giren eserlerdir.

Bütün bu Selçuklu ve Beylikler devri camileri ahşap direklere oturan ahşap ta- vanlı örtü sistemleri ile dikkati çekerler ki, konunun Türk mimarisi içerisinde yeteri ka- dar ele alınarak incelenmediği kanaatin- deyim.

Mescidin güney duvarında yer alan mih- rap orijinal değildir ve bilâhare yenilenmiş olmasına rağmen harap bir vaziyettedir. Dı- şarıya çıkıntı yapmayan mihrap, ibadet me- kânına doğru iki koldan hafifçe taşırılmış- tır. İri tuğla ve moloz taşından yapılan mih- rabın içerisi tuğladan bindirme tekniğiyle mukarnaslı olarak nıhayetlenmiş olduğu mev- cut izlerden anlaşılmaktadır.

Demirli Mescid'in dahilî süslemesi hak- kında gerek ibadet mekânını kaplayan mo- lozların arasındaki, gerekse mihrap içerisin- de tuğlalar arasında örülmüş parçalar bu hu- susta bir fikir vermektedir. Ayrıca Beyşe- hir'e ait bir rehberde «Kapıda, duvarlarda öğülmeye değer sanat izleri yoktur. Mihrabı ise, Türklerin kendilerine has, ince zevk ve yüksek sanat kabiliyetleriyle o vakitler renkli çini işleriyle gözleri boyayacak derecede par- lak ve süslü olarak yapılmış olduğu; şimdi bu nefis eserin geriye kalan izleriyle anla- şılmaktadır. Cumhuriyet hükümetinden ev- vel iyi korunamamış oluşundan şimdi o çini- ler ve süslerden eser kalmamıştır» denilmek- tedir (5).

Diğer taraftan Vakıflar Genel Müdür- lüğü tarafından Saraçhanebaşında, Amca- zade Hüseyin Paşa külliyesinde kurulan, Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi'nin (6) çini kaplamalar seksiyonunda teşhir ettiği bazı örnekler de konumuzla ilgili olarak dik- kati üzerine çekmektedir (7).

XIII. yüzyıl sonları - XIV. yüzyıl baş- larına tarihlendirilen bu çiniler, Anadolu Selçuklularının ilk devirlerinden itibaren tat- bik ettiği mozaik kakma ve firuze sır altına yapılmış örneklerdir. Teknik olarak küçük parçaların alçı veya harç içerisine yerleşti- rilmesiyle meydana getirilmiş, içlerinden Env.

334 numaraya kayıtlı parçanın Konya Bey- şehir Demirli Mescid'e ait olduğu katı su- rette teşhis edilmiştir.

XIII. yüzyıl sonlarına veya XIV. yüzyıl başlarına ait olan bu çini, mozaik kakma tek- niği ile yapılmış ve sonradan alçı içerisine yerleştirilmiştir. Müzedeki bu örnek Demirli Mescid'in mihrabı üzerindeki kitâbelik kıs-

Mescidin batı giriş kapısı kitabesi Foto Y. Ö.

mına aittir. Zira kısmen yarım olmasına rağ- men okunabilen bu parça üzerinde, sülüs hat ile kelime-i şehadet yazılıdır. Bu tarz yazı- ların mihrap üzerinde kullanılmış oluşuna tatbikatta daima rastlanılması elimizdeki par- çanın yerini kendiliğinden tayin etmektedir.

Diğer taraftan bu türlü çini mozaik parça- ları halen eski mihrabın dağılmış kısımları arasında bulunduğu gibi bilâhare yeniden örülmüş mihrap duvarı arasında da yer yer farkedilmektedir.

Bundan başka Konya Alâeddin Camii

(4) Mehmet Özberk, aynı eser.

(5) Memduh Yavuz, Eşrefoğluları Ta- rihi, Beyşehir Kılavuzu, Konya 1934, s.

45 - 46.

(6) Erdem Yücel, Türk İnşaat ve Sa- nat Eserleri Müzesi, «Arkitekt» istanbul 1967, S. 327, s. 114-117.

Muzaffer Batur, Vakıflar Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi, «Bilgi» istanbul 1967, S. 241, s. 13 - 14.

(7) Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün in- şaat dairesinde muhafaza edilen ve uzun yıl- lar. önce oraya götürülmüş olan bu çiniler, istanbul'daki müzenin kurulması üzerine 4 Kasım 1966 günü Amcazade Hüseyin Pa- şa külliyesine getirilmiştir.

Mescidin ortasında yer alan ahşap sütun kaidesi

(3)

Demirli Mescide ait çini parçalan ve desenleri

T.İ.S. Eserleri Müzesi env. 367- 68 (1220), Sivas Gökmedrese Mescidi (1271), Afyon Mısrî Camii (XIII. yüzyıl sonu) ve Çay medresesi mihrabı (1278) bu şekildeki yazılı kitâbeliklerin Selçuklular tarafından sık sık kullanıldığını göstermektedir.

Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesin- deki bu çini parçası,, parlak patlıcanî renkte bir bordur içerisine alınmıştır. Hâkim renk- ler, patlıcanîmle mavinin açık ve koyu nüans- larıdır; kelime-i şehadet üzerindeki hareke vs işaretler tamamen patlıcanî, bunun etra- fındaki rûmîler ile dekoratif yay şekilleri açık mavi renktedir. Ayrıca yazı frizi arasın- da görülen açık mavi çift hatlı dairelerde panonun umumî olarak birbirini peşpeşe ta- kip eden spiraller içerisine alındığına işaret etmektedir (8).

Bundan başka yine aynı müzede Env.

371 - 372 numaralara kayıtlı çini parçaları- nın hangi yapıya ait olduğu hususunda ise tam bir malûmatımız bulunmamakla bera- ber, yukarıda bahsettiğimiz Env. 334 numa- ralı örnek ile teknik ve renk bakımından çok yakın benzerlikleri olduğu müşahede edil- mektedir. Bu bakımdan elimizde bulunan ör- neklerin de Beyşehir Demirli Mescid'e ait olduğu sonucuna varılmaktadır. Bunlar da mozaik kakma tekniğinde, firûze ve patlı- canî renkteki parçalardan meydana gelmiş- tir. Desen olarak birbirini keskin hatlarla kesen geometrik şekiller görülmektedir. Altı- genler meydana getiren örgülü geçmelerin aralarında meydana gelen satıhlarda da kö- şeli yıldız şekilleri bulunmaktadır.

Sır altına geometrik yıldız ve örgülü geçme dekoru ise Selçuk çini sanatında lev- ha halinde kullanılmıştır (9). Buna dayana- rak elimizdeki çinileri geniş bir sathı kap- layan panoların mütemmim parçaları olarak kabul edebiliriz.

Keza Env. 367 - 368 numaralardaki çini parçaları da teknik, desen ve renk bakımın- dan diğer örnekler ile mukayese edildiğinde bunların da Beyşehir Demirli Mescid duvar kaplamalarından olduğu zannedilmektedir.

Bu örneklerin de bir bordur frizinin parça- ları olduğu aşikârdır. Burada camgöbeği zemin üzerine birbirini kesen iri noktalı rû- mîler, kıvrık dallar gayet muntazam olarak birbirini takip etmektedir.

(8) Erdem Yücel, Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesinde bulunan Selçuklu çinileri ve diğer keramik eserler, «Türk Yurdu» is- tanbul 1967, S. 9 (339), s. 1 6 - 2 0 .

Aynı mescide ait diğer çini parçaları env. 3 7 1 - 7 2

(9) Şerare Yetkin, Türk çini sanatın- dan bazı önemli örnekler ve teknikleri, «Sa- nat Tarihi Yıllığı» istanbul 1965, s. 75.

NOT: 327. sayımızda yayılanan Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi yazısına ait 115. sahifanın alt kısmındaki klişenin resim altında XV. yüzyıl yazılması gerekirken XI.

yüzyıl yazılmıştır. Düzeltiriz.

Suya ve rutubete karsı en kuvvetli tccrit maddesidir.

S F A L T İ Ş

F E R H A N AKSÜT Çeşitli Asfalt Yol ve Tecrit İşlerinde, Mütehassıs Firma Fermeneciler, Kardeşim Sokak Griffin Han No. 44

Galata - İstanbul

T e l e f o n : 44 26 21 49 72 27 G c c e : 48 64 40 B U R S A : 1732

ARK. — 847 - J

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu özel çözüm para- metrelerin de¼ gi¸ simi yöntemi yard¬m¬yla

Bu yönteme göre (1) denkleminin (2) biçiminde bir çözüme sahip oldu¼ gu kabul edilerek kuvvet serisi yöntemindekine benzer as¬mlar izlerinir.Daha sonra sabiti ve a n (n

mR olmak üzere y=x parabolü ile y=-x+mx+m-2 parabollerinin kesimnoktaları A ve B ise [AB] doğru parçalarının orta noktalarının geometrik yerini

˙Istanbul Ticaret ¨ Universitesi M¨ uhendislik Fak¨ ultesi MAT121-Matematiksel Analiz I. 2019 G¨ uz D¨ onemi Alı¸ stırma Soruları 3: T¨

Nesnelerde, gerçekten onlara ait olan özelliklerle, onları algılayan insanın yapısından ileri gelen özellikleri birbirinden ayırmak gerekir. Birinciler büyüklük,

environment, they can help decrease the pollution. E) Scientists report that generating electricity out of renewable energy sources like solar and wind power is an effective way

öğrendikten bir süre sonra ikinci bir dil öğrenmek gerekmektedir. C ) Çocuklar ya büyürken aynı anda iki dile maruz kalarak ya da anadillerini edindikten bir süre sonra

[r]